5 research outputs found

    Relationship between fear of COVID-19 and premenstrual syndrome in Turkish university students

    Get PDF
    Premenstrual syndrome (PMS) has been reported to be related to psychological distress. The COVID-19 pandemic has globally caused heightened levels of stress, anxiety, and fear. There is no sufficient evidence regarding the impact of the fear of COVID-19 on PMS and related symptoms. Therefore, this study examined the association of the fear of COVID-19 with PMS among Turkish university students. The sample of this cross-sectional study consisted of 829 Turkish university students. Data were collected online using the Questionnaire Form, the Premenstrual Syndrome Scale (PMSS), and the Fear of COVID-19 Scale (FCoV-19S). The prevalence of PMS was 73 percent. The most common symptoms were fatigue, irritability, appetite changes, and depression. Participants had a moderate fear of COVID-19 (mean FCoV-19S: 20.48 +/- 5.96). Most participants stated that the pandemic did not affect the menstrual cycle length (72.5 percent) and bleeding (79.6 percent). Participants who noted that the pandemic impacted the length of their menstrual cycles and bleeding had a significantly higher mean FCoV-19S score than those who did not (p = .000). Moreover, FCoV-19S scores were positively correlated with PMS scores, PMS-related discomfort, and dysmenorrhea VAS scores (p < .001). This study revealed that the fear of COVID-19 affected PMS and menstrual cycle-related symptoms in Turkish university students

    Evaluation of Risk Factors of Breast Cancer in Women Employees in A University

    Get PDF
    Giriş: Meme kanseri, dünyanın birçok bölgesindeki kadınlarda en yaygın görülen kanserdir. Meme kanserine neden olan pek çok riskfaktörü bulunmaktadır. Amaç: Bu çalışmada bir üniversitede çalışan lise ve üniversite eğitimi almış kadınlarda meme kanseri riskfaktörlerini tanımlamak amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tipte planlanan araştırmanın örneklemini 25-60 yaşları arasında meme kanseritanısı almamış 642 sağlıklı kadın oluşturmuştur. Veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan meme kanseri risk faktörlerine ilişkin anketformu ile toplanmıştır. Bulgular: Eğitim düzeyi yüksek kadınlardan oluşan çalışmada, kadınların %3'ünün postmenapozal dönemde,%25.9'unun kilolu, %43.3'ünün yağlı yemek alışkanlığı olduğu belirlenmiştir. Düzenli egzersiz yapma alışkanlığı oranının %10.9, sigaraiçme, koltuk altı ter önleyici losyon kullanım oranının yüksek (%36.0 ve %61.1 yazıldığı sıra ile) olduğu bulunmuştur. Genetik riskin isedüşük olduğu belirlenmiştir (%8.4). Sonuç: Araştırma kapsamına alınan kadınların meme kanseri gelişmesine neden olduğu belirtilen yaşamstiline ilişkin bazı risk faktörlerine sahip oldukları ve kadınların sağlıklı yaşam şekilleri hakkında bilgilendirilmesi gerektiği kanısınavarılmıştır. Background:Breast cancer is the most common malignancy in women in many parts of the world. There are many risk factors causingbreast cancer. Objectives: The aim of this study was to identify risk factors of breast cancer of women who has been working and trainedhigh school and üniversity. Methods: The sample of study that planned as descriptive type included 642 women that aged 25-60 and had notdiagnose breast cancer. Data were collected by questionnaire on breast cancer risk factors prepared by researchers. Results: In the study thatincluded women who had higher education it was identified that 3% women were in the postmenapozal period, 25.9% were overweight,43.3% had fatty food habit. It was found that the proportion of habit exercising regularly was 10.9% and proportion of using antiperspirantand smoking were higher (61.1% and 36.0%, respectively). Genetic risk was determined lower (8.4%). Conclusion: It was concluded thatwomen participitated study has some risk factors related to healty life styles that was reported to cause developing breast cancer in women

    The effect of aromatherapy on sleep and quality of life in menopausal women

    No full text
    Menopoz menstruasyonun kesilmesi yani doğurganlığın bitmesinin gerçekleştiği ve sonrasında fiziksel ve psikolojik değişikliklerin görüldüğü bir dönemdir. Menopozun başlaması ile hormonların seviyesindeki düşüşler vazomotor semptomlarla birlikte uyku kalitesinde bozulmalara sebep olmaktadır. Çalışma menopozal dönemdeki kadınlara uygulanan aromaterapinin uyku ve yaşam kalitesine etkisini belirlemek amacıyla ön test ve son test düzende, kontrol gruplu deneysel bir çalışma olarak yapılmıştır. Çalışma Kırşehir il merkezinde Cacabey Aile Sağlığı Merkezi' ne kayıtlı bulunan, çalışma kriterlerine uyan 27'si müdahale, 30'u kontrol grubu olmak üzere toplam 57 kadın ile yürütülmüştür. Çalışmada veriler; Birey Tanıtım Formu, Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ve Menopoza Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği (MÖYKÖ) kullanılarak toplanmıştır. Çalışmada etik kurul onayı, kurum izni ve bireylerden yazılı bilgilendirilmiş gönüllü onam alınmıştır. Müdahale grubundaki kadınlara esansiyel yağ (citrus limon ve lavandula angustifolia) ile buhar inhalasyonu, kontrol grubundaki kadınlara esansiyel yağ olmadan buhar inhalasyonu 30 gün boyunca uygulanmıştır. Her iki gruba ilk görüşmede ve son görüşmede PUKİ VE MÖYKÖ yüz yüze görüşme tekniği ile doldurulmuştur. Verilerin değerlendirilmesinde Shapiro-Wilk, ki-kare, MC pearson, Mann-Whitney U ve Wilcoxon t testi ve Pearson korelesyon analizi kullanılmıştır. Müdahale grubunun aromaterapi öncesi PUKİ toplam puanı 14.85±1.23 iken, kontrol grubunun uygulama öncesi PUKİ toplam puanı 15.20±0.92 bulunmuştur. Aromaterapi sonrası müdahale grubunun PUKİ toplam puanı 9.74±2.12, kontrol grubunun PUKİ toplam puanı 14.60±1.10 olup gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0.001). Çalışmanın sonucunda, menopozal dönemdeki kadınlara uygulanan aromaterapinin uyku kalitesini artırdığı saptanmıştır.This is a period which menstrual period stops and pregnancy rules out and also, physical and psychological changes could be seen in. When menopause started, together with decreases in hormone levels and vasomotor symptoms, sleep quality changes. This study was conducted to determine the effect of aromatherapy on sleep and quality of life in menopausal women as experimantal with pre-post test design and control group. The study was completed with 57 women who registered in Cacabey Family Health Center in Kırşehir city center, of them; 27 were as study, 30 were as control group. Data was collected by using Person Informative Form, Pittsburg Sleep Quality Index (PSQI) and The Menopause-Specific Quality of Life (MENQOL) Questionnaire. Ethical committe consent, institutional consent and written consents of the participants were taken. Vapor inhalation with essential oil (citrus lemon and lavandula angustifolia) for the study group and vapor inhalation with out essential oil for the control group were performed during 30 days. For every groups PSQI and MENQOL were practiced at the first and last views by face to face interview technique. For statistical analysis, Shapiro-Wilk, chi-square, MC pearson, Mann-Whitney U and Wilcoxon t tests with Pearson correlation analysis were used. It is found that PSQI total score was14.85±1.23 in the study group before aromatherapy and this score was 15.20±0.92 for the control group, before practice. Also, after aromatherapy PSQI was 9.74±2.12 for the study group and 14.60±1.10 for the control group. The difference between groups was significant as statistically (p<0.001). After the study, it is determined that aromatherapy increased the sleep quality of menopausal women

    COVID-19 Enfeksiyon Tanısı Alan Gebenin Roy Adaptasyon Modeline Göre Değerlendirilmesi: Olgu Sunumu.

    No full text
    &lt;p&gt;&lt;strong&gt;Giriş:&lt;/strong&gt; Hemşirelik mesleğinin temelinde olan kuram ve modeller hastada toplanan verilerin gruplandırılıp yorumlanmasını sağlamaktadır. Sister Callista Roy- Adaptasyon Modeli de hemşirelikte hasta merkezli ve bakım sonuç odaklı yaklaşım sunmaktadır. Dünya'da pandemi olarak gösterilen COVID-19 enfeksiyonunun gebeler üzerinde kötü sonuçlara neden olabileceği bildirilmektedir. Çalışmada Covid-19 enfeksiyon tanısı alan gebenin olguda gereksinimlerinin belirlenmesi ve RAM 'a göre hemşirelik süreci yönetilmesi planlanmıştır.&lt;/p&gt;&lt;p&gt;&lt;strong&gt;Bulgular:&lt;/strong&gt; Gebe 32 yaşında ve ikinci gebeliğinin 32. haftasında Covid 19 enfeksiyon tanısı almıştır. Gebeye bakım sürecinde sistematik ve bütüncül bir hemşirelik yaklasımı ile değerlendirilmesi ve gebenin evde kendi otonomisi ile uyumunu artırmak amacıyla Roy adaptasyon modeli kullanılmıştır. Hastadan izin alınarak elde edilen veriler değerlendirilip fizyolojik, benlik ve rol fonksiyon alanında hemşirelik tanıları konulup gerekli hemşirelik girişimleri yaklaşımları yapılmıştır.&nbsp;&lt;/p&gt;&lt;p&gt;&lt;strong&gt;Sonuç:&lt;/strong&gt; Çalışmada Covid 19 enfeksiyon tanısı alan gebenin Roy Adaptasyon modeline temellendirilen hemşirelik yaklaşımında olgunun bütüncül ve sistematik olarak semptomlarının yönetimi sağlanmıştır.&nbsp;&lt;/p&gt
    corecore