79 research outputs found

    Kurum Bakımındaki Ergenlerin Olumlu Sosyal ve Problemli Davranışları ile İlişkili Faktörlerin Karşılaştırmalı Örneklemle İncelenmesi

    Get PDF
    Bu çalışmanın amacı korunma altında olan ve ailesi ile yaşayan ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını ve davranış problemlerini yordayan faktörleri (örn., akran ilişkileri, algıladıkları sosyal destek mekanizmaları ve bilişsel duygu düzenleme becerileri) incelemektir. Araştırmanın örneklemini Diyarbakır Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından korunma altına alınmış yaşları 10 ile 17 yıl arasında değişen 79 (% 57 erkek) ergen ve ailesi ile yaşayan aynı yaş grubunda 95 (% 44.2 erkek) ergen oluşturmaktadır. İki grubun değişkenler açısından karşılaştırıldığı analiz sonuçları korunma altında olan ergenlerin diğerlerine kıyasla hem sosyal destek sistemlerinin hem de duygularını düzenleme becerilerinin daha zayıf olduğunu göstermiştir. İkinci olarak, ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını ve davranış problemlerini yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla korunma altında olan ve ailesi ile yaşayan ergenlere ayrı ayrı hiyerarşik regresyon analizi uygulanmıştır. Bulgulara göre korunma altındaki ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını arkadaşlarından algıladıkları sosyal destek ve olumlu bilişsel duygu düzenleme stratejileri yordamaktadır. Korunma altındaki ergenlerin davranış problemlerini ise arkadaştan algılanan sosyal destek, olumlu bilişsel duygu düzenleme stratejileri ve olumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejileri istatistiksel olarak anlamlı şekilde yordamaktadır. Öte yandan ailesi ile yaşayan ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını olumlu ve olumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejileri yordamaktadır. Yine ailesi ile yaşayan ergenlerin davranış problemlerini arkadaştan algılanan sosyal destek ve olumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejileri anlamlı şekilde yordamaktadır.Publisher's Versio

    Hemiplejik serebral palsili çocukların üst ekstremitelerinin sağlam tarafı da gelişim geriliği gösterir

    Get PDF
    Amaç: Çalışmamızda çocuklarda hemiplejik serebral palsi’nin HSP neden olduğu üst ekstremite gelişim geriliğinin antropometrik yöntemlerle incelenmesi amaçlandı. Gereç ve yöntem: Çalışmamızda Etik Kurul onayı alınarak 5-12 yaşlarındaki 32 HSP’li çocuk ile 40 normal çocuğun üst ekstremiteleri antropometrik set ile ölçülerek karşılaştırıldı. Bulgular: HSP’li çocukların sağlam taraf omuz eklemi, kol, dirsek eklemi, ön kol ve el bilek eklemi çevresi; üst ekstremite, kol, ön kol, el ve el ayası uzunluğu; dirsek eklemi, el bilek eklemi ve el genişliği değerleri HSP’li çocukların plejik tarafına göre anlamlı derecede fazlaydı. Normal çocukların omuz eklemi, kol, dirsek eklemi, ön kol ve el bilek eklemi çevresi; üst ekstremite, kol, ön kol, el ve el ayası uzunluğu; dirsek eklemi, el bilek eklemi ve el genişliği değerleri HSP’li çocukların plejik taraf ölçümlerine göre anlamlı derecede yüksekti. Normal çocukların dirsek eklemi ve ön kol çevresi; el ve el ayası uzunluğu; dirsek eklemi, el bilek eklemi ve el metakarpallerden genişliği değerleri HSP’li çocukların sağlam tarafına göre anlamlı derecede yüksekti. Sonuç: Antropometrik ölçümler HSP’li çocukların plejik taraf üst ekstremitelerinin sağlam tarafa göre, normal çocuklarla karşılaştırdığımızda ise hem plejik hem de sağlam taraflarının daha az geliştiğini göstermektedir. HSP’li çocukların az gelişmiş plejik taraflarını kullanamamaları günlük yaşam aktivitelerini de kısıtlayarak sağlam tarafta da kas ve kemik gelişim geriliğine sebep olmaktadır. Erken teşhis ve rehabilitasyon ile bu fark azaltılabili

    Effect of two different umbilical cord care methods in preterm infants on umbilical cord separation time and omphalitis

    Get PDF
    Amaç: Çalışma, %70'lik alkolle göbek bakımı yapıldıktan sonra göbeği açık ve kapalı tutulan prematüre bebeklerde göbek düşme süresi ve göbek enfeksiyonu gelişme oranı arasında fark olup olmadığını değerlendirmek amacıyla yarı deneysel olarak yapılmıştır. Yöntem: Örneklemi bir kamu hastanesinin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde Şubat-Temmuz 2008 tarihlerinde yatan 30 haftalık ve üzerinde doğan 74 bebek oluşturmuştur. Bebekler, alkolle göbek bakımı yapıldıktan sonra göbeği açık ve kapalı tutularak iki gruba ayrılmıştır. Etik kurul ve kurumdan yazılı izin alınmıştır. Veriler, bebeklerin sosyodemografik özelliklerini, göbek enfeksiyonu bulgularını ve göbek düşme sürme süresini değerlendiren sorulardan oluşan veri toplama formu kullanılarak toplanmıştır. Veriler Yates Düzeltmeli Ki-kare analizi ve bağımsız gruplarda t testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Göbeği alkolle sildikten sonra açık tutulan gruptaki bebeklerin göbek düşme süresi ortalama 15.3±4.4 gün iken göbeği kapalı tutulan gruptaki bebeklerin ise 19.6±8.9 gün olarak bulunmuş, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmıştır (p=.011). Gruplar arasında göbek enfeksiyonu açısından anlamlı farklılık bulunmamıştır. Göbeği açık tutulan grupta göbek enfeksiyonu gelişmemiş, kapalı tutulan grupta ise sadece bir bebekte göbek enfeksiyonu gelişmiştir. Sonuç: Göbeği açık ve kapalı tutulan prematürelerde enfeksiyon gelişimi açısından fark yoktur ancak açık bırakıldığında göbek daha kısa sürede düşmektedir. Göbek açık bırakıldığında maliyeti daha azalmakta ve uygulama süresi de daha kısa olmaktadır. Göbeğin kısa sürede kuruması ve düşmesi enfeksiyon riskini de azaltacağından göbek bakımından sonra göbeğin açık bırakılması önerilmektedir. Çalışmanın daha büyük örneklem grubuyla yapılması sonuçların güvenirliğini arttıracaktır. Anahtar Kelimeler: Prematüre, göbek bakımı, göbek düşme zamanı, göbek enfeksiyonu, alkol Aim: The purpose of this study was to evaluate whether umbilical cord separation time and omphalitis development ratio are different in opened and closed dressing of umbilical cord care with 70% alcohol. Method: The study included 74 preterm infants born over 30 weeks of gestation in a State Hospital Neonatal Intensive Care Unit between February and July 2008. Infants were separeted into two groups opened and closed dressing after performing umbilical cord care. Ethical concent was obtained. The data including sociodemographical characteristics, signs of omphalitis and umbilical cord separation time were collected evaluating a questionnaire form and analyzed with Yates correction Chi-square test and independent samples t-test. Results: Umbilical cord separation time was 15.3 ± 4.4 days in opened dressing infants whereas it was 19.6 ± 8.9 days in closed dressing infants and the difference between two groups was statistically significant (p=.011). There was no difference between two groups in terms of development of omphalitis. Omphalitis did not develop in opened dressing, only one patient had infection in the closed dressing group. Conclusion: Development of omphalitis is not different between opened or closed dressing of umbilical cord in preterm babies. However, opened dressing of umbilical cord provides shorter separation time. Costs are cheaper and application period is shorter in opened dressing of umbilical cord care. Future studies with larger series are needed for more significant data. Key words: preterm, umbilical cord care, umbilical cord separation time, omphalitis, alcoho

    Besinleri Hazırlama, Pişirme ve Pastacılıkta Gıda Katkı Maddeleri

    No full text
    Gıda katkı maddeleri (GKM) insanlık tarihi kadar geçmişi olan ve günümüzde gıda üretimindentüketimine kadar her aşamasında kullanılan sentetik veya doğal maddelerdir. Besini hazırlamave pişirme sürecinde kullanılan katkı maddeleri gıda endüstrisi açısından pek çok yararı veişlevi olmakla birlikte insan sağlığı açısından tartışılmaya devam edilmektedir. Bu tartışmalarınbaşında tatlandırıcılar ve renklendiriciler gelmektedir. Literatürde yüksek şeker tüketimini vezararlı etkilerini ortadan kaldırmak için üretilen yapay tatlandırıcılardan sakkarin ve aspartamındoza bağlı olarak karaciğer toksisitesine ve uzun dönemde karaciğer kanserine sebepolabileceği bulunmuştur. Aspartamla tatlandırılmış besinlerin ısıya maruz bırakılmamasıgerekmektedir. Hazırlama ve pişirme işlemlerinde kullanılan renklendiriciler güvenli dozlardakullanılsa bile alerjik reaksiyonlar başta olmak üzere DNA hasarına kadar etkilerinin olduğunugözlenmektedir. Özellikle çocukların tükettiği yiyeceklere katılan renklendiricilerin davranışbozukluklarına sebep olduğu bildirilmektedir.Tüm bunların dışında pastacılık sektöründe yeni ürünler geliştirilmiştir. Ovalette pasta katkımaddesi ve pralin bu ürünlerdendir. Ovalette pasta katkı maddesi pandispanya ve rulo keklerdekullanılan emülgatör ve stabilizatör işlevi gören jel formunda bir katkı maddesidir. Pralin isefındık püresinin şeker, nebati yağ, süttozu, kakao, doğala özdeş aromalar (çikolata aroması vevanilya) ve lesitin ile karıştırılmasıyla elde edilen bir üründür. Çikolata ile arasındaki fark kakaomiktarı ve kullanılan yağ türünden kaynaklanmaktadır. Pralinin yağ içeriği yüksek ve fındıkyağı içerirken, çikolatanın kakao oranın daha yüksek olduğu bilinmektedir. Gıda endüstrisindepralin kullanımının tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden biri düşük maliyette olmasıgösterilmektedir. Yapılan incelemelerde tüketiciye sunulan birçok çikolata içerikli ürününaslında piralin içeriğine sahip olduğu bulunmuştur.GKM’nin besinin uzun süre saklanması gibi birçok avantajı bulunmaktadır ancak, bilinçsizbeslenme ve hazır besin tüketimin artması ile insanların bu maddelere maruziyeti artmaktadır.Bu bildiride, besinlerin hazırlanmasında-pişirilmesinde ve pastacılıkta kullanılan bazı GKMhakkında kısa bilgiler verilmesi amaçlanmıştır.</p

    Korunma Altındaki Ergenlerin Olumlu Sosyal Davranış ve Davranış Problemleri İle İlişkili Faktörlerin Karşılaştırmalı Örneklemle İncelenmesi

    No full text
    Bu çalışmanın amacı korunma altında olan ve ailesi ile yaşayan ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını ve davranış problemlerini yordayan faktörleri (örn., akran ilişkileri, algıladıkları sosyal destek mekanizmaları ve bilişsel duygu düzenleme becerileri) incelemektir. Araştırmanın örneklemini Diyarbakır Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından korunma altına alınmış yaşları 10 ile 17 yıl arasında değişen 79 (% 57 erkek) ergen ve ailesi ile yaşayan aynı yaş grubunda 95 (% 44.2 erkek) ergen oluşturmaktadır. İki grubun değişkenler açısından karşılaştırıldığı analiz sonuçları korunma altında olan ergenlerin diğerlerine kıyasla hem sosyal destek sistemlerinin hem de duygularını düzenleme becerilerinin daha zayıf olduğunu göstermiştir. İkinci olarak, ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını ve davranış problemlerini yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla korunma altında olan ve ailesi ile yaşayan ergenlere ayrı ayrı hiyerarşik regresyon analizi uygulanmıştır. Bulgulara göre korunma altındaki ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını arkadaşlarından algıladıkları sosyal destek ve olumlu bilişsel duygu düzenleme stratejileri yordamaktadır. Korunma altındaki ergenlerin davranış problemlerini ise arkadaştan algılanan sosyal destek, olumlu bilişsel duygu düzenleme stratejileri ve olumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejileri istatistiksel olarak anlamlı şekilde yordamaktadır. Öte yandan ailesi ile yaşayan ergenlerin olumlu sosyal davranışlarını olumlu ve olumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejileri yordamaktadır. Yine ailesi ile yaşayan ergenlerin davranış problemlerini arkadaştan algılanan sosyal destek ve olumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejileri anlamlı şekilde yordamaktadır.The aim of the present study was to examine factors (i.e., perceived social support, peer relationship, cognitive emotion regulation skills) predicting prosocial and problem behaviors of adolescents who are in institutional care and of those living with their families. Participants were 79 adolescents who are in institutional care, ranged in age between 10 and 17 years old and 95 adolescents living with their family, ranged in age between 10 and 17 years old in Diyarbakır. The results of which compare two groups in terms of study variables revealed that adolescents in institutional care have a weaker social support system and they have more difficulty in regulating their emotions. Separate hierarchical regression analyses were conducted to examine the predictors of prosocial and problem behaviors of adolescents who are in institutional care and of those living with their families. The results revealed that perceived peer support and adaptive cognitive emotion regulation strategies predict prosocial behaviors of adolescents in institutional care. On the other hand, perceived peer support, adaptive and maladaptive cognitive emotion regulation strategies predict the problem behaviors of adolescents in institutional care. Adaptive and maladaptive cognitive emotion regulation strategies predict prosocial behaviors of adolescents living with their families. On the other hand, perceived peer support and maladaptive cognitive emotion regulation strategies predict the problem behaviors of adolescents living with their families.Publisher's Versio

    Mentorluk Becerileri Değerlendirme Aracının(MEBDA)Geliştirilmesi

    No full text
    Araştırmada uygulama öğretmenlerinin mentorlukbecerilerini belirlemek amacıyla Mentorluk Becerileri Değerlendirme Aracı (MEBDA) geliştirilmiş ve ölçme aracınınpsikometrik özellikleri incelenmiştir. Çalışmanın ilk aşamasında, 66 maddeden oluşan araçbirinci çalışma grubundaki 202 öğretmen adayına uygulanmış ve yapılan Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) sonuçları doğrultusunda madde-toplam test korelasyonu (ayırt ediciliği) .45 değerinin altında olan 25 madde araçtan çıkarılmıştır. AFA sonucuna göre 41 maddeden oluşan araçikinci çalışma grubundaki 232 öğretmen adayına uygulanmış ve Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapılmıştır.AFAsonucunda aracın üç boyutlu bir yapıda olduğu belirlenmiştir. Öğrenme öğretme süreci, iletişim süreci ve mesleki gelişimsüreciolmak üzere üç boyuttan oluşan aracın birinci alt boyutundakimaddelerininaracın%23’ünü açıkladığı ve diğer iki alt boyutun her birinin ölçme aracındakimaddelerin %18’ini açıkladığı bulunmuştur. DFAsonucunda araç maddelerinin t değerleri 0.01 düzeyinde anlamlı olduğu için analiz dışı bırakılan bir madde olmamıştır.Ayrıca MEBDA’nın CFI ve NNFI değerleri .97 olduğundan modelin iyiuyum gösterdiği söylenebilir

    Kistik Fibrozisli Hastalarda COVID-19’un Etkisi ve Tıbbi Beslenme Tedavisi

    No full text
    Kistik fibrozis, epitel hücresi membranındaki Kistik Fibrozis Transmembran Regülatoradlı klor kanalında meydana gelen mutasyon sonucu dış salgı bezlerindeki fonksiyonbozukluğudur. Kistik Fibrozis Transmembran Regülatordeki yapısal ve fonksiyonel bozukluk;solunum yolları, pankreas, safra kanalları, üreme organları ve gastrointestinal sistem gibiorganların epitel hücre membranlarında klor transportunun bozulmasına neden olur.Kistik fibrozisli hastalarda görülen akciğer enfeksiyonu morbidite ve mortalite prevalansınıarttırmaktadır. Kistik fibrozis; hava yollarında oluşan kalınlaşmış sekresyonlar, enfeksiyonartışı ve kalıcılığı için olumsuz bir ortam yaratmaktadır. Viral enfeksiyonlar, kistik fibrozisinseyrinde önemli bir rol oynadığı için, kistik fibrozisli hastalarının şiddetli akut solunumsendromu koronavirüs-2 enfeksiyonu durumunda ciddi belirtiler geliştirme riskinin yüksekolduğu düşünülmektedir. Ancak kistik fibrozisli hastalar arasında koruyucu maske takılması,insanlarla temasın az olması veya konakçı faktörlerden kaçınma gibi davranışlar sayesindeakut solunum sendromu koronavirüs-2 insidansının (%0,07) genel popülasyonlardakiortalama insidansın (%0,15) altında olduğu görülmüştür. Kistik fibrozisli hastalar ve aileleri,hastalığın yönetilmesinde genel popülasyona kıyasla birçok zorlukla karşı karşıyadır.Özellikle pandemi döneminde ilaç tedavisi, fizyoterapi, egzersiz ve tıbbi beslenme tedavisigibi yöntemlerle yönetilen kistik fibrozis tedavi sürecinde kişiselleştirilmiş beslenme tedavisiuygulayarak bireylerin sağlığını olumlu yönde etkilemek oldukça önemlidir. Pandemidönemi; besine ulaşımdaki zorluk, sosyal izolasyon ve gıda güvensizliği gibi nedenler ilekistik fibrozisli hastaların beslenme alışkanlıklarında değişikliklere neden olmuş olabilir.Bu derleme makalenin amacı kistik fibrozisli hastalarda COVID-19’un etkisini incelemek vepandemi dönemindeki tıbbi beslenme tedavisini değerlendirmektir.Cystic fibrosis is a dysfunction in the exocrine glands as a result of mutation in thechloride channel called Cystic Fibrosis Transmembrane Regulator in the epithelial cellmembrane. Structural and functional disorder in Cystic Fibrosis Transmembrane Regulator;it causes disruption of chloride transport in epithelial cell membranes of organs such asrespiratory tract, pancreas, bile ducts, reproductive organs and gastrointestinal tract. Lunginfection seen in patients with cystic fibrosis increases the prevalence of morbidity andmortality. Cystic fibrosis; The thickened secretions formed in the airways create a negativeenvironment for the increase and persistence of infection. Because viral infections playan important role in the course of cystic fibrosis, patients with cystic fibrosis are thoughtto be at high risk of developing severe symptoms in the case of severe acute respiratorysyndrome coronavirus-2 infection. However, among patients with cystic fibrosis, theincidence of acute respiratory syndrome coronavirus-2 (0.07%) was found to be below theaverage incidence (0.15%) in general populations, thanks to behaviors such as wearing aprotective mask, little contact with people, or avoiding host factors. Patients with cysticfibrosis and their families face many challenges in managing the disease compared to thegeneral population. It is very important to positively affect the health of individuals byapplying personalized nutrition therapy in the treatment process of cystic fibrosis, which ismanaged by methods such as drug therapy, physiotherapy, exercise and medical nutritiontherapy, especially during the pandemic period. Pandemic period; Difficulty in accessingfood, social isolation and food insecurity may have caused changes in the nutritional habitsof patients with cystic fibrosis. The aim of this review article is to examine the effect ofCOVID-19 in patients with cystic fibrosis and to evaluate medical nutrition therapy duringthe pandemic period.</p
    corecore