311 research outputs found

    Proje-tabanlı öğretim yönteminin 6.sınıf öğrencilerinin kelime öğrenme başarıları üzerindeki etkisi

    Get PDF
    Bu çalışmada Bağyurdu Kazım Dirik İlköğretim okulu altıncı sınıf öğrencilerinin Proje- Tabanlı öğretim yöntemi ve Geleneksel Yöntem sonrası kelime öğrenimlerindeki başarıları karşılaştırılmıştır. Araştıma Bağyurdu Kazım Dirik İlköğretim Okulunda gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya 24 öğrenciden oluşan 6-A ve 24 öğrenciden oluşan 6-B sınıfları katılmıştır. Ön-test, son-test, kontrol grup modeli kullanılan bu araştırma, nicel ve yarı-deneyseldir. Her iki grupta aynı hedef kelimeleri çalışmıştır. Her iki gruba da çalışma öncesinde ve sonrasında test uygulanmıştır. Çalışma öncesindeki test ön-test, sonrasındaki test ise son-test olarak değerlendirilmiştir.4 haftalık uygulama sürecinden sonra, her iki grubunda son test sonuçları karşılaştırıldığında anlamlı bir fark olduğu görülmüştür.Ve bu bulgular Proje-tabanlı Öğretim Yöntemiminin öğrencilerin kelime öğrenmeleri üzerinde önemli bir etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır. The purpose of this study was to investigate the effects of the Traditional Method and Project-Based Learning in the vocabulary achievement of 6th grade students.The study was conducted at Bağyurdu Kazım Dirik Primary School in İzmir/ Kemalpaşa. The participants were 48 students including two classes which have 24 students in each. The study was a quantitative quasi-experimental study, in which a pre-test, post-test control group design was used. Both experimental and control groups studied the same target words. The experimental group learnt the words through projects. Both groups had a test before and after the instruction. The tests before the instruction were graded as pre-tests and those after the instruction as post-tests.After 4 weeks treatment period,each group was given post-test in order to measure their improvement in vocabulary learning. The comparison of the post-test scores of the groups demonstrated that there is a significant difference.This means Project-Based Learning is more effective on 6th grade students' vocabulary achievement

    INVESTIGATION OF PRE-SERVICE MATHEMATICS TEACHERS' CREATIVE THINKING TENDENCIES

    Get PDF
    Creative thinking has played a critical role in a number of fields such as science, technology, economy, and education. Given the necessity of creative thinking in mathematics teaching, it can be argued that teachers are responsible for transforming their students into creative thinkers. In this context, the present study aims to determine prospective mathematics teachers’ levels of critical thinking tendency and the main and interaction effects of demographic variables (i.e., gender, grade, and academic achievement) on critical thinking tendency. The study makes use of the survey and causal-comparative designs. Sample of study included 130 prospective elementary mathematics teachers. “The Marmara Creative Thinking Tendencies Scale” developed by Özgenel and Çetin (2017) was used as the data collection tool. Descriptive and two-way analysis of variance were preferred. The study reported high creative tendency levels of prospective teacher. Another outcomes of the study show that the variables of gender, grade, and academic achievement did not have significant main effect on creative tendency levels of prospective teachers. Besides, the interaction effect of gender-grade and gender-academic achievement on the creative thinking tendency levels of prospective teachers are not statistically significant. Based on the findings, recommendations for future research and educational implications are presented

    The effects of Montessori training program for mothers on mathematics and daily living skills of 4-5 year-old Montessori children

    Get PDF
    This study investigated the effects of Montessori Training Program for Mothers (MTPM) on math and daily living skills of Montessori children ages 4 to 5 years old. Sample of the study included 19 Montessori pre-schoolers (8 and 11 children in experimental and control group respectively) who enrolled at an applied kindergarten affiliated to a university at Konya in 2016-2017 school year. Verified to be a reliable and valid measure for Turkish children, two subtests - Mathematics (MATH) and Daily Living Skills (DLS) - of the Basic School Skills Inventory 3 (BSSI) were used to collect data. Tests were administered to the students as pre-test, post-test and follow-up test by their teachers. MTPM was administered to the mothers in the experimental group for 12 weeks-36 hours in total while control and experimental group children continued their Montessori education. Four weeks after the program was completed, BSSI-3-MATH and BSSI-3-DLS tests were re-administered as follow-up test. Mann Whitney U test and Wilcoxon Signed-Rank Test were used for the analysis of the study data. A comparison between the post-test mean scores of the experimental and control group showed a significant difference (p <.05) in math skills favoring the experimental group; no difference was found in pre and post-test scores in daily living skills (p>0.5). No significant difference was noted between the post-test and follow-up mean scores that experimental group children obtained on BSSI-3-MATH and BSSI-3-DLS, which showed that program gains were maintained

    Hicrî Dördüncü Asırda Meçhul Râvi Yaklaşımı: Ukaylî Örneği

    Get PDF
    Bu makale, meçhul râvi anlayışının hicrî dördüncü asırdaki gelişimini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede meçhul râvi tespitinin hicrî dördüncü asırda aktif bir şekilde devam edip etmediği, meçhul râviler belirlenirken hangi ölçütlerin kullanıldığı ve münekkidin bu bağlamda kullandığı terminolojinin ne olduğu gibi hususlar irdelenecektir. Bunun yanı sıra münekkidin tespit ettiği râvilerin bölgeleri ve isnatlarının karakteristiğine odaklanarak meçhul râvi profiline ilişkin daha net bir resim çizilecektir. Bu bilgiler ışığında, hadis ve ricâl tenkit tarihine ilişkin anlatılarda meçhul râvilere bir yer tayin edilmeye çalışılacaktır. Makalede hicrî dördüncü asırda telif edilen Ukaylî’nin (ö. 322/934) ayrıntılı ve sistematik özelliğe sahip Kitâbü’d-Duʻafâ isimli eseri esas alınmıştır. Nihaî olarak, meçhul râvi anlayışının mezkûr yüzyılın gerek yaklaşım gerekse terminoloji bakımından hicrî üçüncü asırda teşekkül eden bir anlayışın devamı niteliğinde olduğu görülmektedir

    Duygusal emek ve yabancılaşma ilişkisi : Kabin memurları örneği

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu araştırma duygusal emek ve yabancılaşma ilişkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç çerçevesinde kabin memurlarının duygusal emek davranışları ve yabancılaşmanın boyutları arasında nasıl bir ilişki vardır soruna cevap aranmıştır. Kabin memurları için iş gereği haline dönüşen duygusal gösterim kuralları ve önceki çalışmalardan yola çıkılarak kabin memurları örneklem olarak seçilmiştir. Bu araştırmada duygusal emek ve yabancılaşma ilişkisi duyguların yabancılaşması üzerinden ele alınmıştır. Araştırmada duygusal çelişki, duygusal çaba ve samimi davranış yabancılaşmanın güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık, soyutlanma ve kendine yabancılaşma boyutlarıyla ilişkilendirilmiştir. Araştırmanın duygusal emeği ve yabancılaşmayı boyutlar halinde incelemesi çalışmanın önemini oluşturmaktadır. Önceki çalışmalarda yabancılaşmanın hangi boyutunun hangi duygusal emek davranışıyla nasıl ilişkili olduğunun açık olarak ele alınmadığı görülmüştür. Yine kabin memurlarının duygusal emek ve yabancılaşma ilişkisi araştırmanın özgünlüğünü oluşturmaktadır. Bu amaçlarla araştırma soruları ve hipotezler belirlenmiştir. Kartopu örnekleme yöntemi kullanılarak ulaşılan 15 kabin memuruyla yarı yapılandırılmış mülakat yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Kuramsal çerçeveden ve saha araştırmasından elde edilen verilerle temalar oluşturularak bulgular kısmı yorumlanmıştır. Araştırmanın sonucunda kabin memurlarının yoğun olarak işte duygularını bastırdıkları, duygusal çelişkinin fazla olduğu, duygusal çelişkinin ve çabanın yabancılaşmanın anlamsızlık, güçsüzlük ve soyutlanma boyutlarıyla pozitif yönde ilişkili olduğu, samimi davranışın performansla ilişkisi, kabin memurlarının yoğun olarak soyutlanma yaşadığı, duyguların bastırılmasının duygusal yabancılaşmaya neden olduğu ortaya çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: Duygusal Emek, Yabancılaşma, Kabin MemurlarıThis research aims to explore the relationship between emotional labour and alienation. Research question: How is correlation between emotional labor's behaviors and alienation's dimensions. Cabin attendants have been chosen as an example because of emotional display rules changing into necessity of work for cabin attendants and previous searching. In this research the relationship between emotional labour and alienation have been studied from the view of getting stranger of the feelings. In the research the emotional discrepancy (surface acting), emotional effort (deep acting) and genuine emotion are connected with dimensions of alienation (powerlessness, meaninglessness, normlessness, isolation and self-estrangement). Exploring emotional labour and alienation on the parts of dimensions in this research express the importance of the explore. Besides the relationships between emotional labour and alienation of stewards consists the originality of the research. Because of this aim searching questions and hypothesis have been chosen. A semi structured interview has been made with 15 stewards who have been contacted using the technique of snowball sample. Gained datas have been assessed with content analysis. Finding parts are commented with the themes consisted of the datas from institutional circumference and field explorations. As a result of research the following things have been understood that: Cabin attendant press their feelings intensely; here is positive relationship emotional labour and emotional effort with powerlessness, meaninglessness, isolation; here is positive relationship genuine emotion and performance; cabin attendants have experience isolation so often; keeping the feelings under press causes alienation emotionally. Keywords: Emotional Labour, Alienation, Cabin Attendant

    Composition of the essential oil of Salvia montbretii Benth. from Turkey

    Get PDF
    The composition of the essential oil produced from aerial parts of Salvia montbretii Benth.(Lamiaceae), was analyzed by GC and GC-MS. Forty-six compounds constituting about 97.7% of the essential oil were characterized.The main compounds were characterized as ?-caryophyllene (32.8%), ?-pinene (9.8%), ?-humulene (8.2%), 12-hydroxy-?-caryophyllene acetate (6.6%), germacrene D (4.9%) and ?-pinene (4.5%

    "DENEYSEL YARATICILIK PROGRAMI”NIN 4-5 YAŞÇOCUKLARININ BİLİŞSEL GELİŞİMİNE OLAN ETKİLERİ

    Get PDF
    Bilişsel Gelişim; zihinsel süreç içinde algılama, hatırlama, akıl yürütme, karar verme ve problem çözme gibi olgulardan meydana gelen değişikliklerin hepsidir Atkinson ve diğerleri,1999 . Ataç, bilişsel gelişimi belek ve zeka gelişim olarak tanımlamıştır. Zekayı ise; olayların anlam ve ilişkilerinden, sonuçlara varabilme yeteneği olarak ifade etmiştir Ataç, 1993 . Bilişsel gelişimi benimseyen psikologlardan Piaget 1965 ; bilişin gelişmesiyle ilgili temel görüşleri şöyle özetlemiştir: Organizmanın yapısı itibariyle, bireyin bir zihinsel kapasitesi vardır. Zihin beyin ve ilgili sinirlerin fonksiyonudur. Zihnin değişme ve kendini yenileme gücüne zeka denir. Bireyin bir de dış dünyası vardır. Dış dünya ile tecrübeler sırasında birey çevresiyle etkili bir şekilde etkileşerek kendi dışındaki bilgileri anlama yeteneğini ve bilme yöntemini geliştirir. Buna bilişin gelişimi ya da bilişsel gelişim denir Ülgen ve Fidan, 1991

    Ameliyathane ve Cerrahi Servis Çalışanlarının Güvenli Cerrahi Kontrol Listesine İlişkin Düşünceleri

    Get PDF
    Aim: This research is aimed at evaluating operating room and surgical ward staff’s opinions regarding the WHO surgical safety checklist. Materials and Methods: The questionnaire includes questions about gender, age, job role, and years of experience. Every item on the checklist was evaluated, and responders were permitted to provide freehand comments on the subject. The researchers visited a hospital and collected data from December 2017 - January 2018. The sample population includes 27 surgeons, 34 anaesthetists, and 19 operating room and 38 surgical ward nurses at a university hospital in western Turkey. The collected data were analysed using SPSS 18.0 with frequencies, percentages, mean, and standard deviation. Results: Of the sample population 61% were women, 47% were under 30 years old, and 83.1% had over 1 year of job experience. The mean score of item importance varied from 4.25 to 4.79. The items “patient's identity, procedure, operation site verification” (4.79±0.50) and “preoperative fasting” (4.76±0.53) had the highest scores. “Blood glucose control” (4.25±1.08) and “team members introduced” (4.32±0.53) had the lowest scores. It was suggested that “allergy” and “prophylaxis of antibiotic and deep vein thrombosis” be transferred to the “before the patients leave the ward” section. It was also suggested to add a compact checklist for local and emergency surgeries and employ artificial intelligence, like chatbots, to prevent surgery from starting before the checklist is completed. Conclusion: All checklist items were considered necessary. However, “Patient’s identity, procedure and site verification” was perceived as the most important item on the checklist. It was also suggested to add a compact checklist for local and emergency surgeries.Amaç: Bu araştırmanın amacı, ameliyathane ve cerrahi servis çalışanlarının DSÖ Güvenli Cerrahi Kontrol Listesine ilişkin düşüncelerini belirlemektir. Materyal ve Metot: Bu çalışma tanımlayıcı bir anket çalışmasıdır. Araştırma, Aralık 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında, bir üniversite hastanesinde görev yapan 27 cerrah, 34 anestezist, 19 ameliyathane ve 38 cerrahi servis hemşiresi olmak üzere, 118 kişiyle gerçekleştirildi. Veriler cinsiyet, yaş, meslek, çalışma deneyimi gibi soruları içeren yapılandırılmış bilgi formu ve Güvenli Cerrahi Kontrol Listesi kullanılarak toplandı. Çalışanlar, Güvenli Cerrahi Listesindeki her bir maddenin önemini 5’li likert ölçek üzerinde değerlendirdi ve açık uçlu sorular aracılığıyla listeye ilişkin yorumlarda bulundu. Elde edilen veriler SPSS 18.0 paket programı ile yüzdelik, sıklık, ortalama ve standart sapma kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Örneklem grubunun %61’i kadın, %47’si 30 yaşın altında, %83,1’i 1 yıldan fazla mesleki deneyime sahiptir. Maddelerin önem derecelerinin ortalamaları 4.25 ile 4.79 arasında değişmektedir. ’Hastanın kimlik bilgilerinin, ameliyatının ve bölgesinin doğrulanması’’ (4.79±0.50) ve ‘’hasta aç mı’’ (4.76±0.53) en önemli görülen maddeler olurken, ‘’Kan şekeri kontrolü gerekli mi?’’ (4.25±1.08) ve ‘’Ekipteki kişiler kendilerini ad, soyad ve görevleri ile tanıttı mı?’’ (4.32±0.53) maddelerdi ise en önemsiz algılanan maddelerdi. Çalışanlar, ‘’Hastanın bilinen bir alerjisi var mı? ve ‘’Derin ven trombozu ve antibiyotik profilaksisi sorgulandı mı?’’ maddelerinin listenin ‘’klinikten ayrılmadan önce’’ kısmında kontrol edilmesini önerdi. Ayrıca çalışanlar, lokal ve acil cerrahi girişimler için daha kısa bir kontrol listesinin oluşturulmasını ve kontrol listesi tamamlamadan ameliyatın başlamasını önleyecek sohbet botları gibi yapay zeka ürünlerinin kullanılmasını önerdi. Sonuç: Çalışanlar, Güvenli Cerrahi Kontrol Listesinde yer alan tüm maddelerin önemli olduğunu düşünmektedir. Bununla birlikte, “Hastanın kimlik bilgilerinin, ameliyatının ve ameliyat bölgesinin doğrulanması” kontrol listesindeki en önemli madde olarak algılandı. Ayrıca, lokal ve acil cerrahi girişimler için daha kısa bir kontrol listesinin oluşturulması önerildi

    THE RELATIONSHIP BETWEEN CEREBROSPINAL FLUID PRESSURE AND ATHEROGENIC INDEX OF PLASMA IN IDIOPATIC INTRACRANIAL HYPERTENSION PATIENTS

    Get PDF
    Background: Idiopathic intracranial hypertension (IIH) is a disease thought to be associated with obesity and rapid weight gain. There is no objective parameter with practical use in its follow-up and treatment other than optical coherence tomography. Objective: The aim of our study is to investigate the relationship between atherogenic index of plasma (AIP) and cerebrospinal fluid (CSF) pressure. Methods: Serum vitamin B12, vitamin D, homocysteine, folic acid, triglyceride (TG), high density lipoprotein cholesterol (HDL-C) levels, CSF pressure, CSF microprotein levels were recorded from the file data of patients diagnosed with IIH. AIP was calculated by dividing the TG level logarithmically by HDL-C. Height (kg) and weight (kg) data of the patients were used to calculate the body mass index (BMI). Results: File data of 64 patients were examined. 8 patients with secondary intracranial hypertension were excluded from the study. 80.36% of the patients were overweight, 16.07% were obese, 3.57% were with normal weight. There was no significant correlation between vitamin B12, vitamin D, homocysteine, HDL-C and CSF microprotein levels and CSF pressure level in patients with a diagnosis of IIH. There was a negative correlation between folic acid level and CSF pressure level, and a positive correlation between BMI, TG, AIP and CSF pressure level. Conclusion: Using folic acid supplements and drugs that reduce TG levels can contribute positively to the course of the disease

    Bir Adeziv Sistemin Kanama Durdurucu Ajanlarla Kontamine Edilen Dentin Yüzeyine Bağlanma Dayanımı

    Get PDF
    ÖZETAmaç: Bu çalışmanın amacı üç farklı kanama durdurucu ajanın self-etch bir adezivin mikro-gerilim bağlanma dayanımına etkilerinin değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntemler: Son altı ay içinde çekilmiş, on iki adet çürüksüz daimi molar diş kullanıldı. Dişlerin okluzal kesitlerinden düzgün dentin yüzeyleri elde edildi. Homojen bir dentin yüzeyi elde etmek amacıyla, dentin yüzeyleri 600 gritlik su zımparası ile zımparalandı. Bu yüzeyler kan ve tükürük ile kontamine edildi. Dişler dört gruba ayrıldı. (I:Kontrol, II:Ankaferd, III:ViscoStat Clear, IV:Transamine). Kan ve tükürüklü yüzeye kanama durdurucu ajanlar uygulandı, sonra durulandı ve kurutuldu. Dişlere self etch adeziv sistem (Clearfil SE Bond) uygulamasının ardından dişler kompozit rezinle (Quadrant Universal LC ) 2 mm kalınlığında restore edildi. Örnekler 24 saat boyunca 37 0C distile suda bekletildi. Her bir dişten düşük hızda çalışan elmas separe yardımı ile 1.00 ± 0.003 mm kalınlığında beş adet mikro gerilim örneği elde edildi. Örnekler mikro gerilim test cihazına her iki uçlarından siyanoakrilat adezivle yapıştırıldı ve 1 mm/dk yükleme hızı altında koparıldı. Veriler Tek Yönlü ANOVA ve Tukey Çoklu Karşılaştırma testleriyle analiz edildi (α=0.05).Bulgular: Grupların bağlanma değerleri (ortalama ± SS (MPa)); I: 28.81±6.84, II: 27.38±4.89, III: 24.89±5.80, IV: 24.73±7.14 şeklinde bulunmuştur. Kanama durdurucu ajanlar ve kontrol grubu arasında istatiksel açıdan önemli fark gözlenmemiştir (p>0.05).Sonuç: Kanama durdurucu ajanlar kullanılarak dentin yüzeyinin kontamine edilmesi self etch adeziv sistemlerin bağlanma dayanımını olumsuz yönde etkilememektedir. Kanama durdurucu ajanlar self etch adeziv sistemlerin bağlanma dayanımını azaltmaksızın kanama kontrolünde kullanılabilirler
    corecore