7 research outputs found
The efficiency of antithrombotic dalteparin on retardation of hepatic fibrosis in biliary obstructed rats
Tıpta Uzmanlık TeziSirozda orta ve geniş portal ven ve hepatik ven trombozları sık görülür ve bu trombozlar parankimal tükenmeden tam bir siroza ilerleyişte önemli bir rol oynarlar. Bu çalışmada antitrombotik ajan dalteparinin hepatik fibrozis ve siroz gelişimi önlemedeki etkinliği incelenmiştir. Kırk adet Wistar-Albino cinsi erişkin sıçan çalışmaya dahil edilmiş; sağlıklı kontrol (n=10), sham (n=10), safra yolu ligasyonu (n=10) ve safra yolu ligasyonu+dalteparin (n=10) (50 IU/kg/gün intraperitoneal) olacak şekilde 4 gruba ayrılmıştır. Otuzbeşinci gün sonunda bütün sıçanlar sakrifiye edilmiştir. Karaciğerdeki vasküler trombozların varlığını tayin etmek ve dalteparinin etkinliğini saptamak için bütün hayvanların serumlarında D-dimer düzeyi, karaciğer dokularında ise immünhistokimyasal olarak fibrinojen boyama yapıldı. Işık mikroskobisi altında histopatolojik incelemede nekroinflamsyonun derecesi ve hepatik fibrozisin evresi değerlendirilmiştir. Karaciğerdeki hepatik fibrozisi saptamak ve dalteparinin etkinliğini değerlendirmek için biyokimyasal yöntemle doku hidroksiprolin tayini, immünhistokimyasal boyama ile alfa düz kas aktin, transforme edici büyüme faktörü beta reaktivitesi bakılmıştır. Otuzbeş günlük dalteparin tedavisi ile safra yolu bağlanmış sıçanlarda serum D-dimer düzeyinin düştüğü (p<0,05) ve karaciğer dokusu fibrinojen reaktivitesinin azaldığı (p<0,001) saptandı. Benzer şekilde 35. günün sonunda histopatolojik incelemede nekroinflamatuar aktivite derecesi ve fibrozis skorları azalmış (p<0,001) bulundu. İmmünhistokimyasal boyamada alfa düz kas aktin (p<0,0001) ve transforme edici büyüme faktörü beta (p<0,0001) reaktivitesi dalteparin tedavisi ile daha düşük bulundu. Biyokimyasal olarak bakılan doku hidroksiprolin düzeyleri dalteparin tedavisi ile azaldı (p<0,01). Sonuç olarak, safra yolu bağlı sıçanlarda dalteparin tedavisi karaciğer dokusunda tromboz, inflamasyon ve hepatik fibroz gelişimini engeller.AbstractEnlarged portal vein and hepatic vein thrombosis are common complications of cirrhosis and these thromboses play an important role in the development of complete cirrhosis before the failure of the paranchyme. In this study, the effects of an antithrombotic agent dalteparin on the prevention of hepatic fibrosis and the development of cirrhosis. Forty Wistar-Albino adult rats are enrolled in this study, and divided into four groups as healthy controls (n=10), sham (n=10), bile duct ligation (n=10) and bile duct ligation + dalteparin (50 IU/kg/day via intraperitoneal route) (n=10). At the end of thirthy-five days all rats have been sacrificed. Serum levels of D-dimer as well as immunohistochemical fibrinogen staining was performed in the liver tissue samples of all animals to determine the presence of vascular thrombosis in the liver and the effectivity of dalteparin. The degree of necro-inflammation and the grade of hepatic fibrosis were evaluated histopathologically with light microscobe. Tissue hydroxiproline with biochemical methods and ?-Smooth muscle actin, Transforming growth factor-ß reactivity with immunohistochemical methods were evaluated to determine the hepatic fibrosis and the effectivity of dalteparin. The serum levels of D-dimer (p<0,05) and the fibrinogen reactivity within the liver tissues (p<0,001) were observed to be decreased in the bile duct ligated animals after thirty-five days dalteparin treatment. Similarly, the degrees of the necroinflammatory activity and fibrosis scores were observed to be decreased (p<0,001) with the histopathological evaluation at the end of thirty-five days. With the immunohistochemical staining, the reactivities of ?-Smooth muscle actin (p<0,0001) and Transforming growth factor-ß (p<0,0001) were observed to be decreased with dalteparin treatment. The levels of tissue hydroxiproline determined with biochemical methods were also decreased with dalteparin treatment (p<0,01). As a result, dalteparin treatment prevents the development of thrombosis, inflammation and hepatic fibrosis in the liver tissues of bile duct ligated rats
Sturge Weber Varyantı bir olguda Dev Pyojenik granülom: Tedavi ve Prognoz
Sturge Weber Varyantı Bir Olguda Dev Pyojenik Granülom: Tedavi Ve PrognozErdoğdu S., Berk D., Şanlı A., Akbulut S., Demir G.AMAÇ: Sturge Weber Sendromlu veya varyantı olgularda görülen pyojenik granülomların çok büyüme potansiyeline sahip olabileceği ve nüks potansiyellerinin yüksek olduğunu vurgulamak amacıyla Sturge Weber varyantı olgumuzu sunduk. OLGU: Doğuştan beri yüzün sağ yarısını tutan şarap lekesi olan,24 yaşındaki bayan hasta, hamileliğinin 5. ayında ortaya çıkan, şarap lekesi ile aynı tarafta olan ve gingivadan kaynaklanarak 1. premolar dişi içine alan kitle ile bir diş hekimine başvurmuş. Kitle tümüyle kürete edilmesine rağmen 1 ay sonra tekrarlayıp, doğum sonrası 2. aya kadar giderek büyüyerek dev pyojenik granülom olarak hastanemiz polikliniğine başvurdu. Hasta ağız içinde; üst damağın sağ tarafından kaynaklanan büyük kitle, bu kitleden zaman zaman şiddetli kanamalar ve kitle üzerinde oluşan nekroz nedeniyle şiddetli kokudan yakınmaktaydı. Hastanın yapılan muayenesinde sağ yüz yarısını tutan şarap lekesi ile aynı tarafta gingiva kaynaklı üzeri ülsere, vaskülerize lobuler görünümlü 5×6cm büyüklüğünde ve 1.ve 2. premolar dişler ve 1.molar dişi de içine alan kitle tespit edildi. Yapılan rutin laboratuvar tetkiklerinde herhangi başka bir patoloji saptanmadı. MR Angio tetkikinde besleyici ana, tek bir damar görülmedi. Bu haliyle kitle total olarak ve radyofrekans cihazı da kullanılarak eksize edildi. Patoloji sonucu "Lobuler kapiller hemangiom= pyojenik granülom " olarak tespit edildi. 1 ay kadar temiz olan eksizyon bölgesinde 1 gün içinde tekrar ortaya çıkan kitlenin aynı boyutlara ulaşması üzerine kitle tekrar radyofrekans cihazı kullanılarak eksize edildi. Kitle içindeki iki dişin de ekstraksiyonu sonrası sert damaktan (Sağ A. Palatinum majus dan beslenen) inferior bazlı lokal flep çevrilerek hasta takibe alındı. Hasta postop 1. ayında ve halen takip altındadır. YORUM: Sturge Weber varyantı olgularda oluşabilen pyojenik garnülomların agresif davranarak çok büyük boyutlara ulaşabileceği ve defalarca nüks edebileceği unutulmamalıdır
Effect of different planting spaces on some yield and forage quality characteristics of four wing saltbush (Atriplex canescens Pursh Nutt.) at three locations in Eskişehir and Konya
Araştırma farklı dikim mesafelerinde ve lokasyonlarda dört kanatlı tuz çalısının yem verimi ve kalitesinin saptanması amacıyla yürütülmüştür. Çalışmalar 2012 yılında Eskişehir ve Konya’daki 3 lokasyonda, Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü (Eskişehir), Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü (Konya) ve Toprak Su ve Çölleşme ile Mücadele Araştırma İstasyonu (Konya) tarafından gerçekleştirilmiştir. Köklendirilmiş çelikler araştırma materyali olarak kullanılmıştır. Denemeler 6 tekrarlamalı olarak tesadüf blokları deneme desenine göre kurulmuş ve 2 dikim mesafesi (3 m ve 2 m) denenmiştir. Lokasyonlar arasında yaş yaprak verimi ve bitki boyu bakımından farklılıklar önemli (p<0.01) çıkarken, değişik dikim mesafelerinin yaş ve kuru yaprak verimi ve bitki boyu üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır. Yaş yaprak verimi bakımından en iyi sonuçlar Hamidiye/Eskişehir ve Merkez/Konya lokasyonlarından elde edilmiştir (707 g/bitki ve 703 g/bitki). En yüksek bitki boyu 101.7 cm ile Konya/Merkez’de saptanmıştır. Bazı yem kalite özellikleri (ham protein oranı, ham kül oranı, organik madde ve ham yağ oranı) bakımından hem lokasyon, hem de dikim mesafesinin etkileri önemli (p<0.01) bulunmuştur. Yem kalitesi bakımından en iyi değerler 2 m dikim mesafesi ve Hamidiye/Eskişehir lokasyonundan elde edilmiştir.The research was conducted to determine forage yield and quality of four wing salt bush at different planting spaces and locations. The studies were carried out at 3 locations in Eskişehir and Konya by Transitional Zone Agricultural Research Institute (Eskişehir), Bahri Dağdaş International Agricultural Research Institute (Konya) and Soil, Water and Deserting Control Research Station (Konya) in 2012. Rooted cuttings were used as plant material. The experiments were designed according to randomized complete block design with 6 replications and 2 planting spacing applications (3 m and 2 m) were tested. While the differences between the locations were significant in terms of fresh leaf yield and plant height (p<0.01), the planting space had no effect on fresh and dry leaf yield and plant height. With regard to fresh leaf yield, best results were obtained from the Hamidiye/Eskişehir and Konya/Merkez locations (707 g/plant and 703 g/plant). The highest plant height was taken from Konya/Merkez location (101.7 cm). In terms of some forage quality characteristics (crude protein content, crude ash ratio organic matter, and crude oil content), both effects of planting space and location were significant (p<0.01). In terms of forage quality, best results were obtained from 2 m application and Hamidiye/Eskişehir location
Covid-19 Pandemi Raporu (20 Mart-20 Kasım 2020)
31 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı
etkileyen SARS-Coronavirus-2 etkenine bağlı COVID-19’un Dünya Sağlık Örgütü
tarafından pandemi ilan edildiği dönem ile eş zamanlı olarak, ülkemizde 11 Mart
2020’de ilk vaka bildirilmiştir. Hacettepe Üniversitesi Türkiye’nin salgınla mücadelesinde
tüm birimlerindeki akademik ve idari personeli ile titiz bir süreç yürütmüş,
öncü rolü ile Türkiye’de yürütülen mücadeleye birçok açıdan ciddi katkıda bulunmuştur.Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu’nda
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden dört öğretim üyesi yer almıştır.
Türkiye’de yürütülen aşı çalışmalarında İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Anabilim Dalı öncülük etmiştir. İlk COVID-19 hastamızı kabul ettiğimiz
21 Mart 2020 tarihinden itibaren de poliklinikler, yataklı servisler ve yoğun bakım
ünitemizde yoğun bir şekilde mücadeleye devam etmekteyiz.Bu süreçte ülkemizde olduğu gibi bizde de çok sayıda sağlık çalışanımız
COVID-19’a yakalandı, ülkemizde ciddi sayıda sağlık çalışanı kayıpları yaşadık.
Yaşadığımız bu dönem bir yandan hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanları için
tarifi zor, hazin bir dönemdir, ancak diğer yandan da birbirimizi koruma, hastalıkla
mücadele için dayanışma ve hoşgörünün her zamandan daha önemli olduğunu anladığımız
bir dönemdir.Yüzyılda bir görülen bu salgının halen ülkemizde yoğun olarak yaşandığı
ve tam olarak ne zaman sonlanacağının öngörülemediği bir dönemde tarihe not
düşmek, geleceğe katkıda bulunmak adına hizmet ve eğitim fonksiyonlarını bir bütün
halinde yürüten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları, İnfeksiyon
Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Kardiyoloji
Anabilim Dalları olarak sekiz aylık dönemi bir rapor olarak sunmayı düşündük.
Amacımız mücadele devam ederken, sınırlarımız dahilindeki bilgi birikimimiz ve
tecrübelerimizi güncel bilgilerle birlikte derleyerek paylaşmak ve katkı sunmaktır.Üniversitemiz, Fakültemiz ve Hastane Yönetimleri ile bize destek olan
araştırma görevlilerine, hemşirelerine ve tüm sağlık personeline, bu raporun hazırlanması ve düzenlenmesinde büyük emeği olan Prof. Dr. Ömrüm Uzun ve Prof.
Dr. Mine Durusu Tanrıöver başta olmak üzere tüm öğretim elemanlarına ve de pandemi
döneminin başından beri sosyal destek ve bu raporun basılması için kaynak
sağlayan Hacettepe İç Hastalıkları Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği’ne (kısa
adıyla Hacettepe İç Hastalıkları Derneği) teşekkürü borç bilir, raporumuzun yararlı
olmasını dileriz.Prof. Dr. Arzu Topeli İskitİç Hastalıkları (Yoğun Bakım Bilim Dalı) Anabilim Dalı BaşkanıHacettepe Üniversitesi Hastaneleri Pandemi Kurulu Yoğun Bakım SorumlusuProf. Dr. Serhat Ünalİnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı BaşkanıHacettepe Üniversitesi Erişkin ve Onkoloji Hastaneleri İnfeksiyon Kontrol Komitesi
Başkanı ve Pandemi Kurulu İnfeksiyon Kontrol Sorumlus