55 research outputs found

    EFFICIENT DETECTION OF MULTICLASS EYE DISEASES USING DEEP LEARNING MODELS: A COMPARATIVE STUDY

    Get PDF
    Eye diseases are a significant health concern that adversely impacts human life. Cataracts,diabetic retinopathy, and glaucoma are some of the diseases that cause irreversible and serioushealth problems. Eye health is greatly influenced by age, genetics, and environmental factors.Proper diagnosis of eye ailments is crucial, as it ensures accurate and effective treatment. Theproximity of disease detection to error for accurate and personalized treatment intensifies theclinician's responsibility further. Developing technology and deep learning make it feasible todetermine if an individual has an eye disease, and to identify the specific disease. The objective ofthis research is to design resolutions for detecting significant health issues such as eye diseaseswith the aid of deep learning models. DenseNet, EfficientNet, Xception, VGG, and ResNetarchitectures, which are prominent Convolutional Neural Network models, are utilized to addressthe issue at hand. Technical term abbreviations are explained where first used. The dataset7employed for detecting diseases in retinal fundus images consists of a total of 4217 images,comprising 1038 cataracts, 1098 diabetic-retinopathy, 1007 glaucoma, and 1074 healthyindividuals. The performance of the tested models was assessed using evaluation metrics such asaccuracy, recall, precision, F1-score, and Matthews's correlation coefficient metrics through 10-fold cross-validation. Upon analysis of the classification performances, the EfficientNet modelobtained the best results for these evaluation metrics at 87.84%, 92.84%, 94.41%, 93.53%, and83.87%, respectively. Thus, EfficientNet architecture delivered the best classification performancein this context

    Procjena produktivnosti alternativnih metoda koranja drvnog sortimenta

    Get PDF
    In Turkey, timber debarking stages are generally carried out by using axes. However, this method takes a lot of time and requires more work forces. In addition, since leaving residual trees with bark in stands increases the risk of insect damages, residual trees require quick barking process. In recent years, chainsaw mounted debarking tools have been widely used in debarking stages due to performing jobs quicker with less labor force. In this study, two different debarking methods including using axes and debarking tool were analyzed by considering operation productivity. The field studies were conducted in Brutian Pine (Pinus brutia Ten.) stand located in Bahçe Forest Enterprise Chief of Osmaniye Forest Enterprise Directorate in Adana Regional Forestry Directorate. As a result of study, the productivity of chainsaw mounted debarking tool was found to be five times higher than that of using axes for debarking. Thus, use of chainsaw mounted debarking tool is better alternative than use of axe in debarking activities, as it takes less time and minimize physical work load of the loggers.U Turskoj se faze koranja drveta obično obavljaju uz pomoć sjekira. Međutim, ta metoda zahtijeva puno vremena i puno radne snage. Uz to, budući da ostavljanje drveta s korom u sastojinama povećava rizik od oštećenja insektima, zahtijeva hitan proces guljenja kore. Posljednjih godina puno se koriste guljači kore koji se montiraju na motornu pilu, budući da se posao obavlja brže s manjim brojem radne snage. U ovoj studiji, analizirane su dvije različite metode koranja u razmatranju produktivnosti rada koje uključuju uporabu sjekira i guljač kore koji se montira na motornu pilu. Terenske studije provedene su u sastojini brucijskog bora (Pinus brutia Ten.) koja se nalazi u Upravi šuma Bahçe u regionalnom šumskom gospodarstvu Adane. Rezultat studije bio je da je produktivnost pila za koranje bila pet puta veća od uporabe sjekira za koranje. Tako je guljač kore koji se montira na motornu pilu bolja alternativa od uporabe sjekire u guljenju kore, budući da je kod njega potrebno manje vremena te smanjuje fizički rad drvosječa

    Dijital Bir Reklam Aracı Olarak Pop-Up Reklamlara Bakış Açılarının X Y Z Kuşaklarına Göre Farklılaşması

    Get PDF
    Son yıllarda rekabetin giderek artması, internet sayesinde dünyanın herhangi bir yerinden bir ürünü satın almanın kolaylaşması tutundurma faaliyetlerinin önemini bir kat daha arttırmıştır. Tüketici mal, hizmet ve fikir hakkında tutundurma faaliyetleri ile bilgi sahibi olmaktadır. Tutundurma faaliyetleri içerisinde reklam, işletmeler tarafından en çok tercih edilen araçlardan biridir. Günümüzde her sektörde olduğu gibi reklam sektöründe de dijitalleşme giderek önem kazanmaktadır. Dijitalleşme ile birlikte işletmeler farklı reklam mecraları kullanarak tüketicinin ilgisini çekmek istemektedirler. Pop-up reklamlar da bu mecralardan biridir. Pop-up reklamlar bir internet sayfasının açıldığında kullanıcının istemi olmadan kendiliğinden açılan ve mal, hizmet ya da fikir gibi kavramların pazarlanmasını amaçlayan bir reklam türüdür. Bireylerin reklama bakış açıları kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Kimi birey reklamda gördüğü ürünü satın alma yoluna giderken, kimisi ürün ile ilgili araştırma yapmakta kiminin ise reklamda gördüğü ürün dikkatini çekmemektedir. Bu nedenle işletmeler her geçen gün tüketicinin dikkatini çekebilmek için çeşitli yöntemlere başvurmaktadırlar. Literatürde bireylerin doğum tarihlerine göre sınıflandırmalar yer almaktadır. Bu sınıflandırmalar baby boomers, x kuşağı, y kuşağı, z kuşağı gibi isimlerle ifade edilmektedir. Çalışmada x, y, z kuşaklarındaki bireylerin dijital bir reklam aracı olarak pop-up reklama bakış açılarının ne olduğu ve kuşaklar arasında bunun farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır. Çalışmaya bu üç kuşağın dahil edilmesinin nedeni; x, y ve z kuşaklarının pop-up reklamlarla daha fazla etkileşim halinde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle kolayda örnekleme yöntemiyle online olarak x, y ve z kuşağındaki bireylere anket uygulanmış ve pop-up reklamlara bakış açılarında söz konusu kuşaklar arasında farklar olduğu tespit edilmiştir. Özellikle yeni jenerasyon olarak tabir edilen z kuşağı ve eski jenerasyon olarak kabul edilen x kuşağı arasında pop-up reklamlara bakış açısı anlamında önemli farklar olduğu sonucuna ulaşılmıştır

    Doğrudan Yabancı Yatırım Ekonomik Büyüme İlişkisi: Türkiye Örneği

    Get PDF
    DergiPark: 428364trakyaiibfUluslar arasıliteratürde doğrudan yabancı yatırım ve ekonomik büyüme ilişkisini ele alançalışmalar incelendiğinde, farklı sonuçların elde edildiği gözlemlenmiştir.Bazı çalışmalar doğrudan yabancı yatırımlar ile ekonomik büyümenin ilişkiliolduğu sonucunu elde ederken, bazı çalışmalarda ise iki değişken arasındailişki saptanamamıştır. Bu çalışma kapsamında, 2006Ç1-2016Ç4 dönemini kapsayansüreçte, Türkiye ekonomisi için Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) ve ekonomikbüyüme arasındaki ilişki incelenmiştir. Uygulanan ekonometrik analizlersonucunda, DYY’nin ekonomik büyümeye neden olduğu görülmüş, elde edilen busonuç, etki-tepki analizi ve varyans ayrıştırması analizi ile doğrulanmıştı

    Türkiye'de Hane Halkı Tüketim Harcamalarının Belirleyicileri

    Get PDF
    DergiPark: 304563trakyaiibfTüketimfonksiyonunun en önemli belirleyicisi milli gelir olmakla birlikte, buçalışmada tüketimle ilgili teorik çerçeve genişletilmeye çalışılmıştır.Türkiye’ye yönelik 1980-2015 dönemi için çok değişkenli tüketim fonksiyonukurularak regresyon analizi yapılmıştır. Analizde tüketimin belirleyicileriolarak milli gelir, enflasyon, tasarruf ve ithalat değişkenleri yer almıştır.Ayrıca çalışmada ARDL Hata Düzeltme Modeli analizine yer verilmiştir. Regresyonanalizi sonucuna göre, milli gelirle tüketim arasında pozitif bir ilişki tespitedilmişken, enflasyon ve tasarruflar ile tüketim arasında ise negatif yönlüilişki bulunmuştur. İthalat ise bu çalışmada anlamsız sonuç vermiştir.Çalışmada ARDL modeli tahmin sonucuna göre ise, kısa dönemli sapmaların uzun dönemdedengeye kavuşabileceği sonucuna ulaşılmıştır.

    Mesleki Gelişim Programı: Öğretmenlerin Bilimin Doğasını Öğrenme ve Öğretme İnançları

    Get PDF
    The Nature of Science (NOS) is an important component of science literacy, which is the main vision of science teaching programs. In contrast, science teachers face significant problems in transferring the nature of science to classroom practices. Science teachers' classroom practices are influenced by their belief in learning and teaching. Therefore, the development of teachers' beliefs in learning and teaching the NOS is important for the development of classroom practices. Thus, in this research, the effect of a continuing professional development (CPD) program aimed at improving science teachers’ professional competences related to the NOS on their beliefs about learning and teaching of the NOS was searched. 18 volunteered science teachers participated in the research. A single group pretest-posttest experimental design was used in the study. The data were collected using the ‘’Beliefs About Reformed Science Teaching and Learning (BARSTL)’’developed by Sampson and Benton (2006) and the ‘’Scale of Self-Efficacy Belief About Teaching the Nature of Science’’ developed by researchers. Pre-test and post-test performances of the teachers were compared using the Wilcoxon test. As a result of the research, it has been shown that the CPD program is effective in developing teachers' self-efficacy beliefs about teaching the NOS and teachers’ beliefs for reform approaches. Findings show that science teachers' self-efficacy beliefs are quite high, even though their views on the nature of science are inadequate before the professional development program. There is a risk that teachers who have inadequate views and misconceptions about NOS but who are eager to teach and who have high self-efficacy will be an obstacle to the education of science literate individuals. This has further clarified the need for CPD programs that will enable them to face current misconceptions and support their classroom practices, without compromising teachers' enthusiasm and self-efficacy about NOS that is important component of scientific literacy. For this reason, it has been proposed to increase the number of such professional development programs in accordance with the changing professional development paradigms.Bilimin doğası, fen öğretim programlarının ana vizyonu olan bilim okuryazarlığının önemli bir bileşenidir. Buna karşılık fen bilgisi öğretmenleri bilimin doğasını sınıf içi uygulamalarına transfer etmekte önemli sorunlarla karşılaşmaktadır. Fen bilgisi öğretmenlerinin sınıf içi uygulamaları öğrenme ve öğretmeye yönelik sahip oldukları inançlardan etkilenmektedir. Dolayısıyla öğretmenlerin bilimin doğasını öğrenme ve öğretme inançlarının gelişimi, sınıf içi uygulamalarının geliştirilmesi açısından önemlidir. Bu araştırmada fen bilgisi öğretmenlerinin bilimin doğası ile ilgili mesleki yeterliliklerini geliştirmeyi amaçlayan uzun süreli bir mesleki gelişim programının öğretmenlerin bilimin doğasını öğrenme ve öğretme inançları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırma gönüllü 18 fen bilgisi öğretmeni ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada tek gruplu ön test-son test deneysel desen kullanılmıştır. Veriler Sampson ve Benton (2006) tarafından geliştirilen Reform Yaklaşımlarına Yönelik İnançlar Ölçeği (BARSTL) ve araştırmacılar tarafından geliştirilen Bilimin Doğasının Öğretimi Özyeterlik Ölçeği ile toplanmıştır. Öğretmenlerin ön test ve son test performansları Wilcoxon Testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular uzun süreli mesleki gelişim programının öğretmenlerin bilimin doğasını öğretmeye yönelik öz yeterlilik inançlarını ve reform yaklaşımlarına yönelik inançlarını geliştirdiğini göstermiştir. Bulgular, fen bilgisi öğretmenlerinin mesleki gelişim programı öncesinde bilimin doğası hakkında görüşlerinin yetersiz düzeyde olmasına rağmen öz yeterlik inançlarının oldukça yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bilimin doğası hakkında yetersiz görüş ve çeşitli kavram yanılgılarına sahip ancak bu konuyu öğretmeye hevesli ve öz yeterliği yüksek olan öğretmenlerin, bilim okur yazarı bireyler yetiştirilmesinin önünde engel teşkil etme riski bulunmaktadır. Bu durum, bilim okuryazarlığının önemli bir bileşeni olan bilimin doğası hakkında öğretmenlerin heveslerini ve öz yeterliliklerini düşürmeden, mevcut kavram yanılgılarıyla yüzleşmelerini sağlayacak ve onların sınıf içi uygulamalarını destekleyecek uzun süreli mesleki gelişim programlarına ihtiyacı daha da belirginleştirmiştir. Bu nedenle bu araştırmada değişen mesleki gelişim paradigmalarına uygun bu tür mesleki gelişim programlarının arttırılması önerilmiştir

    Evaluation of the prick test results of patients with allergic rhinitis in Van province

    Get PDF
    INTRODUCTION: This study was carried out to detect allergen distribution of the patients admitted with allergic rhinitis symptoms and to determine the age, gender distribution and smoking rates in allergic patients, and to contribute to compose an allergy map in Van region. METHODS: 220 patients allergic to at least one allergen according to prick test results were included between May 2014- December 2015. RESULTS: 59.1% (n=130) of 220 patients were male and 40.9% (n=90) were female. Male/female ratio was 3: 2. Prevalence of smokers were 31.1% (n=28) among females and 40.7% (n=53) among males. According to prick test results; sensitivity to meadow was 20% (n=44), to mixed herbs 16.3% (n=36), to mites 13.6% (n=30), to flower mixture 10% (n=22), to egg yolk 9.1% (n=20), to cat 8.2% (n=18), to Aspergillus 7.3% (n=16), to peanut 7.3% (n=16), to tomato 1.8% (n= 4), to almond 1.8% (n=4), to Alternaria 1.8% (n=4), to Clasdioporum 1.3% (n=3), to egg white 1.3% (n= 3). DISCUSSION AND CONCLUSION: Among 220 patients according to prick test, male predominance was detected and smoking prevalence was between 30% - 40%. In our study, the most common susceptibility was detected against meadow, secondly against mixed herbs and thirdly against house mites. Also, nutritional allergens (egg yolk, peanut, tomato, almond and egg white) were important factors with 21% frequency in Van region. Determination of herbal allergens and mites on the first ranks, although different climate and environmental status of Van, was parallel to the other studies in the literature

    Örgüte güvensizlik: kültürlerarası nitel bir çalışma (Distrust in organization: a qualitative cross-cultural study)

    Get PDF
    Bu çalışmada, örgüte güvensizliğin öncülleri ve bunların kültürlerarası farklılık gösterip göstermediği incelenmektedir. Türk (n = 19) ve Hollandalı (n = 19) beyaz yakalı çalışanlar ile yapılan yarı-yapılandırılmış görüşmeler sonucunda elde edilen bulgular, örgüte güvensizliğin çevresel, örgütsel ve kişisel değişkenlerden etkilenen bir kavram olduğuna işaret etmektedir. Bununla beraber, örgüte güvensizlik öncüllerinin çoğunun kişilerarası güvende olduğu gibi (Mayer ve ark., 1995) yetenek, iyi niyet ve dürüstlük olarak adlandırılan güvenilirlik etmenlerinin öncülleri olduğu görülmektedir. Ayrıca güvensizlik oluşumunda bu öncüllere atfedilen rollerin Türkiye ve Hollanda arasında hem benzerlik hem de farklılıklar gösterdiği dikkati çekmektedir

    Turizm pazarlaması çerçevesinde tutundurma faaliyetleri ve tatil köyleri üzerinde bir uygulama

    No full text
    Turizm sektörü, iktisadi ve sosyal kalkınma sürecini hızlandıran, bölgeler arası dengesizlikleri azaltan, yüksek istihdam alanları oluşturan, toplumsal refahı yükseltirken sosyal barışı da canlı tutan bir sektördür. Turizm açısından eşsiz kültürel, tarihsel ve bölgesel güzelliklere sahip ülkemizde turizm, gelişmeye açık öncü bir sektör olma özelliği taşımaktadır. Ülkemizde turizm alanında bu gelişmeler yaşanırken, turizm pazarlaması kavramı her geçen gün daha da ön plana çıkmaktadır. Bu çalışma ile hizmet sektörünün yükselen alanlarından biri olan turizm pazarlamasında, teorik olarak tutundurma faaliyetlerinin hangilerinin kullanıldığı açıklanmış ve bu doğrultuda yapılan saha araştırması ile beş yıldızlı tatil köyleri ve resort otel işletmelerinin tutundurma faaliyetlerine bakış açıları tespit edilmeye çalışılmıştır. Reklam, halkla ilişkiler, satış özendirme ve kişisel satış elemanlarından oluşan tutundurma faaliyetlerinden; reklam, kişisel satış ve satış özendirme fazla derecede kullanılırken, halkla ilişkiler faaliyetlerinin kullanımı orta derecede olduğu görülmüştür. Reklam ve satış özendirme faaliyetlerinin birinci derecede önemli amacı satışları artırmaktır. Reklam araçlarından basılı materyal kullanımı yüksektir. Satış özendirme faaliyetleri; ödeme kolaylıkları, grup, balayı ve çocuk indirimleri ve fuarlara katılmadır. Halkla ilişkiler faaliyetlerinin birinci derecede önemli amacı işletmenin imajını korumaktır. Uygulanan halkla ilişkiler faaliyetleri ise; haber, röportaj ve köşe yazısı gibi basın etkinliklerine katılım, önemli günlerin kutlanması, törenler, konferans, toplantı, paneller, fuar, sergi ve festivallere katılma, halkla ilişkiler amaçlı tesisin internet sitesinin kullanımıdır. Kişisel satış faaliyetlerinin öncelikli amacı, otel hizmetlerinin pazarlanması ve müşteri memnuniyetinin sağlanmasıdır. GENERAL KNOWLEDGEName and Surname : Cem ErdaşField : Business AdministrationProgramme : Production Mangement and MarketingSupervisor : Associated Prof. Dr. Mehmet TığlıDegree Awarded and Date : Master-July 2005 Keywords : Tourism Marketing, Promotion ActivitiesABSTRACT PROMOTION ACTIVITIES WITHIN TOURISM MARKETINGThe tourism sector is such a sector that accelerates the economic and social development process, reduces the imbalances between the regions, creates great employment opportunities and renders the social peace to be vivid increasing the social welfare. Tourism appears to be a leading sector with a future in our country which has unigue (peerless) cultural, historical and regional beauty for touristic purposes. While such developments are experienced in the field of tourism in our country, the concept of tourism marketing is increasingly emphasized day by day. In (by) this study, those of positioninig activities used in the touristic marketing, one of promissing fields of service sector, are theoritically explained and by the field survey conducted accordingly, it is attempted to determine the views of the five-star holiday villages and resort hotel businesses on such positioning activities. Of the positioning activities consisting of publicity, public relations, sales promotion, and individual salesperson, publicity, personal selling, and sales promotion are highly used while it is observed that the use of public relations activities is moderate. The prime purpose of advertisment and sales promotion is to expand the volume of sales. Of the advertisment means, the printed matters are used highly. The sales promotion facilities consist of payment advantages, discounts as group, honeymoon and children ones, and participation in fairs. The prime purpose of public relations activities is to maintain the corporate identity. Among the public relations processes used are the participation in such coverage as news, interview, and article, celebrating important days, ceremonies, conferences, conventions, panels, fairs, exhibitions, and festivals, the use of the internet website of the facilities designed for the public relations purposes. The priority purpose of the personal sales activities is to market the hotel services and ensure the customer satisfaction

    Makine öğrenimi yöntemlerini kullanarak PCP benzeri bileşiklerin modellenmesi ve bağlanma eğilimlerinin tahmini.

    No full text
    Machine learning methods have been promising tools in science and engineering fields. The use of these methods in chemistry and drug design has advanced after 1990s. In this study, molecular electrostatic potential (MEP) surfaces of PCP-like compounds are modelled and visualized in order to extract features which will be used in predicting binding affinity. In modelling, Cartesian coordinates of MEP surface points are mapped onto a spherical self-organizing map. Resulting maps are visualized by using values of electrostatic potential. These values also provide features for prediction system. Support vector machines and partial least squares method are used for predicting binding affinity of compounds, and results are compared.M.S. - Master of Scienc
    corecore