5 research outputs found

    Sistemik İsotretinoin Tedavisi Alan Akne Vulgarisli Hastalarda Tedavi Öncesi ve Sonrası Periferik Lenfosit Subsetlerinin Değerlendirilmesi

    No full text
    Systemic isotretinoin is a retinoic acid derivative that has been successfully used for severe nodulocystic acne. There is not enough data regarding effects of retinoic acid derivatives on lymphocytes in peripheral circulation. In this study, 32 acne vulgaris patients who were indcated for systemic isotretinoin treatment were evaluated by flow cytometric analysis of peripheral blood samples taken twice on treatment initiation and 4-6. month of this therapy. CD16/56+ cell values were higher in severe acne patients than moderate severe acne patients, positively correlated with global acne rating scores (GARS) and were found to be a relatable parameter for acne severity when evaluated along with gender (p=0.048; p=0.022, r=0.440; R= 0.795). The mean CD45RA+ cell percentage and absolute cell count was 66.9 ± 6,5 and 1415.2 ± 499.5 cells/μl before the treatment and decreased to 63.9 ± 7.5 ve 1437.3 ± 519.9 cells/μl after the treatment (p=0.013 p=0.168). The mean CD19+ cell percentage and absolute cell count was 8.0 ± 3.1 and 161.3 ± 73.6 cells/μl before treatment and increased to 10 ± 2.7 ve 227.7 ± 108.7 cells/μl after treatment (p=0.007, p=0.011). As a result of our study, CD16/56+ cell levels were found to be a parameter related to acne severity. It was showed that levels of CD45RA+ cells were reduced by treatment, so CD45RA+ cells may play a role in the pathogenesis and severity of acne. Lastly, it can be argued that systemic isotretinoin stimulates proliferation of mature B cells.Bu çalışma Hacettepe Üniversitesi BAP koordinasyon birimi tarafından THD-2017-11120 nolu proje olarak desteklenmiştirSistemik isotretinoin şiddetli nodülokistik aknede başarı ile kullanılan bir retinoik asit türevidir. Retinoik asit türevlerinin periferik dolanımdaki lenfositler üzerine etkileri konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada sistemik isotretinoin kullanması önerilen 32 akne vulgaris hastası tedavi başlangıcında ve tedavinin 4-6. ayı içerisinde iki kez alınan periferik kan örneklerinin flow sitometrik incelemesi yapılarak değerlendirildi. CD16/56+ hücrelerin şiddetli akneli hastalarda orta şiddetli hastalara göre daha yüksek olduğu, global akne değerlendirme skorları (GADS) ile pozitif korelasyon gösterdiği ve cinsiyetle birlikte değerlendirildiğinde akne şiddeti ile ilişkili bir parametre olduğu saptandı (p=0,048; p=0,022, r=0,440; R= 0,795). Hastalarda tedavi öncesi ortalama CD45RA pozitif hücre yüzdesi ve mutlak hücre sayısı 66,9 ± 6,5 ve 1415,2 ± 499,5 hücre/μl iken, tedavi sonrası düzeylerin azalarak 63,9 ± 7,5 ve 1437,3 ± 519,9 hücre/μl olduğu saptandı (p=0,013 p=0,168). Ortalama CD19 pozitif hücre yüzdesi ve mutlak hücre sayısı tedavi öncesi 8,0 ± 3,1 ve 161,3 ± 73,6 hücre/μl iken tedavi sonrası bu değerlerin sırası ile 10 ± 2,7 ve 227,7 ± 108,7 hücre/μl olduğu saptandı (p=0,007, p=0,011). Çalışmamız sonucunda CD16/56+ hücre değerlerinin akne şiddeti ile ilişkili bir parametre olabileceği saptanmıştır. CD45RA+ hücrelerin seviyelerinin tedavi ile azaldığı gösterilmiştir dolayısı ile CD45RA+ hücrelerin akne patogenezinde ve şiddetinde rolü olduğu düşünülebilir. Son olarak, sistemik isotretinoinin matur B hücrelerinin proliferasyonunu stimule ettiği öne sürülebilir

    Hekimlik Sanatı ve Öykü Alma ve Muayene

    No full text
    İyi bir Hekim ve Klinisyen olma, bilimsel olarak bilgeliğin, teknik ve intellektüel yeterliliğin ötesinde bir olaydır. Teknik yeterlilik ve tibbi bilgiler öğretilebilir ve öğrenilebilir. Fakat iyi bir hekim ve klinisyen olmak için, ayrıca insanlara ilgi duymak ve insanları seviyor olmak gerekir. Meslekdaşlarımızın, kanunların ve toplumun Hekim olarak bizlere yüklediği beklentiler, profesyonel mecburiyetler, daha öğrenciliğimizde başlayıp mesleki çalışma hayatımız boyunca devam edecektir. Günümüzde teknoloji çok ilerlemiş, sanayide ve başka sektörlerde de robotlar insanlar yerine kullanılmaya başlanmış, evlerimiz akıllı evler haline getirilmiş, bizlere evlerde işlerimizi yapabilecek veya bize arkadaşlık edebilecek, duyguları bile olan robotlar imal edilmeye başlanmıştır. Tıp alanında da tanı için kullanılan teknolojik yöntemler ve cerrahi branşlarda kullanılan robotlar (Robotik Cerrahi) bizlere çok yardımcı olmaktadır. Çok yakın bir gelecekte, bugün hayal bile edemediğimiz bir takım yöntemlerle, uzay filmlerindeki gibi belki hastayı bir alete yatırdığımızda, o hasta hakkında birçok bilgiyi, hastanın tüm tıbbi sorunlarını, hatta ruhsal durumunu, gerekli bazı laboratuvar sonuçlarını birkaç dakika içinde bize rapor edebilecek yöntemler bulunacaktır. Fakat o günler gelinceye kadar, biz hekimler hastanın derdini, varsa tıbbi sorununu anlayabilmek için, öyküsünü alacak, fizik muayenesini yapacak, hastanın olası tanılarını düşünüp ona göre hastadan gerekli tetkikleri isteyecek, tanı koyacak ve varsa bildiğimiz bir tedavisi bunu uygulayacak ve hastanın şifa bulmasını sağlayacağız ve hem kendimizi, hem de hastamızı ve varsa yakınlarını da mutlu edebileceğimiz günler yakın olabilir. Günümüz koşullarında ise, bu süreç içinde yapılması gerekenler, bu kitabın içerik konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda özellikle ülkemiz koşullarında, doktorlarımızın çoğu, hasta yoğunluğunun yarattığı ağır yükle, zaman yetersizliğiyle, hastaların sağlıkla ilgili tıbbı öykülerini yeterli şekilde almaya ve hatta muayene etmeye vakit bulamamakta, “Şikayetin nedir ?” diye sorarak, bir sorunu atlamamak için hemen, gerekli ve belki de gereksiz çok çeşitli laboratuvar tetkikleri istemektedirler. Bu arada hastayla ilgili birçok önemli veriyi öğrenemediklerinden veya saptayamadıklarından, hastanın tanısı tam konamamakta ve sonuçta hastaya önerilen tedavi yetersiz olmakta, hastalar dertlerine başka doktorlarda çare aramak zorunda kaldığından, değişik hastanelerde doktordan doktora dolaşmaktadırlar. Bu da hastanelerde hasta sayılarının daha da artmasına katkıda bulunduğunda sağlık sisteminde çözümsüz bir kısır döngü oluşturmaktadır. Sonuçta bu döngü, hasta-doktor- sosyal güvenlik sistemi sarmalının her basamağında, büyük bir yük yaratmakta ve bu yükün bedelini, toplum olarak hep birlikte ödemekteyiz. Oysa hastaya ayrılacak yeterli zaman ile bu durumu önlemek mümkündür, zira öykü alma ve iyi bir muayene, hastanın tanısına giden en kısa yol olabilir ve gerekli tetkiklerle de tanı konduğunda hastaya gereken tedavi ile de hasta şifa bulabilir. Bu kitap, Tıp Fakültelerinde mezuniyet öncesi eğitimlerini tamamlama aşamasında olan geleceğin hekimlerine, hekim olmuş tüm meslektaşlarımıza yukarıda yazılmış gerçekleri tekrar hatırlatmak ve Hekimlik Sanatını öğretmekte katkılarımız olsun diye kaleme alınmış bir kitaptır. “Hekimlik bir sanat mıdır” diye düşünenler olabilir. Sanat denilince hepimizin aklına Müzik, Resim, Mimarlık, Dans, Fotoğrafçılık vb. gibi Güzel Sanatlar gelir. Oysa güzel sanatlar yanında, Plastik veya Endüstriyel sanatlar da denilen (diğer adıyla “Zanaat”) bir grup meslek insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, günlük hayatımıza girmiş, deneyim, beceri ve ustalık gerektiren işler veya bazı meslekler olarak tarif edilirse de, hekimlik bu grup içinde tanımlanmamıştır. Oysa Hekimlik, yoğun bilgi, ustalık ve tecrübe gerektiren, bireylerin yaşam sürelerini ve kalitelerini etkileyen bir meslektir. Hekimlik mesleğinin objesi insandır ve hekimlik, görevi; hasta dediğimiz bireylerin beden veya ruh sağlığının bozulduğu durumlarda, sorunların kaynağını bulmak için uğraşı vermek ve nedeni bulunduğunda, bu sorunu ortadan kaldırmak, yani tedavi etmek olan bir meslektir. Bu işi başarmak kolay değildir, çünkü her birey birbirinden farklıdır ve bu gerçek “Hastalık yok hasta vardır” terimi olarak, tıp eğitimi sırasında her öğrenciye öğretilmektedir. Bir bilge kişinin dediği gibi de “Hekimlik zor bir zanaat” tır. Hekimlik, hastanın tanı, tedavi ve takip sürecinde, durmadan öğrenmeyi, bilgilenmeyi kendini yenilemeyi de gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla bir sanat (veya zanaat) dalı olarak kabul edilmelidir. Bu mantık bağlamında da, bu kitabın adı ‘Hekimlik Sanatı’ olarak konmuştur. Kitap, tanı için gerekli öykü alınması ve muayene usulleri yanında, iyi hekimlik için uygulanması gereken bazı kuralları da içermektedir. Bu zor zanaatin doğru ve iyi uygulanmasında, bu kitabın tüm doktorlara ve doktor olacaklara yararlı olacağını umuyoruz. Yoğun günlük mesaileri içinde, kitabın yazılmasına katkıda bulunan tüm meslektaşlarıma, Yardımcı Editör Dr. Nursel Çalık Başaran’a, kapak tasarımı, mizanpaj, bazı şekillerin görsellerin yapılmasına katkıda bulunan Grafiker Miyase Yılmaz’a, Nilsu Asiltürk’e, kitap için Önsöz yazan HÜ Tıp Fakültesi Dekanı Dr. Bülent Altun ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Dr. Arzu Topeli İskit’e ve kitaptaki bazı resimler için gönüllü olan Özel Ankara Endomer çalışanlarına, resimlerinin çekilmesine izin vermiş hastalarımıza ve özel resim arşivlerini daha önce bizimle paylaşmış ABD’deki hocam Prof. Dr. C.P Lucas, rahmetli Prof. Dr. Semra Dündar’a ve bu kitap için paylaşan Prof. Dr. Aydan Usman, Prof. Dr. Mehmet Orhan, Prof. Dr. Kaynak Selekler, Doç. Dr. Gökhan Demirkan, Doç. Dr. Sibel Kocabeyoğlu, Doç. Dr. Sibel Doğan Günaydın ve diğer meslektaşlarımıza, kendim ve diğer yazarlar adına teşekkürlerimi sunarım

    The global impact of the COVID-19 pandemic on the management and course of chronic urticaria

    Get PDF
    Introduction: The COVID-19 pandemic dramatically disrupts health care around the globe. The impact of the pandemic on chronic urticaria (CU) and its management are largely unknown. Aim: To understand how CU patients are affected by the COVID-19 pandemic; how specialists alter CU patient management; and the course of CU in patients with COVID-19. Materials and Methods: Our cross-sectional, international, questionnaire-based, multicenter UCARE COVID-CU study assessed the impact of the pandemic on patient consultations, remote treatment, changes in medications, and clinical consequences. Results: The COVID-19 pandemic severely impairs CU patient care, with less than 50% of the weekly numbers of patients treated as compared to before the pandemic. Reduced patient referrals and clinic hours were the major reasons. Almost half of responding UCARE physicians were involved in COVID-19 patient care, which negatively impacted on the care of urticaria patients. The rate of face-to-face consultations decreased by 62%, from 90% to less than half, whereas the rate of remote consultations increased by more than 600%, from one in 10 to more than two thirds. Cyclosporine and systemic corticosteroids, but not antihistamines or omalizumab, are used less during the pandemic. CU does not affect the course of COVID-19, but COVID-19 results in CU exacerbation in one of three patients, with higher rates in patients with severe COVID-19. Conclusions: The COVID-19 pandemic brings major changes and challenges for CU patients and their physicians. The long-term consequences of these changes, especially the increased use of remote consultations, require careful evaluation

    The global impact of the COVID-19 pandemic on the management and course of chronic urticaria

    Get PDF
    Introduction: The COVID-19 pandemic dramatically disrupts health care around the globe. The impact of the pandemic on chronic urticaria (CU) and its management are largely unknown. Aim: To understand how CU patients are affected by the COVID-19 pandemic; how specialists alter CU patient management; and the course of CU in patients with COVID-19. Materials and methods: Our cross-sectional, international, questionnaire-based, multicenter UCARE COVID-CU study assessed the impact of the pandemic on patient consultations, remote treatment, changes in medications, and clinical consequences. Results: The COVID-19 pandemic severely impairs CU patient care, with less than 50% of the weekly numbers of patients treated as compared to before the pandemic. Reduced patient referrals and clinic hours were the major reasons. Almost half of responding UCARE physicians were involved in COVID-19 patient care, which negatively impacted on the care of urticaria patients. The rate of face-to-face consultations decreased by 62%, from 90% to less than half, whereas the rate of remote consultations increased by more than 600%, from one in 10 to more than two thirds. Cyclosporine and systemic corticosteroids, but not antihistamines or omalizumab, are used less during the pandemic. CU does not affect the course of COVID-19, but COVID-19 results in CU exacerbation in one of three patients, with higher rates in patients with severe COVID-19. Conclusions: The COVID-19 pandemic brings major changes and challenges for CU patients and their physicians. The long-term consequences of these changes, especially the increased use of remote consultations, require careful evaluation
    corecore