42 research outputs found

    Kronik Kalp Yetmezliği Olan Hastaların İlaç Uyum Düzeylerinin Uyku Ve Yaşam Kalitesine Etkisinin İncelenmesi

    Get PDF
    Bu araştırma kronik kalp yetmezliği hastalarının ilaç uyum düzeylerinin uyku ve yaşam kalitesine etkisini incelemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Çalışmamızın evrenini, Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Mayıs 2022- Mayıs 2023 tarihleri arasında tedavi gören örneklemini ise 18 yaş üstü olan,140 hasta birey oluşturmuştur. Çalışma verilerinin elde edilmesinde, Hasta tanıtım formu, İlaç Kullanımına İlişkin Sağlıkta İnanç Ölçeği, Minnesota Kalp Yetmezliği ile Birlikte Yaşama Anketi, SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği ve Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi kullanılmıştır. Veriler toplanmadan önce çalışmanın yapıldığı kurumdan kurum izni, etik kurul izni ve hastalardan onam alınmıştır. Verilerin toplanması yüz yüze gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, Bağımsız gruplarda t testi, U=Mann-Whitney U testi, F = Tek yönlü varyans analizi, KW= Kruskal Wallis korelasyon analizleri kullanılmıştır. İstatistik değerlendirmelerde p<0,05 değeri anlamlı olarak kabul edilmiştir. Örneklem grubunun yaş ortalaması 73.25+11.14’tür. Hastaların %54.3’ü kadın, %45.7’si erkektir. Hastaların %60’ı ilkokul mezunu, %67’si emekli, %97.9’unun sağlık güvencesi vardır. %97.1’i koroner arter hastalığına yönelik ilaç tedavisi almaktadır ancak %46.4’ü ilaçlarını düzenli kullanmaktadır. Araştırmada yaşlanmayla birlikte ek hastalıkları olan, xi New York Kalp Cemiyeti (NYHA) sınıflandırması kötü olan ve ejeksiyon fraksiyonu EF yüzdeleri düşük olan hastaların, ilaca daha uyumsuz olmasının yanı sıra uyku ve yaşam kalitelerinin daha kötü olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak bu çalışmanın daha geniş bir örneklem alınarak farklı mekanlarda çalışılması, kalp yetersizliği olan hastaların ilaç uyum düzeylerini değerlendirilerek yükseltmesi için uygun destek ve bakımların uygulanması, sağlıklı yaşama biçiminin kazandırılması ve uyku kalitesini arttırmak için eğitimler verilmesi önerilebilir. Ayrıca hemşireler, hastalara verilecek hizmetler konusunda hastane yönetimi tarafından hizmet içi eğitimlerle desteklenebilir

    De la complexification des rôles d’Izmir dans les mouvements migratoires : bien plus qu’un espace de transit

    Get PDF
    Située à l’ouest de la Turquie, aux confins de l’Orient et de l’Occident, la ville d’Izmir diversifie ses rôles à l’égard des flux migratoires récents qui la traversent. Lieu de transit privilégié vers l’Europe toute proche, la ville est devenue un espace d’installation pour les migrants réfugiés syriens ayant fui leur pays après la guerre civile de 2011 ou les migrants en provenance de pays africains. Devant les difficultés du passage en Europe, la perspective d’un long séjour dans la ville d’Izmir constitue un pis-aller pour ces migrants, malgré les discours hostiles dont ils sont l’objet

    Metastatik safra yolu kanseri olan yaşlı hastalarda optimal tedavi yaklaşımları ve prognostik faktörler

    Get PDF
    Introduction: There is a lack of evidence of the outcomes in elderly patients advanced stage biliary tract cancer due to the patients aged over 65 years are less than 25% in many prospective trials. We designed a retrospective multicenter study to evaluate the factors affecting treatment and survival in elderly patients with advanced-stage biliary tract cancer. Materials and methods: A total of 116 patients with advanced stage biliary tract cancer aged ≥65 years were included, and the treatment responses, survival, and toxicity rates were evaluated with respect to age groups Results: There was no significant difference between age and response to treatment, survival, or toxicity. The median progression-free survival and overall survival were 5.3, and 11.8 months respectively. Multivariate analysis indicated that ECOG PS (p<0.001 CI95% 1.5-3.7) and PNI (p<0.001 CI 95% 0.14-0.41) were significant independent prognostic factors for PFS. The independent prognostic factors for OS were choice of frontline regimen, NLR and PNI (p=0.007 CI 95% 0.71 – 0.94, p=0.006 CI 95% 1.2 – 3.1, p=0.001 CI 95% 0.35 – 0.91, respectively). Discussion: This study confirms the general prognostic relevance of inflammatory parameters and the importance of frontline treatment in elderly patients with advanced-stage biliary tract tumors. Additionally, getting older does not indicate that treatment will be avoided or that they will have a worse prognosis and suffer from more toxicities.Giriş: 65 yaş üzeri hastaların klinik çalışmaların %25’inden daha azını oluşturması nedeniyle biliyer sistem kanseri olan ileri yaş hastaların yönetimi konusunda kanıt eksiği bulunmaktadır. Bu amaçla, metastatik safra yolu kanseri tanılı yaşlı hastalarda tedaviyi ve sağkalımı etkileyen faktörleri değerlendirmek için retrospektif çok merkezli bir çalışma tasarladık. Gereç ve yöntemler: Çalışmaya 65 yaş ve üzeri, ileri evre safra yolu kanseri tanısı almış, 116 hasta dahil edildi ve yaş gruplarına göre tedavi yanıtları, sağkalım ve toksisite oranları değerlendirildi. Bulgular: Median yaşa göre gruplandırılıdğında; yaş ile tedaviye yanıt, sağkalım, toksisite arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Tüm populasyonda medyan progresyonsuz sağkalım (PSK) ve genel sağkalım (GSK) sırasıyla 5.3, 11.8 aydı. Multivariate analizde, PSK için bağımsız prognostik faktörler preformans durumu(ECOG PS) (p<0.001 CI95% 1.5-3.7) ve Prognostik nutrisyonel indek (PNI) (p<0.001 CI 95% 0.14-0.41) olarak bulundu. GSK için ise bağımsız prognostik faktörler, birinci sıra tedavi seçimi, Notrofil Lenfosit oranı (p=0,007 CI %95 0,71 – 0,94) ve PNI (p=0,001 CI %95 0,35 – 0,91) olarak bulundu. Tartışma: Metastatik safra yolu kanseri olan yaşlı hastalarda prognozu etkileyen temel faktöreler inflamatuar parametreler ve birinci basamakta seçilen kemoterapi rejimidir. İleri yaş ile sağkalım, toksiste profili ve tedavi toleransı farklılık göstermemektedir

    Science and technology requirements to explore caves in our Solar System

    Get PDF
    Research on planetary caves requires cross-planetary-body investigations spanning multiple disciplines, including geology, climatology, astrobiology, robotics, human exploration and operations. The community determined that a roadmap was needed to establish a common framework for planetary cave research. This white paper is our initial conception

    Fundamental Science and Engineering Questions in Planetary Cave Exploration

    Get PDF
    32 páginas.- 3 figuras.- 2 tablas.- 260 referenciasNearly half a century ago, two papers postulated the likelihood of lunar lava tube caves using mathematical models. Today, armed with an array of orbiting and fly-by satellites and survey instrumentation, we have now acquired cave data across our solar system-including the identification of potential cave entrances on the Moon, Mars, and at least nine other planetary bodies. These discoveries gave rise to the study of planetary caves. To help advance this field, we leveraged the expertise of an interdisciplinary group to identify a strategy to explore caves beyond Earth. Focusing primarily on astrobiology, the cave environment, geology, robotics, instrumentation, and human exploration, our goal was to produce a framework to guide this subdiscipline through at least the next decade. To do this, we first assembled a list of 198 science and engineering questions. Then, through a series of social surveys, 114 scientists and engineers winnowed down the list to the top 53 highest priority questions. This exercise resulted in identifying emerging and crucial research areas that require robust development to ultimately support a robotic mission to a planetary cave-principally the Moon and/or Mars. With the necessary financial investment and institutional support, the research and technological development required to achieve these necessary advancements over the next decade are attainable. Subsequently, we will be positioned to robotically examine lunar caves and search for evidence of life within Martian caves; in turn, this will set the stage for human exploration and potential habitation of both the lunar and Martian subsurface.The following funding sources are recognized for supporting several of the contributing authors: Human Frontiers Science Program grant #RGY0066/2018 (for AAB), NASA Innovative Advanced Concepts Grant #80HQTR19C0034 (HJ, UYW, and WLW), and European Research Council, ERC Consolidator Grant #818602 (AGF), the Spanish Ministry of Science and Innovation (project PID2019-108672RJ-I00) and the "Ramon y Cajal" post-doctoral contract (grant #RYC2019-026885-I (AZM)), and Contract #80NM0018D0004 between the Jet Propulsion Laboratory, California Institute of Technology and the National Aeronautics and Space Administration (AA, MJM, KU, and LK).Peer reviewe

    The relationship between adult attachment styles, happiness, life satisfaction and depression

    No full text
    Text in Turkish; Abstract: Turkish and EnglishIncludes bibliographical references (leaves: 61-74)xii, 84 leavesObjective: The aim of this study was to investigate the relationship between adult attachment styles, happiness, life satisfaction and depression. It was hypothesized that the both anxious and avoidant adults would have low levels of happiness and life satisfaction, and high levels of depression. In addition, avoidant and anxious attachment styles would predict happiness, life satisfaction and depression to interact with each other. Methods: The sample consisted of 255 volunteers whose ages ranged from 18 to 64, filled out a package including the measures of anxious and avoidant attachment (The Experiences in Close Relationships - Revised, ECR- R), depression (Beck Depression Scale), life satisfaction (Satisfaction with Life Scale- SWLS) and Sociodemographic and Personal Information Questionnaire. Results: The data obtained in the research are analyzed by using SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 23.0 program. Independent Samples Ttest and One way ANOVA test are used. Games Howell Post Hoc test is used adjunctly to designate the differences after One way ANOVA test. Pearson correlation and stepwise regression analysis are used between continuous variables of the research. Conclusion: The result of this study indicated that the both anxious and avoidant attachment styles are positively correlated with depression and negatively correlated with happiness and life satisfaction. As expected, anxious and avoidant attachments are predictors of happiness and depression. However, Anxious and avoidant attachment models does not have an impact on life satisfaction. The research findings were discussed under the light of existing literature and suggestions were made for future studies.Amaç: Araştırmanın amacı yetişkinlerde bağlanma stilleri, mutluluk, yaşam doyumu ve depresyon arasındaki ilişkiyi incelemektir. Ana hipotez, kaygılı ve kaçıngan bağlanan yetişkinlerin mutluluk ve yaşam doyumu puanlarının düşük, depresyon puanlarının yüksek olmasıdır. Ayrıca kaygılı ve kaçıngan bağlanma modelinin mutluluk, yaşam doyumu ve depresyon üzerinde ve bu değişkenlerle birlikte yordayıcı etkisi olması beklenmiştir. Yöntem: Araştırmaya yaşları 18-64 arasında değişen 255 gönüllü katılmıştır. Araştırmada, kaygılı ve kaçıngan bağlanmayı ölçmek için Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri – II, yaşam doyumunu ölçmek için Yaşam Doyumu Ölçeği, depresyonu ölçmek için Beck Depresyon Envanteri ve Sosyodemografik Özellikler ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Socia Sciences) for Windows 23.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bağımsız Örneklem T- testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) gruplar arası farkları belirlemek, Pearson Korelasyon ve Stepwise Regresyon ise araştırmanın sürekli değişkenleri arasındaki ilişkiyi ve yordayıcılığı belirlemek amacıyla kullanılmıştır. Sonuç: Araştırmanın sonucuna göre, hem kaygılı hem de kaçıngan bağlanma depresyon ile anlamlı derecede pozitif ilişkiliyken, yaşam doyumu ve mutluluk ile anlamlı derecede negatif ilişkilidir. Kaygılı ve kaçıngan bağlanma modelleri, mutluluk ve depresyon üzerinde ayrı ayrı yordayıcı etkiye sahiptir. Buna rağmen, kaygılı ve kaçıngan bağlanma modelleri yaşam doyumu üzerinde, çoklu değişkenlerle birlikte anlamlı bir etkiye sahip değildir. Araştırma bulguları literatür ışığında tartışılmış ve gelecek çalışmalar için öneriler yapılmıştır

    Formation of Carbonate Nanoglobules by a Mixed Natural Culture under Hypersaline Conditions

    No full text
    The present study demonstrated formation of Ca and P rich nanoglobules by a mixed natural halophilic population enriched from hypersaline lake sediments in laboratory culture experiments. Nanoglobules consisting of complex mixture of Ca, P, O, and C with minor amount of Mg occurred in the external envelop of bacterial cell in the first week of incubation at various Mg+2/Ca+2 ratios and salinity at 30 °C. Unlike the control experiments (e.g., non-viable cells and without cells), later aggregation and transformation of nanoglobules caused the precipitation of calcium and/or magnesium carbonates in variable amount depending on the Mg+2/Ca+2 ratios of the medium after 37 days of incubation. By showing the nucleation of carbonates on bacterial nanoglobules closely associated with the cell surfaces of mixed natural population this study emphasis that formation of nanoglobules may not be specific to a microbial strain or to activity of a particular microbial group. Formation of carbonate nanoglobules under various conditions (e.g., Mg+2/Ca+2 ratios, salinity) with the same halophilic culture suggest that the although metabolic activity of bacteria have an influence on formation of nanoglobules the mineralogy of nanoglobules may be controlled by the physicochemical conditions of the precipitation solution and the rate of mineral precipitation
    corecore