9 research outputs found

    Measurement of retinal nerve fiber layer thickness in hypertension patients by nerve fiber analyzer

    No full text
    YÖK Tez ID: 156994ÖZET DEMİRBAŞ E., Hipertansiyonun retina sinir lifi tabakasının tarayıcı laser polarimetre ile ölçümü üzerine etkileri, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Kırıkkale, 2004 Tarayıcı laser polarimetre kullanılarak yeni tanı hipertansiyonu (HT) olanların tedavi öncesi ve sonrası retina sinir lif kalınlıklarının birbiriyle ve HT'si olmayan olgularla karşılaştırılması amaçlandı. Çalışmaya HT'si olan 37 katılımcının 74 gözü HT'si olmayan 39 olgunun 78 gözü dahil edildi. Tüm bireylerin konfokal tarayıcı laser oftalmoskop olan Sinir Lifi Analizörü (Nerve Fiber Analyser, NFAII, GDx VCC version ) ile RSLT kalınlıkları ölçüldü. Her hastanın iki gözünden üçer imaj elde edilip en iyi olan imaj değerlendirmeye alındı. Hastaların sistemik tansiyon arteriel değerleri benzer monoterapi ile kontrol altına alınıp yaklaşık 1 ay sonra ölçümler tekrarlandı. Çalışmada Wilcoxon işaret ve t-test kullanıldı. Çalışmada yeni tam hipertansiyonlu hastaların, tedavi öncesi RSLK değerlerinin; tedavi sonrası değerleri ve sağlıklı kontrol bireyleriyle karşılaştırılması amaçlandı.Değerlendirmede kullanılan 14 parametre içinde gruplar arasında istatistiksel anlamlı farka rastlanmadı. Anahtar Kelimeler: Hipertansiyon, Sistemik tansiyon arteriel, NFA, RNFLVI ABSTRACT Demirbaş.E., Measurement of Retinal Nevre Fiber Layer Thickness in Hypertension Patients by Nerve Fiber Analyzer University of Kırıkkale, Faculty of Medicine, Department of Ophthalmology «Speciality Thesis Kırıkkale, 2004. Nerve fiber layer thickness was measured by Nerve Fiber Analiyser (NFA) in 152 eyes (37 new diagnosed hypertensive patients and 39 nonhypertensive patients). We aimed to compare between retina nerve fiber layer thickness in hypertensive patients before treatment after treatment and nonhypertensive group. Retina- nerve fiber layer thickness was measured by NFA II, (GDx VCC). We took three images both eyes of every patients and used one of them which was perfect. Retook images after 1 month hypertensive patients' systemic arteriel blood pressure was reguled by similar monoteraphy and diet. Wilcoxon signed ranks test and t-test for statistical analysis of the study. We used 14 parameters compare groups. We didn't find any significant statstical difference between groups. Key words: Hypertension, systemic tension arteriel, NFA, RNF

    Hipertansiyonun Retina Sinir Lifi Tabakasının Tarayıcı Laser Polarimetre İle Ölçümü Üzerine Etkisi

    No full text
    Tez (Tıpta Uzmanlık) -- Kırıkkale Üniversitesi48244

    Vatandaşların Belediyelerin Mali Saydamlığına İlişkin Tutumları%253A Çanakkale İlinde Bir Alan Araştırması

    Get PDF
    Belediyelerin mali saydamlığına ilişkin literatürdeki ampirik çalışmalarda genel olarak belediyelerin web siteleri üzerinden kamuoyuna açıkladığı mali bilgi ve belgeler analiz edilmektedir. Bir diğer ifadeyle belediyelerin mali saydamlık düzeyi ölçülmekte ve bu düzeyi belirleyen faktörler araştırılmaktadır. Dolayısıyla belediyelerde mali saydamlığın arz yönüne odaklanıldığı ifade edilebilir. Bu çalışmada ise mali saydamlığın talep yönü bir başka deyişle mali bilgilerin alıcısı konumunda olan vatandaş boyutu ele alınmaktadır. Bu çalışmada vatandaşların Türkiyedeki belediyelerin mali saydamlığına ilişkin tutumu araştırılmıştır. Araştırma kapsamında Çanakkale Merkezde ikamet eden vatandaşlara anket uygulanmıştır. Anketlerden elde edilen veriler kullanılarak güvenirlik analizi, açımlayıcı faktör analizi, grup fark testi ve korelasyon analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda katılımcıların belediyelere ilişkin mali saydamlık talebinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada mali saydamlık tutumu üzerindeki etkisi test edilen bağımsız değişkenler sosyo-demografik, ekonomik-mali ve siyasal olmak üzere üç kategori altında toplanmıştır. Bu değişkenlerden gelir düzeyi, mesleki durum, kentsel aidiyet, vergi ahlakı, belediyelerin hesap verme durumu, yolsuzluk algısı ve belediye yöneticilerine güven durumunun mali saydamlık tutumu üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir

    The bacterial colonization of anophthalmic sockets

    No full text
    Amaç: Anoftalmik sokette konjonktiva florasını araştırmak ve protez bakım özelliklerinin flora üzerine etkisini incelemek. Gereç-Yöntem: Bu çalışma göz protezi kullanan ve akıntı yakınması olan 39 hastayı (27 erkek, 12 kadın, ortalama yaş: 34,5) içerdi. Tüm hastalarda alt forniks konjonktivasmdan sürüntü materyali alınarak, çeşitli besiyerlerine ekim yapıldı. Göz protezinin kullanım süresi, protezi yenileme ve temizleme sıklığı kaydedildi. Bulgular: Oniki hastada (%31) birden fazla bakteri saptanmasına karşın; 7 hastada (%17) kültürde üreme izlenmedi. Alınan kültürlerin %73'ünde gram pozitif, %27'sinde ise gram negatif bakteriler ürerken; en sık saptanan bakteriler, Staphylococcus Epidermidis (%27) ve Staphylococcus Aureus'tu (%9). On yıl veya daha uzun süreden beri protez göz takanlarda ve bu süre içinde göz protezini yenilememiş hasta grubunda, gram (-) bakteri üreme sıklığı, anlamlı ölçüde daha fazlaydı (P0,009). Göz protezini 1-2 günde bir çıkarıp temizleyen hasta grubuyla, bu işlemi daha uzun aralıklarla yapan hasta grubu arasında bakteri üreme oranları açısından anlamlı bir farklılık yoktu (P0.05). Sonuç: Anoftalmik sokette konjonktival mikroorganizma çeşitliliği, normal konjonktivaya kıyasla farklılık göskımıyla ilişkili olabilir.Purpose: To investigate bacterial flora of prosthetic eyes and to evaluate the relationship between the routine cleaning of prosthesis and the bacterial colonization of prosthetic eyes. Material and Method: This study included 39 patients (27 male, 12 female, mean age: 34,5). Microbiologic samples were obtained from the inferior forniceal conjunctiva of the anophthalmic sockets. Each patient was asked about the duration of prosthetic eye wear, the presence and type of discharge and the routine cleaning of prosthesis. Results: Although, more than one bacteria was observed in 12 (%31) patients, no bacteria were determined in 7 patients (%17). The most prevalent bacteria were Staphylococcus Epidermidis and Staphylococcus Aureus. The patients that used prosthetic eyes more than 10 years without replacing new one, had significantly more gram negative bacteria colonization. The routine cleaning of prosthesis had no effect on the bacterial colonization.Conclusions: The bacterial colonization of the anophthalmic sockets vary from that of the normal conjunctiva. The type of bacteria may be dependent on duration of prosthesis and the routine cleaning of prosthesis

    Effects of microalbuminuria on the central visual field in noninsulin-dependent diabetics

    No full text
    Amaç: Retinopati saptanmayan tip-2 (insüline bağımlı olmayan) diabetli olgularda mikroalbuminürinin merkezi görme alanına etkisini ve bu etkiyi saptamada hangi perimetrinin daha faydalı olduğunu araştırmak. Yöntem: Tip-2 diabet tanısıyla en az 5 yıldır izlenen, retinopati saptanmayan olgular mikroalbuminüri mevcudiyetine göre iki gruba ayrıldı (mikroalbuminüri grubu; 15 olgunun 21 gözü, normoalbuminüri grubu; 19 olgunun 31 gözü). Olguların görme alanları, Humphrey görme alanı analizörü II (model 750) ve 30-2 programı kullanılarak elde edildi. Görme alanı foveadan başlanarak 0-10, 10-20 ve 20-30 dereceler arasında üç konsantrik bölgeye ayrıldı. Bu bölgelerde tespit edilen duyarlılıklar, toplam retina duyarlılığı, görme alam üst ve alt yarı duyarlılıkları ile fovea eşik değerleri Student testi kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: İki grup arasında yaş, cinsiyet, diabet süresi, kan şekeri, HbAlc değerleri ve pupilla çapları açısından fark tespit edilmedi. Akromatik perimetride, mikroalbuminürili olgularda görme alanı üst yarı duyarlılığının ve merkezi 20-30 derece içindeki duyarlılığın daha az olduğu gözlendi. Mavi-sarı perimetride ise ortalama retina duyarlılığı, üst yarı duyarlılığı ve 10 derece-lik konsantrik alanların duyarlılığı mikroalbuminürili olgularda anlamlı olarak daha düşük bulundu. Sonuç: Çalışmamız sonucunda, mikroalbuminürinin eşlik ettiği ve klinik olarak retinopati saptanmayan tip-2 diabetli olgularda retina duyarlılık kaybının, görme alanı üst yansında ve bu bölgenin midperiferinde daha belirgin olabileceği ve bu duyarlılık kaybının saptanmasında mavi-sarı perimetrinin daha faydalı olabileceği kanısına varılmıştır.Purpose: To evaluate the effects of microalbuminuria on the central visual field in noninsulin dependent (type-2) diabetics without retinopathy and to determine which perimetry was more useful in the detection of visual field defects. Material and Method: We studied 21 eyes of 15 microalbuminuric patients and 31 eyes of 19 normoalbuminuric patients with disease duration at least 5 years. Static perimetry was performed using the 30-2 program of a Humphrey Field Analyzer 750. The central 3.0° of the visual field was divided 3 concentric rings beginning at the fovea and extending to 10°, from 10° to 20° and from 20° to 30°. The mean sensitivity of the fovea, the mean sensitivity of the central 30°, the mean sensitivities of the upper and lower central visual field and the mean sensitivities of the concentric rings were analyzed using Student's t test. Results: Age, gender, duration of disease, levels of glucose, HbAlc and diameter of pupil are similar in two groups. By achromatic perimetry, the mean sensitivity of the upper visual field and the mean sensitivity outside the 20° of the visual field were significantly lower in microalbuminuric patients than that in normoalbuminuric ones. By blue-on-yellow perimetry, the mean sensitivity of the central 30°, the mean sensitivity of the upper visual field and the mean sensitivities of the concentric rings were lower in microalbuminuric patients than that in normoalbuminuric ones. Conclusions: Our study suggests that the mean sensitivity of the visual field, particularly in the upper half of the visual field, in noninsulin-dependent diabetics without retinopathy but with microalbuminuria is lower than that in normoalbuminuric ones. In addition, this study also suggests that blue-on-yellow perimetry is more useful than achromatic perimetry in the detection of these defects

    The Role of Vitamin D in Patients with Otitis Media with Effusion

    No full text
    Objective: Vitamin D has multiple functions other than calcium metabolism. How- ever, there exists a paucity of data to explain the role of Vitamin D deficiency in patients with otitis media with effusion (OME). Material and Methods: This retrospective review of OME with 320 patients was conducted from 2014 to 2016. The case files of patients with OME were analyzed retrospectively and patients were included in the study if 25(OH)D levels were avail- able. Physician documented visit records were identified and statistical analysis was performed by using SPSS version 21 (IBM, Armonk, NY). Results: Of the initial 320 patients with OME, 67 patients had 25(OH)D levels available. 18 out of 67 patients were excluded from the study based on exclusion criteria further detailed in the study. A total of 30 boys (61.2%) and 19 girls (38.8%) were included with mean age 5.85±2.74 years. The mean 25OHVitaminD level was 16.87. 18 of 49 patients had 25OHVitaminD deficiency (Group 1). 31 patients had 25OHVita- minD level ?15 (Group 2). The mean duration of treatment was 6.83 weeks and 3.80 weeks in Group 1 and Group 2 respectively (p: 0.010). 8 of 18 patients (44.4%) in the Group 1 underwent ventilation tube insertion while 4 of 31 patients (12.9%) underwent ventilation tube insertion in the Group 2 (p: 0.018). There was no statistical significance between the subgroups address- ing to age, sex, primary symptom, history of smoking at home, type of house heating. Conclu- sion: There is a significant association between 25OHVitaminD deficiency and treatment outcomes of OME

    The effect of COVID-19 on development of hair and nail disorders: a Turkish multicenter, controlled study

    No full text
    © 2022 the International Society of Dermatology.Background: A broad spectrum of skin diseases, including hair and nails, can be directly or indirectly triggered by COVID-19. It is aimed to examine the type and frequency of hair and nail disorders after COVID-19 infection. Methods: This is a multicenter study conducted on consecutive 2171 post-COVID-19 patients. Patients who developed hair and nail disorders and did not develop hair and nail disorders were recruited as subject and control groups. The type and frequency of hair and nail disorders were examined. Results: The rate of the previous admission in hospital due to COVID-19 was statistically significantly more common in patients who developed hair loss after getting infected with COVID-19 (P < 0.001). Telogen effluvium (85%) was the most common hair loss type followed by worsening of androgenetic alopecia (7%) after COVID-19 infection. The mean stress scores during and after getting infected with COVID-19 were 6.88 ± 2.77 and 3.64 ± 3.04, respectively, in the hair loss group and were 5.77 ± 3.18 and 2.81 ± 2.84, respectively, in the control group (P < 0.001, P < 0.001). The frequency of recurrent COVID-19 was statistically significantly higher in men with severe androgenetic alopecia (Grades 4–7 HNS) (P = 0.012; Odds ratio: 2.931 [1.222–7.027]). The most common nail disorders were leukonychia, onycholysis, Beau's lines, onychomadesis, and onychoschisis, respectively. The symptoms of COVID-19 were statistically significantly more common in patients having nail disorders after getting infected with COVID-19 when compared to the control group (P < 0.05). Conclusion: The development of both nail and hair disorders after COVID-19 seems to be related to a history of severe COVID-19
    corecore