38 research outputs found

    The Impact of Household Labor Supply Structure on Poverty

    Get PDF
    Research mostly in the context of developed economies shows that the transformation of household structure from single male breadwinner families to dual earner families is associated with decreasing rates of poverty as well as lower levels of income inequality. This paper uses micro data from Turkish household income and budget surveys for 2003 and 2010 to examine to what extent household labor supply structure has an impact on family income, poverty and income inequality. We classify married couple households by labor supply of husbands and wives and explore any differentials in household income levels, poverty rates as well as income inequality measures amongst dual earner versus male breadwinner households. We also use counterfactual household labor supply structures to explore the potential changes in poverty risk as families transform from single male breadwinner to dual earner families. Given the phenomenally low female labor force participation rate in Turkey, one of the lowest in the world, a structural characteristic of most countries in the Middle East, we show that increasing female employment has strong potential not only in terms of gender equality but also as a sustainable strategy against poverty

    Evaluation of the Representation of the Concept of Gender Equality in the Turkish National Written Press: The Example of Hürriyet, Yeni Şafak and Sözcü Newspapers After 2010

    No full text
    YÖK TEZ NO: 10533850Kadınlar ve erkeklere biçilen rollerin oluşturduğu kalıp yargılar ve normların ürettiği eşit olmayan güç ilişkileri dünyayı kadınlar ve erkekler için farklılaştırmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği tarihsel olarak kadınların ve kız çocuklarının sırf cinsiyetleri nedeniyle hayatın her alanında (toplumsal, ekonomik ve siyasal) eşitsizliğe, ayrımcılığa ve şiddete uğramalarına neden olmuştur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere küresel düzeyde yürütülen teorik ve pratik mücadelelerin feminizme, kadın hareketine evrilmesi ile elde edilen kazanımlar kadınların ve kız çocuklarının insan haklarına sahip olmasında önemli adımlar olmuştur. Bu bağlamda Türkiye Avrupa Konseyi tarafından hazırlanıp2011yılında İstanbul'da imzaya açılmasıyladaha çok İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, ''Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi''nin altına ilk imzayı atan ve yine bu sözleşmeyi 2021 senesinde fesheden ilk devlet olmuştur.Feminist mücadelenin akademik alanda ve hayatın her alanında eşitlikçi kazanımlarına rağmen yüzlerce yıldır kök salmış ataerkil zihniyetin tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmamıştır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini üreten mekanizmalar işlemeye ve eşitsizlik üretmeye devam etmektedir. Bu mekanizmalar içerisinde yer alan en önemli kurumların başında medya gelmektedir. Araştırmada; medyanın toplumsal cinsiyet eşitsizliğini üretmedeki rolü ve toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının basında nasıl temsil edildiğisorularına yanıt aranmıştır. Medyayı temsilen yazılı ulusal basından ideolojik yelpazede farklı kesimlere hitap eden üç gazete; Hürriyet, Yeni Şafak ve Sözcü gazeteleri seçilmiştir. Yapılan araştırma sonucunda kavram haritası oluşturulmuş, bu haritada üç kavramın; İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve feminizm, seçilen üç gazetede 1 Ocak 2011 ile 31 Aralık 2021tarihleri arasındakihabermetinlerindeele alınış şekilleri (Olumlu, olumsuz ve nötr) Milli Kütüphane'dearşiv taraması yapılarak, eleştirel söylem analizi metoduileanaliz edilmiştir

    Labor demand in the Turkish manufacturing sector

    No full text
    TÜRKİYE İMALAT SANAYİNDE İŞGÜCÜ TALEBİ Firmaların istihdama ilişkin tepkileri işgücü iktisadının en çok ilgilenilen konularından bir tanesidir. Rodrik'in (1997) hipotezine göre, işgücü talep esnekliği küreselleşme ile artmalıdır. Bu esneklikteki artış, daha yüksek istihdam oynaklığı ve çalışanlar için daha düşük pazarlık gücü açısından daha yüksek çalışan korunmasızlığı anlamına gelmektedir. Uluslararası ticaret, ürün piyasalarında rekabeti arttırması ve/veya girdiler açısından ilave ikame olanakları sağlaması ile işgücü talep esnekliğini arttırabilir. İkinci aktarım mekanizmasına odaklanarak, bu çalışma 2005-2011 dönemi için Türkiye imalat sanayindeki firmaların işgücü talep fonksiyonlarını tahmin etmekte ve dünya ekonomisi ile artan bütünleşmenin sonucunda işgücü talep esnekliğinin değişip değişmediğini araştırmaktadır. Bu kapsamda, uluslararası ticaret, uluslararası dış kaynak kullanımı ve mülkiyetin uyruğu olarak adlandırılan küreselleşmenin üç alt konusunun işgücü talep esnekliği ile olan ilişkileri araştırılmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri ve Dış Ticaret İstatistikleri olarak adlandırılan iki mikro veri seti, dengeli bir panel veri oluşturmak için birleştirilmiştir. Bu panel veri, analiz dönemi boyunca sürekli olarak faaliyet gösteren ve en az 20 çalışan istihdam eden 9342 firmayı kapsamaktadır. Türkiye imalat sanayinde işgücü talep esnekliğinin anlamlı bir biçimde değişip değişmediğini test etmek için statik ve dinamik işgücü talep modelleri belirlenmiştir. İki-yönlü statik sabit etkiler ve Arellano-Bond doğrusal dinamik panel veri tahminlerinden elde edilen ekonometrik bulgular, Türkiye ekonomisinin uluslararasılaşmasının 2005 ve 2011 yılları arasında Türkiye imalat sanayinde işgücü talep esnekliğini anlamlı bir biçimde arttırdığını göstermektedir. ABSTRACT LABOR DEMAND IN THE TURKISH MANUFACTURING SECTOR Firms’ reactions regarding employment is one of the most interested topics in labor economics. According to Rodrik’s (1997) conjecture, labor demand elasticity should increase with globalization. Increase in this elasticity implies higher worker vulnerability in terms of higher employment volatility and lower bargaining power for workers. International trade might lead to an increase in labor demand elasticity with increased competition on the output markets and/or by providing additional substitution possibilities in terms of inputs. Focusing on the latter channel of transmission, this study estimates labor demand functions of the establishments in the Turkish manufacturing sector for the period 2005-2011 and investigates whether the labor demand elasticity altered as a result of increased integration with the world economy. In this context, the relationships of labor demand elasticity with three subtopics of globalization are explored, namely international trade, international outsourcing and nationality of ownership. Two micro data sets of Turkish Statistical Institute (TurkStat), namely Annual Industry and Service Statistics and Foreign Trade Statistics are merged to construct a balanced panel data. This panel data includes 9342 establishments which are employing 20 and more workers and continually operating through the analysis period. Static and dynamic labor demand models are specified to test whether the labor demand elasticity has altered significantly in the Turkish manufacturing sector. The econometric findings obtained from two-way static fixed effects and Arellano-Bond linear dynamic panel-data estimations show that internationalization of the Turkish economy significantly increases the labor demand elasticity in the Turkish manufacturing sector between 2005 and 2011

    Labor demand in the Turkish manufacturing sector

    No full text
    ÖZETTÜRKİYE İMALAT SANAYİNDE İŞGÜCÜ TALEBİFirmaların istihdama ilişkin tepkileri işgücü iktisadının en çok ilgilenilen konularından bir tanesidir. Rodrik'in (1997) hipotezine göre, işgücü talep esnekliği küreselleşme ile artmalıdır. Bu esneklikteki artış, daha yüksek istihdam oynaklığı ve çalışanlar için daha düşük pazarlık gücü açısından daha yüksek çalışan korunmasızlığı anlamına gelmektedir. Uluslararası ticaret, ürün piyasalarında rekabeti arttırması ve/veya girdiler açısından ilave ikame olanakları sağlaması ile işgücü talep esnekliğini arttırabilir. İkinci aktarım mekanizmasına odaklanarak, bu çalışma 2005-2011 dönemi için Türkiye imalat sanayindeki firmaların işgücü talep fonksiyonlarını tahmin etmekte ve dünya ekonomisi ile artan bütünleşmenin sonucunda işgücü talep esnekliğinin değişip değişmediğini araştırmaktadır. Bu kapsamda, uluslararası ticaret, uluslararası dış kaynak kullanımı ve mülkiyetin uyruğu olarak adlandırılan küreselleşmenin üç alt konusunun işgücü talep esnekliği ile olan ilişkileri araştırılmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri ve Dış Ticaret İstatistikleri olarak adlandırılan iki mikro veri seti, dengeli bir panel veri oluşturmak için birleştirilmiştir. Bu panel veri, analiz dönemi boyunca sürekli olarak faaliyet gösteren ve en az 20 çalışan istihdam eden 9342 firmayı kapsamaktadır. Türkiye imalat sanayinde işgücü talep esnekliğinin anlamlı bir biçimde değişip değişmediğini test etmek için statik ve dinamik işgücü talep modelleri belirlenmiştir. İki-yönlü statik sabit etkiler ve Arellano-Bond doğrusal dinamik panel veri tahminlerinden elde edilen ekonometrik bulgular, Türkiye ekonomisinin uluslararasılaşmasının 2005 ve 2011 yılları arasında Türkiye imalat sanayinde işgücü talep esnekliğini anlamlı bir biçimde arttırdığını göstermektedir.ABSTRACTLABOR DEMAND IN THE TURKISH MANUFACTURING SECTORFirms’ reactions regarding employment is one of the most interested topics in labor economics. According to Rodrik’s (1997) conjecture, labor demand elasticity should increase with globalization. Increase in this elasticity implies higher worker vulnerability in terms of higher employment volatility and lower bargaining power for workers. International trade might lead to an increase in labor demand elasticity with increased competition on the output markets and/or by providing additional substitution possibilities in terms of inputs. Focusing on the latter channel of transmission, this study estimates labor demand functions of the establishments in the Turkish manufacturing sector for the period 2005-2011 and investigates whether the labor demand elasticity altered as a result of increased integration with the world economy. In this context, the relationships of labor demand elasticity with three subtopics of globalization are explored, namely international trade, international outsourcing and nationality of ownership. Two micro data sets of Turkish Statistical Institute (TurkStat), namely Annual Industry and Service Statistics and Foreign Trade Statistics are merged to construct a balanced panel data. This panel data includes 9342 establishments which are employing 20 and more workers and continually operating through the analysis period. Static and dynamic labor demand models are specified to test whether the labor demand elasticity has altered significantly in the Turkish manufacturing sector. The econometric findings obtained from two-way static fixed effects and Arellano-Bond linear dynamic panel-data estimations show that internationalization of the Turkish economy significantly increases the labor demand elasticity in the Turkish manufacturing sector between 2005 and 2011

    Temporomandibular eklemin kronik internal bozukluklarında botulinum toksin-a uygulamasının retrospektif incelenmesi

    No full text
    Temporomandibular Eklemin Kronik İnternal Bozukluklarında Botulinum Toksin-A Uygulamasının Retrospektif İncelenmesi Botulinum toksin tip A (BTX-A) motor sinir ucuna kalıcı olarak bağlanır ve asetilkolin salınımını engelleyerek pre-sinaptik nöromusküler blok sağlar, böylece kasın seçici olarak zayıflaması ve paralizini kas atrofisi takip eder. Toksin kozmetik amaçlı birincil kullanım alanı dışında özellikle ağrı kontrolü olmak üzere çeşitli tıp alanlarında kullanılabilmektedir. BTX-A günümüzde bruksizm, masseter hipertrofisi, temporomandibular eklem dislokasyonu ve TMD hastalarında ağrı giderici olarak kullanılmaktadır. Ancak BTX-A’nın TME’nin iç düzensizlikleri üzerine etkisini değerlendiren bir rapor bulunmamaktadır. Mevcut çalışmada BTX-A’nın dış pterigoid kasın üst karnına enjeksiyonu ile anterior disk deplasmanının tedavisindeki sübjektif ve objektif yanıtları değerlendirdik. Metot: anterior disk deplasmanı olan 15 hasta kontrolsüz çalışmaya dahil edildi ve EMG rehberliğinde lateral pterigoid kasın üst karnına 15U BTX-A uygulanarak tedavi edildi. Denekler 6 ay boyunca takip edildi. Başarı değerlendirmesi olarak MR görüntülemesi, VAS ile sübjektif ağrı takibi, maksimum ağız açıklığı, kaslardaki hassasiyet ve TME sesleri dahil edildi. Bulgular: Enjeksiyon öncesi ve sonrası ağrı skorları (P<0.05) ve klik sesinde (P<0.05) istatistiksel olarak anlamlı derecede değişim vardı. Anterior disk deplasmanında istatistiksel olarak anlamlı derecede düzelme sağlandı. Uygulamada herhangi bir komplikasyon veya yan etki gelişmedi. Sonuç: lateral pterigoidin üst karnına botulinum toksin A enjeksiyonu konservatif tedavilere cevap vermeyen miyofasiyal ağrı ve ADD hastaları için yenilikçi, etkili ve güvenli bir tedavi seçeneği olmaktadır. Anahtar kelimeler: Temporomandibular eklem, iç düzensizlikler, botulinum toksin, EMG, lateral pterigoid SUMMARY Retrospective Evaluation of Botulinum Toxin A Injections for Chronic Internal Derangements of Temporomandibular Joint Botulinum toxin type A (BTX-A) binds permanently to the motor end plate preventing acetylcholine release causing pre-synaptic neuromuscular blockade, the muscle can be selectively weakened and local paralysis is followed by atrophy of the muscle. The toxin can be used in various medical fields for more than simply cosmetic purposes, especially in pain control. Unlabelled uses of BTX-A for bruxism, masseter hypertrophy, temporomandibular joint dislocation and reducing pain of TMD patients. However, there are no reports evaluating the effect of BTX-A on internal derangements of TMJ. In this study, we evaluated subjective and objective responses to treatment of anterior disc displacement (ADD), using with botulinum toxin (BTX-A) injections in the superior head of lateral pterygoid muscle (SLP). METHOD: 15 subjects with ADD were enrolled in this uncontrolled study and treated with BTX-A. 15U toxin injected to the affected SLP under electromyographic guidance. Subjects were followed-up for six months. Outcome measures included MRI findings, subjective assessment of pain by visual analogue scale (VAS), measurement of interincisal mouth opening, tenderness to palpation and TMJ sounds. There was a statistically significant difference between the preinjection and postinjection pain scores (P<0.05) and clicking of the joint (P<0.05). Statistically significant improvement was achieved in ADD. No side effects or complications were reported. CONCLUSION: The local injection of botulinum toxin type A to the superior head of lateral pterygoid muscle constitutes an innovative and adequately efficient treatment method for myofacial pain and ADD patients who do not respond to conservative treatment methods. Key words: Temporomandibular joint, internal derangement, botulinum toxin, EMG, lateral pterygoid

    Turkey's transboundary waters and water problem in Middle East within the context of Firat-Dicle-Asi rivers

    No full text
    Su yasantımızda alternatifi olmayan ender kaynaklardan birisidir. Bunun anlamı su bittiğinde hayat bitecektir. Son zamanlarda etkisini daha çok hissettiren su sıkıntısı çoğu ülke gibi Türkiye'yi de yakından ilgilendirmektedir. Son yıllarda ekonomik ve sosyal gelismesini belirli bir düzeye getirmek için sınır asan sularından faydalanma yönünde yoğun bir çaba içine giren Türkiye bir çok projeyi uygulama alanına koymustur. Bu projeler, komsu devletler ile bir takım uyusmazlıkların doğmasına neden olmus, bunların bir kısmı anlasmalarla çözüme kavusturulurken, önemli bir kısmına çözüm getirilememistir. Öte yandan Türkiye'nin de yer aldığı Orta Doğu coğrafyasında su kaynaklarını elinde bulunduran ülkelerle su kaynakları kıt olan ülkeler arasında sürekli sürtüsmeler meydana gelmekte, konu ile ilgili uluslar arası hukuk kurallarının olmayısı da sorunların çözümünü daha da zorlastırmaktadır. Su sorununun uluslar arası bir mahiyet alması, ülkeleri bu sorunun çözümü için ortak kavram ve hukuk anlayısı arama çabalarına itmistir. Özellikle sınır asan sularla ilgili olarak ortaya çıkan sorunların çözümüne katkı sağlayacak ve tüm ülkeler tarafından da kabul görecek bir hukuk sisteminin olusturulması için değisik platformlarda çalısmalar baslatılmıstır. Ancak, yaklasık 40 yıl önce baslatılmıs olan bu çalısmalardan günümüze kadar belirgin bir sonuca ulasılamamıstır. Türkiye, 1986 yılında, iyi niyetle, Orta Doğu'daki su sorununa çözüm bulmak ve susuzluk çeken ülkelerin ihtiyacını karsılamaya yönelik olarak Barıs Suyu Projesi'ni ortaya atmıstır. Türkiye bu proje ile ekonomik getirinin yanında bölge ülkeleri arasında isbirliği ve güven ortamı yaratarak, bölgenin istikrar ve güvenliğine katkı sağlamayı amaçlamıstır. Özetle; günümüzde suya olan talep küresel iklim değisikliklerinin de etkisiyle birlikte tüm Dünya'da ve Orta Doğu'da artmaktadır. Dünya nüfusunun artması ve kaynakların bilinçsizce kullanılması da suyu daha önemli hale getirmektedir. Türkiye bulunduğu topraklar itibari ile çok önemli bir bölgededir. Türkiye'nin su konusunda izleyeceği politika ve atacağı adımlar, yakın gelecekte Türkiye'nin Orta Doğu'daki konumunu daha belirgin hale getirecektir.Water is one of the unique sources which have no other alternatives in our lives. That is to say, life will end when the water ends. Poverty of water which makes its effect felt much more recently concerns Turkey closely, as well as most of the countries. Turkey, who gets into an intensive struggle in the direction of taking advantage of her transboundary waters in order to bring her social and economic developments to a specific level, in recent years, puts lots of projects into practice. These projects cause some disagreements to arise with the neighbouring states, an important part of disagreements is not solved while some of them reach solutions with treaties. On the other hand, there appear continuous disputes between the countries having the rich water resources and the countries deprived of these resources, in Middle East geography in which Turkey has also a place; in addition, non-existence of international laws about the matter makes it difficult to solve the problems. Water problem?s getting an international quality leads the countries to struggle for search of a common concept and understanding of law in order to solve this problem. Studies has been started in different fields of the world so that a law system, which is to contribute to the solution of the problems especially appeared related to transboundary waters and to be admitted by all the countries could be formed. However, these studies having been started 40 years ago has unfortunately no certain outcome till today. Turkey puts forward Water of Peace Project with good intention to find a solution for water problem in Middle East and meet the need of the countries suffering aridity.In 1986 Turkey aims at providing contribution to security and stability of the region by creating an atmosphere of cooperation and trust between the countries in this region, along with economic benefits with this project. To sum up; today, demand for water increases with the global warming all around the world and Middle East. In addition, increase in world population and unconscious use of the resources make the water important. Turkey is a very significant region regarding the soil she stands. Turkey?s policy to follow and steps to take about the matter of water will make Turkey?s position in Middle East more eviden

    External validation of the T.O.HO. score and derivation of the modified T.O.HO. score for predicting stone-free status after flexible ureteroscopy in ureteral and renal stones

    Get PDF
    Objective: The T.O.HO. scoring system was developed to predict stone-free status after flexible ureterenoscopy (fURS) lithotripsy applied for ureter and renal stones. This study aimed to perform the external validation of the T.O.HO. score in the Turkish population and propose a modification for this system. Material methods: Patients who underwent fURS for kidney and ureteral stones between January 2017 and January 2020 were retrospectively analysed. The patient and stone characteristics and perioperative findings were noted. The T.O.HO. score was externally validated and compared with the STONE score. Stone-free parameters were evaluated with the multivariate analysis. Based on the results of this analysis, the T.O.HO. score was modified and internally validated. Results: A total of 621 patients were included in the study. The stone-free rate was determined as 79.8% (496/621) after fURS. The regression analysis showed that stone area had better predictive power than stone diameter (P =.025). Lower pole (reference), middle pole [odds ratio (OR) = 0.492 P =.016] and middle ureteral (OR = 0.227, P =.024) localisations, stone density (OR = 1.001, P <.001), and stone volume (OR = 1.008, P <.001) were determined as independent predictive markers for stone-free status. Based on the effect size of the stone surface area in the nomogram, stone volume was divided into five categories, at 1-point intervals. The AUC values of the T.O.HO., STONE, and modified T.O.HO. score in predicting stone-free status were calculated as 0.758, 0.634, and 0.821, respectively. The modified T.O.HO. created by adding stone volume was statistically significantly superior to the original version (ROC curve comparison, P <.001). Conclusion: The T.O.HO. score effectively predicted stone-free status after fURS. However, modified T.O.HO. SS showed the best predictive performance compared with original T.O.HO. SS
    corecore