28 research outputs found
İlköğretim 1–5. Sınıflar Türkçe Öğretim Programları Görsel Okuma ve Sunu Öğrenme Alanının Değerlendirilmesi
Due to the increasing effect of visual materials in daily life, visual reading is accepted as one of the basic skills to be acquired in education. As a reflection of this, a new learning domain, named “visual reading and presentation” was added to Primary School First Level Turkish Curriculum in 2005-2006 educational year. It is expected that this new learning domain will prepare students better for the 21st century which seems to be full of images of all sorts. The aim of this study is to determine the efficiency of visual reading and presentation learning domain in application in Turkish classes, based on the views of teachers. For this purpose, a survey was conducted on 550 classroom teachers. Findings obtained from the analyses of the data can be summarized as follows: it is determined in the study that teachers generally welcome learning domain of visual reading and presentation with an exception of a few objectives and they think that it is efficient in application. Furthermore, teachers think that learning domain of visual reading and presentation has positive effects on learning. However, according to teachers, schools lack the necessary materials to fulfill the requirements of this domain.Görselliğin günlük yaşamda artan etkisiyle günümüzde, görsel okuryazarlık, genel eğitimde kazandırılması gereken temel beceriler arasında kabul edilmektedir. Bunun bir yansıması olarak 2005–2006 öğretim yılında ilköğretim 1-5. sınıflar Türkçe öğretim programlarına görsel okuma ve sunu ismiyle yeni bir öğrenme alanı eklenmiştir. Bu öğrenme alanının, uygulamada başarılı olması koşuluyla öğrencileri 21. yüzyılın imgelerle çevrili yaşamına daha iyi hazırlaması beklenmektedir. Bu araştırmanın amacı, yeni Türkçe öğretim programları (1–5. sınıflar) görsel okuma ve sunu öğrenme alanının uygulamadaki etkililiğini, öğretmen görüşlerine dayalı olarak belirlemektir. Bu amaçla 550 sınıf öğretmenine likert türü ölçek uygulanmıştır. Verilerin çözümlenmesiyle elde edilen bulgular şu şekilde özetlenebilir: Araştırmada, öğretmenlerin görsel okuma ve sunu öğrenme alanını, bazı kazanımlar dışında genelde benimsedikleri ve uygulamada etkili buldukları belirlenmiştir. Ayrıca öğretmenler, görsel okuma ve sunu öğrenme alanının, öğrenme üzerinde olumlu etkileri olduğu görüşündedirler. Ancak öğretmenlere göre, okullarda bu alanla ilgili araç-gereç eksikliği mevcuttur
A PEDAGOGICAL PERSPECTIVE ANALYSIS OF TURKISH GENERATION Z UNIVERSITY STUDENTS' VIEWS ON VIRTUAL ECOLOGIES AND AVATAR AS SELF-CONSCIOUSNESS AND SELF-PRESENTATION
This study aims to analyze the views of Turkish Generation Z higher education students with metaverse experience on virtual-digital ecologies, self-consciousness, virtual sense of self, and avatar. Conducted on 389 students studying at Fırat University, this study is based on a descriptive survey design. The research data collected with the survey developed in line with the methodology were analyzed using the licensed SPSS package program of Fırat University. While doing analyses, the researchers drew upon frequency and percentage, which are diagnostic statistical techniques, as well as the Chi-square test. The results obtained from the analyses are as follows: Turkish Generation Z higher education students partially differ from their global peers in terms of self-consciousness. Self-consciousness and the virtual sense of self of Turkish Generation Z higher education students are associated with reality-virtuality oscillation. These students view the avatar as an ideal profile self-presentation rather than a substitute for their real self. The following considerations were revealed based on the results: It can be envisaged that depending on the proliferation of the virtual-digital revolution on a global scale, the massiveness of the virtuality phenomenon is likely to increase in the self-formation of Turkish Generation Z higher education students. The fact that the individual's self-consciousness and self-development are associated with the purpose, design, and practices of education requires Turkey to be ready for virtual-digital ecologies in education, at least as a contemporary complement to existing face-to-face education for now
NEGATİF BİLGİ KAVRAMI: HATA VE BAŞARISIZLIKLARDAN ÖĞRENME
Bu çalısmada, hatalara dayalı olarak yapılandırılan negatif bilgikavramı tartısılmıstır. Deneme-yanılma yoluyla ve yansıtmacıanaliz seklinde yapılandırılan negatif bilginin teorik temelleri,yapılandırmacılık ve üstbilise dayandırılmaktadır. Negatif bilgi,hedefe gitmeyen yolları gösteren zihnin uyarı isaretlerinin toplamıve yapılmaması gerekenleri bilme (negatif uzmanlık) olaraktanımlanmaktadır. Negatif bilgi, kisisel gelisim, problem çözme vebilgelik düzeyinde öğrenmede kritik bir öneme sahiptir. Pozitifbilgiye odaklı eğitimin sınırlılıklarına karsın; negatif bilgi,öğrenme sürecinde hataları "daha fazla hata yapmayı önleyecek"biçimde ise kosarak, öğrencilerin risk alma, yaratıcılık vegirisimcilik gibi özelliklerine destek sağlama potansiyelinesahiptir. Ayrıca okulların da, hatalarından ders çıkararak, "öğrenenörgütler" haline gelebilmesinde negatif bilgi, "akıllıbasarısızlıklar" olarak önemli bir islev görebilir. Bu özellikleriylenegatif bilgi, pozitif bilgiyi tamamlayıcı olarak, öğrenmede bilinenyollara yeni perspektifler sağlayabilir
Yüksek Riskli Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma Olgularında DA-EPOCH-R Deneyimi
Amaç: Çalışmamızda yeni tanı, yüksek riskli diffüz büyük B-hücreli lenfoma (DBBHL) olgularında doz ayarlanmış EPOCH-R (DA-EPOCH-R) rejiminin sağkalım parametreleri üzerine etkisini araş- tırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: DBBHL hastalarının demografik, klinik özellikleriyle yanıt ve sağkalım para- metreleri geriye dönük olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya medyan yaşı 49 (26-71) olan toplam 33 hasta (15 kadın, 18 erkek) dahil edildi. On yedi, on dört ve sekiz hastada sırasıyla evre III/IV hastalık, orta-yüksek/yüksek IPI skoru ve çift ifadeli lenfoma vardı. Yirmi altı hastada tam remisyon sağlandı. İki hasta sepsis nedeniyle kaybedildi. Tahmini progresyonsuz ve genel sağkalım sırasıyla 79.7 ± 8.418 (%95 CI= %63.21- 96.2) ve 90.87 ± 6.74 (%95 CI= %77.65-104.08) ay saptandı. Sonuç: DA-EPOCH-R yüksek riskli DBBHL olgularında etkin fakat toksik bir reji
Kronik Lenfositik Lösemide Ölçülebilir Kalıntı Hastalık: Kuru Tüp Akım Sitometri Metoduyla Gerçek Yaşam Deneyimi
Amaç: Kemoimmünoterapi (Kİ) sonrası ölçülebilir kalıntı hastalığın (ÖKH) negatifleşmesi uzun dönem progresyonsuz sağkalım (PS) ve genel sağkalım ile ilişkilidir. Ancak klinik çalışmalar dışında tedavi edilen hastalarda ÖKH negatifliğinin sağkalım üzerine etkisi belirsizdir. Kuru antikor tüp metodu gibi pipet kullanılmayan antikor boyama yöntemleri işlem ilişkili hataları azaltabilir ve daha iyi standardizasyon sağlayabilir. Fakat bu yöntemin kullanıldığı klinik veri bulunmamaktadır. Çalışmamızda kronik lenfositik lösemi (KLL) olgularının tedavisinde kuru antikor tüp metodunun etkililiğinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Kİ uygulanan ve tedavinin bitiminden sonraki 6 ayda ÖKH analizi yapılan KLL hastalarının verileri geriye dönük olarak analiz edildi. Çalışmaya 46 hasta dahil edildi. ÖKH, çoğunlukla kuru tüp metodu kullanılarak, hassasiyeti 10-4 olan akım sitometri ile değerlendirildi. Bulgular: Otuz (%65,2) hastada ÖKH negatifliği sağlandı. ÖKH negatifleşenlerde medyan PS süresi negatifleşmeyenlere kıyasla daha uzundu. Çalışma sürecinde 29 hasta yalnızca kuru tüp metodu ile değerlendirildi. Kuru tüp metodu ile çalışılan hastalar ayrıca değerlendirildiğinde ÖKH negatifliğinin uzamış PS ile ilişkili olduğu görüldü. Sonuç: Çalışmamız KLL hastalarında akım sitometri temelli ÖKH izleminin klinik çalışmalardakine benzer şekilde PS açısından prognostik önemini ortaya koydu. Ayrıca kuru antikor paneli (DuraClone RE CLB Tube) yöntemi klinik pratikte ilk kez kullanıldı
Eğitimde Değişim ve Öğretmenlerin Değişim Algıları
The aim of this research is to define how teachers perceive the concept of change as it is currently experienced in education. Population of this descriptive research is made up of 412 initial stage primary school teachers working in Elazığ, Malatya, Diyarbakır and Bingöl. The data, collected through a questionnaire, were analysed through arithmetic mean and standart deviation techniques. According to the findings, it was seen that primary school teachers find the changes in education positive and agree that they should be reflected in the Turkish Education System. Moreover, the teachers highly embrace teachers’roles and new positions of the students in learning-teaching processes which were shaped by the change taking part in education. Apart from these, teachers feel that they remain incompetent in face of the changes and like to be trained to meet the needs put forward by them.Bu araştırmanın amacı, eğitimde son yıllarda yaşanan değişimlerin öğretmenler tarafından nasıl algılandığını belirlemektir. Betimsel nitelik arz eden bu çalışmanın evreni, Elazığ, Malatya, Diyarbakır ve Bingöl illerinde görev yapan ilköğretim birinci kademe öğretmenleridir. Örneklem ise, bu evrenden ulaşılabilen 412 öğretmenden oluşturulmuştur. Çalışmada anket yoluyla elde edilen veriler, aritmetik ortalama ve standart sapma ile çözümlenmiştir. Elde edilen bulgular şöyledir: İlköğretim öğretmenleri, eğitimde yaşanan değişimleri olumlu bulmakta ve bu değişimlerin Türk Eğitim Sistemine yansıtılmasını benimsemektedirler. Ayrıca öğretmenler, eğitimdeki değişime paralel olarak ön plana çıkan yeni öğretmen rolleri ile öğrencinin öğrenme-öğretme sürecindeki merkezi konumunu büyük oranda benimsemektedirler. Ancak öğretmenler, eğitimde yaşanan söz konusu değişimler karşısında yetersiz kalmakta ve bu konuda eğitim almak istemektedirler
İLKÖĞRETİM SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİM PROGRAMININ ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ
Bu araştırmanın amacı, ilköğretim 7. sınıf sosyal bilgiler öğretim programını öğrenci
görüşlerine göre değerlendirmektir. Bu amaçla Malatya il merkezindeki resmi ve özel
ilköğretim okullarına devam eden 2305 yedinci sınıf öğrencisine anket uygulanmıştır.
Nicel karakter arz eden bu araştırmanın verileri betimsel istatistik tekniklerinden
aritmetik ortalama ve standart sapma ile “t” ve MWU testleri ile analiz edilmiştir.
Verilerin analizinden, uygulamada sosyal bilgiler dersinin ağırlıklı olarak geleneksel
yöntem-tekniklerle işlendiği; ancak ders sistematiğinin çağdaş eğitim ilkelerine uygun
olduğu belirlenmiştir. Ayrıca öğretmenlerin, sosyal bilgiler dersinde çoğunlukla
geleneksel materyalleri tercih ettikleri, çağdaş teknolojilerden fazlaca
yararlanmadıkları da, araştırmada ulaşılan diğer bir sonuçtur. Araştırmada son tahlilde,
ülkemizde eğitimde değişim ve reform söylemlerine rağmen, uygulamada geleneksel
öğretimin egemen olduğu ve bunun da çağdaş ilkelere göre hazırlanmış olan sosyal
bilgiler öğretim programının uygulamadaki etkililiğine gölge düşürdüğü
değerlendirmesi yapılmıştır
Severe Immune Thrombocytopenia in Pregnancy Treated with Eltrombopag. A Case Report.
Immune Thrombocytopenia (ITP) which is a common, acquired and autoimmune disease is defined as low platelet count secondary to increased platelet destruction or impaired thrombopoiesis by anti-thromboycte antibodies. Pregnancy-associated thrombocytopenia accounts for 5% of all the cases. Thrombopoietin (TPO) mimetic drugs, such as Eltrombopag, have been used successfully in many patients with ITP; however data on its use in pregnancy is limited. In this report, a case who was followed up with ITP and given Eltrombopag during her pregnancy, cause it could not have been controlled by any other treatment is presented. Enoxaparin therapy was iniatiated for thromboprophylaxis after the patient’s platelet count responded to Eltrombopag treatment. Delivery was carried out by cesarean section. Baby was born with low birth weight and there was not any malformation. Nevertheless, further research is needed to find out whether there is a relationship between Eltrombopag use in pregnancy and low birth weight
ÖĞRETMEN İSTİHDAMI ve ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER BAĞLAMINDA AŞIRI EĞİTİMLİLİK SORUNU
Bireyin aldığı eğitime uygun olmayan, daha düşük statüdeki işlerde çalışmak zorunda kalması, aşırı eğitimlilik
sorunu olarak ifade edilmektedir. Buna göre Eğitim Fakültesi/formasyon mezunu atanamayan öğretmenlerin,
statülerine uygun olmayan işlerde çalışmak zorunda kalması aşırı eğitimliliktir. Atanamayan öğretmenlerin
lisansta kazandığı bilgi ve becerilerinin, eğitim ve ekonomiye kazandırılmaması ciddi bir kayıptır. Bu
araştırmada aşırı eğitimlilik sorunu, atanamayan öğretmenler bağlamında ele alınmıştır. Araştırma, çeşitli
üniversitelerin eğitim fakültelerinde görev yapan toplam 154 öğretim elemanı üzerinde yürütülmüştür. Tarama
modelindeki araştırmada veriler, anket ile elde edilmiş ve betimsel istatistiki tekniklerle analiz edilmiştir.
Verilerin analizinde öğretim elemanlarının aşırı eğitimlilik sorununun kısmen farkında oldukları ve bunu bir
planlama sorunu olarak gördükleri belirlenmiştir. Mezunları için aşırı eğitim riskini olası gören öğretim
elemanlarına göre, bu problemin sorumluluğu MEB ve YÖK ile üniversitelere aittir. Sorunun sosyal ve
psikolojik boyutları da olduğu görüşünde olan öğretim elemanları, problemin çözümü için Eğitim Fakültesi
kontenjanların daraltılması görüşündedirler. Öğretim elemanları, mezunlarının, istihdam edilememesinden çok,
bunların statülerine uygun olmayan işlerde çalışmasını sorun olarak görmektedirler. Araştırmada buna dayalı
olarak, öğretmen istihdamı ve atanamayan öğretmenler sorununun, klasik işsizlikten ziyade, eksik istihdam ve
aşırı eğitimlilik problemi olarak ele alınmasının daha doğru olduğu ve çözümün de, devlet, üniversite ve iş
dünyası üçlemesine dayalı; işgücü ve istihdamla uyumlu eğitim planlaması ve uygulaması olduğu
değerlendirilmiştir
The Analysis of primary school teachers' curriculum literacy skills from the administrators' perspective
İlkokul yöneticilerinin, sınıf öğretmenlerinin program okuryazarlığı becerisine yönelik algılarını analiz etmeyi amaçlayan bu araştırma, tarama modelinde yürütülmüştür. Diyarbakır, Şırnak ve Şanlıurfa illerindeki ilkokullarda görev yapan toplam 163 yönetici üzerinde yürütülen araştırmada veriler, Yönetici Algısı Ölçeği ile toplanmış ve betimsel istatistiki tekniklerle analiz edilmiştir. Analizlerde ulaşılan sonuçlar aşağıda özetlenmiştir. Araştırmaya katılan ilkokul yöneticilerine göre, sınıf öğretmenlerinin programı uygulama becerisi, program bilgisinden daha yüksektir. Buna göre sınıf öğretmenleri, orta düzeyde bildikleri öğretim programlarını yüksek düzeyde uygulama yeterliğine sahiptirler. Sınıf öğretmenlerinin program okuryazarlığı becerisinde, teorik ve pratik boyutlar arasındaki dengeyi yansıtmayan bu yeterlikleri, çelişkili bir durumdur. Araştırmada bu çelişkili durum, kuram (teori) ile uygulama ve bilmek ile yapmak arasındaki denge çerçevesinde tartışılmıştır. Bu tartışmalarda, sınıf öğretmenlerinin, mevcut (resmi) programların teorik bazı öngörülerini dikkate almadan bu programları ihmal edilen program ve extra program şeklinde uyguladıklarına dikkat çekilmiştir. Sınıf öğretmenlerinin, resmi programları kuramından kısmen bağımsız olarak ihmal edilen program biçiminde uygulamaları, rastlantısal ve bilinçsiz devinim olarak nitelendirilmiştir. Bunun ise, öğretim sürecinde planlanan (teori) ile uygulanan (pratik) arasında farka yol açacağı öngörülmüştür. Bu farkın da, okulların mikro kazanımları ile TES’in makro hedeflerine ket vurma riski taşıdığı belirtilmiştir. Araştırmada son olarak, okullardaki formal eğitimin bütünlüğü ve amacına ulaşması ile TES’in makro hedeflerine ulaşması bakımından öğretmenlerin program okuryazarlığının teorik ve pratik boyutlarının her ikisinde de yeterli olmasının önemine vurgu yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler