Adult Attachment Styles Of Mothers In Preschool

The aim of this paper was to review previous research/literature that focused speciically on attachment styles of mothers in the effectiveness of preschool. In early childhood, children make transitions into new environments where they meet new and unfamiliar challenges in. So, they need to strong support for have a smooth transition. Especially as facilitator and encouraging mothering has come to important through this transition. Besides this, the power of home and school cooperation plays crucial role in success of preschool education. Thus, mothers are supposed to make a contribution create a supportive network. The most inluential theories about developmental and interpersonal relationships is attachment theory. Bowlby (1988, p.5) asserts that “Attachment theory is a way of conceptualizing the propensity of human beings to make strong affectional bonds to particular others and of explaining the many forms of emotional distress and personality disturbance, including anxiety, anger, depression, and emotional detachment, to which unwilling separation and loss give rise”. Many researches have shown that attachment inluences processes related to psychosocial functioning, life satisfaction, and well-being (e.g., Cassidy & Shaver, 2008). Secure mothers, are able to be consistent, reliable, and available to their infants and children, effectively attuning to and regulating both negative and positive states of arousal. Mothers with a preoccupied state of mind relative to attachment are inconsistent and unreliable, sometimes overattuning and hyperactivating in response to their infants’ negative arousal. Mothers with a dismissing state of mind exhibit a restricted range of emotional expressiveness and a tendency to withdraw from interactions involving negative affect. Preoccupied mothers are those whose own internal working models do not support organized caregiving. In this context this study emphasizes on studies that have examined speciic components (e.g., parent involvement in preschool and communication) on mothers role in preschool education. We also provide general conclusions and suggestions for future research

Bağlanma Boyutları ,Sınıf Yönetimi Profilleri ve Öğretmen-Aile Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi1

Bu araştırmanın amacı, okul öncesi öğretmenlerinin bağlanma boyutları ile sınıf yönetimi profilleri ve annelerin öğretmenle olan ilişkilerine bakış açıları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. 230 okul öncesi öğretmeni ve bu öğretmenlerin sınıflarında çocuğu bulunan 230 anneyle gerçekleştirilen çalışmada Kişisel Bilgi Formu, Yakın İlişkiler Envanteri II, Sınıf Yönetimi Profilleri Anketi, Aile Öğretmen İletişim ve İşbirliği Ölçeği (AÖİİÖ) Ölçeği kullanılmıştır Araştırma sonuçlarına göre öğretmenlere ait bağlanma kaygısının sınıf yönetiminde tükenmiş; bağlanma kaçınmasının ise ilgili sınıf yönetimi profili ile anlamlı ve pozitif bir ilişkisi olduğu bulunmuştur. Öğretmenlerin bağlanma kaygısı ile annelerin ailelerle kurulan iletişim ve işbirliğine ilişkin öğretmen algılarından beklentiler, işbirliği ve katılım boyutları arasında negatif ilişkileri olduğu görülürken; öğretmenlerin bağlanma kaçınmasına yönelik herhangi bir ilişki bulunmamıştır. Hoşgörülü dışındaki diğer sınıf yönetimi profilleri ile annelerin öğretmenle olan ilişkilerine bakış açıları arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Elde edilen bulgular literatür ışığında tartışılmıştır

The Self-Awareness Scale for Anti-Bias Education: A Reliability and Validity Study

As a result of the diversity of preschool education environments day by day, it has become inevitable for teachers to make some sensitive arrangements to meet the needs of children based on their differences. For this reason, it is important to determine the awareness of teachers about anti-bias education.This study aims to investigate the psychometric properties of the scale called The Self-Awareness Scale toward Anti-Bias Education and to assess preschool teachers’ self-awareness towards anti-bias education in Turkey. Before collecting data for first study, items were determined by benefiting from literature and getting opinions of field experts. 270 preschool teachers participated this study to test validity and reliability of the draft scale. Firstly, Exploratory Factor Analysis was applied and the KMO value of .840 and the Bartlett Test of Homogeneity (x2 = 794,814, p = 0.000) were found to be significant. The factor loadings of the items ranged from .75 to .48. The model fit indices were found as acceptable with Confirmatory Factor Analysis. As a result, 11 items were included in the created test scale. It was also decided that the scale would be in a 5-point Likert type. 120 preschool teachers participated to the second study and it was found that preschool teachers’ self-awareness for anti-bias education was high. In addition, their professional experiences have an effect on their awareness. Teachers who have more professional experiences have more positive self-awareness for anti-bias than teachers who have less professional experiences

İlköğretim Öğrencilerinin Fen’e Karşı Tutumlarının Sınav Kaygı Düzeylerine Etkisi

The objective of this study is to find out the effect of second-grade elementary students’ (6th-, 7th- and 8th-year students) attitude towards science course on their levels of test anxiety. This study will be carried out by using the descriptive method. The subjects of this study will be 145 second-grade students in Ergin Elementary School in Bala, Ankara, Köseli Elementary School in Bala, Ankara and Şehit Orhan Yalçın Elementary School in Dörtdivan, Bolu. The Test Anxiety Inventory and the Scale of Attitude Towards Science will be administered to students. The correlation between test anxiety scores and attitude scores as well as the correlation between anxiety-gender and attitude-gender will be sought for in this study. It has been found out that there is a significant correlation between test anxiety scores and attitude scores. However, no significant difference is known about anxiety-gender and attitude-gender relations.Bu çalışmanın amacı, ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin fen bilgisi dersine karşı tutumlarının sınav kaygı düzeylerine etkisini belirlemektir. Araştırmada betimsel yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın deneklerini Ankara Balâ Ergin İlköğretim Okulu, Ankara Balâ Köseli İlköğretim Okulu ve Bolu Dörtdivan Merkez Şehit Orhan Yalçın İlköğretim Okulu’nda bulunan toplam 145 ikinci kademe öğrencisi oluşturmaktadır. Öğrencilere sınav kaygı envanteri ve fene karşı tutum ölçeği uygulanmıştır. Sınav kaygı puanları ile tutum puanları arasındaki ilişkiye, kaygı-cinsiyet ve tutum-cinsiyet ilişkilerine bakılmıştır. Sınav kaygı puanları ile tutum puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kaygı-cinsiyet ve tutum-cinsiyet ilişkilerine bakılmış ve aralarında anlamlı bir fark bulunamamıştır

Pedagogical documentation as a child recognition and evaluation tool

Early childhood has a critical prescription for recognizing and evaluating the child. In this period, it is possible to present learning experiences that are appropriate for the development characteristics, interests and needs of children, but only if the child is correctly recognized. A child can only be referred to without a proper assessment after being sufficiently recognized. In this study, the pedagogical documentation process which deals with the development and learning process of the child with a holistic approach is mentioned. Pedagogical documentation practices that encourage children to interrogate, think, communicate, take responsibility for their own learning, and curiosity and exploration also allow teachers to develop themselves. It is important that pedagogical documentation is used as a tool in preschool education in terms of supporting all development areas of children, creating a secure bond between teacher, child and family, developing positive communication and supporting the involvement of the family in the learning process. In the study of general and descriptive information about documentation; the stages of the documentation, the importance of the child, the teacher and the family, the types of documentation, the documentation process, and finally the process of understanding the documentation of the teachers.Erken çocukluk dönemi, çocuğu tanıma ve değerlendirme açısından kritik öneme sahiptir. Bu dönemde çocukların gelişim özelliklerine, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun öğrenme deneyimleri sunulması ancak çocuğun doğru bir şekilde tanınması ile mümkündür. Çocuk, ancak tüm gelişim alanları ile tanındıktan sonra doğru bir değerlendirmeden söz edilebilir. Bu çalışmada çocuğun gelişim ve öğrenme sürecini bütüncül bir yaklaşımla ele alan pedagojik dokümantasyon sürecine değinilmiştir. Çocukları sorgulamaya, düşünmeye, iletişim kurmaya, kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu almaya, merak ve keşfetmeye güdüleyen pedagojik dokümantasyon uygulamaları, aynı zamanda öğretmenlerin de kendilerini geliştirmelerine imkân tanımaktadır. Pedagojik dokümantasyonun çocukların bütün gelişim alanlarını desteklemesi, öğretmen, çocuk ve aile arasında güvenli bağ oluşturması, olumlu iletişimi geliştirmesi, ailenin çocuğun öğrenme sürecine dâhil edilmesine destek olması, öğretmenin kendini değerlendirmesine fırsat sunması, çocuğun öğrenme sürecine etkin katılımını sağlaması gibi yönleri ile okul öncesi eğitimde bir araç olarak kullanılması önemli görülmektedir. Pedagojik dokümantasyon hakkında genel ve açıklayıcı bilgilerin yer aldığı çalışmada; dokümantasyonun evrelerine, çocuk, öğretmen ve aile açısından önemine, dokümantasyon türlerine, dokümantasyon sürecine, öğretmenlerin dokümantasyonu anlama süreçlerine ve okul öncesi dönemde pedagojik dokümantasyonun yeri ve önemine değinilmiştir

Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Duygusal Yüz İfadelerini Yansıtan İnsan Figürü Çizimlerinde Kullandıkları Renklerin İncelenmesi

The aim of this study is to examine the facial expressions and color preferences used by orphaned children, children who have experienced an earthquake and children living with their parents.The sample of the study included 85 children, 27 of whom had experienced the great earthquakes in Bolu and Gölcük in 1999, 21 orphans living in Keçiören Atatürk Child Care Center and 37 children living with their families. Regular A4 white paper and coloring pens were used as data collecting tools, and children were asked to draw human figures with happy, scared, surprised, sad and aggravated facial expressions, respectively. Children were told that they were allowed to use whichever colors they wanted.. The children’s drawings, each reflecting different facial expressions, were examined to ascertain which, and how many, colors had been used. The results of the study revealed that the majority of the children who had experienced an earthquake and the orphaned children used only one or two colors, while the majority of the children living with their families used at least two or more different colors. It was found that the children who had experienced an earthquake particularly chose black as the color to reflect all of the facial expressions. It was seen that the colors used by orphans and by the children living with their families showed differences according to the facial expressions illustrated.Bu araştırmanın amacı, korunmaya muhtaç çocukların, depremi yaşayan çocukların ve ailesi ile yaşayan çocukların duygularını dışa vurmalarında, yüz ifadeleri ve renk tercihlerini incelemektir. Çalışmanın örneklemini, Bolu ve Gölcük depremini yaşamış 27 çocuk ile Ankara ilinde Keçiören Atatürk Çocuk Yuvası’nda kalan 21 korunmaya muhtaç çocuk ve ailesi yanında yaşayan 37 çocuk olmak üzere toplam 85 çocuk oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak A4 boyutunda beyaz kağıtlar ve renkli boya kalemleri çocuklara dağıtılmış ve çocuklardan sırasıyla mutlu, korkmuş, şaşırmış, üzgün ve öfkeli bir insan figürü çizmeleri istenmiştir. Çocukların renk tercihlerinde serbest oldukları belirtilmiştir. Çocukların yaptığı her biri farklı bir yüz ifadesini yansıtan resimler, kullanılan renk sayısına ve kullanılan renklere göre incelenmiştir. Araştırma sonuçları, korunmaya muhtaç ve depremi yaşayan çocukların çoğunluğunun tek veya iki renk kullandığını, aileleri ile yaşayan çocukların çoğunluğunun ise en az iki ya da daha fazla renk kullandığını ortaya koymaktadır. Özellikle depremi yaşamış çocukların tüm yüz ifadelerini yansıtan insan figürü çizimlerinde siyah rengi tercih ettikleri bulunmuştur. Korunmaya muhtaç çocukların ve ailesi ile yaşayan çocukların en yüksek oranda kullandıkları renklerin yüz ifadelerine göre değişiklik gösterdiği belirlenmiştir. Her iki grup incelendiğinde; ailesi ile yaşayan çocukların kullandıkları renklerin kullanım yüzdelerinin, korunmaya muhtaç çocukların kullanım yüzdelerine göre daha yüksek olduğu da ulaşılan önemli bulgulardandır

Mental images of 48–72-month-old children about the concept of mathematics: 48-72 aylık çocukların matematik kavramına ilişkin sahip oldukları zihinsel imgeleri

The aim of this study was to find out mental images (metaphors) of 48–72 month old children were receiving preschool education, about the concept of mathematics by using the metaphor technique. This study was a qualitative research study. The following two sets of questions were asked to the children participating in the study and their answers were noted in order to reveal their metaphors about the concept of “mathematics:”, “What do you think mathematics is like? Why?” and “If mathematics were a color, which color do you think it would be? Why?”. The data were analyzed by creating codes and categories. As a result of the research; It was seen that children compared mathematics to paper and pencil even in early childhood education period, when everything needs to be presented by gamification. It was also observed that children formed metaphors for mathematics that contain elements of fear and hate.This research aims to determine the mental images of the 48-72 month-old children attending pre-school education regarding mathematics by using the metaphor technique. This qualitative research was designed in the "phenomenology" model. In order to reveal the metaphors they have about the concept of "mathematics" to the children participating in the research, "What do you think mathematics looks like? Why?" and "If math was a color, what color do you think it would be? Why?" questions were asked and the answers were noted.The answers received from these interviews constitute the primary data source of the research. The data were analyzed by creating codes and categories. As a result of the research, it has been observed that even in the pre-school period, where learning experiences should be presented through play, children symbolize mathematics mostly with paper and pencil.It was also noted that children created metaphors reflecting fear and hate for mathematics

A REVIEW ON THE EFFECT OF MONTESSORI AND MANDALA EDUCATION PROVIDED TO PRE-SCHOOLERS TO VISUAL PERCEPTION BEHAVIORS

Bu araştırmanın amacı, okul öncesi dönem çocuklarına sunulan montesorri ve mandala eğitiminin görsel algılama davranışlarına etkisinin incelenmesidir. Çalışmanın örneklemini 5-6 yaş grubu bağımsız anaokuluna devam eden toplam 36 çocuk oluşturmaktadır. Çalışma kontrol grupsuz öntest-sontest deneysel desendedir. Çalışmanın veri toplama aşamasında öntest ve sontest veri toplama aracı olarak Frostig (1961) tarafından geliştirilmiş Frostig Görsel Algı Testi kullanılmıştır. Veri analizi sonucunda montesorri eğitimi, çocukların görsel algılama davranışı alt boyutları olan şekil zemin ayrımı ve mekan ile zemin algılaması puanları lehine, mandala eğitiminin ise çocukların görsel algılama davranışı alt boyutları olan şekil zemin ayrımı ve mekan ilişkilerinin algılanması puanları lehine anlamlı farklılaşma gösterdiği saptanmıştır. Montesorri eğitimi ile mandala eğitiminin çocukların görsel algılama davranışlarına etkisinin karşılaştırılmasında ise görsel algılama davranışı alt boyutu olan mekan ile zemin algılanmasında montesorri eğitimi lehine anlamlı farklılaşma olduğu görülmüştür. The purpose of this researcher is reviewing the effect of montesorri and mandala education provided to preschoolers to visual perception behaviors. The sample of this study comprises of 36 children between the ages of 5 and 6 who go to independent preschools. This study is realized by control without group pre-test – post-test experimental pattern. In data collecting phase of the study, Frostig Visual Perception Test was applied which was developed by Frostig (1961) as a pre-test and post-test data collection instrument. As a result of data analysis, it is determined that the montesorri education is significantly in favor of perception points of figure - ground distinction and space - ground distinction which are the sub-dimensions of children's visual perception behavior; and that the mandala education is significantly in favor of perceiving points of figure – ground distinction and space relations which are the sub-dimensions of children's visual perception behavior. In comparing the effect of montesorri education and mandala education on children's visual perception behaviors, it is observed that there is a significant distinction in favor of montesorri education in perceiving space and ground which are the sub-dimensions of visual perception behavior