26 research outputs found

    Which factors help to determine the long-term response to first-line tyrosine kinase inhibitors in patients with metastatic renal cell carcinoma: A Turkish multi-centre study

    Get PDF
    Many developing countries lack access to recommended first-line treatments for metastatic renal cell carcinoma (mRCC), such as immune checkpoint inhibitors (ICIs) or ICI-tyrosine kinase inhibitor (TKI) combinations. As a result, predictive markers are necessary to identify patients who may benefit from single-agent TKIs for long-term response. This study aims to identify such parameters. This was a multi-centre, retrospective study of patients with mRCC who were undergoing first-line treatment with sunitinib or pazopanib. Patients who had been diagnosed with mRCC and had not experienced disease progression for 36 months or more were deemed to have achieved a long-term response. Predictive clinical and pathological characteristics of patients who did not experience long-term disease progression were investigated. A total of 320 patients from four hospitals were included in the study. The median age of the patients was 60 years (range 20-89 years). According to the International Metastatic Renal Cell Carcinoma Database Consortium (IMDC) risk classification, 109 patients were classified as having favourable risk and 211 were in the intermediate-poor risk group. The median progression-free survival (PFS) and overall survival (OS) for all patients were 12.5 months and 76.4 months, respectively. In the long-term responder’s group, the median PFS was 78.4 months. Among all patients, prior nephrectomy, the Eastern Cooperative Oncology Group (ECOG) Performance Status (PS) <1, and the absence of brain metastasis were predictive factors for long-term response. For patients in the favourable risk group, the lack of brain metastasis was a predictor of long-term response. In the intermediate-poor risk group, prior nephrectomy and ECOG PS <1 were predictive factors for long-term response. Some individuals with mRCC may experience a durable response to TKIs. The likelihood of a long-term response can be determined by factors such as nephrectomy, ECOG PS < 1, and the absence of brain metastases

    A competition period evaluation in the long jump events in terms of seasonal Variables: Creating prediction models: Uzun atlama branşında bir yarışma periyodunun sezon değişkenleri yönüyle değerlendirilmesi: Performans tahmin modellerinin oluşturulması

    Get PDF
    Aim: The purpose of training planning in performance sports is to achieve the desired performance in the target competition. Maintaining the desired performance in the major competition is the main subject of periodization. But at this point, the prediction of the season best, which will serve as a showcase for preparations, is a question as old as the history of training science for coaches. The aim of the study is to examine the variables in the competition period of female and male athletes participated in the top 100 places in the 2018 world lists in the long jump event, to compare by gender, and to create prediction models for the season best and season average performances (SPA) according to the average of first two performances (AF2P). Methods: Ages, total number of days in a season, the number of days between the competitions, total competitions, the number of competitions in which the season's best (SB) performance was achieved, the ratio of the SB to the total number of competitions, the percentages of the first, end, and average scores were analysed. Statistical comparison of female and male athletes was carried out using Independent Samples t-Test. To express the relationships between parameters Pearson correlation coefficients (r) were used. Besides, polynomial regression analysis was used. Finally, the quadratic equations were used to predict SB performance and SPA according to the AF2P. Findings: SB competition, season initial, AF2P, SB, SPA and season-end variables were found to be statistically different between genders. Season initial and SB showed significant relationships for both genders (women; r=0.68; p&lt;0.001; men; r=0.51; p&lt;0.001). AF2P explained 54% of the SB performance for women and 48% for men. Conclusion: The prediction model found in the current study to predict SB performance was applied to the male and female athletes from 2019 season. Models predicted the actual performance with an average of 1.15%. Depending on the close estimation of the actual SB performance of the models; It is thought that the prediction models will enable the trainers to predict the performance of their athletes in target competitions at the beginning of the season.   Özet Amaç: Performans sporlarında antrenman planlamasının amacı hedef yarışmada istenilen performansı yakalamaktır. İstenen performansın da majör yarışmada gerçekleştirilmesi periyodizasyonun ana konusudur. Fakat bu noktada hazırlıkların vitrini niteliğinde olacak sezonun en iyi derecesinin gerçekleşeceği öngörüsü antrenörler için antrenman bilim tarihi kadar eski bir sorudur. Çalışmanın amacı, uzun atlama branşında 2018 dünya listelerinde ilk yüz sırada yer alan kadın ve erkek sporcuların yarışma periyodundaki değişkenleri incelemek, cinsiyetlere göre karşılaştırmak, ilk iki performans ortalamasına göre sezonun en iyi ve ortalama performansları için tahmin modelleri oluşturmaktır. Metot: Çalışmada sporcuların yarışma verileri [yaş, bir sezondaki toplam gün sayısı (SGS), bir sezondaki toplam yarışma sayısı (TYS), sporcunun sezondaki en iyi derecesi (SB), SB performansının gerçekleştiği yarışma (SBY), sporcunun sezonun ilk iki yarışmasındaki performansının ortalaması (İ2PO), sezon en iyi derecesine göre; sezon ortalama (SORT), başlangıç (SBAŞ) ve bitiriş (SBİT) derecelerinin yüzde oranları] incelenmiştir. Parametreler arasındaki ilişkiler için pearson korelasyon (r) istatistiği, ilişkilerin belirleme katsayılarının (r2) bulunmasında polinom regresyonu, cinsiyete göre İ2PO’dan SB ve sezon ortalama performanslarının tahmin modellerinde karesel regresyon modeli kullanılmıştır. Bulgular: SBY, başlangıç, İ2PO, SB, SORT ve SBİT değişkenleri cinsiyetler arasında istatistiksel olarak farklı bulunmuştur. SBAŞ değerleriyle SB performansı arasında iki cinsiyet için anlamlı ilişkiler bulunmuştur (kadınlar; r=0,68; p&lt;0,001; erkekler, r=0,51; p&lt;0,001). İ2PO; kadınlarda SB performansının %54’ünü, erkeklerde; %48’ini açıklayabilmektedir. Sonuç: Çalışmada bulunan İ2PO’na göre SB tahmin modeli, 2019 yılında dünya listelerinde yer alan erkek ve kadın sporculara uygulandığında, modelin SB performansını ortalama %1,15 farkla tahmin ettiği görülmüştür. Modellerin gerçek SB performansını yakın tahmin edebilmesine bağlı olarak; tahmin modellerinin antrenörlerin sezon başında sporcularının hedef yarışmalardaki performanslarını öngörebilmelerine olanak sağlayacağı düşünülmektedir

    A NORMATIVE STUDY OF SOME PHYSICAL AND PHYSIOLOGICAL PARAMETERS FOR 13-17 AGE GROUP ATHLETES AND WRESTLERS

    No full text
    Sporda yeteneğin seçilmesi ve yönlendirilmesi aşamalarında verim düzeylerinin objektif kriterlerle belirlenmesi, kullanılacak ölçütlerdeki normları gerekli kılar. Bu amaçla yaptığımız 13-17 yaş grubundaki, Türkiye genelinde 39 farklı ilde spor yapan, erkek atletizm (n=270) ve güreş (n=470) branşlarındaki sporcuların, belirlenmiş ölçütlerdeki normatif çalışması Ekim 2009 ve Mart 2010 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırma grubundaki sporcuların boy uzunluğu, vücut ağırlığı, vücut kitle indeksi, durarak uzun atlama, 30 m. sürat koşusu, 20 m. mekik koşusu, maksimal oksijen kapasitesi, squat sıçrama, aktif sıçrama, anaerobik güç, sağ ve sol el kavrama kuvveti, sağlık topu atma, 30 sn. mekik, vücut yağ yüzdesi, endomorfi, mezomorfi ve ektomorfi parametreleri için ölçümler yapılmış, atletizm ve güreş branşlarında belirlenen yaş kategorileri için normlar oluşturulmuştur. Ayrıca branşlar hem bir birleriyle hem de kendi içinde karşılaştırılmış, benzerlik ve farklılıklar ortaya konmuştur. Sporcuların yaşlarına paralel olarak parametre değerlerinin arttığı, atletlerin boy uzunluk değerlerinin güreşçilere göre daha yüksek bir ivme kazandığı belirlenmiştir. Aerobik dayanıklılığın, sporcuların yağ oranlarındaki artışa bağlı olarak azaldığı, ayrıca sıçramaya bağlı anaerobik güç yetisinin, sağlık topu atma yetisi ile yakından ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırma atletizm ve güreş branşlarındaki Türk sporcularına normlara dayalı, görecelilikten uzak olarak seçilme, eğitilme ve yönlendirilme hakkını tanıyacaktır.In the stages of selecting and directing talent in sports, determing yield levels with objective criteria requires the use of norms. The normative studies we did for this purpose according to the 13-17 age group male athlets, as there were for track&field (n=270) and for wrestling (n=470) throughout 39 different cities in Turkey were made between October 2009 and March 2010. For the athletes in this research group, measurements were made in height, weight, BMI, standing long jump, 30 m. sprint, 20 m. shuttle run, VO2max, squat jump, CMJ, anaerobic power, right and left hand grip strength, medicine ball throw, 30 sec. sit-ups, body fat percent, somatotype parameters; also norms were created for the age categories, which were specified for the track&field and wrestling branches. In addition branches were compared with each other and also in itselfs, so there similarities and differences have revealed. In parallel to the age of athletes their parameter values increased, it was determined that compared to the wrestlers the height values of the track&field athletes had a higher accereleration. It was founded that the aerobic endurance decrease depends on the increase of the fat rate; further the anaerobic power ability was closely related to medicine ball throwing. This research will give Turkish sportsmen in track&field and wrestling branches the right to be selected, developed and directed according to norms

    Olimpik Branş Antrenörlerinin Beslembe Tutumlarının Araştırılması ( Ankara İl Örneği )

    No full text
    Tez (Yüksek Lisans) -- Kırıkkale Üniversitesi48119

    Investigation of nutrition attitues of olympic branch trainers

    No full text
    YÖK Tez ID: 115325ÖZET Bu araştırma olimpik branş antrenörlerinin, sporcu beslenmesi tutumları hakkındaki bilgilerini, bunları etkileyen faktörlerini, branşlar arası tutum farklılıklarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma grubunu oluşturan olimpik branş antrenörlerine toplam 53 maddeden oluşan anket uygulanmıştır. Anketin ilk 10 madde kişisel bilgiler, diğer 43 madde ise sporcu beslenmesi hakkındaki bilgi, alışkanlık ve tutumları belirleyici içerikten oluşmaktadır. Araştırma grubunun yaş ortalaması 35,6 ± 8,4, antrenörlük yaptığı yıl ortalaması da 9,0 ± 6,2 yıl olarak belirlenirken, eğitim seviyelerine bakıldığında çoğunluğun beden eğitimi veren akademi, bölüm veya yüksekokul (%49,1) mezunu olduğu tespit edilmiştir. Antrenörlük düzeyleri III. Kademe (%41,6) olarak yoğunlaşırken, araştırma grubunun %39,3'ü milli takım düzeyinde sporcu çalıştıran antrenörlerden oluşmaktadır. Sporcu beslenmesi konusundaki bilgi kaynaklarının ağırlıkla antrenör kursları olduğu belirlenen araştırma grubunun, "sporcu beslenmesi hakkındaki kitaplar" ve "eğitim alınan okul" bilgi kaynaklarında izlenen sırayı oluşturmaktadır. Sporcu beslenmesi konusunda yayınlanan bilimsel makalelerin, verilen seminerlerin, beslenme ve diyet uzmanlarının beslenme bilgilerinde kaynak olarak gösterilmesi oldukça azdır. Radyo, televizyon ve internetin kaynak olarak gösterilmesi en az tercih edilen seçenek olmuştur. Bireysel (%50,3) ve takım sporları (%49,7) antrenörlerinin homojen olarak gözlendiği araştırma grubunun % 19,7'si bayan antrenörlerden oluşmaktadır.Araştırma grubunun, cinsiyetlere göre tutumları arasında anlamlı bir farklılık gözlenmiştir. Cinsiyetlere göre ayrılmış araştırma grubunun, beslenme tutumlarına verdikleri cevaplar birbirinden farklıdır. Bireysel ve takım sporlarına göre araştırma grubunu oluşturan olimpik branş antrenörlerinin, genel beslenme tutumlarında anlamlı bir farklılık gözlenmezken; ayrı ayrı branşlar incelendiğinde "hentbol ve taekwondo" ile "hentbol ve cimnastik" antrenörlerinin beslenme tutumları arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Eğitim seviyelerine göre beslenme tutumları incelenen antrenörlerin, beden eğitimi veren yüksekokul/akademi/bölüm mezunu olanlar ile yüksekokul mezunu olan antrenörler arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Antrenörlük seviyelerine göre beslenme tutumlarına bakılan araştırma grubunda, "III. Kademe ile I. Kademe" ve "III. Kademe ile II. Kademe" seviyesindeki antrenörler arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Çalıştırdıkları sporcu seviyeleri göz önüne alınarak ayrılan antrenörler arasında, milli sporcusu olan antrenörler ile milli sporcusu olmayan antrenörlerin beslenme tutumlarının birbirinden farklı olduğu da araştırma bulgularında yer almaktadır. Araştırma grubunun sporcu beslenmesi hakkındaki tutumlarında, antrenörlük yılları ve yaşlarının belirleyici bir faktör olmadığı sonucuna da ulaşılmıştır. Yapılan bu araştırmanın sonunda ; olimpik branş antrenörlerinin sporcu beslenmesi konusundaki tutumları hakkında bazı öneriler sunulmuştur. IIABSTRACT The purpose of this investigation, is to designate the Olympic branch trainers knowledge about the athlets nourishment attitude the influencing factors and the different behaviours of the branches. The Investigation group formed out of the Olympic branch trainers, were applied a public survery with total 53 items.First 10 items were personal informations, the other 43 items contens the knowledgment of the athlets nourishment, habit and attitude. The Investigation group has an age average of 35,6 ± 8,4, the average of the years in which he/she has been active trainers were designated as 9,0 ± 6,2 years. Taken a look at the educational level it is fixed that the majority are graduated from physical training academic departments or high schools (% 49.1). While the training level become dense at the III. grade (% 41.6), %39.3 of the investigationed group are formed by the trainers who operate with athlets at national team level. Further it shows that the knowledge sources of the subjects "athlets nourishment" is mostly taken from series of lessons for trainers, and than are followed from "books about athlets nourishment" and from there "educating school". There are not so much publicated scientific articles found, wich are showing that seminars, noutrishing experts are used as sources. Also radio, tv and internet is used amount. In individual (% 50.3) and team sports (% 49.7) in which trainers are homogenous demonstrated that % 19.7 of the invastigated group were female trainers. HIThere is a significant difference between the nourishment attitude of the two sexes of the investigation group. The given answers are completly different from each other. While there is no difference between the individual and team sports and there nourishment behaviour there is although a significant difference between "handball and taekwondo" and "handball and gymnastics". Further a quite significant difference the level of high school graduated and academical graduated trainers and there nourishing behaviours. Between the "III. rank and I. rank" and "III. rank and the II." as there trainers level, it is a significant difference. Regarding the athletes which are trained it is a difference designated between the trainers who trains national athletes and not national athletes. It is attented that the age and the year of training makes no difference for the nourishment behaviour. At the end of this investigation there are offered some suggestions for the Olympic branch trainers concering the topic of nourishment. I

    MİLLİ ATLETLERDE D VİTAMİNİ DÜZEYLERİ, ANTROPOMETRİKÖZELLİKLER VE BAZI BİYOKİMYASAL PARAMETRELERİNDEĞERLENDİRİLMESİ

    No full text
    Bu çalışmanın amacı, atletizm ulusal takımının çeşitli branşlarında yarışan sporcularda plazma 25-hidroksi D [25(OH)D] du?zeyleri, antropometrik ve biyokimyasal parametreleri arasında bir ilişki olup olmadıg?ını deg?erlendirmektir. Çalışmaya 19 kadın (18,63±3,06 yıl) ve 29 erkek (18,90±2,69 yıl) olmak u?zere toplam 48 sporcu katılmıştır. Vu?cut yag?? oranının tayini için kaliper yardımıyla deri kıvrım kalınlıg?ı o?lçu?lmu?ş ve JacksonPollock 7 yo?ntemi ile hesaplanmıştır. Biyokimyasal deg?erlendirme için plazma 25(OH)D, testosteron, insu?lin, kortizol, TSH, tiroksin, glukoz, total kolesterol, HDL, LDL ve trigliserid du?zeyleri o?lçu?lmu?ştu?r. Tu?m veriler SPSS18.0. programı ile analiz edilmiş ve p deg?eri <0,05 olarak kabul edilmiştir. Araştırmamızın sonuçlarına go?re ortalama 25(OH)D du?zeyi erkek sporcularda 28,37±9,39 ng/ml, kadın sporcularda ise 22,58±8,03 ng/ml olup her iki cinsiyet için de yetersizlik saptanmıştır. Erkek sporcuların vu?cut yag? oranı %4,42±1,00, kadın sporcuların vu?cut yag? oranı ise %13,73±3,17 olup 25(OH)D du?zeyi ile vu?cut yag? oranı ve yag?sız vu?cut ag?ırlıg?ı arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Plazma 25(OH)D du?zeyinin kan lipidleriyle ilişkisine bakıldıg?ında, kadın sporcularda total kolesterol du?zeyi (p=0,012) ve LDL du?zeyi (p=0,013) ile negatif korelasyon go?stermiştir. Erkeklerde plazma 25(OH)D du?zeyi ile TSH du?zeyi ile pozitif korelasyon tespit edilmiştir (p=0,049). Çalışmamızın sonuçları, ulusal takım du?zeyinde yarışan sporcularda D vitamini yetersizlig?i oldug?unu ortaya koymuştur. Ayrıca, 25(OH)D du?zeyleri ile plazma lipidleri ve bazı hormonlar arasında ilişkinin go?zlenmesi D vitamininin enerji metabolizması u?zerinde o?nemli etkilerinin olabileceg?i go?ru?şu?nu? desteklemektedir

    Physiological Health Outcomes of Green Exercise: A Systematic Study

    No full text
    This study aims to examine the physiological effects of green exercise. Generally, human and environment interaction studies take into account the extremes of the environment on people or how people affect the environment. It is known that exercise positively affects physiological health. This systematic study addresses declining levels of exercise in today\u27s world societies and how the environment can help facilitate exercise. It also addresses the physiological health benefits that occur when exercising outdoors. Activities in many green environments including forests, seaside, rural areas, parks, green areas, and even gardens, benefit human health. The focus of this systematic study is to examine the literature in relation to the physiological changes that occur as a result of participating in green exercise. Accordingly, English- language articles published in PubMed, Web of Science, Google Scholar, and Sports DISCUS databases that were published between 2015 and 2022 were investigated. In total, 645 articles were studied. 12 of the articles reviewed by experts have been evaluated for use in the study. Studies show that green exercise improves physiological health, prevents diseases at the biochemical level, has a positive effect on rehabilitation programs, and even reduces health care costs. As a result, it is thought that exercising in green areas and outdoors will benefit, especially to overcome the health problems faced by developed countries. In addition, outdoor or nature should not be considered as a playground for people who are just doing extreme sports and looking for excitement, it is very important to distribute it to the whole community in order to improve health

    OLIVE LEAF POLYPHENOLS LOADED MUCOADHESIVE ORAL FILMS

    No full text
    Among drug delivery systems, mouth dissolving films (MDFs) are a form of drug administration with many advantages. Some problems could be experienced, primarily in pediatric and geriatric patients with conventional drug delivery methods as swallowing. It is of great convenience to dispensing the drug with a film dispersed in the mouth in such cases. In this study, for the preparation of films, the solvent casting method was preferred. The effect of biopolymer ratio and loaded olive leaf extract on the film properties were investigated with the central composite experimental design. Characterization studies of the prepared films were done with AFM, SEM, and FTIR analysis. Based on the characterization studies, the four best formulations were chosen, and further investigations were focused on these formulations. Formulation 8 was chosen as the optimum formulation among 17 formulations due to its better film properties as flexibility and homogeneity, lower disintegration time 200s, and a higher antioxidant capacity 3.21 mM TEAC/g MDF. The obtained data revealed that it is possible to deliver olive leaf polyphenols with the prepared mouth dissolving films
    corecore