157 research outputs found
May the decision making of anaesthesia choice be directed
Anestezi yöntem seçimine etki eden faktörleri, bilgilendirmenin önemini ve anestezi yöntemleri hakkında bilgilendirmenin karar vermeyi ne ölçüde etkilediğini göstermek amacıyla planladığımız çalışma 26.11.2008-26.05.2009 tarihleri arasında 18- 80 yaş arası elektif, rejyonal anestezi de alabilecek, 358 hastada gerçekleştirildi. Hastaların demografik verileri kaydedildi. Hastaların anestezi tercihleri sorgulanarak T1 olarak kaydedildi. Tercihlerini etkileyebilecek, bu konudaki bilgi ve deneyimlerini değerlendiren evet-hayır şeklinde cevaplandıracakları 9 soruluk anket verildi. Her iki gruba da genel ve rejyonal anestezi hakkında hazırladığımız bilgiler okutuldu ve anestezi tercihleri sorgulanarak T2 olarak kaydedildi. Anestezi yöntemleriyle ilgili resimleri içeren görsel materyelle birlikte sözel bilgi verildiktan sonra son olarak anestezi tercihleri sorgulanarak T3 olarak kaydedildi. Hastaların anestezi yöntemleri hakkında bilgileri arttıkça tercihleri genelden rejyonale kaydı [yazılı materyal sonrası (p<0,001) ve görsel materyal sonrası (p=0,008a) ]. Erkekler kadınlara (p=0,023), yaşlılar gençlere (p<0,001) göre daha yüksek oranda rejyonal anesteziyi tercih ettiler. Eğitim, gelir düzeyi ve operasyon çeşidinin anestezi yöntem seçimini etkilemediğini gözlemledik. Hastaların ilk tercihlerine anestezi yöntemleri hakkında kendi bilgileri dışında (p=0,184), kendilerinin ve yakınlarının önceki anestezi deneyimleri, tercih ettikleri anestezi yöntemi hakkında yakınlarından iyi veya kötü yönde duyumlar, cerrahın bilgilendirmesi, anestezistin, cerrahın tavsiyesi ve operasyon sırasında uyanık olmak istemelerinin etkili olduğunu tespit ettik (p<0,001). Bunlar içerisinde uyanık olmak, kendi ve yakınlarının deneyimleri anestezi tercihine en çok etki eden faktörler olarak saptadık. Anestezi yöntem seçimi konusunda hastaların eğitilmesinin rejyonal anestezi kullanımını arttıracağı, hastaların cerrahların tavsiyelerinden etkilendiği gözönüne alındığında, cerrahların eğitiminin gerekli olduğu düşüncesindeyiz. Hastaların öncelik verdiği konularla sonuçlarını bilmek anestezi uzmanına yardımcı olacağını ve hastaların anestezi yöntemi hakkındaki karara katılmalarının hizmetin kalitesini arttıracağı kanısındayız.This study which is planned to show how the factors that effect anaesthesia method choice, the importance of giving information and information about the anaesthetic methods effect the decision making is done at 358 patients, age between 18-80, who can take elective regional anaesthesia between 26.11.2008-26.05.2009. The demographic data of patients were recerded. The anaesthetic choices of patients were asked and recorded as T1. A 9 questions of questionaire that evaluates the information that can be effect the choices is given to be answered ' Yes- no" informations about regional anaesthesia were readen to both group and the choices are asked and recorded as T2. After verbal information and visual materials that shows the anaesthesia methods; final the choices were recrded as T3. While the knowledge of patients about anaesthetic methods increase the choice was usually regional (p<0,001). Men and older patients choice regional anaesthesia more than women (p= 0,023) and younger patients (p< 0,001). Education, type of operation and Money do not effect the choice. We found that the knowledge of patients about the anaesthesia method was effected by their past experiences, what they heard bad or good, about it the surgeons' information, anaesthesiologists and surgeons orders and if they want to be awake during the operation (p< 0,001). Between these; the situation to be awake and the experiences ( that they or their relatives lived) most effected the choice. We think that education of patients about choosing the anaesthetic method will increase to choose regional anaesthesia and the education of surgens is needed. For patients to know the results of the facts that they pay attention helps the anaesthesiologist and improves the quality of work
Sanatçılarla konuşmalar:2:Munis Faik Ozansoy
Taha Toros Arşivi, Dosya No: 69-Faik Ali - Munis Faik Ozanso
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Kültür Münasebetlerimiz ve Bu Konuya Bakış Açımız
[No Abstract Available
Dosdoğru adam
Taha Toros Arşivi, Dosya No: 134-Mehmet Akif Ersoy. Not: Ekteki belge Türk Edebiyatı dergisinin Mehmed Akif Ersoy anıt sayısıdır
Yahya Kemal aydınlığı
Taha Toros Arşivi, Dosya No: 182-Yahya Kemal Beyatlı. Not: Türk Edebiyatı Aylık Fikir ve Kültür Dergisi tarafından çıkarılan Yahya Kemal Anıt Sayısı.İstanbul Kalkınma Ajansı (TR10/14/YEN/0033) İstanbul Development Agency (TR10/14/YEN/0033
Properties of the repairment materials used for restoration of the Fatih Mosque in Prishtine
Kosova’nın Priştina kentinde bulunan
tarihi Fatih Camii, inşa edildiği 15.
yüzyıldan günümüze kadar çeşitli onarımlardan
geçmiştir. Bu onarımlardan
sonuncusu 2008 yılında yapılmıştır. Kısa
bir süre sonra iç ve dış cephe onarımlarında
kullanılan imitasyon ve sıva kaplama
malzemelerinde, kalem işi ve bezemelerde
çeşitli problemlerin ortaya çıkması
sorunun nemden kaynaklandığını
düşündürmektedir. Yapılan yerinde incelemeler
neticesinde, onarım sırasında
uygun malzemelerin kullanılmadığı ve
doğru uygulamaların yapılmadığı görüşüne
varılmıştır. Bu çalışmada, caminin
iç ve dış yüzeylerinde uygulanmış olan
onarım malzemelerini bilimsel yöntemler
kullanarak karakterize etmek amacı ile,
kimyasal, fiziksel, petrografi ve XRD analizleri
yapılarak elde edilen sonuçların
genel değerlendirmesi verilmiştir.Fatih Mosque which is located in Prishtina,
Kosovo, had various restorations
from 15th century to this day. The last
one of these restorations was made in
2008. After a short time, the problems
emerged with imitation and plaster materials
applied on interior and exterior
surfaces, hand-carvings and ornaments
make us think the problems are due to
moisture. As a result of in-situ examinations,
it is concluded that the restoration
materials and their applications were
not appropriate. In this study, chemical,
physical, petrographical and XRD
analyses were evaluated to characterization
of the restoration materials which
had been applied on interior and exterior
surfaces of the mosque with scientific
methods
Evaluation of premature newborn with patent ductus arteriosus
Prematüre bebeklerde, önemli soldan sağa şanta neden olan patent duktus arteriozus (PDA), artmış neonatal morbidite ve mortalite ile ilişkilidir. Bu çalışmada, hastanemiz yenidoğan yoğun bakım ünitesinde
izlenen ve PDA tanısı alan prematüre bebekler özellikle PDA boyutunun prognoza etkisi açısından geriye dönük
olarak değerlendirildi.
GEREÇ ve YÖNTEM: 2005-2009 yılları arasında Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Yenidoğan
Yoğun Bakım Ünitesi'nde toplam 407 prematüre bebek izlendi ve 33 bebekte hemodinamik olarak anlamlı PDA
saptandı. PDA tanısı alan bebeklerin demografik verileri, klinik bulguları, tedaviye yanıtları ve gözlenen
komplikasyonlar incelendi.
BULGULAR: Ortalama gebelik yaşı 30,1±2,8 hafta ve ortalama doğum ağırlığı 1602±553 g idi. Prematüre
bebeklerde semptomatik PDA %8,1 sıklıkta saptandı. Olguların %27'sinde PDA spontan kapandı (hepsinde PDA
2,5 mm'nin altındaydı). 24 bebeğe ibuprofen(19 intravenöz, 5 per oral) verildi, 13' ünde (%54) kapanma gözlendi.
Cerrahi ligasyon, semptomatik PDA'lı olguların %12'sinde gerekti. PDA <2,5 mm olanlarda ligasyon gerekmedi,
PDA ≥2,5 mm olanların %24'üne ligasyon uygulandı. Ligasyon yapılan bir olguda şilotoraks ve bir olguda da
lokal enfeksiyon gözlendi.
SONUÇ: Bu çalışmada PDA tanısı alan prematüre bebeklerin klinik izlemlerine etki eden faktörler incelenmiştir.
PDA çapı <2,5 mm olanlarda prognozun daha iyi olduğu gözlenmiştir.OBJECTIVE: Patent ductus arteriosus (PDA) with significant left to right shunt is related to increased neonatal
morbidity and mortality in premature babies. In this retrospective study, premature newborns with PDA followed
in our unit were evaluated especially with regard to effect of PDA diameter on the outcome.
MATERIALS and METHODS: Premature babies (n=407; gestational age <37 weeks) followed in Adnan
Menderes University Faculty of Medicine NICU between years 2005-2009 were included in the study. Thirtythree
of them with haemodynamically significant (hs) PDA were determined. Demographic data, clinical
features, respond to therapy and complications were investigated.
RESULTS: Mean gestational age was 30.1±2.8 weeks and mean birth weight was 1602±553 g. Symptomatic
PDA incidence among premature babies was 8.1%. Spontaneous closure was observed in 27% of the cases (all
had ductus diameter of <2.5 mm). Twenty-four babies were given ibuprofen (19 intravenously, 5 per oral), closure
was obtained in 13 cases. Success rate of ibuprofen therapy was 54%. Surgical ligation was needed in 12% of the
cases. None of the cases with <2.5 mm PDA required surgery, whereas surgical ligation was performed in 24% of
cases with ≥2.5 mm PDA. Local infection in one case and chylothorax in another case were seen as surgical
complications.
CONCLUSION: Factors affecting the clinical outcome of premature infants suffering from PDA were
investigated in this study. Better prognosis was seen when ductus diameter is <2.5 mm
Knowledge, belief and misconceptions of the parents abaou fever
AMAÇ: Ebeveynlerin acil servise en sık başvuru nedenlerinden biri çocuklardaki ateştir. Ailelerin çoğu ateşi bir belirtiden çok hastalık olarak algılamaktadır. Bu çalışma bir eğitim ve araştırma hastanesi çocuk acil servisine başvuran olguların ebeveynlerine ateşi bir bulgu mu yoksa bir hastalık olarak mı gördükleri ve nasıl yönettiklerini saptama amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Çalışma, 10 Ocak-20 Şubat 2011 tarihleri arasında çocuk acil servise yüksek ateş şikayeti ile başvuran 238 olgunun ebeveynleri ile yapılmıştır. Verilerin toplanmasında yüksek ateşe ilişkin bilgi ve tutumlarının sorgulandığı toplam 28 veri içeren bir anket formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 18.0 paket programı ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre çocukların %86.1'ine hastaneye gelmeden önce ateş düşürücü bir işlem uygulandığı belirlenmiştir. Ailelerin %44.5'i ateşi düşürmenin doğrudan hastalığı da iyileştirmek demek olduğunu, sadece ateşi düşüremediği için hastaneye geldiği, hatta düşürmek için kolonya, alkol ve sirkeli su gibi yöntemleri sıklıkla uyguladıklarını belirtmişlerdir. Ebeveynlerin ateşe ilişkin bilgi düzeyi değerlendirildiğinde anne mesleği, eğitim düzeyi ve yaşı arasında ilişki gözlenmezken, baba yaşı ile bilgi düzeyi arasında ilişki görülmüştür.
SONUÇ: Eğitim seviyesi ve ateşle ilgili bilgi düzeyi arasında bir bağlantı olmadığı, yönetimin hatalı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu konuda kamuoyuna ateşin yararları ve zararları anlatılarak toplumu bilinçlendirmek gerekmektedir
- …