18 research outputs found

    The Kosovo crisis and Turkey (1991-2001)

    Get PDF
    Cataloged from PDF version of article.With the dissolution of Yugoslavia in the post-Cold War period, the disagreement between the Serbs and the Albanians in Kosovo reached a elimax and a erisis emerged in 1999. The eruption of the Kosovo erisis is closely related to the larger Albanian question in the Balkans which started with the establishment of the Albanian state in 1912. Existence of Albanians living dispersed in the Balkans, particularly in Kosovo, Macedonia and Greece has always been problematic for the host states. Whether the Albanians really wished to gather around a single state or not was not questioned by the host states, who always tried to prevent the establishment of a larger Albanian state in the Balkans. 1 The Balkans is a corridor between Turkey and the European continent. Claiming to be a regional power and having historical and cultural bounds with the region, Turkey can not ignore the developmets in the Balkans. Turkey is expected to play an influential role regarding the events of the Balkans.Altunya, EylemPh.D

    Turco-Albanian relations (1923-1997)

    No full text

    İslam Düşüncesinde Metafizik ve Tarih İkileminde Kadın

    No full text
    Modern dönemlerle birlikte kadın varlığına bakışın ve ona dair algının değişmesi ve bunun üzerine kadın haklarıyla ilgili yapılan çalışmalar ile düzenlemeler, kadının kendisin ve toplum içindeki konumunun tekrar tekrar düşünülmesini beraberinde getirdi. Modernizmin ortaya çıkardığı bu tür değişimler, gelişmeler ve bunun yanı sıra ister istemez yüzleşilmesi gereken problemler, İslam düşünürlerinde bir tür İslam’da kadın apolojisinin geliştirilmesine neden oldu. Klasik İslam düşüncesinde kadın varlığı ve kadın hakları, ‘erkeğe nispetle kadın’ ve ‘ya ideal dindar ya da ahlaklı kadın’ profiliyle ilişkilendirilerek anlatılmıştı. Kur’an ve hadisler üzerine bina edilen dini, ahlaki ve felsefi metinlerde, devamlı surette kadının aile içindeki vazifeleri hatırlatılarak onun ideal forma uygun bir şekilde eğitilmesi hedeflenmiştir. Ancak modern dönemlerle birlikte kadın varlığı ve kadın hakları, ‘kadın olarak kadın’ anlayışı temelinden hareketle ifade edildi. Ayrıca kadının erkek gibi bir birey olduğu ilan edilerek o, entelektüel, siyasi, sosyal ve ekonomik ortamlarda eşit düzeyde temsil edilmeye başlandı. Modern dönemde kadın anlayışında meydana gelen dönüşümle birlikte İslam düşüncesinde kadın varlığı ve kadın haklarına dair anlatıların revize edildiğine şahit olundu. Bu yeni dönemin İslam’da kadın apolojilerinde, kadın haklarıyla ilgili olarak Kur’an ve Hadislerden referanslar alınmak suretiyle geniş içerikli makro anlatılar oluşturuldu. Modern dönemdeki bu apolojiler, metafiziksel boyutlara taşınmak suretiyle yeni makro anlatılar kurgulandı. Ancak dini metinlerden çıkartıldığı iddia edilen ve apolojik bir söylem tarzıyla kurgulanan dindar kadın profilinin metafiziksel, tarihsel ve dini açıdan sorgulanmasına ihtiyaç hissedilmektedir. Bu çalışmada tarihin her döneminde kadın varlığı ve kadın haklarının ideal profiller bağlamından ele alınmasıyla ortaya çıkan problemler tartışılmaktadır. Yine ideal profillerin hem metafizik kurgulardan ibaret olması hem de kadın varlığının zamansallığını göz ardı etmesinden kaynaklanan sorunlar araştırıldı

    GELENBEVİ’NİN İSAGUCİ ŞERHİ İSİMLİ ESERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME -Delâlet ve Tanım Konuları Bağlamında-

    No full text
    İsmail Gelenbevî (1730-1790) mantık, münazara, matematik, astronomi, tasavvuf ve kelâm alanlarındaki eserleriyle tanınır. Aristoteles (MÖ. öl. 322) mantığının devamı olarak Fârâbî-İbn Sina geleneğine bağlı kalan Gelenbevî, Osmanlıların son döneminde mantık ilminde telif eseri bulunan bir mantıkçıdır. Onun Burhan isimli eseri, Osmanlı ilim dünyasında mantık ilminde yazılan son telif eserler arasında sayılır. Ayrıca onun başka mantık eserleri bulunmakla birlikte Esirüddîn el-Ebherî’nin (öl. 1265) İsagûci isimli eserine yazdığı bir şerhi mevcuttur. İslâm mantık tarihinde dikkate değer bir konuma sahip olan İsagûcî isimli bu risale üzerine çok sayıda şerh ve haşiye bulunmaktadır. Mantık metni olarak İsagûcî’nin diğer ilimlerdeki eserlere göre avantajı, biçimsel bir konuyu açık bir dille anlatmasıdır. Ancak yine de bu biçimsel metnin, her dönemdeki muhataplarının anlama düzeyine uygun hale getirilmesine ihtiyaç hissedilmektedir. İslâm mantıkçıları bu şerhleri, kendi dönemindeki öğrencilerin anlayış düzeyine uygun olarak yazmışlardır. İşte Gelenbevî de İsagûci şerhiyle, döneminin öğrencileri için bu risaledeki anlaşılmayan hususları açıklamayı amaçlamıştır. Her ne kadar 13. yüzyıl sonrasındaki mantık eserlerinde benzer türde içeriklere rast-lansa da Gelenbevî’nin şerhi, kendi dönemine kadar gelen görüş farklılıklarını ele alıp incelemesi açısından dikkat çekmektedir. Eserin girişinde Gelenbevî, hem mantık ilmiyle dilbilgisi ve dînî ilimler arasındaki bağı sıkı bir şekilde kurmakta hem de dînî ilimler öğrencisine mantık öğrenmeden tefsir, kelâm gibi ilimleri tam olarak öğrenmesinin mümkün olmadığını ispatlamaya çalışmaktadır. Ayrıca o, ihtilaflı kelâmî me-seleleri kelâmcıları referans vererek cedelî bir tarzda konuları tartışmaktadır. Böylece o, dînî ilimlerin öğretiminden önce bu ilimler için yöntem olarak mantığın bilinmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İsagûcî şerhinin mukaddimesinde mantık-dînî ilimler ilişkisi tesis edildikten sonra mantık kelimesinin anlamının tahliline ve tanımına geçi-lir. Burada Gelenbevî mantığın tanımlanması konusunda Molla Fenarî’yi takip ederek cihet-i vahde ifadesini kullanarak onun yöntemiyle tanım yapmaktadır. Böylece onun, varlık nazariyesindeki birliği bilgi teorisine de yansıttığı ve yine bu konudaki tasavvufî eğilimini ima ettiği anlaşılmaktadır. Mantık ilmini ilm-i mizan yani ölçü ilmi olarak adlandıran mantıkçı şerhinde, mantığın tatbikî yönünü öne çıkartmaya çalışır. Çünkü mantık, dînî ilimlerin aracıdır ve bu nedenle her türlü delillendirmenin sağlamlığı ve kesinliğinin sağlanması için mantığa büyük bir görev düşmektedir. Bunun için o mantık ilminin kurallarını izah ederken mantıksal açıklamalarla birlikte dilbilimsel olarak da çoğu kelimenin ne anlama geldi-ğini ve bunun gramatik konumunu araştırır. Bu makalede Gelenbevî’nin İsagûci şerhinin mukaddime ve tasavvurât bölümünde yer alan delâlet ve tanım konuları mantıksal ve dilbilimsel bakımdan incelenecektir. Gelenbevî, İslâm mantıkçılarına göre delâletin sözlü yani lafzî olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılmasını ayrıntılı bir şekilde inceler. Bunlardan her birinin tabiî, aklî ve vaz’î olarak üç türü vardır. Mantıkçılar bunlardan lafzî vaz’î olan delâlet biçimiyle ilgilenirler. Lafzî vaz’î delâlet ise İbn Sina’yla birlikte mutabakat, tazammun ve iltizam olarak ele alınır. Gelenbevî her üç delâlet biçimini ayrıntılı olarak anlatır. Bu delâlet biçimleriyle ilgili farklı görüşleri anlatarak ihtilafları çözer. Yine o, tanım konusunda dönemine kadar gelen tüm çatışmaları birer birer tahlil etmekte ve onlara cevap vermektedir. Böylece bir klasik eser olan İsagûcî’yi dînî ilimlerden istifade ederek yeniden kurgulamakta ve ona dînî ilimlerin yönte¬mi denilecek bir yapı kazandırmaya çalışmaktadır. Bu makalede onun bu eseri Molla Fenarî (öl. 1431) ve Davûd el-Karsî (öl. 1756) gibi Osmanlı mantığında etkisi olan mantıkçıların İsagûcî şerhleriyle birlikte değerlendirilecektir. Ayrıca onun bu eseriyle İslâm mantık geleneğindeki yeri, önemi ve katkıları belirlenmeye çalışılacaktır

    Multi-sided Interpretation of Aristotle's Theory of Categories

    No full text
    Aristoteles'in kategoriler kuramı felsefe tarihindeki en tartış- malı konulardan birisidir. Gerek geç Antik Çağ ve Orta Çağ düşü- nürleri gerekse modern ve çağdaş düşünürler bu kuramı farklı açı- lardan yorumlamaktadırlar. Kategoriler kitabı bütün varlığı on kategoride tasnif etmiş olsa da, Aristoteles tarafından kurgulanan bu kategorilerin dilsel, ontolojik veya mantıksal yapıda olup olmadıklarını belirlemek çok kolay değildir. Öyle görünüyor ki bir yorumcunun ilgili metni okuma biçimi bu soruya nasıl cevap verileceğini belirgin hale getirmektedir.Aristotle's theory of categories is one of the most controversial issues in the history of philosophy. Many of the philosophers in Late Antiquity, Middle Ages, Modern and Comtemporary era interpret the theory from different point of view. Although The Categories divides all of being into ten categories, it's not very easy to say whether or not the mentioned categories designed by Aristotle are linguistic, ontological or logical structures. It appears that the way an interpreter reads the text makes clear how he answers that questio
    corecore