Wheat Landraces of Turkey

WOS: 000340857800005Turkey falls within Vavilov's Center of origin and harbors large genetic diversity of several economically important crop species. Wild crop relative, such as wild einkorn, wild emmer, wild barley, wild oats, wild rye and their respective domesticated forms, in addition to a multitude of other crop species, have been cultivated for millennia in several parts of Turkey, but especially in the northern part of the Fertile Crescent. Turkish farmers developed landraces from these crops; however, these landraces and the indigenous knowledge gained over many generations are being lost due to several anthropogenic and other factors. Landraces of wheat and other major and minor crops still play an important role in the livelihood of small scale farmers in Turkey. This paper reviews and contrasts the current status of Turkey's main wheat landraces with their past; and suggests specific strategies for their maintenance

Türkiye’de bitkisel biyoçeşitlilik yönetişimi

Biodiversity is an indispensable source to meet the basic needs of human being, notably food and nutrition. Turkish people traditionally depend on biodiversity and developed many traditions and customs associated with biodiversity. Therefore, its management and conservation is of particular importance for Turkey. Biodiversity is diminishing due to several reasons most of which are human-induced activities. Agricultural areas are shrinking, soil and water resources are rapidly being polluted. In view of the ongoing population growth, it's inevitable to encounter with more serious environmental problems in the near future. The concept of governance is relatively new for Turkey. It is possible to speak of management rather than governance. Due to strong centralisation in issue of conservation and management of biodiversity, state alone played the major role ignoring the participation of stakeholders. Rio conventions can be considered as the starting point for the governance practices. Following the ratification of the Rio conventions, governance concept began to take place and implemented in biodiversity related plans, programs and practices. Despite the implementation of many environmental protection programs in accordance with this understanding, local public segments at large that have traditionally been excluded from governing the sources seem to be sceptical to the new approach. On the other hand non-governmental organizations are playing more active roles today for public awareness activities and participatory resource management. For proper governance of biological sources, support of research activities concerning sustainable use of biodiversity at all levels, together with proper and effective environmental planning are needed.Biyoçeşitlilik, özellikle de gıda ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasında insanoğlunun vazgeçemeyeceği bir kaynaktır. Türkler geleneksel olarak biyoçeşitliliğe bağımlı olup, bununla bağlantılı çok sayıda gelenek ve görenekler geliştirmiştir. Bu nedenle biyoçeşitliliğin yönetimi ve korunması Türkiye için özel bir önem arz etmektedir. Biyoçeşitlilik çoğu insan kaynaklı nedenlerden dolayı giderek azalmaktadır. Tarım yapılan alanlar daralmakta, toprak ve su kaynakları hızla kirletilmektedir. Nüfus artışı dikkate alındığında yakın gelecekte daha ciddi çevre sorunlarıyla karşılaşılması kaçınılmazdır. Yönetişim kavramı Türkiye için oldukça yenidir. Türkiye’de yönetişimden daha çok yönetimden söz etmek daha doğru olur. Biyoçeşitliliğin muhafaza ve yönetimi üzerinde mevcut olan merkeziyetçi yaklaşım nedeniyle devlet, paydaşların katılımını göz ardı ederek tek başına temel rolü oynamaktadır. Rio sözleşmeleri bu bakımdan yönetişim anlayışı için başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Rio sözleşmelerinin onaylanmasının ardından biyoçeşitlilikle ilişkili konularda hazırlanan plan, program ve uygulamalarda yönetişim kavramı dikkate alınmaya başlanmıştır. Birçok çevre koruma programlarının bu anlayışa uygun bir şekilde hazırlanmasına karşın, uzun yıllar boyunca geleneksel bir şekilde doğal kaynakların yönetiminden dışlanmış olan kamu kesimi, yönetişim kavramına hâlâ kuşkulu bir gözle bakmaktadır. Diğer yandan sivil toplum örgütleri günümüzde toplumsal farkındalık yaratma ve katılımcı kaynak yönetimi konularında daha aktif rol oynamaktadır. Biyoçeşitliliğin uygun bir şekilde yönetişimi için, biyoçeşitliliğin sürdürülebilir kullanımına yönelik araştırma çalışmalarının her düzeyde desteklenmesi yanında uygun ve etkin bir çevre planlamasına gerek vardır

Emmer (triticum dicoccon) production and market potential in marginal mountainous areas of Turkey

WOS: 000277423400003Underutilized plant species play a fundamental role in the livelihoods of poor communities living in harsh environments such as mountain areas, although they only have a small share in production and trade. Emmer (Triticum dicoccon) is a typical example of an underutilized species suitable for development in mountain areas; it is important for food security and cultural value and has a very limited market share. This paper investigates the state of the market for emmer in mountainous areas in Turkey, where it is still produced. As is the case for many underutilized species, emmer is disappearing due to low yield compared to modern cereal varieties. Emmer is still grown in Turkey's mountains because of its hardiness and place in local food traditions; however, its competitiveness and persistence may be at risk because of changes in taste and the increased impact of global and regional We examine the role of emmer production on mountain community livelihoods in Turkey and review potential market opportunities that may enhance the competitiveness of this underutilized crop, as happened, for example, in Italy. We surveyed market chain actors in Kastamonu and Sinop provinces in the Black Sea region, where few other crops are profitable because of poor soils. In Sinop province, emmer is less used and not marketed; in Kastamonu province, it is marketed and appreciated in local food traditions. Difficulties in processing, limited marketing, and lack of consumer demand are key factors in the decline of emmer cultivation. Despite emmer's adaptability to poor soils and its low input requirements, lack of market opportunities is a key factor restraining its revival and maintenance. However, there is a new market potential associated with emmer's nutritional and health properties; with growing appreciation by niche consumers, opportunities to maintain this valuable species are emerging

Yerinde (in situ) korunan yabani buğday türleri, eşlik eden bitkiler ve toprak özellikleri arasındaki ilişkiler

Karagöz, Alptekin ( Aksaray, Yazar )A comprehensive knowledge of the ecology and associating plant species of wheat progenitors is important for plant scientists. This study was designed as a case study to focus on the relation between 5 wild relatives of wheat (Aegilops spp. L. and Triticum spp. L.), their associated soil types and environmental and external variables in the Ceylanpınar State Farm of Şanlıurfa Province. The aim of the study was to explain the major physical factors affecting the existence of target species in the area. The following wild wheat species, which are all related with evalution of modern wheat were taken into consideration: Aegilops speltoides Tausch var. speltoides (goat grass), Aegilops speltoides Tausch var. ligustica (Savign.) Fiori (goat grass), Aegilops tauschii Coss. var. meyeri (Griseb. ex Ledeb.) (Tausch's goat grass) , Triticum monococcum L. ssp. aegilopoides (Link) Thell. (einkorn) and Triticum turgidum L. ssp. dicoccoides (Körn. ex Asch.& Graebn.) (emmer). Association was observed between the target species, Poaceae species and herbaceous plants, while no association was noticed with perennial plants. Strong association was observed between rockiness and emmer. Einkorn was associated with slightly stoniness and slight grazing while Ae. speltoides ligustica was related with very stony areas and excessive grazing.Buğdayın atalarının ekolojileri ve bunlara eşlik eden bitki türlerinin etraflıca bilinmesi, bitki bilimiyle uğraşan bilim adamları için önem taşımaktadır. Bu çalışma Şanlıurfa’nın Ceylanpınar Tarım İşletmesinde bulunan 5 yabani buğday (Aegilops spp. L. ve Triticum spp. L.) akrabası ile bunların bulundukları yerlerin toprak tipleri, çevresel ve dış değişkenlerine yoğunlaşmak üzere uygulanan bir vaka çalışması niteliğindedir. Çalışmanın amacı, alanda bulunan hedef türlerin mevcudiyetini etkileyen temel fiziki koşulların ortaya konmasıdır. Modern buğdayların evrimiyle ilişkili olan aşağıdaki beş yabani buğday türü araştırma materyalini oluşturmuştur: Aegilops speltoides Tausch var. speltoides (keçi otu), Aegilops speltoides Tausch var. ligustica (Savign.) Fiori (keçi otu), Aegilops tauschii Coss. var. meyeri (Griseb. ex Ledeb.) (Tausch keçi otu), Triticum monococcum L. ssp. aegilopoides (Link) Thell. (yabani siyez) ve Triticum turgidum L. ssp. dicoccoides (Körn. ex Asch.& Graebn.) (yabani gernik). Hedef türler ile Poaceae familyası türleri ve eşlik eden otsu bitki türleri arasında ilişki bulunurken, çok yıllık bitkilerde benzer bir ilişki gözlenmemiştir. Taşlılıkla yabani gernik arasında kuvvetli bir ilişki bulunmuştur. Yabani siyezde hafif taşlılık ve hafif otlatmayla, Ae. speltoides ligustica türünde de çok taşlılık ve aşırı otlatma ile ilişkili bulunmuştu

Combined effects of salinity and PEG-induced osmotic stress on antioxidant defence system in endemic halophyte Salvia halophila Hedge

The responses to multiple stress factors vary from the individual stress. In this respect the response of halophytes is of special interest. The present study was initiated to determine the combined effects of salinity and polyethylene glycol (PEG)-induced osmotic stresses on the antioxidant defence system of Salvia halophila Hedge (Lamiaceae), an endemic halophyte from Turkey. Seeds were collected from near Tuz Lake in Turkey, germinated on agar plate and grown in MS medium. The seedlings of S.halophila were exposed to salt, PEG, and salt+PEG stress combinations. Chlorophyll, total phenolic, and MDA contents; SOD, APX, CAT, and GR activities in the leaves of S. halophila were analysed. High salinity caused a decrease in chlorophyll content. SOD, APX, and GR activities were increased by PEG-induced osmotic stresses. MDA content was increased in the combined stress treatment. According to our results, the antioxidant defence mechanism of S. halophila was found to be more efficient for the individual salinity and PEG stresses compared to the combined stress conditions. © by PSP

Türk serpantin topraklarında doğal bitkilerce hiper nikel birikimi

Karagöz, Alptekin (Aksaray, Yazar)Natural plants in Turkish serpentine soils were surveyed to determine their Ni accumulation capability. Geographic distribution and diethylene triamine pentaacetic acid (DTPA)-extractable nickel contents of the western Anatolian serpentine soils and their vegetative contents were studied to fi nd the possible relationships between the phytoavailable Ni amount in the soil and the Ni content of potential accumulator plants. Over half of the surface area of Turkey was targeted in the study. Aboveground parts of 413 herbaceous plants and the surface soil (0-15 cm) of 192 serpentine samples were collected. A digital elevation model and ANUSPLIN and ArcGIS 8.1 soft ware packages were employed for generation of climatic surfaces and analysis in preparation of comparative maps. Scientifi cally approved Ni hyperaccumulator plant taxa as well as readily emerging species were tested under greenhouse and climate chamber conditions. Th e varying magnitude of nickel determined in the aboveground parts of the test plants indicated that the resistance or vulnerability and Ni requirements of a plant species were species-specifi c and were more eff ective than the Ni amount in the soil on the uptake of the element. Signifi cant diff erences were found between the amount of DTPAextractable Ni in the soil and the Ni content of hyperaccumulator Brassicaceae plants grown in the same soil bodies. Isatis pinnatiloba, which is endemic to Turkey, was introduced as a nickel hyperaccumulator species. Bottlenecks and drawbacks of phytoremediation techniques for commercial use were discussed.Türk serpantin topraklarındaki doğal bitkiler, Ni biriktirme kapasitelerinin saptanması amacıyla etüt edilmiştir. Batı Anadolu’da serpantin topraklarının coğrafi dağılımı ve DTPA (dietilen triamin pentaasetik asit) ile ekstrakte edilebilir nikel kapsamları, üzerlerindeki bitki varlığıyla birlikte incelenerek, topraktaki bitkilerce alınabilir Ni miktarı ile potansiyel hiper toplayıcı bitkilerde biriken Ni kapsamı arasındaki ilişki ortaya konmaya çalışılmıştır. Araştırma kapsamında, Türkiye yüz ölçümünün yarısından fazlası taranmıştır. Dört yüz on üç adet otsu bitkinin toprak üstü aksamı ile bunların yaşadığı 192 serpantin alanından yüzey toprak örnekleri (0-15 cm) toplanmıştır. Karşılaştırmalı haritaların hazırlanmasında iklim yüzeylerinin ve analizlerinin elde olunabilmesi için, sayısal yükselti modeli (DEM), ANUSPLIN ve ArcGIS 8.1 yazılım paketlerinden yararlanılmıştır. Sera ve iklim odası denemelerinde, bilimsel açıdan kabul görmüş Ni hiper toplayıcı taksonların yanı sıra kolay çıkış yapan türler test edilmiştir. Sonuçlar, bir elementin alımında bitki türünün duyarlılık veya direncinin topraktaki miktarından daha önemli olduğunu göstermiştir. Topraktaki DTPA ile ekstrakte edilebilir Ni miktarı ile o toprakta yetişen bitkinin biriktirdiği Ni miktarı yönünden, hiper toplayıcı Brassicaceae türleri arasında önemli farklar olduğu belirlenmiştir. Türkiye endemiği olan Isatis pinnatiloba’nın, nikel hiper toplayıcısı türler arasına alınması gerektiği belirlenmiştir. Fitoremidasyon tekniklerinin uygulamadaki darboğazları ve sakıncaları tartışılmıştır

From genetic resources to landraces and registered varieties; wheat and bread in Turkey

Karagöz, Alptekin (Aksaray, Yazar)Buğday, buğday ürünleri ve ekmek hem geçmişte hem günümüzde Türk insanının en önemli besin kaynaklarından biri olmuştur. Buğday ve ekmeğin beslenme yanında kültürel, sosyal ve tarih değeri çok büyüktür. Buğday taşıdığı büyük değere bağlı olarak saygı duyulan, kutsal sayılan bir üründür. Buğday sadece Türkiye için değil aynı zamanda dünya insanının beslenmesinde de giderek artan bir öneme sahiptir. Dünyada yetiştirilen tahıllar içinde mısır ve çeltikten sonra en fazla üretilen üründür. 28 yabani buğday taksonuna ev sahipliği yapan Türkiye’de yüzlerce yerel çeşit ve 2016 itibarıyla 198 ekmeklik, 61 makarnalık tescilli çeşit bulunmaktadır. Taşıdığı büyük öneme rağmen son zamanlarda buğdayın obezite, diyabet gibi hastalıkları tetikleyen çok zararlı bir ürün olduğu, yapılan ıslah çalışmaları sonucu insanlarca tüketilmemesi gereken bir genetiği değiştirilmiş organizma olduğu şeklinde görüşler bildirilmektedir. Bu derlemede buğday genetik kaynakları, ülkemizde buğday ıslahının tarihçesi, geçmişten günümüzde geliştirilmiş çeşitler, yerel buğday çeşitlerinin geçmişi ve güncel durumu ile buğday aleyhine yapılan propagandalar karşısında gerçekler anlatılmaktadırWheat, wheat products and bread both past and present have been among the most important food sources for the Turkish people. Besides feeding, bread and other wheat derived products bear high cultural, social and historical value. Due to the great values ascribed, wheat is considered a highly respected sacred entity. Wheat is not only crucial for Turkey but also worldwide with its’ growing importance in the diet of people. Among the cereal crops, wheat is the most grown after maize and rice globally. Turkey hosts 28 wild relative taxa of wheat and hundreds of land races. There are 198 released bread wheat and 61 durum wheat varieties in 2016. Despite the great importance of wheat, recently there has been a continuous prejudices attitude toward genetic structure of wheat in the media against wheat, charging as if it turned into genetically modified organism after undergoing breeding process, and a harmful food source which triggers diseases such as obesity and diabetes. This review summarizes the wheat genetic resources, the history of wheat breeding, past and present improved varieties in Turkey, and the facts against the allegations pointed out with the false advertisements against wheat and bread

Taxonomy, morphology and palynology of Aegilops vavilovii (Zhuk.) Chennav. (Poaceae: Triticeae)

Aegilops vavilovii (Zhuk.) Chennav., a rare species, was collected from Southeast Anatolia, Turkey. During the field studies of the project "Taxonomic revision of Tribe Triticeae in Turkey", Ae. Vavilovii was accidentally recollected from three localities in g¨anliurfa and Mardin provinces in 2007 and 2008, respectively. The main objective of this study is to shed light on the diagnostic characteristics of this rare species including its morphological, palynological and micro morphological features. Moreover, an emended and expanded description, distribution, phenology and ecology of this rare species are also provided. A. vavilovii and A. crassa are naturally found in the Southeastern part of Turkey and they share similar morphological features that caused a confused taxonomy. Pollen grains of A. vavilovii are heteropolar, monoporate and spheroidal (A/B: 1,13) typically as Poaceous. However, it generally, prefers clayish loam soils that are slightly alkaline (pH 7.7) with low organic content (1.54%). Although it is a rare species with very narrow area of distribution, very few samples have been represented in ex situ collections and the species has not been involved in any in situ conservation activities to save its genetic resources in Turkey