63 research outputs found

    Örgülü Kompozit Plaklarda Darbe Deneylerinin İrdelenmesi

    Get PDF
    Konferans Bildirisi -- Teorik ve Uygulamalı Mekanik Türk Milli Komitesi, 2008Conference Paper -- Theoretical and Applied Mechanical Turkish National Committee, 2008Bu çalışmada örgülü cam-elyaf/epoksi kompozit plakların darbe davranışları incelenmiştir. Enerji profili diyagramı, hasarlı numune görüntüleri ve ilgili kuvvet-çökme eğrilerini karşılaştırmak suretiyle, hasarlı numunelerin hasar gelişiminin tespit edilebileceği gösterilmiştir. Örme açısının tabakalı plakların darbe direnci ve hasar mekanizmaları üzerindeki etkisi de araştırılmıştır. Ayrıca, maksimum kuvvet, maksimum çökme ve maksimum temas süresi gibi darbe karakteristiklerinin darbe enerjisi ile değişimleri de sunularak bu karakteristiklerin hasar gelişimi ile arasındaki ilişki kurulmuştur.In this study, impact behavior of woven glass fabric -epoxy composite plates is examined. It is shown that the damage process of individual specimens can be reconstructed from comparing the energy profile diagram, images of damaged specimens and corresponding load-deflection curves. The effect of weave angle on impact resistance and damage mechanisms of laminated plates is also investigated. In addition, variation of the impact characteristics such as maximum force, maximum deflection and maximum contact time versus impact energy is presented. The correlation between those characteristics and damage process is also constructed

    Tabakali Kompozit Plaklarda Eliptik Süreksizlik Bölgesinin Kritik Burkulma Yükü Üzerine Etkisi

    Get PDF
    Konferans Bildirisi -- Teorik ve Uygulamalı Mekanik Türk Milli Komitesi, 2008Conference Paper -- Theoretical and Applied Mechanical Turkish National Committee, 2008Bu çalışmada, tabakalar arasında meydana gelen eliptik süreksizlik bölgesinin (delaminasyon) tabakalı kompozit plakların burkulma davranışları üzerine etkisi deneysel ve nümerik olarak incelenmiştir. Deneysel çalışmalarda kullanılmak üzere, 100x140x2.5 mm boyutlarında ve [(0/90)3]s takviye açısına sahip cam lifi-epoksi kompozit malzemeler üretilmiştir. Delaminasyonun kompozit malzemenin tam ortasında olduğu kabul edilmiştir. Yükleme yönünde ve yükleme yönüne dik olmak üzere iki şekilde delaminasyon tasarlanmış ve dikey delaminasyon için a=30 mm b=75 mm, yatay delaminasyon için ise a=75 mm b=30 mm boyutları seçilmiştir. Burada a yükleme eksenine göre delaminasyonun genişliğini b ise uzunluğunu ifade etmektedir. Üretimi yapılan eliptik delaminasyonlu tabakalı kompozit plaklar, iki kenarı ankastre diğer iki kenarı serbest sınır şartı kullanılarak burkulma deneyine tabi tutulmuşlardır. Nümerik çalışmalarda ise, eliptik delaminasyona sahip üç boyutlu sonlu elemanlar modeli ANSYS 10.0 paket programı vasıtası ile oluşturulmuştur. Nümerik çalışmalarda öncelikle, deneyleri yapılan numunelerin kritik burkulma yükü değerleri sonlu elemanlar yöntemi ile elde edilen kritik burkulma yükü değerleri ile karşılaştırılmış ve sonuçlar arasında iyi bir uyum olduğu tespit edilmiştir. Daha sonra, delaminasyonun kritik burkulma yükü üzerindeki boyutsal etkisini incelemek için sadece sonlu elemanlar yöntemi kullanılmış ve farklı eliptik delaminasyon boyutlarına sahip üç boyutlu sonlu elemanlar modelleri oluşturulmuştur. Bütün bu deneysel ve nümerik çalışmaların sonucunda, kritik burkulma yükünün delaminasyonun artması ile azaldığı, dikey eliptik delaminasyonlarda bu azalmanın daha fazla olduğu tespit edilmiştir.In this study, effect of elliptic delamination occurred among the layers on buckling behavior of laminated composite plates has been investigated experimentally and numerically. For the experimental studies, glass-epoxy composite materials having 100x140x2.5 mm dimensions and [(0/90)3]s fiber orientation have been produced. It has been assumed that the delamination is at just the middle of the composite material. Two delamination types, such as in the parallel and perpendicular to load line, have been planned and then the dimensions have been selected 108 a=30 mm b=75 mm and a=75 mm b=30 mm, for the vertical delamination and the horizontal delamination, respectively. Here, a expresses to width of the delamination and b expresses to height of the delamination according to the load axis. The produced laminated composite plates having elliptic delamination have been subjected to buckling test using two edges clamped and other two edges free boundary conditions. In the numerical studies, three dimensional finite element models having elliptic delamination have been designed with the assistance of ANSYS 10.0 finite element program. Firstly, experimental critical buckling load values of the specimens have been compared with its values obtained with finite element methods and it has been determined that there is a good harmony between experimental and finite element results. Then, the finite element method has been used to investigate the dimensional effect of the delamination on the critical buckling load and three dimensional finite element models having different elliptic delamination dimensions have been constituted. In the end of all of these experimental and numerical studies, it has been established that the critical buckling load decreases when the delamination dimension increases and this decrease is too much for vertical elliptic delaminations

    Evaluation of the efferent system with contralateral suppression in auditory neuropathy spectrum disorder

    Get PDF
    Amaç: İşitsel nöropati spektrum bozukluğunun (ANSD) medial olivokoklear efferent sistem aktivitesi üzerine olan etkilerini anlık uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon (KLS) kullanarak değerlendirmek amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: TEOAE yanıtları 2 gruba ayrılmış 48 kulakta kaydedildi. İşitsel nöropati grubundan 24 kulağı (ortalama 51,2 ay), kontrol grubu ise 24 kulağı (ortalama 55,9 ay) araştırmaya dahil edildi. Her iki grubun TEOAE ölçümleri karşı kulakta gürültülü (geniş band gürültü, 60 dB SPL şiddetinde) ve gürültüsüz olarak kaydedildi. Bulgular: ANSD ve kontrol grupları arasında kontralateral supresyon değerleri karşılaştırıldığında, istatistiksel olarak anlamlı fark gözlendi. KLS sonrası kontrol grubunun değerleri, öncekinden istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü. ANSD grubunun KLS öncesi ve sonrası TEOAE sinyal-gürültü oranları (SNR) karşılaştırıldığında, ölçülen frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi. Sonuç: ANSD olgularında KLS uygulandığında anlamlı bir supresyon gözlenmemektedir. Kontrol grubunda KLS uygulandığında ise istatistiksel olarak da anlamlı supresyon görülmektedir. İşitsel nöropatili olgularda supresyon gözlenmemesi, efferent sistemin işlevsel olmamasından kaynaklanabileceği gibi hem afferent hem de efferent sistemin işlevselliğini yitirmesine bağlı olabilir. KLS, işitsel nöropatinin tanısında kullanılabilecek bir test bataryası olarak değerlendirilebilir. Ancak, işitsel nöropati tanısında kullanımına ilişkin daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Objective: It was aimed to examine the effects of Auditory Neurophaty Spectrum Disorder (ANSD) on medial olivocochlear efferent system activity by using Transient Evoked Otoacoustic Emission (TEOAE) and Contralateral Suppression (CLS). Material and Methods: TEOAEs were recorded in a total of 48 ears, divided into two groups. Twenty-four ears of the ANSD group (mean 51.2 months) and 24 ears of the control group (mean 55.9 months) were included in the study. TEOAE measuremens of both groups were recorded with (broadband noise, 60 dB SPL) and without noise in the contralateral ear. Results: When the contraateral supression values were compared between the ANSD and control groups, statistically significant difference was observed. The values of the control group after CLS were statistically significantly lower than before. When the TEOAE signal-to-noise ratios (SNR) of the ANSD group before and after KLS were compared, no statistically significant difference was observed in the measured frequencies. Conclusion: No significant suppression effect was found when CLS is performed to patients with ANSD. The absence of suppression in the ANSD grup may be due to the non-functionality of the efferent system as well as the loss of functionality of both afferent and efferent system. CLS can be considered as a test battery that may be used in the diagnosis of auditory neuropathy. However, there is need further research on its use in the diagnosis for auditory neuropathy

    Laboratuvardan Kliniğe Transplantasyon Pratiği

    Get PDF
    Transplantasyon; Temel Tıbbi Bilimler, Moleküler Tıp, Genetik ve İmmünolojiden klinik uygulamalardan destek alan multidisipliner bir tıp dalıdır. Temel bilimlerdeki başarılı çalışmaların kliniğe uygulanması, klinikte karşılaşılan sorunların da, oluşturulan deneysel hayvan modellerinde irdelenmesi, elde edilen bilgilerin klinik uygulamalara aktarılması; diğer deyişle tecrübelerin “Translational” özellikli olması günümüz transplantasyon çalışmalarında bir gerekliliktir. İmmün sistemin bileşenlerinin ve reaksiyonlarının iyi bilinmesi, hücreler arası ilişkilerde greftin reddi ya da kabul edilmesinin şartlarını doğru anlamak ve uygun laboratuvar yöntemleri ile klinik durumun aydınlatılması transplantasyonda stratejik önemdedir. Bu nedenle, klinik transplantasyon çalışmaları yapanlar temel bilimler bilgileri ile de donanımlı olmalıdırlar. Multidisipliner bir dal olma bilinci ile yapılan klinik transplantasyon çalışmalarında başarı yakalanmaktadır. Laboratuvardan Kliniğe Transplantasyon kitabımızda tüm yönleri ile transplantasyonun organizmaya etkileri ve bunların klinik sonuçlarını, çalışmalarımızın ışığında sunmayı ve tartışmayı hedefledik. Editör: Prof.Dr. Mesut İzzet TİTİZ Yardımcı Editör: Doç.Dr. Pınar AT

    Baryum oksit ve lantanyum oksit katkılı kübik zirkonya seramikte mikroyapı, mekanik özellikler ve iyonik iletkenliğin incelenmesi

    No full text
    ÖZETBARYUM OKSİT VE LANTANYUM OKSİT KATKILI KÜBİK ZİRKONYA SERAMİKTE MİKROYAPI, MEKANİK ÖZELLİKLER VE İYONİK İLETKENLİĞİN İNCELENMESİ Bu çalışmada; BaO ve La2O3 katkılarının kübik zirkonyanın (8YSZ) faz dengesi, mikroyapı, oda sıcaklığı mekaniksel özellikler ve elektriksel iletkenliğe etkisini belirlemek için % 8 mol yitria ile kararlı hale getirilmiş kübik zirkonya ve ağırlıkça % 15’e kadar BaO ve La2O3 tozları kullanıldı. Kolloidal işlem tozların birbiri içerisinde uniform bir şekilde dağıtılması ve homojen bir mikroyapının oluşturulması amacı ile tercih edildi. Katkısız ve ağırlıkça %15 oranına kadar BaO ve La2O3 katkılı 8YSZ numuneleri basınçsız olarak 1550 oC’de 1 saat süre ile sinterlendi. X ışını kırınım sonuçları; 8YSZ’nin %1 BaO ilavesiyle ortalama kafes parametresinin 5.146 Å’dan 5.158 Å’a kadar arttığı ve % 1 ile 5 arasında kafes parametresinde bir değişme olmadığını göstermiştir. 8YSZ matriks içerisinde daha büyük iyonik yarıçaplı BaO’in çözünmesi kafes parametresinde bir artışa sebep olmuştur. Ayrıca X ışını kırınım sonuçları, 8YSZ’nin içerisinde çözünemeyen BaO’in yüksek sinterleme sıcaklığında ZrO2 ile reaksiyona girerek BaZrO3 ikinci fazının oluştuğunu göstermiştir. La2O3 katkılı 8YSZ numunelerin X ışını kırınım sonuçları ise La2O3 katkı oranının artışı ile birlikte 8YSZ’nin kafes parametresinin 5.146 Å’dan 5.181 Å’a kadar değişmiştir. Kafes parametresindeki bu artışa, ZrO2 ve La2O3 atomlar arasındaki iyonik yarıçaplardaki farklılık sebep olmuştur. 8YSZ matriks içerisinde ağırlıkça %5 oranına kadar La2O3’in çözündüğünü göstermiştir. 8YSZ matriks içerisinde çözünemeyen La2O3’in ZrO2 ile reaksiyona girdiği ve piroklorik La2Zr2O7 bileşiğini oluşturduğu gözlenmiştir. BaO katkılı 8YSZ numunelerinin tane boyutu ölçüm sonuçları, kübik zirkonyaya yapılan BaO katkısı ve katkı oranının artışı ile 8YSZ’nin tane boyutunda bir azalma göstermiştir. Tane boyutunda meydana gelen azalmaya BaO’in kübik zirkonya içerisindeki sınırlı çözünürlükten kaynaklanmıştır. 8YSZ matrikste çözünemeyen BaO, 8YSZ’nin tane sınırlarında ikinci faz olarak çökelmiş ve pinning effect yaparak zirkonyanın tane sınırı hareketini sınırlandırmıştır. La2O3 katkılı 8YSZ numunelerinde ise ağırlıkça %1 La2O3 katkısı 8YSZ’nin tane büyümesini teşvik etmiştir. Ağırlıkça %1 La2O3 ilave oranından sonra 8YSZ’nin tane boyutunda bir azalma meydana gelmiştir. Tane boyutunda meydana gelen azalma zirkonyanın tane sınırlarında bulunan La2Zr2O7 ikincil fazın çözelti çekmesini meydana getirmesi ve tane sınırlarının hareketinin kısıtlanmasından kaynaklanmıştır. Kırılma toklukları Vickers çentik yöntemi ile her bir numuneye 2 kg yük 15 sn uygulanarak ölçüldü. Kırılma tokluk test sonuçları, BaO katkısı ile 8YSZ’nin kırılma tokluğu 1.64 MPa.m1/2’dan 2.08 MPa.m1/2’a çıkmıştır. Kırılma tokluğundaki bu artış; BaO katkısı ile 8YSZ’nin tane boyutunda meydana gelen azalma ve 8YSZ ve BaO’un farklı termal genleşme katsayısı ve Young modüllerine sahip olmasından kaynaklanmıştır. La2O3 katkılı 8YSZ kompozitlerin kırılma tokluğu 1.64 MPa.m1/2’dan 2.94 MPa.m1/2’a yükselmiştir. Elektriksel iletkenlik için ağırlıkça % 15’e kadar BaO ve La2O3 katkılı 8YSZ numuneler 100 mHz-13 MHz frekans ve 300-800 oC sıcaklık aralığında empedans spektroskopisi kullanılarak ölçüldü. Elektriksel iletkenlik sonuçları; test sıcaklıklarındaki artış ile birlikte iletkenliklerde bir artma olduğunu gösterdi. Ağırlıkça %5 BaO ilavesi ile 8YSZ’nin tane içi iletkenliğinde bir artış gelmiştir. Tane içi iletkenlikte meydana gelen artışın nedeni; 8YSZ matrikste çözünen Ba2+ katyonlarının kristal kafeste meydana getirdiği çarpılma ile kristal kafes içerisinde bulunan oksijen boşluk konsantrasyonun artmasıdır. 300-800 oC sıcaklık aralığında La2O3 katkısı ile 8YSZ’nin tane sınırı iletkenlik değerlerinde bir artış olmuştur. Tane sınırı iletkenliğindeki bu artışa La2Zr2O7 proklorik fazının tane sınırlarında ikinci faz olarak bulunması neden olmuştur. ABSTRACTAN INVESTIGATION OF MICROSTRUCTURE, MECHANICAL PROPERTIES AND IONIC CONDUCTIVITY OF BARIUM OXİDE AND LANTANIUM OXİDE DOPED CUBIC ZIRCONIA CERAMIC In this study; to determine the effect of BaO and La2O3 additions in cubic zirconia on phase stability, microstructure, room temperature mechanical properties and electrical conductivity, 8 mol% yittria stabilized cubic zirconia (8YSZ) doped up to 15 wt% BaO and La2O3 powders were used. Colloidal processing was prefered in order to dispers the powders uniformly and to form homogeneous microstructure. Undoped and up to 15 wt% BaO and La2O3 doped 8YSZ powders were pressurelles sintered at 1550 oC for 1 hour. XRD results showed that the lattice parameter of 8YSZ increased from 5.146 Å to 5.158 Å with up to 1 wt% BaO addition and did not change between 1 and 5 wt%. The increase in the lattice parameter was caused by the dissolution of BaO with bigger ionic radius in the 8YSZ matrix. XRD results also showed that undissolved BaO in the 8YSZ matrix reacted with ZrO2 at high sintering temperatures forming BaZrO3 as second phase. For the XRD results of La2O3 doped 8YSZ, the lattice parameter of 8YSZ changed from 5.146 Å to 5.181 Å with the increase of La2O3 additions. The reason for this lattice parameter increase was caused by the difference between the ionic radius of ZrO2 and La2O3. It was seen that up to 5 wt% La2O3 was dissolved in the 8YSZ matrix. It was also observed that undisolved La2O3 in the 8YSZ matrix reacted with ZrO2 forming pyrochlore La2Zr2O7 compound. The grain size measurement of BaO doped 8YSZ showed that the grain size of 8YSZ decreased with BaO addition and amount. The decreased grain size was resulted in with limited solubility of BaO in the 8YSZ matrix. Undisolved BaO in the 8YSZ matrix precipitated at the 8YSZ grains as second phase limiting grain boundary motion of 8YSZ by pinning effect. In the La2O3 doped 8YSZ specimens, 1 wt% La2O3 addition incouraged grain growth of 8YSZ. The grain size of 8YSZ decreased after 1 wt% La2O3 addition. The decrease in the grain size was resulted in with the presence of La2Zr2O7 second phase at ZrO2 grain boundaries causing precipitation drag that limited grain boundary motion. Fracture toughness was measured by Vicker indentation method appling 2 kg load for 15 second for each specimen. Fracture toughness of 8YSZ increased from 1.64 MPa.m1/2 to 2.08 MPa.m1/2 by BaO addition. This increase in the fracture toughness was caused by the decrease of 8YSZ grain size with BaO addition and by the different thermal expansion coefficient and Young modulus of 8YSZ and BaO grains. The fracture toughness of 8YSZ increased from 1.64 MPa.m1/2 to 2.94 MPa.m1/2 with La2O3 addition. Electrical conductivity of up to 15 wt% BaO and La2O3 doped 8YSZ was measured by high frequence impadence meter at 100 mHz-13 mHz frekans at 300-800 oC. The results showed that the electrical conductivity increased with increasing temperature. It was seen that bulk conductivity of 8YSZ increased with 5 wt% BaO addition. The reason for this increase was the distortion of crystal structure caused by Ba+2 ion with the increase of oxyen defect consantration. The grain boundary of 8YSZ increased at temperatures of 300-800 oC with La2O3 addition. The reason for this increase was the presence of La2Zr2O7 second phase at grain boundaries

    The Changes on the Sound Board to Baglama By The Use Of Balcony

    No full text
    Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999Thesis (M.A.) -- İstanbul Technical University, Institute of Social Sciences, 1999Halk çalgımız olan bağlamanın ses karakterini ve kapasitesini, teknenin formunun yanısıra, üzerinde kullanılan ses tablosu ve bu tablonun tekneye uygulanış şekli belirlemektedir. Geçmişten günümüze kadar, bağlama sazımız çeşitli değişikliklere uğramıştır. Bu değişimler, gerek bağlamanın uzun ömürlü olmasını sağlamak, gerek ses kalitesini arttırmak ve en önemliside bütün bunların yanısıra yapılırken kurulan dengelerin bozulmadan kalabilmesini sağlamaktır. Bağlamada, imalinden sonraki süreçte yaşanan en önemli sorun sap ve kapaktaki dengelerin bozulmasıdır. Bağlama yapımcıları, saptaki deformasyonu ortadan kaldırmak için, saplık malzemeyi uzunluğuna 2 veya 3 parçaya ayırarak, parçalardaki damarlar birbirlerine ters gelecek şekilde tekrardan tutkalla presleyerek bu sorunu büyük ölçüde ortadan kaldırmışlardır. Yaşanan ikinci sorun, zamanla bağlamanın kapağının (göğüs), tellerin yaptığı basınca ve gerilime karşı mukavemetini yitirerek teknenin içine doğru çökmesidir. Bağlama yapımcıları, bu sorunu ortadan kaldırmak için, teknenin ön yüzündeki her iki taraftan rendelemek suretiyle bombe vermişlerdir. Bu yöntem, bağlamanın kapağının çökmesi sürecini uzatmaktadır. Ancak, kapak tekneye yapıştınlırken, kenarlara verilmiş olan bombeden ötürü kapağı kasmak gerekmektedir. Bu işlemde kapaktaki ilk bahar halkaları, sonbahar halklaları tarafından içeride sıkıştırılarak, malzemenin gerilmesine ve sazın sesinin metalikleşmesine sebep olmaktadır. Yani çökme süreci uzatılmıştır ama, bağlamanın ses kalitesi düşürülmüştür. Bu problemden yola çıkarak yapılan bu çalışmanın amacı da, sorunu tamamen ortadan kaldırabilmek içindir. ıx Bazı enstrümanlarda meydana gelen deformasyonlan ortadan kaldırmak ve sazın ömrünü uzatmak için bir çok balkon sistemi kullanılmaktadır. Bu sistemler öncelikle incelenmiş, hangi balkonun hangi sazda ve hangi ölçülerde neye cevaben kullanıldığı tespit edilmiştir. Bunların doğrultusunda elde edilen sonuçlardan yola çıkılarak, bağlamada da kullanılabilen balkon sistemleri ortaya konmuştur. Bu balkon sistemlerinin uygulandığı bağlamalar içerisinden en iyi sonuç alınmış olan iki tanesi, detaylarıyla incelenerek jüri üyelerine sunulmuştur. Bağlamalara balkon uygulanması, sazın ses kalitesi ve uzun ömürlü olması açısından çok önemli ve gereklidir. Ancak uygulanacak balkon sistemlerinin, kapak üzerinde titreşime uygun olarak dizayn edilmelidir. Eğer ki kullanılan balkon sisteminde, kapak titreşmiyorsa, bağlamadan elde edilecek ses boğuk ve sağır olur. Kapağın balkon düzeni ve inceliği, kapağın temiz sesler üretebileceği şekilde titreşmesine olanak sağlamalıdır. Eğer ki uygun kalınlıktaki kapağa uyumlu balkon sistemi tatbik edilmez ise bağlamada ses kaybı olacaktır. Yani bağlamaya uygulanacak balkon sistemleri, bilinçlice belirlenmeli, kullanılan malzemelerin yapımcı tarafından çok iyi tanınması gerekmektedirOur folk, next to the voice character and the capacity of bağlama, also determined the sound board which is used on the sound box of it. From the early past up to our days, our instrument bağlama has been changed as a shape in a different ways. These changes, have been made in order to provide the life ou the instrument, improve the quality of the sound and the most important, to leave the authentic style used for the production of bağlama. The most comon problem after the production of such an instrument is the deformation of the hand of it and the balance between this and the sound. The bağlama constructors, m order to get rid of the deformation of the hand of the instrument, separated the hand in two even in to three pieces. After this, they collapted them again but this time getting he veins oppositely.This was a good but not permanent solution of the problem. The second problem is that the pressure caused by the chored to the sound board gets the throught inside. The bağlama constructors this time, took the planes being on the left and right side of it and they bumped on it. This method, makes the sediment most delayed. But this time, getting the sound board stuck to the sound box, has to be pull in order to get a balance between the planes. This method gets delayed the opposite sedient but the quality of the sound wasn't as it was before. By causing all these changes the sound becomes more metallic. Well, getting all the problems in thought, the bağlama constructors made some efferts to avoid them. XI In some of the instruments, the balcony system was used in order to avoid deformation of the shape of it. First of all, they've studied carefully the exact use of balcony depending to the instrument and why they were doing that. After a lot of thoughts and experement, the results showed that a balcony system could be used to the bağlama. Thebest two results taken from the baglamas used a balcony system, were presented to the comission and examined carefully. The practice of the balcony system to bağlama, as for the quanty of the instrument and the strength of it was very important and necessary. But one thing that has to be noticed is that the balcony system that is going to be used on to the instrument, has to be designed properly according to the frequences of the sound board; because if there is no vibration on the sound board, the sound that is going to get out from the instrument is going to be mat and deaf. The think of the sound board must be equaly frewuenced in order to get the balcony system properly working and get clear sound. Otherwise if there is not the same thickness between the balcony system and the sound board there be a loose of sound; meaning the practice of this system has to be made only be experts on the instrument constructions.Yüksek LisansM.A

    Sayılar Teorisi

    No full text

    Biyofilm Enfeksiyonları

    No full text
    corecore