221 research outputs found

    Kimyasal Rafinasyon Aşamalarının Mısır Yağındaki Bazı Mikro ve Makro Element Içeriği ve Kalite Parametrelerine Etkisi

    Get PDF
    In this study, it was aimed to determine some element contents and some quality properties and tocompare these parameters at each stage in the chemically refining process of crude corn oil. Color(lovibond tintometer), free fatty acidity, peroxide values and fatty acid compositions were determinedin the samples of corn oil taken from consecutive stages of chemically refining. Also, the content ofelements (Na, Mg, K, Ca, Fe, Pb, Cd, Ni, Mn, Zn, Co, Cr, P, Cu) was analyzed, by using inductivelycoupled plasma-mass spectrometry (ICP-MS) and inductively-coupled plasma-optical emissionspectrometry (ICP-OES) after microwave digestion. The color (Lovibond tintometer), free fattyacidity and peroxide values in the chemically refining process varied between 2.7-16, %0.09-2.12,10.95-1.08 mEqO2/kg, respectively. Oleic, linoleic and linolenic acid contents changed between30.486-30.580%, 54.339-54.703% and 0.972-0.993%, respectively, in the chemically refining stages.While no trans fatty acids detected in crude corn oil and after degumming-neutralization step, verylow amount of trans oleic acid (0.040%) and total trans linoleic acid (0.132%) was detected inbleached corn oil. The total trans fatty acid content little more increased in the last stage of thechemically refining. However, total trans fatty acid content of refined corn oil was < 0.3%. It wasclearly seen that Na, Mg, K, P, Ca, Mn, Fe, Pb, Ni, Cr, Cu element contents decreased significantlyat the end of the chemically refining process. Although Cd, Co and Zn elements were determined incrude corn oil, these elements were not detected in the refined corn oil. The results obtained showedthat the chemically refining process effected some of the quality properties of corn oil and especiallythe changes in the element contentsBu çalışmada, hammısır yağının kimyasalrafinasyon prosesisürecinde bazı element içerikleri ile bazı kalite özelliklerinin belirlenmesi ve bu parametrelerin her rafinasyon aşamasında karşılaştırılması amaçlandı. Kimyasal rafinasyonun aşamalarından alınan mısır yağı örneklerinde renk (lovibond tintometre), serbest yağ asitliği, peroksit değerleri ve yağ asidi bileşimleri tespit edildi. İlave olarak, indüktif eşleşmiş plazma/optik emisyon spektroskopisi (ICP-OES) ve indüktif eşleşmiş plazma/kütle spektroskopisi (ICPMS) cihazlarında element (Na, Mg, K, Ca, Fe, Pb, Cd, Ni, Mn, Zn, Co, Cr, P, Cu) analizleri yapıldı. Kimyasal rafinasyon sürecinde renk (Lovibond tintometer), serbest yağ asitliği ve peroksit değerleri sırasıyla 2.7-16, %0.09-2.12, 1.08-10.95 mEqO2/kg aralığında değişim gösterdi. Oleik, linoleik ve linolenik asit içerikleri kimyasal rafinasyon aşamalarında sırasıyla %30.580-30.486, %54.703-54.164 ve %0.993- 0.972 aralığında değişti. Ham mısır yağında ve gum giderme-nötralizasyon aşamasından sonra trans yağ asidi belirlenemez iken, ağartılmış mısır yağında çok düşük miktarlarda trans oleik asit (%0.040) ve toplam trans linoleik asit (%0.132) tespit edildi. Toplam trans yağ asidi içeriği kimyasal rafinasyonun son aşamasında bir miktar artış gösterdi. Bununla birlikte, toplam trans yağ asidi içeriği %3’ün altında kaldı. Kimyasal rafinasyon işlemi sonunda Na, Mg, K, P, Ca, Mn, Fe, Pb, Ni, Cr, Cu element içeriklerinin çok önemli düzeyde azaldığı açık bir şekilde görüldü. Cd, Co ve Zn elementleri ham mısır yağında tespit edilmesine rağmen ise rafine mısır yağında bu elementler tespit edilemedi. Elde edilen sonuçlar kimyasal rafinasyonu prosesinin mısır yağının bazı kalite özelliklerine ve bilhassa element içeriklerine etkili olduğunu gösterdi

    Yürüme döneminde küçük konuşmacılar: Gelişimsel bir bakış

    Get PDF
    Bu araştırmada yeni yürüyen döneminde dil gelişimi ile ilgili yapılan araştırmalar ışığında bir derleme çalışması oluşturmak, alan yazında yer alan dil gelişimi bilgilerinin yapılan çalışmalar ile nasıl desteklendiği ve örtüştüğünü ortaya koymak amaçlanmıştır. Yaşamın önemli dönemlerinden biri olan yeni yürüyen dönemi bebeklik ile okul öncesi dönem arasındaki geçiş sürecidir ve bu dönemde dil gelişiminde hızlı bir performans sergilenmektedir. Ses çıkarma, ses taklitleri, hece tekrarları ve ilk sözcüğün söylenmesi gibi evrensel bir dil edinim dizisi yeni yürüyen döneminde gerçekleşmektedir.   Bu çalışmada, güncel ulusal ve uluslararası araştırmalar ışığında yeni yürüyen döneminde dil gelişimi ve basamakları, yeni yürüyen döneminde dil gelişimini etkileyen faktörler, dil gelişimini desteklemede neler yapılması gerektiği konuları ele alınmıştır

    The role of antioxidant activity in the prevention and treatment of infertility caused by cisplatin in rats

    Get PDF
    Kurt, Nezahat/0000-0002-1685-5332; AKSOY, Ayse Nur/0000-0002-3793-9797; AKSOY, Mehmet/0000-0003-0867-8660WOS: 000350267200009PubMed: 25632879Background/Aims:To investigate the importance of antioxidant activity in infertility caused by cisplatin in rats. Methods: Rats in cisplatin control (CG), Vitamin E+cisplatin (ECG), Vitamin C + cisplatin (CCG), Hippophae rhamnoides extract (HRE) + cisplatin (HRECG), and thiamine pyrophosphate (TPP) + cisplatin (TPPCG) groups were injected intraperitoneally (ip) with (100 mg/kg) Vitamin E, Vitamin C, HRE, and TPP, respectively. One hour later, ip cisplatin was administered (5 mg/kg), and then antioxidant medications were continued for 10 days. Cisplatin + Vitamin E (CEG-1), cisplatin + Vitamin C (CCG-1), cisplatin + HRE (CHREG-1), and cisplatin + TPP (TPPCG-1) rats received cisplatin (5 mg/kg, ip) and were kept for 10 days. At the end of that period, rats received antioxidant medications for 10 days. (n = 12, for each group). Six rats from each group were sacrificed. Ovaries were removed to measure malondialdehyde, total glutathione, glutathione S-transferase, and glutathione reductase levels. the remaining rats were kept in a suitable laboratory environment. Results: Cisplatin-induced oxidative stress was best prevented by HRE, Vitamin E, Vitamin C, and TPP, in that order. However, infertility caused by cisplatin was only prevented and treated by TPP. Conclusion: Oxidative stress is not a major component in the pathogenesis of cisplatin-associated infertility. (C) 2015 S. Karger AG, Base

    Hyperekplexia: a surprise diagnosis

    Get PDF

    Ev Merkezli Anne-Bebek Etkileşim Programının Annelerin Duyarlılık ve Karşılıklı Etkileşim Davranışları ile Bebeğin Gelişimine Etkisi

    Get PDF
    The aim of this study is to examine the effect of The Home-centered Mother-Infant Interaction Program on infant development through the intuitive behaviors of mothers, along with mutual interaction between mother and infant. The study was conducted in the province of Malatya with 44 infants (22 in the control group and 22 in the experimental group) who were nine to twelve months old, and their mothers. The study data were collected using a general information form, susceptibility testing, mutuality testing, and the Denver Developmental Screening Test II. This is an empirical study which used the pretest-posttest permanence test control group model. The study data were analyzed using the Statistical Program for Social Sciences (SPSS) 22 package program. For data analysis, the study used descriptive statistics methods (mean, standard deviation, frequency, and rate). The study used the independent groups t test to compare the two groups’ quantitative data with normal distributions, and the Mann-Whitney U test to compare their variables that did not have normal distributions. The study also used the dependent groups t test to make the in-group comparisons of the variables with normal distributions, and Wilcoxon signed rank test to make the in-group comparisons of the variables that did not have normal distribution. The study results indicated that there was a significant difference (p&lt;0.05) between the mothers’ pretest and posttest mean intuition scores in the experimental and control groups, to the advantage of the experimental group. There was also a significant difference (p&lt;0.05) between the mothers’ mean pretest and posttest mutuality scores in the experimental and control groups, to the advantage of the experimental group. Finally, there was a significant difference (p&lt;0.05) between the infants’ pretest and posttest personal-social, fine motor, and gross motor mean scores in the experimental and control groups. However, there was no significant difference (p&gt;0.05) in language abilities between infants in the experimental and control groups.Bu araştırma, Ev Merkezli Anne-Bebek Etkileşim Programı’nın (EMABEP) annelerin duyarlılık ve karşılıklı etkileşim davranışları ile bebeğin gelişimine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, Malatya merkezde bulunan 9-12 aylık 44 bebek ve annesi (22 deney, 22 kontrol) ile yürütülmüştür. Araştırmada bilgi toplamak için Genel Bilgi Formu, Duyarlılık Testi, Karşılıklılık Testi ve Denver Gelişimsel Tarama Testi II kullanılmıştır. Araştırmada ön test-son test-kalıcılık testi kontrol gruplu model kullanılarak deneysel bir uygulama gerçekleştirilmiştir. Verileri analiz etmek için SPSS 22 paket programı kullanılmıştır. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotlar (ortalama, standart sapma, frekans, oran) kullanılmıştır. Normal dağılım gösteren niceliksel verilerin iki grup karşılaştırmalarında Bağımsız Gruplar t Testi, normal dağılım göstermeyen değişkenlerin iki grup karşılaştırmalarında Mann Whitney U Testi kullanılmıştır. Normal dağılım gösteren değişkenlerin grup içi karşılaştırmalarında Bağımlı Gruplar t Testi, normal dağılım göstermeyen değişkenlerin grup içi karşılaştırmalarında Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda; deney ve kontrol grubundaki annelerin duyarlılık davranışı ön test ve son test puan ortalamaları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark olduğu (p&lt;0.05) saptanmıştır. Deney ve kontrol grubundaki annelerin karşılıklılık testi ön test ve son test puan ortalamaları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark olduğu (p&lt;0.05) belirlenmiştir. Deney ve kontrol grubundaki bebeklerin kişisel-sosyal, ince motor ve kaba motor alanda ön test-son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı fark olduğu (p&lt;0.05), dil alanında anlamlı fark olmadığı (p&gt;0.05) saptanmıştır

    Oyun Temelli Baba-Bebek Etkileşim Programı’nın Baba ve Bebek Davranışları Üzerindeki Etkisi

    Get PDF
    The present study was conducted to observe the effects of the Play-Based Father-Infant Interaction Programme (PBFIIP) on the interactional behaviour of fathers and infants. The study group was composed of 40 12-month-old infants and their fathers in central Muş, Turkey. For data collection, the ‘Personal Information Form’, the ‘Caregiver-Child Affect, Responsiveness, and Engagement Scale’, and the ‘Denver Developmental Screening Test were used. The study was conducted as an experimental implementation. The evaluation of the study data involved descriptive statistical methods. For normally distributed quantitative data, the Student t Test was used for comparisons between the two groups and the Dependent Groups t Test was used for in-group comparisons. For variables which were not normally distributed, the Mann Whitney U Test was used for their comparisons and the Wilcoxon Signed Rank Test was used for in-group comparisons. The research findings revealed a significant difference in favour of the experiment group (p&lt;0.05) between the pre-test and post-test average scores on the C-CARES father-child and pair forms. Among the infants in the experiment and control groups, no significant difference was detected between their pre-test total score averages in the personal-social, fine motor, language, and gross motor fields; a significant difference in favour of the experiment group was detected between their post-test average scores in the personal-social, language, and gross motor fields; and no significant difference was detected in the fine motor field (p&gt;0.05).Bu araştırma, baba ve bebek etkileşim davranışlarında Oyun Temelli Baba-Bebek Etkileşim Programı (OTEBABEP)’nın etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, Muş il merkezinde bulunan bir yaş civarındaki bebekler ve babaları olmak üzere 40 baba-bebek ikilisi oluşturmuştur. Araştırmada bilgi toplamak amacıyla “Kişisel Bilgi Formu”, “Baba-Çocuk Duygulanım, Yanıt Verme ve Meşguliyet Ölçeği (B-ÇDYMÖ) ve “Denver Gelişim Testi” uygulanmıştır. Araştırma, deneysel desende gerçekleştirilmiştir. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotlara yer verilmiştir. Nicel verilerde normal dağılımın olduğu grup karşılaştırmasında Student t Testi, grup içi karşılaştırmalarda Bağımlı Gruplar t Testi kullanılmıştır. Normal dağılımın görülmediği değişken karşılaştırmasında Mann Whitney U testi, grup içi karşılaştırmalarda ise Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi’nden yararlanılmıştır. Araştırma sonucu, her iki gruptaki babaların B-ÇDYMÖ baba- çocuk ve ikili formlarında ön ve son testlerde deney grubunda anlamlı düzeyde farklılıkların olduğu (p&lt;0.05) görülmüştür. Her iki bebek grubunda gelişim alanları boyutlarında ön test toplam puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı; kişisel-sosyal alan, dil ve kaba motor alanda son testteki puan ortalamalarında deney grubu lehine anlamlı bir farkın çıktığı, ince motor alanda anlamlı bir farklılığın (p&gt;0.05) bulunmadığı görülmüştür

    An Analysis of Children's Self Regulations and Play Skills According to Gender

    Get PDF
    Araştırmada, çocukların cinsiyetlerine göre oyun becerileri ve öz düzenleme becerilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte, çocukların oyun becerileri ile öz düzenleme becerileri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmaya Ankara ilinde bir üniversiteye bağlı anaokuluna devam eden 60-72 aylık 64 çocuk katılmıştır. Çocukların öz düzenleme becerilerini ölçmek için okul öncesi öz düzenleme ölçeği, oyun becerilerini ölçmek için ise oyun becerileri değerlendirme ölçeği kullanılmıştır. Nicel model kullanılan araştırmada betimsel analiz yapılmış ve ilişkisel tarama deseni kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 16.0 istatistik paket programı kullanılmış ve verilerin değerlendirmesinde frekans analizi, Pearson Korelasyon analizi ve ilişkisiz ölçümlerde t-testi uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda, oyun becerilerinin ve öz düzenlemenin alt boyutu olan olumlu duygunun cinsiyete göre farklılaşmadığı tespit edilirken kızların genel olarak öz düzenleme becerisinde daha gelişmiş oldukları ve öz düzenlemenin dikkat/dürtü alt boyutunda daha iyi bir performans sergiledikleri bulunmuştur. Bununla birlikte, çocukların oyun becerileri ile öz düzenlemenin olumlu duygu alt boyutu arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.The purpose of this study is to investigate the play skills and selfregulation skills according to the genders of the children. Also, the relationship between children's play skills and self-regulation skills has been examined. 64 children aged 60-72 months attending a kindergarten in a university in Ankara participated in the research. Preschool self regulatory scale was used to measure children's self regulation skills and play skills assessment scale was used to measure play skills. Descriptive analysis was used in the study using quantitative model and relational screening design was used. In the analysis of the data, SPSS 16.0 statistical package program was used and frequency analysis, Pearson Correlation analysis and t-test for unrelated measurements were applied in evaluating the data. As a result of the research, it was found that playfulness and positive emotion did not differ according to gender, but girls were more developed in self regulation skills and found that self regulation performed better in attention/impulse sub-dimension. In addition, it has been detected significant correlation between children's play skills and positive emotional sub-dimension of self regulation

    The relationship between the parental attitudes of inmates and perceived parental attitudes from their parents

    Get PDF
    Bu çalışmanın amacı, cezaevinde bulunan tutuklu/hükümlülerin kendilerine uygulanan anne baba tutumları ile kendilerinin çocuklarına uyguladıkları anne baba tutumları ve benlik saygıları arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Çalışmada 56 (28 kadın, 28 erkek) tutuklu/hükümlü yer almıştır. Çalışmada “Sosyo-Demografik Bilgi Formu”, “Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği”, “Ebeveyn Tutum Ölçeği” ve “Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği” kullanılmıştır. Bağımsız Gruplar İçin t Testi ve Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon analizleri sonuçları, kadın tutuklu/hükümlülerin benlik saygısı düzeylerinin daha düşük olduğu, çocukluklarında uygulanan anne kabul/ilgi/sevgi boyutunun erkeklerde daha yüksek olduğu, kadın tutuklu/hükümlülerin çocuklarına karşı daha aşırı koruyucu oldukları, çocukluklarında uygulanan otoriter tutum ile benlik saygısı düzeyleri arasında anlamlı ilişkiler olduğu ve çocuklarına uyguladıkları anne-baba tutumlarında kendi anne- babalarının tutumlarından etkilenmedikleri görülmüştür. Bu çalışmada, çocukluk, ergenlik ve yetişkinliği etkileyen bir süreç olan anne baba tutumları kadın ve erkek tutuklu/hükümlüler açısından farklı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.This study aimed to examine relationship between the parental attitudes of inmates’ and perceived parental attitudes from their parents and self-esteem. 56 (28 women, 28 men) inmates took place in this study. The data were gathered by using the “Socio-Demographic Data Form”, the “Parenting Style Questionnaire”, the “Parental Attitude Scale” and the “Rosenberg Self-Esteem Scale”. The data were analyzed by using t test for independent groups and The Pearson product-moment correlation analysis. The results of the study revealed that female inmates’ self-esteem was lower than male inmates. Male inmates’ perception of maternal acceptance/interest/love were higher than female inmates. Female inmates were more protective to their children than male inmates. There were significant correlations between perception of authoritarian attitude of parents and self-esteem. They did not affect parent attitudes applications from their parent’s parent attitudes. Parent attitudes which effect childhood, adolescent and adulthood revealed different results in terms of inmates

    Comparison of the retinal and choroidal structures in 3 refractive groups

    Get PDF
    Objectives: This study investigated the retinal layer thickness, choroidal thickness (CT), and retinal nerve fiber layer (RNFL) parameters in 3 refractive groups. Methods: A total of 201 eyes of 201 subjects were enrolled in this prospective and comparative study. The patients were divided into 3 groups according to refractive status: Group 1 consisted of 60 eyes of myopic subjects, Group 2 comprised 72 eyes of emmetropic subjects, and 69 eyes of hyperopic subjects were categorized as Group 3. The retinal layer thickness, CT, and RNFL parameters were measured using optical coherence tomography and compared between groups. Results: The mean age of the patients was 22.33±10.11 years in Group 1, 21.55±8.3 years in Group 2, and 23.73±11.08 years in Group 3 (p=0.741). Group 1 consisted of 34 women and 26 men, Group 2 contained 44 women and 28 men, and Group 3 was made up of 45 women and 24 men (p=0.124). The mean spherical equivalent value was −6.16±2.01 D in Group 1, 0.13±0.5 D in Group 2, and 5.48±1.32 D in Group 3 (p<0.001). The RNFL and macular thickness values were lower in the myopic patients compared with those of the other groups (p<0.05). The CT measurement was lower in the myopic patients and higher in the hyperopic patients compared with the emmetropic patients (p<0.05). Conclusion: The myopic patients had a lower CT and RNFL thickness measurement than the emmetropic and hyperopic patients, whereas the hyperopic patients had a higher CT than the other patient types

    Organik Yetiştiricilikte Bezelye-Fasulye-Bakla Rotasyonunun Verim Ve Kalite Özelliklerine Etkisi

    Get PDF
    Organik tarımda temel ilkelerden biri işletme dışı girdiler yerine işletme içi girdilere dayalı olabildiğince kapalı bir sistemin kurulmasıdır. Bu açıdan yeşil gübreleme, organik tarım teknikleri arasında toprak verimliliğinin sağlanması açısından temel bir uygulamadır. Çalışma, ardı ardına yetiştirilen baklagil sebze türlerinin önceki baklagil türünden nasıl etkilendiğinin belirlenmesi amacıyla Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü deneme alanlarında 4 tekerrürlü ve bölünmüş parseller deneme desenine göre kurulmuştur. Bu amaçla 3 farklı baklagil sebze türü (bezelye, fasulye, bakla) birbiri ardına üretimde ülkemizde geçerli organik tarıma ilişkin kanun ve yönetmelikler izlenerek yetiştirilmiştir. Ayrıca bölünmüş parsellerde içeriği bilinen ve organik tarımda kullanımı sertifikalandırılmış Biofarm Aktif (N:P:K, 3,5:3:3) kompostundan elde edilen kompost çayının etkileri de araştırılmıştır. Çalışmada üretimi yapılan bezelye, fasulye ve bakla bitkilerinin toplam biyomasları, verimleri (parsel başına verim, birim alandaki verim, bitki başına verim) ve temel kalite parametreleri (bakla eni, bakla boyu, bakla ağırlığı, ortalama tohum sayısı) belirlenmiştir. Ayrıca hasat edilen ürün dışında toprağa karıştırılan kök-gövde-yaprak biyomasları hesaplanarak bir sonraki ürüne olan etkileri araştırılmıştır. Denemeler sonunda bezelye sonrası fasulye yetiştiriciliğinde yapılan kompost çayı uygulamasının kontrol ile karşılaştırılmasında verim ve kalite yönünden istatistiksel anlamda farklılıklar görülmemiştir. Benzer şekilde fasulye sonrası yetiştirilen bakla bitkisinde de verim ve kalite açısından istatistiksel farklılık saptanamamıştır. Bakla yetiştiriciliği sonrası toprağa karıştırılan toplam kuru madde miktarında kompost çayı uygulanan parsellerde artış saptanmıştır. Anahtar kelimeler: Yeşil gübreleme, bakla, fasulye, bezelye, kompost çayı
    corecore