14 research outputs found

    NEGATİF BİLGİ KAVRAMI: HATA VE BAŞARISIZLIKLARDAN ÖĞRENME

    Get PDF
    Bu çalısmada, hatalara dayalı olarak yapılandırılan negatif bilgikavramı tartısılmıstır. Deneme-yanılma yoluyla ve yansıtmacıanaliz seklinde yapılandırılan negatif bilginin teorik temelleri,yapılandırmacılık ve üstbilise dayandırılmaktadır. Negatif bilgi,hedefe gitmeyen yolları gösteren zihnin uyarı isaretlerinin toplamıve yapılmaması gerekenleri bilme (negatif uzmanlık) olaraktanımlanmaktadır. Negatif bilgi, kisisel gelisim, problem çözme vebilgelik düzeyinde öğrenmede kritik bir öneme sahiptir. Pozitifbilgiye odaklı eğitimin sınırlılıklarına karsın; negatif bilgi,öğrenme sürecinde hataları "daha fazla hata yapmayı önleyecek"biçimde ise kosarak, öğrencilerin risk alma, yaratıcılık vegirisimcilik gibi özelliklerine destek sağlama potansiyelinesahiptir. Ayrıca okulların da, hatalarından ders çıkararak, "öğrenenörgütler" haline gelebilmesinde negatif bilgi, "akıllıbasarısızlıklar" olarak önemli bir islev görebilir. Bu özellikleriylenegatif bilgi, pozitif bilgiyi tamamlayıcı olarak, öğrenmede bilinenyollara yeni perspektifler sağlayabilir

    Electrokinetic properties of kaolins belong to Eskişehir-Mihalıçcık

    Get PDF
    Bu çalışmada, Eskişehir-Mihalıçcık ilçesi Ahırözü ve Üçbaşlı köylerindeki kil yataklarından temin edilen kaolen numuneleri karakterize edilerek, su içerisinde elektrokinetik özellikleri incelenmiştir. Bu kapsamda, her iki kaolen numunesinin de pH’ya, tek, çift ve üç değerlikli elektrolit türüne ve bu elektrolitlerin konsantrasyonuna bağlı olarak zeta potansiyel (ZP) ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Ahırözü kaoleninin sıfır yük noktası ~pH 4,2 iken, Üçbaşlı kaoleninin sıfır yük noktası ~pH 3,2 olarak belirlenmiştir. Çalışılan 2-11 pH aralığında Üçbaşlı kaoleninin, Ahırözü kaolenine göre daha negatif yüke sahip olduğu belirlenmiştir. Bu farklılık kaolen numunelerinin mineralojik ve kimyasal bakımdan farklılığından kaynaklanmaktadır. Ancak her iki yörenin kaoleni de, farklı elektrolitler varlığında benzer yük davranışı sergilemiştir. NaCl ve KCl gibi tek değerlikli elektrolitler kaolenlerin zeta potansiyelini negatif yönde artırırken, bunun aksine iki (CaCl 2 ve MgCl 2 ) ve üç (Al(NO 3 ) ) değerlikli elektrolitler zeta potansiyeli (mutlak değer olarak) azaltmıştır. Kaolenlerin yüzey işaretinin negatiften pozitife dönüşebilmesi ise ancak Al(NO 3 ) 3 varlığında Al +3 3 gibi +3 değerlikli katyonların kaolen tabaka kenar yüzeylerine spesifik adsorplanmasıyla mümkün olabilmiştir.In this study, two kaolin samples collected from clay deposits in the villages Ahırözü and Üçbaşlı of Mihalıçcık (Eskişehir) have been characterized and their electrokinetic properties in water were investigated. In this scope, zeta potential measurements have been performed to determine the effect of pH, mono-, di- and trivalent electrolyte type and concentrations of these electrolytes on the zeta potential of the two kaolin samples. Isoelectric point of Ahırözü kaolin was determined as ~pH 4.2, while that of Üçbaşlı kaolin was determined as ~pH 3.2. Üçbaşlı kaolin has a more negatively charged surface than Ahırözü kaolin in the pH range of 2-11. This difference probably results from the differences in their mineralogical and chemical contents. However, both of the two kaolin samples showed the similar surface charge behavior against mono-, di- and trivalent electrolytes. Monovalent electrolytes such as NaCl and KCl make the ZP of the kaolins more negative, whereas divalent (CaCl2 and MgCl2) and trivalent (Al(NO3)3 ) electrolytes decreases the ZP as its absolute value. Change in the surface sign of the kaolins from negative to the positive is only possible in the presence of trivalent electrolytes (Al-nitrate) due to specific adsorption of Al3+ cations on the edge surface of the kaolin layers.Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu / 04106

    FAREDE FİLAMAN PERFORASYON YÖNTEMİ İLE OLUŞTURULAN SUBARAKNOİD KANAMA MODELİNDE DONEPEZİLİN BEYİN HASARINA ETKİSİ

    No full text
    Introduction and objective: Spontaneous subarachnoid hemorrhage is a pathology that causes high mortality and morbidity and the most common cause is aneurysms. Even if the patients survive the bleeding moment, mortality and severe morbidities may develop during hospital follow-up. Although increased intracranial pressure is blamed as the cause of brain damage and associated mortality in the hyperacute period, an increase in brain damage is observed in a significant portion of the patients and additional neurological deficits and deaths are observed. It is thought that excessive increase of glutamate, an excitatory neurotransmitter, stimulates N-methyl-D-aspartate (NMDA) receptors, increasing calcium influx into the cell and causing apoptosis. Neurotoxicity (excitotoxicity) caused by excessively increased glutamate is a mechanism that has been shown to be effective in many pathologies (trauma, ischemia, neurodegenerative diseases, etc.) and causes brain damage. It has been shown that the amount of glutamate is increased in the measurements made in the cerebrospinal fluid of patients with subarachnoid hemorrhage, and it is thought that excitotoxicity has an important share in neuron damage in these patients. Agents such as NMDA antagonists and glutamate release blockers have been tried to stop neuronal damage by preventing glutamate excitotoxicity in various pathologies but could not be used due to inadequate results and side effects in clinical studies. Donepezil is not a direct glutamate antagonist but an acetylcholinesterase blocker and its net effect is to increase the amount of acetylcholine. Increased acetylcholine stimulate α7 nicotinic acetylcholine receptors (α7-nAchR), and stimulation of this receptor reduces glutamate excitotoxicity by internalizing glutamate receptors on the cell surface. However, it doesn’t impair glutamate neurotransmission in synapses, so it can be considered that it doesn’t have the negative effects of the agents used for glutamate antagonism. The human side effect profile of donepezil, an agent developed for the treatment of Alzheimer's, is also well known. Donepezil has been tested in animal models for trauma and ischemia alongside Alzheimer's, but there are no studies showing its efficacy in subarachnoid hemorrhage. In our study, the neuroprotective effects of Donepezil on subarachnoid hemorrhage were investigated. Materials and methods: Five groups of Swiss albino mice were used in the experiments. A total of 32 mice were used, with 7 for each of the sham, control, low-dose donepezil treatment, high-dose donepezil treatment groups and 4 for the naive group used for standardization of TUNEL / MAP-2 staining. A filament perforation model was used to induce subarachnoid hemorrhage in mice. Donepezil administered intraperitoneally at doses of 1.8 mg / kg and 5.6 mg / kg to the treatment groups 2 hours and 24 hours after subarachnoid hemorrhage, and 0.9% saline solution per kg is given to the control and Sham groups at the same volume. Neurological evaluations of all subjects were made at the 2nd hour, 24th hour and 48th hour, and after the 48th hour examination, the mice were sacrificed and perfused with 4% formaldehyde solution, then their brains were placed in formaldehyde solution. The slides prepared from the brains were stained by immunohistochemical methods, and the data obtained by neurological examination and evaluation of the slides compared between the groups. Conclusion: In the subarachnoid hemorrhage model created by filament perforation method in mice, low dose donepezil (1.8 mg/kg /day) reduced apoptosis after subarachnoid hemorrhage and showed a protective effect. This effect was not observed with the administration of high dose donepezil (5.6 mg/kg/day).Giriş ve amaç: Spontan subaraknoid kanama, yüksek mortalite ve morbiditeye neden olan ve en sık nedeni anevrizmalar olan bir patolojidir. Hastalar kanama anını atlatsalar dahi, hastanedeki izlemlerinde mortalite ve ağır morbiditeler gelişebilir. Hiperakut dönemdeki beyin hasarı ve buna bağlı mortaliteden artmış intrakranial basınç sorumlu iken, sonrasında hastaların önemli bir kısmında beyin hasarında artış görülmekte ve ek nörolojik defisitler ve ölümler görülmektedir. Eksitatör bir nörotransmitter olan glutamatın aşırı artışının, N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptörlerini uyararak hücre içine kalsiyum akışını artırdığı ve apoptoza neden olduğu düşünülmektedir. Aşırı artmış glutamatın neden olduğu nörotoksisite (eksitotoksisite) birçok patolojide (Travma, iskemi, nörodejeneratif hastalıklar vb.) etkin olduğu gösterilen ve beyin hasarına neden olan bir mekanizmadır. Subaraknoid kanamalı hastaların beyin omurilik sıvılarında yapılan ölçümlerde glutamat miktarının artmış olduğu gösterilmiş olup, bu hastalarda da eksitotoksisitenin nöron hasarında önemli bir paya sahip olduğu düşünülmektedir. Çeşitli patolojilerdeki glutamat eksitotoksisitesini engelleyerek nöron hasarını durdurmak için, NMDA antagonistleri ve glutamat salınım blokörleri gibi ajanlar denenmiş, ancak klinik çalışmalardaki yetersiz sonuçları ve yan etkileri nedeniyle kullanıma sokulamamıştır. Donepezil ise, doğrudan bir glutamat antagonisti olmayıp, bir asetilkolinesteraz blokörüdür ve net etkisi asetilkolin miktarını artırmaktır. Artan asetilkolin, α7 nikotinik asetilkolin reseptörlerini (α7-nAchR) uyarır ve bu reseptörün uyarılması hücre yüzeyindeki glutamat reseptörlerini internalize ederek glutamat eksitotoksisitesini azaltır. Ancak sinapslardaki glutamat nörotransmisyonunu bozmaz, bu nedenle glutamat antagonizması için kullanılan ajanların olumsuz etkisine sahip olmadığı düşünülebilir. Alzheimer tedavisi için geliştirilen bir ajan olan donepezilin insandaki yan etki profili de iyi bilinmektedir. Donepezil, Alzheimer’in yanında, travma ve iskemi için hayvan modellerinde denenmiştir, ancak subaraknoid kanamada etkinliğini gösteren çalışma yoktur. Çalışmamızda, Donepezilin subaraknoid kanamadaki nöroprotektif etkileri araştırıldı. Gereç ve yöntem: Deneylerde 5 grup Swiss albino fare kullanıldı. Sham, kontrol, düşük doz donepezil ile tedavi ve yüksek doz donepezil ile tedavi grupları için 7’şer, TUNEL/MAP-2 boyamasının standardizasyonu için oluşturulan naive grubu için 4 fare ile toplamda 32 denek kullanıldı. Farelerde subaraknoid kanama oluşturmak için, filaman perforasyon modeli kullanıldı. Subaraknoid kanamadan 2 saat ve 24 saat sonra tedavi gruplarına 1,8 mg/kg ve 5,6 mg/kg dozlarında donepezil intraperitoneal yolla verildi, kontrol ve sham gruplarına ise kg başına aynı hacimde %0,9 serum fizyolojik solüsyonu verildi. 2. saat, 24. saat ve 48. saatte tüm deneklerin nörolojik değerlendirmeleri yapıldı ve 48. saatteki muayeneden sonra fareler feda edilerek %4 formaldehit solüsyonu ile perfüze edildi, sonrasında beyinleri formaldehit solüsyonuna koyuldu. Beyinlerden elde edilen preparatlar, immünohistokimyasal yöntemler(TUNEL/MAP2, iNOS ve Hematoksilen Eozin) ile boyandı, muayene ve preparatların değerlendirilmesi ile elde edilen veriler gruplar arasında karşılaştırıldı. Sonuç: Farede filaman perforasyon yöntemi ile oluşturulan subaraknoid kanama modelinde, düşük doz donepezil(1,8 mg/kg/gün) subaraknoid kanama sonrasında gelişen apoptozu azaltmıştır ve koruyucu etki göstermiştir. Yüksek doz donepezil (5,6 mg/kg) uygulaması ile bu etki gözlenmemiştir

    The Investigation of Using Some Boron Compounds in the Raw Glaze

    Get PDF
    Bu çalışmada, bazı bor bileşiklerinin firitleştirilmeden ham olarak sırda kullanılabilme imkânları araştırılmıştır. Bu kapsamda, firit miktarının yüksek oranlarda kullanıldığı düşük sıcaklık sırlarından (∼1000 o C) tespit edilen bir Seger formülü esas alınarak bileşimdeki B2O3’ün firit yerine boraks ve borik asitle sır bileşimine girmesini sağlayacak şekilde farklı reçeteler oluşturulmuştur. Bu reçetelerden ham (su ve kuru bazlı) ve kalsine olmak üzere 2 farklı şekilde hazırlanan sır karışımları yer karosu bisküvileri üzerine püskürtme ve presleme yöntemleri ile uygulanarak laboratuvar ve endüstriyel ölçekli olarak pişirime tabi tutulmuş ve karakterizasyon işlemleri yapılmıştır. Karakterizasyon sonuçları incelendiğinde bor bileşiklerinin ham olarak sırda kullanılması durumunda sır bünyesinde az da olsa gözeneklilik yarattığı fakat sırın sahip olması gereken diğer temel özelliklere karşı olumsuzluk oluşturmadığı anlaşılmıştır

    The Investigation of Using Some Boron Compounds in the Raw Glaze

    No full text
    Bu çalışmada, bazı bor bileşiklerinin firitleştirilmeden ham olarak sırda kullanılabilme imkânları araştırılmıştır. Bu kapsamda, firit miktarının yüksek oranlarda kullanıldığı düşük sıcaklık sırlarından (∼1000 o C) tespit edilen bir Seger formülü esas alınarak bileşimdeki B2O3’ün firit yerine boraks ve borik asitle sır bileşimine girmesini sağlayacak şekilde farklı reçeteler oluşturulmuştur. Bu reçetelerden ham (su ve kuru bazlı) ve kalsine olmak üzere 2 farklı şekilde hazırlanan sır karışımları yer karosu bisküvileri üzerine püskürtme ve presleme yöntemleri ile uygulanarak laboratuvar ve endüstriyel ölçekli olarak pişirime tabi tutulmuş ve karakterizasyon işlemleri yapılmıştır. Karakterizasyon sonuçları incelendiğinde bor bileşiklerinin ham olarak sırda kullanılması durumunda sır bünyesinde az da olsa gözeneklilik yarattığı fakat sırın sahip olması gereken diğer temel özelliklere karşı olumsuzluk oluşturmadığı anlaşılmıştır

    Left atrial giant myxoma resection with video-assisted minimally invasive method

    No full text
    İstanbul Florence Nightingale Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümüİstanbul Bilim Üniversitesi, Tıp FakültesiMinimal invaziv kalp cerrahisi halen gelişmekte olan bir tekniktir. Video destekli sağ anterolateral mini torakotomi ile yapılan cerrahi en sık kullanılan tekniklerdendir. Bu yazıda 48 yaşında kadın hastada geçici iskemik atak sonrasında tanı konulan dev sol atriyal miksomanın video destekli minimal invaziv yöntemle çıkartılması ve hastada oluşan atriyal septal defekt ve mitral yetmezlik tamirlerinin hastaya ek ameliyat riski getirmeden aynı seansta yapılabileceği gösterildi.Minimally invasive cardiac surgery is a technique that is still in development. Video-assisted surgery with right anterolateral mini thoracotomy is one of the most frequently used techniques. In this article, we showed the removal of left atrial giant myxoma with video-assisted minimally invasive method from a 48-year-old female patient diagnosed after transient ischemic attack, and the repair of formed atrial septal defect and mitral regurgitation can be done in the same session without posing any additional risk to the patient from surgery

    ERASMUS + Project for Empowering Digital Competences of Teachers with Designing Digital Learning Materials Through Gamification: Empower Digi Teach

    No full text
    The effect of technology on learning and teaching environments depends on how it is usedcorrectly and effectively. It is very important to use technology in the learning-teachingprocess in line with the objectives of the course and to take precautions against possibletechnological damages. with the importance of technology in the learning and teachingprocess, there is a great need for teachers with digital competence. Because it has becomecritical for teachers to have digital skills to prepare students for the digital age and advancetheir own professional development. There are many dimensions of digital competencerelated to the need for teachers to use technology and be digitally competent, and these needto be brought to teachers. In this context, the project entitled "Empowering DigitalCompetences of Teachers with Designing Digital Learning Materials Through Gamification(2022-1-TR01-KA220-HED-000089215/Empower Digi Teach Project" has been prepared inorder to meet the needs of teachers and prospective teachers by bringing together highereducation institutions that have a common problem with teachers' digital competencies inEurope and to meet their needs by developing digital competencies of teachers. The projectaims to create a gamification-based learning management system integrated with the microcompetence framework to support the development of teachers' digital competencies. Thesystem will be open-source and will incorporate gamification features along with microcredentials to promote motivation and collaboration among teachers. In this study, theproject is introduced in general and the needs of teachers to improve their digitalcompetencies are discussed. The European Commission's support for the production of thispublication does not constitute an endorsement of the contents, which reflect the views onlyof the authors, and the Commission cannot be held responsible for any use which may bemade of the information contained therein</p

    CVID (COMMON VARİABLE İMMUNODEFİCİENCY) VE HİPOPARATİROİDİ BİRLİKTELİĞİ, OLGU SUNUMU

    No full text
    CVID, hümoral immün yetmezlik ile giden, bazı hastalarda ciddi elektroliteksiklikleri yapan enteropatiye neden olabilen nadir bir hastalıktır. CVID hastalarında birçok otoimmün hastalığın sıklığı artmıştır. CVID’a eşlik eden primerhipoparatiroidizm oldukça nadirdir ve literatürde 2 olgu bildirilmiştir. Bu yazıdaCVID ilişkili enteropati ve Çölyak hastalığı (CD) ayrıcı tanısı için tetkik edilenhipomagnezemi nedenli hipoparatiroidi gelişen bir olgumuzu sunuyoruz.Amaç: CVID hastalarında enteropati ve hipomagnezemi nedenli hipoparatiroidi gelişimine dikkat çekmek.Yöntem: Hastamız laboratuvar, klinik ve görüntüleme yöntemleri iledeğerlendirilmiştir.Bulgular: 43 yaşında kadın hasta, 21 yaşında CVID tanısı almış. 4 haftada bir 30 mg İVİG tedavisi almaktayken aralıklı kansız mukussuz ishal şikayetisonrasında ellerde ve ayaklarda uyuşma karıncalanma nedenli tetkik edildi. Tetkiklerinde sodyum 140 mmol/L, potasyum 3,17 mmol/L, kalsiyum 6,62 mg/dl,fosfor 3,6 mg/dl, magnezyum 0,24 mmol/L, PTH 17,7 pg/ml, 25-OH D vitamini23,71 ng/ml, albümin 3,75 g/dl olarak saptandı. Venöz kan gazında asidoz yokbikarbonat normal, idrar dansitesi, elektrolitleri ve pH’ı normaldi. Psödohipoparatiroidi açısından fizik muayenede özellik ve Poliglanduler sendrom açısındanbaşka bir endokrinolojik bozukluk saptanmadı. Tiroid USG ve hormonları normal saptandı. Merkezimizde olmadığından dolayı CaSR antikorları çalışılamadı.Kronik ishal nedeniyle endoskopi kolonoskopi yapıldı. Biyopside plazmahücresi yokluğu CVID ilişkisi enteropati tanısını desteklerken aktif inflamasyon,villöz atrofi ve glutensiz diyet yanıtı olan hastada CD gönderilen DQ2 pozitifsaptandı. Kan, dışkı ve intestinal biyopsi örneklerinde kronik ishal yapıcı enfeksiyöz etken saptanmadı.İshal sayısının arttığı dönemlerde hastadaki elektrolit düşüklükleri derinleşmekteydi. Oral magnezyum replasmanı sonrası düzeltilmiş kalsiyum 8,5 mg/dl,PTH 78 pg/ml olarak saptandı.Hastamıza intestinal malabsorbsiyon ve magnezyum eksikliğine bağlı hipoparatiroidi tanısı kondu.Sonuç: CVID’lı hastaların %20-60’ında intestinal belirti görülürken en sıksemptom kronik ishaldir. CVID’a bağlı enteropati daha sık görülse de eşlik edenCD varlığında klinik ve laboratuvar bulgularının benzerliği, çölyak antikorlarının oluşamaması nedeniyle ayırıcı tanı zor olabilmektedir. Kronik ishal yapannedenden bağımsız olarak intestinal malabsorbsiyon olan hastalarda elektroliteksiklikleri olabilmektedir. Hipomagnezemi PTH salgılanmasının bozulması vePTH’a periferik direnç gelişmesi mekanizmaları ile hipoparatiroidi yapmaktadır.Hastamızda hipokalsemi varken PTH’ın düşük olması ve magnezyum tedavisisonrası PTH ve kalsiyum düzeylerinin yükselmesi nedeniyle PTH salgılanmasının bozulmasına bağlı hipoparatiroidi düşünüldü. CVID hastalarının takibinde, özellikle kronik ishali olan hastalarda hipoparatiroidizm açısından dikkatliolunmalıdır.Anahtar kelimeler: CVID, hipomagnezemi, hipoparatiroidi</p
    corecore