68 research outputs found

    Sağlık Sektöründe İş Yeri Şiddetinin Çalışanlara ve İş Yaşamlarına Etkilerinin Analitik Araştırması: Ölçeğin Türkçe Uyarlaması İle

    Get PDF
    Amaç: Şiddet, tüm zamanların ve tüm ulusların en önemli sorunlarındanbiridir. Özellikle iş yeri şiddeti, son zamanlarda gündemdendüşmeyen bir konudur. Bu araştırma, sağlık sektöründe maruzkalınan iş yeri şiddeti türlerini, yaşanma sıklıklarını, en fazla maruzkalan kesimi, şiddet olaylarının sağlık çalışanları ve iş yaşamları üzerindekietkisini, şiddet nedenlerini ve şiddet olayı sonrası yapılan kurumsaluygulamaları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Gereç veYöntemler: Araştırma evrenini 682 kamu sağlık çalışanı oluşturmaktadır.Sağlık sektöründe yaşanılan iş yeri şiddetinin çalışanlar üzerindekietkisini ölçen anketin Türkçe uyarlaması yapılmıştır. Ölçektegeçerlilik, güvenilirlik analizi, açıklayıcı faktör analizi, doğrulayıcı faktöranalizi, betimsel analiz yapılmıştır. Araştırma hipotezleri, Pearsonki-kare, bağımsız örneklem t-testi, ANOVA testi ve “post hoc” testlerindenScheffe testi ile sınanmıştır. Bulgular: Son 2 yıl içerisinde sağlıkçalışanlarının yarısından fazlası iş yerinde herhangi bir şiddetolayına maruz kalmıştır. Doktorlar, şiddete en fazla maruz kalan kesimdir.Maruz kalınan şiddet olaylarının çoğunluğu sözel şiddet olup enfazla hasta yakınları ve hastalar tarafından gerçekleştirilmektedir. Şiddetnedenleri arasında azalan oranda sırasıyla tedavide uzun beklemesüreleri, kişinin aldığı hizmetle ilgili hayal kırıklığı, hastanın bilgilendirmeyetersizliği sayılmaktadır. Şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarınıniş yaşamları, olumsuz etkilenmektedir. Cinsel şiddete maruzkalanların iş yaşamı, sözel ve fiziksel şiddete “mobbing”e maruz kalanlaraoranla daha fazla etkilenmektedir. Sonuç: Özveri ve adanmışlıkgerektiren sağlık sektöründe şiddet, çalışanların iş yaşamlarınıönemli ölçüde etkilemektedir. Çalışanların iş motivasyonuna, işe bağlılığınave performansına daha fazla olumsuz yansımaktadır

    Yükseköğretim Kurumlarında Çalışan Öğretim Elemanlarını Etkileyen Psikososyal Risklerin Belirlenmesi

    Get PDF
    İşyeri ekosistemine zarar verme potansiyeli olan tehlikeler (fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik, psikososyal) ve tehlikelerden kaynaklı risklerin önlenmesi ve sınırlandırılması, ekosistemin korunması, varlığının devam ettirilmesi ve geliştirilmesi için önemlidir. Psikososyal tehlikelerden kaynaklı riskler çalışanları ve onların ailelerini ve sosyal ilişki içerisinde olduğu çevresini etkileyerek bedensel, sosyal ve ruhsal yönden zarara neden olmaktadır. Öğretim elemanları merkeze alındığında öğretim elemanı- öğretim elemanı, öğretim elemanı- öğrenci, öğretim elemanı- idari personel arasında görev, eğitim ve sosyal yönden sürekli bir ilişki bulunmaktadır. İnsan ilişkilerinin yoğun olduğu yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim elemanı psikososyal risklere maruz kaldığında bu durum onun bedensel ve zihinsel yönden zarar görmesine neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak öğretim elemanının motivasyonu azalmakta, öğretim performansı düşmekte, üretkenliği azalmakta, işe devam edememektedir. Bu olumsuz durumlar bilimsel çalışmaların niteliği ve niceliğinin azalmasına ve eğitim- öğretimde kalitenin düşmesine neden olarak yükseköğretim kurumlarının ve ülkenin bilimsel, sosyal ve ekonomik yönden gelişmesine engel olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkçe’ye çevrisi yapılan ve bilimsel bir model olan Kopenhag Psikososyal Anketi (COPSOQ- The Copenhagen Psychosocial Questionnaire) kullanılarak öğretim elemanlarını etkileyen psikososyal riskleri belirlemektir. Araştırmanın örneklem grubunu Türkiye’de faaliyet gösteren yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim elemanları oluşturmuştur. Tesadüfi örnekleme tekniği dikkate alınarak 2022 yılı Mart- Haziran ayları arasında 2697 öğretim elemanına uygulanan anketten alınan veriler için istatistiksel analiz yapılmıştır. 25 boyut ile 9 değişken arasında anlamlı farklılıkların görüldüğü bu çalışma, yükseköğretim kurumlarında görev alan öğretim elemanlarını etkileyen psikososyal riskleri göstermiştir. Bu çalışma ile psikososyal risklerin belirlenmesi için belirlenen sorular farklı araştırma modelleri için kullanılabilecektir. Ayrıca öğretim elemanlarını belirleyen psikososyal risklerin doğru belirlenmesine ve önlenmesine imkân verecektir

    Effects of Herbal Essential Oil Mixture as a Dietary Supplement on Egg Production in Quail

    Get PDF
    One hundred and eighty 7-week-old laying quail were fed various diets over a 12-week period. The diets included a control diet (without essential oil mixture (EOM) or antibiotics (ANTs)), a basal diet including EOM (24 mg/kg feed), and a basal diet including an ANT (avilamycin, 10 mg/kg feed). Each treatment comprised 4 replications with 4 cages (15 quail per cage), amounting to 60 quail per treatment group. Diets (in mash form) and water were provided for ad libitum consumption. EOM consisted of 6 different essential oils derived from the following herbs: oregano (Origanum sp.), laurel leaf (Laurus nobilis L.), sage leaf (Salvia triloba L.), myrtle leaf (Myrtus communis), fennel seeds (Foeniculum vulgare), and citrus peel (Citrus sp.). In comparison with the control diet, adding supplements such as EOM and ANTs to the basal diet increased egg production in quail (P<0.001). However, egg production was similar between EOM and ANT treatment groups. Moreover, there were no differences between the treatment groups with regard to egg weight. Feed intake was not affected by EOM or ANT supplementation, whereas feed conversion ratio was significantly improved by EOM and ANT supplementation. Thus, we concluded that EOM has beneficial effects as a dietary supplement on egg production and feed conversion ratio

    Factors affecting visual acuity after accelerated crosslinking in patients with progressive keratoconus

    Full text link
    ABSTRACT Purpose: The present study aimed to report the outcomes of patients with progressive keratoconus who were treated via accelerated crosslinking (CXL) 6 months earlier and to determine the factors that promoted improved visual acuity after treatment. Methods: This retrospective study included 35 eyes of 34 patients with progressive keratoconus who underwent CXL. Topographical measurements were obtained preoperatively and in the first, third, and sixth months postoperatively using a rotating Scheimpflug camera. The uncorrected visual acuity (UCVA), best-corrected visual acuity (BCVA), flat keratometry (K) value (K1), steep K value (K2), average K value (avgK), topographic cylindrical value (Cyl), apical keratoscopy front (AKf), apical keratoscopy back (AKb), symmetry index front (SIf), symmetry index back (SIb), and thinnest point of the cornea (ThkMin) were recorded. Results: At the 6-month follow-up, the mean UCVA and BCVA values were improved, and the K values remained stable. Statistically significant decreases in AKf (p=0.04) and the thinnest point of the cornea (p=0.001) and a statistically significant increase in AKb (p=0.01) were observed. A correlation analysis revealed that the preoperative BCVA, UCVA, K1, K2, avgK, AKf, and AKb values significantly affected visual acuity at the 6-month follow-up. Conclusions: Accelerated CXL is an effective treatment for the prevention or even reversal of keratoconus progression. The preoperative K values and apexes of the anterior and posterior cornea were found to affect visual acuity at 6 months after accelerated CXL. Both AKb steepening and AKf flattening appear to be important factors in the stabilization of keratometric values and improvement of visual outcomes

    Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji

    No full text
    Bu çalışmada, klorlu fenolik bileşiklerden 2,4,6-triklorofenolün Trametes versicolor olarak bilinen beyaz çürükçül fungusun ürettiği lakkaz enzimi ile muamele edilerek detoksifikasyonu araştırılmıştır. Serbest ve immobilize enzim kullanılarak yapılan enzimatik deklorinasyon deneyleri laboratuar ölçeğinde bir reaktörde gerçekleştirilmiştir. Biyoreaktöre monte edilmiş klor iyon ve çözünmüş oksijen elektrodları, sürekli olarak reaksiyon ortamında klor ve çözünmüş oksijen değişimlerini belirlemek amacıyla kullanılmıştır. Serbest ve immobilize formda lakkazın en yüksek deklorinasyon aktivitesi; substrat konsantrasyonu 160 mM, pH 5.0, reaksiyon süresi 30 dakika ve sıcaklık olarak da 25 °C’de bulunmuştur. Ayrıca klor uzaklaştırılmasının gösterildiği enzimatik yıkım ürünlerinin GC/MS analizi, belirlenen optimum şartlarda lakkazla 2,4,6-triklorofenolün parçalandığı sonucunu vermişti

    Alterations in biomechanical properties of the cornea among patients with polycystic kidney disease

    Get PDF
    WOS: 000439166500024PubMed ID: 28664236The aim of this study was to evaluate the corneal biomechanical features in polycystic kidney disease (PKD) patients and compare them with the healthy individuals. Totally 81 patients with a mean age of 48.46 +/- 14.51 years and 60 control cases with a mean age of 44.68 +/- 12.69 years were included in the study. All of the subjects underwent a complete ophthalmological examination, including visual acuity testing, biomicroscopic anterior and posterior segment examinations. Corneal hysteresis (CH), corneal resistance factor (CRF), Goldmann-correlated intraocular pressure (IOPg) and corneal-compensated intraocular pressure (IOPcc) were evaluated with the ocular response analyzer, and the central corneal thickness was evaluated with Sirius(A (R)) corneal topography. PKD patients had significantly increased CH values, without any alterations in IOP or CCT values, compared with the control cases (p:0.001). Among PKD patients, 23 were having liver cysts accompanying renal cysts. There was not any statistically significant difference between PKD patients with or without liver cysts regarding biomechanical properties of the cornea. However, both patient groups had statistically significantly increased CH values compared with the control cases. Patients with PKD present with higher CH values than age-matched controls. Larger studies are warranted to elucidate the alterations in corneal biomechanical properties and their clinical relevance in PKD patients
    corecore