95 research outputs found
Clear Cell Meningioma: A Rare Great Mimicker
Introduction: Clear cell meningioma is an infrequent, agressive variant of meningioma that shows proclivity to the spine. This study aimed to report a case of clear cell meningioma of the lumbar spine and discuss the differential diagnosis, and emphasize the necessity and usefulness of immunohistochemistry for definite diagnosis.Case report: A 23-year-old man admitted to the Department of Neurosurgery with backache existed for about 4 years. Magnetic Resonance Imaging revealed a well-circumscribed intradural and extramedullary mass in the spinal canal at the 5th lumbar vertebra extending to the right neural foramen. The lesion was excised gross totally and diagnosed as “clear cell meningioma”. The patient has been doing well for a year without any sign of recurrence.Discussion: Clear cell meningioma should be considered in the differential diagnosis of the masses located in the spine radiologically. In addition, the histopathological mimickers of it that are composed of clear cells, particularly renal cell carcinoma, should be ruled out by the aid of immunohistochemistry
Lisansüstü Öğrencilerinin Stem Eğitimi ile İlgili Görüşleri: İki Üniversite Örneği
DergiPark: 623999tredBu araştırmanın amacı lisansüstü öğrencilerinin STEMeğitimi ile ilgili görüşlerini belirlemektir. Araştırmanın yöntemi durumçalışmasıdır. Araştırmanın çalışma grubu iki farklı üniversitenin fen bilgisieğitimi ana bilim dalında lisansüstü eğitim gören toplam 10 öğrencidenoluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak 10 sorudan oluşan yarı yapılandırılmışmülakat kullanılmıştır. Mülakatlardan elde edilen veriler içerik analizine göreçözümlenmiştir. Verilerin analizinde “STEM ile ilgili tanımlar”, “STEMeğitiminin uygulanmasının avantajları ve dezavantajları”, “STEM eğitimyaklaşımının diğer yaklaşımlarla olan benzerlik ve farklılıkları”, “STEMeğitimine yönelik öğrenme ortamlarının sahip olması gereken nitelikler” ve“STEM eğitim yaklaşımını uygulayacak öğretmenlerin sahip olması gerekennitelikler” kategorileri oluşturulmuştur. Verilerin güvenilirliğini sağlamakiçin birbirinden bağımsız olarak üç araştırmacı verileri kodlamışlardır.Kodlayıcılar arasındaki tutarlılık yüzdesi hesaplanmıştır ve kodlayıcılararasındaki tutarlılık 0.85 olarak bulunmuştur. Verilerin geçerliliğini sağlamakiçin öğrenci ifadelerinden alıntılar sunulmuştur. Araştırma sonucundalisansüstü öğrencilerinin STEM eğitimi ile ilgili daha çok olumlu görüşbelirtmiş olmalarına rağmen yetersiz bir anlayışa sahip oldukları ortayaçıkmıştır. Ayrıca lisansüstü öğrenciler STEM eğitiminin ülkemiz şartlarındauygulanmasına yönelik tereddütleri olduğunu ifade etmişler ve STEM eğitimininetkili bir şekilde uygulanmasına yönelik öneriler sunmuşlardır
Effects of geraniol on anxiety/depression-like behavior and hippocampal cholinergic system in rats
Amaç: Kronik stresin depresyon benzeri davranışları arttırdığı bilinmektedir. Geraniol nöromodülatör
ve antidepresan etkileri bilinen doğal bir monoterpendir. Bu çalışma, kronik kısıtlama stresi
depresyon modeli sıçanlarda geraniolun kolinerjik sistem üzerine olası etkilerini araştırmak için
tasarlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmada erişkin 21 adet dişi sıçan kullanıldı. Sıçanlara 3 hafta süreyle günde
5 saat kısıtlama stresi uygulandı. Geraniol oral gavaj yoluyla 100 mg/kg uygulandı. Stres ve ilaç
uygulamalarını takiben açık alan testi ile anksiyete, zorunlu yüzme testi ile depresyon benzeri
davranışlar değerlendirildi. Daha sonra sıçanlar ötenazi edilerek hipokampus disekte edildi.
Asetilkolin (ACh) ve asetilkolinesteraz (AChE) düzeyleri hipokampal doku homojenatlarında ELISA
yöntemi ile belirlendi.
Bulgular: Stres maruziyeti anksiyete benzeri davranışı belirgin olarak etkilemedi ancak zorunlu
yüzme testlerinde depresyon benzeri davranış parametrelerini uyardı. Geraniolun strese bağlı artan
hareketsizlik süresini önemli ölçüde azalttığı tespit edildi (p<0.05). Dahası, stres maruziyeti ve
geraniol uygulamasının hipomkampal ACh düzeylerini anlamlı olarak etkilemediği gözlemlendi
(p>0.05). Diğer yandan, kronik stres AChE düzeylerini önemli ölçüde azalttı (p<0.05). Geraniol
tedavisinin AChE düzeylerini belirgin olarak değiştirmediği tespit edildi (p>0.05).
Sonuç: Birlikte ele alındığında, bulgularımız kısıtlama stresinin sıçanlarda depresyon benzeri
davranışı uyardığı, geraniol tedavisinin ise antidepresan benzeri etkilerini ortaya koydu. Bununla
birlikte, geraniolun antidepresan benzeri etkisinin moleküler mekanizmasının ileri çalışmalarla
araştırılmasını öneriyoruz.Objective: It is known that chronic stress increases depression-like behaviors. Geraniol is a natural
monoterpene known for its neuromodulatory and antidepressant effects. This study was designed to
investigate the possible effects of geraniol on the cholinergic system in chronic restraint stress
depression model rats.
Materials and Methods: 21 adult female rats were used in the study. Restraint stress was applied to
rats for 5 hours a day for 3 weeks. Geraniol was administered at 100 mg/kg by oral gavage. Anxiety
was evaluated with the open field test, and depression-like behaviors were evaluated with the forced
swimming test following stress and drug administration. Then the rats were euthanized and the
hippocampus was dissected. Acetylcholine (ACh) and acetylcholinesterase (AChE) levels were
determined in hippocampal tissue homogenates by ELISA method.
Results: Stress exposure did not significantly affect anxiety-like behavior, but it stimulated
depression-like behavior parameters in forced swimming tests. It was determined that geraniol
significantly decreased the increased immobility time due to stress (p<0.05). Moreover, it was
observed that stress exposure and geraniol administration did not significantly affect hippocampal
ACh levels (p>0.05). On the other hand, chronic stress significantly decreased AChE levels (p<0.05).
Geraniol treatment did not significantly change AChE levels (p>0.05).
Conclusion: Taken together, our findings revealed that restraint stress induces depression-like
behavior in rats, while geraniol treatment has antidepressant-like effects. However, we suggest that
the molecular mechanism of the antidepressant-like effect of geraniol be investigated with further
studies
Effect of Preoperative Anxiety on Depth of Anaesthesia and In Vitro Fertilization Success
Objective:Infertility anxiety may have a harmful effect on embryo quality and fertilization during in vitro fertilization (IVF). Monitoring brain function gives real-time information about the depth of anaesthesia of a patient. This study examined the effect of preoperative anxiety on the depth of anaesthesia and IVF success.Methods:One hundred thirty-one patients who had undergone oocyte retrieval were divided into two groups according to the Beck Anxiety Inventory (BAI): the low-anxious Group L (n = 71) and high-anxious Group H (n = 60). Hemodynamic stability, intraoperative total propofol and fentanyl consumption, good quality embryo (GQE) rate, and fertilization rate were recorded.Results:Fertilization and GQE rates were not significant between groups L and H. Total propofol consumption was significantly higher in group H than in group L. Heart rate (HR) preoperatively and postoperatively and systolic arterial pressure (SAP) preoperatively and diastolic arterial pressure (DAP) postoperatively were significantly increased in group H than in group L. The time for the modified Aldrete score to reach 9 (MAS 9) in group H was significantly higher than that in group L. The effect of variables that were found significantly in the univariate analysis (Propofol, HRpreop, HRpostop, SAPpreop, DAPpostop, and MAS 9) on BAI score.Conclusion:Total propofol consumption was higher in patients with high anxiety levels, but it did not have a negative effect on IVF success
Yakın gerçek zaman işlemli, fiberde tümleşik atmalı terahertz spektrometre
TÜBİTAK TBAG01.08.2015TUBİTAK tarafından desteklenen 111T748 nolu, “Yakın Gerçek Zaman İşlemli, Fiberde Tümleşik Atmalı Terahertz Spektrometre” başlıklı araştırma projesinden elde edilen sonuçlar açıklanmaktadır. Çalışmalar zamana dayalı terahertz spektrometre ölçüm tekniğin anlık olarak gerçekleştirilmesine ve bu yöntemlerin pompa/sonda ölçümlerinde kullanılması için geliştirilmesine odaklanmıştır. Proje kapsamında tekrarlama frekansını çok hızlı değiştirebilen, üç çıkış kolu olan, 1030nm merkez dalga boyunda çalışan özgün tasarıma sahip Yb: katkılı kip-kilitli fiber lazer sistemi geliştirilmiştir. Üç çıkış kolundan, kısa atım kolu (<150fs) Terahertz (THz) algılanmasında, uzun atım kolu (<250fs) THz üretiminde ve pompa kolu (<1ps) pompa/THz sonda deneylerinde kullanılması için geliştirilmiştir. Geliştirilen bu özgün lazer sistemi ile THz atım ölçümlerin ölçüm hızında neredeyse anlık olarak gerçekleştirilmesi için lazerin tekrarlama frekansın hızlı değişimi sağlanmıştır (~10Hz). Bu amaçlara ulaşmak için sistem içinde terahertz atımlarını üretmek, iletmek ve belirlemek için kullanılan birimlerin her biri optimize edilmiştir. Aynı zamanda lazerin pompa kolundaki çıkış gücünü yükselterek sistemin pompa/THz sonda deneylerinde anlık ölçüm tekniğini kullanarak uygulanması amaçlanmıştır. Böylelikle bu yeni ölçüm tekniği ile yurtdışındaki araştırma laboratuvarlarında geleneksel kullanılan pompa/sonda yöntemlerine hız kazandırarak farklı fiziksel etkenlerin tespitine katkı sağlayabileceğiz.Genelde zamana dayalı terahertz ölçüme dayalı spektroskopi yöntemi, pompa/THz prob (sonda) veya benzeri dinamik ölçüm deneyleri için sistem temelinde güçlendirilmiş atmalı lazer sistemleri kullanılmakta ve THz atım şeklinin ölçüm temelinde interferometrik teknikler kullanıldığından spektrum verilerinin kaydedilmesi onlarca dakika sürebilmektedir. Bu sistemler ile yakın gerçek zaman işlemeli spektroskopi ölçümlerin ve anlık dinamik olayları gözlemeyebilmek için hızlı pompa/THz prob (sonda) ölçüm kabiliyetinin kazanılması, madde karakterizasyonu yapan birçok araştırma grubu için önemli bir destek sağlayacaktır. Örneğin bazı biyolojik ve kimyasal reaksiyonlar saniyeler mertebesinde gerçekleştiğinden bu etkileşimlerin nasıl geliştiği bu tip bir anlık THz spektroskopi yöntemi sonucu daha iyi anlaşılabilenecektir. Aynı zamanda uygun pompalama lazerin fotouyarı sonrası, prob (sonda) görevi yapan THz darbelerin düşük foton enerjisi sayesinde birçok farklı malzeme türleri karakterize edilebilecektir. Bu tip bir ölçüm yeneteğini geliştirmek için proje çalışmasında tekrarlama oranı hızla ayarlanabilen, yükseltilmiş iterbiyum (Yb) katkılı kip-kilitli fiber lazer sistemini geliştirdik ve bu sistemden üç farklı çıkış sağlayarak hem THz atım üretimi, hem belirlenmesi hemde pompa/THz prob (sonda) deneyleri yapabilen bir sistem geliştirdik. Lazerin üç çıkış kolundaki ışın parametrelerini optimize ederek sistem ile yakın gerçek zaman işlemli, dinamik ölçüm yapabilen atmalı terahertz spektrometre ölçümlerin yapılabildiğini gösterdik. Kip-kilitli lazerlerin tekrarlama oranları lazer kavitesinin fiziksel olarak uzunluğunun değişmesi ile ayarlanabilmesine rağmen farklı kavite uzunluklarında aynı kararlılığı (çıkış gücü, atım süresi, tayf genişliği) gösterememektedir. Proje kapmsamında yaptığımız çalışmalarda farklı kavite uzunluklarında kararlı çalışan Yb: katkılı kip-kilitli fiber lazer geliştirerek lazer tekrarlama frekansını çok hızlı bir şekilde değiştirebileceğimizi gösterdik. Lazer çıkışındaki güç ve darbe sürelerini uygun pompalama diyotları ve özel ızgara optik bileşenleri kullanarak THz atım üretimi ve belrilenmesini lazer kavite uzunluğunu değiştirerek optik örnekleme metodu ile yapılabileceğini gösterdik. Bu sayede THz atım şeklini daha hızlı belireyebileceğimiz için çok kısa sürelerde gerçekleşen kimyasal/fiziksel olayları aydınlatabilecek yeni bir ölçüm tekniğin temelini oluşturduk. Elde edilen hızlı tarama süreleri ve Yb: katkılı lazerlerin Er: katkılı lazerlere göre daha yüksek verimde çalışması sayesinde bu tip sistemler pompa/THz prob (sonda) gibi dinamik ölçüm kabiliyetine dayanan birçok deney için önemli bir yenilik kazandıracaktır.Dynamical measurement techniques such as terahertz time-domain spectroscopy, pump/THz probe spectroscopy or similar techniques typically are driven by amplified pulsed laser systems and all utilize interferometric techniques to measure and record the THz profile which results in measurement times that can last tens of minutes. Rapid pump/THz probe measurement techniques will aid in observing instantaneous phenomena or perform near real-time spectroscopy benefiting many research groups which work in the field of material characterization. For example, since some biological and chemical reactions occur in a matter of seconds the interaction of these phenomena with THz waves can be better understood using near-real time measurement techniques. At the same time, after photo excitation at the appropriate pump wavelength the low photon energy THz probe will allow the characterization of a variety of materials. In this research project, to have access to such measurements, we have developed a THz spectrometer driven by an ultrafast amplified Ytterbium (Yb) doped fiber laser whose repetition rate can be tuned rapidly which allows for such dynamical measurements. The system we developed has three outputs which are used for THz pulse generation, THz pulse detection as well as pump/THz probe experiments. By optimizing the optical beam parameters in all three arms we showed that the system can be used for near- real time, pulsed terahertz measurements for dynamical systems. Even though one can tune the repletion rate of a mode-locked laser by changing the cavity length the output beam stability will typically not remain stable (output beam power, pulse duration, and spectral width). Towards this goal, we developed a mode-locked amplified Yb: doped fiber laser system which showed the same output beam parameters despite rapid changes in its repetition rate or cavity length. By using adequately driven pump diodes and appropriate gratings we were able to control and stabilize the power output as well as the pulse duration allowing the use of optical sampling by cavity tuning methods to be utilized in the generation and detection of THz pulses. By developing the method of rapid scanning of the repetition frequency and using highly efficient Yb: doped fiber lasers when compared to Er: doped ones we were able to show that this system can be utilized in many experiments which show dynamical behavior such as pump/THz probe spectroscopy
Rationale, design, and methodology of the MORCOR-TURK trial: predictors of in-hospital MORtality in CORonary care patients in Turkey
Background: Coronary care units are sophisticated clinics established to reduce deaths
due to acute cardiovascular events. Current data on coronary care unit mortality rates
and predictors of mortality in Turkey are very limited. The MORtality predictors in
CORonary care units in TURKey (MORCOR-TURK) trial was designed to provide information on the mortality rates and predictors in patients followed in coronary care units in
Turkey.
Methods: The MORCOR-TURK trial will be a national, observational, multicenter, and
noninterventional study conducted in Turkey. The study population will include coronary care unit patients from 50 centers selected from all regions in Turkey. All consecutive patients admitted to coronary care units with cardiovascular diagnoses between
1 and 30 September 2022 will be prospectively enrolled. All data will be collected at one
point in time, and the current clinical practice will be evaluated (ClinicalTrials.gov number
NCT05296694).
In the first step of the study, admission diagnoses, demographic characteristics, basic
clinical and laboratory data, and in-hospital management will be assessed. At the end of
the first step, the predictors and rates of in-hospital mortality will be documented. The
second step will be in cohort design, and discharged patients will be followed up till 1 year.
Predictors of short- and long-term mortality will be assessed. Moreover, a new coronary
care unit mortality score will be generated with data acquired from this cohort.
Results: The short-term outcomes of the study are planned to be shared by early 2023.
Conclusion: The MORCOR-TURK trial will be the largest and most comprehensive study in
Turkey evaluating the rates and predictors of in-hospital mortality of patients admitted
to coronary care units
THE USE OF SPOKEN LEARNER CORPORA TO DETECT PROBLEMS WITH LEXICAL ACCURACY
Bu çalışmanın amacı yabancı dil öğrencilerinin, özellikle sözcüksel öğelerin kullanımı konusundaki problemlerinin daha kolay saptanması için derlem yönteminin kullanılması yolunda bir öneri getirmektir. Her ne kadar sözlü derlem toplama aktivitesi zor ve zaman alıcı bir süreç olsa da, İngilizce’nin yabancı dil öğrencileri tarafından kullanımı veya yanlış kullanımı konusuna ışık tutma potansiyeli yüksektir. Çalışmada kullanılmak üzere, bir sözlü öğrenci İngilizcesi derlemi oluşturulmuştur. Çalışmanın katılımcıları orta ve ortanın üstü İngilizce seviyesindeki yabancı dil öğrencilerdir. Çalışmada kullanılan derlem, diğer bir deyişle ‘Öğrenci Monologları Derlemi’ (ÖMD) katılımcı yabancı dil öğrencilerinin iki farklı konu üzerine 35 adet konuşma kaydının çözümlemesini içermektedir. Öğrenci Monologları Derleminin oluşturulması için kullanılan konuşma konuları IELTS (Uluslararası İngilizce Dil Yeterlilik Sınavı) sınavının konuşma bölümünde kullanılan sorular arasından seçilmiştir. Derlem için toplanan ses kayıtları çözümlenmiş ve hata kategorileri yönünden elle kodlanmıştır. Öğrencilerin yaptıkları hataların kodlanmasından sonra, derlem özel bir derlem analizi programı olan AntConc 3.2.4w kullanılarak kelime kullanımı yönünden analiz edilmiştir. Çalışmanın sonuçları, öğrencilerin konuşma kayıtlarındaki en sorunlu sözcüksel grubun fiiller olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunun dışında, yaygın olarak saptanan yanlış kullanımlar sırasıyla zarf, isim ve sıfat kelime gruplarını içermektedir. Sonuçlar ayrıca yanlış kelime seçiminin öğrencilerin sözcüksel hatalarının en önemli sebeplerinin başında olduğuna işaret etmektedir. Çalışma, yabancı dilde konuşma becerisi öğretimi alanında öneriler içermektedir.The purpose of this study is to offer a solution for the easier and more accurate detection of speaking problems, especially with the use of lexical items, through the use of a corpus methodology. Although the compilation of spoken corpora is a difficult and time consuming process, it has a great potential to shed light on the use or misuse of English by foreign language learners. For the purposes of this study, a spoken corpus of learner English was compiled. The participants are students at the intermediate to upper-intermediate proficiency level of English. The corpus used in the study, namely ‘Corpus of Learner Monologues’ (CLM) consisted of transcriptions of 35 spoken accounts by participating foreign language learners on two different topics. The topics assigned for the compilation of the corpus were chosen from among IELTS (International English Language Testing System) exam speaking section topics. The recordings were transcribed and hand coded for error categories. After the coding of errors, the corpus was analyzed by using AntConc 3.2.4w, a special software for corpus analysis. The results revealed that verbs are the most problematic lexical group in students’ speech. Other common errors included adverb, noun, and adjective word groups. Results also highlighted that “wrong word choice” was the most common reason for students’ lexical errors. The study carries implications for the teaching of speaking skills
- …