45 research outputs found
The effect of single dose smoking on function and autoantibody levels against thyroid
Sigara içiminin tiroid fonksiyonları üzerine pek çok farklı etkisi vardır. Ancak insanlarda akut tek doz
sigara içiminin serum tiroid hormon ve antikor seviyelerine etkisi olup olmadıgı hakkında literatür bilgisi yoktur.
Bu çalısmada amaç ötiroid hasta grubunda tek sefer sigara içiminin serum serbest Triiodotironin (sT3), serbest
Tiroksin (sT4), Tiriot stimülan hormon (TSH) düzeyi ile serum Anti-tiroglobulin antikor (anti Tg) ve Anti-tiroid
peroksidaz antikor (antiTPO) düzeylerine etkisini belirlemekti.
Çalısmaya ultrasonografik, biyokimyasal tetkikler ile sT3, sT4 veTSH degerleri normal
sınırlarda olan; 24'ü kadın, 7'si erkek 31 hasta dahil edildi. Bu hastaların 21'inin kronik sigara kullanım öyküsü
varken 10'i hiç sigara kullanmamıstı. Çalısma grubunda yer alan gönüllülerden sigara öncesi ve tek sefer sigara
içimi sonrası sT3, sT4,TSH, antiTg ve antiTPOdüzeyleri için kan alındı.
Sigara içen ve içmeyen gruplarda kendi grupları içinde baslangıç ve sigara sonrası tiroid hormon
düzeyleri ve antikor ölçüm degerleri arasında anlamlı farklılık bulunmamıstır (p>0.5). Sigara içen hastaların
içmeyen hastalara göre baslangıç ve sigara sonrası anti TPO degerlerinin yüksek oldugu görülmüstür. Tek doz
sigara içimi öncesi antiTPO degerleri sigara içen ve içmeyen grup arasında anlamlı olarak farklıdır (p<0.04).Tek
doz sigara içimi sonrası da anti TPO degerleri farklıdır (p<0.01). Ancak anti Tg degerlerinde istatistiksel olarak
farklılık bulunmamıstır (p>0.5).
Tiroid fonksiyonları üzerine sigara içiminin etkileri hakkındaki görüsler tartısmalıdır. Elde ettigimiz
bulgular neticesinde; (i) ötiroid sigara içen hasta grubunda anti TPO degerleri sigara içmeyenlere göre, hem
sigara öncesi hem de sonrası yüksek bulunmustur. Anti TPO, anti Tg'e göre otoimmun tiroid hastalıgının hassas
bir göstergesidir ve yüksek olması tiroid bezinde henüz yıkımsürecinin baslamadıgına isaret etmektedir. (ii) Tek
sefer sigara içiminin tiroid hormon düzeylerine, antiTg ve antiTPOölçüm degerlerine etkisi saptanmamıstır.Cigarette smoking has multiple different effects on thyroid function. However, there is no
literature data whether acute one dose cigarette smoking effect on the thyroid hormone and antibody levels. The
aim of this study was to see whether one dose smoking affect serum free triiodothyronine (fT ), free thyroxine
(fT ), thyrotropin (TSH) and thyroid autoantibody levels in euthyroid patient population.
We studied 31 euthyroid patients, 24 women and 7 men. Of these patients, 21
were ex-smokers, and 10 were non-smokers. Serum fT , fT ,TSH and thyroid autoantibody levels were examined
pre- and post-one dose cigarette smoking in each patient.
Between ex-smokers and non-smokers groups, thyroid hormone and autoantibodies levels were not
affected by one dose smoking (p>0.5). In ex-smokers, antithyroid peroxidase antibody were higher than the nonsmokers,
and there was a significant difference between ex-and non-smokers in pre- or post-smoking (p<0.04). In
ex-smokers, antithyroid peroxidase antibody was significantly different after single dose smoking (p<0.01). In
ex-and non-smokers, there was no significant difference at antithyroglobulin antibody levels between pre-and
post-smoking (p>0.5).
The association between smoking and thyroid abnormalities is controversial.According to our
findings: (i) significant higher antithyroid peroxidase antibody with normal levels of antithyroglobulin antibody
in ex-smokers suggests that smoking habit increase tendency of autoimmune thyroid disease. Therefore this
elevation points out the absence of destruction in thyroid tissue and (ii) one dose cigarette smoking does not affect
thyroid hormone and autoantibody levels
General distribution of zooplankton in Turkish coast of the Black Sea and a study on egg production of Acartia clausi Giesbrecht, 1889 (Copepoda=Calanoida)
Mevcut çalışmada, Karadeniz'in Türkiye kıyılarındaki zooplanktonun dağlımı, kompozisyonu, bolluk ve biyokütle değerleri Haziran 2006, Ekim 2006 ve Mayıs 2007 tarihlerinde toplam 53 istasyonda araştırılmıştır. Zooplankton örneklemeleri, 112 ?m ağ göz ve 70 cm ağız açıklığına sahip Nansen tipi plankton kepçesi kullanılarak dikey çekim yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Zooplankton örneklerinin tüm örnekleme periyodu boyunca elde edilen toplam bolluk ve biyokütle değerleri Haziran 2006'da 92 888 birey/m3?8906 mg/m3, Ekim 2006'da 86 436 birey/m3?2743 mg/m3 ve Mayıs 2007 tarihinde 75 577 birey/m3?5104 mg/m3 olarak bulunmuştur. Zooplankton bolluk ve biyokütle değerleri Haziran ve Ekim ayında batı ve orta Karadeniz'de, Mayıs ayında ise doğu Karadeniz'de daha bol olduğu belirlenmiştir. Bolluk değerleri bakımından Copepoda Ekim (%82,3) ve Mayıs (%69,2) aylarında baskın grubu oluştururken, Noctiluca scintillans %49,7'lik oranıyla Haziran ayında bol olarak kaydedilmiştir. Biyokütle değerleri bakımından Haziran ayında N. scintillans (%45,6), Ekim ayında Copepoda (%43,8) ve Mayıs ayında ise Chaetognatha (%49,5) yüksek yüzdelik orana sahip oldukları belirlenmiştir. Sinop iç liman bölgesinde Acartia clausi türünün yumurta verimi oranları Ocak-Aralık 2008 tarihleri arasında ölçülmüştür. Araştırma süresince, günlük yumurta verimi genellikle düşük olup, 2,04±0,43'dan (20 Ekim) ile 19,41±1,73 (26 Mart) yumurta/dişi.gün değer aralıklarında bulunmuştur. Ortalama yumurta verimi oranı 8,62±1,02 yumurta/dişi.gün olarak kaydedilmiştir. Yumurta verimi oranının sıcaklık ve klorofil-a konsantrasyonu ile ilişkili olmadığı tespit edilmiştir.In the present study, distribution, composition, abundance and biomass values of zooplankton on Turkish coast of Black Sea were studied at a total of 53 stations in June 2006, October 2006 and May 2007. Zooplankton samplings were carried out vertically by using Nansen type plankton net with a 112 ?m mesh size and 70 cm diameter. Total abundance and biomass values of zooplankton samples obtained throughout the sampling period were found to be 92 888 ind/m3?8906 mg/m3 in June 2006, 86 436 ind/m3?2743 mg/m3 in October 2006 and 75 577 ind/m3?5104 mg/m3 in May 2007. Abundance and biomass values of zooplankton were determined to be high in May in the eastern Black Sea and in June and October in the western and central Black Sea. Copepoda was found to be dominant in October (82.3%) and May (69.2%) in terms of abundance whereas a relatively high percentage of 49.7% was recorded for Noctiluca scintillans in June. As for biomass, in June N. scintillans (45.6%), in October Copepoda (43.8%) and in May Chaetognatha (49.5%) was found to reveal high percentages. Egg production rates (EPR) of Acartia clausi were measured between January and December 2008 in Sinop Peninsula. During the study period EPR were found to be generally low varying between 2.04±0.43 (20 October) and 19.41±1.73 eggs/female.day (26 March). The mean EPR was recorded 8.62±102 egg/female.day. It was determined that egg production has a relationship neither with temperature nor with chlorophyll-a concentration
Ten-year results og hyperthyroid patients treated with radioiodine in Trakya University Medical Faculty Departmen of Nuclear Medicine
Tîrotoksikoz FT3, FT4 veya her ikisinin serum konsantrasyonunun arttığı ve TSH'nın suprese olduğu durumlarla sonuçlanan hipermetabolizmanın yol açtığı klinik sendromdur. En sık rastlanan tipleri Graves hastalığı, toksik adenom ve toksik MNG'dır. Antitiroid ilaçlar, cerrahi ve radyoaktif iyot hipertiroidinin tedavisinde kullanılan yöntemlerdir. Hiçbir yöntem ideal değildir. Tedavi sonrası hipotiroidi ve yineleyen hipertiroidi riski taşırlar. Radyoaktif iyot tedavisi başlangıç veya yineleyen hastalığı olanlarda giderek artan sıklıkta kullanılır hale gelmektedir. Yetersiz doza bağlı hipertiroidinin kontrolünde gecikme ve uzun süreli takiplerde giderek artan hipotiroidi insidensi iki temel dezavantajıdır. Bizim çalışmamızda 1991-2001 yılları arasında T.Ü.T.F. Nükleer Tıp Anabilim dalında hipertiroidi nedeniyle takip edilen ve radyoaktif iyot tedavisi uygulanan 105 hasta retrospektif olarak incelendi. Sonuçlar hipertiroid, ötiroid ve hipotiroidi olarak değerlendirildi. 30'u erkek ve 75'i kadından oluşan 105 hasta diffüz guatr (Graves hastalığı), toksik nodüler guatr (hiperaktif adenom), toksik multinodüler guatr, multinodüler guatr, nodüler guatr olarak sınıflandırıldı. Hastaların 80'ine tek doz, 25'ine ise ikinci doz ve bunlardan sadece birine üçüncü doz uygulandı. Tek doz sonunda hastaların ötiroid olanlar %26.7, hipotiroid olanlar %20.9, hipertiroid kalanlar %52.4'tür. 25 hastaya ikinci doz uygulandığında ise, %30.5'u ötiroid ve %28.6'sı hipotiroid hale gelmiş olup, %40.9'u hipertiroid kalmıştır. İki doz sonucu hipotiroid hale gelen 30 hastanın (%28.6) 25'sı tiroksin tedavisi almakta olup, 4'ü subklinik hipotiroidiktir. Tiroksin replasman tedavisi hastaların 49 büyük çoğunluğuna ilk yıl içinde başlanmıştır. Birinci doz sonrası tiroksin tedavisine başlama süresi en erken 3. ay iken, tek doz ile hipotiroidi olan 22 hastanın 15'ine ilk yılda tedavi başlandı. İkinci doz sonucu hipotiroidi olan 8 hastanın en erken 2. ayda olmak üzere, 6'sına ilk yılda tedavi başlandı. Tek doz ile bu hastaların %47.6 'inin hipertiroidisi kontrol edilirken, ikinci dozda bu oran %59.1'ye yükselmiştir. Sonuç olarak; radyoaktif iyot tedavisinin sonucunda meydana gelen hipotiroidi komplikasyondan ziyade, hedeflenen bir sonuçtur ve kontrolü hipertiroidinin ilaçla kontrolünden daha kolaydır. Böylece hastaların takibini kolaylaşır ve doktoru ziyaret sıklığı azalır.Thyrotoxicosis means of the clinical syndrome of hypermetabolism that results when the serum concentrations of free thyroxine (T4), free triiodinethyronine (T3), or both are increased and serum thyrotropin (TSH) is suppressed. Among the causes of thyrotoxicosis, Graves' disease, toxic adenoma and toxic multinodular goitre are most common. Three forms of therapy are available: antithyroid drugs, surgery and radioactive iodine. None of these is ideal and all share the same complications of recurrent hyperthyroidism and permanent hypothyroidism after treatment. Radioiodine is increasingly being recommend for the treatment of thyrotoxicosis, either as primary therapy or as treatment of a relapse that has followed a course an antithyroid drug. It has two main disadvantages a possible delay in control if an insufficient dose of radioiodine has been given and a cumulative incidence of hypothyroidism that necessitates long-term follow-up. In order to assess radioiodine therapy outcome in thyrotoxic patients, we performed a retrospective analysis of 105 patients over a 10-year period encompassing 1991 to 2001 in Trakya University Medical Faculty, Department of Nuclear Medicine. Clinical outcomes assessed included persistent hyperthyroidism, hypothyroidism and euthyroidism. 51 105 patients were enrolled, consisting of 75 females and 30 males. Patients divided into Graves' disease, toxic adenoma, toxic multinodular goitre, nodular goitre and multinodular goitre. Among patients treated with radioiodine, 80 received single dose, 25 received 2 doses, only one patient 3. doses. After radioiodine with single dose for hyperthyroidism, 26.7% were euthyroid, 52.4% were still hyperthyroid and 20.9% become hypothyroid. Among patients treated with second dose radioiodine 30.5% were euthyroid, 40.9% were still hyperthyroid and 28.6% become hypothyroid. Of 29 hypothyroid patients (28.6%) after second dose of radioiodine therapy, 25 patients receive thyroxine replacement and remaining 4 were still subclinicals biochemically hypothyroid. In 15 of 25 hypothyroid patients, thyroxine replacement had been started within first year after first dose of radioiodine therapy. In 8 patients who became hypothyroid after second dose, thyroxin replacement was started within first year (in one patients at second month) In our patient group; the hypothyroidism rate was 20.9% after single dose, and 28.6% after second dose. As a result hypothyroidism occurring after radioiodine therapy should be considered as a target rather than a complication, and its control is much more easier the control of hyperthyroidism. So the follow up the patients and their visits to the hospital decrease with then
The composition and seasonal distribution of zooplankton in the region of Sinop cape of the Black Sea, Turkey
Mevcut çalışmada, zooplanktonun mevsimsel dağılımı ve kompozisyonu, güney Karadeniz Bölgesi Sinop açıklarında yer alan iki istasyonda (kıyı ve açık) 2002-2004 yıllarında karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Zooplankton örneklemesi 210 um ağ göz ve 50 cm ağız açıklığına sahip standart net plankton kepçesi kullanılarak dikey olarak gerçekleştirilmiştir. Sinop bölgesinde 2002-2004 yıllarında toplam 27 zooplankton türü tanımlanmıştır. Besin zooplanktonunun en yüksek biyokütle değerleri, kıyısal istasyonda 2002 yılında Eylül (1.618 mg/m2), 2003 yılında Şubat (4.083 mg/m2) ve 2004 yılında Ağustos ayında (4.353 mg/m2) belirlenmiştir. Noctiluca scintillans, kıyısal istasyonda Mayıs 2002-2004 ve Ocak 2003 yılında en baskın tür olduğu belirlenmiştir. Kopepodlar tüm sene boyunca her iki istasyonda da eşit oranda rapor edilmiştir. Meroplankton, özellikle kıyısal istasyonda önemli miktarlarda bulunurken, maksimum değerlerine Aralık 2002, Şubat 2003 ve Ocak 2004 tarihlerinde ulaşmıştır. Kladoserlerin sıcak aylan tercih ettikleri görülürken, en baskın kladoser türü Penilia avirostris olarak tespit edilmiştir. Appendicularia, kıyısal istasyonda yüksek bolluk ve biyokütle değerleri 2002 ve 2003 yılında Eylül, 2004 yılında Kasım ayında bulunmuştur. Sagitta setosa açık istasyonda yüksek biyokütle değeri göstermiştir.in the present study, seasonality and composition of zooplankton was comparatively studied at two stations (inshore and offshore) off Sinop, in southern Black Sea in 2002- 2004. Samplings of zooplankton were carried out vertically with standard type plankton net with 210 \ı mesh size and 50 cm diameter. A total of 27 zooplankton species were identified in the Sinop region in 2002-2004. The highest inshore and offshore biomass values of the fbdder zooplankton were 2,618 mg/m2 in Septeraber 2002, 4,083 mg/m2 in February 2003 and 4,353 mg/m2 2004. Noctiluca scintillans dominated the zooplankton May 2002-2004 and January 2003 in inshore station. Copepods had no preference betvveen the inhore and offshore stations and existed throughout the year. Meroplankton had a higher preference for the inshore station, reaching peak values in December 2002, February 2003 and January 2004. Cladocerans mainly existed during warm months, the dominant species being Penilia avirostris. The maximum abundance and biomass value of the Appendicularia in inshore station were found in September 2002-2003 and November 2004. Sagitta setosa was showed highest biomass values in offshore sation
Güney Karadenizin Sinop Yarımadasında Acartia (Acartiura) clausi Giesbrecht, 1889 (Copepoda) Yumurta Üretim Oranı
Güney Karadenizin Sinop İç Liman bölgesinde Acartia (Acartiura) clausi türünün yumurta verimi oranları Ocak-Aralık 2008 tarihleri arasında ölçülmüştür. Araştırma süresince, günlük yumurta verimi oranı genellikle düşük olup; 2,040,43dan (20 Ekim) ile 19,411,73 (26 Mart) yumurta/dişi.gün değer aralıklarında bulunmuştur. Ortalama yumurta verimi oranı 8,621,02 yumurta/dişi.gün olarak belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, Sinop İç Liman bölgesinde su sıcaklığı ve klorofil-a konsantrasyonunun A. clausi türünün yumurta verimi oranını etkileyen faktörler olduğunu, fakat bunların her zaman kendi başına yumurta verimi oranını açıklamaya yeterli olmadığını göstermiştir.The egg production rate (EPR) of Acartia (Acartiura) clausi was measured between January and December 2008 in Sinop Inner Harbor (southern Black Sea). During the study period, EPR were found to be generally low varying between 2.04±0.43 (20 October) and 19.41±1.73 eggs/female.day (26 March). The mean EPR was recorded 8.62±1.02 eggs/female.day. The results have shown that water temperature and chlorophyll-a concentration are factors that affect the EPR of A. clausi; however, these factors are not always sufficient alone to explain the EPR in Sinop Inner Harbor
Validation of Cymbasoma turcorum and Monstrillopsis pontoeuxinensis, two monstrilloids from Turkey described by Suárez-Morales & Üstün in 2018 (Crustacea: Copepoda: Monstrilloida)
Suárez-Morales, Eduardo, Üstün, Funda (2020): Validation of Cymbasoma turcorum and Monstrillopsis pontoeuxinensis, two monstrilloids from Turkey described by Suárez-Morales & Üstün in 2018 (Crustacea: Copepoda: Monstrilloida). Zootaxa 4779 (1): 149-150, DOI: https://doi.org/10.11646/zootaxa.4779.1.1
Cymbasoma turcorum Suárez-Morales & Üstün 2020, sp. nov.
<i>Cymbasoma turcorum</i> sp. nov. <p>[ZooBank LSID # for the specific name]</p> <p> <i>Cymbasoma turcorum</i> Suárez-Morales & Üstün, 2018: 547–551, figs 2, 3 (unavailable; source paper deemed unpublished).</p> <p> <b>Type material.</b> Holotype adult female deposited in collection of Zooplankton held at El Colegio de la Frontera Sur (ECO- SUR), in Chetumal, Mexico (ECO-CHZ-10336), collected from plankton on 6 June 2016 at station B, Hamsilos Bay, Sinop, Turkish coast of the Black Sea (35°02’36”E, 42°03’36”N); specimen partially dissected, with selected appendages mounted on slide in glycerine, sealed with Entellan®.</p> <p> <b>Diagnosis.</b> (Female) Body length excluding antennules and caudal rami 0.933 mm (67.2% cephalothorax, 11% urosome). Oral papilla at 26% of cephalothorax length. Ventral part of “forehead” with few shallow, transverse striations. Antennules 38% as long as cephalothorax, three-segmented (fusion of segments 3 and 4). Among antennular setae, elements of 2v group remarkably long, element 3 long and setiform, element IIId reduced, elements b 1-5 unbranched. Outer apical exopodal setae of legs 1–4 spinulose externally, bearing short setules internally. Endopodal lobes of fifth legs unarmed, asymmetrical; exopodal lobes subrectangular, with two large, subequally long apical setae and one small medial seta, latter not exceeding exopodal lobe in length. Ovigerous spines separated at base, 70% as long as body. Anal somite smooth, lateral margins expanding posteriorly.</p> <p> <b>Etymology.</b> A genitive plural noun honoring the people of Turkey, the country of the type locality.</p> <p> <b>Remarks.</b> A full description and taxonomic illustrations of <i>C. turcorum</i>, including comparisons to known congeners, was provided by Suárez-Morales & Üstün (2018).</p>Published as part of <i>Suárez-Morales, Eduardo & Üstün, Funda, 2020, Validation of Cymbasoma turcorum and Monstrillopsis pontoeuxinensis, two monstrilloids from Turkey described by Suárez-Morales & Üstün in 2018 (Crustacea: Copepoda: Monstrilloida), pp. 149-150 in Zootaxa 4779 (1)</i> on page 149, DOI: 10.11646/zootaxa.4779.1.12, <a href="http://zenodo.org/record/3831676">http://zenodo.org/record/3831676</a>
Monstrillopsis pontoeuxinensis Suárez-Morales & Üstün 2020, sp. nov.
<i>Monstrillopsis pontoeuxinensis</i> sp. nov. <p>[ZooBank LSID # for the specific name]</p> <p> <i>Monstrillopsis pontoeuxinensis</i> Suárez-Morales & Üstün, 2018: 553–555, figs 4, 5 (unavailable; source paper deemed unpub-</p> <p>lished).</p> <p> <b>Type material.</b> Holotype adult male deposited in collection of Zooplankton held at El Colegio de la Frontera Sur (ECO- SUR), in Chetumal, Mexico (ECO-CHZ-10337), collected from plankton on 6 June 2016 at station B, Hamsilos Bay, Sinop, Turkish coast of the Black Sea (35°02’36”E, 42°03’36”N); specimen partially dissected with selected appendages mounted on slide in glycerine, sealed with Entellan®.</p> <p> <b>Diagnosis.</b> (Male) Body length excluding antennules and caudal rami 0.561 mm (48% cephalothorax, 52% urosome). Oral papilla at 31% of cephalothorax length. “Forehead” with anterior notch and few transverse striations. Antennules 1.2 times as long as cephalothorax, with distinct rounded inner proximal expansion of fifth segment. Among antennular setae, elements 1, 2v 1-3, and 3 long and setiform, element 4v1 longest among neighboring elements, elements B–D unbranched; apical process of fifth segment separated as distinct spiniform element 2. On legs 1–4, intercoxal sclerite spinulose, outer apical exopodal seta smooth externally, sparsely setose internally. Type II genital complex present, with two pairs of small, rounded processes medial to bases of lappets. Anal and preanal somites incompletely separated. Four setae on each caudal ramus subequally long.</p> <p> <b>Etymology.</b> An adjective combining the ancient Greek name of the Black Sea, <i>Póntos Eúxeinos</i>, with the Latin locational suffix - <i>ensis</i> (feminine to match the gender of the genus).</p> <p> <b>Remarks.</b> A full description and taxonomic illustrations of <i>M. pontoeuxinensis</i>, including comparisons to known congeners, was provided by Suárez-Morales & Üstün (2018).</p>Published as part of <i>Suárez-Morales, Eduardo & Üstün, Funda, 2020, Validation of Cymbasoma turcorum and Monstrillopsis pontoeuxinensis, two monstrilloids from Turkey described by Suárez-Morales & Üstün in 2018 (Crustacea: Copepoda: Monstrilloida), pp. 149-150 in Zootaxa 4779 (1)</i> on page 150, DOI: 10.11646/zootaxa.4779.1.12, <a href="http://zenodo.org/record/3831676">http://zenodo.org/record/3831676</a>
Türkiye'nin Güney Karadeniz'inde Oithona davisae Ferrari F.D.&Orsi, 1984 (Copepoda: Oithonidae) Bulunuşunun İlk Kaydı
Mevcut çalışmada, Oithona davisae Ferrari F.D.&Orsi, 1984 türünün Sinop, Türkiye kıyısındaki ilk bulunurluğu kaydedilmiştir. Türün bolluk ve biyokütle verisi ve toplam kopepod içerisindeki ergin birey ve kopepodit evrelerinin oranı incelenmiştir. Zooplankton örnekleri Ocak-Aralık 2009'da vertikal çekim yöntemiyle aylık olarak 112 ?m ağ göz açıklığındaki plankton kepçesi ile toplanmıştır. Bu tür örnekleme periyodu boyunca ilk kez Eylül ayında belirlenmiş ve takip eden diğer aylarda da varlığı tespit edilmiştir. En yüksek bolluk ve biyokütle değeri Kasım 2009'da (1485,35 birey.m-3, 2,9 mg.m-3) kaydedilmiştir. Kasım ayında toplam kopepod bolluğuna katkısı %39,89 ve biyokütleye katkısı ise %14,35 idi. Sonuç olarak, elde edilen veriler yerli olmayan kopepod O. davisae Sinop kıyısının ekolojik koşullarına adapte olduğunu göstermektedir.We report the first occurrence of Oithona davisae Ferrari F.D.&Orsi, 1984 in the Sinop coast, Turkey. Data on the abundance and biomass of this species, and the proportion of adult and copepodite stages in the total copepods were investigated. The zooplankton samples were collected monthly by vertical hauls with plankton net of 112 ?m mesh size from January to December 2009. However, O. davisae was observed for the first time in September, and continued to be observed for the remainder of the sampling period. The highest abundance and biomass of this species were recorded in November 2009 (1485.35 ind.m-3 and 2.9 mg.m-3, respectively), which was 39.89% in the abundance and 14.35% of the biomass of the total copepods in November. In conclusion, the non-indigenous copepod species, O. davisae, has adapted to the ecological conditions of the Sinop coast
Seasonal variation and taxonomic composition of mesozooplankton in the southern Black Sea (off Sinop) between 2005 and 2009
The monthly and long-term fluctuations of mesozooplankton abundance, biomass, and taxonomic composition in the Sinop inner harbor (southern Black Sea) between 2005 and 2009 are presented in the present study. In total, 31 mesozooplankton taxa were identified during the study. The recorded average mesozooplankton abundance and biomass were 34,323 +/- 7580 ind. m(-2) and 1208 +/- 460 mg m(-2) in 2005, 95,063 +/- 31,434 ind m(-2) and 1787 +/- 604 mg m(-2) in 2006, 97,626 +/- 12,141 ind m(-2 )and 1034 +/- 20 mg m(-2) in 2007, 91,918 +/- 10,476 ind m(-2) and 775 +/- 121 mg m(-2) in 2008, and 146,918 +/- 19,671 ind m(-2) and 1955 +/- 437 mg m(-2) in 2009, respectively. The highest abundance values of mesozooplankton were encountered in March 2006 (299,110 ind m(-2)) with the contribution of Copepoda nauplii (167,000 ind m(-2)) particularly. Meanwhile, the mesozooplankton biomass was highest in October 2005 (5852 mg m(-2)), due to Parasagitta setosa (3695 mg m(-2)). The heterotrophic dinoflagellate Noctiluca scintillans was a major component of plankton samples in the Sinop region, presenting its highest values in April 2005. Mesozooplankton abundance values showed significant differences (except 2007-2009 and 2008-2009) during the 5-year sampling period. Since the middle of 2006, an increase in abundance, biomass, and biodiversity of mesozooplankton has been detected. Many mesozooplanktonic species/groups showed seasonality in the study (especially Cladocera species). This seasonality was determined to be based on temperature changes