43 research outputs found

    Educational Family Health Centers' in Family Medicine Resident Training Experience of Şişli Hamidiye Etfal Training and Research Hospital

    Get PDF
    Aile hekimliği uzmanlık eğitimi Türkiye’de 1984 yılındabaşlamıştır. 2010 yılına kadar aile hekimliği uzmanlık öğrencilerinin 3 yıllık eğitim sürecinin tamamı klinik rotasyonlardan oluşmaktayken; 2010 yılından bu yana belirtilenamaçları uygulayabilmek ve yeterlilikleri kazanabilmek için,18 ay klinik rotasyon, 18 ay ise saha eğitimi olacak şekildedüzenleme yapılmıştır. Saha eğitiminin ihtiyacını karşılamak üzere Sağlık Bakanlığı tarafından 2014 yılında ‘EğitimAile Sağlığı Merkezleri’’ (E-ASM) kurulmasıyla ilgili mevzuat çıkarılmıştır. Aile hekimliği uzmanlığı saha eğitimindeönemli bir boşluğu doldurması beklenen E-ASM’lerin eğitimhizmetinin yanında diğer aile sağlığı merkezlerinin verdiğihizmetleri vermesi de beklenmektedir. E- ASM’lerin sayısıhalen yetersiz olup arttırılması için eğitim kurumlarınınfarkındalığının artırılması, malzeme temini, tadilat ve tamirat ihtiyaçlarının kolaylaştırılması gerekmektedir.Sağlık Müdürlükleri tarafından alt yapının oluşturulmasıve destek personelinin sağlanması; Aile hekimliği eğitimkurumları tarafından ise eğitici görevlendirilmesi ve eğitimgörecek uzmanlık öğrencisi planlanması alternatif olarakdüşünülmelidir. Nüfus kaydının ve hizmet planlamalarınınasistan eğitimine imkân verecek şekilde düzenlenmesi, görev yapacak eğitici, asistan ve diğer personelin ödemelerinin hak kaybına neden olmayacak şekilde yapılandırılması, sahada yapılacak araştırmalarla ilgili izin süreçlerininkolaylaştırılması gerekmektedir. Bu yazıda Sağlık BilimleriÜniversitesi Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği’ne bağlı olarak 2016 yılıAğustos ayı itibariyle iki ayrı binada hizmet vermeye başlayan iki ayrı E-ASM’nin açılması ve işletilmesiyle ilgili deneyimler paylaşılarak sürecin iyileştirilmesine katkı sunulması amaçlanmıştır.Family medicine residency training began in 1984 in Turkey. Until 2010, 3-year education process of family medicine residency students consisted of clinical rotations. Since 2010, in order to implement the stated objectives and gain the qualifications, 18 months of clinical rotation and 18 months of field training have been arranged. In order to meet the need for field training, the Ministry of Health issued legislation on the establishment of Education Family Health Centers (E-FHC) in 2014. It is expected that the E-FHCs, which are anticipated to fill a significant gap in family medicine speciality field training, in addition to educational services they have to provide services provided by other family health centers. The number of E-FHCs is still insufficient and to increase it, the awareness of educational institutions should be increased, material procurement, modification and repair needs should be facilitated. The establishment of infrastructure by the Health Directorates and the provision of support staff, as well as the planning of the trainer by the family medicine education institutions and the planning of the specialist for the training should be considered as an alternative. It is necessary to arrange population registration and service planning in a way that will allow residence training, to make trainers, residences and other personnels to be employed in such a way that they do not cause any loss of right, and to facilitate the process of permits related to the researches in the field. In this paper, it is aimed to contribute to the improvement of E-FHC process by sharing the experiences about opening and operating of two separate E-FHCs of the Health Sciences University Şişli Hamidiye Etfal Training and Research Hospital Family Medicine Clinic which started to serve in two buildings as of August 2016

    Risk Tabanlı Deniz Ambulansı Tasarımı

    Get PDF
    Denizde, emniyeti en üst düzeye çıkarmak için risk faktörlerini modellemek ve risk tabanlı tasarım araçlarını kullanmak önemlidir. Emniyeti arttırmak ve müşteri taleplerini karşılamak için etkin risk modelleme teknikleri ve karar verme araçlarının geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu çalışmada, mevcut bir deniz ambulans teknesi operasyon riskleri incelenmiş ve mevcut tekne risk tabanlı bir yaklaşımla yeniden tasarlanmıştır. Risk değerlendirmesi ve model tasarımında, Hata Türü ve Etki Analizi (FMEA) kullanılmış ve risk öncelik sayıları (RPNs) hesaplanmıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar, deniz ambulans teknelerinin emniyetini arttırmaya ve potansiyel risklerin önlenmesine veya azaltılmasına katkıda bulunacaktır

    OECD ülkelerinde iş gücü verimliliğini etkileyen faktörlerin panel veri modelleri ile analizi

    No full text
    İş gücü verimliliği, üretim aşamasında gözlemlenen ya da ölçülen sermaye, iş gücü gibi belirli faktörlerin, üretime direkt ya da dolaylı yoldan etki eden katkılardır. Bu tanım, bir içinin ürettiği reel katma değer olarak da açıklanabilmektedir. Globalde, üretim aşaması ile istihdam arasındaki ilişkiyi kuran tek değişken iş gücü verimliliğidir. Ölçüm şekli, çalışan işçi başına üretim, brüt çıktının çalışan sayısı ile oranlanması olarak bilinmektedir. Literatürde, iş gücü verimliliği ve iş gücü verimliliğini etkileyen faktörler, uzun yıllardır temel araştırma konularından biri olmuştur. İş gücü verimliliğindeki düşüş, global ekonomilerde de olumsuz yaratmakta, tehlike oluşturmaktadır. Bu sebeple iş gücü verimliliğini olumsuz etkileyen makro değişkenleri kontrol altına almak için, onu etkileyen faktörlerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada, 22 OECD ülkesinin 1990-2016 dönemi verilerinden yararlanılarak, iş gücü verimliliğini etkileyen faktörleri panel veri analizi ile tespit etmek, iş gücü verimliliğindeki artış için hangi değişkenlerin yol gösterici olacağını ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır. Seçili değişkenler ile modeli kurabilmek adına değişkenlerde durağanlık şartı aranmaktadır. Bu sebeple, değişkenlerin durağan olma durumları ve durağanlık mertebeleri belirlenmiştir. Değişkenlerin durağanlaştırılması sonrasında, panel veri modeli için, sabit etkili ya da rassal etkili model olduğu kararı verilmelidir. Bu kararı verebilmek adına Hausman testi uygulanmıştır. Buradan yola çıkarak modelin sabit etkiler modeli olduğuna karar verilmiştir. Modelin sabit etkili model olmasıyla birlikte ekonometrik varsayımlara uygunluğu test edilmiştir. -------------------- Labor productivity is the contribution of factors such as labor and capital, which can be measured or observed during production, directly or indirectly to production. Labor productivity is the only variable that establishes the relationships between the production process and employment in all countries. Workforce productivity measures can be defined as the production per worker, the ratio of gross output to employee. In the literature, labor productivity and the factors affecting such productivity have become one of the main research issues for many years. The decrease in the labor productivity causes a risk for and creates an negative effect on the global economies. In this regard, the factors affecting the labor productivity should be determined in order to keep the macro variables of such productivity negatively affecting the same under control. It was aimed in this research to detect the factors affecting the labor productivity through panel data analysis and to reveal which variables would be guiding for increase in the labor productivity by benefiting from the data of 22 OECD countries between the periods 1990 and 2016. The condition of stability for the variables is required in order to create the aforesaid model with the selected variables. In this respect, the stationary status of the variables and their stability degrees are determined. After stabilizing the variables, it should be decided on whether the fixed effect model or random effect model should be applied herewith. The Hausman test was applied to reach a conclusion. Starting from this point, it was decided that the model is the fixed effect model. After detection of appropriateness of the fixed effect model, its suitability to the econometric assumptions was tested

    Tutumsal obje olarak aksan: ana di̇li̇ Türkçe olan İngi̇li̇zce öğretmen adaylarının farklı İngi̇li̇zce aksanlarına karşı olan algı ve değerlendi̇rmeleri̇

    No full text
    The present study investigates how Turkish prospective teachers of English perceive phonological variation and evaluate the speakers of different accents of English based on the following characteristics: politeness, education level, language proficiency, wealth, intelligibility, native speaker status, and attractiveness. By examining the topic through a lens intersecting sociolinguistics and social psychology of language, this thesis introduces a new context to the existing language attitude literature, by being the first language attitude study within Turkey to utilize the Verbal Guise Technique (VGT), which is a derivation of Matched Guise Technique (MGT). Additionally, the present study contributes a new statistical perspective for the analysis of the data to the existing language attitude literature. A total of 109 prospective English language teachers took part in two different studies. The data were collected at Middle East Technical University, Northern Cyprus and Ankara Campuses. In the first study, the data were analyzed quantitatively, whereas in the second study qualitatively. The results show that the participants evaluated the speakers with foreign accents of English rather negatively while holding a strong preference towards speaking with the Model American English (MAE) accent. Findings also demonstrate that while MAE is being evaluated high for the dimension of status, MBE is being evaluated high for solidarity. Previous exposure to various linguistics courses often resulted in the international accents being perceived negatively, rather than positively. Participants were prejudiced against the Turkish accented variety of English, giving it very negative descriptions. Relatedly, subjects reported that they would pay attention to their students’ accent in the classroom environment while perceiving native-like pronunciation as a characteristic of advanced and competent speakers of English. The present study provides evidence of negative bias that is held amongst Turkish prospective teachers of English towards the speakers of international accents of English. Results and implications are further discussed.Bu çalışma İngilizce öğretmen adaylarının fonolojik çeşitliliği nasıl algıladıklarını ve İngilizcenin yerel ve uluslararası aksanlarını kibarlık, eğitim düzeyi, dil yeterliliği, zenginlik (maddi), anlaşılabilirlik, konuşmacının yerli-yabancı statüsü ve çekicilik özelliklerine göre nasıl değerlendirdiklerini incelemiştir. Konuyu, sosyodilbilim ve dilin sosyal psikolojisiyle kesişen bir mercekten inceleyerek, Örtük Eşleştirme Tekniğinden (ÖET) türeyen Sözel Eşleştirme Tekniğini (SET) Türkiye'de ana dili Türkçe olan İngilizce öğretmenleriyle kullanmış bilinen ilk araştırma olmasının yanı sıra, mevcut dil tutum literatürüne yeni bir bağlam kazandırmaktadır. Ek olarak, bu çalışma dünya literatürüne, özellikle dil tutum araştırmalarına, verilerin analizi için yeni bir istatistiksel bakış açısı da katmaktadır. İki farklı çalışmaya anadili Türkçe olan toplam 109 İngilizce öğretmen adayı katılmıştır. Veriler Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Kuzey Kıbrıs ve Ankara Kampüslerinden toplanmıştır. İlk çalışmada, veriler nicel olarak analiz edilirken, ikinci çalışmada nitel analize başvurulmuştur. Sonuçlar, katılımcıların Model Amerikan İngilizcesi (MAI) aksanıyla konuşmaya yönelik güçlü bir tercihte bulunurken, İngilizcenin yerel olmayan aksanlarını olumsuz olarak değerlendirdiklerini göstermiştir. Bulgular Model Amerikan İngilizcesi aksanının statü değişkeni altında, Model İngiliz İngilizcesi (MII) aksanının ise dayanışma değişkeni altında gruplandırıldığını ortaya koymuştur. Çeşitli dilbilim derslerine maruz kalmanın İngilizcenin uluslararası aksanlarının çoğu zaman olumsuz değerlendirilmesine neden olduğu görülmüştür. Katılımcıların Türk aksanlı İngilizceye karşı önyargılı ve olumsuz tanımlamalarda bulunduğu saptanmıştır. Buna ek olarak, İngilizce öğretmen adayları, sınıf ortamında kendi öğrencilerinin İngilizce telaffuzuna önem vermenin yanı sıra, ana dili İngilizce olan bireyler gibi fonolojik üretimde bulunabilmeyi İngilizcedeki ileri seviye ve yetkin konuşmacıların bir özelliği olarak gördüklerini bildirmişlerdir. Bu çalışma, anadili Türkçe olan ve ODTÜ İngilizce öğretmenliği programında okuyan Türk öğretmen adaylarının İngilizcenin uluslararası aksanlarına karşı olumsuz bir önyargı beslediğinin bilinen ilk kanıtı olarak sunulmaktadır. Çalışmanın sonuç ve önerileri tartışılmıştır.M.A. - Master of Art

    TAVSAN TİBİALARINDA OLUSTURULAN SEGMENTER KEMİK DEFEKTLERİNİN VASKÜLER ENDOTELYAL BÜYÜME FAKTÖRÜ (VEGF) YÜKLENMİS HİDROKSİAPATİT/JELATİN MATRİKS İLE TEDAVİSİ

    No full text
    Ortopedik cerrahide, çesitli nedenlerle karsılasılan kemik defektlerinin tedavisinde greftlemeye basvurulmaktadır. Doku mühendisliği alanındaki gelismeler, otojen greftlemeye alternatif olabilecek osteokondüktif yapıdaki sentetik greftlerin, kırık iyilesmesini uyarıcı kapasiteye sahip diğer faktörlerle birlikte kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalısmada da, anjiyogenez yolağını düzenleyerek kırık iyilesmesinde önemli bir rol oynayan Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü(VEGF) yüklenmis hidroksiapatit içeren jelatin matriks(scaffold)in segmenter kemik defektlerinin tedavisindeki etkinliğinin arastırılması planlanmıstır. Bunun için 30 adet iskelet gelisimini tamamlamıs Yeni Zelanda tavsanının sol tibialarında proksimal metadiyafizer bölgede 1 cm. uzunluğunda kemik defektler meydana getirilerek kaynamama modeli olusturulmustur. Kirschner telleri ile uygulanan intramedüller fiksasyonu takiben denekler üç gruba ayırılmıs ve ilk gruptaki (kontrol) defekt bos bırakılmıs, ikinci gruptaki defekt sentetik kemik grefti ile doldurulmus, üçüncü gruba ise VEGF yüklenmis sentetik kemik grefti uygulanmıstır. 6. ve 12. haftalarda her gruptan 5 adet denek feda edilerek kırık iyilesmesi radyolojik, histolojik ve kemik mineral yoğunluğu (DEXA) ölçümü ile değerlendirilmistir. 6. haftada tüm gruplar arasında her üç kriterde anlamlı farklar tesbit edilmistir; VEGF uygulanan gruptaki kaynama diğer gruplardan daha iyi, sentetik greft uygulanan gruptaki kaynama da kontrol grubundan daha iyi olarak izlenmistir. 12. haftada ise VEGF uygulanan grup ile greft uygulanan grup arasında hiçbir kriterde anlamlı fark tesbit edilemezken, bu iki grubun tüm kriterler açısından kontrol grubundan daha iyi sonuçlara sahip olduğu belirlenmis ve kontrol grubunda kaynama olmadığı görülmüstür. Sonuç olarak bu deney modelinde, VEGF yüklenmis HA/jelatin matriksin segmenter kemik defektlerinin tedavisinde etkili olduğu ve kaynamayı sağladığı gösterilmistir

    Treatment of segmentary bone defects in rabbit tibiae with vascular endothelial growth factor (VEGF)) enhanced hydroxyapatite/gelatin matrix

    No full text
    Ortopedik cerrahide, çeşitli nedenlerle karşılaşılan kemik defektlerinin tedavisinde greftlemeye başvurulmaktadır. Doku mühendisliği alanındaki gelişmeler, otojen greftlemeye alternatif olabilecek osteokondüktif yapıdaki sentetik greftlerin, kırık iyileşmesini uyarıcı kapasiteye sahip diğer faktörlerle birlikte kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalışmada da, anjiyogenez yolağını düzenleyerek kırık iyileşmesinde önemli bir rol oynayan Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü(VEGF) yüklenmiş hidroksiapatit içeren jelatin matriks(scaffold)in segmenter kemik defektlerinin tedavisindeki etkinliğinin araştırılması planlanmıştır. Bunun için 30 adet iskelet gelişimini tamamlamış Yeni Zelanda tavşanının sol tibialarında proksimal metadiyafizer bölgede 1 cm. uzunluğunda kemik defektler meydana getirilerek kaynamama modeli oluşturulmuştur. Kirschner telleri ile uygulanan intramedüller fiksasyonu takiben denekler üç gruba ayırılmış ve ilk gruptaki (kontrol) defekt boş bırakılmış, ikinci gruptaki defekt sentetik kemik grefti ile doldurulmuş, üçüncü gruba ise VEGF yüklenmiş sentetik kemik grefti uygulanmıştır. 6. ve 12. haftalarda her gruptan 5 adet denek feda edilerek kırık iyileşmesi radyolojik, histolojik ve kemik mineral yoğunluğu (DEXA) ölçümü ile değerlendirilmiştir. 6. haftada tüm gruplar arasında her üç kriterde anlamlı farklar tesbit edilmiştir; VEGF uygulanan gruptaki kaynama diğer gruplardan daha iyi, sentetik greft uygulanan gruptaki kaynama da kontrol grubundan daha iyi olarak izlenmiştir. 12. haftada ise VEGF uygulanan grup ile greft uygulanan grup arasında hiçbir kriterde anlamlı fark tesbit edilemezken, bu iki grubun tüm kriterler açısından kontrol grubundan daha iyi sonuçlara sahip olduğu belirlenmiş ve kontrol grubunda kaynama olmadığı görülmüştür. Sonuç olarak bu deney modelinde, VEGF yüklenmiş HA/jelatin matriksin segmenter kemik defektlerinin tedavisinde etkili olduğu ve kaynamayı sağladığı gösterilmiştir

    Distal Ileal Perforation Secondary to Ingested Foreign Bodies

    No full text
    H, Ozturk/0000-0001-5608-5742WOS: 000269133600015PubMed: 19576157A 22-year-old man was admitted with abdominal pain, nausea and vomiting secondary to ingestion of multiple foreign bodies. He was found to be in increasing distress with an increase in abdominal pain and distention and no passage of foreign bodies. Patient underwent a laparotomy. Foreign bodies removed from perforated distal ileum included 8 big size (10 cm) plastic clothes pegs, a 10 cm pencil, couple of stones, a 10 cm wood nail, nail scissors and a small size battery. In case of foreign body ingestion, especially in mentally-ill patients, the patient should be carefully examined because of the potential risk of obstruction and bowel perforation, more so, if the foreign body is a battery which can puncture causing corrosive injury as well

    STUDIES ON THE RIGHTS OF THE BUYER IN THE EVENT OF VIOLATION OF THE CONTRACT OF SALE BY THE SELLER UNDER THE VIENNA SALES CONVENTION (CISG)

    No full text
    Birleşmiş Milletler Uluslararası Mal Satış Sözleşmeleri (CISG)uluslararası ticaret için tek tip bir çerçeve oluşturan çok taraflı bir antlaşmadır. Yasal geleneklerine veya ekonomik kalkınma düzeylerine bakılmaksızın taraf olan tüm ülkelerde eşit ve modern temel kurallar oluşturarak ticaret yapılmasını amaçlar. Bu çalışmamızda Viyana Satım Sözleşmesi kapsamında satıcının sözleşmeyi ihmal etmesi durumunda alıcının sahip olacağı haklar incelenmiştir. Bu satım sözleşmesinde satıcıyükümlüğünün temeli sözleşmede taahhüt ettiği malı, doğru zamanda,doğru yerde ve sözleşmede taraflarca kararlaştırılan vasıflarda alıcıyateslim etmesidir. Satım sözleşmesinin ihlali durumunda alıcıya tanınanhaklar ile ilgili hükümler yorumlanırken, taraflar satış sözleşmesini oluşturdukları dönemde ürünün nitelikleri ve alıcının beklentileri açıkça ifade edilmesi ve hükme bağlanması önerilmektedir.The United Nations International Goods Contracts (CISG) are a multilateral treaty that creates a uniform framework for international trade. It aims to trade by creating equal and modern ground rules in all countries, regardless of their legal traditions or their levels of economic development. In this study, the rights that the buyer will have if the seller neglects the VSS contract are examined. The basis of the seller's obliga tion in this sales contract is to deliver the contractual goods to the buyer at the right time, in the right place and with the qualifications determi ned by the parties. When interpreting the provisions relating to the rights granted to the buyer in the event of violation of the sales contract, it is recommended that the qualities of the product and the expectations of the buyer be clearly stated in the period during which they form the sales contract

    STUDIES ON THE RIGHTS OF THE BUYER IN THE EVENT OF VIOLATION OF THE CONTRACT OF SALE BY THE SELLER UNDER THE VIENNA SALES CONVENTION (CISG)

    No full text
    Birleşmiş Milletler Uluslararası Mal Satış Sözleşmeleri (CISG)uluslararası ticaret için tek tip bir çerçeve oluşturan çok taraflı bir antlaşmadır. Yasal geleneklerine veya ekonomik kalkınma düzeylerine bakılmaksızın taraf olan tüm ülkelerde eşit ve modern temel kurallar oluşturarak ticaret yapılmasını amaçlar. Bu çalışmamızda Viyana Satım Sözleşmesi kapsamında satıcının sözleşmeyi ihmal etmesi durumunda alıcının sahip olacağı haklar incelenmiştir. Bu satım sözleşmesinde satıcıyükümlüğünün temeli sözleşmede taahhüt ettiği malı, doğru zamanda,doğru yerde ve sözleşmede taraflarca kararlaştırılan vasıflarda alıcıyateslim etmesidir. Satım sözleşmesinin ihlali durumunda alıcıya tanınanhaklar ile ilgili hükümler yorumlanırken, taraflar satış sözleşmesini oluşturdukları dönemde ürünün nitelikleri ve alıcının beklentileri açıkça ifade edilmesi ve hükme bağlanması önerilmektedir.The United Nations International Goods Contracts (CISG) are a multilateral treaty that creates a uniform framework for international trade. It aims to trade by creating equal and modern ground rules in all countries, regardless of their legal traditions or their levels of economic development. In this study, the rights that the buyer will have if the seller neglects the VSS contract are examined. The basis of the seller's obliga tion in this sales contract is to deliver the contractual goods to the buyer at the right time, in the right place and with the qualifications determi ned by the parties. When interpreting the provisions relating to the rights granted to the buyer in the event of violation of the sales contract, it is recommended that the qualities of the product and the expectations of the buyer be clearly stated in the period during which they form the sales contract
    corecore