49 research outputs found

    Comparison of the Violin Course Curricula in Fine Arts High Schools in Terms of their General Objectives in 1990 and 2022

    Get PDF
    Curricula are the guidelines prepared to carry out education and training activities in accordance with their purposes. Teaching programs are prepared based on the goals of the school or educational institution, student needs, learning and teaching processes, course contents, learning materials, measurement and evaluation systems, teacher and student roles and relationships. The curriculum aims to develop students’ knowledge, skills and abilities in a specific discipline by supporting their individual development. It can be said that education and training programs have a structure that changes and develops people’s behaviors and thoughts in many ways. Students, teachers, and educational programs are among the most important elements that shape and guide the education system. Therefore, while creating the education program, it should be aimed to be focused on meeting the needs of the society as well as the views of students and teachers. Fine Arts High Schools are private schools that aim to provide students with artistic and cultural skills. They offer educational programs where students can develop their skills in art branches such as music, painting, dancing, and increase their artistic accumulation with art history, aesthetics and culture courses. This study aims to determine the differences in the individual instrument (Violin) course curriculum conducted in Fine Arts High Schools between 1990-2022. Relational screening pattern based on qualitative research model was used in the study and status determination and evaluation was performed. In the study, the relevant reports published in the Republic of Turkey Ministry of National Education and MoNE Journal of Communiqués were used to specify the main objectives and program objectives of the individual instrument (violin) course curricula of Fine Arts High Schools between 1990-2022. Document analysis, which is used in case studies, was used in the analysis of the data. When examining the violin curricula in fine arts high schools from their establishment to the present day, it becomes evident that there has been a continuous emphasis on the development of technical and theoretical knowledge, as well as repertoire building. As a result of the research, it is concluded that the violin lesson curriculum of 2022 covers the programs of previous years. Also in order to cultivate well-rounded musicians in fine arts high schools, it is crucial to develop an education plan that not only focuses on technical and theoretical aspects but also places a strong emphasis on enhancing musicality, interpretation, and music literacy. The results were collected under the relevant programs and suggestions were made for the field

    Computational Study of Radiopharmaceuticals

    Get PDF
    Radiopharmaceuticals contain radionuclides and pharmaceuticals. Research on radiopharmaceuticals has been increasing in recent years by increasing the importance of early diagnosis in diseases. It is generally accepted that investigation and development of new radiopharmaceuticals are time and resource consuming. Computational methods have provided exciting contributions to pharmaceutical research and development. The need for designing new radiopharmaceutical drugs enhances the importance of computational programs. At this point, the structure, chemical, physical and physicochemical properties of molecules should be predicted/evaluated by using computational methods. While these methods obtain useful estimates, they make it easier for researchers and clinicians to make the right choices. Also, by providing accurate and effective results, they contribute to reduce the cost of research and can be used to simulate complex biochemical situations before research helping us to avoid harmful effects of drugs. In this study, authors emphasis about radiopharmaceuticals and the computational tools related to the development of new radiopharmaceuticals

    Double-application of platelet-rich plasma on bone healing in rabbits

    Get PDF
    Objective: Platelet-rich plasma (PRP) is considered to enhance bone formation especially at early stages of wound healing, depending on the limited and short life-span of platelets and growth factors. The aim of this study was to evaluate efficacy of double-application of PRP (DA-PRP) on bone healing in a rabbit calvarial defect model. Study design: Twenty-eight rabbits, each had two surgically prepared calvarial bone defects (10mm diameter), were included in this study and randomly divided into six groups. Defects (n=56) were treated with single-application of PRP (SA-PRP)(n=10), SA-PRP and beta-tricalciumphosphate (SA-PRP+TCP)(n=10), DA-PRP (n=8), DA-PRP and beta-tricalciumphosphate (DA-PRP+TCP)(n=8), beta-tricalciumphosphate (TCP)(n=10) or left empty (Control)(n=10). Animals were sacrificed at 30 days postoperatively. Results: The new bone (NB%) and defect fill (DF%) percentages were calculated from histological slides by image-analyzer software and statistically analysed. All test groups showed higher NB% than control, but differences among all groups were insignificant. The TCP treated groups had significantly higher DF% than groups treated without TCP, however the DF% differences between control, SA-PRP and DA-PRP or TCP, SA-PRP+TCP or DA-PRP+TCP were insignificant. Conclusion: Although new bone formation was histomorphologically remarkable at double-application PRP groups, statistical analyses of the histomorphometric data revealed no significant difference. © Medicina Oral S. L

    LABORATUVAR ÇALIŞANLARINDA İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK: SAKARYA ve VAN ÖRNEKLEMİ

    Get PDF
    Özet Amaç: Çalışmanın amacı, laboratuvar çalışanlarında mesleki tükenmişlik ve iş doyumu düzeylerini incelemektir.  Yöntem: Bu amaçla laboratuvarlarda çalışan ve katılımcı olmayı kabul eden toplam 118 (85 Sakarya Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi laboratuvarları ve 33 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi laboratuvarları) laboratuvar çalışanına anket uygulandı.  Bulgular: Laboratuvar çalışanlarında MİDÖ değerlerinin ortalaması nötr puan olan 60'ın üzerindedir. Bu da iş doyumunun olduğunu göstermektedir. Maslach'ın tükenmişlik alt boyutları incelendiğinde ise; her üç alt boyut için de tükenmişlik düşük düzey aralığında tespit edildi.   Sonuç: Katılımcıların çalışma koşullarında olumsuz olarak nitelendirdiği özellikler tespit edilip iyileştirilmelidir. Ayrıca memnuniyetin arttırılması için de sosyal destek programlarının geliştirilip düzenli olarak uygulanması; laboratuvar personelinin tükenmişlik durumlarının iyileştirilmesi, iş doyumunun arttırılması, iş verimliliklerinin ve başarılarının arttırılması yönünden oldukça önemlidir

    Ulusaldan Küresele: Popülizm, Demokrasi, Güvenlik Konferansı

    Get PDF
    Öngörülmesi giderek güçleşen, sarsıntılı ve savrulmalı zamanlardan geçiyoruz. İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş ortak deneyimleri sonrasında 1950’lerden ve 1990’lardan itibaren demokratik sistemlerin peş peşe dalgalarla meşrulaşacağı, yaygınlaşacağı ve güçleneceği öngörüsü hakimdi. Ancak son yıllarda yaşanan bazı gelişmelerle demokrasilerin geleceği tekrar sorgulanmaya başladı. Gerek 11 Eylül ile başlayan ve IŞİD ile devam eden ve şiddet içeren İslamcı radikalizm, gerek Batı demokrasilerinde popülist radikal sağ hareketlerin ve beyaz ırkçı grupların yükselişi ve iktidara gelişi, bir yandan güvenlik-özgürlük ikileminin demokrasi dengesini bozdu, bir yandan da hem demokratik sistemlerin hem dünya barışının geleceğini bizi tekrar sorgular, sorgulatır hale getirdi. Demokrasileri bildiğimizi zannediyoruz, ama demokrasiler ile ilgili daha öğrenmemiz gereken çok şey var. Demokrasi kaderimiz de geleceğimiz de olmak zorunda değil belki de. Ya da belki yanlış yerden soru sormaya başlıyoruz, belki demokrasi yerine yeni bir referansa ihtiyacımız var. Aslında demokrasileri çantada keklik görmeyip, sabırla büyütüp yeşertmek, geliştirmek, korumak, ileri safhalara taşımak ve bizden sonraki nesillere aktarmak bir sorumluluk, ve bu sorumluluk bizlere ait. Popülizm, demokrasi, güvenlik kavramlarının her biri bugün sıkça ve yaygın olarak kullandığımız kavramlar olarak gündelik sohbetlerimizin içine kadar girmiş durumda. Bu yaygın kullanımlarına rağmen her bir kavram, üzerine düşünmeye, tartışmaya ve değerlendirmeye tekrar tekrar olanak verecek derinlikte. Her bir tartışma bir diğerini açarken, farklı gibi görünen bu kavramların birbirleriyle kesiştikleri zeminler bulmak mümkün. Popülist liderlerin politikaları bütün siyaset yapma biçimlerini kendine çeken ya da kendinden uzaklaştıran eksenler yaratarak her ikisini de aynı anda besleyebiliyor. Popülist politikaya angaje olan liderler ve grupların yanında bu politikaya karşı mücadele eden kişiler ve kitleler de yok değil, ancak kimi zaman bu kitleler eleştirdiği bu siyaset biçiminin kurucu öznesi haline de gelebiliyor. Bunun karşısında tabandan gelen demokratikleşme talepleri ve popülist siyasetle beraber kurumsallaşan diğer politika yapma biçimleri, demokrasi anlayışımızı farklı yönlere çekebiliyor. Bu demokratikleşme talepleri kimi zaman olumlu karşılıklar alsa da, kimi zaman devletlerin güvenlik politikaları ile etkisizleştirilmeye ve bastırılmaya çalışılıyor. Güvenlik politikalarının alanı günümüz teknolojisi sebebiyle o kadar genişledi ki, bu politikanın nesnesi haline gelmemiş varlık ve alan bulmak neredeyse mümkün değil. Ulusaldan Küresele: Popülizm, Demokrasi, Güvenlik konferansımız bu alanların kendine özgülüklerini göz önünde bulundururken, aralarındaki kesişimleri de ortaya koyan pek çok değerli sunuma ev sahipliği yaptı. Konferansın düzenlenmesinde emeği geçen herkese, ve bu bildiri kitabında tam metinleri ve özetleri bulunan bütün katılımcılarımıza çok teşekkür ederiz.Publisher's Versio

    Yabancı dil öğretiminde görsel materyalin dinleme becerisine etkisi

    No full text
    Çocuklara yabancı dil öğretiminde görsel materyal kullanımı; çocukların öğrendiklerini daha uzun süre hafızada tutabilmeleri, yaratıcıklarını geliştirebilmeleri ve yabancı dile karşı ilgilerinin artması açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Anaokullarında çocuklara uygulanan görsel materyal destekli okuma etkinlikleri gerek ana dil edinimi gerekse yabancı dil öğretimi açısından büyük önem taşır. Bu doğrultuda araştırmanın amacı, çocuklarla gerçekleştirilen görsel materyal destekli okuma etkinliklerinin çocukların anlama becerisi üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmaktır. Bu araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden öntest-sontest kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Özel bir okuldaki 20 kişiden oluşan anaokulu öğrencileri 2 gruba ayrılmış ve bu gruplardan bir tanesi deney grubu olarak, diğer grup ise kontrol grubu olarak gözlemlenmiştir. Gözlem 6 haftalık bir süreçte iki adet hikâye kullanılarak 10 kişilik iki sınıfa bölünerek uygulanmıştır. Deney grubundaki 10 kişilik gruba hikâye görsel materyal desteği ile okunmuş, kontrol grubundaki 10 kişilik gruba ise görsel materyal kullanmadan okunarak 6 haftanın sonunda başarı durumlarındaki değişiklik analiz edilmiştir. Çalışmanın başında ve sonunda öntest ve sonteste verdikleri cevaplar üzerinden aldıkları puanlar hesaplanmış ve nicel araştırma yöntemlerinden t-test tekniği uygulanmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda 10 kişilik deney grubu 6. haftanın sonunda son testte sorulan sorulara ön teste oranla daha yüksek cevap vermişler, kontrol grubunda bulunan öğrencilerinin ise anlama düzeylerinde öntest ve sontest sonuçlarına göre anlamlı bir değişiklik olmamıştır. Bu çalışmanın sonucunda, görsel materyal kullanılan deney grubunun kontrol grubundaki çocuklara göre metinleri daha kolay anladıkları saptanmıştır. -------------------- Use of visual materials in foreign language teaching of children has a very important role to enhance children in terms of keeping children's learning longer in memory, improve their creativity, and increase their attention of the foreign language. The applications of vocal reading activities for children in kindergartens are crucial acquire native language as well as teaching foreign language. In this respect, the aim of our research is to figure out the effect of vocal reading activities by supporting visual reading material on the children's reading comprehension skills. This study, in which both qualitative and quantitative research is used, is a mixed method research. Kindergarten students of 20 people in a private school were divided into 2 groups and one of them was the experimental group and the other group was the control group. Observations in a period of 6 weeks, the children were divided into two groups with two stories. The group of 10 people in the experimental group was read with the support of visual material. At the beginning and end of the study, the points they received from the pre-test and post-test responses were calculated and t-test technique was applied from quantitative research methods. According to the data obtained, the experimental group of 10 people at the end of the sixth week gave higher answers to the questions asked in the final test compared to the pre-test. As a result of this study, it was determined that the experimental group using visual material understood texts more easily than children in the control group

    Analysis of Violin Teaching Methods and Techniques in Amateur Violin Education According to Goals and Objectives

    No full text
    Bu araştırma amaç ve hedeflere göre hazırlanmış keman öğretim metotlarının evrensel anlamda ve Türkiye özelindeki örneklerinin ne durumda olduğunu tespit etmek amacıyla , kaynak tarama ve görüşme yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Araştırmada durum tespiti yapıldığından nitel bir araştırmadır. Güncelliğini koruyan keman öğretim metotları taranmıştır. Elde edilen bulguların derğerlendirilmesi sonucunda Türkiye'deki keman öğretim materyallerinin evrensel anlamdaki örnekleri ile karşılaştırıldığında eksik ve yetersiz olduğu, öğrencinin yaşına ve amacına uygun nitelikteki metotların eksik olduğu, eğitimci için kılavuz niteliği taşıyan keman öğretim metotlarının olmadığı tespit edilmiştir.This study was prepared to determine the state of violin teaching methods according to the goals and objectives universally and specifically in Turkey using literature reviews and interviews. The research is a qualitative research since case identification process takes place. Contemporary violin teaching methods are reviewed. The findings of the evaluation reveal that the violin teaching materials in Turkey is insufficient and lacking compared to the samples worldwide; moreover, the methods that are appropriate to the age and the aim of the student are inadequate and the violin teaching methods that guide the teachers are found to be nonexisten

    Resim eğitiminde kadın figürü kullanımının eğitim açısından yeri ve önemi

    No full text
    Araştırma da, resim eğitiminde kadın figürü kullanımının eğitim açısından yeri ve önemi, sanat eğitiminin gelişimi ve Çağdaş Türk resim sanatı eğitiminde kadın imgesi kullanımı incelenmektedir. Türkiye’de sanat eğitiminin gelişimi, özellikle Cumhuriyet döneminde önemli bir aşama katetmiştir. Türkiye’den yurt dışına gönderilen sanatçılar yanında, yurt dışından davet edilen sanat eğitimcilerinin önderliğinde, sanat eğitimi alanında gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmeler arasında ise; her dönemde sanatın öncelikli konularından biri olan kadının değişimi, çağdaş Türk resim sanatına ve eğitimine yansımıştır. Dünya ve Türkiye sanatını etkileyen olaylar sonucunda figüratif resim etkinligini her dönem sürdürmüstür. Çünkü birey, bir anlamda figürdür ve figüratif resim de bir anlatım yoludur. Bu düsünceden hareketle, figüratif resmin, tarihin her döneminde kültürel degisimle paralel bir gelisim çizgisi gösterdigi söylenebilir. Ancak Türk toplumunda figüratif resme bakıs açısının gün geçtikçe daha da genisledigini söylemek, bir anlamda dogru fakat kesin bir yargı olmayacaktır. Anahtar Kelimeler: Sanat, Sanat Eğitimi, Görsel Sanatlar Eğitimi ABSTRACT In the research, The importance of education in terms of education, the use of the female figure painting, development of art education, and examined the use of contemporary Turkish art of painting the image of women's education. Development of art education in Turkey, has taken an important step, especially during the Republican period. Sent to foreign countries as well as artists from Turkey, art educators were invited from abroad developments took place in the field of art education. At the end of the events affecting the art of the world and Turkey, the figurative art has always sustained its effectiveness every time of period. Since the individual is a figure in a sense and there is not an exposition with the figurative art. If the figurative art is considered to show a progressive line as parallel to cultural change in every period of the history, it will be true but not an absolute judgment in a sense that the point of view of the society to the figurative art is increasing day by day. Key Words: Art, Art Education, Visual Art Educatio

    İşyeri nezaketsizliği ile üretkenlik karşıtı iş davranışı arasındaki ilişkide negatif duygulanımın rolü

    No full text
    ÖZETBu araştırmanın amacı, çalışanların işyeri nezaketsizliğine maruz kaldıklarında, bu durumdan ne ölçüde etkilendiklerinin ve sonucunda üretkenlik karşıtı iş davranışları sergileyip sergilemediklerinin belirlenmesidir. Ayrıca araştırmada işyeri nezaketsizliği ile üretkenlik karşıtı iş davranışı arasındaki ilişkide negatif duygulanımın rolünün incelenmesi amaçlanmaktadır.Çalışma teori ve uygulama bölümlerinden oluşmaktadır. İlk iki bölümde araştırmada yer alan değişkenleri tanımlamak amacıyla teorik kısım sunulmuş, işyeri nezaketsizliği, üretkenlik karşıtı iş davranışı, duygulanım kavramları ve bu kavramlar arasındaki ilişkileri açıklamaya yönelik bilgilere yer verilmiştir. Son bölümde ise İstanbul’da büro hizmetlerinde görev alan 354 çalışan üzerinde “İşyeri Nezaketsizliği İle Üretkenlik Karşıtı İş Davranışı Arasındaki İlişkide Negatif Duygulanımın Rolü” nün incelendiği anket sonuçlarına yer verilmiştir. Tezin alan çalışmasında veri toplama aracı olarak İşyeri Nezaketsiziği, Üretkelik Karşıtı İş Davranışı ve Negatif Duygulanım ölçekleri kullanılmıştır. Kişisel bilgi formundan ve ölçeklerden elde edilen veriler SPSS 25.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmadan elde edilen verilere göre; negatif duygulanım ile üretkenlik karşıtı iş davranışı arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Buna göre; negatif duygulanım arttıkça üretkenlik karşıtı iş davranışı da artmaktadır. Araştırmadan elde edilen bir diğer sonuç, işyeri nezaketsizliği ve üretkenlik karşıtı iş davranışı arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu yönündedir. Buna göre; işyeri nezaketsizliği arttıkça üretkenlik karşıtı iş davranışı da artmaktadır.--------------------ABSTRACTThe purpose of this study is to determine to what extent employees are affected by workplace incivility and whether they exhibit counterproductive work behaviors as a result. Additionally, the study aims to scrutinize the role of negative affect in the relationship between workplace incivility and counterproductive behavior.The study consists of theoretical and practical parts. In the first two chapters, the theoretical part is presented to define the variables in the study, and information about the concepts of workplace incivility, counterproductive work behavior, affect concepts and the relationships between these concepts are given. In the last chapter, the results of the questionnaire examining the "Role of Negative Affect in the Relationship Between Workplace Incivility and Anti-Productive Business Behavior" on 354 employees working in-office services in Istanbul are included. For the field survey of the study Workplace Incivility Scale, Counterproductive Work Behavior Checklist, and Negative Affectivity Scale were employed as data collection tools. Data gathered from personal information form and these scales were analyzed by using SPSS 25.0 software. According to the data obtained from the research; there is a positive and significant relationship between negative affect and counterproductive work behavior. Accordingly; as negative affect increases, counterproductive work behavior also increases. Another result obtained from the research is that there is a positive and significant relationship between workplace incivility and counterproductive behavior. Accordingly; as workplace incivility increases counterproductive work behavior also increases

    Farklı maya suşlarının narince ve papazkarası (vitis vinifera) üzüm çeşitlerinden üretilen şarapların kaliteleri üzerine etkileri

    No full text
    Bu çalışmada yerel ve ticari maya suşları kullanılarak, Kırklareli ilinde yetiştirilen Narince üzümü 5 farklı maya suşu ile 2014 yılında, Papaskarası üzümü 6 farklı maya suşu ile 2015 yılında fermente edilerek elde edilen şaraplarda; maya suşunun şarabın temel bileşenleri, fenolik yapısı, aroma maddeleri ve duyusal karakterleri üzerine etkisi araştırılmıştır. Fenol bileşikleri tayininde spektrofotometre ve aroma maddeleri tayininde ise GC-MS yöntemi kullanılmıştır. Narince üzümünden 5 farklı S. cerevisiae maya su?u ve Papaskarası üzümünden 6 farklı S. cerevisiae suşu kullanılarak şarap üretilmiştir. şarap üretiminde e?it miktardaki Narince üzüm şırası aynı sıcaklıkta beyaz şarap üretim yöntemine göre fermente edilmiştir. Fermanasyon tamamlandıktan sonra aktarma işlemi yapılmış ve şaraplar 6 ay dinlendirildikten sonra şişelenmiştir. Papaskarası üzümleri saplarından ayrıldıktan sonra tane çıtlatma işlemi yapılmış ve tanka aktarılmıştır. Tanktan aynı miktarda cibre 6 farklı fermantasyon kabına alınarak aynı sıcaklıkta fermantasyon işlemi başlatılmıştır. Fermantasyon tamamlandıktan sonra presleme işlemi yapılmış ve şaraplar cam damacanaya aktarılmıştır. Olgunlaşması tamamlanan şaraplar bir kez daha aktarıldıktan sonra şişelere doldurulmuştur. Yapılan analizler sonucunda yerel ve ticari maya suşlarının şarap bileşimi üzerine etkisinin olduğu belirlenmiştir. Narince üzümünden elde edilen şaralarda; toplam asit 5,32-6,06 g tartarik asit/L, pH 3,44-3,51, hacmen etil alkol %11,4-12,1, uçar asit 0,34-0,44 g sülfirik asit/L, indirgen şeker 1,32-2,81 g/L, toplam kuru madde 15,75-18,35 g/L, yoğunluk 0,9905-0,9917, kül miktarı 2,29-2,53 ve alkol miktarı 46,5-53,8 g/L aralığında belirlenmiştir. Papaskarası üzümünden elde edilen şaraplarda; toplam asit 6,22-6,8 g tartarik asit/L, pH değeri 3,24-3,45, hacmen etil alkol %9,70-10,42, uçar asit 0,44-0,78 g sülfirik asit/L, indirgen şeker 2,05-2,58 g/L, toplam kurumadde 24,25-26,2 g/L, yoğunluk 0,9962-0,9976, kül miktarı 2,90-3,71 g/L ve alkol miktarı 13,1-20,75 g/L aralığında tespit edilmiştir. Aynı zamanda hem beyaz şarap hem de kırmızı şarap üretiminde kullanılan maya suşu fenolik bileşen miktarını da etkilemiş; Narince üzümünden elde edilen şaraplarda 313-354 GAE mg/L, Papaskarasından elde edilen şaraplarda 1063,67-1458 GAE mg/L toplam fenolik madde saptanmıştır. Yerel izolatlar ve ticari suşlar ile üretilen şaraplarda farklı aroma maddelerinin bulunduğu ve bunun şarabın duyusal karakteri üzerine de etki ettiği saptanmıştır. Narince üzümünden üretilen şaraplarda toplam 28 farklı aroma maddesi, Papaskarası üzümünden üreitlen şaraplarda ise 37 farklı aroma maddesinin bulunduğu tespit edilmiştir. Yapılan ii duyusal analiz panelinde 20 puan üzerinden Narince üzümünden üretilen şaraplar 11,2-14,6 aralığında puan alır iken Papaskarası üzümünden üreitlen ?araplar 6,8-17,0 aralığında puan almıştır. Yapılan çalışmada elde edilen bulgular yerel maya suşarının kaliteli şarap üretiminde kullanılma potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Bu çalışma ile Narince ve Papaskarası üzüm çeşidi farklı maya suşları ile üretilmeleri halinde Şarap bileşimleri, aroma profilleri ve duyusal karakterleri ile ilgili ilk bilgiler ortaya konulmuştur. Elde edilen bu verilerin bundan sonraki çalışmalara ışık tutacağı ve yeni çalışmaları teşvik edeceği düşünülmektedir
    corecore