69 research outputs found

    Accuracy Management of LiDAR Data Using GPS Ground Control Points

    Get PDF
    Nowadays, both faster and more accurate data acquisition studies are gradually gaining speed, different of traditional land surveying technics in order to obtain land data having high accuration and geometric resolution on mapping. In this study, it is aimed that, to test with RTK/GPS (Real Time Kinematic-Global Positioning System) data of LiDAR (Light Detection and Ranging) Technology, as Remote Sensing Technic, making detection at 1.064nm near infrared region of electromagnetic spectrum in terms of planimetric and vertical accuracy. İn this context, 2x2 km2 forested land, located in Borçka province of Artvin City in the Eastern Black Sea Region of Turkey was selected as study area. In this study, position and elevation differences were estimated between Ground Control Points (GCP) acquired by RTK- and the corresponding LiDAR points, and then, the relationship between the accuracies of these values was tested with search radius method as compared with. Vertical error (RMSEz) was found as 0.20m in normal distribution while it was 0.39 m, vertical accuracy (accuracyz) in 95% confidence interval, Planimetric error (RMSEr) was found as minimum 0.36m, maximum 1.01m, while it was minimum 0.62m, maximum 1.75m planimetric accuracy (accuracyr) in 95% confidence interval. As a result, it was seen that the horizontal error was as twice as the vertical error

    Antibacterial activity of bryophyte species against Paenibacillus larvae isolates

    Get PDF
    This study was performed to determine the antibacterial activity of methanol extracts of 23 bryophyte species against Paenibacillus larvae isolates that cause American foulbrood diseases in honeybee larvae. The honey and larva samples were collected from nine different locations of Rize in Turkey. A total of 22 gram-positive spore-forming bacteria were isolated from the larva and honey samples. According to the results of morphological, biochemical, and molecular (16S rRNA gene sequencing) tests, 10 isolates of the 22 gram-positive spore-forming bacteria were identified as P. larvae. A total of 10 bryophyte species (Polytrichum formasum,Polytrichum commune, Calliergonella cuspitada, Calliergonella lindbergi, Metzgeria conjugata, Isothecium alopecuroides, Syntrichia calcicola, Syntrichia intermedia, Tortella densa,and Grimmia alpestris) among 23 bryophytes showed good antimicrobial activity against P. larvae isolates according the results of agar-well diffusion method and minimal inhibition concentration experiments

    Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Okuldaki Oyun Olanaklarının İncelenmesi

    Get PDF
    DergiPark: 426421tredBu çalışma ile, okul öncesidönemdeki çocuklara sunulan oyun olanaklarının okul öncesi öğretmen görüşlerinegöre incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın evrenini Türkiye’de Millî EğitimBakanlığı’na bağlı özel ve resmi anaokullarında görev yapan okul öncesiöğretmenleri oluşturmaktadır. Araştırma verileri araştırmacılar tarafındanhazırlanan Okul Öncesi Öğretmenlerin Gözünden Türkiye Oyun Profili AraştırmasıAnket Formu kullanılarak elde edilmiştir. Anket formunda, okul öncesiöğretmenlerinin cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, mesleki deneyim süresi, çalıştığıkurumun bulunduğu coğrafi bölge, çalıştığı yaş grubu ve sınıf mevcudubilgilerine ilişkin yedi, okul öncesi dönemdeki çocuklara sunulan oyunolanaklarına ilişkin öğretmen görüşlerinin belirlenmesine ilişkin on (çocuklarınen sevdiği aktiviteler, serbest oyuna ayrılan süre, oyun sırasında öğretmeninrolü, açık oyun alanları imkânları, risk faktörleri, oyun sırasında gerçekleşenkazalar ve ailelerin çocukların okuldaki oyunları üzerine görüşleri gibi) soruyer almaktadır. Sorulardan elde edilen cevaplar yüzde ve frekansla ortayakoyulmuş ayrıca açık uçlu sorulardan elde edilen cevaplarla öğretmenleringörüşlerine yer verilmişti

    Çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğine başvuran ergenlerin özellikleri

    No full text
    TEZ6399Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2007.Kaynakça (s.55-73) var.vii, 74 s. ; 29 cm.The aims of this study are to determine the relation among psychiatric and comorbid diagnosis, age, gender, education level, follow-up findings, and violence history in the adolescent who were treated in Cukurova University Child and Adolescent Psychiatry Department in 2004-2005. 12-18 years old 297 cases were recruited to the study. Findings were collected from patient files as retrospectively. Psychometric scales were Child depression inventory, State-Trait Anxiety Inventory for Children 1 and 2, Maudsley Obsessive Compulsive Questionnaire, Conners Parent Rating Scale, Conners Teacher Rating Scales. Statistical analyzes were performed with SPSS windows (11.00) pocket program. 171 (57.6 %) of cases were boys and 126 (42.4 %) were girls. Average age was 13.3 ± 1.1. The most common diagnose was Attention Deficit Hyperactivity Disorder (27.3 %). Other common diagnoses were Anxiety Disorder (18.2 %), Mood Disorder (10.1 %), Metal Retardation (9.8 %), Conduct Disorder (5.1 %), Adolescent Conflicts (4.1 %), and others (25.6 %). 189 cases had least one co-morbid disorder. There were significant relation between co-morbidity and severity of disorder. The most common co-morbid disorders according to diagnosis were investigated; the most common co-morbid diagnose was Mental Retardation in Attention Deficit hyperactivity Disorder (38.5 %), Anxiety disorders in Mood Disorders (22.0%) and another Anxiety disorder in anxiety disorders (39.0 %). There were positive correlation between Child Depression Inventory and State-Trait Anxiety Inventory for Children 1 and 2. It was coherent the knowledge that anxiety and depression are common co-morbid condition. The most frequent used drug treatments were selective serotonin re-uptake inhibitors (27.3 %), methylphenidate (21.3 %), antipsychotic (25.5 %), other drugs (10 %) and combine drug treatment (14.5 %). Intra familial violence, irregular follow-up and co-morbidity were negative factors for clinical improvement according to Clinic Global InventoryBu çalışmada 2004-2005 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Saşlışı ve Hastalıkları Anabilim Dalına başvuran ve tedavi edilen ergenlerin psikiyatrik tanıları ve bu tanıların yaş, cinsiyet, eşitim, düzenli poliklinik kontrolü, eş tanı, şiddet öyküsü gibi deşişkenlerle ilişkilerinin araştırılması hedeflenmiştir. Çalışmaya 12-18 yaş arasında 297 oldu alınmıştır. Olguların bilgilerine geriye dönük dosya incelemesi ile ulaşılmıştır. Kullanılan psikometrik ölçekler; Çocukluk Depresyon Ölçeşi, Maudsley Obsesyon Kompulsiyon Soru Listesi, Çocuk Durumluluk Süreklilik Kaygı Envanteri-1 ve 2, Klinik global izlem, Conners Aile Derecelendirme Ölçeşi, Conners Öşretmen Derecelendirme Ölçeşi ve WISC-R idi. Veriler SPSS 11.0 istatistik paket programı ile deşerlendirilmiştir. Çalışmada olguların 171'i (% 57,6) erkek; 126 sı ( % 42,4) kızdı. Olguların ortalama yaşı 13, 3 ± 1,1 idi. Dikkat Eksiklişi Hiperaktivite Bozukluşu, en önde gelen tanı grubuydu. Dişer sık görülen tanılar Anksiyete Bozuklukları (% 18.2), Duygudurum Bozuklukları (% 10.1), Mental Retardasyon (% 9.8), Davranım Bozukluşu (% 5.1), Ergenlik Sorunları (% 4.1) ve dişer tanılardı (% 25.6). 189 hastaya en az bir psikiyatrik bozukluk eşlik ediyordu. Eş tanıların olması ile başlangıçtaki psikiyatrik bozukluşun şiddeti arasında anlamlı derecede ilişki bulunuyordu. Tanılara göre en sık eşlik eden bozukluklar incelendi; Dikkat Eksiklişi Hiperaktivite Bozukluşunda Mental Retardasyon (% 38.5), Duygudurum Bozukluklarında Anksiyete Bozuklukları (% 22.0) ve Anksiyete Bozukluklarında başka bir Anksiyete bozukluşu (% 39.0) en sık eş tanı olarak belirlendi. Psikometrik ölçümlerden özellikle Çocukluk Depresyon Ölçeşi ve Çocuk Durumluluk Süreklilik Kaygı Envanteri-1 ve 2 arasında pozitif korelasyon bulunmaktaydı. Bu da en çok anksiyete ve depresyonun eş tanı olarak görüldüşü bilgisiyle uyumlu idi. En sık kullanılan ilaç tedavileri selektif serotonin gerialım inhibitorleri (% 27.3), Metilfenidat (% 21.7), Antipisikotik (% 25.5), dişer ilaçlar (% 10), ve kombine ilaç tedavisi (% 14.5) şeklindeydi. Klinik Global şzleme göre takip bulgularını olumsuz etkileyen özellikler; aile içi şiddet öyküsü, eş tanının varlışı ve düzenli kontrole gelme olarak belirlendi.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No

    Ceza muhakemesi hukukunda tutuklama nedenleri ve tutuklulukta geçecek süre

    No full text

    Karmaşıklık Kuramının Uygulamalı Bir Sosyal Bilim Olan Sosyal Hizmete Yansımaları

    No full text
    Bu makalede, önce doğa bilimlerinde daha sonra sosyal bilimlerde bir paradigma değişimine işaret eden Karmaşıklık kuramı, sosyal hizmet meslek ve disiplininin bilgi temeli ve uygulama süreci açısından ele alınmaktadır. Karmaşıklık kuramı, sosyal sistemlerin öngörülmezliğini, doğrusal değil döngüsel neden-sonuç ilişkisini, düzensizlik ve düzenin iç içeliğini, çevreye uyarlanan ve adapte olan, kendini organize eden yapıları içermekte ve küçük değişimlerin beklenmedik sonuçlara yol açabileceğini iletmektedir. Birey, aile, grup, topluluk ve toplum düzeylerinde insan ihtiyaç ve sorunlarının çözümlenmesinde müdahalelerde bulunan, politika ve hizmet üreten, kaynaklarla müracaatçı sistemlerini bir araya getiren sosyal hizmet bilim ve mesleğinin karmaşıklık kuramının sunduğu bu boyutları uygulamalarında daha fazla kullanmaya ihtiyacı vardır. Çünkü insan ihtiyaç ve sorunları gün geçtikçe karmaşıklaşmakta ve çözüm üretmede tek boyutlu neden-sonuç ilişkisi yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle çalışmada karmaşıklaşan müracaatçı sorunlarını anlamak ve çözüm üretmek için karmaşıklık kuramının, sosyal bilimler alanındaki sosyal hizmet bilim ve meslek alanına uyarlanması ve ilişkisel açıklamaların yapılması amaçlanmaktadır

    The reflections of complexity theory on social work as an applied social science

    Get PDF
    Bu makalede, önce doğa bilimlerinde daha sonra sosyal bilimlerde bir paradigma değişimine işaret eden Karmaşıklık kuramı, sosyal hizmet meslek ve disiplininin bilgi temeli ve uygulama süreci açısından ele alınmaktadır. Karmaşıklık kuramı, sosyal sistemlerin öngörülmezliğini, doğrusal değil döngüsel neden-sonuç ilişkisini, düzensizlik ve düzenin iç içeliğini, çevreye uyarlanan ve adapte olan, kendini organize eden yapıları içermekte ve küçük değişimlerin beklenmedik sonuçlara yol açabileceğini iletmektedir. Birey, aile, grup, topluluk ve toplum düzeylerinde insan ihtiyaç ve sorunlarının çözümlenmesinde müdahalelerde bulunan, politika ve hizmet üreten, kaynaklarla müracaatçı sistemlerini bir araya getiren sosyal hizmet bilim ve mesleğinin karmaşıklık kuramının sunduğu bu boyutları uygulamalarında daha fazla kullanmaya ihtiyacı vardır. Çünkü insan ihtiyaç ve sorunları gün geçtikçe karmaşıklaşmakta ve çözüm üretmede tek boyutlu neden-sonuç ilişkisi yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle çalışmada karmaşıklaşan müracaatçı sorunlarını anlamak ve çözüm üretmek için karmaşıklık kuramının, sosyal bilimler alanındaki sosyal hizmet bilim ve meslek alanına uyarlanması ve ilişkisel açıklamaların yapılması amaçlanmaktadır.In this article, Complexity theory, which points out to a paradigm shift firstly in natural sciences, later in social sciences, is discussed within the knowledge base and practice processes of social work profession and discipline. Complexity theory includes non-predictivity; circular, instead of linear causality; intertwined structure of chaos and order, environmental adaptation and spontaneous self-organization and small changes resulting in unexpected results. In this work, it is aimed to adapt and explain complexity theory in social work as a profession and discipline, in order to understand complex client problems and provide solutions to them

    Atomoxetine Induced Separation Anxiety; A Case Report

    No full text
    Atomoxetine, DEHB, (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) tedavisinde, özellikle eş tanı olarak anksiyete bozukluğu ve Tourette bozukluğunun olduğu durumlarda uyarıcı olmayan, güvenilir bir alternatif tedavi olarak bilinen seçici norepinefrin geri alım inhibitörüdur. Çoğunlukla bilinen yan etkileri kilo kaybı, iştahta azalma, bulantı, uykuya eğilim ve tiklerde alevlenmedir. Bu yazıda Atomoksetin tedavisi sırasında ayrılma anksiyetesi geliştiren DEHB-dikkat eksikliği tanılı bir ergen olgu sunulacaktır. Güncel bilgiler ışığında Atomoksetin yan etkileri ile ilişkili muhtemel nörotransmitter sistemleri tartışılacaktır. Sonuç olarak Atomoksetin tedavisi premorbid psikopatoloji olmamasına rağmen anksiyeteyi ve obsesyonel düşünceleri tetikleyebilir. Ancak bu reaksiyonun cinsiyet, ergenlik ve genetik etkenlerle ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği kesin değildir.Atomoxetine, a selective norepinephrine (NE) inhibitor, is introduced as a safe non-stimulant alternative treatment of children and adolescents with attention deficit hyperactivity disorder (ADHD), especially co-morbid ADHD and anxiety disorder and/or Tourette syndrome. Generally known side effects were including weight loss, decrease appetite, nausea and somnolence, exacerbation of tics. In this paper, we want to present an adolescent case with ADHD-inattention type who developed separation anxiety during Atomoxetine treatment. It will be discussed in light of current knowledge about possible neurotransmitter systems associated with side effects of Atomoxetine. Consequently, atomoxetine treatment may trigger anxiety or obsessional thoughts although without any premorbid psychopathology. However, it is unclear whether effects of genetic, gender or adolescence period are associated with this

    Effects of Occupational Therapy via Telerehabilitation on Occupational Balance, Well-Being, Intrinsic Motivation and Quality of Life in Syrian Refugee Children in COVID-19 Lockdown: A Randomized Controlled Trial

    No full text
    We aimed to evaluate the effects of an occupational training program via telerehabilitation on well-being (WB), occupational balance (OB), intrinsic motivation (IM), and quality of life (QoL) in Syrian refugee children resettled in Turkey during the COVID-19 pandemic. This was a single-center, prospective, randomized, non-blinded trial in which children aged 13–15 years and attending a secondary school were recruited. OB, WB, IM, and QoL were evaluated via the OB Questionnaire (OBQ11), the Well-Star Scale (WSS), the IM Scale (IMS), and the Pediatric Quality of Life Inventory (PedsQL). The intervention group attended online occupational therapy classes. Online classes were carried out as five sessions per week, each session lasting 1 h, for 3 weeks. Questionnaires were performed at the outset of the study and following the training program. Overall, 52 refugee children were randomized into the intervention and control groups, each including 26 children. The mean OBQ11, WSS, IMS, and PedsQL scores significantly improved more in the intervention group than in the control group. This was the first study investigating the effects of a customized online training course on OB, WB, IM, and QoL in Syrian refugee children, also affected unfavorably by the COVID-19 lockdown. Our results showed significant improvements in all the study scales that we used to quantify the alterations in the aforementioned traits

    Effects of Occupational Therapy via Telerehabilitation on Occupational Balance, Well-Being, Intrinsic Motivation and Quality of Life in Syrian Refugee Children in COVID-19 Lockdown: A Randomized Controlled Trial

    No full text
    We aimed to evaluate the effects of an occupational training program via telerehabilitation on well-being (WB), occupational balance (OB), intrinsic motivation (IM), and quality of life (QoL) in Syrian refugee children resettled in Turkey during the COVID-19 pandemic. This was a single-center, prospective, randomized, non-blinded trial in which children aged 13–15 years and attending a secondary school were recruited. OB, WB, IM, and QoL were evaluated via the OB Questionnaire (OBQ11), the Well-Star Scale (WSS), the IM Scale (IMS), and the Pediatric Quality of Life Inventory (PedsQL). The intervention group attended online occupational therapy classes. Online classes were carried out as five sessions per week, each session lasting 1 h, for 3 weeks. Questionnaires were performed at the outset of the study and following the training program. Overall, 52 refugee children were randomized into the intervention and control groups, each including 26 children. The mean OBQ11, WSS, IMS, and PedsQL scores significantly improved more in the intervention group than in the control group. This was the first study investigating the effects of a customized online training course on OB, WB, IM, and QoL in Syrian refugee children, also affected unfavorably by the COVID-19 lockdown. Our results showed significant improvements in all the study scales that we used to quantify the alterations in the aforementioned traits
    corecore