49 research outputs found

    Shear capacity of post-installed anchors according to ACI318 and TS500

    Get PDF
    Applications of strengthening works have accelerated gradually due to earthquakes in recent years. Different strengthening methods are being used in order to bring the structures with insufficient strength to those levels specified by current codes. In most of the applications, the bonding between the new structural elements and the concrete of the old structure is established with the chemical anchors. Although they are used widespread in the practice, there are not any sufficient details in Turkish Standards for the design and application of these anchors. In this work, a comparison of ACI318 and the Turkish Standards for anchor shear strength is given. As the result, it has been concluded that there are vital differences between ACI and the Turkish Standards and that an immediate revision is needed for the Turkish Standards

    The importance of rational drug use in children: Recommendations to parents

    Get PDF
    Çocuk sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerin başında enfeksiyon hastalıkları gelmektedir. Enfeksiyon hastalıklarının tedavisi de ilaç kullanımını beraberinde getirmektedir. Son dönemlerde çoklu ilaç kullanımının artması, olumsuz ilaç reaksiyonlarına, ilaç etkileşimlerine ve artan maliyet sorunlarına neden olduğundan “akılcı ilaç kullanımı” kavramı ön plana çıkmıştır. Dünya Sağlık Örgütü, ilaçların yarıdan fazlasının akılcı kullanılmadığını belirtmekte ve akılcı ilaç kullanımı’nı; hastaların klinik ihtiyaçlarına uygun, kendi bireysel gereksinimlerini karşılayan dozlarda, uygun bir süre boyunca ve en düşük maliyetle ulaşması olarak tanımlamaktadır. Dünya çapında ilaçların güvenli, bilinçli ve etkili kullanımı, kamu sağlığının yanı sıra, çocuk sağlığının iyileştirilmesinde de temel stratejilerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuklar dinamik bir büyüme-gelişme ve olgunlaşma sürecindedirler. Çocuklarda bazı ilaçların kullanımına dair farmakokinetik/farmakodinamik verilerin sınırlı olması nedeniyle, ilaç güvenliği ve akılcı ilaç kullanımı bu grupta daha da önem kazanmaktadır. Hemşirelerin, çocuklarda akılcı ilaç kullanımı konusunda ebeveynlere özellikle annelere, eğitim ve danışmanlık vererek çocuk sağlığının iyileştirilmesine ve geliştirilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.One of the main factors that negatively affect child health is infectious diseases and treatment of infectious diseases requires the use of medication. Because increased use of multiple drugs recently (poly-pharmacy) leads to adverse drug reactions and drug interactions, the concept of “rational drug use” has come to the fore as it causes increased cost problems. World Health Organization states that more than half of the drugs are not rationally used and defines Rational Drug Use as suitable for patients’ clinical needs, received in doses that meet their individual needs, for a suitable period of time and at the lowest cost. Worldwide safe, conscious and effective use of drugs is one of the basic strategies in promoting public and child health. Being in a dynamic growth-development-maturation process of the children, limited pharmaco-kinetic / pharmaco-dynamic data on the use of certain drugs in children make drug safety and rational drug use more important for children. Nurses may contribute to improve child health by giving education and counselling to parents especially to mothers about rational drug use in children

    Landscape design proposal for recreational use of Bilecik Pelitözü Pond close area

    Get PDF
    Bilecik, yüzey şekilleri (topoğrafik) bakımından eğimli bir arazi biçimine sahiptir. Bu nedenle kentlinin boş vakitlerini değerlendirebilmek, fiziksel ve ruhsal açıdan yenilenebilmek için gerçekleştirecekleri aktiviteler için kent içerisindeki açık-yeşil alanlar sınırlı ölçekte kalmış kent yakın çevresine eğilim artmıştır. Kentlinin ve ziyaretçilerin rekreasyonel etkinliklerini gerçekleştirdikleri alanlardan en önemlisi ise Pelitözü Göleti ve yakın çevresidir. Pelitözü Göleti, Bilecik kentinin kuzeybatı kısmında, kent merkezine 7 km mesafede, doğal çam ormanları ile göletin buluştuğu bir doğa parçasıdır. Gölet çevresinde yörük çadırı, çay bahçeleri, çocuk oyun alanları, gözleme evi ve mangal yapılabilecek mekanlar, bisiklet kiralama, göl çevresi yürüyüş ve bisiklet parkuru, bisiklet kiralama ve göl içinde deniz bisikletleri ile gezilebilme imkanları mevcuttur. Ayrıca amfi, balık restorantı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal tesisleri de göl çevresinde kullanıcılara hizmet sunmaktadır. Fakat bu aktiviteler özellikle hafta sonlarında kullanıcı yoğunluğunu ve taleplerini karşılayamamaktadır. Bu doğrultuda yapılan çalışmada tarihi ve kültürel özellikleri ile dikkat çeken Bilecik kenti için yakın çevresinde kullanıcı odaklı sürdürülebilir rekreasyonel alan tasarımı önerisi gerçekleştirilmiştir. Oluşturulan öneri projesinde alan etüt çalışması ile mevcut yapı değerlendirilerek, yapılan SWOT analizi ile planlama önerileri geliştirilmiş, ihtiyaçlar doğrultusunda rekratif etkinliklere alternatifler oluşturularak mekansal organizasyonların tasarımı gerçekleştirilmiştir.Bilecik, has sloped landforms as the surface shape (topography). For this reason, the open-green areas in the city have been limited and the tendency for the residents to use the close environment of the city has increased for leisure time or activities for the physical and mental renovation. Pelitözü Pond and its close surroundings are the most important areas where the residents and visitors carry out their recreational activities. Pelitözü Pond, 7 km away from the city center, is an area in the northwest part of Bilecik city, where pine forests and the pond meet. This area has nomad tents, tea gardens, playgrounds, a pancake house, and places for a barbecue around the lake, a bicycle rent facility, a walking and cycling track, and a sightseeing opportunity with sea bikes. In addition, the amphitheater, fish restaurant, and Bilecik Şeyh Edebali University Social facility provide service to the users around the lake. However, these activities cannot meet the user density and demands, especially at the weekend. In this study, a user-oriented sustainable recreational area design was proposed for the city of Bilecik, which attracts attention with its historical and cultural features. In the proposed study, the existing structure was evaluated with the field study, the planning suggestions were developed with the SWOT analysis, and the design of the spatial organizations was realized by creating alternatives to the recreational activities according to the need

    Safeguard measures in the WTO and the European Union: the problem of industry adjustment

    No full text
    Bu çalışma DTÖ' nün (Dünya Ticaret Örgütü) Korunma Önlemleri Anlaşması ve GATT'ın XIX. Maddesi çerçevesindeki ithalatta korunma önlemlerinin detaylı analizini yapmakta; bu önlemlerin AB ticaret politikasındaki yerini incelemekte; ve en önemlisi DTÖ Korunma Önlemleri Anlaşmasının ekonomik uyumu sağlama amacını vurgulamakta ve ithalatta korunma önlemleri ile yerel endüstrilerin uluslararası rekabete yapısal uyumu konuları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. İthalatta korunma önlemleri geçici ticaret kısıtlamalarıdır (tarife, kota veya tarife kotalar gibi) ve ithalatlardaki ani bir yükselmenin direkt olarak rekabet eden yerel endüstriye ciddi zarar vermesi veya ciddi zarar verme tehdidi oluşturması durumunda ithalatı yavaşlatmak için tasarlanmışlardır. Ülkeler, rekabet koşullarındaki değişikliklere uyum sağlamaları için yerel endüstrilerine biraz zaman tanımak amacıyla, önceden tanımlanmış kurallar ve koşullara tabi olarak, bu önlemleri uygulayabilir ve geçici olarak ithalatları kısıtlayabilirler. Fakat, yerel endüstrilerini korumak için ülkeler, AB ve Türkiye de dahil olmak üzere, korunma önlemleri yerine anti-damping veya Gönüllü İhracat Kısıtlamaları (GİK) gibi daha korumacı enstrümanları tercih etmektedirler. DTÖ çatısı altında izin verilen ithalatta korunma önlemlerinin amacı ciddi zararı telafi etmek ve uyumu kolaylaştırmaktır ve bu önlemler ancak ciddi zararı engellemek veya telafi etmek ve uyumu kolaylaştırmak için gereken ölçüde uygulanabilirler. Yukarıda söylenenlere rağmen, ticaret kısıtlamaları yerel endüstrilerin uyum sorunlarına cevap verebilecek en iyi politika aracı değildir. En iyi politika serbest ticarettir ve eğer müdahale kaçınılmazsa o zaman hükümetler ithalatla rekabet etmeyi engelleyen problemi ithalatı kısıtlayarak değil uyum destek politikaları aracılığıyla kaynağında çözmelidirler. This study makes a detailed analysis of the safeguard measures under the WTO Agreement on Safeguards and the Article XIX of the GATT; examines the place of such measures in the trade policy of the EU; and most importantly stresses the economic adjustment objective of the WTO Agreement on Safeguards and presents the relationship between safeguard measures and structural adjustment of domestic industries to international competition. The safeguard measures are temporary trade restrictions (i.e. tariffs, quotas or tariff rate quotas) and they are designed to slow imports in case of a surge in imports that causes or threatens to cause serious injury to the directly competing domestic industry. So, countries could apply these measures, subject to certain rules and conditions, and restrict imports temporarily to provide some time to their domestic industries to adjust to changes in competition conditions. But instead of safeguards, countries, including the EU and Turkey, have preferred more protectionist instruments such as antidumping measures and VERs to protect their industries. Safeguard measures allowed under the WTO are aimed at remedying serious injury and facilitating adjustment and they could only be applied to the extent necessary to prevent or remedy serious injury and to facilitate adjustment. Notwithstanding the foregoing, trade restrictions are not always the best policy instruments to target the adjustment problems of domestic industries. The first-best policy is free trade and if intervention is unavoidable then the governments should solve the problem at its source through tailor-made adjustment assistance policies, not by restricting imports

    2010 sonrası Türk sinemasında feminist belleğin oluşumu ve kadın imgesi

    No full text
    The hegemonic collective memory of the society dominates how each individual in the society will remember and perceive the past. This situation causes that the perceptions of the people who are accepted as the "other" in the society and the forms of violence they are exposed to by the society do not take place in the official narratives and in the memory of the society. In this context, it is possible for the experiences, thoughts and stories that are not included in the hegemonic collective memory to emerge with the formation of the feminist memory. The formation of feminist memory takes place in the form of criticizing the past based on individual memory and questioning ongoing perceptions and patterns. Women, one of the groups exposed to discrimination by society, have an important role in the formation of feminist memory. In this context, the formation of feminist memory in the sample films Aşk, Büyü vs. (2019), Kaygı (2017) and Unutursam Fısılda (2014) selected within the scope of the study is examined. While examining the sample films, the position of the characters, especially the women, and whether they contribute to the establishment of feminist memory are evaluated based on the data obtained.Toplumun sahip olduğu hegemonik kolektif bellek toplumdaki her bireyin geçmişi nasıl hatırlayacağı ve algılayacağı üzerinde tahakküm kurmaktadır. Bu durum toplumda 'öteki' olarak kabul edilen kişilerin geçmişe dair algılarının, toplum tarafından maruz bırakıldığı şiddet biçimlerinin resmi anlatılarda ve toplumun belleğinde yer almamasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda hegemonik kolektif bellekte yer verilmeyen deneyimlerin, düşüncelerin ve hikâyelerin feminist belleğin oluşumuyla ortaya çıkması olanaklı hale gelmektedir. Feminist belleğin oluşumu bireysel bellekten hareketle geçmişe yönelik eleştirilerde bulunmak, süregiden algıları ve kalıpları sorgulamak şeklinde gerçekleşmektedir. Toplum tarafından ayrımcılığa maruz bırakılan gruplardan biri olan kadınların feminist belleğin oluşumunda önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışma kapsamında seçilen Aşk, Büyü, vs (2019), Kaygı (2017) ve Unutursam Fısılda (2014) örneklem filmlerinde feminist belleğin oluşumu incelenmektedir. Örneklem filmler incelenirken filmlerdeki karakterlerin özellikle de kadınların nasıl bir konumda bulunduğu ve feminist belleğin kurulumuna katkı sağlayıp sağlamadıkları elde edilen verilerden yola çıkılarak değerlendirilmektedir

    In vitro effect of photodynamic therapy on leishmania tropica

    No full text
    Phelebotomus türü sineklerle bulaştırılan ve "Şark Çıbanı" olarak adlandırılan kutanöz leishmaniasisin (KL), ülkemizde etkeni sıklıkla Leishmania tropica'dır. Fotodinamik tedavi (FDT) fotosensitif ajan ve görünür dalga boylarında ışığın birlikte kullanarak, moleküler oksijen varlığında başlıca singlet oksijen oluşturmasıyla hedef hücrelerde nekroz ve/veya apoptozise yol açan bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada KL enfeksiyonlarının etkeni olan L.tropica promastigotlarında metilen mavisi (MB), toluidin mavisi (TB), kloralimünyum fitalosiyanin (AlClPc) ve feoforbid a (Pa) kullanarak FDT'nin etkinliğinin in vitro olarak araştırılması amaçlanmıştır. Parazitler bir saat boyunca artan konsantrasyonlarda MB, TB, AlClPc ve Pa ile inkübe edildi. Ajanlar besiyerinden uzaklaştırılıp PBS ile yıkandı ve PBS eklenen parazitlere 30 dakika boyunca beyaz diyot ışık uygulandı. Metilen mavisi, toludin mavisi, alüminyum ftalosiyanin ve feoforbid a konsantrasyonlarının fonksiyonlarının L.tropica promastigotları üzerine etkisi 26°C'de 18 saat inkübasyondan sonra; hücre canlılığı, morfolojik değişiklikler ve apoptotik deneyler ile değerlendirilmiştir. FDT etkinliği kontrol grubu, ışık + ajan veya yalnız ajan uygulaması ile yapılan tüm deneyler için değerlendirildi. Metilen mavisi, toluidin mavisi ve feoforbid a + FDT uygulanan gruplarda canlı L.tropica promastigot sayısı sadece ajan uygulanan gruplar ile karşılaştırılmış ve istatistiksel olarak sadece ajan uygulanan gruplara göre anlamlı olarak farklı bulunmuştur (p<0,001 p<0,05 p<0,0001). Kloralüminyum ftalosiyonin + FDT uygulaması ise sadece AlClPc'ye maruz kalan deney grubundaki hücre canlılığının istatistiksel olarak anlamlı (p=0,07) olmadığı tespit edilmiştir Ayrıca tüm fotosensitif ajanlar + FDT uygulamasının kontrol grubuna göre canlı parazit sayısında dikkat çekici azalma gözlenmiştir. Hücresel olarak apoptozun belirlenmesinde kullanılan DAPI boyama sonuçlarına göre MB, AlClPc, PA + FDT uygulamasının L.tropica promastgotları üzerinde etkili oldukları gözlenmiştir. Aynı zamanda MB, AlClPc, Pa + FDT'ye maruz kalan gruplarda apoptozun belirteci olan apoptotik DNA merdiveni görüntüsüne rastlanır iken kontrol, MB, AlClPc, tek başına TB ve TB+FDT ile beraber uygulandığı gruplarda bu görüntüye rastlanmamıştır. Bu çalışmada gösterilen sonuçlar bize parazitin sadece promastigot formunu kullanarak Leishmaniasis üzerine fotodinamik tedavinin etkileri hakkında fikir vermiş ve parazite karşı alternatif bir tedavi için yeni yaklaşım olabileceğini göstermiştir. L.tropica promastigotlarına metilen mavisi, kloralümunyum falosiyanin ve feoforbid a + FDT uygulandığında meydana gelen hücre ölümünün apoptoz ile destekler bulgular olduğu düşünülmüştür.Leishmaniasis is a vectorborne disease transmitted by Phlebotomus species and the cuteonus form (CL) of disease is known as "Şark Çıbanı". Leishmania tropica is the most often agent of cutaneous leishmaniasis (CL) in Turkey. Photodynamic therapy (PDT) is a treatment which uses of a light-sensitive drug (a photosensitiser) in combination with light of a visible wavelength, to destroy target cells (canserous and non-cancerous) by generating mainly singlet oxygen in the presence of molecular oxygen. In this study, we investigated the effects of PDT using different photosensitizers, namely methylene blue (MB), toluidine blue (TB), alüminum ftalosiyanin chlorid (AIClPc) and pheporbide a (Pa) in L. tropica promastigotes. Parasites were incubated with increasing concentrations of TB, MB, AlClPc and Pa for one hour. After the media containing phosensitizers were removed, promastigotes were washed with PBS. Fresh PBS was added and parasites were illuminated with a white light source for 30 min. Following the irradiation of the cells, fresh growth medium was added. After incubation at 26°C for 18 h, the cell viability (analyzed using a hemocytometer and XTT colorimetric assay), morphological changes (staining with giemsa) and apoptotic assay (staining with DAPI and DNA fragmentation assay) of Leishmania tropica parasites were evaluated as a function of MB, TB, AlClPc and PPa concentration. The efficiency of PDT was investigated using irradiation+ phosensitizers, phosensitizers alone and in control group in all experiments. Parasite viability was significantly different (p<0,001 p<0,05 p<0,0001) between groups treated with MB,TB and PPA with or without irradiation. There were no statistically significant differences in cell viability between AlClPc trated L. tropica promastigotes with and without irradiation (p=0,07). Viability of L.tropica promastigotes was significantly lower than control groups in all PDT groups including all photosensitizers. Also, DAPI staning method, which is used to determine cellular changes in apoptotic cells, showed that MB, AlClPc and PA with irradiation affected on L.tropica promastigotes. Furthermore, DNA ladder pattern defining the apoptosis, was observed in irradiated MB,AlClPc and PA groups and not observed in TB with irradiation, AlClPc, TB, MB and PA without irradiation. The findings of this study promoted insight on the effects of PDT on Leishmania using the promastigote form of the parasite and has opened a new perspective for the alternative treatment of the parasites. The results also reveased that apoptosis induced cell death was observed in L.tropica promastigotes after the application of photosensitizers in combination with light irradiatio

    An Analytic Study to Determine the Using Level of Change Pattern of Teacher Candidates

    No full text
    Kişilik ve kişiliğin birey yaşamındaki etkileri yüzyıllardır merak edilen bir konu olmuş ve bu alanda birçok görüş öne sürülmüştür. Bu görüşlerden biri de "Huy Kalıpları" dır. Huy Kalıpları, bireyi tanıma ve bireye en uygun mesleği sunabilme konularında bilgi sunmaktadır. Bu çalışmanın odak mesleği ise "öğretmenlik" tir. Araştırma, dokuz huy kalıbından biri olan "Değişiklik huy kalıbını öğrencilerin kullanma düzeylerini belirlemeye yönelik analitik bir çalışmadır. Buna göre, araştırma 2013-2014 eğitimöğretim yılında, Ahi Evran Üniversitesi'nde okuyan 423 eğitim fakültesi öğrencileri üzerinde yürütülmüştür. Veriler, adayların cinsiyet, okudukları bölüm ve sınıf seviyelerine göre incelenmiştir. Adayların cinsiyet ve okudukları bölüme göre anlamlı bir fark bulunmazken, sınıf seviyeleri yükseldikçe değişiklik huy kalıbı kullanma düzeyi düşmektedirFor centuries, character and the effects of character on individuals have been a curiosity subject and many beliefs have been asserted. One of these beliefs is, "People Patterns". People Pattern offers, recognizing individuals and helping them to find the most suitable job for them. And the focus job of this research is "Teaching". This research is an analytic study for determining using level of Change Pattern that is one of nine Patterns, between teacher candidates. According to this, research was carried out on 423 faculty of education students at Ahi Evran University in 2013-2014 academic year. Data was evaluated according to sex, class level and departments of teacher candidates. A meaningful difference was not found according to their sexes and departments. However, it is found that; as their grades get higher, their "Change Pattern" using levels get lower. This may be related to education system of the faculty and university lif

    Evaluation of family centered care practices in the newborn intensive care unit

    No full text
    Aile merkezli bakım uygulamaları hastaneye yatma sürecinde çocuk ve ailesi için oldukça önemlidir. Bu araştırma, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde aile merkezli bakım uygulamalarının değerlendirilmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini, Niğde Eğitim Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Eylül 2021- Mart 2022 tarihleri arasında yatarak tedavi gören bebeklerin anneleri (n=350) oluşturmuştur. Etik kurul, kurum izni ve annelerin onamı alınan araştırmada veriler; 'Anne ve Bebek Veri Toplama Formu' ve 'Yenidoğan Aile Merkezli Bakım Ölçeği' (YAMBÖ) kullanılarak annelerle yüz yüze görüşülerek toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesi bilgisayar ortamında tanımlayıcı istatistikler, independent t test, Anova (Posthoc Bonferroni) ve Çoklu Regresyon Analizi kullanılarak yapılmıştır. Çalışmaya katılan annelerin yaş ortalaması 26.92±5.73 yıl ve YAMBÖ toplam puan ortalaması 112.94 ± 19.26 olup, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde aile merkezli bakımın iyi düzeyde olduğu belirlenmiştir. YAMBÖ alt boyutlarından alınabilecek en yüksek puanlar dikkate alındığında, anneler 'bakıma katılım' alt boyut puanını yüksek olarak değerlendirmişlerdir. YAMBÖ toplam puanını etkileyen faktörler, annelerin eğitim düzeyi, çalışma durumu, yaşadığı yer, evdeki çocuklarla ilgilenen bireyin varlığı, annelerin bebeğinin hastalığını, tedavilerini, ilaçlarını ve girişimlerin nedenini bilme olarak belirlenmiş ve bu faktörlerin istatistiksel olarak önemli olduğu bulunmuştur (p<0.05). Yapılan çoklu regresyon analizine göre; evdeki çocuk bakımı ile ilgilenen birinin olmasının, olmayanlara göre annelerin YAMBÖ toplam puanlarını 4.38 birim arttırdığı (p=0.038) görülmüştür. Sonuç olarak; eğitim düzeyi düşük, çalışmayan, ilçede yaşayan, birden fazla çocuğu olup evdeki çocuğuyla ilgilenebilecek biri olmayan annelerin, aile merkezli bakıma katılımda riskli grup olduğu düşünülerek hemşireler tarafından bu annelerin sıklıkla takip edilmesi, aile merkezli bakıma katılımının desteklenmesi ve teşvik edilmesi önerilmektedir.Family-centered care practices are very important for the child and his family during the hospitalization process. This descriptive study was conducted to evaluate family-centered care practices in the neonatal intensive care unit. The sample of the study consisted of mothers (n=350) of infants who were hospitalized in the Neonatal Intensive Care Unit of Niğde Education and Research Hospital between September 2021 and March 2022. Ethics committee, institutional permission and the consent of the mothers were obtained in the study; data was collected through face-to-face interviews with mothers using the 'Mother and Baby Data Collection Form' and the 'Newborn Family Centered Care Scale' (NFCCS). Data were evaluated by using descriptive statistics, independent t test, Anova (Posthoc Bonferroni) and Multiple Regression Analysis in computer environment. The mean age of the mothers participating in the study was 26.92±5.73 years and the mean total score of NFCCS was 112.94 ± 19.26, and it was determined that family-centered care was at a good level in the neonatal intensive care unit. Considering the highest scores that can be obtained from the NFCCS sub-dimensions, the mothers evaluated the 'care participation' sub-dimension score as high. Factors affecting the total score of NFCCS were determined as mothers' education level, employment status, place of residence, the presence of an individual who takes care of children at home, mothers' knowledge of their baby's disease, treatments, medications, and the reason for interventions, and these factors were found to be statistically significant (p<0.05). According to the multiple regression analysis; It was observed that having a caregiver at home increased the mothers' total NFCCS scores by 4.38 units compared to those who did not (p=0.038). As a result; considering that mothers with low education level, unemployed, living in the district, having more than one child and not being able to take care of their child at home, are considered to be a risky group in participating in family-centered care, it is recommended that these mothers should be followed frequently by nurses, and their participation in family-centered care should be supported and encouraged

    Rektal Tarama Örnekleri ile Klinik Örneklerde Üreyen Vankomisine Dirençli Enterokokların İrdelenmesi: Yedi Yıllık Sürveyans, Retrospektif Kesitsel Bir Çalışma

    No full text
    Vankomisine dirençli enterokoklar (VRE), nozokomiyal enfeksiyonlara neden olarak, hastanede kalma süresini uzatan ve mortaliteye neden olan çok ilaca dirençli mikroorganizmalardır. Mevcut öneriler, hastalarda VRE pozitifliğinin yayılmasını önlemek için, aktif gözetim, tarama ve temas izolasyonu şeklindedir. Sistematik taramanın başarısız olması, VRE’nin yayılmasına ve maliyetlerin artmasına sebep olduğu görülmüştür.Ocak 2013 - Mayıs 2019 tarihleri arasında yatan hastaların tarama için gönderilen rektal sürüntü örnekleri ve klinik örneklerinden üreyen Enterococcus spp.’de vankomisin direnç oranlarının belirlenmesi, dirençli izolatların servislere dağılımının araştırılması amaçlanmıştır. Hastanemiz yoğun bakım servislerinde yatan her yeni hastadan rutin olarak alınan VRE tarama amaçlı rektal sürüntü örneği kromojenik VRE besiyerine (Gül Biyoloji Laboratuvarı, Türkiye) ekilmiştir. İzolatların vankomisin (30 ?g) duyarlılıkları Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemiyle Klinik ve Laboratuvar Standartları Enstitüsü (CLSI) kriterlerine uygun olarak araştırılmıştır. Klinik örneklerden izole edilen enterokokların vankomisin duyarlılıklarının belirlenmesi için VITEK2 Compact otomatize sistemi kullanılmıştır. Laboratuvara gönderilen 5249 rektal sürüntü örneğinden 316’sında (% 6) VRE üremesi belirlenmiş, klinik örneklerden üreyen 1306 Enterococcus spp.’den 51’inde (% 3,9) vankomisin direnci saptanmıştır. Vankomisin direnci saptanan 51 izolattan % 80’i idrar kültüründen, % 14’ü kan kültüründen, % 4’ü yara kültüründen, % 2’si eklem sıvısı kültüründen izole edilmiştir. Rektal sürüntü örneklerinde VRE oranı 2013’te % 5,5 iken, 2019 yılında % 11,6 ya yükselmiştir. Klinik örneklerde üreyen Enterococcus spp.’de vankomisin direnci 2013’te % 1,6 iken 2017’de % 7,7 ile en yüksek orana çıkmıştır. Klinik örneklerden üreyen 51 VRE izolatının % 29’unun aynı zamanda rektal sürüntü örneklerinde VRE üreyen hastalardan izole edildiği gözlenmiştir. Rektal sürüntü örnekleri ve kültür örneklerinde en fazla VRE üremesi Anestezi Yoğun Bakım Ünitesi’nde görülmüştür. Rektal sürüntü örnekleri ile kültür örnekleri arasında VRE oranı açısından, yıllar içinde artış ve azalış oranları arasında bir ilişki tespit edilememiştir.Hastane ortamında VRE yayılımının engellenmesi için merkezlerde sürveyans kültürlerinin düzenli olarak alınması, hastane çalışanlarına gerekli eğitimin verilmesi, antimikrobial kullanımının kontrol altına alınması ve mikrobiyoloji laboratuvarı ile servisler arasında iyi bir işbirliğinin sağlanması gereklidir

    An alternative market organization: The case of cut flower Exchange in Turkey

    No full text
    Markets have frequently been criticized for their structural bias towards producing inequality. Yet the cut-flower market in Turkey provides the literature, the peasants and consumers with an alternative form of designing markets that introduces democratic participation to the organization of exchange relations. This paper scrutinizes the structure and functioning of the cut-flowers market in Turkey with the purpose of contributing towards a better understanding of how more sustainable and less asymmetrical forms of market exchange can be designed and maintained. Introducing a conversation between new social studies of markets and organization theory, the article calls for going beyond seeing markets as universal institutions of exchange that produce either negative or positive results simply by the virtue of their presence. Markets can foster or impede justice, depending on the form of their organization. Cut flower markets in Turkey present a unique case that illustrates not only the possibility of market design from below but also rethinking the findings of new social studies of markets and organization theory.Turkish Academy of Sciences (TÜBA)Boğaziçi University Scientific Research Fund Project No: BAP 07C302Publisher's Versio
    corecore