118 research outputs found

    Damage analysis of carbon/ glass fiber hybrid composite pipes

    No full text
    Yüksek Lisans TeziBu çalışmada kumaş sarım metodu ile imal edilen dairesel kesitli prepreg hibrit kompozit malzemelerin hasar analizi üzerine çalışmalar yapılmıştır. Prepreg karbon elyaf (C) ve prepreg cam elyaf malzemelerin (G) CGC ve GCG sıralaması ile dizilimleri yapılmış olup aynı zaman da her dizilim için nanolu ve nanosuz formda 4 adet numune üretimi yapılmıştır. Yapılan numuneler uygun koşullar hazırlanarak düşük hızlı darbe deneyine tabi tutulmuştur. Darbe deneyinde 5, 10 ve 15J kuvvet etki ettirilerek veriler elde edilmiştir. Yapılan deney neticesinde malzemenin ilgili parametreleri hesaplanmış kuvvet- zaman, kuvvet- deplasman, enerji- zaman ve enerji- deplasman yorumları yapılmıştır. Sonuç olarak CGC ve GCG diziliminde bariz şekilde CGC diziliminin daha kararlı bir yapıya sahip olduğu, ayrıca artan darbe enerjisi değerlerinde matris çatlaması ile başlayan hasarların fiber kırığı ve tabakasal ayrılma ile sonuçlandığı görülmüştür. GCG malzeme daha düşük mukavemet değerlerine sahip olduğundan darbe hasarları fiber kırıkları ile başlamıştır. Her iki dizilimin nanolu formları nanosuz formalarına göre daha öngörülebilir hasar mekanizmalarına sahiptir.In this study, damage analysis of circular cross-section prepreg hybrid composite materials manufactured by fabric winding method was carried out. Prepreg carbon fiber (C) and prepreg glass fiber materials (G) were sequenced with CGC and GCG rankings and at the same time 4 samples were produced in nano and nano-free form for each sequence. The samples were prepared under favorable conditions and subjected to a low-speed impact test. In the impact experiment, 5, 10 and 15J forces were affected and the data was obtained. As a result of the experiment, the relevant parameters of the material were calculated force-time, force-displacement, energy- time and energy-displacement interpretations were made. As a result, it was observed that CGC and GCG sequencing clearly have a more stable structure, and damages that begin with matrix cracking at increased impact energy values result in fiber fracture and stratar separation. Since the GCG material has lower strength values, impact damages started with fiber fractures. Nano-forms of both arrays have more predictable damage mechanisms than nano-free forms

    Strain-elastografija kao koristan alat u procjeni neoplazmi mliječne žlijezde kuja

    Get PDF
    The aim of this study was to evaluate the diagnostic performance of strain elastography in the assessment of mammary neoplasms. Twenty-three dogs and a total number of 57 mammary neoplasms were included in this study. The elasticity score and strain ratio were measured using elastography recordings for comparison of histopathology results in mammary neoplasms. The mean elasticity scores were 1.66±0.15 for the benign neoplasms and 3.33±0.16 for the malignant tumors (P0.05). There was no significant difference found in distinguishing malignant mixed tumors and malignant epithelial tumors (P>0.05). The results of this study showed that, strain elastography is a highly valuable tool in differential diagnosis of mammary neoplasms in bitches.Cilj je rada bio prosuditi dijagnostičku učinkovitost strain-elastografije u procjeni neoplazmi mliječne žlijezde. Istraživanjem su obuhvaćena 23 psa i ukupno 57 neoplazmi mliječne žlijezde. Na elastografskim zapisima izmjereni su faktor čvrstoće (engl. elasticity score) i omjer čvrstoće (engl. strain ratio) radi usporedbe histopatoloških nalaza kod neoplazmi mliječne žlijezde. Prosječna vrijednost faktora čvrstoće bila je 1,66±0,15 za dobroćudne neoplazme i 3,33±0,16 za zloćudne tumore (P0,05) razlike među tim dvjema metodama u analizi zloćudnih epitelnih tumora u različitim stadijima, a statistički znakovite (P>0,05) razlike nije bilo ni između zloćudnih mješovitih tumora i zloćudnih epitelnih tumora. Rezultati ovog istraživanja pokazali su da je strain-elastografija izvrstan alat u diferencijalnoj dijagnostici neoplazmi mliječne žlijezde kuja

    Hastalıkta ve Sağlıkta Hücre Ölümü Mekanizmaları ve Deneysel Araştırma Modelleri

    No full text
    Nöronal gelişim sırasında nöral yapıları oluşturmak ve santral sinir sistemini şekillendirmek için sınırlı bir zamanda iyi organize bir programlanmış hücre ölümü gerçekleşmektedir. Apoptoz denen bu programlanmış hücre ölümü ve nekroptoz, piroptoz, ferroptoz ve otofaji ile ilişkili tanımlanmış diğer hücre ölümü formları ve ayrıca programlanmamış nekroz gibi sinyal kaskatlarındaki anormallikler çeşitli nörolojik hastalıkların patogenezinde gözlemlenir. Bu hücre ölümleri, çeşitli hücre içi veya hücre dışı uyaranlar tarafından oluşturulan hücresel streslere ve enflamatuar süreçlere yanıt olarak aktive olurlar. Hücre ölüm mekanizmalarının anormal aktivasyonu, amyotrofik lateral skleroz (ALS), Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı ve Huntington hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklarda yaygın bir özelliktir ve istenmeyen nöronal hücre ve fonksiyon kaybına neden olur. Öte yandan, programlanmış hücre ölümü sinyal kaskatlarının etkisizleştirilmesinin beyin kanserlerinin gelişimine katkıda bulunduğu ve tedaviye yanıtlarını etkilediği düşünülmektedir. Pek çok nörodejeneratif hastalık ve beyin kanseri için mevcut tedavi stratejilerinin etkileri kısıtlıdır. Bu gerçek söz konusu patogenezleri ve nöronal ölüm mekanizmalarına ilişkin araştırmalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Programlı hücre ölümü sinyallerinde sapmalar sonucu oluşan ya da çeşitli tipteki nörodejenerasyonlarla giden birçok beyin hastalığında nöron ölümünü inhibe edebilen veya indükleyebilen ajanların gelecekteki tedavi stratejilerin kritik bileşenleri olacakları açıktır. Bu derlemede, programlı ve programlanmamış hücre ölümü süreçleri ve bunların nörodejeneratif hastalıklara katkıda bulunmada oynadıkları rolleri açıklanmıştır. Ayrıca, farklı hücre ölümü sinyal basamakları ile hastalık patogenezi arasındaki etkileşimler ile hücre ölümü sinyal yollarındaki bazı molekülleri hedef alan farmakolojik ajanlardan söz edilmiştir.</p

    Çocuk Nörolojisinde Genetik Yaklaşımlar

    No full text
    ÖZET Musküler distrofiler (MD’ler), iskelet kaslarında zamanla ilerleyici güçsüzlüğe ve atrofiye neden olan, genetik ve klinik olarak heterojen, nadir bir nöromusküler hastalık grubudur. Az sayıda hastada de novo mutasyonlar tespit edilse de çoğunlukla kalıtımsal genetik hastalıklar olup X’e bağlı, otozomal resesif veya otozomal dominant kalıtım modelleri gösterilmiştir. Anamnez, fizik muayene ve kreatinin kinaz ölçümleri tanısal süreçte ilk basamaklardır. Sonraki basamaklar olan elektromiyografik inceleme ve kas biyopsilerinin tanıdaki yerini ise günümüzde genetik tetkikler almıştır. Bu bölümde çocukluk çağında ortaya çıkan MD’lerin genetik altyapısı incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Musküler distrofi; genetik; nöromusküler hastalıklar; Duchenne musküler distrofisiABSTRACT Muscular dystrophies (MDs) are rare genetically and clinically heterogeneous group of neuromuscular diseases that cause progressive weakness and atrophy of skeletal muscles over time. Although de novo mutations are identified in a small number of patients, they are mostly inherited genetic diseases in which X-linked, autosomal recessive or autosomal dominant inheritance patterns have been demonstrated. History, physical examination and creatinine kinase measurements are the first steps in the diagnostic process. The next steps, electromyographic examination and muscle biopsies, have been replaced by genetic tests today. In this section, the genetic background of MDs in childhood will be reviewed. Keywords: Muscular dystrophies; genetics; neuromuscular diseases; Duchenne muscular dystrophy</p

    Çocukluk Çağında Sorunlu Enfeksiyonlar

    No full text
    Tüberküloz her yaş için önemli bir halk sağlığı sorunudur. Çocuklarda tüberküloz tanısı zor ve uğraştırıcıdır. Henüz çocukluk çağı tüberkülozunun tanısında kullanılabilecek güvenilirliği doğrulanmış bir standart tanı yöntemi ve biyobelirteç bulunmamaktadır. Tüberkülozun tanısında geliştirilecek yeni yöntemlerin minimum altyapı gereksinimine ihtiyaç duyulan, verimli, yeniden üretilebilir, uygun maliyetli olması hedeflenmelidir. Moleküler yöntemler ve daha az invaziv idrar ve dışkı örneklerinin yeni yöntemler kullanılarak test edilmesi çok umut vaat edicidir. Tüberküloz enfeksiyonu için mevcut immünodiyagnostik testlerin sınırlamalarının üstesinden gelmek için, daha fazla doğrulama çalışmalarına ihtiyaç vardır.</p
    corecore