28 research outputs found
Pancreatic Lymphangioma: A Rare Case Report
Intraabdomınal lymphangioma is a rare disease. Pancreatic counterpart occurs as cystic mass and should be kept in mind in patients with cystic pancreatic lesions. It is important to diagnose preoperatively to choose therapy modality. In this paper, we present a rare case of pancreatic lymphangioma which was diagnosed incidentall
Affect of Neoadjuvant Chemotherapy on VEGF and Ki-67 in Locally Advansed Breast Cancer.
TEZ10187Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2013.Kaynakça (s. 67-80) var.ix, 81 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm.Neoadjuvan kemoterapi, lokal ileri evre meme kanserli hastaların tedavisinde günümüzde kullanılan bir yöntemdir. Neoadjuvan kemoterapi ile primer operable meme kanserlerinde meme koruyucu cerrahi şansı artmakta, inoperable ve inflamatuvar meme kanserlerinde ise operabiliteyi sağlayıp sağkalımı uzatmaktadır. Neoadjuvan kemoterapi uygulaması esnasında verilen sitotoksik ajanların etkisiyle neoadjuvan kemoterapi öncesi ve sonrasında değerlendirilen bazı parametrelerde değişimler olmaktadır. Amaç: Bu çalışmada lokal ileri evre meme kanserli hastalarda neoadjuvan kemoterapi etkisiyle tümör çapı, tümörlü dokuda çalışılan vasküler endotelyal growth faktör, östrojen reseptörü, progesteron reseptörü, Ki-67 ve Cerb-B2 düzeylerinde değişim olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda 2008 ve 2013 yılları arasında lokal ileri evre meme kanseri (Evre III-A, evre III-B, evre III-C) nedeniyle tedavi gören, çalışmaya başlamadan önceki hastaların da çalışmaya dahil edildiği 69 hastanın verileri prospektif olarak araştırılmıştır. Tümör çapı, tümörlü dokuda çalışılan vasküler endotelyal growth faktör, Ki-67, östrojen reseptörü, progesteron reseptörü ve Cerb-B2 düzeyleri neoadjuvan kemoterapi öncesi ve sonrası dönemde karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Neoadjuvan kemoterapi öncesi dönemde tümörlü dokuda değerlendirilen vasküler endotelyal growth faktör, Ki-67, östrojen reseptörü, progesteron reseptörü ve Cerb-B2 düzeyleri ile; neoadjuvan kemoterapi sonrası dönemde değerlendirilen tümör çapı, vasküler endotelyal growth faktör, Ki-67, östrojen reseptörü, progesteron reseptörü ve Cerb-B2 arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edilmiştir. Sonuçlar: Bu çalışmada lokal ileri evre meme kanserli hastalara uygulanan neoadjuvan kemoterapinin etkisiyle tümör çapı, vasküler endotelyal growth faktör, Ki-67, östrojen reseptörü, progesteron reseptörü ve Cerb-B2 gibi parametrelerde istatistiksel olarak değişim olabileceği saptanmıştır. Tümörlü dokuda çalışılan vasküler endotelyal growth faktör düzeyindeki anlamlı değişim, tümörün anjiyogenezisinin ve bu yolla metastaz yapabilme yeteneğinin neoadjuvan kemoterapi etkisiyle azalabileceği sonucunu düşündürmektedir. Tümörlü dokuda çalışılan Ki-67 proliferasyon indeksi düzeylerindeki anlamlı değişim; malign hücre proliferasyonunun neoadjuvan kemoterapi etkisiyle azaldığını gösterebilir. Değerlendirilen vasküler endotelyal growth faktör, Ki-67, östrojen reseptörü, progesteron reseptörü ve Cerb-B2 düzeylerindeki değişikliklerin kliniğe olan yansımaları için, uzun dönem sonuçlarının değerlendirildiği randomize klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.In this days treatment of locally advanced breast cancer is neoadjuvant chemoterapy. Neoadjuvant chemotherapy increases chance of surgery in primer operable breast cancers and increases survey time in inoperable and inflamatuar breast cancers. With neoadjuvant chemotherapy some parameters will be change before and after neoadjuvant chemotherapy. Purpose: In this study we research changes of tumor diameter, in tumor tissue vascular endothelial growth factor, Ki-67, estrogen receptor, progesterone receptor and Cerb-B2 parameters with neoadjuvant chemotherapy. Materials and Methods: Between 2008-2013 at Department of Surgery in Medical Faculty of Çukurova University and Department of Oncology, a group of 69 patients between 28-76 ages who treated for locally advanced breast cancer. This study performed with retrospective and prospective analysis. Tumor diameter, in tumor tissue vascular endothelial growth factor, Ki-67, estrogen receptor, progesterone receptor, Cerb-B2 parameters compored before and after neoadjuvant chemotherapy. Results: We found statistically significant conclusions between before and after neoadjuvant chemotherapy for tumor diameter, in tumor tissue vascular endothelial growth factor, Ki-67, estrogen receptor, progesterone receptor, Cerb-B2 parameters. Conclusion: In this study neoadjuvant chemotherapy will be statistically changes tumor diameter, in tumor tissue vascular endothelial growth factor, Ki-67, estrogen receptor, progesterone receptor, Cerb-B2 parameters in locally advanced breast cancer. Changing of VEGF in tumor tissue shows us angiogenesis of tumor and ability of metastasis will be decrease with neoadjuvant chemotherapy. Changes of proliferation index of Ki-67, shows us neoadjuvant chemotherapy will decrease malign cell proliferation. We need more randomise clinically studies to evaluate vascular endothelial growth factor, Ki-67, estrogen receptor, progesterone receptor, Cerb-B2 parameters affect to clinic
The effectof globalization on tourism: The case of OECD countries
Teknolojik gelişme ve küreselleşme süreciyle beraber dünyadaki her ülke ekonomik ve politik açıdan önemli düzeyde etkilenmiştir. Bu duruma artan rekabet ve iletişimle birlikte kültürlerin ve yatırımların uluslararasılaşması katkı sağlamıştır. Bu doğrultudaülkeler arasındaki bağlantıların coğrafi olarak genişlemesi ve ulaşım sisteminin gelişmesi daha kolay ve hızlı seyahat etme imkanı tanımıştır. Bu kapsamda turizmin, birçok sektör gibi hızlı bir gelişme göstermesi ülke ekonomileriaçısından önemli bir konumasahip olmasına neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı OECD Ülkelerinde 2000-2018 periyodu için küreselleşmenin, turizm üzerindeki etkisini panel veri analiz yöntemiyle araştırmaktır. Turizm hem turizm harcamaları hem de turizm gelirleri olmak üzere iki farklı seri ile temsil edilmiştir. Model 1’de uluslararası turizm harcamalarını temsil eden DLT1serisi bağımlı; genel küreselleşmeyi temsil eden DLKOFserisi, brüt sabit sermaye oluşumunu temsil eden DLGF1serisi, reel döviz kurunu temsil eden DLEXserisi veGSYİH’yi temsil eden DLG1serisi bağımsız serilerdir. Model 2’de ise, uluslararası turizm gelirlerini temsil eden DLT3serisi bağımlı; genel küreselleşmeyi temsil eden DLKOFserisi, brüt sabit sermaye oluşumunu temsil eden DLGF1serisi, reel döviz kurunu temsil eden DLEXserisi ve GSYİH’yi temsil eden DLG1serisi bağımsız serilerdir. Her iki model için de elde edilen bulgularda; küreselleşmenin hem turizm harcamalarını hem de turizm gelirlerini pozitif yönlü olarak etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.With globalization and technological development every country in the world has been significantly affected economically and politically. The internationalization of cultures and investments has contributed to this situation with increasing competition and communication. Accordingly, the geographical expansion of connections between countries andthe development of the transportation system have allowed easier and faster travel. In this context, tourism like many sectors has developed rapidly causing an important position for the economies of the country. The aim of this study is to investigate theimpact of globalization on tourism through panel data analysis method for the 2000-2018 period in OECD Countries. Tourism has been represented by two different series: both tourism expenditures and tourism revenues. The DLT1 series, which represents international tourism spending in Model 1, is dependent on; general globalization DLKOF series, gross fixed capital formation DLGF1 series, real exchange rate DLEX series and DLG1 series representing GDP are independent series. In Model 2, the DLT3 series, which represents international tourism revenues, is dependent; general globalization DLKOF series, gross fixed capital formation DLGF1 series, real exchange rate DLEX series and DLG1 series representing GDP are independent series. In the findings for both models; it has been concluded that globalization positively affects both tourism spending and tourism receipts
The impact of political instability and terrorism on tourism: A panel data analysis
Özellikle gelişmekte olan ülkeler için önemli bir döviz kaynağı olarak kabul edilen turizm, birçok sektörle olan bağlantılarından dolayı da ülke ekonomileri için önem arz etmektedir. Bu çalışmada dünyada en çok turist çeken on ülkede 2002-2018 dönemi için politik istikrarsızlık ve terörizmin, turizm üzerindeki etkisi panel veri analizi ile incelenmiştir. Çalışmada kullanılan modelde, turizm bağımlı değişken olarak belirlenmiş ve turizm, gelen turist sayısı ile temsil edilmiştir. Ayrıca büyümeyi temsilen GSYİH, kontrol değişkeni olarak modele dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda bağımlı değişken ile bağımsız değişkenler arasında istatistiksel olarak anlamlı ampirik bulgulara ulaşılmıştır. Çalışmada elde edilen bulgulara göre politik istikrar artıp, terör ve şiddet olayları azaldıkça, gelen turist sayısının arttığı sonucuna ulaşılmıştır.Tourism, which is seen as an important source of foreign currency especially for developing countries, is also important for countries because of their connections with many sectors. In this study, the impact of terrorism and political instability on tourism is examined. Data for the period 2002-2018 for the ten countries that attract the most tourists in the world were examined by panel data analysis method. In the model used in the study, tourism was determined as the dependent variable and tourism was represented by the number tourist arrivals. In addition, GDP representing growth is included in the model as a control variable. As a result of the study, statistically significant empirical findings were obtained between the dependent variable and the independent variables. According to the findings of the study, it was concluded that the number of tourist arrivals increased as political instability and terrorism decreased
The impact of human development on economic growth: An application on transition economies
İnsani gelişme bireylerin sağlıklı ve iyi bir yaşam düzeyi için gerekli olan kaynaklara erişmesüreci olarak tanımlanmaktadır. Bir ülkenin insani gelişme düzeyi, insan refahının üç boyutunutemsil eden sağlık, eğitim ve gelir göstergelerinin özet ölçüsü olarak kullanılan İnsani GelişmeEndeksi ile ölçülmektedir. İnsan refahının ölçülmesinde önemli bir faktör olan insani gelişme aynızamanda ekonomik büyüme için de önemli bir girdi olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmanın amacı25 geçiş ekonomisi ülkesinde 2002-2018 dönemi için insani gelişmenin ekonomik büyümeüzerindeki etkisini panel veri analiz yöntemini kullanarak incelemektir. Çalışmada ekonomikbüyüme serisinin bağımlı değişken olduğu iki farklı model kurulmuştur. Birinci modelde, sadeceinsani gelişme serisi bağımsız değişkendir. Elde edilen ampirik bulgularda insani gelişme arttıkçaekonomik büyümenin de arttığı sonucuna ulaşılmıştır. İkinci modelde ise, insani gelişme ile birlikteişsizlik serisi bağımsız değişkenlerdir. İkinci model bulgularında da birinci modele benzer şekildeinsani gelişme arttıkça ekonomik büyümenin arttığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu modelde diğerbağımlı değişken olan işsizlik ile ekonomik büyüme arasında ters yönlü bir ilişki tespit edilmiştir.Human development is defined as the process of accessing resources necessary for a healthy and good level of life of individuals. A country's level of human development is measured by the Human Development Index, which is used as a summary measure of health, education, and income indicators representing three dimensions of human well-being. Human development, which is an important factor in measuring human well-being, is also considered an important input in economic growth. The aim of this study is to analyze the effect of human development on economic growth using the panel data from 25 transition economy countries for the period 2002- 2018. In the study, two different models were established on which the economic growth series depended. In the first model, only human development series is the independent variable. In the empirical findings obtained, it was found that economic growth increased as human development increased. In the second model, the unemployment series with human development are independent variables. In the second model findings, it is understood that economic growth increases as human development increases, similar to the first model. In addition, an inverse relationship between unemployment and economic growth has been identified in this model
Urinary bladder inflammatory myofibroblastic tumor
İnflamatuar myofibroblastik tümör , etyolojisi tam olarak belirlenememiş lokal agresif davranışlı bir neoplazmdır. Pulmoner, gastrointestinal, genitoüriner sistem ,retroperitoneal bölge sıklıkla görüldüğü yerlerdir. Tanıda ,anamnez, fizik muayene ,labaratuar ve görüntüleme yöntemlerinin yeri sınırlıdır. Nüksetme potansiyeli mevcuttur. Bu yazıda pelvik ağrı ve disüri yakınmaları olan kadın hastada tespit edilen mesane inflamatuar myofibroblastik tümörü sunulmuştur.Inflammatory myofibroblastic tumor is a local aggressive behavioral neoplasm of unknown etiology . Pulmonary, gastrointestinal, genitourinary system, retroperitoneal are frequently seen. The diagnosis, history, physical examination, laboratories and imaging methods are limited. There is a potential for recurrence. In this article we present a bladder inflammatory myofibroblastic tumor diagnosed in a female patient with pelvic pain and dysuria complaints
Mesane kaynaklı inflamatuar miyofibroblastik tümör
İnflamatuar myofibroblastik tümör , etyolojisi tam olarak belirlenememiş lokal agresif davranışlı bir neoplazmdır. Pulmoner, gastrointestinal, genitoüriner sistem ,retroperitoneal bölge sıklıkla görüldüğü yerlerdir. Tanıda ,anamnez, fizik muayene ,labaratuar ve görüntüleme yöntemlerinin yeri sınırlıdır. Nüksetme potansiyeli mevcuttur. Bu yazıda pelvik ağrı ve disüri yakınmaları olan kadın hastada tespit edilen mesane inflamatuar myofibroblastik tümörü sunulmuştur.Inflammatory myofibroblastic tumor is a local aggressive behavioral neoplasm of unknown etiology . Pulmonary, gastrointestinal, genitourinary system, retroperitoneal are frequently seen. The diagnosis, history, physical examination, laboratories and imaging methods are limited. There is a potential for recurrence. In this article we present a bladder inflammatory myofibroblastic tumor diagnosed in a female patient with pelvic pain and dysuria complaints
Recycling of Laser Powder Bed Fusion Scraps in Conventional Plastic Injection Systems
It is known that plastic materials, separated from the circular economy, are divided into small pieces over many years and
create risks by mixing with nature, seas, freshwater resources, and terrestrial ecosystems in micro dimensions. It is thought
that micro-size powder material and production scraps not used in Additive Manufacturing (AM) production processes will
turn into a waste problem in the future in parallel with the increasing usage intensity. In this direction, this study presents
a new and sustainable usage model within the scope of recycling Laser Powder Bed Fusion (LPBF) wastes. In the study,
granule materials obtained from AM waste material mixtures with different parameters are recommended to be recycled by
using them to produce functional plastic parts in the automotive industry plastic injection systems. In this context, materials
recycled with different methods and function tests in automotive company acceptance standards are shared