204 research outputs found

    Tevfik Fikret’in resmindeki şiir, şiirlerindeki resim

    Get PDF
    Türk Edebiyatının önde gelen şahsiyetlerinden Tevfik Fikret, aynı zamanda güzel sanatlara ilgi duyan bir ressamdır. Servet-i Fünûn edebiyatçıları tabiatı şiire sokarken onu bir ressam edasıyla kelimelere yerleştirmeye çalışmışlardır. Servet-i Fünûn şairi Tevfik Fikret’in de şiirlerinin birçoğunda ‘tablo gibi şiir yazma’ anlayışına rastlanmaktadır. Özellikle Romantizm akımından izler taşıyan manzara tablolarında şiirsel bir hava hissedilmektedir. Fikret’in gerek resim sanatıyla ilgili gerekse şiir metinlerinde görülen portrelerine bakıldığında, kalemini adeta bir fırça gibi kullandığı görülmektedir. Bu onun güzel sanatlar arasında bağlantı kurmak suretiyle şiirini kurduğunu kanıtlayan bir gösterge olarak değerlendirilebilir

    Relationship between Employer Brand and Organizational Commitment

    Get PDF
    The relationship between employer brand and organizational commitment was investigated in this study. The research was realized in Istanbul between four and five star hotel employees. 150 hotel employees were reached within this scope. The participants were reached with the survey management. Age, seniority and status in the institution were determined as demographic control variables. Analysis of the collected data that was done in IBM SPSS Statistics 23.0 program. As a result of the analysis, a positive relationship was found between the employer brand and the sub-dimensions of organizational commitment and organizational commitment

    Watching television and being affected by television according to the opinions of parents of children between the ages of three and six: Üç – altı yaş arası çocukların ebeveynlerinin görüşlerine göre televizyon izleme ve televizyondan etkilenme durumları

    Get PDF
    Aim: The aim of this study is to examine the opinions of parents who have three to six years old children on the status of their children watching television and the effects of television on their children. Method: This is a sectional study. 256 parents participated in the study. The participation rate was 80%.A questionnaire form created by reviewing the literature was used as a data collection. Findings: Of the participating parents, 71.9% were female. Of the families, 23.0% had two televisions, and 6.2% of the participating children had a television in their room; 45.7% started to watch television after the age of two. The television was watched most in the evening hours (55.1%), and 63.7% of the children watched for one or two hours, while 33.6% watched for three hours or more in a day. The television was kept on for five-eight hours in 49.2% of the houses. Changes due to watching television were witnessed in the behaviors of 43,4% of the children, and 77.5% of these changes were found to be negative. The children watched cartoons (36.4%), kids’ programs (23.7%), documentaries (11.5%), and advertisements (10.7%) the most. Children were found to be most affected by the behaviors of cartoon characters (39.5%). Conclusions: This study indicates that the majority of the children between the ages of three and six years watch television for too long; the child participants watched cartoons and kids’ programs and were influenced by cartoon characters’ behaviors the most; a majority of the parents believed that their children would prefer games over television; a majority of the children occasionally slept late after they had watched television; watching television for too long reduced their social activity, and caused them to have nightmares and to be aggressive. The amusing and educational television programs and letting children watch television to kill time are significant for children’s health. ​An extended English summary is at the end of the Full-Text PDF (TURKISH) file. Özet Amaç: Bu çalışmanın amacı, üç – altı yaş çocuğu olan ebeveynlerin, çocuklarının televizyon izleme durumları ve televizyonun çocukları üzerine etkilerine yönelik görüşlerinin incelenmesidir. Yöntem: Kesitsel bir araştırmadır. Çalışmaya 256 ebeveyn katılmış olup katılım oranı %80 bulunmuştur. Veriler literatürden yararlanılarak oluşturulan soru formu kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan ebeveynlerin %71.9’unu anneler oluşturmaktadır. Evlerin  % 23.0’ de 2 televizyon vardır ve çocukların % 6.2’nin odasında televizyon bulunmaktadır. Çocuklar akşam saatlerinde (%55.1) daha çok televizyon izlemektedir.  Çocukların %63.7’si televizyon programlarını günde 1-2 saat, %33.6’sı ise 3 saat ve üzeri izlemektedir. Evlerin %49.2’’sin de televizyon 5 – 8 saat açık kalmaktadır. Çocukların % 77.5’inde olumsuz davranış değişimi olmaktadır.Çocukların %45.7’si 2 yaşından itibaren televizyon izlemeye başlamıştır. Çocuklar en çok çizgi film (%36.4), çocuk programları (%23.7), belgesel (%11.5) ve reklamları (%10.7) izlemektedir. Çocuklar en çok çizgi film kahramanlarının davranış şeklinden etkilenmektedir. Sonuç: Çalışmada 3-6 yaş grubu çocukların çoğunluğunun evde televizyon izleme ve televizyonun evde açık kalma sürelerinin uzun olması, çocukların en çok çizgi film ve çocuk programları izlemeleri, çizgi film kahramanlarının en çok davranışlarından etkilenmeleri, uzun süre televizyon izlemenin çocukların sosyalliklerinin azalmasına, kabus görmelerine ve saldırganlığına sebep olduğu ve televizyonun eğlendirici, eğitici-öğretici olması nedeni ile televizyon izletilmesi önemli sonuçlardır

    The Perception of Life, the Will to Life, and the Decline of Hope of the Protagonist Ahmet Cemil in Halid Ziya Uşaklıgil’s Novel Mai ve Siyah

    Get PDF
    Düşünce adamları ve roman yazarlarının üzerinde hassasiyetle durduğu konulardan biri yaşamın anlamı, yaşamı algılama ve yorumlamadır. Alman feylesofu Friedrich Wilhelm Nietzsche’ye göre yaşamın kendisi “güç istenci”dir. “Güç istenci” hem pozitif hem de negatif bir anlama sahiptir. Zira canlı olan her varlıkta bir “güç istenci” görülmektedir. Hizmet edenin istencinde dahi “efendi” olma istenci vardır. Yalnız “güç istenci”nde bir eşitlik olmadığı için bazı insanlar daha güçlü, bazıları da daha zayıf ve cılızdır. “Aktif karakterdeki insan”ın yaşama bakış açısında mücadele, özgür irade, yaşamı olumlama, yaşamın bütün acılarına rağmen ona “evet” deme söz konusudur. Oysa “pasif karakterdeki insan”da düşüş, yeise kapılma ve yaşamı yadsıma vardır. Servet-i Fünûn romancısı Halid Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah adlı romanının başkahramanı Ahmet Cemil şöhret arzusuyla eserini vücuda getirmek, annesini ve kız kardeşi İkbal’i maddi sıkıntıdan azade yaşatmak ve sevdiği kız Lâmia ile evlenmek ister. Ancak bu hülyaların hemen hepsi hayal kırıklığı ile sonlanır. Ahmet Cemil’in mizacı ve yaşadığı hayal kırıklıkları onun yaşamı algılayış biçimine, yaşamı anlamlandırma tarzına tesir eder. Bu çalışmada başkahraman Ahmet Cemil’in mizacı, kız kardeşi İkbal’in ölümü, sevdiği kız Lâmia’nın bir başkasıyla evlenmesi, yazmak istediği eseri ve hayal kırıklıklarının sonucunda çöle gitmesi odağında Ahmet Cemil’in yaşamı algılama ve anlamlandırma tarzı Nietzsche’nin “yaşam istenci” kavramlaştırması üzerinden yeniden okunmaya çalışılacaktır.One of the issues that thinkers and novelists delicately focus on is the meaning of life, the perception of life, and the interpretation of life. According to the German philosopher Friedrich Nietzsche, life itself is the “will to power”. The “will to power” has both a positive and a negative meaning. Yet the “will to power” is seen in every living being, even in the will of the servant there is the will to be the master. However, because there is no equality in the “will to power”, some people are stronger, while others are weaker. In the perspective of the life of “an active person”, there is a struggle, free will, an affirmation of life, and saying “yes” to life despite all the pain. Whereas the “passive person” is characterized by decline, despair, and denial of life.Ahmet Cemil, the protagonist of Servet-i Fünûn novelist Halid Ziya Uşaklıgil’s novel Mai ve Siyah, wants to bring his work to life with his desire for fame, to keep his mother and sister İkbal free from financial difficulties and to marry the girl he loves, Lâmia. However, almost all of these dreams end in disappointment. Ahmet Cemil’s temperament and disappointments affect his way of perceiving life and making sense of life. In this study, the temperament of the protagonist Ahmet Cemil, as well as his perception and interpretation of life, are revisited through Nietzsche’s conceptualization of the “will to live”. The analysis focuses on pivotal events such as the death of his sister Iqbal, the marriage of his beloved Lâmia to another person, his thwarted aspirations to write a particular work, and his subsequent journey to the desert in response to these disappointments

    Dijital Çağın Gözde Mesleği “Influencerlık” Ve Influencerların Hukukî Statüsü

    Get PDF
    Dijital teknolojiler üretim sürecini doğrudan etkiledikleri gibi üretim sürecinin değişmesinde de oldukça fazla paya sahiptir. Teknolojik gelişmelerin odağının üretim olması çalışma hayatını pek çok yönden etkilemekte; tipik istihdam modellerinin yerini yeni istihdam modelleri ve yeni kavramlar almaktadır. Üretimde dijital çağın önemli bir kısmını “Influencer” olarak adlandırılan kimseler etkilemektedir. Çağın yeni ve gözde mesleği haline gelen influencerlık “sosyal medya aracılığıyla farklı ürün veya hizmetleri kullanarak takipçilerini etkileyen kişi” olarak tanımlanabilir. Influencerlar tarafından yerine getirilmekte olan ve “hatırlı pazarlama” olarak da adlandırılan “Influencer Marketing” kavramı da dijital çağın getirdiği ve üretim ve pazarlama süreçlerinin çok büyük bir hızla dönüşümüne neden olan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Influencerlar ile üreticiler arasında influencer ajansları aracılığıyla yapılan influencerlık sözleşmeleri ile influencerlar ürün veya hizmet tanıtımını üstlenmektedirler. Influencerlık sözleşmeleri Türk hukukunu pek çok açıdan ilgilendiren ivazlı, herhangi bir şekil şartına bağlı olmayan ve tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir. Niteliği itibariyle atipik sözleşmeler olan influencer sözleşmeleri içeriğinde bulunan yükümlülükler dolayısıyla birden fazla sözleşmeye temas etmektedir. Bu çalışma kapsamında influencerlık sözleşmelerinin içeriği incelenmeye çalışılacak ve bu sözleşmelerin iş görme sözleşmeleri ve ile bağlantılı olup olmadıkları açıklanmaya çalışılacaktır. Influencerlık sözleşmelerinin tarafı olan influencerların hukukî niteliği de bu kapsamda değinilmesi gereken noktalardan bir diğerini oluşturmaktadır. Influencerların, üreticilerle yaptıkları “işbirliği”nin kapsamı influencerların hukukî statülerinin belirlenmesinde etkili olacaktır. Bu kapsamda influencerlar iş sözleşmesine bağlı olarak çalışan işçi mi yoksa bağımsız çalışan kimseler midir? Bu soruların cevabı influencerların yaptıkları işbirliklerinin içerikleri doğrultusunda değişkenlik gösterebilir mi çalışma kapsamında ele alınacak konulardan bir diğerini oluşturacaktır. 2021 yılında Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan kılavuz ile influencerlar tarafından yapılan işlere yönelik konulan kurallar ile hukukun iyiden iyiye parçası halini alan bu sektörün çalışma hayatına olan etkisi ve bu kapsamda karşılaşılabilecek hukukî sorunlar bu çalışmanın ana konusunu oluşturacaktı

    Antikanser tedavinin infeksiyonlu hastalarda c-reaktif protein ve prokalsitonin değerleri üzerine etkileri

    Get PDF
    Bu çalışmada; kanserli çocuk hastalarda antikanser tedavinin infeksiyon hastalıklarında prokalsitonin ve C-reaktif proteinin tanısal değerleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Çalışmamızda, antikanser tedavi alan ve ateş nedeniyle izlenen 63 kanserli çocuk hastanın 117 ateş atağı geriye dönük olarak değerlendirildi. Kontrol grubunda ise immün yetmezliği olmayan ateş ve infeksiyon nedeniyle yatarak tedavi görmüş 116 çocuk hastada görülen 117 ateş atağı değerlendirildi. Hastaların ateş başlangıcındaki laboratuvar bulguları, prokalsitonin ve C-reaktif protein değerleri, ateş odakları, kateter varlığı, kültür sonuçları, kullanılan antibiyotikler ve intravenöz antibiyotik tedavi süreleri incelendi. Antikanser tedavi alan ve ateş nedeniyle takip edilen hastalarda hemoglobin düzeyi, beyaz küre, trombosit ve mutlak nötrofil sayısı ortalama değerleri kontrol grubuna göre düşüktü (p <0,001). Ateşli gün sayısı ölçeğinde gruplar arasında anlamlı fark yoktu (p=0,176). Gruplar arasında prokalsitonin ve C-reaktif protein değerleri arasındaki fark da anlamlı değildi (sırası ile p=0,691, p=0,312). Antikanser tedavi grubunda beyaz küre ve mutlak nötrofil sayıları ile prokalsitonin ve C-reaktif protein değerleri arasında ters (p= 0,001), kontrol grubunda doğru korelasyon saptandı (p=0,008). Her iki grupta prokalsitonin değeri ile beyaz küre sayısı ve mutlak nötrofil sayısı derinliği arasında anlamlı ilişki yoktu. Gruplar arasında prokalsitonin ve C-reaktif protein değerleri ile hasta yatış süreleri arasındaki fark da anlamlı değildi. Sadece lösemi ve lenfomalı hastalarda serum prokalsitonin değeri 0,5 mg/dL’nin üstünde olanların intravenöz antibiyotik tedavi süreleri daha uzun bulundu (p: 0,034). Çalışmamızda, antikanser tedavi alan çocuk onkoloji hastalarında febril nötropenik atak esnasında ölçülen prokalsitonin ve C-reaktif protein düzeylerinin onkolojik hastalığı olmayan ve dolayısı ile antikanser tedavi almayan hastalardan farklı olmadığı tespit edildi. In this study, the effect of anticancer treatment was studied on diagnostic values of procalcitonin and C-reactive protein in infectious diseases of pediatric patients receiving anticancer treatment. In our study 117 episodes of fever in 63 anticancer treatment receiving pediatric patients who were under surveillance and receiving treatment for high fever, were evaluated retrospectively. As a control group 117 episodes of fever in 116 non-immunodeficient pediatric patients who were treated in wardly for fever and infection, were evaluated. Initial laboratory signs during fever onset, procalcitonin and C-reactive protein levels, fever focuses, presence of catheter, culture results, antibiotic types and intravenous antibiotic duration were also evaluated. Compared to control group (p < 0,001) , hemoglobin levels, white blood cells, thrombocyte and mean absolute neutrophil number levels were lower in patients receiving anticancer treatment. There was no significant difference between groups in number of days with high fever (p=0,176). Difference between levels of procalcitonin and C-reactive protein was not statistically significant (p value was 0,691 and 0,312 respectively) in neither of the groups. White blood cell and absolute neutrophil levels were positively correlated with procalcitonin and C-reactive protein levels in anticancer treatment receiving group whereas they were inversely correlated in control group (p=0,008). There was no significant relation between procalcitonin and white blood cells or absolute neutrophil depth in neither of the groups. In both groups, the difference between procalcitonin and C-reactive protein levels in respect to hospital stay was also in significant. Only in patients with leukemia and lymphoma with serum procalcitonin levels higher than 0,5 mg/dL, intravenous antibiotic treatment duration is found to be longer (p=0,034). In our study, we have found out that there is no significant difference in the levels of C-reactive protein and procalcitonin in pediatric patients receiving anticancer treatment during febrile neutropenic attacks compared to patients who were not in anticancer treatment process

    Examination of preschool teachers’ questions’ types and cognitive demand levels

    Get PDF
    Bu araştırmanın amacı bir okul öncesi öğretmeninin sınıf içi uygulamalarda kullandığı soruların türevlerini, içerdiği olası bilişsel talepleri ve bunların oranlarını tespit etmektir. Araştırmanın katılımcılarını bir okul öncesi öğretmeni ve 16 çocuk (60-72 aylık) oluşturmaktadır. Öğretmenin 10 sınıf içi uygulaması video ile kaydedilmiştir. Öğretmenin kullandığı soruların türevleri ve bilişsel talep düzeyleri belirli kataloglar aracılığıyla çözümlenmiştir. Öğretmen sorularının türevlerini belirlemek amacıyla “Öğretmen Sorularını Kodlama Kataloğu”, bilişsel talep düzeyleri için ise “Yenilenmiş Bloom Taksonomisi” kullanılmıştır. Soru türevleri ve bilişsel talepler cümle bazında (analitik olarak) analiz edilmiştir. Soru tipleri ve bilişsel katkı düzeyleri sayılmış, uygulamalar arasında oransal karşılaştırmalar yapmak üzere nicelleştirilmiştir. Öğretmen yedi soru tipini belirli sıklıklarla kullanmıştır: “iletişimsel” (%42,25), “izleme” (%12,86), “değerlendirme” (%6,82), “çeldirme” (%4,66), “delillendirme” (%3,02), “gözlem-karşılaştırma-tahmin” (%9,8) ve “çıkarım” (%5,48). Öğretmenin bazı soru tiplerini daha fazla kullandığı (iletişimsel ve izleme), bunun sonucu olarak yaratılması muhtemel bilişsel talebin düşük düzeylerde seyrettiği (anlama) tespit edilmiştir. Öğretmenlerin mesleki gelişim süreçleri için çeşitli önerilerde bulunulmuştur.The purpose of this research is to detect the types of questions used by a pre-school teacher during in-class implementations, possible cognitive demands that the questions contain and their proportions. The research participants were a pre-school teacher and 16 children (aged 60-72 months). Ten in-class implementations of the teacher were recorded by video. The typologies of the questions posed by the teacher and their cognitive demand levels were analyzed through specific coding catalogues. To specify the teacher- led questions' typologies Teacher Question Coding Catalogue was applied. Revised Bloomian taxonomy was used to determine the cognitive demands embedded in the teacher-led questions. Typologies of questions and cognitive correspondences were analyzed sentence-by-sentence or analytically. Question types and cognitive contribution levels were counted and quantified to make proportional comparisons across the in- class implementations. The teacher enacted seven different types of questions with specific frequency: "communicating" (42.25%), "monitoring" (12.86%), "legitimating" (6.82%), "challenging" (4.66%), "evidencing" (3.02%), "prompting for observation-comparison-prediction" (9.8%) and "prompting for inferencing" (5.48%). It was detected that the teacher staged certain types of questions more pervasively (communicating, monitoring), as a consequence, the presumable cognitive Demand that was expected to be created on the side of the students pitched at lower levels (understanding). Various recommendations were offered for the professional development processes of teachers

    A YOLOv4-based method for underwater litter detection

    Get PDF
    Su altı görüntü işleme, su altı canlıları ve nesnelerin tespiti için önemli bir araştırma alanıdır. Bu çalışmada, insansız su altı robotu kullanılarak su altı çöp tespiti için derin öğrenme tabanlı bir yöntem önerilmiştir. Su altında bulunan plastik şişe, cam şişe ve plastik paket ve büyük plastik bidon nesnelerine ait görüntüler toplanarak bir veri seti oluşturulmuştur. Dört nesne türü için toplamda 720 sualtı görüntüsü toplanmıştır. 720 görüntü içerisinde 962 nesne mevcuttur. Bu görüntüler LabelImg programı kullanılarak etiketlenmiştir. Bu çalışmada nesne tespiti için YOLOv4 (You Only Look Once) algoritması kullanılmıştır. Önerilen yöntem 80:20 eğitim test ve 90:10 eğitim test oranı ile uygulanmış ve sırasıyla %88.7 ve %75.8 doğruluk hesaplanmıştır

    Diabetic Neuropathy and Treatment Strategy – New Challenges and Applications

    Get PDF
    Smart drug delivery systems are very popular drug delivery systems for treatment to common disease such as gene therapy, heart disease, cancer therapy, and neuropathy. Neuropathy is the most common chronic complication of diabetes that is associated with especially loss of peripheral nerve fibers. Hyperglycemia, insulin deficiency and dyslipidemia largely affect the development and progression of diabetic neuropathy. Several metabolic disruptions including altered protein kinase C, elevated polyol pathway activity, oxidative stress, the formation of advanced glycation and lipoxidation end products, and various pro-inflammatory changes directly affect neural tissue and cause neurodegenerative changes in diabetes. The therapeutic interventions of these metabolic pathways have a limited success to relieve the symptoms of diabetic neuropathy. This review emphasizes on the pathogenesis of neurovascular changes, presently available therapeutic approaches future directions for the management of diabetic neuropathy and related new drug delivery systems
    corecore