6 research outputs found

    Use of Complementary and Alternative Medicine by Pediatric Oncology Patients: A Literature Review

    Get PDF
    Giriş: Pediatrik popülasyonda, yaygın görülen hastalıkların tedavisi ve semptomların azaltılması amacıyla tamamlayıcı vealternatif tıp kullanımı giderek artmaktadır.Amaç: Bu literatür derlemesinde, konu ile ilgili yapılan çalışmalarda pediatrik onkolojide Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavi(TAT) yöntemlerinin kullanım prevalansı, türü ve yöntemlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: "Medline/PubMed" veri tabanları taranarak 1998-2008 yılları arasında elde edilen 12 çalışma incelenmiştir.Sonuç: İncelenen çalışmalarda TAT kullanım sıklığının %31 ve %74.3 arasında değiştiği belirlenmiştir. Araştırmalarda en sıkkullanılan TAT yönteminin biyolojik bazlı tedaviler (bitkiler, diyet tamamlayıcıları, vitamin ve mineraller gibi) olduğusaptanmıştır. TAT kullanımını hastalık süresi/durumunun, eğitim düzeyinin ve aile öyküsünde TAT kullanımının etkilediğibelirlenmiştir. Ailelerin ilk sırada hastalığı iyileştirmek, tedavi etmek ya da durdurmak için TAT kullandıklarını belirttiklerisaptanmıştır. Hastaların büyük çoğunluğunun bu yöntemlere aile, akraba ya da arkadaş önerisiyle başvurdukları ve TATkullanan ailelerin çoğunluğunun sağlık personeline bilgi vermediği saptanmıştır.Tartışma: Pediatrik onkoloji hastalarının tedavileri sırasında TAT kullanım oranlarının yüksek olduğu (%51.4), sıklıkla bitkiselürünlerin kullanıldığı ve kullanım konusunda sağlık personelini bilgilendirmenin sınırlı olduğu belirlenmiştir. Background: The usage of complementary and alternative medicine (CAM) is increased to treat and decrease the symptoms ofthe common childhood diseases in pediatric population.Objectives: In this literature review, it is aimed to determine the frequency, type and method of usage of complementary andalternative medicine (CAM) practices in pediatric oncology patients.Methods: "Medline/PubMed" data bases were searched and investigated 12 articles relevant to the subject which werepublished from 1998 to 2008.Results: Frequency of CAM use was between 31% and 74.3 %. Mostly used type of CAM was biological base therapies(herbal, diet supplementary, vitamin and minerals); factors affecting use of CAM was duration/situation of disease, educationallevel and history of CAM usage in family. In the studies, primarily reason for using CAM by parents was to heal, treat orprevent the disease. Most of the patients have used these therapies due to the recommendation of family members, relatives andfriends. Most of the families have not given information about usage of CAM to their health care staff.Conclusion: Using of CAM percentage was high in pediatric oncology patients during their therapy (51.4 %). Herbal therapieswere mostly used and families have given limited information to their health care staff

    Health-related quality of life and health care services expectations of the patients with lung cancer

    No full text
    Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) tüm akciğer kanser tanılarının yaklaşık %80’ini oluşturur. Genellikle, bu tip akciğer kanserlerinin 2/3’ü tanı anında ileri evreye sahiptir ve prognoz oldukça kötü seyreder. Hastaların evrelerine göre tedavilerinde, kemoterapi ve/veya eş zamanlı kemoradyoterapi uygulanmaktadır. Tedavide kullanılan güçlü kemoterapötikler ve radyoterapiye bağlı olarak yan etkiler de bu oranda ağır seyretmektedir. Bu çalışma, akciğer kanseri olan hastaların yaşam kaliteleri ve sağlık bakım hizmet beklentilerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya, ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserli 40 hasta alınmıştır. Araştırmada hastaların yaşam kalitesini değerlendirmek için SF-36 yaşam kalitesi ölçeği, depresyon ve kaygı düzeylerini belirlemek amacıyla Hastane Anksiyete ve Depresyon skalası (HAD), performans düzeylerini saptamak için de ECOG performans ölçeği kullanılmıştır. SF-36 yaşam kalitesi ölçeğinin değerlendirilmesi sonucunda hastaların tüm alt ölçeklerde puan ortalamalarının 50’nin altında olduğu saptanmıştır (p<0.05). En düşük puan ortalamaları, emosyonel ve fiziksel rol güçlüğü alt ölçeklerinden alınmıştır. HAD ölçeğine göre, hastaların anksiyete ölçek puan ortalaması 8.4±4.2 (sınırda-anormal) olarak saptanırken, depresyon ölçek puan ortalaması 7.6±4.8 olarak (normal) belirlenmiştir. Hastaların ECOG performans değerlendirmelerinde %20.5’inin 0, %44.1’inin 1, %32.4’ünün 2, %2.5’inin 3 skor aldıkları saptanmıştır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarının yaşam kalitelerinin düşük olduğu, psikolojik ve fizyolojik fonksiyonlarının bozulduğu ve yeterince sağlık bakım hizmeti alamadıkları gözlenmiştir.Non-small cell lung cancer is approximately 80% of all lung cancer. This type of lung cancer is usually presented with advanced stage at diagnosis and have a very poor prognosis. The management of non-small cell cancer at those stages generally is chemotherapy and/or concurrent chemoradiotherapy. However, potent chemotherapeutic agents and radiotherapy have serious adverse effects. This study aimed to determine lung cancer patients&amp;#8217; expectations from health care providers, and levels of anxiety and depression besides health-related quality of life. This study was performed on 40 patients diagnosed as advanced stage non-small cell lung cancer at Başkent University hospitals in Turkey. SF-36 questionnaire was used to determine health- related quality of life, Hospital Anxiety and Depression Scale (HAD) was used to determine depression and anxiety level, and ECOG performance scale was used for performance evaluation. SF-36 scale yielded less than 50 points in all subscale evaluations (p&lt;0.05). The lowest mean scores were observed in emotional and physical role enforsement subscales. Calculations of hospital anxiety and depression scale showed 8.4 &plusmn; 4.16 mean scale for anxiety (at borderline), and 7.6 &plusmn; 4.8 for depression (normal). ECOG performance status was 0 for 20.5%, 1 for 44.1%, 2 for 32.4% and 3 score for 2.5% of the patients. Most of the non-small cell lung cancer patients had poor quality of life, with deterioration of both psychological and physiological function. We observed that those patients could not get necessary health care

    Osteoporosis risk factors in the women over 45-years old

    Get PDF
    Amaç: Tüm dünyada nüfusun yaşlanması ile birlikte osteoporozun sosyal ve ekonomik yükü artmaktadır. Osteoporoza ve osteoporotik kırıklara karşı önlem alabilme- nin ilk koşulu osteoporoz risk faktörleri hakkında sağlık personeli ve bireylerin farkındalık bilincinin oluşmasıdır. Çalışmamızda Başkent Üniversitesi Menopoz Polikliniği’nde 45 yaş ve üstü kadınlarda osteoporoz risk faktörlerinin saptanması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 45 yaş ve üstü 272 postmenapozal kadın alındı ve içlerinden lumbar ve femur boynu kemik yoğunluğu -2.5 SD altında olan 146 osteoporotik hastada risk faktörleri araştırıldı. Bulgular: Kadınların yaş ortalaması 53.98.3 yıl idi (4582) %87.9’u evli ve %55,1’i lise ve üzeri eğitime sahipti. Kadınların %68.8’i menopoza girmiştir. Osteoporoz tanısı alanların oranı %53,7’dir. Ailesinde osteoporoz öyküsü (%60,8), ailesinde minör travmaya bağlı kırık öyküsü (%69,8), kendinde düşme ve çarpmaya bağlı kırık öyküsü olanlarda (%71,0), osteoporoz dışında kronik hastalığı olan (%59,9), düzenli ilaç kullanan (%61,0), uzun süre yatağa bağımlı olan (%67,3), 3 cm ve üzerinde boyda kısalma (%77,3) sırt-bel ağrısı (%61,1) ve sırtta kamburlaşması olanlarda (%70,9) osteoporoz daha sık idi (p0.05). Osteoporoz risk faktörü sayısı 5 olanlarda osteoporoz görülme sıklığı da artmış bulundu (p0.05). Sonuç: Osteoporoz risk faktörleri taşıyan kadınların düzenli kontrolü ve kemik yoğunluğu ölçümleri yararlı olacaktır.Aim: The social and economic burden of osteoporosis is increasing worldwide, as the population ages. The clinical evaluation of osteoporosis in clinical practise is depend on the avareness of patients and health staff. The aim of this study was to determine osteoporosis risk factors on the female patients over 45-year old admitted to the menopauses outpatient clinic at Baskent University. Materials and methods: A total of 272 patient over 45 years of age with the complaint of menopause were included and Osteoporosis risk factors of 146 women who had lumbar and femoral neck bone density of 5) led increased incidence of osteoporosis (p<0.05). Conclusions: The individuals with risk factors of osteoporosis should be regularly controlled and preventive measures should be advised

    Health-related quality of life and health care services expectations of the patients with lung cancer

    No full text
    Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) tüm akciğer kanser tanılarının yaklaşık %80’ini oluşturur. Genellikle, bu tip akciğer kanserlerinin 2/3’ü tanı anında ileri evreye sahiptir ve prognoz oldukça kötü seyreder. Hastaların evrelerine göre tedavilerinde, kemoterapi ve/veya eş zamanlı kemoradyoterapi uygulanmaktadır. Tedavide kullanılan güçlü kemoterapötikler ve radyoterapiye bağlı olarak yan etkiler de bu oranda ağır seyretmektedir. Bu çalışma, akciğer kanseri olan hastaların yaşam kaliteleri ve sağlık bakım hizmet beklentilerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya, ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserli 40 hasta alınmıştır. Araştırmada hastaların yaşam kalitesini değerlendirmek için SF-36 yaşam kalitesi ölçeği, depresyon ve kaygı düzeylerini belirlemek amacıyla Hastane Anksiyete ve Depresyon skalası (HAD), performans düzeylerini saptamak için de ECOG performans ölçeği kullanılmıştır. SF-36 yaşam kalitesi ölçeğinin değerlendirilmesi sonucunda hastaların tüm alt ölçeklerde puan ortalamalarının 50’nin altında olduğu saptanmıştır (p<0.05). En düşük puan ortalamaları, emosyonel ve fiziksel rol güçlüğü alt ölçeklerinden alınmıştır. HAD ölçeğine göre, hastaların anksiyete ölçek puan ortalaması 8.4±4.2 (sınırda-anormal) olarak saptanırken, depresyon ölçek puan ortalaması 7.6±4.8 olarak (normal) belirlenmiştir. Hastaların ECOG performans değerlendirmelerinde %20.5’inin 0, %44.1’inin 1, %32.4’ünün 2, %2.5’inin 3 skor aldıkları saptanmıştır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarının yaşam kalitelerinin düşük olduğu, psikolojik ve fizyolojik fonksiyonlarının bozulduğu ve yeterince sağlık bakım hizmeti alamadıkları gözlenmiştir.Non-small cell lung cancer is approximately 80% of all lung cancer. This type of lung cancer is usually presented with advanced stage at diagnosis and have a very poor prognosis. The management of non-small cell cancer at those stages generally is chemotherapy and/or concurrent chemoradiotherapy. However, potent chemotherapeutic agents and radiotherapy have serious adverse effects. This study aimed to determine lung cancer patients&amp;#8217; expectations from health care providers, and levels of anxiety and depression besides health-related quality of life. This study was performed on 40 patients diagnosed as advanced stage non-small cell lung cancer at Başkent University hospitals in Turkey. SF-36 questionnaire was used to determine health- related quality of life, Hospital Anxiety and Depression Scale (HAD) was used to determine depression and anxiety level, and ECOG performance scale was used for performance evaluation. SF-36 scale yielded less than 50 points in all subscale evaluations (p&lt;0.05). The lowest mean scores were observed in emotional and physical role enforsement subscales. Calculations of hospital anxiety and depression scale showed 8.4 &plusmn; 4.16 mean scale for anxiety (at borderline), and 7.6 &plusmn; 4.8 for depression (normal). ECOG performance status was 0 for 20.5%, 1 for 44.1%, 2 for 32.4% and 3 score for 2.5% of the patients. Most of the non-small cell lung cancer patients had poor quality of life, with deterioration of both psychological and physiological function. We observed that those patients could not get necessary health care
    corecore