199 research outputs found

    Investigating sex, masculinity and femininity in relation to impulsive driving and driving anger expression

    Get PDF
    Human factors constitute a class of prominent road safety related factors. In the present study, human factors of driving were studied by investigating sex differences and gender roles in relation to impulsive driving and driving anger expression. A total of 425 drivers between the ages of 18 and 56 (M = 25.46, SD = 7.58) participated to the study and completed a series of questionnaires including a demographic information form, the Bem Sex Roles Inventory, the Impulsive Driver Behaviour Scale and the Driving Anger Expression Inventory. According to the ANCOVA results, male drivers showed higher functional impulsivity, lack of premeditation and use of the vehicle to express anger than female drivers. Additionally, hierarchical regression analyses showed that masculinity was positively associated with functional impulsivity, urgency and the dimensions of aggressive anger expression. However, femininity was positively associated with functional impulsivity and adaptive/constructive anger expression, but negatively associated with the di mensions of dysfunctional impulsivity and aggressive anger expression. Overall, the results showed the significant solo effects of masculinity and femininity on impulsive driver behaviours and driving anger expression, over and above the effects of sex, and the interaction between sex and gender roles. In the present study, previously reported findings indicating the relationships between sex and gender roles and driving anger expression were supported and extended by providing the literature with the contribution of answering the question how sex and gender roles are related to impulsive driver behaviours. The findings of the two related concepts of impulsive driving and driving anger expression were discussed in light of the current literature. Contribu tions, implications and future research directions concerning road safety practices were presented

    Positive and negative diaspora governance in context: from public diplomacy to transnational authoritarianism

    Get PDF
    The diaspora studies literature recently has indicated an expansion in state-led diaspora engagement initiatives and burgeoning diaspora governance institutions around the world. Home states have correlated concepts such as public diplomacy and soft power with these nascent incentives to cultivate and mobilize diasporas for state interests. Despite the interpretation of these developments as the expansion of citizenship rights for the diaspora and their systematic incorporation back into the home nation, some authors remain skeptical about the multifaceted motives behind such initiatives. Authoritarian states particularly employ diaspora governance as a mechanism to monitor and control diaspora groups, which home communities perceive as dissidents. Using Turkey and its recent diaspora governance policy as a case study, this article demonstrates that diaspora governance enables the state to create, depending on the context, potentially ideological and repressive transnational state apparatuses that can assume both positive and negative forms

    Sürücülerin Risk Algısı Aşina Olunan ve Olunmayan Yollarda Araç Kullanırken Nasıl Değişir: Kadın ve Erkek Sürücülerin Karşılaştırması

    Get PDF
    Yol güvenliği, insan, araç ve çevre ile ilgili faktörler arasındaki etkileşimin bir sonucudur. Bu çalışmada, yol güvenliğinde çevre ile ilgili bir faktör olarak yol aşinalığı araştırılmıştır. Bu çalışmanın temel amacı, sürücülerin aşina oldukları ve olmadıkları yollardaki öznel risk algılarının incelenmesidir. Çalışmaya 279 erkek ve 201 kadın olmak üzere toplam 480 sürücü katılmıştır. Katılımcılar demografik bilgi formunu ve Risk Algısı Envanteri’ni doldurmuştur. Sonuçlar, sürücülerin aşina olmadıkları yollarda araç kullanmayı aşina oldukları yollara göre daha riskli algıladıklarını göstermiştir. Ayrıca, kadın sürücüler hem aşina oldukları hem de aşina olmadıkları yollarda erkek sürücülere göre daha yüksek risk algısı raporlamışlardır. Sonuç olarak, yola aşinalık, sürücülerin risk değerlendirmesinde önemli bir faktör olarak değerlendirilmiştir. Sonuçlar, ilgili literatür ışığında karayolu güvenliği üzerindeki etkileri ile tartışılmıştır

    Türk Kadınlarının Sağlığı Geliştirme Davranışları

    Get PDF
    Background: Exploration of health promotion practices of women will help community nurses when educating and counseling theseindividuals about health-promoting activities. Aim: The aim of this study was to describe health-promoting life-style behaviors of 210Turkish women and to compare them with those reported from other published studies that used Health-Promoting Life-style Profile.Methods: Sample of this descriptive study included 210 women aged 15-65 years. Data were collected using a questionnaire about sociodemographicfeatures developed by the investigators and Health Promoting Lifestyle Profile. T test and Anova test were used for groupcomparisons. Results: The women included in this study got the highest scores of interpersonal support and self-actualization. However,their total Health Promoting Lifestyle Profile and other subscale scores were generally the same as those reported from other studies and theyhad the lowest scores of exercise. Education made a statistically significant contribution to exercise, health responsibility and stressmanagement scores (p<0.01). Women with broken marriages need more interpersonal support (p<0.05). Low family income has a negativeeffect on health behaviors of women (p<0.01). Conclusion: In view of the results, we can suggest that community nurses should be awareof culture, beliefs, and values of the community for which they provide care and make effort to promote health behaviors of women. Giriş: Kadınların sağlığı geliştirme davranşlarının araştırılması halk sağlığı hemşirelerine sağlığı geliştirme aktivitelerine yönelik eğitim vedanışmanlık yaparken yardımcı olacaktır. Amaç: Bu çalışmanın amacı, 210 Türk kadınının sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını tanımlamakve onları sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeğinin kullanıldığı diğer çalışmaların sonuçları ile karşılaştırmaktır. Yöntem: Bu tanımlayıcıçalışmanın örneklemini 15- 65 yaşları arasındaki 210 kadın oluşturmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından oluşturulan sosyodemografiközellikler anketi ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Grup karşılaştırmaları için t testi ve Anova testikullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan kadınlar kişilerarası destek ve kendini gerçekleştirme alt ölçeklerinden yüksek puanlar aldı.Buna rağmen, sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği toplam puanları ve diğer alt ölçeklerin puanları genellikle diğer çalışmlarda belirtilendeğerlerle aynı idi ve kadınların egzersiz puanları düşüktü. Eğitim düzeyi egzersiz, sağlık sorumluluğu ve stress yönetimi puanlarındaistatistiksel olarak anlamlı bir katkı sağladı (p<0.01). Evliliği bozulan kadınların daha fazla kişilerarası desteğe ihtiyacı vardı. (p<0.05). Ailegelirinin düşük olması kadınların sağlık davranışları üzerinde olumsuz bir etkiye sahipdi (p<0.01). Sonuç: Sonuçlara bakıldığında, kadınlarınsağlık davranışlarını geliştirmek ve gerekli bakımı sağlamak için halk sağlığı hemşirelerinin toplumun kültürü, inançları, ve değerlerinibilmesi gerektiğini önerebiliriz

    Childrens' Cardiovascular Health Promotion Attitude Scale's Validity and Reliability

    Get PDF
    Giriş: Çocukluk döneminde kalp sağlığını geliştirici tutumların kazandırılması önceliklidir. Amaç: Çocuk kalp sağlığını geliştirme tutum ölçeği'nin Türkçe eşdeğerliğini sağlamak, geçerlik ve güvenirliğini test etmek amaçlanmıştır. Yöntem: Metodolojik araştırma İzmir ilinde üç ilköğretim okulunun altıncı sınıfında okuyan toplam 315 öğrenci ile yürütülmüştür. Arvidson tarafından geliştirilen ve 16 maddeden oluşan çocuk kalp sağlığını geliştirme tutum ölçeğinin dil geçerliği geri çeviri yöntemi; içerik geçerliği uzman görüşüne başvurularak; güvenirliği zamana göre değişmezliği ve iç tutarlılığı; geçerliği yapı geçerliği ile sınanmıştır. Ölçek dil geçerliği için Türkçe'ye çevrildikten sonra ön uygulama yapılmıştır. Ön uygulamadan sonra ölçek örneklem grubuna test tekrar test için 15 gün arayla iki kez uygulanmıştır. Bulgular: Çocuk kalp sağlığını geliştirme tutum ölçeğinin egzersiz, beslenme, sigara, stres kontrolü boyutlarının iç tutarlık güvenirlik katsayıları 0.62 ile 0.75 arasında, ölçeğin iç tutarlık güvenirlik katsayısı 0.79, test-tekrar test güvenirliği 0.60 bulunmuştur. Açımlayıcı faktör analizi ölçeğin dört faktörlü bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuştur ve doğrulayıcı faktör analizi bu dört faktörlü yapıyı doğrulamıştır (x2 /df = 1.285; RMSEA = .030; GFI = .95; CFI = .98 ve NNFI = .98). Sonuç: Çocuk kalp sağlığını geliştirme tutum ölçeği okul çağındaki çocukların kalp sağlığını geliştirmeye yönelik tutumlarının belirlenmesi için geçerli ve güvenilir bir araçtır Background: To develop the cardiovascular health promotion attitudes in childhood period is priority. Aim: This study has been carried out to evaluate the Turkish equivalence, reliability and validity of the children's cardiovascular health promotion attitude scale. Method: Methodological research was conducted with a total number of 315 6th grade students from three primary schools in Izmir. The scale which was developed by Arvidson includes sixteen items. The adaptation of the scale to Turkish language was performed via back translation technique, content validity was ascertained by expert opinions; reliability was examined with test-retest reliability and internal consistency, validity was examined with construct validity. The preliminary application was done after the translation of scale into Turkish to achieve language validity. The scale was applied to the sample group after the application for test-retest twice at a 15 day interval. Results: The internal consistencies of the exercise, diet, cigarette, stress control dimensions of the children's cardiovascular health promotion attitude scale were found between 0.62 and 0.75, and scale's internal consistency was 0.79, test-retest reliability was found to be 0.60. Exploratory factor analysis extracted that the scale had a four-factor structure and confirmatory factor analysis affirmed this four-factor structure (x2 /df = 1.285; RMSEA = .030; GFI = .95; CFI = .98 ve NNFI = .98). Conclusion: The children's cardiovascular health promotion attitude scale is a valid and reliable tool to determine the school aged childrens' attitude toward cardiovascular health

    Trafik güvenliği bağlamında dürtüsel sürücülüğün sürücü öfke ifadesi ile ilişkisi

    Get PDF
    Güvenlik, askerî güvenlik, ekonomik güvenlik gibi farklı boyutlarda ve bireysel, toplumsal seviye gibi farklı seviyelerde incelenebilen bir kavramdır. Trafik bağlamında güvenlik de farklı boyut ve seviyelerde kendini gösteren, günümüzde önemi azımsanan bir konu ve toplum sağlığı ve güvenliği problemidir. Bu durum, trafik ortamlarında suç sayılan veya suç oluşturma potansiyeline sahip davranış ve özelliklerin incelenmesinin önemini göstermektedir. Bu çalışmanın amacı, bu özellikler arasında yer alan dürtüsel sürücülük ve sürücü öfke ifadesi değişkenleri arasındaki ilişkinin trafik ortamına özgü ölçümler kullanılarak araştırılmasıdır. Çalışmaya, 18-25 yaş aralığında 237 ehliyet sahibi üniversite öğrencisi katılmıştır. Katılımcılardan demografik bilgi formu, Dürtüsel Sürücü Davranışları Ölçeği ve Sürücü Öfke İfadesi Ölçeği’nden oluşan anketi yanıtlamaları istenmiştir. Dürtüsel sürücülük ve sürücü öfke ifadesi arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla cinsiyet ve hayat boyu gidilen yol miktarı değişkenlerinin istatistiksel etkileri kontrol edilerek hiyerarşik regresyon analizleri yapılmıştır. Sonuçlar, genç sürücülerde dürtüsel sürücülük alt boyutlarının sürücü öfke ifadesiyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Özellikle sürücü sıkışıklığı, sürücü öfkesinin saldırgan ifade boyutlarıyla pozitif ilişki gösterirken, uyum sağlayıcı/yapıcı ifadesi ile negatif ilişki göstermiştir. Bu çalışma kapsamında literatürde ilk defa sürücü dürtüselliğinin sürücü öfke ifadesi ile ilişkisi, trafik ortamına özgü ölçümlerin kullanımı ile incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar trafik güvenliği ile ilişkilendirilerek tartışılmıştır

    Probiyotiklerin periodontal tedavideki yeri

    Get PDF
    Sağlığa faydalı canlı mikroorganizmalar olarak ifade edilen probiyotikler, uzun yıllardır gastrointestinal sistem hastalıklarının tedavisinde başarı ile kullanılmakta ve immün sistemi destekleme ve patojen mikroorganizmaları baskılama etkilerine dayanılarak son yıllarda periodontal sağlık ve tedavi üzerindeki etkinliği araştırmacılara konu olmaktadır. Bu derlemede probiyotiklerin periodontal tedavideki yeri ve etkinliği değerlendirilmiş- tir. Periodontoloji alanında probiyotikler ile ilgili yapılan çalışmalar henüz başlangıç aşamasındadır. Bununla birlikte periodontal sağlığı geliştirme ve periodontal hastalıkların tedavisi alanlarında cesaret verici sonuçlar elde edilmiş ve bu sonuçlarla daha detaylı ve uzun dönem çalışmaların yapılması ve tedavi protokolleri içine yerleşebilmesi için önemli bir temel oluşturulmuştu

    To Comparison Of Attitudes Of Turkish And Danish Nursing Students Toward The Care Of Persons With HIV/AIDS

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışma Türkiye ve Danimarka'daki hemşirelik öğrencilerinin HIV/AIDS'li bireylere karşı tutumlarını karşılaştırmak, tutumları ile bakım isteklilikleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla korelasyonel tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Yöntem: Çalışmanın örneklemini 2004-2005 yılı bahar döneminde dördüncü sınıfta öğrenim gören, Türkiye'den 52 öğrenci ve Danimarka'dan 47 öğrenci olmak üzere toplam 99 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, 1991 yılında Bliwise ve arkadaşları tarafından geliştirilen, test-tekrar test katsayısı r= .92 ve iç tutarlılık katsayısı  =.86 olarak bulunan, Türkiye'de geçerliliği Çimen, Bahar, Öztürk ve Bektaş tarafından yapılan test-tekrar test katsayısı r= .82 ve iç tutarlılık katsayısı  =.86 bulunan AIDS Tutum Ölçeği (ATÖ) kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen verilerin değerlendirilmesinde bağımsız gruplarda t testi, Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi ve Cronbach alfa analizi kullanılmıştır. Bulgular: Danimarka'daki hemşirelik öğrencilerinin AIDS Tutum Ölçeği puan ortalamalarının (33.1 ± 9.3) Türkiye'deki hemşirelik öğrencilerininkinden (37.6 ± 11.2) düşük olduğu, puan ortalamaları arasındaki bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır (p=.036). Danimarka'daki hemşirelik öğrencilerinin AIDS'li hastalara bakım verme istekliliği puan ortalamasının (8.6 ± 1.8) Türkiye'deki hemşirelik öğrencilerinin bakım verme istekliliği puan ortalamasından (5.6 ± 1.9) yüksek olduğu saptanmış, puan ortalamaları arasındaki bu fark istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p=.000). Türkiye'deki hemşirelik öğrencilerin ATÖ puan ortalamaları ile bakım verme istekliliği puan ortalamaları arasında orta düzeyde ve negatif yönde, istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu ( r=-.56, p=.000), Danimarka'daki hemşirelik öğrencilerin ATÖ puan ortalamaları ile bakım verme istekliliği puan ortalamaları arasında güçlü düzeyde ve negatif yönde, istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır ( r=-.74, p=.000). Sonuç: Artan kültürel hareketlilik nedeniyle gelecekte çok daha çeşitli kültürel geçmişe sahip olan bireylere/hastalara hizmet verecek hemşire öğrencilerin kültürel yetkinlikte bakım verebilecek becerilerle donatılmaları, HIV/AIDS'li bireylere yönelik olumlu tutum geliştirilmesi ve bakım istekliliğinin arttırılması için özellikle Türk öğrencilerin ders programında AIDS hastalığı ve cinselliğe ilişkin derslere yer verilmesi gereklidir. Objective: This study was designed as a correlative/descriptive research in order to analyze the relation between Turkish and Danish nursing students' overall attitudes and willingness to provide care for persons with HIV/AIDS, and present a comparison of their attitudes toward persons with HIV/AIDS. Methods: The study sample consisted of 99 fourth years students in total in 2004-2005, 52 senior nursing students attending to the Nursing School in Turkey and 47 students from the Nursing School in Danmark. Data were collected using the AIDS Attitude Scale (AAS), developed by Bliwise et al. in 1991 with a test-retest coefficient is r= .92 and the internal consistency coefficient α = .86, and validity and reliability of Turkish adaptation was confirmed by Cimen, Bahar, Ozturk and Bektas with a test-retest coefficient r=.82 and the internal consistency coefficient α =.86. The data were analyzed using the Independent groups t-test, the Pearson correlation analysis and Cronbach alpha analysis. Findings: AIDS Attitude Scale average scores (33.1 ± 9.3) of the nursing students in Denmark were found to be lower than those of Turkish students (37.6 ± 11.2) and the difference between the average scores were statistically significant (t=2.126, p=.036). The average score of willingness to provide care for persons with AIDS were higher in Danish students (8.6 ± 1.8) than Turkish students (5.6 ± 1.9), which was considered to be highly significant (t=7.925 p=.000). The average scores of Turkish students for AIDS Attitude Scale and willingness to provide care showed a medium level and negative correlation (r=-.56, p=.000); on the other hand, those of Danish students showed a strong and negative correlation (r=-.74, p=.000), both of which were found to statistically highly significant. Conclusion: Nursing students are likely to be in contact with persons/patients from various cultural backgrounds due to increasing cultural mobility. Therefore, lessons about AIDS and sexuality will certainly be included in their curriculum in order to equip nursing students with certain skills to provide care with cultural efficiency, improve their attitudes toward persons with AIDS and increase the willingness to provide medical care in Türkiye

    Araç Kullanırken Müzik Dinlemek, Sürücü Dürtüselliği, Trafik Ortamının Risk Seviyesi ile Sürücü Davranışları ve Risk Algısı Arasındaki İlişki

    Get PDF
    Müzik dinlemek, çoğu yol kullanıcısının sergilediği davranışlardan biridir. Ayrıca, dürtüsellik gibi insan faktörü ile ilgili değişkenler ve trafik ortamını etkileyen fiziksel faktörler sürücülerin riskli sürücü davranışlarını etkilemektedir. Bu çalışma kapsamında, araç kullanırken müzik dinlemek, sürücü dürtüselliği ve trafik ortamının risk seviyesi ile sürücülerin risk algısı ve davranışları arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Bu doğrultuda, 50 sürücüden (37 erkek, 13 kadın) veri toplanmıştır. Katılımcılar, çalışma öncesinde, sürüş sırasında müzik dinleyecekleri deney grubu ve kontrol grubu olmak üzere iki gruba rasgele atanmıştır. Katılımcılar iki farklı (düşük ve yüksek riskli) simülasyon senaryosu, demografik bilgi formu, sürüş senaryolarına ilişkin risk algısı sorusu ve Dürtüsel Sürücü Ölçeği’nden oluşan bataryayı tamamlamıştır. Müzik dinlemenin sürüş simülatöründeki sürücü davranışları için bir etkisi olmazken, işlevsiz dürtüselliğin, farklı risk seviyesine sahip iki trafik ortamında da sürücü davranışı ile anlamlı bir ilişkiye sahip olduğu bulunmuştur. Yüksek işlevsiz dürtüselliğe sahip bireyler, yüksek ve düşük riskli senaryolarda daha hızlı araç kullanmış ve yüksek riskli senaryoda hızlarını daha fazla değiştirmiş, şeridin daha solunda araç kullanmış ve bulunduğu şeridi daha fazla değiştirmiştir. Bulgular, işlevsiz dürtüselliğin farklı trafik ortamlarında sürücü davranışlarını etkileyen faktörlerden biri olduğunu ve yol güvenliği açısından daha fazla araştırma yapılması gerekliliğini sunmaktadır.Listening to music is one of the behaviors that most road users exhibit. Moreover, factors like impulsivity as variables affecting human factors and physical factors affecting traffic environment influence risky behaviors of driver. Within the scope of the present study, the effects of listening to music while driving, driver impulsivity and the risk level of traffic environment on risk perception and driver behaviors were investigated. Data were collected from 50 drivers (37 males, 13 females). Participants were randomly assigned to two groups before the study, one with experimental condition and one with control condition. Participants completed a battery consisting of two different (low and high risk) simulation scenarios, the demographic information form, the risk perception question, and the Impulsive Driver Scale. Unlike music, dysfunctional impulsivity had a significant relationship with driver behaviors in two traffic environments with different risk levels. Individuals with high dysfunctional impulsivity showed higher speed in high-risk and low-risk scenarios and showed higher speed variance, used the vehicle to the left of the lane, and showed more lane deviation in high-risk scenarios. Findings showed that dysfunctional impulsivity is one of the factors affecting driver behaviors in different traffic environments and needed to be investigated more with respect to road safety

    Four different malignancies in one patient: a case report

    Get PDF
    Cancer survivors have a higher risk of new primary cancer, in the same or in another organ, than the general population. We report a 78-year-old women who has metachronous quadruple adenocarcinoma, includes bilateral breast cancer, ovarian cancer and retroperitoneal neuroendocrine carcinoma. The development of second cancer in cancer survivors can be expected but third or higher order malignancies are rare
    corecore