17 research outputs found

    Hemodiyaliz Hastalarında Ambulatuvar Ölçümlerdeki Kan Basıncı Değişkenliği ve Etki Eden Faktörler

    No full text
    Recently researches showed that, elevated blood pressure variability (BPV) is associated with cardiovascular and general mortality, independent of mean blood pressure levels. The pathophysiology of BPV likely relates to sympathetic nervous system, humoral factors and arterial compliance. We aimed to evaluate the BPV in hemodialysis patients by during and 24-h after hemodialysis ambulatory blood pressure monitoring (ABPM). Among the 56 chronic hemodialysis patients (28 males, 28 females) participating in the study, 44.6% had diabetes mellitus (DM) and 46.4% had coronary artery disease (CAD). Mean blood pressure and BPV were lowest at intradialytic measurements and highest at 12-24 hour after dialysis. Intradialytic systolic, 24-h systolic and 24-h diastolic blood pressure were correlated with BPV. Intradialytic and 24-h systolic and diastolic BPV (SBPV, DBPV) were higher in those with DM, than without DM (p<0,05). Intradialytic and daytime SBPV were higher with the patients who had CAD, than others (p<0,05). 24-h SBPV, nighttime SBPV and intradialytic DBPV were higher with the patients interdialytic weight gain higher than %3, compared to others. 24-h, night-time and first 12 hours after dialysis SBPV were higher with the patients with intradialytic hypotension, compared to others. Nighttime SBPV and DBPV and 12 hours after dialysis DBPV were lower on those patients receiving regimens calcium channel blocker-based regimens, whereas patients receiving β-blocker–based regimens (p<0,05). 24-h and nighttime DBPV were higher with those patients CaxP product higher than median value compared to others. Night-time SBPV was related with hemodialysis vintage, vascular access type and ultrafiltration rate. In conclusion, hemodialysis related features (calcium-phosphor balance, volume status, dialysis vintage), drugs and comorbidities (CAD, DM) are associated with blood pressure variability.TEŞEKKÜR ÖZET ABSTRACT İÇİNDEKİLER KISALTMALAR DİZİNİ ŞEKİLLER DİZİNİ TABLOLAR DİZİNİ 1.GİRİŞ VE AMAÇ 2. GENEL BİLGİLER 2.1 Hipertansiyon 2.2 Hipertansiyon Tanısında Kan Basıncı Ölçüm Metotları 2.3 Hipertansiyon Tedavisi 2.4 Hipertansiyon ve Böbrek 2.5 Hemodiyaliz ve Hipertansiyon 2.6 Hemodiyalizde Hipertansiyon Patofizyolojisi 2.6.1 Volüm Yükü 2.6.2 Arteryel Sertlik 2.6.3 Sempatik Sinir Sistemi 2.6.4 Renin Anjiotensin Aldosteron Sistem Aktivasyonu 2.6.5 Endotel Disfonksiyonu 2.6.6 Eritropoezi-Uyarıcı Ajanlar 2.6.7 Diyaliz Hastalarında Sekonder Hipertansiyon Nedenleri 2.7 Hemodiyaliz Hastalarında Hipertansiyon Tedavisi 2.7.1 Non Farmakolojik Tedavi 2.7.2 Farmakolojik Tedavi 2.8 Kan Basıncı Değişkenliği 2.8.1 Kan Basıncı Değişkenliği Tipleri 2.8.2 Kan Basıncı Değişkenliği Ölçüm Metotları 2.8.3 Kan Basıncı Değişkenliğinin Prognostik Önemi 2.8.4 Kan Basıncı Değişkenliğine Etki Eden Faktörler 3. BİREYLER VE YÖNTEM 3.1. Hastalar 3.2. Metot 3.2.1 Ambulatuvar Kan Basıncı Ölçümü 3.2.2 Hastaların Laboratuvar Değerleri 3.2.3 Hastaların Hemodiyalizle İlgili Parametreleri ve Demografik Verileri 3.3 İstatistiksel Yöntem 3.4 Araştırmanın Etik Yönü 4.BULGULAR 4.1 Hastaların Demografik ve Klinik Özellikleri 4.2 Ambulatuvar Kan Basıncı Monitörizasyonuyla İlgili Sayısal Veriler 4.3 Kan Basıncı Değişkenliği ile İlgili Sayısal Veriler 5.TARTIŞMA 6.SONUÇ VE ÖNERİLER 7.KAYNAKLAR 8.EKLER EK1: VERİ TOPLAMA FORMU EK2: AYDINLATILMIŞ HASTA ONAM FORMU EK3, EK4: ETİK KURUL ONAYLARISon dönemlerde kan basıncı yüksekliğinin yanı sıra kan basıncı değişkenliğinin (KBD) de mortalite ve morbidite üzerine etkisi olduğu gösterilmiştir. KBD’nin patogenezinde sempatik sinir sistemi, hümoral faktörler ve arteryel kompliyansın rol aldığı düşünülmektedir. Çalışmamızda ambulatuvar kan basıncı monitorizasyonu (AKBM) ile diyaliz sırasındaki ve diyaliz sonrası 24 saatteki sistolik ve diyastolik KBD’nin (SKBD/DKBD) incelenmesi amaçlanmıştır. Ortalama gerçek değişkenlik (OGD) yöntemi ile KBD hesaplanmıştır. Çalışmaya katılan 56 kronik hemodiyaliz hastasının (28 erkek, 28 kadın) %44,6’sında diyabet mellitus (DM), %46,4’ünde koroner arter hastalığı (KAH) bulunmaktaydı. Kan basıncı ortalamaları ve KBD diyaliz ölçümlerinde en düşük, diyaliz sonrası 12-24 saat arasında en yüksek değerlerde saptandı. Diyaliz sistolik, 24 saat sistolik ve diyastolik kan basıncı değerleri ile OGD değerleri arasında korelasyon saptandı. İntradiyalitik ve 24 saat SKBD ve DKBD, DM olanlarda olmayanlara göre daha yüksekti (p<0,05). Diyaliz ve gündüz SKBD, KAH tanısı olanlarda, olmayanlara göre daha yüksekti (p<0,05). 24 saat SKBD ve gece SKBD; intradiyalitik DKBD interdiyalitik kilo alımı %3’ün üzerinde olanlarda, %3’ün altında olanlara göre daha yüksekti. 24 saat SKBD, diyaliz sonrası ilk 12 saat SKBD ve gece SKBD; intradiyalitik hipotansiyonu olanlarda, olmayanlara göre daha yüksekti. Gece SKBD, gece DKBD ve diyaliz sonrası ilk 12 saat DKBD; kalsiyum kanal blokörü bazlı ilaç rejimi kullananlarda -blokör bazlı ilaç rejimi kullananlara göre daha düşüktü (p<0,05). 24 saat DKBD ve gece DKBD; CaxP çarpımı medyan değerden yüksek olanlarda, düşük olanlara göre daha yüksekti. Gece SKBD ile hemodiyaliz yaşı, hemodiyaliz yolu ve ultrafiltrasyon hızı arasında ilişki olduğu saptandı. Sonuç olarak kan basıncı değişkenliğini diyaliz ilişkili özelliklerin (kalsiyum fosfor dengesi, volüm durumu, diyaliz yaşı), ilaçların ve komorbid hastalıkların (DM, KAH) etkilediği saptanmıştır

    Kültürel Mirasın Çağdaş Sanat Yorumları: Erdinç Bakla'nın Seramik Heykelleri

    No full text
    Erdinç Bakla, 50 yılı aşkın süredir Türkiye’de seramik sanatının modern söyleminde öne çıkan isimlerden birisidir.Bu söylemin temelinde; aldığı eğitim ve kültürel birikimlerinin yanı sıra; diğer disiplinleri de araştıran, uygulayanve bunlarla bir sentez oluşturabilmiş bir sanatçı olması yatmaktadır.Erdinç Bakla’nın seramik heykelleri, izleyiciyi Hititlerden, Yunan uygarlıklarına birçok dönemde gezintiye çıkarançağdaş idoller olmuştur. Anadolu’ya has kültürel mirasın seramik heykele dönüştüğü bu idoller, geçmişuygarlıkların izlerini çağdaş ve estetik bir kaygı ile sunmaktadır.Sanatçı, kendi yaşadığı toprakların izlerini taşıyan, aynı zamanda modern insanın estetik algısına da hitap eden pekçok eser üretmekte ve kendiyle özdeşleşen bu modern idoller ile anılmaktadır. Özellikle çağdaşlarına ve geleceknesillere de, bulunduğu coğrafyanın izlerinden etkilenmeleri ve bu kültürel mirası devam ettirmeleri gerekliliğinisalık veren Bakla, bu doğrultuda kendi üslubunu oluşturmuştur. Kültürel arşivin önemini her zaman vurgulayan vebu nedenle çağdaşlarının eserlerinden oluşan geniş bir dijital arşivi de ilgililerle buluşturmayı hedefleyen sanatçı;Anadolu ile iç-içeliğini çağdaş sanat yolu ile sergilediği seramik heykelleri bağlamında, sanat ile kültürel mirasınkesişiminde en etkileyici örneklerden sayılabilir</p

    YASTIK TESTİLERDEN METROPOLITAN SANAT MÜZESİNE

    No full text

    Türkiye’de gramofon ve gramofoncu Ali

    No full text
    Ankara : İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü, 2015.This work is a student project of the The Department of History, Faculty of Economics, Administrative and Social Sciences, İhsan Doğramacı Bilkent University.by Ünsa, Mehmet Süha

    Çocukluk Çağı Wilson Hastalığı: Tek Merkez Deneyimi

    No full text
    PS-160Çocukluk Çağı Wilson Hastalığı: Tek Merkez Deneyimi Cansu Ceren Eryılmaz, Zerrin Önal, Tülin Özden, Özlem Durmaz İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Gastroenteroloji ve Hepatoloji Bilim Dalı Giriş-Amaç Wilson Hastalığı (WH), metabolizması bozukluğuna bağlı olarak gelişen dokularda bakır birikimi ile karakterize otozomal resesif geçişli bir hastalıktır. Bu bozukluk sonucunda karaciğer başta olmak üzere, beyin ve kornea gibi bir çok dokuda hasar meydana gelebilir. ATP7B genindeki bozukluklar sonucunda hastalık ortaya çıkmaktadır. Yöntem-Gereçler Çalışmamızda 2007-2019 yılları arasında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Gastroenteroloji ve Hepatoloji Bilim Dalı tarafından klinik, histopatolojik ve/veya genetik olarak Wilson Hastalığı tanısı alan 36 farklı aileden 42 olgunun özellikleri retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular Kırk iki hastanın 31’i erkek 11’i kızdı. Hastaların şikayetlerinin ortalama başlangıç yaşı 8,09±3,90 (12 ay-16 yaş) idi. Olguların ortalama tanı yaşı ise 9,39±4,39 (13 ay-17 yaş) idi. On hasta aile taraması ile tanı almıştı. En sık başvuru nedeni insidental olarak saptanan karaciğer fonksiyon testleri yüksekliği idi (17 hasta). Beş hasta nöropsikiatrik yakınmalar ile tarafımıza başvurdu. Yirmi dört hastada aile öyküsü mevcuttu. Başvuru anında 11 hastada hepatosplenomegali mevcuttu. Başvuru anındaki serum serüloplazmin düzeyi 12,52±8,95 mg/dl (1,82-32,0) idi. Yirmi hastada tanı genetik olarak doğrulandı. Takip süresince 11 hastada nöropsikiyatrik bulgular gözlendi. Erkeklerde nörolojik tutulum daha sık olarak izlendi ancak bu fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı (p=0,13). Nörolojik şikayetlerinin ortalama başlangıç yaşı 9,82±3,3 (6 yaş-17 yaş) idi. Bu hastaların 2 tanesinde göz muayenesinde korneada Kayser-Fleisher halkası saptandı. Dokuz hastada kranyal MR’da Wilson Hastalığı ile ilişkili bulgular izlendi. Kohortumuzdaki tüm hastalar, D-penisilamin, çinko veya trientin ile tedavi edildi. Sekiz hastada ilaçlara bağlı olarak farklı yan etkiler gözlendi. İki hastaya karaciğer nakli yapıldı. Wilson Hastalarının klinik ve demografik özellikleri Sonuçlar Wilson Hastalığı oldukça heterojen klinik tablolara neden olan bir hastalıktır. Batı toplumlarında ender hastalıklar (orphan diseases) grubunda kabul edilen bu hastalık, ülkemiz gibi akraba evliliğinin yüksek oranda izlendiği toplumlarda daha sık görülmektedir. Çocukluk çağı hasta grubu ile ilgilenen klinisyenlerin hastalık hakkında bilgi sahibi olması, erken tanı imkanını arttırarak hastalığa bağlı mortalite ve morbiditenin azalmasını sağlayacaktır

    1960 yılından günümüze Sunal Ailesinin Türk balesine olan katkıları

    No full text
    Ankara : İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü, 2017.This work is a student project of the The Department of History, Faculty of Economics, Administrative and Social Sciences, İhsan Doğramacı Bilkent University.by Karabağ, Müzeyyen

    The Body Mass Index and Related Factors of Aged Living in a District of Istanbul, Turkey

    Get PDF
    Background: To determine the nutritional status of elderly by body mass index (BMI) and to investigate associated factors. Methods: This is a cross-sectional, descriptive and analytic study done among 309 elderly, in the Besiktas district of Istanbul from January to December 2008. The interviews were performed face-to-face. Anthropometric measurements (height, weight) were taken and BMI was calculated and classified according to World Health Organization standards. Results: According to BMI classification, 1.6% were underweight, 15.2% were normal, 32.4% were overweight, 46.3% were obese and 4.5% were morbidly obese. A gradually lower BMI was observed with the progression of age. According to the study, obesity rates tended to be higher in those with inferior educational background. The study also revealed that diabetes mellitus is more prevalent in those that are overweight, obese and morbidly obese than those that are underweight and normal. In addition, hypertension is a more common ailment along obese and morbidly obese elders. On the contrary, osteoporosis is more prevalent among underweight and normal elders than those that are classified as obese and morbidly obese. Conclusion: BMI provides valuable insight in lieu of nutritional status and health state of the elderly in the primary health care unit
    corecore