35 research outputs found

    A Case Study on Social-Emotional Problems in Gifted Children

    Get PDF
    Although the studies conducted in the field of gifted students in our country have gained momentum in recent years, studies regarding interventions that will respond to their social and emotional needs remain limited. In addition to evoking many positive features such as giftedness, being smart and successful, the difficulties caused by giftedness in individuals' lives are ignored. Therefore, the aim of this study is to introduce the problems faced by gifted children in the social-emotional field and the most common intervention programs.  However, possible risk factors and protective factors were also summarized for them to be guiding in the selection of the intervention program to be implemented. In addition, the problems experienced by gifted individuals in the social and emotional field were illustrated with a case study. Finally, some conclusions and recommendations that may be useful for psychological counselors serving in the field of gifted students, families of gifted students, and teachers working with gifted students were examined in the light of the relevant literature

    Tarih öncesi çağlarda Kapadokya bölgesi: paleolitik çağ

    Get PDF
    Günümüz uygarlığının temellerinin atıldığı ve insanlık tarihinin en uzun zaman dilimini oluşturan Paleolitik (Yontmataş) Çağ, G.Ö. 2.6 milyon yıl önce başlar ve son buzul dönemi olan Holosen başlangıcında sona erer. Paleolitik, etimolojik olarak “paleos-eski” ve “lithos-taş” anlamlarını karşılayan iki kelimenin birleşmesiyle oluşmuştur. Arkeoloji bilimi içerisinde Paleolitik Çağ olarak tanımlanan söz konusu süreç, jeolojik açıdan “Pleistosen” olarak adlandırılmaktadır. Dönüşümlü olarak soğuk ve ılıman iklim şartlarının egemen olduğu IV. jeolojik zamanın yani Kuvaterner’in ilk bölümünü kapsayan Pleistosen, Buzul Çağı olarak da bilinmektedir. Klimatolojik ve ekolojik koşullar açısından günümüzden oldukça farklı bir görünümde olan Pleistosen’de özellikle buzul ve buzul-arası dönemlerde sıcaklık ve yeryüzü şekillerinde köklü değişimler meydana gelmiştir. Bu köklü değişimlere yenik düşmeyen ve ekosisteme ayak uydurmaya çalışan atalarımız, beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla doğadan yararlanarak, farklı alanlarda yaşamaya başlamışlardır. Tarihöncesi Çağlar’da iklimin ılıman seyrettiği buzul-arası dönemlerde açık alanlarda yaşamlarını sürdüren insanlar, şiddetli ve çetin soğukların yoğunlaştığı süreçlerde, dış faktörlerin çok fazla müdahale edemediği ve daha izole olan mağara ya da kaya altı sığınakları gibi korunaklı alanları tercih etmişlerdir

    The relation between intellectual risk-taking regarding science classes and test anxiety inventory of secondary school

    Get PDF
    In learning of students, cognitive and affective skills and interaction of these skills are very significant. Intellectual risk taking (IRT) and test anxiety inventory (TAI) fall between these cognitive and affective skills. In this research, in addition to the relation between the skills of secondary school students, whether their class level and science success (SS) have any affect receives scrutiny. The research data has been obtained from 591 students, studying in 12 different government schools in 5 different provinces of Central Blacksea Region of Turkey. Three different data collection tools were used in this research conducted with the cross-sectional method. The correlation analysis results show that there is a negative relation between success in science and TAI, whereas there is a low relation between TAI and IRT. MANOVA results have revealed that as class level gets higher, IRT decreases and TAI does not have a significant tendency. It has been found that as the academic success of students gets higher, their TAI decreases and their IRT points do not have a specific tendency.Keywords: intellectual risk taking; science class; science success; test anxiet

    Thiols and Their Uses in the Food Industry

    Get PDF
    Yapılan çalışmalar gıdalara farklı amaçlar doğrultusunda eklenen sentetik katkı maddelerinin_x000D_ birçoğunun insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu sebeple,_x000D_ araştırmacılar hem sentetik katkı maddelerinin yerini alabilecek hem de çeşitli fonksiyonları ile_x000D_ sağlığı olumlu etkileyecek doğal katkı maddeleri üzerine yoğunlaşmıştır. Biyotiyoller, gıdalarda_x000D_ renk, tat ve aroma üzerinde etkileri bulunan aynı zamanda antioksidan ve koruyucu etkileriyle_x000D_ oksidatif hasarı engelleyerek kanser, Alzheimer, Parkinson, akciğer ve kalp hastalıklarının_x000D_ önlenmesinde çeşitli fonksiyonlara sahip olan bileşiklerdir. Bu derlemede, gıdaların tiyol içerikleri,_x000D_ fonksiyonları ve gıda sektöründe sentetik katkı maddelerinin yerine kullanım olanakları üzerine_x000D_ yapılmış çalışmalar bir araya getirilmiştir. _x000D_ _x000D_Studies have shown that many of the synthetic additives which are added to food for different_x000D_ purposes have negative impacts on human health. For this reason, researchers have focused on_x000D_ natural additives that can replace with synthetic ones and positively affect health through their_x000D_ various functions. Biothiols have effects on color, taste and aroma in foods. In addition, they possess_x000D_ various functions in the prevention of cancer, Alzheimer's, Parkinson's, lung and heart diseases by_x000D_ decreasing oxidative damage with their antioxidant and protective effects. In this review, the studies_x000D_ about thiol contents of food, their functions and the possibilities of using thiols in the food industry_x000D_ instead of synthetic additives have been brought together

    Eski Uygur Türkçesi Metinleri Üzerinden Budizm ve Maniheizm’in Savaşa Bakışı

    No full text
    Türkler, tarihte ortaya çıktıkları ilk zamandan bugüne kadar farklı dinî inançları benimsemişlerdir. Buna bağlı olarak bulundukları bölgelerde çeşitli kültür daireleri de meydana getirmişlerdir. Göktürk Devleti’nin ortadan kalkmasından sonra Türk İmparatorluğu’nun yeni varisleri olan Uygurlar arasında Gök-Tanrı inancı zayıflamaya başlamış, Maniheizm ve Budizm yaygınlaşmıştır. Uygurlar henüz Ötüken bölgesinde iken Mani dini ile tanışmış, Ötüken Uygur Devleti Kağanı Bögü Kağan bu dini resmen devlet dini olarak kabul etmiştir. Uygur halkı da Koço ve Turfan bölgelerine göç etmelerinin ardından Maniheist inancın zayıflamaya başlamasıyla gittikçe Budizm’i benimsemişlerdir. Uygurların yerleşik hayata geçerek kentler ve ibadethaneler inşa etmeleri, Maniheizm ve Budizm’in kültür yapılarına intibak sağlamaları sonucu söz konusu dinlerin inanç esaslarını yeni mensuplarına tanıtmak ve öğretmek için büyük bir tercüme faaliyetine girişilmiştir. Özellikle Çinçe, Tibetçe, Toharca, Soğdça ve Sanskrit dilinden Eski Uygurcaya tercüme yoluyla birçok eser kazandırılmıştır. Uygurca olarak yazılmış metinlerin büyük bir kısmı Turfan, Koço, Hami şehirleri ile Kansu şehrinde bulunan Tun-huang mağaralarında gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılmıştır. Hem Maniheizmin hem de Budizm’in bir milletin belki de kaderini belirleyen en önemli prensiplerinden biri “can alma” dolayısıyla “savaşma” eylemine tamamen karşı olmalarıdır. Bu eylemin son derece kötü olduğuna ve büyük cezalar gerektirdiğine metinlerde sıkça yer verilmektedir. Çalışmamızda öncelikle Eski Uygurların kurdukları devletler hakkında kısaca bilgi verilecek, ardından Budizm ve Maniheizm’in temel felsefesi izah edilerek Uygurlar’ın bu inanç sistemleriyle ne şekilde tanıştıkları üzerinde durulacaktır. Daha sonra Uygurlar dönemine ait Budizm ve Maniheizm’in esaslarını konu alan eserlerde “savaş”ın ne şekilde yer aldığı, savaş ve savaşçılardan, ayrıca “öldürmek” fiilinden nasıl bahsedildiği ortaya konulacaktır. Bunu yaparken belirlenen eserlerden alınan örnek metinlere yer verilecektir

    Orbital Apex Syndrome Secondary to Herpes Zoster Ophthalmicus

    No full text
    Orbital apex syndrome is a rare complication of herpes zoster ophthalmicus. A patient being followed in our clinic for herpes zoster ophthalmicus developed orbital apex syndrome in the second week of treatment. Clinical diagnosis was supported by magnetic resonance imaging. Treatment with systemic steroid and antiviral therapy resulted in total regression of ophthalmoplegia at 2 months. However, optic neuropathy-induced vision loss was permanent. This case report examines orbital apex syndrome secondary to herpes zoster ophthalmicus, which has rarely been documented in the ophthalmic literature

    Graft-versus-host disease in a child with neuroblastoma after autologous stem cell transplantation

    Get PDF
    WOS: 000463814000008PubMed ID: 31061639In the pediatric population, hematopoietic stem cell transplantation (HSCT) is used to treat a wide variety of diseases, both malignant and nonmalignant. For many of these diseases, HSCT is a well-established treatment. Acute graft-versus-host disease (GVHD) continues to be a leading cause of morbidity and mortality after allogeneic hematopoietic stem cell transplantation. Graft versus host disease is a common complication of allo-SCT which is induced by donor T cell recognition of recipient alloantigens. The occurrence of autologous GVHD suggests that inappropriate recognition of host self-antigens may occur. GVHD in patients who received autologous HSCT is extremely rare compared to patients who received allogeneic HSCT. We present the case of a 4-year-old girl with metastatic neuroblastoma who spontaneously developed autologous GVHD after autologous HSCT

    Graves Oftalmopatisinde Endoskopik Medial Orbital Dekompresyon Deneyimimiz: 2 Olgunun Sunumu

    No full text
    Amaç: Dirençli Graves oftalmopatisinde tedavi seçeneklerindenbiri endonazal medial orbital dekompresyon olup, iki olguüzerinden cerrahi deneyimimiz paylaşılacaktır.Medial orbital dekompresyon cerrahi prosedür: Genelanestezi altında, nazal pasajlara lidokain-epinerfrininfiltrasyonunu takiben bilateral unsinektomi ve anteriorposterior ethmoidektomi yapıldı. Lamina papirecea Freerelevatör ve Kerrison punch forceps ile alındı. Orbita tabanı veinferomedial kemik desteği korundu. Periorbitaya arkadan öneolmak üzere, superior ve inferior horizontal kesiler yapılarak,yağ dokusunun nasal pasajlara prolobe olması sağlanarak işlemsonlandırıldı.Olgu 1: Dört ay önce Graves tanısı konulan 53 yaşındaki kadınhastaya metimazol 5 mg tablet üç ay 2x1, son bir ay ise 1x1şeklinde uygulanmıştı. Oftalmopatisi nedeniyle dış merkezdepulse steroid (500 mg metilprednizolon/gün, intravenöz)verilmesine rağmen semptomları artan hastanın göz hastalıklarıservisine yatışı yapıldı. Hastanın bilateral kemozisi olup, görmekeskinliği sağ/sol 0.1/0.6, bilateral her yöne göz hareketlerikısıtlı, renkli görme sağda 18/21, solda 20/21, direkt/indirektpupil refleksi olağandı. Fundus bakısında bilateral optik disksınırları silikti. Dört günlük pulse steroid tedavisinin ardındanhasta tarafımızca 18.10.2021 tarihinde operasyona alındı.Operasyon sonrası hastaya iki gün pulse steroid tedavisiuygulandı, dördüncü gün taburcu edildi. Taburculuk sırasındagörme keskinliği sağ/sol 0.5/0.8 belirgin artmışken, renkli görmesağda 19/21, solda 20/21 saptandı.Olgu 2: 82 yaş bilinen Graves tanısı olan, tedavi olarak metimazol5 mg 1x1 tablet alan hasta, oftalmopatinin ilerlemesi üzerine gözhastalıkları servisine yatırıldı. Görme keskinliği muayenesindeher iki gözde ışığı algılayamıyordu. Bu sebeple renkli görmeve görme alanı değerlendirilemiyordu. Pulse steroid yada ek bir tedavi almayan hastaya operasyon kararı alındı.Tarafımızca 21.10.2021 tarihinde cerrahi uygulanan hastaya,sonraki üç gün 250 mg metilprednizolon iv uygulandı. Hastanınpostoperatif 12. gün taburculuk muayenesinde görme keskinliğisağ gözde 0.2 iken sol gözde ışık görmesi yoktu.Sonuç: Orbital dekompresyon, medikal tedaviye dirençliolgularda önemli bir seçenektir. Göz hastalıkları hekimleritarafından gerçekleştirilen lateral dekompresyon,transkonjunktival veya eksternal gerçekleştirilebilen,sfenoid kemiğin ala majörünün alınmasını içeren cerrahi&nbsp;prosedürdür. Lateral rektus kasının hasarına bağlı diplopi,temporal kasın hasarlanmasına bağlı çiğneme zorluğu veosilopsi, kemozis, apikal hematom, körlük ve hatta subduralhemoraji gibi ciddi komplikasyonları bulunmaktadır.Walsh ve Ogura’nın tanımladığı transantral dekompresyonise eksternal veya Caldwell-Luc ile gerçekleştirilebilen,orbita tabanının çıkarılmasına bağlı cerrahi prosedürdür.İnfraorbital sinir hasarlanmasına bağlı malar hissizlik,operasyonda kanama miktarının fazla olması, kalıcı ödemve olumsuz kozmetik sonuçlara sebep olabilmektedir.Lamina papireceanın orbita tabanı korunarak alınmasıprensibine dayanan medial orbital dekompresyon eksternalveya transnazal gerçekleştirilebilmektedir. Transnasal yolbu komplikasyonların az görülmesi ve diğer prosedürlerlebenzer miktarda başarı sağlaması sayesinde önemli bir cerrahiseçenektir.</p
    corecore