Comparison of the Different Dyspnea Scales in Patients with Complaints of Dyspnea

Giriş: Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)'nda dispne semptomunun doğru olarak tanımlanması tıbbi tedavinin planlanması veetkili bakımın verilmesinde önemli bir unsurdur. Amaç: Bu çalışma, KOAH'lı hastalarda dispnenin şiddetinin değerlendirilmesindeModifiye Borg Skalası (MBS), Medical Research Council Scale (MRCS) ve Görsel Kıyaslama Ölçeği (GKÖ)'ni karşılaştırmak ve ölçeklerinklinik kullanımını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini, Zonguldak Uzunmehmet Göğüs ve MeslekHastalıkları Hastanesi'nde KOAH tanısı alan, olasılıksız örnekleme yöntemi ile seçilen ve araştırmayı katılmayı kabul eden 50 hastaoluşturdu. Hastaların solunum fonksiyon testleri, arteriyel kan gazı analizleri yapıldı ve üç farklı dispne ölçeği ile dispne şiddetlerisorgulandı. Bulgular: Hastaların dispne şiddetleri; MBS ortalaması 4.20 ± 2.10, MRCS ortalaması 2.48 ± 1.05, GKÖ ortalaması ise 5.30 ±2.79 olarak saptandı. Solunum fonksiyon testi parametrelerinden FEV1/FVC değeri ile MBS (r = -.42, p = .002) ve GKÖ (r = -.34, p = .016),FEV1% değeri ile MRCS (r = -.31, p = .025) arasında, kan gazı analizi parametrelerinden PaO2 değeri ile MBS (r = -.47, p = .000), GKÖ (r= -.49, p = .000), MRCS (r = -.46, p = .001), SaO2 değeri ile MBS (r = -.46, p = .001), GKÖ (r = -.45, p = .001) ve MRCS (r = -.45, p = .001)arasında anlamlı bir ilişki bulundu. MBS, MRCS ve GKÖ'nin birbirleriyle güçlü derecede ilişkili olduğu saptandı. Sonuç: Günümüzdedispne şiddetini saptamak için en sık kullanılan; MBS, MRCS ve GKÖ birbirleriyle ilişkili ölçeklerdir. Background: Accurate identification of the symptom of dyspnea in the Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) is curicial inplanning of medical treatment and delivering of effective care. Objectives: Our aims were to compare the Modifiye Borg Scale (MBS),Medical Research Council Scale (MRCS) and Visual Analog Scale (VAS) in the assessment of the severity of dyspnea in patients withCOPD and to evaluate clinic utilization of these scales. Methods: The sample of the study consisted of 50 patients with COPD who are inZonguldak Uzunmehmet Chest and Occupational Diseases Hospital, who are selected by random sampling, and who agreed to participate inthe study. The patient's pulmonary function tests and arterial blood gas analysis has been performed and their dyspnea severity has beenevaluated using three different dyspnea scales. Results: The mean dyspnea severities measured by MBS, MRCS and VAS were 4.20 ± 2.10,2.48 ± 1.05, 5.30 ± 2.79 respectively. There was significant correlation the value of FEV1/FVC which is the parameters of pulmonaryfunction tests with MBS (r = -.42, p = .002) and VAS (r = -.34, p = .016); FEV1% and MRCS (r = -.31, p = .025); PaO2 which is theparameters of arterial blood gas analysis with MBS (r = -.47, p = .000), VAS (r = -.49, p = .000), MRCS (r = -.46, p = .001); SaO2 with thevalue of MBS (r = -.46, p = .001), VAS (r = -.45, p = .001) and MRCS (r = -.45, p = .001). It was found that MBS, MRCS and VAS werestrongly correlated with each other. Conclusion: Today, the most commonly used to determine the severity of dyspnea, MBS, MRCS andVAS scales are related scales to each other

The effect on pain of three different nonpharmacological methods in peripheral intravenous catheterisation in adults

Aims and objectivesTo compare the effectiveness in reducing pain during peripheral intravenous catheterisation of coughing, blowing into a spirometer and squeezing a stress ball. BackgroundPeripheral intravenous catheterisation is widely performed by nurses; it causes pain and discomfort to patients. DesignThis was a single-blind randomized controlled study. MethodsThe sample of the study consisted of 120 males who came to donate blood. Before the peripheral intravenous catheterisation, the individuals were divided by a simple randomisation method into four groups: a coughing group, a blowing into a spirometer group, a stress ball squeezing group and a control group. During the procedure, the pain levels felt by the individuals were assessed using the visual analog scale by a nurse who was blinded to the procedure. FindingsThe mean pain of the individuals in the coughing group was found to be 19.5mm (SD: 13.6), that of the spirometer group was 28.3mm (SD: 20.2), that of the stress ball group was 32.1mm (SD: 23.8) and that of the control group was 45.5mm (SD: 19.5). Statistical analysis showed a significant difference between the mean pain scores of individuals in the control group and those of individuals in the coughing, spirometer and stress ball groups. ConclusionThe techniques of squeezing a stress ball, blowing into a spirometer and in particular coughing, depending on the potential mechanism of the Valsalva manoeuvre and diverting attention, are effective techniques in reducing the pain of peripheral catheterisation procedures. Relevance to clinical practiceIt is important that nurses should be aware of pain and stress experienced by patients during invasive procedures. For this reason, nurses should have knowledge of proven nonpharmacological methods which can reduce pain to a minimum

The effect on pain of three different methods of intramuscular injection: A randomized controlled trial

This paper is the report of a study to determine the effect on pain of internally rotating the foot, pointing the toes down and/or using the Z-track technique during intramuscular injection and to investigate differences in pain perception related to gender and body mass index. A randomized controlled trial was carried out from September to November 2010 on 75 patients receiving diclofenac sodium intramuscularly at a university hospital in Zonguldak, Turkey. The primary outcome measure collected was pain intensity, measured on a visual analogue scale. Each subject received three injections by the same investigator using three different techniques. The three techniques were randomly allocated, and the subjects were blinded to the injection technique being used. After each injection, another investigator, who had no prior knowledge of which injection technique was used, immediately assessed pain intensity using the visual analogue scale. Research findings demonstrated that the Z-track and internally rotated foot techniques significantly reduced pain intensity during intramuscular injection. Statistically significant differences in pain intensity were observed between the three injection techniques. The results supported the hypothesis that the internally rotated foot and Z-track techniques significantly reduce pain intensity

Yatağa bağımlı hastalarda yatak banyosunun yaşam bulgularına etkisi

This study was a descriptive research carried out to determine the effects of bathing on vital signs in bedridden patients. The study was carried out in neurology unit of a university hospital between the dates of February 1 and May 1 2008. The sample of the study consisted of 36 adult patients. The patients were bathed with plain warm water of 40-41;deg;C. The mean bath time was 13.1 ;plusmn;1.5 minutes. The vital signs of the patients were measured before bathing, just after bathing and 30 minutes after bathing. The data were analysed using repeated measures for ANOVA. The mean age of the patients was 68.5 ;plusmn; 10.8 years, 53% of them was men. The systolic blood pressure readings tended to drop 30 minutes after bathing when compared with those before bathing and just after bathing (p;lt;0.05). The body temperature readings significantly decreased just after bathing and 30 minutes after bathing (p;lt;0.001). At the end of the study, the bed bath has effective in decreasing the of systolic blood pressure and body temperature.Bu çalışma yatağa bağımlı hastalarda yatak banyosunun yaşam bulguları üzerine etkisini belirlemek için yapılmış tanımlayıcı bir çalışmadır. Çalışma 01.02.2008 ile 01.05.2008 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin nöroloji yoğun bakım kliniğinde yapılmiştır. Araştırmanın örneklemini 36 erişkin hasta oluşturmuştur. Araştırmada hastalara 40-4l°C lik suyla silme banyosu verilmiştir. Banyo süresi 13.1 + 1.5 dakikadır. Hastaların yaşam bulguları; banyodan hemen önce, banyo işlemi bittiğinde ve banyodan 30 dk. sonra değerlendirilerek analiz edilmiştir. Verilerin analizinde tekrarlayan ölçümler için varyans analizi kullanılmıştır. Çalışma kapsamına alman hastaların yaş ortalaması 68.5±10.8 'dür ve %53'ü erkektir. Araştırmadan elde edilen verilerle yapılan analiz sonucunda; hastaların sistolik kan basıncında banyodan 30 dakika sonra (p0.05), vücut sıcaklığında da banyodan hemen sonra ve 30 dakika sonra anlamlı derecede düşme olduğu saptanmıştır (p0,001). Çalışma sonucunda yatağa bağımlı hastalarda yatak banyosunun, sistolik kan basıncı ve vücut sıcaklığını düşürmede etkili olduğu bulunmuştur

Hemşirelik öğrencilerine basınç yarasını tanılama ve sınıflandırma becerilerini kazandırmada basınç yarası sınıflandırma (PUCLAS-4) e-öğrenme programının etkisi

Araştırma hemşirelik son sınıf öğrencilerine verilen PUCLAS-4 E-öğrenme programının basınç yarası tanılama ve sınıflandırabilme becerileri üzerine etkisini incelemek amacıyla tek grup ön test-son test desene göre tasarlanmıştır. Araştırma Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi 4. sınıf, araştırmaya katılmaya gönüllü, bilgisayar kullanma becerisine sahip ve internet erişimi olan 223 öğrenci ile yürütülmüştür. Araştırma verilerinin toplanmasında "Öğrenci Tanıtım Formu", " Ön test- Son Test Soru Formu" ve PUCLAS-4 eğitim aracı kullanılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilere araştırma hakkında bilgi verilip sözlü onamları alınmıştır. Öğrencilere uygulanan ön testte fotoğraf içerikli toplam 31 soru, barkovizyon ile ekrana yansıtılarak her bir soruda fotoğrafa ilişkin evrelendirme yapması ya da inkontinans ilişkili dermatit ile basınç yarasını ayırt etmesi istenmiştir. Ön-testin uygulanmasının ardından öğrencilere Puclas-4 E-Öğrenme aracını kullanmaları sağlanmıştır. Puclas eğitimi sonrasında son test uygulanmıştır. Ön test ve son testte aynı fotoğraflar kullanılmış, son testte sadece fotoğrafların sıralaması değiştirilmiştir. Verilerin analizinde bağımsız grupların ortalamalarını karşılaştırmada ilişkisiz örneklemler için t test analizi, ilişkili grupların ortalamasını karşılaştırmada ilişkili (bağımlı) gruplar için t test analizinden yararlanılmıştır ve öğrencilerin demografik verilerinin değerlendirilmesi için tanımlayıcı istatistiksel analiz kullanılarak sonuçlar tablolaştırılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre PUCLAS-4 eğitimi sonrasında öğrencilerin ön test-son test puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark olduğu (p0.05) ve PUCLAS-4 e-öğrenme programının öğrencilerin basınç yarasını sınıflandırabilme ve İİD ile basınç yaralarını ayırt edebilme becerilerini geliştirdiği bulunmuştur. Öğrencilerin son test-kalıcılık testi puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark olması nedeniyle öğrencilerin basınç yaralarını tanılama ve sınıflandırmada tam öğrenmenin gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca öğrencilerin, cinsiyeti, genel akademik not ortalaması ve bilgisayar kullanma düzeyinin öğrencilerin basınç yaralarını sınıflandırma becerileri üzerinde etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma bulguları sonucuna göre öğrencilere verilen basınç yaralarının tanılama ve sınıflandırma eğitiminde geleneksel eğitim yöntemlerinin yanında PUCLAS-4 e-öğrenme programının da kullanılması önerilmektedir. Ayrıca öğrencilerin daha kolay tanılama yapabilmesi, karar verme sürecinin kolaylaştırılması için PUCLAS e-öğrenme programında yer alan bilgi ve fotoğraflara hastanın tıbbi ve yara öyküsü, inkontinans, hareketsizlik ve beslenme durumuyla bilgilerin de entegre edilmesi ve hem öğrencilerin hem de hemşirelerin sağlıklı deri, basmakla solmayan eritem arasındaki ayrımı ve basınç yarası ile İİD arasındaki ayrımı yapabilecek, kullanımı kolay sınıflama sistemlerinin geliştirilmesi önerilmektedir.This study was designed insingle group pre-test – post-test pattern in order to examine the effect of the PUCLAS-4 E-learning program given to the senior nursing students on the skills of diagnosis and classification of pressure ulcers. The research was conducted with 223 seniors at Faculty of Nursing in Ege University who volunteered to participate in the research, had computer skills and internet access. "Student Data Form", "Pre-test – Post-test Question Form" and PUCLAS-4 e-learning tool were used to collect the research data. The students participating in the research were informed about the research and their verbal approvals were obtained. In the pre-test applied to the students, a total of 31 questions with photographs were reflected on the screen on barcovision and they were asked to distinguish pressure ulcers from incontinence associated dermatitis (IAD) or perform staging related to the photo in each question. After the pre-test was applied, the students were asked to use Puclas-4 E-Learning tool. After Puclas training, a post-test was applied. The same photos were used in the pre-test and the post-test, and only the order of the photos was changed in the post-test. In the analysis of the data, t test analysis for unrelated samples was used when comparing the averages of the independent groups while t test analysis for (dependent) groups was used to compare the averages of the related groups. The results were tabulated using descriptive statistical analysis to assess demographic data of the students. According to the findings obtained from the research, it was found that there was a significant difference (p0.05) between pre-test and post-test averages of the students after PUCLAS-4 training and that PUCLAS-4 e-learning program developed the students'skills to classify pressure ulcers and distinguish them from IAD. Because of the significant difference between the students' post-test-retention test point averages, it is concluded that the students have completely learnt how to diagnose and classify pressure ulcers. It has also been concluded that the students' gender, overall academic grade average and level of computer use have no effect on the students' skills to classify pressure ulcers. In accordance with research findings, it is suggested that PUCLAS-4 e-learning program should also be used in addition to traditional training methods in the diagnosis and classification training of pressure ulcersprovided to the students.In addition, it is recommended that a patient's medical and ulcer history, incontinence, immobility and nutritional status should be added in the info and photos included in PUCLAS e-learning program in order to help the students easily diagnose the case and to facilitate the decision-making process and user-friendly classification systems that can help both the students and nurses to distinguish healthy skin from non-blanchable erythema and pressure ulcers from incontinence-associated dermatitis (IAD)

Comparison of the different dyspnea scales in patients with complaints of dyspnea

Giriş: Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)’nda dispne semptomunun doğru olarak tanımlanması tıbbi tedavinin planlanması ve etkili bakımın verilmesinde önemli bir unsurdur. Amaç: Bu çalışma, KOAH’lı hastalarda dispnenin şiddetinin değerlendirilmesinde Modifiye Borg Skalası (MBS), Medical Research Council Scale (MRCS) ve Görsel Kıyaslama Ölçeği (GKÖ)’ni karşılaştırmak ve ölçeklerin klinik kullanımını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini, Zonguldak Uzunmehmet Göğüs ve Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde KOAH tanısı alan, olasılıksız örnekleme yöntemi ile seçilen ve araştırmayı katılmayı kabul eden 50 hasta oluşturdu. Hastaların solunum fonksiyon testleri, arteriyel kan gazı analizleri yapıldı ve üç farklı dispne ölçeği ile dispne şiddetleri sorgulandı. Bulgular: Hastaların dispne şiddetleri; MBS ortalaması 4.20 ± 2.10, MRCS ortalaması 2.48 ± 1.05, GKÖ ortalaması ise 5.30 ± 2.79 olarak saptandı. Solunum fonksiyon testi parametrelerinden FEV1/FVC değeri ile MBS (r = -.42, p = .002) ve GKÖ (r = -.34, p = .016), FEV1% değeri ile MRCS (r = -.31, p = .025) arasında, kan gazı analizi parametrelerinden PaO2 değeri ile MBS (r = -.47, p = .000), GKÖ (r = -.49, p = .000), MRCS (r = -.46, p = .001), SaO2 değeri ile MBS (r = -.46, p = .001), GKÖ (r = -.45, p = .001) ve MRCS (r = -.45, p = .001) arasında anlamlı bir ilişki bulundu. MBS, MRCS ve GKÖ’nin birbirleriyle güçlü derecede ilişkili olduğu saptandı. Sonuç: Günümüzde dispne şiddetini saptamak için en sık kullanılan; MBS, MRCS ve GKÖ birbirleriyle ilişkili ölçeklerdir.Background: Accurate identification of the symptom of dyspnea in the Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) is curicial in planning of medical treatment and delivering of effective care. Objectives: Our aims were to compare the Modifiye Borg Scale (MBS), Medical Research Council Scale (MRCS) and Visual Analog Scale (VAS) in the assessment of the severity of dyspnea in patients with COPD and to evaluate clinic utilization of these scales. Methods: The sample of the study consisted of 50 patients with COPD who are in Zonguldak Uzunmehmet Chest and Occupational Diseases Hospital, who are selected by random sampling, and who agreed to participate in the study. The patient’s pulmonary function tests and arterial blood gas analysis has been performed and their dyspnea severity has been evaluated using three different dyspnea scales. Results: The mean dyspnea severities measured by MBS, MRCS and VAS were 4.20 ± 2.10, 2.48 ± 1.05, 5.30 ± 2.79 respectively. There was significant correlation the value of FEV1/FVC which is the parameters of pulmonary function tests with MBS (r = -.42, p = .002) and VAS (r = -.34, p = .016); FEV1% and MRCS (r = -.31, p = .025); PaO2 which is the parameters of arterial blood gas analysis with MBS (r = -.47, p = .000), VAS (r = -.49, p = .000), MRCS (r = -.46, p = .001); SaO2 with the value of MBS (r = -.46, p = .001), VAS (r = -.45, p = .001) and MRCS (r = -.45, p = .001). It was found that MBS, MRCS and VAS were strongly correlated with each other. Conclusion: Today, the most commonly used to determine the severity of dyspnea, MBS, MRCS and VAS scales are related scales to each other