Yaratıcı drama yönteminin öğrencilerin konuşma becerileri üzerindeki etkisi

Aim of the research was to investigate the impact of creative method on improving students’ speaking skills in primary school 3rd grade Turkish language course. The study was carried out with primary school 3rd graders studying at a private primary school in Çaycuma, Zonguldak. The research was carried out on forty-six 3rd grade students. Quasi-experimental design with pretest-posttest control group was used in the study. Speaking education was given using creative drama method in the experimental group and using current instructional program (traditional teaching method) in the control group. In the study, “Speaking Skill Assessment Rubric” developed by the researcher was employed as data collection instrument. Intervention lasted for six weeks. Shapiro-Wilk normality test was employed to determine whether the data showed normal distribution or not. The data were analyzed via SPSS package program version 20.0. Arithmetic mean, standard deviation and t test was calculated in data analysis. As a result of the study, a significant difference was observed between speaking skills of the students in the experimental group and the ones in the control group; the difference was in favor of the experimental group.Araştırmanın amacı ilkokul 3. Sınıf Türkçe dersinde yaratıcı drama yönteminin öğrencilerin konuşma becerilerini geliştirmeye etkisini incelemektir. Araştırma Zonguldak ili Çaycuma ilçesindeki özel bir ilkokulda 3. sınıf öğrencileri üzerinde yapılmıştır. Araştırma 3. sınıfta öğrenim gören 46 öğrenci ile yürütülmüştür. Araştırmada ön test- son test kontrol gruplu yarı deneysel desen model kullanılmıştır. Deney grubundaki öğrencilere yaratıcı drama yöntemi ile kontrol grubundaki öğrencilere ise mevcut öğretim programı ile (geleneksel öğretim yöntemiyle) konuşma eğitimi verilmiştir. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen “Konuşma Becerilerini Değerlendirme Formu” kullanılmıştır. Uygulama 6 haftada gerçekleştirilmiştir. Verilerin normal dağılım gösterip göstermediği Shapiro-Wilk normallik testi ile belirlenmiştir. Veriler SPSS 20.0 paket programına göre analiz edilmiştir. Verilerin analizinde istatistiksel işlemlerden aritmetik ortalama, standart sapma ve t testi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda deney grubundaki öğrencilerin konuşma becerileri ile kontrol grubundaki öğrencilerin konuşma becerileri arasında anlamlı bir farklılık olduğu, bu farklılığın deney grubu lehine olduğu tespit edilmiştir. Buna göre yaratıcı drama yöntemi ile yapılan konuşma eğitiminin öğrencilerin konuşma becerilerine olumlu yönde etki ettiği sonucuna ulaşılmıştır

Bazı Onobrychis Miller (Fabaceae) Taksonları'nın yağda çözünen vitamin içeriği

The goal of this study is to determine the lipid-soluble vitamin contents in seeds of the some Onobrychis Miller (Fabaceae) taxa by using HPLC. Samples were collected from the natural habitats. Studied materials were dissolved in acetonitrile/methanol (75/25 v/v) and were injected 50 μL to HPLC instrument (Shimadzu, Kyota Japan). According to data obtained from present study showed that O. hypargyrea, O. viciifolia, O. caput-galli, O. fallax and O. oxyodonta var. armena have high lipide-soluble vitamin contents. Present study found that O. oxyodonta var. armena (1777.27±6.24 µg/g), O. fallax (916.0±4.51 µg/g) O. hypargyrea (809.7±5.03 µg/g) and O. viciifolia (399.7±3.54 µg/g) have highest beta-caroten content. Also, O. caput-galli has high beta caroten content (73.3±.94 µg/g). on the other hand, it was found that O. fallax has highest gamma-tocopherol content (1401.2±8.76 µg/g). O. viciifolia (574.9±2.35 µg/g), O. caput-galli (410.1±4.56 µg/g), O. oxyodonta var. armena (267.7±3.68 µg/g), O. podporea (162.5±2.14 µg/g) were the other high gamma tocopherol content. Whereas, retinol, retinol acetate and r-tocopherol contents were found absent or trace amounts in the present study.Bu çalışmanın amacı, bazı Onobrychis Miller (Fabaceae) taksonlarının tohumlarındaki yağda çözünen vitamin içeriğini HPLC kullanarak belirlemektir. Doğal yaşam alanlarından örnekler alındı. Çalışılan malzemeler asetonitril / metanol (75/25 h / h) içinde çözüldü ve HPLC cihazına (Shimadzu, Kyota Japonya) 50 μL enjekte edildi. Bu çalışmadan elde edilen verilere göre O. hypargyrea, O. viciifolia, O. caput-galli, O. fallax ve O. oxyodonta var. armena'nın lipitte çözünen vitamin içeriğinin yüksek olduğunu göstermiştir. Bu çalışma O. oxyodonta var. armena (1777.27 ± 6.24 µg / g), O. fallax (916.0 ± 4.51 µg / g) O. hypargyrea (809.7 ± 5.03 µg / g) ve O. viciifolia (399.7 ± 3.54 µg / g) en yüksek beta karoten içeriğine sahiptir. Ayrıca, O. caput-galli de yüksek beta karoten içeriğine sahiptir (73.3 ±. 94 µg / g). Öte yandan, O. fallax'ın en yüksek gamma-tokoferol içeriğine sahip olduğu belirlendi (1401.2 ± 8.76 µg / g). O. viciifolia (574.9 ± 2.35 µg / g), O. caput-galli (410.1 ± 4.56 µg / g), O. oxyodonta var. armena (267.7 ± 3.68 µg / g), O. podporea (162.5 ± 2.14 µg / g) diğer yüksek gama tokoferol içeriğine sahip taksonlardır. Diğer taraftan bu çalışmada retinol, retinol asetat ve r-tokoferol içerikleri bulunmamakta veya eser miktarda bulunmaktadır

Effect Of G2706A and G1051A polymorphisms of the ABCA1 gene on the lipid, oxidative stress and homocystein levels in Turkish patients with polycystıc ovary syndrome

<p>Abstract</p> <p>Background</p> <p>Obesity, insulin resistance and hyperandrogenism, crucial parameters of Polycystic ovary syndrome (PCOS) play significant pathophysiological roles in lipidemic aberrations associated within the syndrome. Parts of the metabolic syndrome (low HDL and insulin resistance) appeared to facilitate the association between PCOS and coronary artery disease, independently of obesity. ABCA1 gene polymorphism may be altered this components in PCOS patients.</p> <p>In this study, we studied 98 PCOS patients and 93 healthy controls. All subjects underwent venous blood drawing for complete hormonal assays, lipid profile, glucose, insulin, malondialdehyde, nitric oxide, disulfide levels and ABCA genetic study.</p> <p>Results</p> <p>In PCOS group fasting glucose, DHEAS, 17-OHP, free testosterone, total-cholesterol, triglyceride, LDL-cholesterol and fibrinogen were significantly different compare to controls. The genotype ABCA G2706A distribution differed between the control group (GG 60.7%, GA 32.1%, AA 7.1%) and the PCOS patients (GG 8.7%, GA 8.7%, AA 76.8%). The frequency of the A allele (ABCAG2706A) was higher in PCOS patients than control group with 13,0% and 23,2%, respectively. In this study, the homocystein and insulin levels were significantly higher in PCOS patients with ABCA G1051A mutant genotype than those with heterozygote and wild genotypes.</p> <p>Conclusions</p> <p>We found higher percentage of AA genotype and A allele of ABCA G2706A in PCOS patients compare to controls. The fasting insulin and homocystein levels were significantly higher in PCOS patients with ABCA G1051A mutant genotype than those with heterozygote and wild genotypes.</p

Determination of primary school children's obesity prevalence and investigation of risk factors, in Duzce

YÖK Tez No: 424616Amaç: Bu araştırmada Düzce İli Merkez ilçesinde çocukluk çağı obezite prevalansını ve obezite gelişiminde rol oynayan risk faktörlerini belirlemek amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Araştırma nested vaka kontrol tiptedir. Araştırmanın evreni Düzce İli Merkez ilçesindeki 81 ilköğretim okulunun 2. Sınıfında eğitim gören 3131 öğrencidir. Örneklem büyüklüğü 1214 olarak hesaplandı. Örnekleme giren öğrenciler kent ve kırsal olarak tabakalandırıldı. Küme örnekleme yöntemi ile 10 İlköğretim Okulu'ndaki 1245 öğrencide antropometrik ölçümler yapıldı. Yaşa Göre BKİ Z-Skoru (BAZ) +2 ve üzerinde 126 öğrenci (obez) vaka grubu olarak alındı. BAZ -2 ile +2 olan öğrenciler arasından rastgele seçilen aynı sınıftan aynı cinsiyet ve aynı sayıda olmak üzere 126 öğrenci kontrol grubu olarak alındı. Obezite belirlenen öğrenciler ile kontrol grubunun ailelerinden anket formu uygulanarak veri toplandı. Araştırmadaki veriler WHO AntroPlus ve bir istatistik paket program ile değerlendirildi. Yapılan analizlerde p0.05). Boy uzunluğunun değerlendirilmesinde öğrencilerin 4 (%0.3)'ü çok uzun, 56 (%4.5)'sı uzun, 1180 (%94.8)'i normal, 5 (%0.4)'i bodur (kısa boylu) olarak bulundu. Çalışmanın ikinci aşamasına 126 kontrol ve 124 vaka grubundan olmak üzere 250 öğrencinin ailesi katıldı. Kontrol grubunun tamamına vaka grubunun % 98.4'üne ulaşıldı. Lojistik regresyon analizi sonucunda çocuklarda obezite gelişiminde, düzenli kahvaltı yapanlara göre genellikle yapanlarda 3.67 kat (p=0.006), düzenli öğle yemeği yiyenlerde 3.52 kat (p=0.001), hızlı yemek yiyenlerde 2.38 kat (p=0.016) riskli bulunmuştur. Ebeveynin çocuğunun vücut ağırlığından memnun olanlara göre orta memnun olanlarda 24.13 kat (p 0.05). In the evaluation of height; 4 (0.3%) were much longer, 56 (4.5%) were long, 1180 (94.8%) were normal, 5 (0.4%) were found stunted (short). The second phase of the study; 126 of the control group and 124 of the case group from 250 student's parents were attended. All of the controls and %98.4 of the case group were reached. According to those who eats breakfast regularly; usually it made 3.67 times (p=0.006), those who regularly doesn't eat lunch at 3: 52 fold (p=0.001), those who eat fast food 2: 38 fold (p=0.016) were more risky. According to gladness of chid's body weight by parents; on the contrary glad group; with moderate glad group 24.13 fold (p<0.001), not satisfied group 47.11-fold (p<0.001), and not satisfied at all times group was 39.38 fold (p=0.001) more risky for obesity. Born weight over 4000 grams were 12.02-fold (p=0.002) more risky than under 2500 grams. If the number of obese people in the student's first-degree relatives have increased the risk of obesity was increasing.(OR 1.38, p=0.008) Conclusion and Recommendations: In this study the prevalence of obesity in Düzce was higher than in region of the NUTS and Turkey. The birth weights of the children, the number of obese people in the family, eating habits and children's body weight dissatisfaction by parents affects development of obesity one by one. Based on the results of this study children and their families should be educated about nutrition and the evaluation of body weight

Çankırı Hava Kalitesinin Değerlendirilmesi: 2013-2017

Amaç: Doğrudan hastalık nedeni olarak, hastalıklara predispozanlık yaparak, hastalıkların seyriniağırlaştırarak, hastalıkların yayılmasına neden olarak sağlığı olumsuz etkileyip yaşamı tehdit eden havakirliliği; günümüzde en büyük bir halk sağlığı sorunlarından biridir. Bu çalışmada, hava kalitesi istasyonuverileri değerlendirilerek Çankırı’daki hava kirliliğinin incelenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, Çankırı 2013-2017 yılları arasındaki hava kalitesi ölçüm değerleri TC Çevreve Şehircilik Bakanlığının web sitesinden elde edilerek incelendiği tanımlayıcı bir çalışmadır. Bu çalışmadakükürtdioksit (SO2) ve partikül madde (PM10) değerleri yaz-kış sezonlarına, yıllara, aylara, haftanın günlerinegöre karşılaştırılmıştır. Hava Kalitesi İndeksi (HKİ) sınıflandırması, sınır değerler ve tanımlar Hava KalitesiDeğerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği’ne göre yapılmıştır. Verilerin analizinde bir istatistik paket programıkullanılmıştır. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p&lt;0.05 düzeyinde değerlendirilmiştir.Bulgular: PM10 değerleri 2013 yılında 67.83±30.34, 2014 yılında 34.08±22.61, 2015 yılında 19.34±12.18,2016 yılında 46.93±26.24, 2017 yılında 54.03±24.97 bulunmuştur (x2=737.52, p&lt;0.001). SO2 değerleri ise;2013 yılında 16.83±19.76, 2014 yılında 17.02±14.77, 2015 yılında 19.47±16.65, 2016 yılında 6.04±7.87, 2017yılında 7.69±5.81 bulunmuştur (x2=325.71, p&lt;0.001). 2013-2017 yılları arasında yaz sezonu SO2 ortalaması5.94±6.01, kış sezonu SO2 ortalaması 20.77±17.40 bulunmuştur (Z=-24.37, p&lt;0.001). Yaz sezonu PM10ortalaması 37.42±23.02, kış sezonu PM10 ortalaması 51.51±32.71 saptanmıştır (Z=-8.90, p&lt;0.001). Günleregöre SO2 ve PM10 değerleri istatistiksel olarak farklılık göstermemektedir (x2=2.95, p=0.81) (x2=3.18, p=0.78).2013-2017 yılları arasında 1783 gün PM10 ölçümü yapılmış ve HKİ, 1158 gün (%64,9) iyi, 544 gün (%30,5)orta, 81 gün (%4,5) hassas seviyelerde ölçülmüştür. SO2 için 24 saatlik sınır değer olan 125 µg/m3 2013 yılındabir kere aşılmış, diğer yıllarda hiç aşılmamıştır. Ancak SO2yıllık ve kış dönemi ekosistemin koruması sınırdeğerinin (20 µg/ m3) 2013’te 98 gün (%28,2), 2014’te 122 gün (%33,9), 2015’te 119 gün (%36,6),2016’da 21gün (%6,2), 2017’de 13 gün (%3,8) toplam beş yılda 373 gün (%21,7) aşıldığı görülmüştür.Sonuç: Çankırı’da PM10 kirliliği daha ön planda olmasına rağmen, SO2 değerleri hedef değerlere ulaşamamıştırve halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Hem PM10 hem SO2 düzeyleri kış sezonunda artışgöstermektedir. PM10 ve SO2 düzeyleri haftanın günlerine göre değişiklik göstermemektedir.Objective: Directly as the cause of disease, by predisposing diseases, by aggravating the course of diseases,causing the spread of diseases, adversely affecting health and threatening life, air pollution is one of the biggestpublic health problems today. In the study, it was aimed to examine air pollution in Çankırı by evaluating airquality station data.Material and Method: This study is a descriptive study in which Çankırı air quality measurements betweenthe years 2013 and 2017 are obtained from the web site of the Ministry of Environment and Urban Planning. Inthis study, sulphurdioxide (SO2) and particulate matter (PM10) values were compared according to the summerwinter seasons, years, months, weeks. Air Quality Index (AQI) classification, limit values and definitions weremade according to the Air Quality Assessment and Management Regulation. A statistical package programwas used in the analysis of the data. The results were assessed at a 95% confidence interval and a significancelevel of p &lt;0.05.Results: PM10 values were found to be 67.83±30.34 in 2013, 34.08±22.61 in 2014, 19.34±12.18 in 2015,46.93±26.24 in 2016 and 54.03±24.97 in 2017 (x2=737.52, p&lt;0.0001). SO2 values are; 16.83±19.76 in 2013,17.02±14.77 in 2014, 19.47±16.65 in 2015, 6.04±7.87 in 2016 and 7.69±5.81 in 2017 (x2=325.71, p&lt;0.001).Smyrna Tıp Dergisi -21-Between the years 2013-2017, the summer season SO2 average was 5.94±6.01, and the winter season SO2average was 20.77±17.40 (Z=-24.37, p&lt;0.001). Average of summer season PM10 was 37.42±23.02, average ofwinter season PM10 was 51.51±32.71 (Z=-8.90, p&lt;0.001). According to the days, SO2 and PM10 values did notdiffer statistically (x2=2.95, p=0.81) (x2=3.18, p=0.78). Between the years 2013 and 2017, 1783 days of PM10were measured, and AQI was measured at 1158 days (64.9%) good, 544 days (30.5%) average and 81 days(4.5%) critical. The 24 hour limit value of 125 μg/m3for SO2 was exceeded once in 2013, never exceeded inother years. However, the SO2 annual and winter ecosystem protection limit value (20 μg/m3) is 98 days(28.2%) in 2013, 122 days (33.9%) in 2014, 119 days (36.6%) in 2015, 21 days (6.2%) in 2017 and 13 days(3.8%) in 2017, a total of 373 days (21.7%) in five years.Conclusion: Although PM10 pollution in Çankırı is still on the forefront, SO2 values have not reached theirtarget values and the problem of public health continues. Both PM10 and SO2 levels are increasing during thewinter season. PM10 and SO2 levels do not change with the days of the week.</p

Kütahya ili Tavşanlı ilçesindeki lise öğrencilerinde hipertansiyon ve obezite prevelansının belirlenmesi ve hipertansiyon ile obezite ilişkisinin değerlendirilmesi

Araştırmanın amacı lisede öğrenim gören adölesanlarda hipertansiyon ve obeziteprevalansını saptamak ve obezitenin hipertansiyonla ilişkisini incelemektir.2019 mayısayında Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde lisede okuyan 14-18 yaş aralığındaki öğrencilerdetarama amacıyla ölçülen kan basıncı, VKİ ve antropometrik veriler geriye yönelikincelenmiştir. Çalışma tanımlayıcı kesitsel tiptedir. Gerekli etik kurul onayı ve izinleralınmıştır. Öğrencilerin ağırlıkları, boyları, bel çevresi, kalça çevresi, kan basınçları vesosyodemografik verileri kaydedilmiştir. Bağımlı değişkenler: sistolik-diyastolik kan basıncıdeğerleri ve kan basıncı evrelemesi, bağımsız değişkenler: yaş, boy, kilo, VKİ (vücut kütleindeksi), cinsiyet, ikamet yeri, bel çevresi, kalça çevresi, Bel/Boy ,VKİ sınıflamasıdır. VerilerSPSS 20 paket programında değerlendirildi. Analizlerde p&lt;0,01 istatistiksel anlamlılık sınırıkabul edildi. 4529 katılımcının 2269 (%50,1) kız adölesandır.3500 (%77,4) öğrenci kentselalanda yaşamaktadır. Öğrencilerin genel hipertansiyon prevalansı 648 (%14,3) ,kızöğrencilerin 1454’ü (%64,3) normal kan basıncına sahip olup 174 (%8,1)’ü evre1+ evre2hipertansiyondur. Erkeklerin 1082 (%47,7)’si normal ,466 (%20,5)’sı evre1+ evre2 yüksekkan basıncına sahiptir. Öğrencilerin genel obezite prevalansı 384(%8,5) ,kızların 166(%7,3)’sı obez, 430 (%19,0) fazla kilolu, erkeklerin 218 (%9,6)’i obez ,361 (%15,9) fazlakiloludur. Sistolik ve Diyastolik kan basınçlarının VKİ, Bel/Boy ,bel çevresiyle arasında yapılananalizde p&lt;0,001 olmak üzere anlamlı ilişki bulundu. Obezitesi olan grupta hipertansiyonsaptananlar 140 (%36,5) kişi , 103 (%26,8) kişi ise yüksek normal kan basıncında bulundu.Obezitesi olmayanlarda 508 (%12,3) kişi hipertansif, 1242 (%30,0) kişi yüksek normal kanbasıncında bulundu. Obezitesi olan ve olmayan gruplar arasında kan basıncı dereceleriaçısından obez olanlarda daha yüksek olmak üzere anlamlı ilişki (p&lt;0,001) vardı.Araştırmada ergenlerde obeziteyle hipertansiyon arasında önemli ilişki bulundu. Obezlerdedaha sık hipertansiyon saptandı. Adölesanlar gelişme döneminde ve yetişkinlikte budönemde edindiği sağlık davranışlarını sürdürdüğü için obezite ve hipertansiyon açısındanbilinçlendirilmeli ve sağlıklı yaşam davranışları kazandırılmalıdırThe aim of the study is to determine the prevalence of hypertension and obesity in high school adolescents and to examine the relationship between obesity and hypertension. In May 2019, blood pressure, BMI and anthropometric data measured for screening purposes in high school students aged 14-18 in Tavsanli district of Kütahya were examined retrospectively. The study is of descriptive cross-sectional type.Necessary ethics committee approval and permissions were obtained. The weight, height, waist circumference, hip circumference, blood pressure and sociodemographic data of the students were recorded.Dependent variables: systolic-diastolic blood pressure values and blood pressure staging, independent variables: age, height, weight, BMI (body mass index), gender, place of residence, waist circumference, hip circumference, Waist/Height, BMI classification.The data were evaluated in the SPSS 20 package program. The statistical significance limit of p&lt;0.01 was accepted in the analyses. 2269 (50.1%) of 4529 participants are female adolescents. 3500 (77.4%) students live in urban areas.The general hypertension prevalence of the students was 648 (14.3%), 1454 (64.3%) of the female students had normal blood pressure, and 174 (8.1%) of them were stage 1 + stage 2 hypertension. Of the men, 1082 (47.7%) had normal blood pressure, and 466 (20.5%) had stage 1 + stage 2 high blood pressure.The general obesity prevalence of the students was 384 (8.5%), 166 (7.3%) of the girls were obese, 430 (19.0%) were overweight, 218 (9.6%) of the boys were obese, 361 (15%,9) is overweight. In the analysis performed between Systolic and Diastolic blood pressures with BMI, Waist/Height, waist circumference, a significant relationship was found, p&lt;0.001. In the obesity group, 140 (36.5%) people with hypertension and 103 (26.8%) people were found to have high normal blood pressure. In non-obese patients, 508 (12.3%) people were found to be hypertensive, and 1242 (30.0%) people were found to have high normal blood pressure. There was a significant correlation (p&lt;0.001) between obese and non-obese groups in terms of blood pressure grades, being higher in obese groups. In the study, a significant relationship was found between obesity and hypertension in adolescents. Hypertension was found more frequently in obese patients. Adolescents should be made aware of obesity and hypertension and gain healthy lifestyle behaviors, as they continue the health behaviors they have acquired in this period of development and adulthood.</p