Evaluating vaccine rejection during COVID-19 pandemic

Amaç: Aşılar, tıbbın insanlığa sağladığı en büyük başarılar arasında olup bugüne kadar milyonlarca kişinin yaşamını kurtarmıştır. Ülkemizde 2017 yılında 23 binden fazla aile aşı reddi talebinde bulunmuştur. Geçmişte salgın hastalıkların yıkıcı etkilerinin pek çok sosyal, coğrafi, ekonomik, kültürel etkilere yol açtığı gözlenmiştir. Bu çalışmada amacımız; COVID-19 pandemisi sırasında Türkiye’de normalleşme sürecinin başlaması sonrasında, geçmişte çocuklarına aşı yaptırmayan ebeveynler ile görüşerek aşı reddi oranlarında bir değişiklik olup olmadığını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Kesitsel tipteki bu araştırmada aşı reddinde bulunan aileler telefon ile aranarak onayları alındıktan sonra anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler, ülkemizde “normalleşme sürecinin” başlangıcı olan Haziran 2020 sonrasında gerçekleştirilmiş, ailelerin aşı reddine ilişkin görüşlerinin COVID-19 pandemisinden etkilenip etkilenmediği araştırılmıştır. Bulgular: Aşı reddinde bulunan 82 aile çalışmaya katılmayı kabul etmiş ve anket gerçekleştirilmiştir. Hepatit A aşısı ret oranının (%6,5) diğer aşılara göre yüksek, Hepatit B aşısı ret oranının (%2,1) ise diğer aşılara göre düşük olduğu belirlenmiştir. Aşı reddi için en sık sebep “içeriğine güvenmeme” (%43) olarak gözlenmiştir. Ailelerin tamamı COVID19 pandemisi kontrol önlemleri kapsamında normalleşme sürecine geçilmesi sonrasında da çocuklarına aşı yaptırmayı düşünmediklerini belirtmiştir. Çocuklarına aşı yaptırmayan ebeveynlere “COVID-19 aşısı olsa kendinize yaptırır mısınız” sorusu sorulduğunda %35,7’si olumlu yanıt vermişlerdir. Sonuç: Çalışmamızda COVID-19 pandemisi için ülkemizde normalleşme sürecine geçilmesi sonrasında ailelerin çocuklarına aşı yaptırma konusunda fikirlerinin değişmediği gözlenmiştir. Aşıların bireysel ve toplumsal faydaları düşünüldüğünde aşı ret oranlarını azaltmaya yönelik çalışmaların önemi ortaya çıkmaktadır.Aim: Vaccines are one of the most tremendous medical success in human history and have saved millions of people until this day. There are more than 23 thousand families who had rejected vaccines in our country in 2017. Outbreaks caused numerous social, geographic, economic, and cultural devastations in the past. This study aims to reveal the change in the ratio of people who refused vaccines after the COVID-19 pandemic. Material and Methods: This cross-sectional study was conducted via phone interviews with families who rejected vaccines by calling the people who refused to use vaccines after they agreed to join the study. The talks have been made after June 2020, which is also the starting of “normalization process” in our country. It is researched whether the patients' relatives' decisions have been changed during COVID-19.. Results: 82 families who refuse to vaccine their children accepted to join the study. Refusing rate for Hepatitis A (6.5%) vaccine was higher among other vaccines, and refusing rate for Hepatitis B (2.1%) vaccine was lower among all vaccines. Of the reasons for refusing vaccines, “Not trusting the substance” (43%) was higher than other causes. When it is asked parents, who refused to vaccines for their children “Do you use for yourself if a vaccine for a COVID-19 invented?” 37.7% of the participant gave an affirmative answer. Conclusion: At the end of our study, we concluded that the parents' thoughts about vaccines for their children have not changed after the pandemic of COVID-19. Taking direct, indirect, and protective effects of vaccines into consideration on individuals, the importance of studies about decreasing the refusal of vaccines becomes significant

Monitoring the damage state of fiber reinforced composites using an FBG network for failure prediction

A structural health monitoring (SHM) study of biaxial glass fibre-reinforced epoxy matrix composites under a constant, high strain uniaxial fatigue loading is performed using fibre Bragg grating (FBG) optical sensors embedded in composites at various locations to monitor the evolution of local strains, thereby understanding the damage mechanisms. Concurrently, the temperature changes of the samples during the fatigue test have also been monitored at the same locations. Close to fracture, significant variations in local temperatures and strains are observed, and it is shown that the variations in temperature and strain can be used to predict imminent fracture. It is noted that the latter information cannot be obtained using external strain gages, which underlines the importance of the tracking of local strains internally

Economic analysis of different mulch applications and irrigation programs in apple production

Economic analysis of different mulch materials and irrigation programs on Fuji apple variety grafted onto M9 rootstock was made in this study. Mulch treatments consisted of four different mulch materials including black textile, wheat straw, rose oil processing wastes and no mulch. There were three different irrigation programs for each mulch treatment. Irrigation programs also consisted of three different programs including starting irrigation when available water holding capacity of 20%, 40% and 60% at the effective root zone. Total production costs had fluctuating according to treatments. While rose oil processing and the program starting irrigation when available water holding capacity of 60% at the root zone was used had the lowest total production costs, wheat straw and the program starting irrigation when available water holding capacity of 20% at the root zone was used had the highest values. But, black textile mulch and the program which starting at irrigation when available water holding capacity of 20% at the root zone was used had the lowest unit production cost with 0.39 TL kg-1 highest yield, extra and class I fruits. Furthermore, according to apple marketing prices of 2014, considering yield and fruit quality, the highest gross profit with 51 223 TL ha-1 was obtained from black textile mulch and the program starting irrigation when available water holding capacity of 20% at the root zone was used

Vergi yükümlülerinin yolsuzluğa ilişkin tutum ve tepkileri: Bir alan araştırması

Yolsuzlukla etkin ve verimli bir şekilde mücadele etmek için, yükümlülerin yolsuzluğa bakış açılarının bilinmesi ve değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Çalışmamız, vergi yükümlülerinin yolsuzlukla ilgili tutum ve tepkilerini ortaya koymak amacıyla anket yapılarak verilerin toplanması ve analizi yoluyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın tamamlanması ile birlikte, vergi yükümlülerinin yolsuzluk, yolsuzluğa ilişkin tepkileri, yolsuzluğun yoğunlaştığı gruplar, yolsuzlukla mücadele, vergi-kamu hizmeti ilişkisi, kamu harcamalarında savurganlık hususlarındaki düşüncelerine erişilmiş olacaktır

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde vergi yükümlülerinin vergiyi algılama ve tutum analizi: Bir alan araştırması

Kitap, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde vergi yükümlülerinin sosyolojik ve psikolojik açıdan vergiyi algılama ve tutum analizini içermektedir

Preparation of polyacrylonitrile/polyindole conducting polymer composite and its use for solid phase extraction of copper in a certified reference material

© 2020 Elsevier B.V.A polyacrylonitrile/polyindole (PAN/PIN) [50, 50] conducting polymer composite was chemically synthesized using FeCl3 as an oxidizing agent in chloroform solution and nitrogen atmosphere at 10 °C. The formation of the composite was supported by Fourier transform infrared spectroscopy. The morphological properties of the composite were investigated by atomic force microscopy and scanning electron microscopy. The thermal properties of the composite were examined by using thermogravimetric analyses. It was found that the composite had good thermal stability. The conducting polymer composite was used for the first time as an adsorbent for solid phase extraction of Cu (II). The optimum pH was found to be 7. The adsorption and elution shaking times were 5 and 15 min, respectively. The elution was done with 5 mL of 2 mol L−1 HNO3. The accuracy of the developed method was confirmed by analyzing certified reference material (TMDA-70.2 Lake Water)

Tuz Stresinin Farklı Anaçlar Üzerine Aşılı Kirazın Vejetatif Gelişimine Etkilerinin Belirlenmesi

Özet: Bu çalışmada, farklı tuz içeriğine sahip sulama sularının, 0900 Ziraat kiraz çeşidinin bazı vejetatif gelişim parametrelerine olan etkileri araştırılmıştır. Araştırma 2013 yılında Eğirdir Meyvecilik Araştırma İstasyonu Müdürlüğü’nde saksı çalışması olarak yürütülmüştür. Araştırmada, ülkemizde kiraz yetiştiriciliğinde en çok kullanılan anaçlar olan kuş kirazı (Prunus avium L.) ve mahlep (Prunus mahalep L.) anaçları üzerine aşılı 1 yaşındaki 0900 Ziraat kiraz çeşidi fidanları kullanılmıştır. Fidanlar 1:2:1:0.5 oranlarında kum+tınlı toprak+torf+çiftlik gübresi karışımını içeren 40’ar kg harcın bulunduğu 50 litre hacimli saksılara dikilmiştir. Araştırma konusu olarak, her çeşit/anaç kombinasyonu için 4 farklı tuz içeriğine sahip sulama suyu (T1=0.3 dS m-1, T2=2.0 dS m-1, T3=4.0 dS m-1 ve T4=6.0 dS m-1) ele alınmıştır. Tuzlu su uygulamalarının fidanların gövde çapı, bitki boyu, sürgün uzunluğu ve sürgün çapına etkilerini belirlemek için tüm ölçümler yetişme dönemi boyunca 15 gün aralıklarla yapılmış ve dönemsel değişimler de belirlenmiştir. Araştırma sonucuna göre, tuz stresinin kiraz fidanlarının vejetatif gelişimini yavaşlattığı belirlenmiştir. Fidanların vejetatif gelişim sonuçları değerlendirildiğinde, kuş kirazı anaçlı (Prunus avium L.) fidanların sulama suyu tuzluluğuna mahlep anaçlı (Prunus mahalep L.) fidanlardan daha hassas olduğu belirlenmiştir. Tuz içeriği yüksek sulama suyuna sahip kiraz yetiştiriciliği yapılan bölgelerde anaç olarak mahlep anacının kullanılması önerilebilir bulunmuştur.&nbsp;&nbsp;Anahtar Kelimeler: Tuzluluk, 0900 Ziraat, Prunus avium L., Prunus mahalep L., vejetatif gelişim&nbsp;</p

Identification of volatile organic compounds (VOCs) in different colour carrot (Daucus carota L.) cultivars using static headspace/gas chromatography/mass spectrometry

Volatile organic compounds (VOCs) as well as sugar and acid contents affect carrot flavour. This study compared VOCs in 11 carrot cultivars. Gas chromatography/mass spectrometry using static headspace technique was applied to analyse the VOCs. The number of VOCs per sample ranged from 17 to 31. The primarily VOCs identified in raw carrots with the exception of &ldquo;Yellow Stone&rdquo; were terpenes, ranging from 65 to 95%. The monoterpenes with values ranging from 31 to 89% were higher than those (from 2 to 15%) of sesquiterpenes. Monoterpene &alpha;-terpinolene (with ranging from 23 to 63%) and (-)-&alpha;-pinene (26%), and alcohol ethanol (35%) was the main VOC in extracts from the nine carrot cultivars, &ldquo;Purple&rdquo; and &ldquo;Yellow Stone&rdquo;, respectively. As a result, among 16 identified monoterpenes, 7 monoterpenes (-)-&alpha;-pinene, (-)-&beta;-pinene, &beta;-myrcene, d-limonene, &gamma;-terpinene, &alpha;-terpinolene and p-cymene constituted more than 60% of total VOCs identified in carrots including &ldquo;Atomic Red&rdquo;, &ldquo;Nantes&rdquo;, &ldquo;Cosmic Purple&rdquo;, &ldquo;Red Samurai&rdquo;, &ldquo;Eregli Black&rdquo;, &ldquo;White Satin&rdquo;, &ldquo;Parmex&rdquo; and &ldquo;Baby Carrot&rdquo;. Thus, these cultivars may advise to carrot breeders due to the beneficial effects of terpenes, especially monoterpenes on health.</p