4 research outputs found

    Mahler’in Ayrışma-Bireyleşme Kuramına Göre Küçük Kara Balık Kitabı’nın İncelenmesi

    Get PDF
    Bu çalışmanın amacı Küçük Kara Balık kitabındaki Küçük Kara Balık’ın yaşam olaylarının, bu yaşam olaylarına gösterdiği tepkilerin ve duygularının Mahler’in Ayrışma-Bireyleşme Kuramı kapsamında değerlendirilmesi, karakterin başından geçenlerin Mahler’in teorisi ile örtüşen ve çatışan yerlerinin tartışılmasıdır. Mahler’in kuramı ayrışma-bireyleşmeyi, farklılaşma, alıştırma, yeniden yakınlaşma ve bireyliğin pekişmesi ve coşkusal nesne sürekliliğinin başlangıcı olmak üzere dört alt evre üzerinden incelemektedir. Küçük Kara Balık kitabında asıl incelenen ve ana karakter olan Küçük Kara Balık, annesiyle yaşayan ve amacı dereden ayrılarak denize ulaşmak olan küçük bir balıktır. Çalışma boyunca Küçük Kara Balık karakterine özellikle son üç alt evre açısından odaklanılmış ve anne ile yaşanılan sorunların karakterin davranışları üzerindeki etkileri tartışılmıştır. Karakterin öfke eşiğinin düşüklüğünün ve yaşadığı yutulma korkusunun anne ile öngörülen ilişkinin kurulamadığından kaynaklı olduğu, ancak bu durumun bireyleşme sürecinde kendisi için engelleyici bir faktör olmadığı düşünülmüştür.Publisher's Versio

    Sürdürülebilirlik perspektifinden kentsel ve kırsal kalkınma

    No full text
    GİRİŞ Sanayi Devrimi ile birlikte ivme kazanan kentleşme süreci esas olarak sanayi ve hizmet sektörü faaliyetlerinden kaynaklanan daha yüksek bir üretkenlik düzeyine dayanmaktadır. Daha fazla iş seçeneği veya gelir fırsatı gibi çekici faktörler insanları kırsal alanlardan kentsel alanlara göç etmeye teşvik etmektedir. Kentlerin sunduğu daha iyi eğitim koşulları, sağlık hizmetleri, iş olanakları ve yüksek ücret düzeyleri ile rekabet edemeyen kırsal kesim kalkınma için gerekli olan kalifiye emeği kaybetmektedir. Bununla birlikte, her ne kadar kentlerin çekici özellikleri ve kentsel üretim düzeyi yüksek olsa bile tarımsal üretim kentsel nüfusun gerekli besin ihtiyacını sağlayacak verimlilik düzeyine erişemediği sürece iş gücünün belirli bir kısmının kırsal alanlarda kalması gerekmektedir. Kentleşme, kırsal kalkınma açısından çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Özellikle, verimli tarım alanlarının giderek artan şekilde kentsel yerleşim alanlarına dönüştürülmesi, tarım sektöründe yapısal reformlar uygulanması yönünde baskı yaratmaktadır. 2007 yılında dünya nüfusunun %50’sinden fazlasının kentlerde yaşadığı tespit edilmiştir. Bir başka deyişle, dünya tarihinde ilk defa kentsel nüfus kırsal nüfusu geçmiştir. Bu durum kentlerde konut arzının artması sonucunu doğurmuştur. Konut arzının artması ise kentlerdeki verimli toprakların yerleşim alanı olarak kullanılmasının önünü açmıştır. Bu noktada tarım arazilerinin korunması sürdürülebilirlik açısından önem arz etmektedir. Bununla birlikte, hızlı ve dengesiz kentleşmenin çevre açısından tehdit oluşturması ve buna bağlı olarak ortaya çıkan değişimlerin hem kırsal hem de kentsel geçim kaynakları ve refah düzeyi üzerinde çeşitli etkileri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca kentleşmenin yol açtığı çevre kirliliği tarımsal üretimin vazgeçilmez parçası olan toprak, su ve hava gibi faktörlerin kirliliğine yol açarak tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Gelişmekte olan ülke deneyimleri incelendiğinde, birçok ülkede tarımsal ve kırsal ekonomi pahasına kentsel kalkınmaya öncelik verildiği dikkat çekmektedir. Türkiye’de kentleşme süreci 1950’li yıllarla birlikte ivme kazanmaya başlamıştır. 1950’li yıllarda; tarımın makinalaşması ve modernleşmesi, tarımsal üretimin aile içi üretimden piyasa üretimine geçmesi, tarımsal arazilerin parçalanması, topraksızlaşma ya da toprakların belli ellerde toplanması, verim düşüklüğü, makineleşme sonucu oluşan işsizlik, eğitim ve sağlık gibi olanakların yetersizliği gibi unsurlar kentleşmeyi hızlandırmıştır. Türkiye’de yaşanan bu hızlı kentleşme süreci, gelişmiş ülkelerin deneyimlediği dengeli kentleşme süreci ile paralellik gösterememiştir. Diğer bir ifadeyle, kentleşme süreci ile orantılı bir sanayileşme süreci yaşanamamıştır. Tveitdal (2004), kırsal ve kentsel gelişimin birbirinden bağımsız ve/veya zıt olgular olarak düşünülemeyeceğini, aksine sürdürülebilir kalkınma için birbiriyle etkileşim ve bağımlılık ilişkisi içinde olan kırsal ve kentsel kalkınma stratejilerinin uygulanması gerektiğini savunmaktadır. Fakat kentleşme sanayileşmenin bir yan ürünü olmakla birlikte tarımsal gelişme ile de yakından ilişkilidir. Gelişmiş ülkelerde sanayi faaliyetlerindeki artışın bir sonucu olarak kentlerin giderek büyümesi, tarımda verimlilik artışının yakalanması ile mümkün olmuştur. Tarımsal verimlilikteki artışların sonucu ortaya çıkan artı değer kentleşmenin yol açabileceği sorunların azaltılmasına yönelik koşullar yaratmıştır. Bununla birlikte, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere bakıldığında yaşanan hızlı kentleşme sürecinde, kırsal ve kentsel kalkınma olgularının aynı bütünün birer parçası olduğu yaklaşımının doğru değerlendirilmediği dikkat çekmektedir. Bu durum kentsel ve kırsal alanlar arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel uçurumu derinleştirmektedir. Sürdürülebilir kentleşme için özellikle tarımsal reform stratejilerinin dikkate alınması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle kentleşme ve tarımsal üretimde sürdürülebilirlik için iki olguyu harmanlayan kentsel ve kırsal kalkınma politikalarının uygulanması teşvik edilmelidir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, Türkiye’de kentleşme sürecinin kentsel ve kırsal kalkınmada sürdürülebilirlik açısından incelenmesidir

    Amyand's hernias in childhood (a report on 21 patients): a single-centre experience

    No full text
    Amyand's hernia is a very rare type of hernia and is characterised by the presence of a vermiform appendix in the inguinal hernia sac. It may present as a tender inguinal or inguinoscrotal swelling, and is usually misdiagnosed as an irreducible or strangulated inguinal hernia. This is a presentation of our experiences with these unusual hernias
    corecore