8 research outputs found

    Risk of infection in patients with hematological malignancies receiving CAR T-cell therapy: systematic review and meta-analysis

    No full text
    Chimeric antigen receptor (CAR) T-cell therapy has emerged as a promising treatment option for relapsed or refractory B-cell malignancies and multiple myeloma. Underlying and treatment-related may contribute to the development of infectious complications. We conducted a systematic review and meta-analysis on the incidence of overall and severe (grade ≥3) infection in patients with hematological malignancies receiving CAR T-cells. Secondary outcomes included the specific rates of bacterial, viral and invasive fungal infection (IFI), and infection-related mortality. PubMed, Embase and Web of Science databases were searched from inception to 27 May 2022. Sensitivity analysis were performed according to the type of malignancy and study design (randomized clinical trials [RCTs] or observational studies). Forty-five studies (34 RCTs) comprising 3,591 patients were included. The pooled incidence rates of overall and severe infection were 33.8% (I2 = 96.31%) and 16.2% (I2 = 74.41%). The respiratory tract was the most common site of infection. Most events were bacterial or viral, whereas the occurrence of IFI was rare. The pooled attributable mortality was 1.8% (I2 = 43.44%). Infection is a frequent adverse event in patients receiving CAR T-cell therapy. Further research should address specific risk factors in this population.</p

    Evaluation of Cleaning and Disinfection with Fluorescent Marking in Intensive Care Units and Importance of Cross-Monitoring

    No full text
    Introduction: The aim of this study is to emphasize the importance of monitoring the cleaning and disinfection process and, cross-audits in intensive care units (ICU). Materials and Methods: Cleaning and disinfection monitorization results were evaluated between January and June 2021. The reported rates of cleaning of the surfaces which was monitored by head nurses of the wards and housekeeping supervisors by using fluorescent marker were compared. Results: The results were evaluated in two quarters as; January-March 2021 and April-June 2021. In the first quarter, there was a significant difference between the housekeeping supervisors and the head nurses in the ratio of the area determined as completely clean. The attention of the housekeeping supervisors was drawn to the problems reported through the head nurses. Assessment rates of the two groups became closer in the second quarter compared to the previous quarter. Also, the rate of the area evaluated as completely clean by both groups increased significantly in the second period (p< 0.001). Conclusion: As a result of our study, cross-monitoring increased the awareness of housekeeping supervisors resulting with more appropriate assessments. It is believed that the these results will provide reducing the infection rates caused by multi-drug resistant microorganisms in risky units like ICUs

    Remdesivir treatment for patients with moderate to severe COVID-19

    No full text
    Background/aim: Remdesivir, which was first developed for the treatment of Ebola disease but failed to meet expectations, has become hope in the fight against the COVID-19 pandemic. This study aimed to evaluate risk factors for mortality and prognosis of adult moderate/severe COVID-19 patients treated with remdesivir, and safety and tolerability of 5 days of remdesivir treatment

    Tocilizumab treatment in severe COVID-19: a multicenter retrospective study with matched controls

    Get PDF
    Coronavirus disease-2019 (COVID-19) associated pneumonia may progress into acute respiratory distress syndrome (ARDS). Some patients develop features of macrophage activation syndrome (MAS). Elevated levels of IL-6 were reported to be associated with severe disease, and anti-IL-6R tocilizumab has been shown to be effective in some patients. This retrospective multicenter case-control study aimed to evaluate the efficacy of tocilizumab in hospitalized COVID-19 patients, who received standard of care with or without tocilizumab. Primary outcome was the progression to intubation or death. PSMATCH (SAS) procedure was used to achieve exact propensity score (PS) matching. Data from 1289 patients were collected, and study population was reduced to 1073 based on inclusion-exclusion criteria. The composite outcome was observed more frequently in tocilizumab-users, but there was a significant imbalance between arms in all critical parameters. Primary analyses were carried out in 348 patients (174 in each arm) after exact PS matching according to gender, ferritin, and procalcitonin. Logistic regression models revealed that tocilizumab significantly reduced the intubation or death (OR 0.40, p = 0.0017). When intubation is considered alone, tocilizumab-users had > 60% reduction in odds of intubation. Multiple imputation approach, which increased the size of the matched patients up to 506, provided no significant difference between arms despite a similar trend for intubation alone group. Analysis of this retrospective cohort showed more frequent intubation or death in tocilizumab-users, but PS-matched analyses revealed significant results for supporting tocilizumab use overall in a subset of patients matched according to gender, ferritin and procalcitonin levels

    Covid-19 Pandemi Raporu (20 Mart-20 Kasım 2020)

    No full text
    31 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkileyen SARS-Coronavirus-2 etkenine bağlı COVID-19’un Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edildiği dönem ile eş zamanlı olarak, ülkemizde 11 Mart 2020’de ilk vaka bildirilmiştir. Hacettepe Üniversitesi Türkiye’nin salgınla mücadelesinde tüm birimlerindeki akademik ve idari personeli ile titiz bir süreç yürütmüş, öncü rolü ile Türkiye’de yürütülen mücadeleye birçok açıdan ciddi katkıda bulunmuştur.Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu’nda Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden dört öğretim üyesi yer almıştır. Türkiye’de yürütülen aşı çalışmalarında İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öncülük etmiştir. İlk COVID-19 hastamızı kabul ettiğimiz 21 Mart 2020 tarihinden itibaren de poliklinikler, yataklı servisler ve yoğun bakım ünitemizde yoğun bir şekilde mücadeleye devam etmekteyiz.Bu süreçte ülkemizde olduğu gibi bizde de çok sayıda sağlık çalışanımız COVID-19’a yakalandı, ülkemizde ciddi sayıda sağlık çalışanı kayıpları yaşadık. Yaşadığımız bu dönem bir yandan hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanları için tarifi zor, hazin bir dönemdir, ancak diğer yandan da birbirimizi koruma, hastalıkla mücadele için dayanışma ve hoşgörünün her zamandan daha önemli olduğunu anladığımız bir dönemdir.Yüzyılda bir görülen bu salgının halen ülkemizde yoğun olarak yaşandığı ve tam olarak ne zaman sonlanacağının öngörülemediği bir dönemde tarihe not düşmek, geleceğe katkıda bulunmak adına hizmet ve eğitim fonksiyonlarını bir bütün halinde yürüten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Kardiyoloji Anabilim Dalları olarak sekiz aylık dönemi bir rapor olarak sunmayı düşündük. Amacımız mücadele devam ederken, sınırlarımız dahilindeki bilgi birikimimiz ve tecrübelerimizi güncel bilgilerle birlikte derleyerek paylaşmak ve katkı sunmaktır.Üniversitemiz, Fakültemiz ve Hastane Yönetimleri ile bize destek olan araştırma görevlilerine, hemşirelerine ve tüm sağlık personeline, bu raporun hazırlanması ve düzenlenmesinde büyük emeği olan Prof. Dr. Ömrüm Uzun ve Prof. Dr. Mine Durusu Tanrıöver başta olmak üzere tüm öğretim elemanlarına ve de pandemi döneminin başından beri sosyal destek ve bu raporun basılması için kaynak sağlayan Hacettepe İç Hastalıkları Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği’ne (kısa adıyla Hacettepe İç Hastalıkları Derneği) teşekkürü borç bilir, raporumuzun yararlı olmasını dileriz.Prof. Dr. Arzu Topeli İskitİç Hastalıkları (Yoğun Bakım Bilim Dalı) Anabilim Dalı BaşkanıHacettepe Üniversitesi Hastaneleri Pandemi Kurulu Yoğun Bakım SorumlusuProf. Dr. Serhat Ünalİnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı BaşkanıHacettepe Üniversitesi Erişkin ve Onkoloji Hastaneleri İnfeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı ve Pandemi Kurulu İnfeksiyon Kontrol Sorumlus

    Hacettepe Dahiliye Ders Kitabı 2

    No full text
    Ondokuzuncu yüzyılın tıp literatürü, korku filmi gibidir. Hekimlerin, ellerine geçirdikleri her şeyi, akıllarına gelen her yöntemi tedavi için kullandıkları görülür. Bilgiye değil, kulaktan dolma duyumlara dayanan, “içten doğma” uydurma fikirlerle hastaların yelken kürek tedavi edilmeye çalışıldığı bir dönemdir. Litrelerce kan alınır, barsaklar yüksek basınçlı lavmanlarla delik deşik edilir, hastalar buzlu sulara yatırılıp uzuvlar gangren olana dek dondurulur, dondurmak işe yaramazsa kaynar kazanlara sokulur, deriyi kabartan bitkisel merhemlerle epidermis eritilir, terkibi ikinci kez asla tutturulamayan envai çeşit bitkisel karışımlarla organlar iflas ettirilirdi. Yirminci yüzyılın başında, modern tıbbın kurucusu sayılan Dr. William Osler öncelikle bu “palavra tıbba” rest çekmiş, yeni bir çağı aralamıştır. Çağdaşı olan bazı hünerli hekimlerle birlikte, önümüze gelen her hastayı, elimize geçirdiğimiz her şeyle, bu şekilde rastgele tedavi edemeyiz, öncelikle hastalıkları tanımamız gerekir diyerek, tıbbın önceliğini tanıya yöneltmişler, kendilerine kadar olan eski devirlerden miras iki ilaç (digoksin ve morfin) dışındaki tüm o ilkel tedavi yöntemlerini reddetmişlerdir. Akıldışı eski tedavileri reddederek, yerine henüz yeni bir tedavi seçenekleri de olmadığından; yalnızca (doğru) tanı koymaya çalışan ve hastanın prognozunu tayin etmeye odaklanmış, tepkisel ve aslında bir bakıma muhafazakar yeni bir tıbbı başlatmışlardır. Tıp eğitimini de bu doğrultuda değiştirip, çalakalem ilaç ve tedavi veren hekimler yerine; hastanın hastalığını kavramaya çalışan, doğru tanı koyan hekimler yetiştirmeye yönelmişlerdir. Tıp eğitimindeki “hasta başı vizitler” bizzat Dr. William Osler tarafından başlatılmıştır. Bu ekol, 1900’ların başında cesur bir kararla, neyi tedavi ettiğini bilmeyen eski hekimlik pratiğini kapatıp, öncelikle hastalıkları kavramaya, hastalarına titizlikle isabetli bir tanı koymaya odaklanmıştır. Bu devir, tıbbın rönesansı sayılır. Kuruluşundan itibaren çağdaşı modern tıp dünyasının bir takipçisi ve aktörü olan Hacettepe Tıp Fakültesi; hünerli hekimler, iyi klinisyenler yetiştirmeyi amaçlamıştır. Prof. Dr. Şeref Zileli’nin kurucusu olduğu İç Hastalıkları Anabilim Dalımız, mezuniyet öncesi tıp eğitiminde yatay ve dikey entegrasyon modeliyle klinik eğitim aşamasında, öğrencilerimize “dahiliye nosyonu” kazandırmayı hedeflemiştir. Dahiliye nosyonu, hastaya saçından tırnağına bir bütün olarak bakabilmeyi; hastanın sorunlarını rasyonel bir klinik denklem haline getirebilmeyi; semptomlarından başlayıp, fizik muayene ve isabetli tetkik seçimiyle en doğru tanıyı koyabilmeyi ve hastaya en az zarar verecek en uygun tedaviyi planlayabilmeyi gerektirir. Mezuniyet öncesi İç Hastalıkları Klinik Eğitim programımızın öğrenim hedefleriyle, içeriği ve ulusal çekirdek müfredatımız gözetilerek hazırlanan bu kitap; İç Hastalıkları, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji anabilim dallarımız öğretim üyelerinin ortaklaşa titiz bir çalışmasıdır
    corecore