26 research outputs found
Total Oxidant Status, Total Antioxidant Status, and Paraoxonase and Arylesterase Activities during Laparoscopic Cholecystectomy
INTRODUCTION: Laparoscopic cholecystectomy is the gold standard for the treatment of gallstone disease; however, adverse hemodynamic changes induced by increased intraabdominal pressure due to pneumoperitoneum are known to occur. Herein, we investigated the effects of pneumoperitoneum on oxidative stress markers, including paraoxonase, arylesterase, total oxidant status, and total antioxidant status, during laparoscopic cholecystectomy. PATIENTS AND METHODS: Patients that underwent a laparoscopic cholecystectomy were classified as Group I, whereas patients that underwent surgical procedures for an abdominal wall hernia under general anesthesia were classified as Group II. Blood samples were obtained during the preoperative period, the perioperative period, and 24 hours after surgery (postoperative day 1). Leukocyte counts, neutrophil rates, paraoxonase activities, arylesterase activities, and total oxidant and antioxidant status levels were measured. RESULTS: The differences in leukocyte counts and neutrophil rates were not significant between the two groups. In Group I, no significant differences in the total oxidant and antioxidant status levels were identified; however, paraoxonase and arylesterase levels were lower on postoperative day 1. No significant changes were observed in the total oxidant status, total antioxidant status, and paraoxonase or arylesterase activities in Group II. The perioperative total antioxidant status and arylesterase level were higher in Group I in comparison to Group II. CONCLUSION: Paraoxonase and arylesterase levels are useful markers in the evaluation of oxidative stress caused by intraabdominal pressure due to pneumoperitoneum
Laparoskopik kolesistektomide karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid ve troponin I üzerine etkileri
Bu çalışmanın amacı, LK sırasında CO2 pnömoperitoneumun BNP ve cTnI içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır.Amaç: Bu çalışmanın amacı laparoskopik kolesistektomi sırasında karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid BNP ve troponin I’yı cTnI içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Hastalar; laparoskopik kolesistektomi uygulanan hastalar Grup I ve genel anestezi altında diğer cerrahi işlem uygulanan hastalar Grup II olarak iki gruba ayrıldı. Kan örnekleri preoperatif, peroperatif dönemde ve ameliyatın 24. saatinde alındı. Troponin I ve BNP düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Hiçbir hastada ameliyat sırasında elektrokardiyografide akut ST değişikliği saptanmadı. Grup I’de ameliyattın 24. saatindeki BNP düzeyleri hem preoperatif hem de peroperatif dönem BNP düzeylerinden anlamlı yüksek bulundu. Grup II’nin BNP düzeyleri değerlendirildiğinde aralarında anlamlı fark saptanmadı. Grup I ve II’de cTnI düzeyleri arasında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç: Laparoskopik kolesistektomiye bağlı pnömoperitoneum kardiyak iskemik olaya yol açmadan hemodinamik değişlikliğe yol açmaktadı
Atorvastatin pretreatment diminishes the levels of myocardial ischemia markers early after CABG operation: an observational study
<p>Abstract</p> <p>Background</p> <p>Statin pretreatment has been associated with a decrease in myocardial ischemia markers after various procedures and cardiovascular events. This study examined the potential beneficial effects of preoperative atorvastatin treatment among patients undergoing on-pump CABG operation.</p> <p>Methods</p> <p>Twenty patients that had received atorvastatin treatment for at least 15 days prior to the operation and 20 patients who had not received any antihyperlipidemic agent prior to surgery were included in this study. CK-MB and troponin I levels were measured at baseline and 24 hours after the operation. Perioperative variables were also recorded.</p> <p>Results</p> <p>Twenty-four hours after the operation, troponin I and CK-MB levels were significantly lower in the atorvastatin group: for CK-MB levels, 12.9 ± 4.3 versus 18.7 ± 7.4 ng/ml, p = 0.004; for troponin I levels, 1.7 ± 0.3 versus 2.7 ± 0.7 ng/ml, p < 0.001. In addition, atorvastatin use was associated with a decrease in the duration of ICU stay.</p> <p>Conclusions</p> <p>Preoperative atorvastatin treatment results in significant reductions in the levels of myocardial injury markers early after on-pump CABG operation, suggesting a reduction in perioperative ischemia in this group of patients. Further studies are needed to elucidate the mechanisms of these potential benefits of statin pretreatment.</p
Investigation of effect of diet oils on lipid peroxidation, AOA, NO and lipids levels in the brain
alışmamızda toplum tarafından en çok tüketilen yağlar olan ayçiçek yağı, zeytin yağı, margarin, soya yağı ve tereyağının beyinde kolesterol, trigiiserid (TG), fosfolipid, lipid pe-oksidasyonu, antioksidan aktivite (AOA) ve nitrik oksit (NO) düzeyleri üzerine olan etkilerini araştırmayı amaçladık. Bunun için, 72 adet dişi rat alındı ve her birinde 12 adet olmak üzere 6 gruba ayrıldı. Kontrol grubu standart laboratuar yemi ile, diğer gruplar % 15 oranında yukarıda belirtilen yağları içeren yem ile 8 hafta süre ile beslendi. Bu süre sonunda fareler dekapite edilerek beyin örnekleri alındı. Beyin dokusu homojenize edilerek kolesterol, TG, fosfolipid, malondialdehid (MDA), AOA ve NO düzeyleri ölçüldü ve aşağıdaki bulgular elde edildi: 1- Grupların beyin MDA ve NO değerleri arasında istatistik! açıdan önemli bir fark bulunamadı. 2- Gruplara ait en yüksek AOA değeri zeytinyağı grubunda en düşük değer soya yağı grubunda bulundu. Bu parametreye göre yağlar büyükten küçüğe doğru zeytin yağı > tereyağı > kontrol > margarin > ayçiçek yağı > soya yağı şeklinde sıralanmaktadır. Gruplara ait AOA değerleri karşılaştırıldığında zeytin yağı grubunun değerleri kontrol (p ayçiçek yağı > soya yağı > margarin > tereyağı > kontrol şeklinde sıralanmaktadır. Bu gruplardan, zeytin yağı grubunun değerleri diğer gruplardan (p soya yağı > ayçiçek yağı > tereyağı > kontrol > margarin şeklinde sıralanmaktadır. Grupların TG değerleri karşılaştırıldığında, zeytin yağı grabunun değerleri kontrol, margarin, ayçiçek yağı ve tereyağı gruplarının değerlerinden (p soya yağı > kontrol > margarin > ayçiçek yağı > tereyağı şeklinde sıralanmaktadır. Bu grupların fosfolipid değerleri karşılaştırıldığında zeytin yağı ve soya yağı gruplarının değerleri kontrol, margarin, ayçiçek yağı ve tereyağı gruplarının değerlerinden önemli derecede yüksek bulunurken ilk iki grubun fosfolipid değerleri arasındaki fark önemli değildir. Gruplarımıza ait beyin lipid düzeyindeki değişiklikleri ve bu değişikliklerin organizma açısından etkilerini izah edemedik. Dolayısı ile, bu önemli bulgunun daha ileri araştırmalarla değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Sonuç olarak, yağlar antioksidan özellikleri açısından değerlendirildiğinde sağlık açısından en faydalı yağın zeytinyağı olduğu ve bunu sırası ile tereyağı, margarin, ayçiçek yağı ve soya yağının takip ettiği söylenebilir.INVESTIGATION OF EFFECT OF DIET OILS ON LIPID PEROXIDATION, AOA, NO and LIPIDS LEVELS IN THE BRAIN In this study, we investigated the effects of most commonly consumed oils namely sunflower oil, olive oil, margarine, soybean oil and butter on cholesterol, triglyceride (TG), phospholipid, lipid peroxidation, antioxidant activity (AOA), and nitric oxide (NO) levels in the brain. For this purpose, totally 72 Sprague-Dawiey rats were divided into six groups each consisted of 12 rats. The control group was fed with standart laboratoary chow and the other groups were fed with a diet containin 15 % sunflower oil, olive oil, margarine, soybean oil and butter for a period of 8 weeks. At the end of that period, the rats were decapitated and brain samples were excised and homogenized. Cholesterol, TG, phospholipid, malondialdehyde (MDA), AOA, NO and total protein levels were measured. The results were as follows: 1- No significant differences were found between MDA and NO levels of the groups. 2- The highest AOA level was found in the olive oil group and the lowest level in the sunflower oil group. This parameter of the groups was arranged from the highest to the lowest level as olive oil> butter > control > margarine > sunflower oil > soybean oil. The AOA level of the olive oil group was significantly higher than that of the control (p sunflower oil > soybean oil > margarine > butter > control. Brain cholesterol level of the olive oil group was significantly higher than the same parameter of all of the other groups (p soybean oil > sunflower oil > butter > control > margarine. 64Brain TG level of the olive oil group was significantly higher than the same parameter of control, margarine, sunflower oil and butter groups (p soybean oil > control > margarine > sunflower oil > buttter. Brain phospholipid levels of the olive oil and the soybean oil groups were significantly higher than phospholipid levels of control, margarine, sunflower oil and butter groups while the difference between phospholipid levels of the olive oil and soybean oil groups was not significance. We could not interpret brain lipid findings of the groups and the effects of these findings on organism. Therefore, we beleive that, this significant finding must be evaluated in more detailed investigations. As a result, it can be argued that olive oil is the best oil for health in respect to total antioxidant activity. Olive oil is followed by butter, margarine, sunflower oil and soybean oil respectively
Akut apandisitte Ca125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijen gibi tümör belirteçlerinin rolü
Amaç: Bu çalışmada, CA125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijen CEA gibi tümor belirteçlerinin serum değerlerinin akut apandisit AA tanısında herhangi bir değerinin olup olmadığı araştırıldı. Gereç ve yöntem: Akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmiş 74 hasta ile 30 sağlıklı kişi bu çalışmaya dahil edildi. Histopatolojik inceleme sonrasında hastalar: akut fokal apandisit AFA , süpüratif, flegmenöz ve gangrenöz apandisiti içeren ilerlemiş akut apandisit AİA ve akut perfore apandisit APA olarak sınıflandırıldı. Tümör belirteçleri için kan örnekleri ameliyat öncesi dönemde alındı. Bulgular: Hastaların ve kontrol grubunun CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri sırasıyla 13,34±9,26 ve 13,33±8,73; 20,15±29,63 ve 12,75±17,6; 1,33±0.97 and 1,12±0,57 idi. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. CEA düzeyleri hem hastalarda hem de kontrol grubunda normal sınırlar içerisindeydi. Serum Ca125 düzeyi; 74 hastanın 3’ünde, 30 sağlıklı kişinin 1’inde; serum CA19.9 düzeyi ise hastaların 15’inde, sağlıklı kişilerin 2’sinde yüksekti. Ancak bu aradaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi. CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri lökosit sayısı, nötrofil oranı, semptomların süresi ve patolojik alt gruplara göre değerlendirildiğinde ise CA 19.9 seviyesi semptom süresi ≤ 24 saat olan hastalarda; > 24 saat olanlara göre ve histopatolojik olarak AFA tanısı alanlarda APA tanısı alanlara göre daha yüksek bulundu. Sonuç: AFA ve semptom süresi ≤ 24 saat olan hastalarda serum CA 19.9 düzeyleri yüksek olmasına karşın, AA tanısında hala hikaye ve fizik muayenenin ana tanı yöntemi olduğu kanısına vardı
The role of tumor markers including CA125, CA19.9 and carcinoembriyonic antigen in acute appendicitis
Bu çalışmanın amacı, LK sırasında CO2 pnömoperitoneumun BNP ve cTnI içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır.Amaç: Bu çalışmanın amacı laparoskopik kolesistektomi sırasında karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid (BNP) ve troponin I'yı (cTnI) içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Hastalar; laparoskopik kolesistektomi uygulanan hastalar (Grup I) ve genel anestezi altında diğer cerrahi işlem uygulanan hastalar (Grup II) olarak iki gruba ayrıldı. Kan örnekleri preoperatif, peroperatif dönemde ve ameliyatın 24. saatinde alındı. Troponin I ve BNP düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Hiçbir hastada ameliyat sırasında elektrokardiyografide akut ST değişikliği saptanmadı. Grup I'de ameliyattın 24. saatindeki BNP düzeyleri hem preoperatif hem de peroperatif dönem BNP düzeylerinden anlamlı yüksek bulundu. Grup II'nin BNP düzeyleri değerlendirildiğinde aralarında anlamlı fark saptanmadı. Grup I ve II'de cTnI düzeyleri arasında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç: Laparoskopik kolesistektomiye bağlı pnömoperitoneum kardiyak iskemik olaya yol açmadan hemodinamik değişlikliğe yol açmaktadır.The purpose of this study is to investigate the effects of carbondioxide pneumoperitoneum on brain natriuretic peptide (BNP) and cardiac markers including troponin I (TnI) during laparoscopic cholecystectomy (LC). Material and methods: Patients performed LC were grouped as Group I and patients performed different surgical procedures under general anesthesia were grouped as Group II. Blood samples were obtained in preoperative and peroperative periods and 24 hours after the surgery, Troponin I and BNP levels were measured. Results: Acute ST segment changes in the electrocardiography were not determined in any patient during the operation. For Group I, the BNP levels at the 24th hour of the operation was significantly higher than both preoperative and peroperative periods whereas there were no significant differences in BNP levels in Group II. Between Group I and II no significant differences in cTnI levels were determined. Conclusion: Pneumoperitoneum due to LC causes hemodynamic changes without lead- ing to any cardiac ischemic conditions
The role of tumor markers including CA125, CA19.9 and carcinoembriyonic antigen in acute appendicitis
Bu çalışmada, CA125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijen (CEA) gibi tümor belirteçlerinin serum değerlerinin akut apandisit (AA) tanısında herhangi bir değerinin olup olmadığı araştırıldı. Gereç ve yöntem: Akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmiş 74 hasta ile 30 sağlıklı kişi bu çalışmaya dahil edildi. Histopatolojik inceleme sonrasında hastalar: akut fokal apandisit (AFA), süpüratif, flegmenöz ve gangrenöz apandisiti içeren ilerlemiş akut apandisit (AİA) ve akut perfore apandisit (APA) olarak sınıflandırıldı. Tümör belirteçleri için kan örnekleri ameliyat öncesi dönemde alındı. Bulgular: Hastaların ve kontrol grubunun CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri sırasıyla 13,349,26 ve 13,338,73; 20,1529,63 ve 12,7517,6; 1,330.97 and 1,120,57 idi. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. CEA düzeyleri hem hastalarda hem de kontrol grubunda normal sınırlar içerisindeydi. Serum Ca125 düzeyi; 74 hastanın 3'ünde, 30 sağlıklı kişinin 1'inde; serum CA19.9 düzeyi ise hastaların 15'inde, sağlıklı kişilerin 2'sinde yüksekti. Ancak bu aradaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi. CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri lökosit sayısı, nötrofil oranı, semptomların süresi ve patolojik alt gruplara göre değerlendirildiğinde ise CA 19.9 seviyesi semptom süresi 24 saat olan hastalarda; 24 saat olanlara göre ve histopatolojik olarak AFA tanısı alanlarda APA tanısı alanlara göre daha yüksek bulundu. Sonuç: AFA ve semptom süresi 24 saat olan hastalarda serum CA 19.9 düzeyleri yüksek olmasına karşın, AA tanısında hala hikaye ve fizik muayenenin ana tanı yöntemi olduğu kanısına vardıkThe aim of this study is to clarify if the tumor markers including CA125, CA 19.9 and carcinoembriyonic antigen (CEA) concentrations have any role in the diagnosis of acute appendicitis (AA). Material and methods: 74 patients with diagnosis of AA and 30 healthy persons were enrolled in this study. The patients were categorized as acute focal appendicitis (AFA), acute advanced appendicitis (AİA) including acute supurative, phlegmonous and gangrenous appendicitis, and acute perforated appendicitis (APA) according to the results of histopathological examination. Serum samples were obtained during preoperative period. Results: The CA125; CA19.9; and CEA levels of the patients and control group were 13.34±9.26 and 13.33±8.73; 20.15±29.63 and 12.75±17.6; 1.33±0.97 and 1.12±0.57, respectively. These differences between the levels of tumor markers in study and control groups were not significant statistically. CEA levels were in normal limits in both the patients' and control group. Although serum CA125 levels were high in 3 of 74 patients and 1 of 30 healthy persons and serum CA19.9 levels were high in 15 of the patients and 2 of the healthy per- sons, these differences were not significant. When serum CEA, CA125 and CA19-9 levels of patients were analyzed according to leu- kocyte count, neutrophil rates, duration of symptoms, and pathologic subgroup; the serum CA19.9 levels of the patients with duration of symptoms > 24 hours were higher than the patients with the duration of the symptoms 24 hour
Akut apandisitte toplam oksitadif durum, toplam antioksidan durumve paraoksonaz enzim aktivitesi
WOS:000351545100010PubMed ID: 25904276AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, akut apandisit tanısı alan hastalarda toplam okstadif durum, toplam antioksidan durum değerleri ile paraoksonaz enzim aktivitesinin araştırılmasıdır.GEREÇ VE YÖNTEM: Ameliyat öncesi akut apandisit tanısıyla ameliyata alınan 73 hasta (Grup I) ile kontrol grubu olarak (Grup II) sağlıklı 30 kişi çalışmaya alındı. Patolojik inceleme sonucunda hastalar: 1) Akut fokal apandisit, 2) Akut ilerlemiş apandisit (süpüratif, flegmenöz ve gangrenöz apan-disit), 3) Akut perfore apandisit, 4) Subakut apandisit ve 5) Negatif eksplorasyon olarak sınıflandırıldı. Paraoksonaz enzim aktivitesi, toplam okstadif durum, toplam antioksidan durum değerleri için kan örnekleri ameliyat öncesinde alındı.BULGULAR: Hastaların toplam oksidatif ve antioksidatif durum düzeyleri kontrol grubuna göre yüksekti. Paraoksonaz enzim aktivitesi karşılaştırıldı-ğında grup I ile II arasında herhangi bir anlamlı fark saptanmadı. Akut perfore apandisitli hastaların toplam oksidatif ve antioksidatif durum düzeyleri hem akut fokal apandisitli hem de akut ilerlemiş apandisitli hastalardan daha yüksek bulundu.TARTIŞMA: Toplam oksidatif ve antioksidatif durum düzeylerinin akut apandisitli hastalarda enflamasyonun ilerlemesi ile artmaktadır.BACKGROUND: The aim of this study was to investigate the levels of oxidative stress including total oxidant status, total antioxidant status, and paraoxonase activity in patients with a diagnosis of acute appendicitis. METHODS: Seventy-three patients who underwent surgery with a preoperative diagnosis of acute appendicitis (Group I) were included into the study. The control group (Group II) consisted of thirty otherwise healthy subjects. After histopathologic examination, the patients were categorized as follows: 1) Acute focal appendicitis, 2) Acute advanced appendicitis including acute suppurative, phlegmonous and gangrenous appendicitis, 3) Acute perforated appendicitis, 4) Sub-acute appendicitis, and 5) Negative exploration. Blood samples for paraoxonase activities, and total oxidant and antioxidant status levels were obtained preoperatively.RESULTS: Total oxidant and antioxidant status of the patients in the acute appendicitis group were higher than those of the control group. When paraoxonase activities of Group I was compared with Group II, no significant difference was determined. Both total oxidant and antioxidant status levels of acute perforated appendicitis were higher than those of both acute focal appendicitis and acute advanced appendicitis.CONCLUSION: The increase in the oxidative status (total oxidant and antioxidant status) was related with the progression of inflammation to the perforation in acute appendiciti
Quantum chemical treatment of beta-sitosterol molecule
beta-Sitosterol is used as a dietary supplement for lowering plasma cholesterol, and has atherosclerosis preventive, anti-inflammatory, antimicrobial, antipyretic, induced apoptosis, and anticancer effects. In order to understand the effect of the molecule we have investigated the molecule theoretically. The structural, vibrational, and electronic properties of the beta-sitosterol molecule have been investigated theoretically by performing molecular mechanics (MM+ force field), semiempirical self-consistent-field molecular-orbital (PM3), and density functional theory (B3LYP) calculations. The geometry of the considered molecule has been optimized; the vibrational dynamics and the electronic properties have been calculated in its ground state in the gas phase. The optimized structure of the molecule is not planar, and its heat of formation is exothermic. The calculated infrared spectrum for beta-sitosterol agrees well qualitatively with the experimentally determined FTIR spectrum. The interfrontier molecular orbitals are localized mainly on the double C-C bond, and the energy difference of the corresponding orbitals is relatively small, which makes the molecule kinetically stable. According to the calculated dipole moment, beta-sitosterol is a polar molecule. The calculated results for the beta-sitosterol molecule in the present study will aid in elucidation of the mechanism of action and may further be used in lipid metabolism drug design studies
Quantum-chemical treatment of the linoleic acid molecule and two of its conjugated isomers
The structural, vibrational and electronic properties of die linoleic acid molecule and two of its conjugated isomers were investigated theoretically by performing the molecular mechanics (MM+ force field), the semi-empirical self-consistent-field molecular-orbital (PM3), and the density functional theory (B3LYP) calculations. The geometries of the considered molecules were optimized; the vibrational dynamics and the electronic properties were calculated in their ground states in the gas phase. It was found that the excess charge accumulated on hydrogen atoms bonded to double-bonded carbon atoms is relatively small, which may cause these hydrogen atoms to be easily abstracted