37 research outputs found
Paget's disease of the breast: a case report
Our case is a twenty-eight-year-old female lady who admitted to dermatology clinic of our university hospital with itchy lesions on her nipple-areolar complex of her right breast. She had these symptoms and signs for nearly two years and these lesions did not respond to topical treatment. Punch biopsy of the lesion revealed Paget's disease of the breast and the patient was referred to general surgery department. A sharply demarcated erythematous lesion with yellowish crusts were found at the nipple-areolar complex of right breast. No lumps were palpated in both of the breast and axillary examination was normal bilaterally. Mammography of right breast revealed pleomorphic microcalcifications with suspicious features of malignancy in the upper outside quadrant of the breast. Vacuum-assisted biopsy was performed and histopathological examination revealed İntraductal carcinoma. Skin sparing mastectomy and an immediate breast reconstruction with a Becker prosthesis was performed. The incidence of Paget disease below the age of thirty and the clinicopathological features of the disease were discussed in this case report
Lesion characteristics, histopathologic results, and follow-up of breast lesions after MRI-guided biopsy
Purpose:We aimed to assess the effectiveness of magnetic resonance imaging (MRI)-guided vacuum-assisted breast biopsy (VABB), evaluate and compare the characteristics and histopathologic findings of lesions, and overview the follow-up results of benign lesions.Methods:MRI findings and histopathologic results of breast lesions biopsied by MRI-guided VABB between 2013 and 2016 were retrospectively analyzed. MRI findings closely related with malignancy were investigated in particular. Follow-up results of benign lesions were evaluated.Results:MRI-guided VABB was applied to 116 lesions of 112 women. Of the lesions, 75 (65%) were benign, while 41 (35%) were malignant. Segmental (94%), clustered (89%), and clustered ring (67%) non-mass-like enhancement patterns were found to be more related with malignancy. False-negative rate of MRI-guided VABB was 12%, underestimation rate was 21%. One of the 54 followed-up benign lesions had a malignant result.Conclusion:MRI-guided VABB is a reliable method for the diagnosis of breast lesions that are positive only on MRI. Follow-up results show that cancer detection rate is low for radio-pathologically concordant lesions. Further multicenter studies with larger patient population are needed to elucidate these results
The effect of anti-TNF monoclonal antibody therapy on regeneration process after liver resection
Amaç: Ratlarda, Anti-TNF' monoklonal antikoru (Infliximab) kullanımının hepatik rezeksiyon modelinde karaciğer rejenerasyonuna erken dönemde etkilerini araştırmak. Materyal ve Metot: Çalışma Adnan Menderes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Deneysel Cerrahi Laboratuarı'nda 2008 Ocak-Şubat tarihleri arasında Üniversite Yerel Hayvan Etik Kurulu onayı alınarak yapıldı. Çalışmada ağırlığı 174'270 gram arasında değişen, 60 adet erkek Wistar-Albino rat kullanıldı. Ratlar, kontrol (n= 30) ve infliximab (n= 30) grubu olmak üzere iki ana gruba eşit olarak ayrıldı. Daha sonra her biri kendi içerisinde; laparatomi grubu (n= 10), karaciğer rezeksiyonundan 24 saat sonra sakrifiye edilen grup (n= 10), karaciğer rezeksiyonundan 48 saat sonra sakrifiye edilen grup (n= 10) olmak üzere 3 alt gruba ayrıldı. Laparatomi ve %70'lik karaciğer rezeksiyonu sonrası 24 ve 48. saatte çalışma grubundakilere intraperitoneal infliximab, kontrol gruplarına ise intraperitoneal 3 cc % 0,9 NaCl enjeksiyonu yapıldı. Rezeke edilen yaş karaciğer ağırlıkları tartılarak kaydedildi. Ratlar 24 ve 48 saat sonunda vena kava inferiordan kan örnekleri alındıktan sonra sakrifiye edilerek kalan karaciğer dokusu çıkartılarak tartıldı. Alınan kan örneklerinden aspartat aminotransferaz, alanin aminotransferaz ölçümleri yapıldı. Alınan doku örneklerinden katalaz, interlökin 6, interlökin 4, nitrik oksit, malondialdehid, total glutatyon ölçümleri yapıldı. Morfolojik rejenerasyon parametresi olarak rölatif karaciğer ağırlığı kullanıldı. Histopatolojik değerlendirme ise bromodeoxyuridine işaretlemesi ile yapıldı. Bulgular: 24. ve 48. saatler sonunda infliximab verilen ve kontrol grupları arasında rölatif karaciğer ağırlığı ve nitrik oksit değerleri arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p>0.05). Aspartat aminotransferaz, alanin aminotransferaz, katalaz, malondialdehid, glutatyon, interlökin 4 ve interlökin 6 parametrelerinde gruplar arasında 24 ve 48. saatte istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p0.05). Bromodeoxyuridine labeling index were significantly higher in infliximab group for each time period (p<0.05). Conclusion: The anti-TNF' monoclonal antibody infliximab, improves both histological and functional liver regeneration after liver resection. With further studies, clinical implementation should be considered
Genotyping of Echinococcus granulosus Isolates by Sequencing of Mitochondrial Cytochrome C Oxidase Subunit 1 (cox1) Gene in Aydin
Kist hidatik (KH), Echinococcus granulosus metasestod formunun insan ve otçullarda başta karaciğer olmak üzere değişik organlarda gelişmesi sonucu meydana gelen zoonotik karakterli bir enfeksiyondur. Küresel bir yayılıma sahip olan bu enfeksiyon gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de halen halk sağlığını tehdit eden önemli bir parazitik hastalık olarak görülmektedir. Parazitin morfolojik ve biyolojik özellikleri izolatların tiplendirilmesinde yetersiz kaldığı ve bu nedenle moleküler yöntemlerin kullanılmasının gerektiği bildirilmektedir. Günümüze kadar 11 farklı genotipi (G1-G10 ve aslan suşu) tanımlanan E.granulosus’un genotipleri ile konak özgüllüğü arasında doğrudan bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, Aydın’da insanlardan elde edilen E.granulosus izolatlarının genotiplerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Uygulama Hastanesinde KH nedeniyle cerrahi operasyon geçiren olgulardan alınan kist sıvıları değerlendirilmiştir. Bu örnekler fosfat tamponlu tuzlu su (PBS) ile yıkanarak %70 etil alkolde -20ºC’de kullanılıncaya kadar saklanmıştır. İzolatların mitokondriyal sitokrom C oksidaz alt ünite 1 (cox1) geni kısmi olarak polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile çoğaltılmıştır. Elde edilen PCR ürünleri sekanslandıktan sonra Genbank’da bulunan diziler ile karşılaştırılmış ve referanslar ile evrimsel uzaklıkları belirlenmiştir. İzolatların genotipleri tam veya en fazla benzerlik gösterdikleri referanslar göz önüne alınarak belirlenmiştir. Çalışmamızda toplam 20 E.granulosus izolatının genotipi belirlenmiş olup koyun suşu olarak tanımlanan Genotip 1’in (G1) izolatların büyük kısmını (15 izolat, %75) oluşturduğu ve bunu domuz/deve suşu olarak tanımlanan G6/7’nin (5 izolat, %25) izlediği saptanmıştır. Diğer bölgelerden bildirilen E.granulosus cox1 gen dizileri ile bu çalışmadakiler birlikte değerlendirildiğinde ülkemizin coğrafi konumuyla muhtemel ilişkili sonuçlara ulaşıldığı görülmüştür. Çalışmamızda koyun suşu olan G1’in yanı sıra G6/7’ye rastlanması deve ve yaban domuzlarının da bölgemizde KH hastalığının yayılmasında rolünün olabileceğini ve insanlar için bulaş riskini artırabileceğini düşündürmektedir. Ülkemizde E.granulosus’un moleküler epidemiyolojisi konusunda sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışma ile ilimizde ilk kez E.granulosus izolatları genotiplendirilmiş olup elde edilen bulguların epidemiyolojik verilerle birleştirilerek bundan sonra alınacak koruyucu önlemlerde yol gösterici olabileceği düşünülmektedir.Cyst hydatid (CH) is a zoonotic infection that is characterized by the development of metacestode form of Echinococcus granulosus primarily in liver of humans and ruminants. With a worldwide distribution, the infection is still considered as an important parasitic disease that threatens the public health in Turkey as in the other developing countries. Morphological and biological features of parasite fail to discriminate isolates for typing so molecular methods should be used for this purpose. Recently, a total of eleven genotypes of E.granulosus (G1-10 and lion strain) have been identified and these genotypes are highly correlated with host specificity of the parasite. the aim of this study, was to determine the genotypes of E.granulosus isolates from human samples in Aydın. Cyst fluids from CH operated cases in Adnan Menderes University Faculty of Medicine, Training and Research Hospital were used in the present study. Samples were washed with phosphate buffered saline (PBS) and stored in 70% ethanol at -20ºC. Mitochondrial cytochrome C oxidase subunit 1 (cox1) gene was amplified partially by polymerase chain reaction (PCR). the PCR products were sequenced initially, compared to other database in Genbank and evolutionary distances were estimated with references. the genotypes of E.granulosus isolates were determined according to the closest or exact matches to the references. A total of 20 E.granulosus isolates were genotyped in the present study, most of them (15 isolates, 75%) were identified as Genotype 1 (G1), that is defined as sheep genotype and the remaining isolates were defined as pig/camel genotype G6/7 (five isolates, 25%). A possible explanation to our results may be related to the geographical position of Turkey. the identification of G6/7 in addition to sheep genotype G1 indicated that pigs and camels in this area have role in the transmission and distribution of E.granulosus to humans. There is still limited information about the molecular epidemiology of E.granulosus in Turkey. This study reveals the first data about the genotype distribution of E.granulosus in our city, therefore the findings may help to design control program for the disease with a combination of epidemiological data