19 research outputs found

    Türkiye'de kentsel dönüşüme bütüncül bir bakış: Elazığ örneği

    Get PDF
    Ülkemizin büyük kentlerinde gerçekleşen kentsel dönüşüm uygulamaları, son yıllarda Anadolu’nun birçok kentine yayılmakta ve bu kentlerde de “dönüşüm” adı altında pek çok kentsel müdahale gerçekleştirilmektedir. Buna karşın, büyük kentlerde gerçekleştirilen kentsel dönüşüm çalışmaları ve bu çalışmalara ilişkin değerlendirmeler gündemdeki yerini alırken, Elazığ gibi daha küçük ve gelişmekte olan kentlerdeki uygulamalar genellikle gündem dışı kalmaktadır. Özellikle de 2000 sonrasında yeniden şekillenen kentsel dönüşüm literatürüne bakıldığında tartışmaların yoğunluklu olarak büyük kentler üzerinden yapıldığı; Türkiye'deki diğer kentler ve özellikle de doğu ve güney doğu bölgesindeki kentler üzerine pek fazla çalışmanın yapılmadığı görülmektedir. Oysaki Elazığ gibi kent nüfusu yaklaşık 350.000'e ulaşmış ve çevre kır ve kentlerden göç almaya devam eden kentlerde yaşanan dönüşümde hem ekonomik hem sosyal hem de siyasal bağlamda araştırılmaya ihtiyaç duymaktadır. Araştırmada, Elazığ örneği üzerinden, kent mekânında yaşanan dönüşümde etkili olan ulusal ve/veya yerel siyasal ve ekonomik aktörler ile sosyo-kültürel tercihlerin kent mekânını dönüştürürken hangi dinamikleri kullandıklarını daha açık bir biçimde çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede, öncelikle dünyada ve Türkiye'de bugün yaşanan kentsel dönüşüm projeciliği hakkında bilgi verilmiştir. Ardından da, Elazığ’daki güncel kentsel müdahale çalışmaları, bu çalışmaların sunduğu potansiyeller, yarattığı sorunlar ve çözüm önerilerinin tartışılması amaçlanmıştır. Son olarak da, kentsel dönüşümle ilgili literatür taraması tekniğiyle ulaşılan veriler değerlendirilmiş ve Elazığ’daki benzer dö-nüşüm projeleri çerçevesinde alandan elde edilen veriler ekonomik, sosyal ve siyasal bağlamda çözümlenmiştir.‘Urban Transformation Practises’ that are realized in big cities of our country has spread out to many of the towns of Anatolia in the past years and a great number of urban interventions have also been made in these towns under the name of ‘Transformation’. Nevertheless, while ‘Urban Transformation Practises’ that happen to be realized in big cities and evaluations related to these works take their parts in the order of the day, other practises that take place in smaller and developing towns such as Elazığ are usually kept away from the agenda. Especially, when the literature of ‘Urban Transformation’ that was given shape after the year 2000 is paid attention, it can be seen that all the discussions are principally over the big cities. However, it can also be observed that not so many projects are produced for other towns in Turkey, especially for the ones in the Eastern and South-Eastern parts of Turkey. By the way, towns like Elazığ where the ‘Transformation’ process takes place, whose population rate is about to reach the number of 350.000 and who continues to let in immigrants from the surrounding rural areas and surrounding cities, this ‘Transformation’ needs to be researched in terms of not only economically but also socially and politically. In the investigation, with the help of the case of Elazığ, a clearer analysis of nationally and/or regionally political and economical operators which have an effect on the transformation takes place in the city-space will be practicable, and which dynamics socio-cultural preferences use while transforming the city space will be much clearer. In this context, first of all, an information about projects of ‘Urban Transformation’ that is experienced in the World and in Turkey will be given. On the back of this, it is aimed to discuss the to-day urban intervention works in Elazığ, the potentials that these works reveals, troubles caused by these works and solutions offers to these troubles. During this study, the data obtained by the technique of literature scanning related to the ‘Urban Transformation’ will be evaluated and other data attained from the similar ‘Transformation’ projects in Elazığ will be resolved in terms of economical, social and political aspects

    2011’den Günümüze Suriyeli Göçü Bağlamında Yazın Çözümlemesi

    Get PDF
    Türkiye bağlamında uluslararası göç olgusu değerlendirildiğinde, Osmanlı’nın son döneminde ve cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı’nın eski tebaalarından Anadolu’ya yoğun göçlerin yaşandığı görülmektedir. Bu göç akını 1950’lerde Arnavut 1980’lerde de Bulgaristan’dan gelen göçmenler ile devam etmiştir. Bu sürecin son halkası ise 2011 sonrası Suriye’deki halkın demokrasi mücadelesine karşı rejimin bastırma çabaları ile milyonlarca Suriyeli, Türkiye başta olmak üzere Lübnan ve Ürdün gibi ülkelere sığınmıştır. Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı bu yoğun kitlesel Suriyeli göçü, ülkenin sosyal, kültürel, demografik ve ekonomik dinamiklerinde değişime neden olmuştur. Böylece sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal hayatta büyük yankı uyandıran Suriyeli göçü, aynı zamanda akademik çalışmalarda da etkisini göstermiştir. Bu bağlamda yazın çalışmasında, Türkiye’de uluslararası göç bağlamında ele alınan Suriyeli göçüne yönelik 2011-2021 yılları arasında yayınlanmış olan 430 makale, doküman taramasına dayalı olarak nicel ve nitel olmak üzere iki boyutlu çözümlenmiştir. Elde edilen nicel veriler, durum saptayıcı araştırma yöntemine göre, nitel veriler ise içerik çözümleme yöntemine göre irdelenmiştir. Yapılan analizler sonucu, elde edilen dokümanların en fazla eğitim, kültür, medya, ekonomi ve sağlık, en az ise kadın ve yükseköğrenim temalarında ele alındığı tespit edilmiştir. Ayrıca, dokümanların tematik kodlamalarında en fazla “Suriyeli temel eğitimdeki öğrencilerin eğitim alanında karşılaştıkları sorunlar” ve “Suriyelilere yönelik tutumlar” başlığı altında ele alındıkları tespit edilmiştir

    Suriyeli göçmenlerin suça eklemlenme algısı: Kilis örneği

    Get PDF
    Türkiye’de Suriyeli göçmenlerin suçla ilişkilendirilmesi, önemli bir sorunsal olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın Aralık 2021 verilerine göre, kayıtlı geçici koruma altındaki Suriyeli göçmenlerin il nüfusuna oranının %75,59 yani yerli nüfusa oranla en fazla olduğu Kilis’te, görev yapan kamu personelinin Suriyelileri suç ile ilişkilendirme algısı inceleme konusu yapılmıştır. Bu bağlamda, Kilis İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı, Adli Tıp, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü, İl Göç Müdürlüğü ve Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü (ŞÖNİM)’den uzman personelden örneklem grubu seçilmiştir. Sayılan kurumlardan 18 farklı görev ve pozisyondaki personel ile görüşme yapılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak görüşme tekniği kullanılmıştır. Görüşmelerde, nitel veri toplama tekniklerinden yarı yapılandırılmış görüşme sorularından yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, Suriyelilerin suç ile ilişkili olduğu algısı yalnızca yerel halk tarafından değil mesleki nedenlerle Suriyeliler ile yakın ilişki içinde olan emniyet ve jandarma kolluk görevlileri dışındaki kamu personeli tarafından da geliştirdiği tespit edilmiştir. Emniyet ve jandarma kolluk personeli suç ile ilgili istatistiklere doğrudan erişebilmektedir. Başka bir ifadeyle doğrudan Suriyeli göçmen ve suç verileri hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Bu da personelin hatalı bir algı geliştirmesini engellemektedir. Bu bağlamda, özellikle kamu personelinin eldeki verileri de içeren hizmet içi eğitimlerden geçirilmesi gerekmektedir

    Differences in management perceptions of generations X, Y, Z and the effect of technology on the formation of these differences: Ankara Technopolis applications

    No full text
    POLAT, Yeliz. X, Y, Z Kuşaklarının Yönetim Algılarındaki Farklılıkları ve Teknolojinin Bu Farklılıkların Oluşumuna Etkisi: Ankara Teknokent Uygulamaları, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2021. Gerçekleştirilen çalışmada X, Y ve Z kuşakları üyelerinin yaşadıkları toplumsal, kültürel, ekonomik olayların oluşturduğu karakteristik özellikleri ile aralarındaki farklılıklardan yola çıkarak çalışma hayatında gösterdikleri davranış ve tutum farklılıkları incelenmiştir. Kuşaklar arasında bulunan farklılıklara gelişen teknolojinin etkisi araştırılmıştır. Gerçekleştirilen araştırma ile hızla ilerleyen teknolojinin yarattığı gelişim ve değişim rüzgarında örgütlerin hayatta kalabilmeleri için, gelecek yıllarda birarada çalışacak olan kuşaklar arasında çatışmaları engelleyecek tedbirlerin alınması, teknolojiyi yakından takip ederek kuşak çalışanlarının ihtiyaçlarına yönelik örgüt stratejilerini belirlemeleri gerektiği görülmüştür. Çalışmada 5'li likert ölçeği kullanılan online anket uygulamasında katılımcıların demografik özellikleri hakkında bulgulara ulaşabilmek için 5 değişken kullanılmıştır. 21 sorudan oluşan anket uygulaması 296 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Sorular için beklenen tutumlar "Kesinlikle Katılmıyorum", "Katılmıyorum", "Kararsızım", "Katılıyorum" ve "Kesinlikle Katılıyorum" cevapları ile değerlendirilmiştir. Uygulama sonrası elde edilen veriler, SPSS Programı ile güvenilirlik testi, normallik testi, çapraz tablolar, ki kare uygulamaları ile ölçülmüştür. Çalışmada elde edilen veriler sonucunda kuşaklar arasında bulunan farklılıkların çalışma hayatında çatışmalara neden olabileceği görülmüştür. Teknolojinin gelişimi, dijitalleşme, küreselleşme gibi etkenlerde çalışma koşulları ile yönetim anlayışları da değişmeye başlamıştır. Bu nedenle kuşaklar arasındaki yönetim algıları farklılıklarına teknolojinin etkisinin anlaşılabildiği, bu yönde önlemler geliştirilebildiği ve uygulamaya başlanabildiği takdirde teknoloji X, Y ve Z kuşaklarının örgüt içinde verimliliklerini arttırabilecek önemli bir unsur haline gelebileceği görülmüştür.POLAT, Yeliz. The Differences in Management Perceptions of the X, Y, Z Generations and the Effect of Technology on the Formation of These Differences: Ankara Technopolis Applications, Master Thesis, Ankara, 2021. In the study, the differences in behavior and attitude that the members of the X, Y and Z generations show in their working life were examined based on the characteristic characteristics of social, cultural and economic events they experience and the differences between them. The effect of developing technology on differences between generations has been investigated. Rapidly advancing the development of technology and the research performed for the survival of organizations in the wind of change in the future generations who will work together to take measures to prevent conflicts between technology generation of employees that they need to create strategies oriented to the needs of the organization was observed. In the online survey application, where the likert scale of 5 was used in the study, 5 variables were used to reach conclusions about the demographic characteristics of the participants. The survey, consisting of 21 Questions, was conducted with 296 participants. Expected attitudes for questions were evaluated with the answers "strongly disagree", "Disagree", "undecided", "agree" and "strongly agree". Data obtained after the application was measured by reliability test, normality test, cross tables, chi square applications with SPSS program. As a result of the data obtained in the study, it was observed that differences between generations can cause conflicts in working life. Working conditions and management approaches have also begun to change in factors such as technology development, digitalization, globalization. For this reason, it has been seen that if the impact of technology on the differences in management perceptions between generations can be understood, measures in this direction can be developed and implemented, technology can become an important element that can increase the efficiency of Generations X, Y and Z in the organization

    SON DEĞİŞİKLİKLERLE BİRLİKTE TÜRK İŞ HUKUKUNDA MESLEK EDİNİLMEMİŞ GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ

    No full text
    DergiPark: 603495kusbder06/05/2016 tarihli 6715 Sayılı Kanunla birlikte 4857 Sayılı İş Kanununun 7. maddesinde değişiklik yapılarak ilk kez özel istihdam bürosu aracılığıyla geçici iş ilişkisine diğer bir ifade ile meslek edinilmiş geçici iş ilişkisine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. 6715 Sayılı Kanun aracılığıyla yalnızca meslek edinilmiş geçici iş ilişkisine yönelik düzenlemeler yapılmamış, mevcut olan meslek edinilmemiş geçici iş ilişkisine yönelik değişiklikler de yapılmıştır. Bu makale kapsamında 6715 Sayılı Kanun sonrası Türk İş Hukukunda meslek edinilmemiş geçici iş ilişkisi gerek teorik gerekse yargı kararları doğrultusunda uygulama boyutuyla ele alınmıştır. Ayrıca 6715 Sayılı Kanun öncesi düzenleme ile mevcut düzenleme arasında karşılaştırmalar yapılmak suretiyle konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Atipik bir iş ilişkisi olan meslek edinilmemiş geçici iş ilişkisinin amacına hizmet etmesi ile iş hukukuna hâkim olan işçinin korunması ilkesi arasındaki dengenin gözetilmesi önem arz etmektedir.

    Self-enclosed dwelling production in the context of modernization in turkey since the foundation of turkish republic

    No full text
    Cumhuriyetten günümüze yaşanan ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasal gelişmeler mekânın kurgusunun ve anlamının değişiminde etkili olmuştur. Bu değişim sürecinden insanın temel gereksinimlerinden biri olan barınma gereksinimini karşılayan konut da etkilenmiştir. Bu bağlamda, çalışmanın konusu cumhuriyetten günümüze kadar geçen sürede dışa kapalı konut üretiminin gelişim sürecinin irdelenmesidir. Bu çerçevede, Türkiye’deki dışa kapalı konut üretimi, üç dönemde çözümlenmiştir. Bunlardan ilki, cumhuriyetten 1960’a kadar olan “Üretim Yerleşkelerinde Bütünleşik Konut Üretimi-Modernizm” dönemi, ikincisi 1960’ların başından 1990’ların ortasına kadar olan “Yapı Kooperatifi-Lojman-Modenizm” dönemi ve üçüncüsü de 1990’lardan günümüze “Dışa Kapalı Konut (Güvenlikli Site/Rezidans)-Modernizm” dönemidir. Çalışmada, dışa kapalı gelişim süreci, sosyal, ekonomik, siyasi, güvenlik, mekânsal, kentsel-ekolojik boyutlar doğrultusunda tarihsel bir süreç içinde, bütüncül bir yaklaşımla literatür üzerinden ele alınmış ve bu boyutlar birbirleriyle ilişkilendirilmiştir.Economical, socio-cultural and political developments since the beginning of the Turkish republic have been significantly effective on the transformation of the set-up and the meaning of the environment. Dwelling, which meets one of the fundamental needs of human, has been affeccted by this transformation process as well. In this context, the issue of this study is to analyze the developmental process of the self-enclosed dwelling production since the foundation of the Turkish republic. So, self-enclosed dwelling production in Turkey has been scrutinized in three phases. The first of them is ‘Integrated Dwelling Production In The Place Of Prodution - Modernism’, which started with the foundation of the Turkish Republic, the second is ‘Construction Cooperative – Mass Housing – Modernism’, which lasted from the early 1960s to the mid-90s, and the final one is ‘Self – Enclosed Dwelling (Gated Community / Residence) - Modernism’ which started in mid-90s and continued until today. Within this study, self-enclosed developmental process has been analyzed in accordance with social, economical, political, security, spatial and urban-ecologic dimensions; in a historical process; with a holistic approach; and over the literature. These dimensions have been studied by associating them to each other

    The role of local governments in dwelling production in Turkey: The instances of Malatya and Elazığ

    No full text
    Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze siyasal kara vericiler uygulamaya koydukları pek çok yasal düzenleme ve politikayla, kamunun hem merkezi hem de yerel örgütlenmeler ölçeğinde konut üretimini gerçekleştirmesini sağlamıştır. Ancak tüm bu çabalara karşın konut talepleri istenilen düzeyde karşılanamamıştır ve konut üretiminde baskın bir biçimde özel sektör kamunun önünde yer almıştır. Bu araştırma kapsamında özel sektörün konut temininde neden bu denli baskın olduğunu tartışmak yerine, yerelleşme politikaları çerçevesinde belediyelerin konut üretiminde üstlendikleri, daha da önemlisi üstlenebilecekleri rol araştırma konusu yapılmıştır. Bu araştırmada, Malatya ve Elazığ Belediyelerince hayata geçirilen konut üretim örnekleri çözümlenerek Türkiye’de yerel yönetimlerin konut üretimindeki yeri ortaya konulmuştur.Dating from the very first years of the Turkish Republic until today, political authorities, with the help of legal regulations and policies that were put into parctice, have governments the public to realize the dwelling production within the scale of central and local organizations. Nevertheless, despite all these struggles, the demand for dwelling has never been covered up to the mark and private sector has been one step ahead of public initiatives preponderantly. Within the scope of this sudy, instead of discussing why the private initiatives have been so dominant at dwelling supply, the part that municipalities have taken in dwelling production until now, and more importantly the role that they may play in the future has been the subject of this research within the frame of indigenisation. In this research, after analyzing the dwelling production examples that were come to realize by the municipalities of Malatya and Elazığ, the point that local governments in Turkey may reach has been made clear

    Evaluation of the Knowledge and Attitude Changes of Mothers in Neonatal Care

    No full text
    Aim: The aim was to determine the initial knowledge of mothers about neonatal care and evaluate their knowledge, care and attitude changes following individual education. Materials and Methods: Questionnaire forms designed on the subject of infant care and nutrition were given to mothers right after delivery. Before being discharged they were informed by the doctor and breastfeeding nurse about nutrition, infant care, and the most common mistakes. These forms were reapplied on the 15th and 30th days in neonatal polyclinic controls and the changes were evaluated. The correct information was repeated to the mothers who were detected to have misinformation and wrong attitudes in the evaluations in each form application period. Results: A total of 100 mothers and their infants were included in the study. No difference was determined in the nutrition rates of infants with food other than breast milk on the first day, 15th and 30th days. However, the breastfeeding rates obtained were higher on the 30th day than on the 15th, with an interval of two hours, and in general breastfeeding rates were low on the 15th and 30th days. The rates of bathing the infants with and without a bathtub net were determined to be high on the 15th and 30th days. The change in the infants’ sleeping positions, the place of sleep, and the presence of rails/guards around the crib on the 15th and 30th days were not found to be significant compared to the 1st day. There was a significant increase in the umbilical care rates on the 15th and 30th days. The increase in washing the clothes of the infants with soap powder, and the decrease in swaddling after the education were found to be significant. Furthermore, it was determined that the mothers received infant care information more frequently from the healthcare organisation on the 15th and 30th days compared to the 1st day. The highest correlation between the maternal education level and the post-education knowledge and attitude change was determined in uneducated and primary school graduate mothers (r2=0.35). Conclusion: The frequency and duration of the breastfeeding, infant umbilical care, swaddling, bathing, sensitivity to pinning jewellery on the infants, and whether or not mothers receive information about infant care from a healthcare organisation have changed positively after the education
    corecore