8 research outputs found
Seismic Performance Evaluation of RC Buildings Using Irregularity Based Indices
Earthquakes may cause structural and non-structural severefig damage and failure during seismic excitations. These collapses and damages start from the weak points of the structures. The reason for these weak points in structures is the mass, rigidity, and discontinuity in the geometry of the structure. These vertical irregularities are one of the major reasons for the failure of structures during earthquakes. Fifteen models are considered in this project to examine the behavior of the building with different heights and vertical irregularities. The seismic response of these selected setback frame structures have been compared with regular frame structures using finite element method-based software SAP2000 v22. In this work regular and setback models of 5 storey, 9 storey, and 13 storey RC frames are considered for modal and dynamic analysis by considering earthquake loads. Furthermore, irregularities indexes comparisons are carried out and discussed in detail for models. The methods used for the analysis are the static method and time history method
Effect of masonry infill walls on the nonlinear response of reinforced concrete structure: October 30, 2020 İzmir earthquake case
© 2023 Elsevier LtdOn October 30th, 2020, at 14:51, İzmir was hit by an Mw = 6.6 magnitude earthquake. The earthquake caused significant damage in Bayraklı, Karşıyaka, and Bornova districts. Structural damage and life losses were observed to be concentrated in Bayraklı region of İzmir. Twelve reinforced concrete buildings were collapsed in Bayraklı. Previous devastating earthquakes have shown that the damaged buildings are not very high-rise buildings, generally the lower storeys of which are car parks, and commercial enterprises, and there are no infill walls on the ground storeys. The same happened in the buildings destroyed in the October 30, 2020, İzmir earthquake. In this study, the effects of infill walls in reinforced concrete buildings under earthquake effects were investigated. For this purpose, a building damaged in the 2020 İzmir earthquake was examined. The building discussed in the study was modeled in the SAP2000 V22 finite element program in two different ways, with and without infill walls, using the real parameters of the building. As a result of the study, the results of the analysis were compared, and it was observed that the infill walls positively affected the features of the building, such as period, ground storey shear force, column bearing capacity, inter-story drift ratio, and base shear forces on the ground storeys, and increased the base shear force
Ebelik Öğrencilerinin İletişim Becerileri ve Empatik Eğilimleri
Amaç: Bu çalışma Ebelik bölümü öğrencilerinin iletişim becerileri ile empatik eğilimlerini belirlemek ve iletişim becerileri ile empatik eğilimleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: İletişim becerilerini değerlendirmek için İletişim Becerileri Envanteri (İBE) kullanılmıştır. İBE, likert tipi 45 sorudan oluşmaktadır. Envanter bilişsel, duygusal ve davranışsal açıdan iletişim becerilerini 3 alt boyutta ölçmektedir. Ölçekte alınacak en az puan 45, en fazla puan 225’dir. Her bir alt ölçekten alınabilecek en yüksek puan 75 en düşük puan ise 15’dir. Hangi alt ölçekteki puanı yüksek ise iletişim becerisi açısından o alt boyutta daha iyi olduğu söylenebilir. Empatik Eğilim Ölçeği (EEÖ), empatinin duygusal bileşenini ve bireylerin günlük yaşamdaki empati kurma potansiyellerini ölçmek amacıyla geliştirilmiş bir ölçektir. EEÖ, likert tipte bir ölçek olup, 20 sorudan oluşmaktadır. Ölçekte alınacak en az puan 20, en fazla puan 100’dür. Verilerin değerlendirmesinde frekans, One Way ANOVA ve Pearson korelasyon testleri kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmanın yapıldığı tarihlerde okulda olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 88 ebelik bölümü öğrencisi çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Öğrencilerin yaş ortalaması 19,56±1.35’dir. %52’si 2. sınıf, diğerleri 1. sınıf öğrencisidir. Öğrencilerin %68.2’si Kişisel gelişim ya da iletişim becerileri ile ilgili bir veya daha fazla kitap okuduğunu belirtmiştir. Öğrencilerin İBE genel puanı ortalaması 109.24±10.93, EEÖ genel puanı ortalaması 71,11±8,26’dır. İBE ölçeği zihinsel alt boyut puan ortalaması 33,03±5,24, duygusal alt boyut puan ortalaması 40,20±4,68, davranışsal alt boyut puan ortalaması 36,00±4,42’dir. Empatik eğilimin ve iletişim becerisinin yaş ve eğitim gördüğü sınıf düzeyi ile ilişki olmayıp (p>0.005 F: 0.951), konu ile ilgili kitap okuma alışkanlığı ile yakından ilişkili olduğu belirlenmiştir (p<0.001 F: 7,006). İBE ve EEÖ arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (r: -0.342 p:0.001). İBE genel puanlarına göre iletişim becerileri ortalama düzeyden daha düşüktür. Alt boyutlarında da benzer özellik göstermiştir. Duygusal alt boyut puanları görece bilişsel ve davranışsal alt boyut puanlarından daha yüksek olmasına karşın ortalama düzeyin altında kalmıştır. EEÖ ölçeği puan ortalamasına göre öğrencilerin günlük yaşantılarında ortalamanın üzerinde bir empati kurma potansiyeline sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Sonuç: Bakım odaklı etkili iletişimin hasta bakımına olumlu yönde yansıdığı tartışılmaz bir gerçektir. Ebelik mesleğinde etkili iletişim becerisinin yanında duygu kontrolü ve duyguları yönlendirebilme becerisi de gereklidir. Empatik eğilim düzeyi ne kadar iyi olursa bakım verirken ve planlarken daha doğru kararlar alınır. Bu bakımdan ebe öğrencilerin iletişim becerilerinin ve empatik eğilimlerinin geliştirilmesi kişisel olduğu kadar meslek içinde son derece önemlidir. Eğitimde etkili iletişim için fırsat yaratmak, öğrencilerin gelişimlerine katkıda bulunmak kaliteli bir eğitim almasını sağlamanın yanı sıra mesleki açıdan da fayda sağlayacaktır
GEBE KADINLARIN GEBELİKTE BESLENME KONUSUNDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİ VE BESLENME DURUMU
Amaç: Bu araştırma kadınların gebelikte beslenme konusundaki bilgi düzeylerini ve beslenme durumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Çalışmanın evrenini 1 Mart – 1 Nisan 2017 tarihleri arasında Adana Kadın Hastalıkları ve Çocuk Hastanesi gebe polikliniklerine başvuran gebeler, örneklemini ise çalışmanın yapıldığı tarihler arasında gebe polikliniğine başvuran ve araştırmaya katılmayı kabul eden sağlıklı gebeler (n=150) oluşturmaktadır. Bulgular: Gebelerin yaş ortalaması 25±0.49’dur. Katılımcıların %40’ının ilkokul mezunu olduğu, %88’inin ev hanımı olduğu, %55.3’ünün gelir durumu kötü olarak ifade ettiği görülmüştür Katılımcıların %96.7’si gebelikte hekim kontrolünden geçtiği ve %94’ünün aynı zamanda ebe tarafından da izlemi yapıldığı belirlenmiştir. Gebelerin %88’sinin ailesi beslenmesine destek verdiğini belirtmiştir. Gebelerin %61.3’ü gebelikte beslenme ile ilgili bilgi almamıştır. Gebelikte beslenme konusunda bilgi alanların; 32.7’si doktor, %11.3’ü ebe, %11.3’ü internet, %8.2’si televizyon ve %2’si aile büyükleri ve %1.3’ü diyetisyenden bilgi almıştır. Katılımcıların %76’sı anne beslenmesini çocuğun sağlığını etkilediğini düşündüğünü belirtmiştir. Katılımcıların %62.7’sinin gebelik öncesi folik asit kullanmadığı bulunmuştur. Gebelerin %61.3’ü üç ve daha fazla öğün şeklinde beslenmekte ve öğünlerinde et, yumurta, baklagiller, taze meyve ve sebze, ekmek ve tahıl türü besinleri büyük oranda tüketirken en az süt ve süt ürünlerini tükettiklerini ifade etmişlerdir. Sonuç ve Öneriler: Elde edilen çalışma sonuçlarına göre gebelerin gebelikte beslenme konusunda yeterince bilgiye sahip olmadıkları görülmüştür.Gebelerin düzenli takip ve izlemleri yapılırken beslenme konusunda bilgi gereksinimlerinin çok fazla karşılanmadığı saptanmıştır. Toplum sağlığının temelini oluşturan sağlıklı gebelikler için gebelikte beslenme durumu oldukça önemlidir. Bu konuda özellikle 1. Basamakta çalışan ebelere oldukça önemli görevler düşmektedir. Gebelik düşünen çiftler mutlaka gebelik öncesi dönemde değerlendirilmeli ve gebelik süresince yapılan izlem ve bakımlarda gebelikteki beslenme durumu düzenli olarak takip edilmeli, eğitim ve danışmanlık yapılmalıdır