77 research outputs found
TRT 1 Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması Tilâvetlerindeki Benzer Nağmelerin Tespiti Üzerine Bir İnceleme
Hz. Peygamber’in Kur’ân-ı Kerim’i güzel sesle okumayı tavsiye etmesi sebebiyle günümüze kadar Kur’ân-ı Kerim’in güzel sesle okunması hususunda özen gösterilmiş, bu süreçte mûsikî özellikle makam, işlevsellik açısından önemli bir görev üstlenmiştir. Yüzyıllar boyu mûsikînin gelişmesiyle Kur’ân-ı Kerim tilâveti de icrâ açısından gelişim göstermiş, çeşitli üslup ve tavırlar ortaya çıkmıştır. Türk tilâvet üslûbu da bu üslûplardan birisi olmuş ve birçok Türk kârî bu tavrın gelişmesine icrâlarıyla katkı sağlamıştır. Bu bağlamda çalışmanın girişinde tavır ve üslup tanımları üzerinde durulmuş, Türk tilâvet üslûbunun gelişimine katkı sunan kârîlere değinilmiş ve isimlerine yer verilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’i güzel okuyan kârîleri tespit etmek amacıyla 2017 yılından itibaren “TRT 1 Kur’ân-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması” düzenlenmiş ve 2023 yılı itibariyle de 7. Sezonu her yıl olduğu gibi Ramazan ayında yayınlanmıştır. Bu çalışmada “TRT 1 Kur’ân-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması”nın bütün sezonlardaki gün, hafta birincileri ve finalistlerin isimlerine yer verilmiş, video kayıtları dinlenmiş ve ortak nağmeler tespit edilmiştir. Dinlenilen videoların linklerine ve tespit edilen nağmelerin dakikalarına dipnotlarda yer verilmiştir. Tespit edilen nağmeler notaya alınmıştır. Bu vesileyle tilâvetler arası etkileşimin hangi nağme örgülerinden oluştuğuna dair bir örneklem sunulmuştur. Bu bağlamda nağmenin üslûp ve tavra olarak etkisi gözlemlenmiş ve somutlaştırmak maksadıyla notadan yararlanılmıştır. Notasyon neticesinde Kur’ân-ı Kerim tilâvetinde nağmelerin tıpkı diğer Türk mûsikîsi türlerinde olduğu gibi üslûp ve tavrı geliştirmede etkili olduğu görülmüştür. Nağmelerin tespiti sırasında makamsal açıdan gruplandırma yapılmıştır. Yapılan gruplandırmalarda karar perdeleri esas alınarak tasnife gidilmiştir. Yapılan incelemeler neticesinde ağırlıklı olarak uşşak, hicaz, rast, nihâvend ve sabâ makamlarına rastlanılmıştır. Makamlardan en çok uşşak makamının kullanıldığı görülmüş ve benzerliği tespit edilen nağmeler “Mus2” programıyla notaya alınmıştır
Muhammed Tapar’ın Veziri Sa’dü’l-Mülk ve Bâtınîlerle Mücadelesi
Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar dönemi Selçukluların Bâtınîlikle mücadelesinde bir dönüm noktası olarak görülmektedir. Dindar kişiliğiyle öne çıkan Muhammed Tapar'ın amansız Bâtınî mücadelesi yoğun olarak İsfahan civarında olup, başkenti tehdit eden Şahdiz Kalesi’nin zaptı bunun ilk somut örneğidir. Bunun yanında Bâtınî kalelerinin birer birer düşürülüp esas emir komuta merkezi olarak bilenen Alamut Kalesi’nin kuşatılması Bâtınîliğin sona ereceği anlamına gelmekteydi. Ancak Muhammed Tapar'ın ansızın ölümü, buna bağlı olarak Alamut Kalesi’nin zapt edilememesi, şüphe uyandıran ve tarihçiler tarafından tartışılan konular arasındadır. Ayrıca Bâtınîlerin İran coğrafyasında uzun bir süre ömür sürmelerini kimi tarihçiler bölgenin sıkıntılı coğrafi konumuna bağlarken kimileri de bu durumu Selçuklu vezir ve emirlerinin Bâtınilerle iş birliğine bağlamışlardır. Mesela Tapar’ın güvendiği bir adamı olarak bilinen Vezir Sa'dül-Mülk'ün, Bâtınî liderlerinden Ahmed b. Abdülmelik b. Attaş ile irtibat halinde olduğu iddiası, bu durumun sultana iletilmesine rağmen vezirine güvenmeye devam etmesi, nihayetinde hacamatla uğraşan bir Bâtınî eliyle sultanı zehirletme teşebbüsü ve iddiaları akabinde dört arkadaşıyla birlikte idam edilmesi, üzerinde durulması gereken hadiselerdir. Bu gelişmeleri Muhammed Tapar'ın Bâtınîlikle mücadelesinin başarısızlığa uğraması yönünde ipuçları veren bilgiler olarak görmek mümkündür. Öte yandan Vezir Sa’dü’l-Mülk'ün hayatı boyunca Bâtınilikle mücadele eden ve bu mücadelede bedel ödeyen Nizamü’l-Mülk ailesinden olmaması, seleflerinin aksi istikamette bir siyaset izlemesi de manidardır
Historians Trained in Timur’s Palace and an Evaluation of Their Opinions About Timur
In the XVth century, Timur established a great Turkish state which isof in Samarkand due to his
strong policy and high capacity, and he extended his sphere of power from Khorasan to India, from
Baghdad to Crimea, Moscow and in the last days of his life, he finally launched a camping towards
the Great wall. Timur had often changed his alliance to achieve his goals, and it is well known that
managed and succeeded in the policy game. He attached utmost importance to the palace life on
contrary to the traditional nomadic life, and made Samarkand as, the capital city which turned, into a
paradise of the world with its unique architectural works, decorated the palace with science, wisdom
and civilization, and transferred some intellectuals, scholars and historians from territories conquered
to his palace. Famous historians who grew up in his palace were brought from Samarkand at young
ages as follows; Ibn Arabshah from Damascus, Nizameddin-i Shami from Baghdad and Mawlana
Sharafeddin Ali Yazdi from Yezd region of Iran, and they were introduced to intellectuals and famous
scholars. When famous historian Ibn Arabshah, who grew up in the palace of Timur, came from Samarkand to the Ottoman lands and then returned to his land and met there as a stranger, he was highly critical of Timur by writing his work “Ajaibu'l-Maqdur fî Nawâib-i Timur” Unlike İbn Arabşah, Nizameddin-i Shami and Sharafeddin-i Ali Yazdi, two other famous historians, who grew up
in his palace, wrote Zafernâma praised Timur and his activities.Timur, XV. asrın başında güçlü siyaseti ve üstün dirayeti sayesinde başkenti Semerkant olmak üzere
büyük bir Türk Devleti’ni kurmuş, egemenlik alanını Horasan’dan Hindistan’a Bağdat’tan Kırım ve
Moskova’ya kadar genişletmiş, hayatının son günlerinde Çin üzerine yürümüştür. Timur’un hedefine
erişmesi için sık sık saf değiştirdiği, siyaset oyununu iyi becerip başardığı aktarılmıştır. Bozkır göçebe
hayatı geleneğinin aksine saray hayatına önem veren Timur, başkent Semerkant’ı eşsiz mimari
eserlerle dünyanın cenneti haline getirmiş, sarayını ilim, irfan ve medeniyetle süslemiş, fethettiği
bölgelerdeki âlim, edip ve tarihçileri sarayında toplamıştır. Timur’un sarayında yetişen ünlü
tarihçilerden İbn Arabşah, Şam’dan, Nizâmeddin-i Şâmî, Bağdat’tan ve Mevlâna Şerefeddin Ali
Yezdî İran’ın Yezd bölgesinden Semerkant’a getirilmiş, ilim ve irfanın yanında meşhur âlimlerle de
tanıştırılmıştır. İbn Arabşah, Semerkant’tan Osmanlı topraklarına gelip, ardından kendi ülkesine
dönünce bir yabancı gibi muamele edilmiş, Acâ’ibü’l-Maḳdûr fî Nevâ’ibi (ahbâri) Tîmûr adlı eserinde
Timur’u yerden yere vurmuştur. Bun karşın Timur’un sarayında yetişen diğer ünlü iki tarihçi
Nizâmeddin-i Şâmî ve Şerefeddin Ali Yezdî, Zafernâmeler yazarak onu göklere yükseltmiştir
COVID-19 Salgını Erken Dönemlerinde Genel Popülasyonda Uyku Kalitesini Etkileyen Etmenlerin Belirlenmesi
Objective: This study aimed to determine the factors affecting sleep quality in the general population during the early phase of the Coronavirus disease-2019 (COVID-19) pandemic.
Materials and Methods: This was a cross-sectional study and included 595 people who were surveyed online. The data were collected through the "socio-demographic characteristics form", "Pittsburgh Sleep Quality index" and "Generalized Anxiety Disorder scale-7".
Results: In this study, sleep quality among individuals was found to be poor, and as the level of generalised anxiety increased, sleep quality decreased. Sleep quality was found to be poor those living in urban areas and those with chronic diseases.
Conclusion: The results of the study can be used to develop therapeutic strategies and implement social policies to support people with sleep difficulties.Amaç: Bu çalışma Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) salgını erken
dönemlerinde genel popülasyonda uyku kalitesini etkileyen etmenlerin
belirlenmesi amacı ile planlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma kesitsel tipte olup “online survey”
(çevrimiçi anket) ile ulaşılan 595 kişi ile tamamlanmıştır. Veriler ‘‘sosyodemografik özellikler formu”, “Pittsburgh Uyku Kalitesi indeksi”, “Yaygın
Anksiyete Bozukluğu ölçeği-7” ile toplanmıştır.
Bulgular: Bu çalışmada bireylerin uyku kalitesi kötü olup, yaygın anksiyete
düzeyi arttıkça uyku kalitesi azalmaktadır. Kentsel bölgede yaşayanlarda
ve kronik hastalığı olanlarda uyku kalitesi kötü bulunmuştur.
Sonuç: Sonuçlar, bu süreçte uyku güçlüğü çeken bireyleri desteklemek
için terapötik stratejilerin geliştirilmesi ve sosyal politikaların uygulanması
için kullanılabili
Gaznelilerin Selçuklulara Tabiliği Meselesi ve Sultan Behrâmşâh Dönemi 1117-1157
Gazneli Devleti, Selçukluların Horasan meliki Sencer’in 20 Şevval 510/28 Aralık 1116 tarihinde kalabalık bir ordu ile Gazne’ye girmesiyle Selçuklu Devleti’ne bağlı bir yönetim haline geldi. Sencer’in yeğeni ve Gazneli Devleti’nin yirminci sultanı olan Behram Şah b. Mesud b. İbrahim b. Mesud b. Mahmud b. Sebük Tegin, 476/1084 yılında Gazne’de dünyaya geldi. Özünde ve sözünde sadık, insaf ve adalet sahibi gibi vasıfları olan babası III. Mesud b. İbrahim, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın kızı, Sencer’in kız kardeşi Mehd-i Irak lakaplı Şah Gevher Hatun’la evliydi. Bu evlilikten Behram Şah dünyaya geldi. On yedi yıllık saltanatını Selçuklularla işbirliği yaparak refah ve istikrar içinde geçiren III. Mesud, 508/1115 yılında vefat etti. Yerine oğlu Şirzâd geçerek bir yıl kadar hüküm sürdü. Ardından kardeşi Ebü’l-Mülûk olarak bilinen Arslan Şah, Gazne tahtına oturdu. Adil ve cesur bir kişiliğe sahip olan Arslan Şah, gözü kara ve pek ihtiras sahibi bir sultan olduğundan devleti tek başına idare etmek için kardeşlerini hapsetmeye başladı. Bunun üzerine üvey kardeşi Behram Şah, Horasan’a kaçtı. Ağabeyi Arslan Şah’ı dayısı melik Sencer’e şikâyet etti. Kardeşlerin arasını düzeltmek için elçi gönderen Sencer, herhangi bir sonuç alamadı. Bir müddet sonra Sultan Arslan Şah’ın üvey annesi, Sencer’in kardeşi Mehd-i Irak Şah Gevher Hatun’a karşı kötü muamelede bulunduğu haberini aldı. Bu minvalde şikâyetler yoğunlaşınca Sencer, 20 Şevval 510/28 Aralık 1116 tarihinde kalabalık bir ordu ile Gazne’ye girerek kırk gün kaldı. Sükûneti sağlayınca Sultan Behram Şah’ı yıllık 250 bin dinar vergiye bağlayarak Gazne’den ayrıldı. Sencer Gazne’den ayrıldıktan uzun bir süre sonra Sultan Behram Şah bağımsızlık hayalleri kurarak yükümlü olduğu vergiyi göndermekten imtina etti. Fakat Gazne’nin bağımsızlığı fazla sürmedi. Büyük bir ordu ile yeniden Gazne’ye girerek bu devleti hakimiyeti altına aldı. Sultan Sencer’in affetmesiyle tekrar Gaznelilerin başına geçen Behram Şah, yine onun himayesiyle yaklaşık yarım asır hüküm sürdü. 545/1150 yılında Gûrlulara karşı yenilince sarsılan devlet düzenini bir daha toparlayamadan 552/1157 yılında vefat etti. Onun idaresi döneminde Gazneliler, Selçuklulara tabi bir devlet olarak varlığını devam ettirdi
The influence of plasma 25-(OH) vitamin D levels in acute ST elevation myocardial infarction
Background: The preventive role of acute occurring of collateral circulation (AOCC) to infarct related artery (IRA) in patients presenting with acute ST-segment elevation myocardial infarction (STEMI) is well known. Therefore, we aimed to investigate whether there is an association between admission plasma 25-hydroxyvitamin D (25(OH)D3) levels and grade of collateralization in patients with STEMI.
Methods: We prospectively included 369 STEMI patients within the first 12 h of symptoms onset. Patients were divided into two groups according to their Rentrop collateralization grade to IRA: poorly developed collateral (PDC) group (Rentrop grade ≤ 1, 272 patients) and well developed collateral (WDC) group (Rentrop grade ≥ 2, 97 patients).
Results: We observed that AOCC grade to IRA was negatively correlated with high sensitive C-reactive protein (hs-CRP), N terminal pro-B-type natriuretic peptide (NT-proBNP), as well as peak troponin T levels, yet positively correlated with admission plasma 25(OH)D3 level (p < 0.05, for all). In multi¬variate analysis, 25(OH)D3 levels (OR 1.246, 95% CI 1.185–1.310, p < 0.001), together with hs-CRP, NT-proBNP, and peak troponin T levels were found independent predictors of AOCC to IRA in patients with acute STEMI.
Conclusions: Admission level of plasma 25(OH)D3 levels together with cardiac risk biomarkers (troponin T, NT-proBNP, hs-CRP) are associated with collateralization grade to IRA in acute STEMI patients. In addition, 25(OH)D3 may be a promoter of AOCC in patients with acute STEMI
Catch composition and by-catch of commercial trammel nets for cuttlefish (Sepia officinalis, Linné, 1758) in Mersin Bay (North-Eastern Mediterranean)
Bu çalışmada, Mersin Körfezi’nde kullanılan fanyalı sübye uzatma ağlarının av
kompozisyonu belirlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla 01.11.2019-15.02.2020 tarihleri arasında
toplam 15 deniz seferi gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonunda 4 sınıf, 25 familya, 34 türe ait toplam
6084 adet ve 701,14 kg örnek tespit edilmiştir. Av kompozisyonunda 2285 adet ve 522,10 kg
birey ile en fazla avlanan türün (%74) Sübye (Sepia officinalis) olduğu tespit edilmiştir. Bulgular
toplam avın ağırlık olarak %74’ünü hedef tür, %19’unu tesadüfi türler ve %7’sini ise ıskarta
türlerin oluşturduğu göstermektedir. Adet olarak ise toplam avın %37’sini hedef av, %26’sını
tesadüfi av ve %37’sini ise ıskarta avın oluşturduğu tespit edilmiştir. Hedef, tesadüfi ve ıskarta
türlerin birim çabada yakalanan av değerleri sırasıyla ağırlık olarak 0,6961, 0,1776 ve 0,0612
kg/100 m /gün, adet olarak ise 3,047, 2,094 ve 2,970 adet/100 m/gün olarak hesaplanmıştır.
Iskarta türler arasında 6 türün Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan
kırmızı listeye giren türler olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak, tespit edilen bu türlerin yıllar
içerisindeki değişiminin sürekli izlenmesi ile sürdürülebilir balıkçılığa nasıl bir katkı
sağlayabileceği tartışılmıştır.In this study, 15 sea trials were carried out between 01.11.2019-15.02.2020 in order to
determine the catch composition of cuttlefish trammel nets used in Mersin Bay. At the end of the
study, a total of 6084 samples with the weight of 701.14 kg belonging to 4 classics, 25 families
and 34 species were determined. It was determined that the most caught species (74%) was
Cuttlefish (Sepia officinalis) with 2285 samples (in total 522.10 kg) in the catch composition. The
findings in terms of weight show that 74% of the total catch is target species, 19% is incidental
species, and 7% is discarded species. In terms of number, it was determined that 37% of the total
catch is target species, 26% is incidental catch, and 37% is the discarded catch. The catch values
per unit effort of target, random and discards species in weight was faund to be 0.6961, 0.1776
and 0.0612 kg/100 m/day respectively. In terms of nummer, it was found to be 3.047, 2.094 and
2.970 pieces/100 m/day, respectively. It has been determined that 6 of the discarded species are
on the red list prepared by the International Union for Conservation of Nature (IUCN). Finally, it
has been discussed how these species can contribute to sustainable fisheries by constantly
monitoring the changes over the years
The COVID-19 Pandemic Affects Male Patients With Chronic Spontaneous Urticaria More Than Female Patients
Introduction: The COVID-19 pandemic dramatically disrupts health care for patients with chronic diseases including chronic spontaneous urticaria (CSU). As of now, it is unknown if the effects of the pandemic in CSU are different than in other chronic diseases. We also do not know, if different groups of CSU patients, for example female and male patients, are affected differently.
Aim: To understand how CSU patients and subgroups are affected by the COVID-19 pandemic in their disease activity and control and treatment, using psoriasis as control.
Patients and Methods: We analyzed 399 patients (450 visits) with CSU or psoriasis assessed during August 2019, i.e. before the pandemic, or August 2020, i.e. during the pandemic, for changes in disease activity, disease control, and the treatment they used, and how these changes are linked to age, gender, and disease duration.
Results: Male but not female patients with CSU had markedly increased disease activity during the pandemic. CSU patients' age or disease duration were not linked to changes. Male and female patients with psoriasis showed similar increases in disease activity and decreases in disease control. The rate of omalizumab treatment, during the pandemic, was unchanged in male patients and increased in female patients with CSU. The efficacy of omalizumab treatment, during the pandemic, was reduced in male patients but not female patients with CSU.
Conclusion: Male but not female CSU patients, during the COVID-19 pandemic, show loss of disease control linked to loss of omalizumab efficacy. The reasons for this need to be investigated
Toz Metalurjisi ile Üretilen Gözenekli TiZr Alaşımının Mekanik Özellikleri ve Biyouyumluluğu Üzerine Sinterleme Sıcaklığının Etkileri
Dünya nüfusunun ortalama yaşam süresi arttıkça implant biyomalzemelerine olan ihtiyaç da artmaktadır. Bu nedenle, bu alandaki araştırmalar son yıllarda artış göstermiştir. Özellikle, gözenekli metaller, ayarlanabilir mekanik ve fiziksel özellikleri ve gözenekli yapısından dolayı implant kemik etkileşimini arttırmasından dolayı daha kullanışlıdır.Bir yenilik olarak, bu çalışmada, sinterleme sıcaklığının Ti-20Zr alaşımlarının mikroyapısı, mekanik ve biyouyumluluk özellikleri üzerindeki etkileri araştırılmıştır.Numunelerin mikroyapılarında meydana gelen değişimler ve faz analizi, taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve X-ışını kırınımı (XRD) ile araştırılmıştır.Basma testi kullanılarak numunelerin mekanik özellikleri ve Sprague Dawley dişi ratlar kullanılarak in vivo biyouyumluluk özellikleri incelenmiştir. Deneysel sonuçlara göre, sinterleme sıcaklığı mikroyapı, mekanik özellikler ve biyouyumluluk üzerinde önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca implantasyon bölgesinde herhangi bir toksik veya alerjik reaksiyon görülmemiştir. Bu sonuçlar Ti-20Zr alaşımlarının sert doku için umut verici bir implant olduğunu ortaya çıkarmıştır
Micafungin Effectiveness in Treating Pediatric Patients with Proven Candidemia
Aim:Micafungin is one of three currently available echinocandin for the treatment of candidiasis and candidemia. We aimed to discuss the effectiveness of micafungin and any possible side effects in the treatment of proven candidemia in children.Materials and Methods:In this study, children who were treated with micafungin for proven candidemia between May, 2017 and October, 2019 were included. The time to achieve negative culture, liver and renal functions as well as blood counts were recorded using the hospital data system.Results:Forty-five patients (52.3%) who received micafungin for proven candidemia were included in this study. The median age of the children who received micafungin due to invasive candidiasis (IC) was 4 months (range: 12 days to 216 months). Of these 45 IC patients, 10 (22.2%) were neonates, 19 (42.2%) were infants, 11 (24.4%) were between 1 and 5 years old, and 5 (11.1%) were between 10-18 years old. The median duration of micafungin treatment to culture negativity for C. albicans related candidemia episodes was shorter (6 days, 1-26 days) than non-albicans Candida spp. related candidemia episodes (7 days, 1-35 days) (p=0.10). Culture negativity could not be achieved at the end of the 14th day of micafungin treatment in 15 of the 45 (33.3%) candidemia episodes. The most commonly isolated Candida spp. in patients with treatment failure was C. parapsilosis (n=6), followed by C. albicans (n=5), C. guilliermondii (n=1), C. tropicalis (n=2) and C. tropicalis and C. guilliermondii co-infection (n=1) respectively. None of the patients developed side effects due to micafungin treatment.Conclusion:Micafungin was found to be safe and effective for the treatment of culture proven candidemia in pediatric patients, including neonates
- …