24 research outputs found

    Modifiye Üçlü Antibiyotik Patının Uzaklaştırılmasında Fotonla İndüklenmiş Fotoakustik Dalgalanma ile Farklı İrrigasyon Aktivasyon Rejimlerinin Kombinasyonunun Karşılaştırılması

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, kök kanallarından modifiye üçlü antibiyotik patının (mTAP) çıkarılmasında foton kaynaklı fotoakustik dalgalanma (PIPS) tekniği ile farklı irrigasyon aktivasyon rejimlerinin kombinasyonunun etkinliğini karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntemler: Yüz beş adet çekilmiş insan mandibular-premolar dişler ProTaper döner eğe kullanarak prepare edildi. Kök kanalları mTAP medikamenti ile dolduruldu ve 4 hafta sonra kökler kullanılan irrigasyon rejimlerine göre rastgele 7 gruba (n=15) ayrıldı: Self-Adjusting File (SAF), Pasif-Ultrasonik-İrrigasyon (PUI) , EndoAktivatör (EA), SAF+EA, SAF+PUI, PUI+EA, PIPS. 3 dişte mTAP kaldırılmadı (pozitif kontrol) ve diğer 3 diş mTAP ile doldurulmadı (negatif kontrol). Kökler uzunlamasına ikiye ayrıldı ve kalan mTAP miktarı, 4 dereceli bir skorlama sistemi kullanılarak 20x büyütme ile değerlendirildi. Veriler Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Tüm deney grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edildi. PIPS, SAF, SAF+EA ve SAF+PUI, mTAP'yi kök kanalından çıkarmada PUI ve PUI+EA'dan önemli ölçüde daha iyi performans gösterdi (P=0.000). EA orta etkinlik gösterdi. Apikal ve orta üçte birlik kısımda PUI ve PUI+EA ve koronal üçte birlik kısımda PUI önemli ölçüde daha kötü performans gösterdi (

    Impact of opioid-free analgesia on pain severity and patient satisfaction after discharge from surgery: multispecialty, prospective cohort study in 25 countries

    Get PDF
    Background: Balancing opioid stewardship and the need for adequate analgesia following discharge after surgery is challenging. This study aimed to compare the outcomes for patients discharged with opioid versus opioid-free analgesia after common surgical procedures.Methods: This international, multicentre, prospective cohort study collected data from patients undergoing common acute and elective general surgical, urological, gynaecological, and orthopaedic procedures. The primary outcomes were patient-reported time in severe pain measured on a numerical analogue scale from 0 to 100% and patient-reported satisfaction with pain relief during the first week following discharge. Data were collected by in-hospital chart review and patient telephone interview 1 week after discharge.Results: The study recruited 4273 patients from 144 centres in 25 countries; 1311 patients (30.7%) were prescribed opioid analgesia at discharge. Patients reported being in severe pain for 10 (i.q.r. 1-30)% of the first week after discharge and rated satisfaction with analgesia as 90 (i.q.r. 80-100) of 100. After adjustment for confounders, opioid analgesia on discharge was independently associated with increased pain severity (risk ratio 1.52, 95% c.i. 1.31 to 1.76; P < 0.001) and re-presentation to healthcare providers owing to side-effects of medication (OR 2.38, 95% c.i. 1.36 to 4.17; P = 0.004), but not with satisfaction with analgesia (beta coefficient 0.92, 95% c.i. -1.52 to 3.36; P = 0.468) compared with opioid-free analgesia. Although opioid prescribing varied greatly between high-income and low- and middle-income countries, patient-reported outcomes did not.Conclusion: Opioid analgesia prescription on surgical discharge is associated with a higher risk of re-presentation owing to side-effects of medication and increased patient-reported pain, but not with changes in patient-reported satisfaction. Opioid-free discharge analgesia should be adopted routinely

    İlaç-lipit ve protein-lipit etkileşimlerinin biyofiziksel teknikler ile tamoxifen-herceptin (trastuzumab)-model membran sisteminde incelenmesi

    No full text
    Antiöstrojen bir ilaç olan Tamoxifen (TAM) meme, pankreas, beyin ve karaciğer kanserlerinin kemoterapisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada TAM ile çok katmanlı vezikül formundaki (MLV) model membran etkileşimleri farklı asil zincir uzunluğu ve yük durumuna sahip lipitler için farklı TAM konsantrasyonlarında (%1, %6, %9 ve %15 mol) çalışılmıştır. Asil zincir etkisini incelemek için dipalmitolfosfotidilkolin (DPPC) ve dimiristolfosfotidilkolin (DMPC) nötr lipitleri ve yük etkisini incelemek için ise anyonik dipalmitolfosfotidilgliserol (DPPG) lipiti kullanılmıştır. Bu amaçla Fourier transform-infrared (FTIR)spektroskopisi ve Diferansiyel Tarama Kalorimetresi (DSC) teknikleri ile deney yapılmıştır. CH2 gerilme modlarının dalga sayılarının FTIR ile analiz sonuçları nötr lipitler için %1 mol TAM konsantrasyonunda hem jel hem de sıvı kristal fazda lipit düzeninde belirgin bir artış, buna karşılık daha yüksek konsantrasyonlar için (%6, %9 ve %15 mol) lipitlerin düzeninde bir azalma olması sebebiyle lipit düzeninde bir zıt etki görülmüştür. Ancak, DPPG lipozomları için hem jel hem de sıvı kristal fazda tüm TAM konsantrasyonları sistemi düzensizleştirmektedir. CH2 gerilme modunun bant genişliği değerleri DPPC ve DMPC lipozomları için TAM konsantrasyonu arttıkça (%6, %9 ve %15 mol) lipit dinamiğinde artışa neden olmuştur. Buna karşılık, TAM’ nin düşük dozunun (%1mol) varlığında zıt etki görülmüştür. DPPG lipozomlarının dinamiği tüm TAM konsantrasyonları için artmıştır. Çok katmanlı lipozomların baş grubu ve TAM arasındaki etkileşimler C=O gerilme ve PO- 2 antisimetrik gerilme bandının analizi ile monitör edilmiştir. Artan TAM konsantrasyonu lipitlerin polar bölgesindeki bu fonksiyonel grupların etrafında dehidrasyona sebep olmuştur. Diferansiyel Tarama Kalorimetresi (DSC) çalışmaları tüm lipitler için TAM’ nin ön geçiş sıcaklığını kaybettiğini ve esas geçiş sıcaklığını daha düşük sıcaklıklara kaydırdığını göstermiştir. Ayrıca DSC eğrileri artan TAM konsantrasyonu ile genişlemiştir. Bu sonuçlar asil zincir uzunluğunun değil ama polar baş grubunun yük durumunun lipit düzeni ve dinamiği üzerindeki farklı etkilerini göstermiştir. Çalışmamızın ikinci bölümünde, meme kanseri tedavisinde ümit verici bir ajan olarak geliştirilmiş protein antikanser ilacı olan Herceptin (Trastuzumab) ile Tamoxifenin birlikte kullanılmasının nötr bir lipit olan DPPC üzerindeki etkileri sıcaklığa bağlı olarak araştırılmıştır. Heceptin (HER) içeren DPPC lipitlerine farklı konsantrasyonlarda (%1, %6, %9 ve %15 mol) TAM ilave edilmiştir. CH2 antisimetrik gerilme modunun dalga sayılarının analiz edilmesi ile bu HER içeren DPPC lipozomları için hem jel hem de sıvı kristal fazda artan Tam konsantrasyonu ile lipitlerin düzeninde bir artma olduğu görülmüştür. Yine HER ve TAM’ nin birlikte kullanılmasının membranların dinamiğini diğer bir deyişle akışkanlığını azalttığı görülmüştür. Lipitlerin baş grubu ve ilaçlar arasındaki etkileşimler hakkında bilgi veren C=O gerilme ve PO- 2 antisimetrik gerilme bantlarının analizi ise artan TAM konsantrasyonu ile bu fonksiyonel grupların etrafında dehidrasyon meydana geldiğini göstermiştir

    Kanser tedavisinde önemli bir ajan olan Curcumin'in model membranlarla etkileşimlerinin spektroskopik ve kalorimetrik tekniklerle incelenmesi

    No full text
    Curcumin (diferuloylmethane) (CUR) is an important drug which extracted from the rhizome of the plant Curcuma longa (turmeric) and has anticancer effects besides antibiotic, antiviral, antifungal and anti-inflammatory properties. The aim of this thesis is to investigate the interactions between model membranes and Curcumin at molecular level. Because of the complex structure of biological membranes, we have worked with model membranes as an alternative to which we can change component and concentration. Dipalmitoylphosphatidylcholine (DPPC), one of the most common phospholipids and cholesterol (CHOL), another important component in biological membranes were prepared model membranes in the form of multilayer vesicles (MLV). The effects of the presence of Curcumin on lipid bilayers, which were separated into binary (DPPC + CUR) and triple systems (DPPC / CHOL + CUR) were investigated. The amount of cholesterol was kept constant (7:1 for DPPC: CHOL) suitably according to the lipid: cholesterol ratio in the living beings between 0.11 and 0.33. The effect of different concentrations of Curcumin on model membranes was investigated on both systems by Differential Scanning Calorimetry (DSC) and Fourier Transform Infrared (FTIR) spectroscopy techniques. The results obtained from DSC showed that the use of the agent and cholesterol with the agent lead to loss of the pretransition temperature in both the binary and triple systems. The presence of Curcumin at different concentrations in both systems resulted in a decrease in the main phase transition temperature (Tm) and enthalpy (ΔH) values, while an increase in half-height width (ΔT1/2). The results obtained from FTIR showed that the presence of curcumin and cholesterol with it decreased the order of the model membranes in the gel phase in both systems, and increased the liquid crystal phase, besides the increase in fluidity in both phases. By the analyses of C = O streching bands, an increase was seen in wavenumber values in both systems and in both phases. By the analyses of PO2 streching bands, the increase in the wavenumber values for 24 % mole curcumin and the decrease in the wavenumbers for other concentrations occurred in the binary system. In the triple system, an increase in the wavenumber values was observed for all concentrations in both phases. When all calorimetric and spectroscopic results were evaluated, it was observed that curcumin interacted with lipids as a whole. It is hoped that this thesis study will shed light on the clinical studies to investigate the interactions of cancer which is still a deadly disease and curcumin which is an important agent in its treatment at molecular level.Curcumin (diferuloylmethane) (CUR), Curcuma longa (zerdeçal) bitkisinin köksapından çıkarılan ve antibiyotik, antiviral, antifungal ve antienflamatuar özelliklerin yanı sıra antikanser etkilere sahip olan önemli bir ajandır. Bu tez çalışması kapsamında moleküler düzeyde model membranlarla Curcumin arasındaki etkileşimlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Biyolojik membranların karmaşık yapısı nedeniyle onlara alternatif olarak bileşen ve konsantrasyonunu değiştirebildiğimiz model membranlar ile çalışılmıştır. Biyolojik membranlarda en sık görülen fosfolipitlerden olan Dipalmitoilfosfatidil (DPPC) ile biyolojik membranların en önemli bir diğer bileşeni olan kolesterol (CHOL) kullanılarak çok katmanlı vezikül (MLV) formunda model membranlar hazırlanmıştır. Curcumin' in varlığının, ikili (DPPC+CUR) ve (DPPC/CHOL+CUR) üçlü sistemler olarak ayırdığımız lipit çift tabakalar üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Kolesterol miktarı, lipit:kolesterol oranı 0,11-0,33 arasında canlılarda bulunan orana uygun olacak şekilde (DPPC:CHOL için 7:1 oranında) sabit tutulmuştur. Farklı konsantrasyonlarda Curcumin' in model membranlar üzerindeki etkisi her iki sistem üzerinde, Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) ve Fourier Dönüşüm Infrared (FTIR) spektroskopisi teknikleri ile araştırılmıştır. DSC' den elde edilen sonuçlar ajanın ve ajanla beraber kolesterolün kullanılmasının hem ikili hem de üçlü sistemde öngeçiş sıcaklığının kaybolmasına neden olduğu göstermiştir. Her iki sistemde de farklı konsantrasyonlarda Curcumin' in varlığı, esas faz geçiş sıcaklık (Tm) ve entalpi (ΔH) değerlerinde düşüş meydana getirirken yarı yükseklikteki genişlikte (ΔT1/2) artış meydana getirmiştir. FTIR' dan elde edilen sonuçlar ise curcumin ve onunla beraber kolesterolün varlığının iki sistemde de jel fazda model membranların düzenini azaltırken, sıvı kristal fazda arttırdığını bunun yanı sıra her iki fazda da akışkanlığın artmasına neden olduğunu göstermiştir. C=O gerilme bandlarının analizi ile, her iki sistemde her iki fazda da dalga sayılarında artma görülmüştür. PO2 gerilme bandlarının analizi ile, ikili sistemde %24 mol curcumin için dalga sayılarında artma, diğer konsantrasyonlarda ise dalga sayılarında azalma meydana gelmiştir. Üçlü sistemde her iki fazda da tüm konsantrasyonlarda dalga sayılarında artma görülmüştür. Tüm kalorimetrik ve spektroskopik sonuçlar değerlendirdiğinde Curcumin' in lipitlerle bir bütün olarak etkileşime girdiği gözlenmiştir. Yapılan bu tez çalışmasının günümüzde hala ölümcül bir hastalık olan kanser ve onun tedavisinde önemli bir ajan olan Curcumin' in etkileşimlerinin moleküler düzeyde araştırılmasının klinik çalışmalara ışık tutması umulmaktadır

    TÜRKİYE’DEKİ İKİNCİ BASAMAK KAMU HASTANELERİNDE TEKNİK ETKİNLİK VE BELİRLEYİCİLERİ: BİR VZA-TOBİT ÇALIŞMASI

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada Türkiye’de faaliyet gösteren ikinci basamak kamu hastanelerinin teknik etkinliği ortaya konmuştur.Yöntem: Çalışmada Veri Zarflama Analizi (VZA) kullanılmıştır. VZA’dan sonra kurulan Tobit regresyon modeli ile hastanelerin bulunduğu ilin büyükşehir olma durumu, yatak sayısının 200 ve üzerinde olma durumu, yatak devir hızı, yatak doluluk oranı, uzman hekim başına düşen yatak sayısı ve yardımcı sağlık personeli sayısı değişkenlerinin VZA skorlarına etkisi incelenmiştir.Bulgular: Tobit regresyon sonuçlarına göre, hastanelerin bulunduğu ilin büyükşehir olma durumu ve yatak devir hızı teknik etkinliğe istatistiksel olarak anlamlı şekilde olumlu etki ederken, yardımcı sağlık personeli sayısı teknik etkinliğe istatistiksel olarak anlamlı şekilde olumsuz etki etmektedir (p<0,05). Diğer değişkenlerin (yatak sayısının 200 ve üzerinde olma durumu, yatak doluluk oranı, uzman hekim başına düşen yatak sayısı) teknik etkinlik üzerindeki etkileri olumlu olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05).Özgünlük: Bu çalışma ile ilk defa Türkiye’de faaliyet gösteren ikinci basamak kamu hastanelerinin teknik etkinlik düzeyleri ve buna etki eden faktörler VZA-Tobit Yaklaşımı ile ele alınmıştır

    Assessment of Nuchal Translucency Nasal Bone and Ductus Venosus Flow in the First Trimester: Pregnancy Outcomes

    No full text
    OBJECTIVE: To report the first trimester prenatal obstetric ultrasonography findings and pregnancy outcomes. STUDY DESIGN: This study was designed as a retrospective cohort one. Seven-hundreds twelve (n=712) singleton pregnant women attending to Simav –Kütahya Government Hospital between January 2008 and December 2011 for the routine first trimester screening and standard obstetric ultrasound examination were enrolled retrospectively. Pregnancy outcomes of these pregnancies were reported. RESULTS: The nasal bone was present in 704 (98.8%), absent in 4 (0.6%) and was not clearly evaluable in 4 (0.6%) patients. Blood flows in ductus venosus (DV) were normal in 609 (85.5%), reversed in 15 (2.1%) and not measurable in 88 (12.4%) of fetuses. We had 4 fetuses with cardiac anomaly. Among these 4 fetuses, we noted NT≥3.5 mm in 3 fetuses, absence of nasal bone in 3 fetuses and abnormal DV flow in 2 fetuses. We had 3 fetuses with Down syndrome. Among these 3 fetuses, we noted NT≥3.5 mm in 1 fetus, absence of nasal bone in 1 fetus and abnormal DV flow in 1 fetus. CONCLUSION: We reported our first trimester standard obstetric ultrasonographic results and pregnancy outcomes. We noted that the prenatal diagnosis of cardiac anomalies and Down syndrome may be possible via assessment of NT and DV flow

    The Safety of Ondansetron and Chlorpromazine for Hyperemesis Gravidarum in First Trimester Pregnancy

    No full text
    OBJECTIVE: To evaluate the pregnancy outcome of women with nausea and vomiting of pregnancy (NVP) who were treated with either ondansetron or chlorpromazine. STUDY DESIGN: This retrospective study included 185 women who were hospitalized in the first trimester for treatment of NVP and treated with either ondansetron or chlorpromazine between January 2006 and March 2011 at Simav Government Hospital. We evaluated the pregnancy outcome including birth weight, pregnancy induced hypertension, preterm birth and major congenital malformations. RESULTS: In the ondansetron group 4 (4%) low birth weight newborn, 9 (9%) preterm birth and 1 (1%) congenital anomaly, while in chlorpromazine group 1 (1.2%) low birth weight newborn, 9 (10.6%) preterm birth and 4 (4.7%) congenital anomalies were observed. CONCLUSION: The malformation risk for both drugs found to be similar to baseline. Although the sample size was small, both drugs found to be safe to use in first trimester for NVP

    Neutrophil gelatinase-associated lipocalin as a potential biomarker for pulmonary thromboembolism

    No full text
    WOS: 000525736100007Objective: Pulmonary thromboembolism (PTE) is a clinical condition that can be lethal unless promptly diagnosed and treated. the objective was to evaluate the significance of scrum neutrophil gelatinase-associated lipocalin (NGAL) in the diagnosis of PTE. Materials and methods: in this study, 60 patients hospitalized for acute PTE between May 2015 and December 2016 were enrolled. PTE was diagnosed using spiral computed tomography angiography of the thorax. Cardiac enzyme levels, arterial blood gas, and echocardiography measurements were performed. Whole blood samples were drawn to measure serum NGAL before treatment. Results: the PTE group comprised 34 women and 26 men, and the healthy control group included 22 women and 18 men. the mean ages of the patient and control groups were 70.3 +/- 14.4 years and 69.0 +/- 10.2 years, respectively. Serum NGAL was significantly higher in the patients than in the controls (88.6 +/- 33.6 vs. 31.7 +/- 10.0 ng/mL, p 50 ng/mL, the sensitivity was 100%, specificity was 98.3%, the negative predictive value was 100%, and the positive predictive value was 68%. Conclusion: Scrum NGAL is a new biomarker with high sensitivity and specificity to detect, diagnose, and exclude PTE
    corecore