84 research outputs found
SELF POTENTIAL AND GRAVITY STUDIES IN THE SEFERIHISAR GEOTHERMAL FIELD
Seferihisar jeotermal alanı İzmir-Ankara melanjının GD'sunda, İzmir ilinin yaklaşık 40 km GB'sında yer almaktadır. Bölgenin temelini Menderes masifine ait Paleozoik yaşlı kristalin şistler oluşturur. Bölgedeki tektonik oluşumlar KD-GB doğrultulu fay ve kırıklar ile bunları diyagonal kesen faylardan oluşmaktadır. Bölgede sıcak su çıkışları ise KD-GB yönde uzanan faylar boyunca görülmektedir. Alandaki önemli jeotermal çıkışlar; Tuzla ılıcası, Cumalı kaplıcası, Doğanbey kaplıcası ve Karakoç kaplıcası civarında gözlenmektedir. Bölgede daha önce yapılan yer elektrik araştırmalarının sonuçları, sıcak su kaynakları ve volkanik domlar civarında gözlenen düşük özdirenç değerlerinin alanın ana tektonik yapısına paralel olarak GB-KD yönünde uzandığını ortaya koymuştur. Bouguer gravite verilerine uygulanan ters çözüm işlemi sonucunda; metamorfik taban derinliği, 1.6-1.7 km olarak saptanmıştır. Doğal gerilim belirtileri ise, genelde jeolojik haritalarda belirtilen ve sıcak suyu yüzeye taşıdığı düşünülen faylar boyunca ortaya çıkmaktadır. Doğal gerilim çalışmaları sonucunda alandan elde edilen türevsel doğal gerilim belirtileri, genelde Tuzla-Cumalı arasında bulunan bölgede yoğunlaşmaktadır ve taşıyıcı fayların bulunduğu yerlerde daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Doğal gerilim belirtilerinin değerlendirmeleri sonucunda, Tuzla fayının bulunduğu yerde odak derinliği yaklaşık olarak 500 m saptanırken, Karakoç kaplıcasına yakın diğer bir noktada odak derinliği 450 m olarak bulunmuştur. Ayrıca, uçlaşma odaklarının Tuzla-Karakoç ve Cumalı kaplıcaları arasında yoğunluk göstermesi, jeolojik ve diğer jeofizik bulgularla uyumlu bir sonuç vermiştir. Seferihisar geothermal area located in the SE of İzmir-Ankara melange is approximately 40 km in the SW of the city of İzmir, Turkey. The basement of the study area is consist of the crystalline rocks of the Menderes Massif of Paleozoic age. The main tectonic features are faults and fractures extending in NE-SW direction. These features are transversed by the secondary (relatively younger) faults striking NW-SE diagonally. Hot water springs which are observed around Tuzla, Cumalı, Doğanbey and Karakoç, appear along the faults. The result of resistivity measurements indicates that the low resistivity values located near and around the hot springs and volcanic domes are extended in the direction of SE-NW which is parallel to the major tectonic structure of the area. Using the Bouger gravity data, the depth of the metamorphic basement was estimated as 1.6-1.7 km. The self potential anomalies are generally observed along the faults transporting the hot water to the surface and indicated by the geological maps. The self potential gradient anomalies are localized between the Tuzla and Cumalı geothermal areas and originated by the transporting faults. After the interpretation the focal depths are approximately 500 m for the Tuzla fault and approximately 450 m around the Karakoç hot spring. Furthermore, polarization foci are intensively observed between the Tuzla-Karakoç and Cumalı areas and this is in accordance with geological and geophysical evidences
Contribution of Endorectal Ultrasound, Magnetic Resonance Imaging and Positron Emission Tomography to Operation Strategy in Rectal Cancer
Objective:Colorectal cancer is the most common type of cancer in the gastrointestinal tract. Preoperative staging is important for applying appropriate treatment modalities. The role of endorectal ultrasonography (ERUS), magnetic resonance imaging (MRI) and positron emission-computed tomography (PET-CT) in rectal cancer patients was evaluated.Method:In this study, between October 2010-April 2012, 30 patients who were diagnosed as rectal cancer clinically and histopathologically were evaluated with ERUS, MRI and PET-CT preoperatively and results were compared with histopathologic findings.Results:Between October 2010-April 2012, 30 patients who were diagnosed as rectal cancer with biopsy in Bezmialem University Medical Faculty Hospital General Surgery Department were included in this study [20 male (66.6%), 10 female (33.3%) and their ages are 38-75 years old, 21 of them received neoadjuvant treatment and 9 of them did not received]. All patients were evaluated with MRI, ERUS and PETCT preoperatively. Rectal cancer patients who are primarily operated from rectal adenocarcinoma were included in this study. For T staging, preoperative MRI, ERUS and PET-CT staged 9 (31%), 12 (41%) and 12 (40%) of 30 patients accurately, respectively. For N staging, preoperative MRI, ERUS and PET-CT staged 15 (51%), 16 (55.1%) and 17 (56.6%) of 30 patients accurately, respectively. In comparison to other modalities, PET-CT did not yield a significant difference in staging and did not change operation strategy. PET-CT detected distant metastasis in 3 patients. One of them was liver and two of them were lung metastasis. Biopsies from mass predicted as lung metastasis did not result as metastasis. PET-CT has high rates of false positivity to detect distant metastasis. In statistical analysis, significant p-values for evaluation could not be obtained.Conclusion:Efficacy of routine use of PET-CT on staging, evaluation of T, N and extramesorectal spread could not be shown
Halkımızın teratoloji hakkındaki farkındalığı
Amaç: Bu çalışma ile çevresel etkenlerden kaynaklanan doğumsal bozuklukları ve anormal prenatal gelişmeyi inceleyen ve doğumsal defektleri önlemenin araştırmalarını yapan bilim dalı olan teratoloji hakkında halkımızın neler bildiğini ve konu ile ilgili farkındalıklarını araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sağlık hizmeti almak üzere başvuran hasta ve hasta yakınlarından oluşan, yaşları 18 - 79 arasında değişen, eşit sayıda kadın ve erkekten oluşan toplam 400 katılımcıya anket uygulaması yapıldı. Elde edilen veriler ortalama ± standart sapma ve yüzde olarak özetlendi. Bulgular ve Sonuç: Yapılan anket çalışmasında homojen olmayan sonuçlar elde edildi. Bu verilere göre katılımcıların ölü ya da sakat doğumların sebepleri, röntgen, tomografi vb. kullanımının anne karnındaki bebeğe etkileri, ilaçların yan etkilerine dikkat etme, akrabalık derecesinin hastalıklı doğumlara etkisi konularında belirli düzeyde fikir sahibi oldukları saptandı. Anne karnındaki bebeğin hastalıklara karşı en duyarlı olduğu gebelik dönemi hakkında ise yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları belirlend
Comparing Competitiveness of Turkey and The CEECs: A Special Reference to FDI and Export Performance
Liver L-carnitine biosynthesis in non-pregnant, pregnant and lactating rabbits.
The present study reports liver carnitine biosynthesis and concentrations in non-pregnant (dry), pregnant and lactating rabbits (n = 17). To determine carnitine biosynthesis in liver tissues; we purified gamma-butyrobetaine hydroxylase, a key enzyme in carnitine biosynthesis, and measured its activity. An isocratic high-performance liquid chromatography (HPLC) method was used to determine L-carnitine levels in liver samples. When compared with dry period, during pregnancy, free and acid-soluble total carnitine concentrations did not change significantly (p>0.05). In contrast to free and acid-soluble total carnitine, short chain acylcarnitine concentration increased significantly in the second period of pregnancy, compared with non-pregnant rabbits. Highest concentrations of free, short-chain acyl- and acid-soluble total carnitine were measured at the 4th day of lactation (487 +/- 29; 392 +/- 26 and 879 +/- 38 nmol/g wet weight respectively). gamma-Butyrobetaine hydroxylase activity increased with the duration of pregnancy and in late pregnancy it increased significantly compared to previous periods. Highest activity was measured in early lactation period (361 +/- 28 pmol carnitine/min/mg protein). We concluded that, biosynthesis of carnitine in liver increases gradually in late pregnancy and early lactation in rabbit, and this may be regulated by hormonal changes during these periods.</p
- …