22 research outputs found

    Insulin resistance and serum leptin levels in men with obstructive sleep apnea syndrome

    Get PDF
    Aim: The aim of this study was to assess the insulin resistance andserum leptin levels in patients with obstructive sleep apnea syndrome(OSAS), and to compare body mass indexes (BMI) of OSAS patients withmatched controls without OSAS.Method: Twenty eight patients having apnea-hypopnea index (AHI)?5included in the study. Thirty two healthy subjects assumed as a controlgroup. Venous blood was obtained in the fasting state for themeasurement of glucose, insulin and leptin levels. Insulin resistanceindex was based on the homeostasis model assesment method (HOMAIR).Result: There was no significant difference in the serum leptin levels(control group, 32.88±24.22 ng/ml, OSAS group, 24.93±25.84 ng/ml) and HOMA-IR (control group, 3.01±1.81, OSAS group, 2.58±1.21)between control group and OSAS patients. Insulin resistance and circulatingplasma leptin concentrations in OSAS patients were independentof the AHI and were not different from the control group.Conclusion: We concluded that insulin resistance and plasma leptinconcentrations are mostly associated with the degree of obesity andBMI. Those parameters seem not to be related with the AHI in OSASpatients

    Rheumatoid artritis and lyme disease: A case report

    No full text
    Romatoid artrit (RA) ile Lyme hastalığı klinik olarak farklılıklar göstermektedir. Lyme artriti RA’dan belirgin farklılıklar göstermesine rağmen, benzer bir şekilde kronik proliferatif sinovitise bağlı olarak eklem yerlerinde erozyona neden olabilmektedir. Literatürde her iki hastalığın birlikte görüldüğü olgu bildirilmemiştir. Bu makalede 6 yıldır RA nedeni ile tedavi edilen ve 2 ay önce RA aktivasyonunu da düşündürebilecek semptom ve bulguları olan, ancak tetkikler sonucu Lyme hastalığı tanısı konularak tedavisi tamamlanan bir olguyu sunmayı amaçladık.Rheumatoid arthritis (RA) and Lyme disease are two systemic illnesses with distinctly different clinical manifestations. Although Lyme arthritis is clearly distinct from RA, it can also cause joint erosion due to chronic proliferative synovitis. In the literature we found no case report in which RA and Lyme disease coexisted. In this article we present a 27 year-old woman who had undergone treatment for RA for the previous 6 years. Two months after this period, on the basis of symptoms and laboratory findings, the patient experienced what was initially diagnosed as RA activation. However, after tests were performed, Lyme disease was diagnosed. The patient was treated accordingly and successfully

    Obstrüktif uyku apne sendromu olan erkek hastalarda insülin rezistansı ve serum leptin seviyeleri

    No full text
    Amaç: Bu çalışmanın amacı obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS) olan hastalarda insülin rezistansı ve serum leptin seviyelerini incelemek ve OUAS olan hastaların vücut kitle indeksini (VCİ) kontrol grubuyla karşılaştırmaktır. Metod: Apne hipopne indeksi (AHİ)?5 olan 28 hasta çalışmaya dahil edildi. Sağlıklı 32 birey kontrol grubu olarak kullanıldı. Çalışmaya katılan bireylerden glukoz, insülin ve leptin seviyelerini ölçmek için açlık durumunda venöz kan elde edildi. İnsülin rezistans indeksinde, hemostaz modeli analiz methodu (HOMA-IR) temel alındı. Bulgular: OUAS grubu ile kontrol grubu arasında serum leptin seviyeleri (kontrol grubu, 32.88 ± 24.22 ng/ml, OUAS grubu, 24.93 ± 25.84 ng/ml) ve HOMA-IR (kontrol grubu, 3.01 ± 1.81, OUAS grubu, 2.58 ± 1.21) açısından anlamlı bir fark yoktu. OUAS olan hastalarda insülin rezistansı ve plazma leptin konsantrasyonları AHİ’den bağımsızdı ve kontrol grubundan farklı değildi. Sonuç: İnsülin rezistansı ve plazma leptin konsantrasyonları sıklıkla VKİ ve obesitenin derecesiyle ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Bu parametreler OUAS olan hastalarda AHİ ile ilişkili olmadığı gözükmektedr.Aim: The aim of this study was to assess the insulin resistance and serum leptin levels in patients with obstructive sleep apnea syndrome (OSAS), and to compare body mass indexes (BMI) of OSAS patients with matched controls without OSAS. Method: Twenty eight patients having apnea-hypopnea index (AHI)≥5 included in the study. Thirty two healthy subjects assumed as a control group. Venous blood was obtained in the fasting state for the measurement of glucose, insulin and leptin levels. Insulin resistance index was based on the homeostasis model assesment method (HOMA-IR). Result: There was no significant difference in the serum leptin levels (control group, 32.88±24.22 ng/ml, OSAS group, 24.93±25.84 ng/ml) and HOMA-IR (control group, 3.01±1.81, OSAS group, 2.58±1.21) between control group and OSAS patients. Insulin resistance and circulating plasma leptin concentrations in OSAS patients were independent of the AHI and were not different from the control group. Conclusion: We concluded that insulin resistance and plasma leptin concentrations are mostly associated with the degree of obesity and BMI. Those parameters seem not to be related with the AHI in OSAS patients

    Effects of altitude on proteinuria excretion

    No full text
    Amaç: İdrar protein miktarı 24 saatlik idrar toplanarak ölçülür ve günlük 150 mg'a kadar olan değerler normal kabul edilir. Normal populasyonda deniz seviyesinden yükseğe çıkıldıkça proteinürinin normal seviyelerinin değişip değişmediği bilinmemektedir. Çalışmamızda 1727 m rakımda yaşayan sigara içmeyen sağlıklı insanlardaki proteinüri seviyelerini deniz seviyesindeki sağlıklı populasyonla karşılaştırdık. Yöntem: Denizden 1727 m yüksek bir yerleşim yeri olan Van ile deniz seviyesindeki Zonguldak'ta yaşayan sağlıklı ve sigara içmeyen, Van'dan 35 (21 kadın, 14 erkek/yaş aralığı: 16-74, yaş ort.: 36,7±15 yıl) Zonguldak'tan-28 (15 kadın,13 erkek, yaş aralığı:22-62, yaş ort.:. 42,1±12,1 yıl) gönüllü katılımcı çalışmaya alindi, Her iki grup arasında yaş, cins,hemoglobin ve ürik asit düzeylerinde istatistiksel açıdan fark yoktu. Van'da ölçülen idrar protein ortalama 60±29,8 (10-13Q jn'g/dl), Zonguldak'ta 64,7±29,8 (10-130,5 mg/dl) idi (p=0,53), Sonuç: Çalışmamızdaki vaka grubunda proteinüri açısından her iki grup arasında anlamlı fark bulunamadı.Aim: Protein excretion is measured on a 24-h urine collection, with the normal value being less titan 150 mg/day. It is unknown whether normal range of proteinuria changed in high altitude in healthy population. In our study, non smoker healthy residents that lived in 1727 m altitude and normal population in sea, level were compared. Methods: 35 resident of high altitude in Van (21 female, 13 male, age 16-74, mean: 36,7±15 years) and 28 resident of sea level in Zonguldak (15 female, 13 male age 22-66, mean: 42,1±12,1 years) were included in this study. Result: No difference was observed in terms of age, gender, hemoglobin and uric acid level. Mean protein excretions in Van and in Zonguldak were 60±29,8 (10- 130 mg/dl), 64,7±29,8 (10-130,5 mg/dl) (p=0,53) respectively. Conclusions: No difference was observed in terms of proteinuria in our study

    Hydatid cyst with atypical location

    Get PDF
    Hidatik kist hastalığı Echinococcus granulosusun neden olduğu zoonotik bir enfeksiyondur. Echinococcus granulosus, sıklıkla karaciğer ve akciğerde enfeksiyona neden olmakla birlikte nadir olarak baş ve boyun bölgesinde kistlere sebep olduğuna dair raporlar bulunmaktadır. Baş boyun bölgesinde hidatik kistlerin bulunduğu bölgeler arasında parotis bezi, parafarengeal alan, maksiller sinüs, nasolabial bölge, preaurikular bölge bulunmaktadır. Bu olgu sunumunda, sağ yanak bölgesinde yerleşimli nadir rastlanılan bir hidatik kist olgusu rapor edilmiştir.Hydatic disease is a zoonotic infection caused by Enchinococcus granulosus. Enchinococcus granulosus frequently causes pulmonary and liver infection and there are reports that it rarely causes cysts in head and neck region. There are parotid gland, parafarengeal region, maxillary sinus, nasolabial region and preauricular region among regions in which hydatic cysts are found in head and neck region. In this case report, the case of a hydatic cyst, which is rarely seen in located right cheek region, was reported

    EĞİTSEL BAĞLAMDA TEKNOLOJİ VE DUYGU ÇALIŞMALARI ÜZERİNE BİR SİSTEMATİK HARİTALAMA ÇALIŞMASI: TANIMLAR, KURAMLAR VE GELECEKTEKİ YÖNELİMLER

    No full text
    Bu çalışmada, sistematik haritalama yoluyla, alanyazında eğitim ve eğitim araştırmaları kategorisinde duygu ve teknolojiyi bir arada ele alan araştırma makalelerinin, ‘duygunun tanımı’, ‘temel alınan kuramsal çerçeve,’ ‘teknolojinin ele alındığı bağlam’ ile ilgili olarak analiz edilmesi; böylece, bir yandan var olan durumun betimlenmesi, bir yandan da araştırmaların nereye doğru evrildiğinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmada 2015 - 2019 yılları arasında SSCI indeksinde taranan dergilerde yayınlanmış olan ve belirlenmiş ölçütlere uyan 75 araştırma makalesi analiz edilmiştir. Analiz sonucunda araştırmaların demografik özellikleri ile ilgili olarak; en fazla yükseköğretim düzeyinde lisans ve lisansüstü öğrencilerle çalışıldığı; verilerin, öz bildirime dayalı ölçek ve anket ile toplandığı, bazı çalışmalarda birden fazla veri toplama yaklaşımının kullandığı belirlenmiştir. 75 makalenin 59’unda duygu ile ilgili tanımlara yer verilmediği, 55’inde duygu konusunda herhangi bir kuramsal çerçevenin temel alınmadığı, teknolojinin en çok çevrimiçi öğrenme bağlamında ele alındığı ortaya çıkmıştır. Analiz edilen araştırmalarda duygu ile ilgili operasyonel tanımların eksikliği, araştırmacının duyguya olan yaklaşımının ve araştırma sürecini yürütme perspektifinin anlaşılmasında sınırlılığıberaberinde getirmektedir. Oysa yapılan çalışmalarda kuramsal bir çerçeveden hareketedilmesinin, ilişkileri içeren mekanizmaların anlaşılması için bir zemin oluşturacağı ileri sürülebilir. Bu durum, eğitsel bağlamda duygu ve teknoloji konusunda yapılacak çalışmalar için önceliğin nerede olduğunu ortaya koymaktadır. Sonuç olarak eğitsel bağlamda duygu ve teknoloji üzerine yapılması planlanan araştırmalarda, araştırmacının perspektifini işlevsel tanımlamalar, modeller ve temel aldığı kuramsal çerçeve üzerinden ortaya konulmasına gereksinim olduğu ifade edilebilir

    Perception of Violence Against Women Among Health Care Proffessionals And Affecting Factors

    No full text
    Amaç: Bu çalışma, sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddet algılayışları ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışma, 5-6 Mayıs 2011 tarihlerinde Çorum Devlet Hastanesi'nde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada belirlenen tarihlerde ulaşılabilen, çalışmaya katılmayı kabul eden tüm sağlık çalışanları (N255) araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler, anket formu aracılığı ile ve yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmış, SPSS 17.0 istatistik paket programı kullanılmıştır.Bulgular: Çalışmada sağlık çalışanlarının %56.9'u şiddetin herhangi bir türü ile karşılaştıklarını, %68.6'sı şiddetle ilgili herhangi bir eğitim almadıklarını bildirmiştir. Kadına yönelik şiddet konusunda yasaların yapabileceği bir şeyin olmadığı (Erkek:%59.3; Kadın:%73.0), (Hekim;%61.9; Hemşire;%73.9; Diğer Sağlık Personeli;%55.6) ve aile yaşamının özel olup yaşananlara kimsenin müdahale etmemesi gerektiği (Erkek:%46.9; Kadın:%71.3), (Hekim;%57.1; Hemşire;%63.3; Diğer Sağlık Personeli;%44.4) görüşlerine katılmayan kadınların ve hemşirelerin oranı diğerlerine göre daha yüksektir. Sonuç: Sağlık çalışanlarının mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimlerinde kadına yönelik şiddet konusuna yer verilmesi ve erkekler arasında farkındalık yaratma çalışmalarının hızlandırılması önerilebilirAim: This study was carried out to determine health staff’s perceptions of violence against women and effective factors.Material and Methods: The study was carried out at Çorum State Hospital May 2011. It can be accessed on the dates specified in the study, who agreed to participate in this study all of them consisted (N 255) the sample.. The data was collected with a questionnaire form by using face to face method and statistical analysis was performed by SPSS 17.0.Results: In the study, 56.9% of health professionals reported that they faced with any type of violence and 68.6% of reported they didn’t take any training on violence. The proportions of women and nurses were higher than the others about there was nothing that the laws could do on violence (Men:59.3%; Women:73.0%; Doctors:61.9%; Nurses:73.9%; Other Health Professionals:55.6%) and about any one should not intervene to the violence because of the special family life (Men:46.9%; Women:71.3%; Doctors:57.1%; Nurses:63.3%; Other Health Professionals:44.4%).Conclusion: In under graduate and postgraduate trainings of health care professionals subject are as about violence against women should be given and more efforts should be spent for raising awareness among me
    corecore