Gaz Akış Hızının Fiziksel Buhar İletimi Yöntemiyle Büyütülen Antrasen Tek Kristallerin Özellikleri Üzerine Etkisi

Elektronik cihazlar uygulamalarında kullanılan organik yarıiletkenlerin moleküler yapıları ve düzenlilikleri cihaz performansı üzerinde oldukça önemli özelliklerdir. Bu çalışmada, elektronik cihazlarda sıklıkla tercih edilen antrasenin fiziksel buhar iletimi (PVT) yöntemiyle büyük boyutlu ve yüksek moleküler düzene sahip tek kristalleri büyütülmüştür. Açık sistem PVT yönteminde kullanılan argon gazının akış hızının büyütülen tek kristallerin yapısal, optik ve elektriksel özellikleri üzerine etkisi incelenmiştir. Büyütülen tek kristaller optik mikroskop, AFM, XRD ve UV-Vis absorpsiyon spektroskopisi ile karakterize edilmiştir. Yapısal ve optik analizler sonucunda gaz akış hızının kristal özellikleri üzerinde büyük etkiye sahip olduğu gözlenmiştir. 3,0 L sa-1 argon akış hızında büyütülen antrasen tek kristallerinin en ince (670 nm) ve en yüksek elektriksel iletkenlik değerine (1,80x10-4 S cm-1) sahip olduğu belirlenmiştir. Yapılan çalışma, yüksek performanslı elektronik cihazlarda kullanılacak organik yarıiletken tek kristallerinin özelliklerinin gaz akış hızı ile değiştirilebileceği gösterilmiştir

A general, three-dimensional fluid dynamics code for stars in binary systems

We describe the theory and implementation of a three-dimensional fluid dynamics code which we have developed for calculating the surface geometry and circulation currents in the secondaries of interacting binary systems. The main method is based on an Eulerian-Lagrangian scheme to solve the advective and force terms in Euler's equation. Surface normalised spherical polar coordinates are used to allow the accurate modelling of the surface of the star, as is necessary when free surfaces and irradiation effects are to be considered. The potential and its gradient are expressed as sums of Legendre polynomials, which allows a very efficient solution of Poisson's equation. The basic solution scheme, based on operator splitting, is outlined, and standard numerical tests are presented.Comment: 14 pages, 6 figures, MNRAS, accepted versio

First-Line Molecular Genetic Evaluation of Autosomal Recessive Non-Syndromic Hearing Loss

Objective:The aim of this study is to investigate the efficiency of a first-line molecular genetic evaluation approach, in children with deafness.Methods:Patients who were found to have sensorineural hearing loss by age-appropriate audiological tests were selected for the molecular genetic evaluation. The molecular genetic evaluation was carried out with GJB2 gene sequence analysis and mtDNA m.1555A>G mutation Restriction Fragment Length Polymorphism (RFLP) analysis. Additionally, in a small group of patients, hearing loss Multiplex Ligation-dependent Probe Amplification (MLPA) analysis was done out to identify the possible role of copy number changes.Results:In this Turkish cohort, which included 104 index patients and 78 relatives, 33 (31.7%) had Pathogenic/Likely Pathogenic variants. One or more GJB2 sequence variants were identified in 46 (44.1%) of the 104 index patients. The homozygous c.35delG mutation by itself explained the etiology in 24% of our ARSNHL group. In one (5%) of the 20 patients of MLPA group, a hemizygous deletion in POU3F4 gene was detected.Conclusion:In our Turkish cohort, we applied a first-line molecular genetic evaluation approach using GJB2 gene sequence analysis and mtDNA m.1555A>G RFLP analysis. This approach revealed the genetic etiology of 44.1% of our index patients. Additionaly, the results of hearing loss MLPA analysis revealed the limited role of copy number changes in this patient group. Furthermore, with a detailed genotype-phenotype association workup, 2 rare cases of Deafness with Palmoplantar Hyperkeratosis and Keratitis-Ichthyosis-Deafness syndrome were reported

Yenilenemeyen kaynakla kesikli zaman/maliyet ödünleşim proje çizelgelemesi.

In this thesis, we consider a discrete time/cost trade-off problem with a single nonrenewable resource. We assume the resource is released at some prespecified time points and at some prespecified quantities. We also assume that the costs due to the activities are incurred at their completions. Our aim is to minimize total project completion time. We formulate the problem as a pure integer programming model. We show that the problem is strongly NP-hard. We find lower bounds by pure linear programming and mixed integer linear programming relaxations of the model. We develop three heuristic procedures using the optimal solutions of mixed integer linear program and pure linear program. The results of our computational study reveal the satisfactory performance of our heuristic procedures.M.S. - Master of Scienc

Radial vibrations in a 5 M⊙ double-shell burning hydrogen-helium star

A model of 5M ⊙ hydrogen-helium star with no metals has been considered. The properties of the adiabatic oscillations were obtained, and the vibrational instability of the model has been investigated. The model is a double-shell burning star. Calculations were done for the fundamental mode as well as the first and the second harmonics. The model has been found vibrationally unstable against radial adiabatic pulsations

The comparasion of the head measures of Turkish and German shepherd dog breeds

Bu araştırmada 30 baş Türk Çoban ve 30 baş Alman Kurt köpeği çalışma materyali olarak kullanıldı. Her ırka ait köpeklerin baş ve yüz ölçümleri alındı. Elde edilen bulgulara göre her iki köpek ırkının mesatisefalik grup içinde yer aldığı tesbit edildi.In this research, thirty Turkish and thirty Germen Shepherd dog breeds were used as research materials. The head and face measurements of each race of the dogs were recorded. As a result it was found that both groups are in the mesaticehalic groups

Spontan abortuslarda vasküler endotelyal büyüme faktörü gen polimorfizmlerinin araştırılması

Spontan abortus, gebeliğin 20. gebelik haftasından önce herhangi bir müdahale olmaksızın sonlanması olarak tanımlanır ve üreme çağındaki kadınların belki de en yaygın problemidir. Özellikle erken spontan abortusların etiyopatogenezinde %50-60 oranında kromozomal anormallikler tespit edilirken olguların önemli bir kısmında herhangi bir sebep bulunamamaktadır. Biz bu çalışmamızda 2007-2010 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalına gönderilen spontan abortus materyalleri arasından karyotipi normal saptanan 81 örnekte etiyopatogenezden sorumlu olabileceğine dair önemli bilgi birikimi bulunan VEGF genine ait fonksiyonel olduğu daha önce gösterilmiş -2578 C/A ve 936 C/T polimorfizmlerini araştırdık. Kontrol grubu olarak sağlıklı 50 adet kadın ve 50 adet erkekte bu polimorfizmleri karşılaştırdığımızda 936 C/T polimorfizminin abortus örneklerinde kontrol grubuna göre anlamlı bir şekilde riski artırdığını saptadık. -2578 C/A polimorfizminin ise abortus ve kontrol grubunda farklı olmadığını gösterdik. VEGF, kadın reprodüktif sisteminin normal fizyolojisi ve normal gebeliğin implantasyon, embriyogenez ve ileriki haftalarında önemli görevleri olan bir büyüme faktörüdür. Başlıca görevleri vasküler permeabilite artışı, anjiyogenez, trofoblast invazyon ve infiltrasyonu, neovaskülarizasyon, damar endotelinin apoptozisten korunmasıdır. Daha önce VEGF ve spontan abortus ilişkisi çok sayıda olmayan çalışmalarda maternal DNA ile çalışılmış olmasına karşın fetal DNA örnekleri ile yapılmış herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu açıdan dünyada yapılmış ilk çalışma olma özelliğindedir. Ayrıca ülkemizde VEGF genine ait bu polimorfizmlerin çalışıldığı bir araştırmaya da rastlanmamıştır. Polimorfizmlerin allel frekansları popülasyonlarda farklılıklar gösterebilirler. Bu anlamda da bu polimorfizmlerin ülkemizdeki allel frekanslarının belirlendiği ilk çalışma olma özelliği taşımaktadır. Biz bu çalışmadan elde ettiğimiz veriler ışığında Türk toplumunda VEGF geni 936 C/T polimorfizminin önemli bir halk sağlığı problemi olan spontan abortus için tek başına yaklaşık 3,5 kat risk oluşturduğunu saptadık. Sonuç olarak VEGF polimorfizmleri spontan abortus patogenezinde rol oynayabilir

Determining the structural and spatial problems of Bursa Nilufer District Karacaoba dairy cattle facilites and modeling of a sample enterprice

Tarım sektörü içerisinde sığır yetiştiriciliğinin önemi büyüktür. Nüfus artışı beraberinde besinlere olan talebi artırmakta, insan beslenmesi için önemli olan et ve süt gibi gıda ürünlerine talep de artmaktadır. Artan bu talep ve ihtiyaç ise içerisindeki yapıları düzenli planlanmış, çevre koşulları yönünden optimize edilmiş, hayvan ve çalışan refahının sağlandığı modern işletme, konut yapıları ve tesislerde verimli hayvancılık faaliyetleri yapılarak karşılanabilir. Bu araştırma, Bursa ili, Nilüfer ilçesi, Karacaoba Mahallesi’ndeki süt sığırı işletmelerinde yürütülmüştür. Nilüfer ilçesi 2019 TÜİK verilerine göre hayvan başına düşen süt verimi 9,53 kg/gün’ dür. Bu değer ekonomik bir işletme açısından yeterli verimlikte değildir. Her ne kadar bu durumun sebebinin beslenme ve bakım yetersizliğinden kaynaklandığı düşünülse de, bunun yanında işletme yapılarının hayvan refahına uygun olmayışı, barınak içerisindeki ortam ve çalışma koşullarının çalışanlar üzerindeki olumsuz etkisi ile beraber iş verimliliğini düşürmesi de etkili olmaktadır. Bu çalışmada, Nilüfer ilçesi Karacaoba Mahallesi’nde bulunan 15 adet süt sığırı işletmesine ait barınaklar ve diğer işletme yapıları, yapısal ve çevresel özellikleri yönüyle incelenmiştir. Barınakların hayvan refahı kriterlerine uygunluğu değerlendirilirken barınak boyutları, taban düzenlemesi, havalandırmaların giriş ve çıkış açıklıklarının ebatları yerinde ölçülmüş, işletme sahipleri, veteriner hekim ve çalışanlarla anket çalışması yürütülmüştür. Geleneksel üretim modelini benimseyen küçük ölçekli işletmelerde hayvan sağlığı ve refahını etkileyebilecek, süt üretim verimini düşürecek bulgular elde edilirken, diğer işletmelerde de çeşitli yapısal ve mekansal sorunlar tespit edilmiştir. Araştırma alanı içerisindeki küçük ölçekli üreticilerin gelir düzeyini, iş gücü sayısını artırmak, yerleşim alanlarını ve işletmelerin rekabet gücünü artırmak ve artan işletme giderlerini düşürmek, kırsal desteklerden de faydalanamayan bu küçük işletmeleri bir araya getiren öneri örnek projede bu çalışma ile sunulmuştur.Cattle breeding is of great importance in the agricultural sector. Population growth increases the demand for food, and the demand for food products such as meat and milk, which is important for human nutrition, is also increasing. This increasing demand and need can be met by carrying out productive animal husbandry activities in modern businesses, housing structures and facilities where the indoor are regularly planned, optimized in terms of environmental conditions, and animal and employee welfare are provided. This research was carried out in dairy cattle farms in Bursa province, Nilüfer district, Karacaoba District. According to 2019 TUIK data of Nilüfer district, milk yield per animal is 9.53 kg/day. This value is not efficient enough for an economic enterprise. Although it is thought that the reason for this situation is due to the lack of nutrition and care, in addition to this, the inadequacy of the operating structures for animal welfare, the negative impact of the environment and working conditions of the employees in the shelter and the decrease in work efficiency are also effective. In this study, shelters and other structures of 15 dairy cattle farms in Karacaoba of Nilüfer district were examined in terms of their structural and environmental characteristics. While evaluating the compliance of the shelters with the animal welfare criteria, the dimensions of the shelter inlet and outlet openings of the ventilations, floor arrangement were measured on-site, and a survey study was conducted with the persons. While findings that may affect animal health and welfare and reduce milk production efficiency in small-scale enterprises that adopt the traditional production model, various structural and spatial problems have been identified in other enterprises. The proposal to increase the income level of small-scale producers in the research area, to increase the number of workforce, to increase the competitiveness of the settlements and enterprises and to reduce the increasing operating costs, bringing together these small enterprises that couldn’t be able to benefit from rural supports, has been presented in this study

Relations Ottoman-French within framework number of 908 Düvel-i Ecnebiye Book

YÖK Tez No: 647791Osmanlıların Avrupa topraklarına yayılmaya başladığı XIV. yüzyılda haçlı ordularıyla birlikte Fransızların Osmanlıların karşısına çıktığını görmekteyiz. Burgonya Dükü Jan Nevers komutasındaki Fransız kuvvetleri 1396 yılıında Niğbolu savaşında bulunmuştur. Osmanlı Devleti ile Fransa arasındaki dostluk mahiyetindeki ilk ilişkiler Kanuni Sultan Süleyman döneminde başlamıştır. Bu dönemki Osmanlı-Fransız ilişkileri Osmanlı Devleti?nin üstün bir siyaset diplomasisiyle şekillenmiştir. XVII. yüzyılda ise Osmanlı Devleti?nin Girid?i kuşatmasında, II. Viyana kuşatmasından sonra başlayan uzun savaş yıllarında Osmanlı-Fransız ilişkileri daha karmaşık bir hale geldi. Fransa bir yandan Osmanlı Devleti ile dostluk temeline dayanan ilişkilerini devam ettirmek ve Akdeniz?deki ticari imtiyazlarını kaybetmemek için çaba sarfederken diğer yandan Girid adasını bırakmak istemeyen Venedikler?e gizlice yardım ediyordu. Akdeniz?de Fransızların karşısına XVII. yüzyılın sonlarında İngiltere ve Hollanda gibi rakipleri de çıkmıştır. Fransızların Akdeniz?deki rakipleri Hollandalı ve İngiliz tüccarlar iken, kara Avrupası?ndaki rakipleri ise Habsburglardı. Bu nedenle Fransızlar öteden beri Osmanlı Devleti?ni Habsburglar aleyhine desteklemiştir. Osmanlı-Habsburg savaşları devam ederken Fransızlar çıkarları geregi savaşın uzamasını isterken rakipleri Hollanda ve İngiltere ise bir an önce barış yapılması için arabuluculuk yapıyorlardı. Bu çerçevede Osmanlı arşivinde bulunan, değerlendirme ve transkripsiyonunu yaptığımız 908 Numaralı Düvel-i Ecnebiye Defteri H.1150-1158 /M. 1738-1746 yıllarında Osmanlı Devleti ile Fransa arasında başta ticaret olmak üzere, diplomatik ve siyasi sorunların anlaşmalar çerçevesinde çözülmesine dair hükümleri ihtiva etmektedir.It is seen that the French fought against the Ottomans with their crusaders in the 14th century when the Ottomans began to spread to the European territory. The French forces under the command of French Duke of Burgundy Jan Nevers fought a battle against the Ottoman forces along with the crusader army in the Niğbolu war in 1396. The first friendship relations between the Ottoman Empire and France started in the period of Suleiman the Magnificent. Ottoman-French relations in the 16th century were shaped by a superior political diplomacy of the Ottoman state.Ottoman-French relations became more complicated during the Ottoman Empire?s siege of Crete in the 17th century and the 25-year conquest period and the long war years that began after the 2nd Vienna siege. France, on the one hand, was trying to maintain their relations with the Ottoman Empire on the basis of friendship and didn?t want to lose their commercial privileges in the Mediterranean; on the other hand France was secretly helping the Venetians who did not want to leave the island of Crete. The French do not want to lose this superiority but there have emerged rivals as England and Dutch. The French rivals in the Mediterranean were Dutch and British merchants, while in Europe they were Habsburgs. For this reason, the French always supported the Ottoman Empire to declare war against the Habsburgs all along the line. While the Ottoman-Habburg wars were continuing, the French wanted the war to extend according to their interests in Europe, while their rivals Dutch and Britain were trying to reach a peace agreement as soon as possible. This ledger H.1150-1158/M.1738-1746 includes provisions within the framework of agreements in relation to the problems that arise especially in commercial, political and diplomatic issues between the Ottoman Empire and France in 1742

Automatic Control Of Half Barrier Level Crossing Systems And To Set The Risk Model

Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2016Gelişmiş toplumlarda raylı ulaşım sistemleri önemli bir ulaşım alternatifi şeklinde kullanılmaktadır. Günümüzde raylı ulaşım sistemi araçları gerek yolcu taşımacılığında gerekse lojistik taşımacılığında önemli bir noktada bulunmaktadır. Diğer alternatif ulaşım araçlarına kıyasla daha güvenilir ve daha hızlı ulaşım imkanı sağlamaktadır. Demiryolu sistemlerinin gelişmesi ile beraber demiryolu sistemlerinde güvenlik önlemleri özel olarak önem kazanmıştır. Daha az maddi kayıp ve can kaybı işletmecilik açısından önemli olmaktadır. Demiryolu sistemleri bünyesinde bulunan hemzemin geçit sistemleri de bu güvenlik sistemlerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Özellikle hemzemin geçit bölgesi karayolu ile demiryolunun kesişim noktasında olması sebebiyle can ve mal kaybının yüksek olduğu bir yerdir. Bu bölgede bulunan sistemlerin güvenlik önlemleri demiryolu sistemleri açısından özel önem taşımaktadır. Alınması gereken tedbirler ve hatada güvenli sistemlerin inşa edilmesi önemli bir yer oluşturmaktadır. Özellikle hemzemin geçit bölgesinde bulunan sistemlerin emniyet ve risk analizlerinin yapılması insan kaynaklı hataları minimuma indirecek hatta hiç olmamasını sağlayacaktır. Hemzemin geçit sistemleri özellikle ülkemizde bulunan demiryolu sisteminin önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Tez çalışmasında hemzemin geçit sistemleri genel olarak tanımlanmıştır. Çeşitleri hakkında bilgiler verilmiştir. Donanımsal ekipmanları hakkında tanımlamalar yapılmıştır. Karayolunda ve demiryolunda bulunması gereken işaret ve işaretçilerin önemi anlatılmıştır. Hemzemin geçit bölgesinde yapılması gereken risk analizinin nasıl yapılması gerektiği anlatılmıştır. RAMS yönteminin tanımı ve uygulaması örnekler verilerek anlatılmıştır. Risk analizinde kullanılması gereken teknikler ve metodlar üzerinde durulmuştur. Bu tez çalışmasında, otomatik yarım bariyerli hemzemin geçit sistemine ilişkin risk analizi yapılmıştır. Hemzemin geçit sisteminde risk indeksi belirlenmiştir. Risk analizi, FMEA ve FTA analizi yöntemleri kullanılarak hemzemin geçit sistemi için olası hata senaryoları tanımlanmış ve hata oranları belirlenmiştir. Özellikle yarım bariyerli hemzemin geçit sistemlerinde bulunan zigzag durumun engellenebilmesi için ne gibi tedbirlerin alınması gerektiği belirtilmiştir. ‘V’ modeli kullanılarak sistem yaşam döngüsünde bulunan her bir adım kontrol edilmiş ve hemzemin geçit sistemindeki hata oranları minimuma indirilmiştir. Hemzemin geçit bölgesinde SIL güvenlik sistemi analizi yapılmıştır. Otomatik yarım bariyerli hemzemin geçit sistemi için olması gereken sistem isterleri belirlenmiş ve otomatik yarım bariyerli hemzemin geçit sistemi tasarımı yapılmıştır.In the developed countries, rail transport system are used as an alternative to major transportation. Today rail transit system vehicles are at a critical position in passenger and logistic transportation. These vehicles are more secure and more comfortable than other alternatives and also they provide faster transportation. Today rail transport system is very important. Rail transit system is used for passengers and cargo. The train provides less financial requirement and it carries more material other transport vehicles. Rail transport system is a system used to control railway traffic safely to prevent trains from colliding. Trains are uniquely susceptible to collision since they frequently operate at speeds that do not enable them to stop quickly or within the driver’s sighting distance. Railway signalling system process is traditionally carried out in a signall box. These are placed at various intervals along the route of a railway, controlling specified sections of track. With the development of technology, railway signalling system has made such operational doctrine superfluous, with the centralization of signalling operations to regional control rooms. Level crossing is an intersection where a railway line crosses a road or path at he same level. Trains have a much larger mass relative to their braking capability, and thus a far longer braking distance than road vehicle. They do not stop at level crossings but rely on vehicles and pedestrians to clear the tracks in advance. Possible accidents of trains include derailment, a collision with another train or collision with automobiles, other vehicles or pedestrians at level crossing. There are different types of level crossings. One of which are full barrier crossing. The barriers are normally kept raised. When a train approaches, a warning will sound and the lights will show amber and then flash red. Some barriers are automatic, while others are operated by railway staff. Second one are automatic half barrier crossing. When a train approaches, a warning will sound and the lights will show amber and then flash red. Then the barriers will close across the entrance to the crossing, leaving the exit clear. The other one are gated crossing operated by railway staff. The crossing is operated by railway staff in the signal box next to it. When train is coming, they close the gates across the road. Fourth are automatic open crossing with lights. The lights and warning sound are set off automatically by an approaching train. The train will cross when driver can see that crossing is clear. It has received an indication that the crossing equipment is working normally. The last one are open crossing. Open crossings are only situated where there is enough time for you to see if a train is coming and cross safely. Level crossing system has a very important in rail transportation. The rail transport system has a lot of level crossing in Turkey. Level crossing system is the intersection of road and railway. Therefore, there are many accidents. Especially, safety has gained more importance in rail transport system. That’s why, railway system engineers focus on the safety analysis. Rail transport systems begin to use automatic control system. Relay interlocking system was abandoned and replaced by more reliable software products. Faults in the rail transport system can be easily detected because of railway signalling system. By the development of railway systems, safety precautions have gained importance significantly. Less financial damage and less loss of life have become more significant in railway businessment. Level crossing systems included in railway transportation are an important part of these safety systems. Especially level crossing area is a location that occurs too much loss of life and property. Safety precautions for this area are more significant for railway systems. Precautions and building fail-safe systems occupy an important place. Especially making safety and risk analysis of systems in level crossing area, reduces human-driven faults even it provides zero error. With the development of railway technology, safety has gained more importance. Athough there are many studies so far safety and risk analysis in railway systems, level crossing systems are not studies safety and risk analysis. Especially in our country, level crossing systems are significant components in railway systems. In thesis study, level crossing systems are defined in general and given informations about types of the system. Hardware equipments of them are defined. Importance of roadway and railway signs and signals are described. It is also mentioned how risk analysis on level crossing area shall be done. Description and implementation of RAMS method are shown with examples. Techniques and methods for risk analysis is explained as well. RAMS management is determining to combine reliability, availability, sustainability, and safety with system engineering proccess. It provides to ensure to implement designated railway timetable. Rail transport systems are designated railway timetable well-timed, reliably and cost efficiently. This stiation has an important creating advantages. RAMS management is a very crucial subject in railway transport system. It was used many standard for RAMS management. It was created based on BS IEC 61508 standarts. Its content has reprentative standards for safety management of electric/electronic related system. RAMS management standard haver been developed by CENELEC. It is clear that the reliablitiy of a railway signalization system is directly related to interlocking system. Therefore, safety standards are based on BS IEC 61508 standards. Besides, safety standards called BS EN50126, BS EN50128 and BS EN 50129. They are created by CENELEC to define general safety requirements for the railway interlocking systems. BS EN50126 included RAMS management basic principles and applications. It was published in 1999. BS EN 50128 was published in 2008. It has a RAMS management standard for software used in operating, signalling, and communication of railway signalling system. BS EN 50129 was published in 2003. It has a RAMS management standard on railway signalization system hardwares. RAMS is a railway signalling system’s long term operation. It is established engineering concepts, methods, tool and techniques. It has the lifecycle of the railway system. The RAMS of railway system is influenced in three ways. These are system conditions, operating conditions and maintenance conditions. RAMS requirements are based on the concept of taking precautions to minimize the possibility errors during the lifecycle phases. Precautions are influenced in two ways. These are prevention and protection. All RAMS parameters used should be agreed between the Railway Authority and the Railway Industry. The concept of risk is the probability of occurence of an event or combination of events leading to a hazard and the consequence of the hazard. Safety integrity can be viewed as a combination of quantifiable elements and non-quantifiable elements. They have hardware, software, specification and documents. Safety integrity level (SIL) is defined by IEC 61508 standard. The system lifecycle is a sequence of phases. These are tasks and the total life of a system. The lifecycle provides a structure for planning, managing, controlling and monitoring. The lifecycle representations are widesprad within industry like nuclear plants and railway systems. There include the ‘V’ model. The ‘V’ representation is effective in showing verification and validation tasks within the lifecycle. The objective of verification is the deliverables of each phase meet in all respects the requirements of that phase. The objective of verification is the system under consideration, at any step of its development and after its installition, meets its requirements in all respects. RAMS managements have the different stages of hazard analysis. There are rapid ranking analysis, structured what if analysis, hazard and operational analysis (HAZOP), failure mode effects analysis (FMEA), event tree analysis (ETA) and fault tree analysis (FTA). Rapid ranking is focussed on the most significant hazards. Structured what if analysis is easy to understand, flexible and easy to be unstructured. Hazard and operational analysis (HAZOP) is a structured method for identification risks invented in the chemistry industry. Failure mode effects analysis (FMEA) may be a large system or a single physical component. It includes processes, functions, software, hardware and human errors. Event tree analysis (ETA) analyses the occurence of an event. It is used to analyse the consequences of failure events. Fault tree analysis (FTA) is the interaction of system, subsystem and component failures. It described in IEC 61025. In this thesis study, it is made risk analysis for automatic half-barriered level crossing system. Risk index in level crossing system is specified. Possible failure scenarios for level crossing system and failure rates are defined by using FMEA and FTA risk analysis methods. Especially, precautions for blocking zigzag position at automatic half-barriered level crossing system are specified . Each step in system life cycle is controlled by using ‘V’ model and failure rates on level crossing system are reduced as minimum. SIL safety system analysis is done on level crossing area. System requirements for automatic half-barriered level crossing system is specified and lastly automatic half-barriered level crossing system is designed.Yüksek LisansM.Sc