20 research outputs found

    THE EXAMINATION OF PREDICTING FACTORS OF PERCEIVED STRESS OF PARENTS WITH MENTAL RETARDED CHILDREN

    Get PDF
    Bu araştırmada, çocuk ve aile ile ilgili bazı değişkenlere göre sosyal destek, evlilik uyumu, ailede çocukla ilgili iş bölümünün, 6-12 yaşları arasındaki zihinsel engelli çocuklara sahip ebeveynlerin yaşamlarında algıladıkları stresin önemli yordayıcıları olup olmadığı incelenmiştir. Araştırma örneklemini 6-12 yaşları arasındaki zihinsel engelli çocuklara sahip 200 ebeveyn (124 anne, 76 baba) oluşturmuştur. Araştırmaya katılan ebeveynlerin stres algıları "Algılanan Stres Ölçeği" , sosyal destek algıları, "Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği", evlilik uyumları "Evlilikte Uyum Ölçeği" , çocuk ile ebeveynlerin bazı kişisel, demografik bilgileri de araştırmacı tarafından geliştirilen "Kişisel Bilgi Formu" aracılığıyla değerlendirilmiştir. Regresyon analizi sonuçları, evlilik uyumunun bağımlı değişkenin tek anlamlı yordayıcısı olduğunu ortaya koymuştur. Sosyal destek ve çocukla ilgili işbölümü değişkenlerinin zihinsel engelli çocuklara sahip ebeveynlerin algıladıkları stresin anlamlı yordayıcıları olmadığı saptanmıştır. This study is designed to determine, according to some variables, the role of social support, marital adjustment and child-related division of labor in predicting stress of parents with mentally retarded children between the ages of 6-12. The sample of the research consisted of 200 parents (124 mothers, 76 fathers) having mentally retarded children aged between 6-12. Participants were administered three self-report questionnaires in order to assess perceived stress of parents (Perceived Stress Questionnaire), perceived social support of parents (Multidimensional Perceived Social Support Questionnaire), and marital adjustment (Marital Adjustment Questionnaire). In addition, personal and demographic information about children and parents were obtained by using a demographic form developed by the researcher. Results of the regression analyses revealed that marital adjustment was the only significant predictor among the independent variables. Neither social support nor child related labor of division were significant predictors of perceived stress of parents with mentally retarded child/children

    Çocuklarda primer böbrek tümörlerinin klinik özellikleri, tedavi yaklaşımları ve tedavi sonuçları

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, çocuklarda primer malign böbrek tümörlerinin klinik özellikleri, tedavi yaklaşımları ve tedavi sonuçlarının değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: 2006 ile 2020 yılları arasında primer malign böbrek tümör tanısı alan ve izlenen çocuk hastaların onkoloji dosyaları geriye yönelik incelendi. Hastaların demografik ve klinik özellikleri ile tedavi yaklaşımları ve izlemleri not edildi. Bulgular: Bu yıllar arasında izlenen 950 malign hastalıklı çocuğun 49’unda(%5,2) primer malign böbrek tümörü vardı. Hastaların yaşı üç gün ile 13 yıl arasında değişiyordu (ortanca, 3 yıl). Erkek kız oranı 25/24'dü. En sık görülen semptom ve bulgu karında kitle idi. İki hasta da bilateral hastalık vardı (%4,1). Patolojik tanılar, Wilms tümörü (n = 44, % 89,8), mezoblastik nefroma (n=2, % 4,1), böbreğin clear hücreli sarkomu (n=2, % 4,1) ve böbreğin primer sinovyal sarkomuydu (n=1, %2). Wilms tümörlü hastalardan sadece ikinde diffüz anaplazi vardı. Hastalarımızın risk grupları düşük (n = 4, % 8.3), orta (n = 35, % 72.9) ve yüksek riskli (n = 9, % 18.8) idi. Hastaların takip süreleri iki ay ile 15 yıl (ortanca, 5 yıl) arasında değişiyordu. Primer böbrek tümörlerinde genel ve olaysız sağ kalım oranları sırasıyla % 72,7 ve% 59,7 idi. Wilms tümörlü hastaların genel ve olaysız sağ kalım oranları %79 ve %63'dü. Sonuç: Primer malign böbrek tümörlerinde özellikle de Wilms tümöründe multidisipliner yaklaşımlarla başarı oranları yükselmiştir. Bundan sonra hem tedavi başarısının daha da artırılması hem de tedavi ilişkili yan etkilerin azaltılması üzerinde durulmalıdır

    Lise öğrencilerinin denetim odaklarının bazı değişkenlere göre yordanması

    No full text
    Bu araştırma, cinsiyet, yaş, anne-baba eğitim düzeyi, not ortalaması, anne-baba tutumları algısı, anne-baba ile ilişkiye yönelik algı, sosyo-ekonomik düzey algısı, geçmişte yaşanan stres verici olaylar, şu andaki yaşantıda var olan stres verici olaylar ve anne-babanın evliliğinin devamı değişkenlerinin lise öğrencilerinin denetim odaklarını yordama gücünü saptamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan İzmir İl merkezindeki beş genel resmi lisenin 9., 10. ve 11. sınıflarında eğitim gören 410 kız ve 323 erkek olmak üzere toplam 733 kişi “Nowicki Strickland Denetim Odağı Ölçeği” ve demografik değişkenler ile bağımsız değişkenleri değerlendiren “Kişisel Bilgi Formu” nu yanıtlamışlardır. Araştırma verileri Aşamalı Çoklu Regresyon analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Aşamalı Çoklu Regresyon Analizinin sonuçları, babanın demokratik olarak algılanmasını tanımlayan Dummy 2 değişkeni, anne ile ilişkinin iyi olarak algılanmasını tanımlayan Dummy 1 değişkeni, baba ile ilişkinin orta olarak algılanmasını tanımlayan Dummy 2 değişkeni, anne-babanın evliliklerinin devam etmesini tanımlayan Dummy 1 değişkeni ve not ortalaması değişkenlerinin denetim odağının anlamlı yordayıcıları olduklarını ortaya koymuştur. Araştırma sonuçları, denetim odağı varyansının % 4ʼünün babanın demokratik olarak algılanması, % 2.8ʼinin anne ile ilişkinin iyi olarak algılanması, % 1.4ʼünün baba ile ilişkinin orta olarak algılanması, % .7ʼsinin anne-babanın evliliklerinin devam etmesi ve % .7ʼsinin not ortalaması tarafından açıklandığını göstermiştir. Analize giren bu beş değişken denetim odağı puanlarındaki varyansın % 9.6ʼsını açıklamıştır. Sonuç olarak araştırma bulguları, denetim odağının en önemli yordayıcısının algılanan baba tutumunun demokratik olması, ikinci önemli yordayıcısının anne ile algılanan ilişkinin iyi olması, üçüncü önemli yordayıcısının baba ile algılanan ilişkinin iyi olması olduğunu; son iki yordayıcı değişken olan anne-babanın evliliğinin devamı ve not ortalaması değişkenlerinin de denetim odağındaki varyansı eşit oranda açıkladıklarını göstermektedir

    Comparison of extracorporeal shock wave therapy in acute and chronic lateral epicondylitis

    Get PDF
    Objective: The aim of this study is to evaluate and compare the results of extracorporeal shock wave therapy (ESWT) in the treatment of acute (6 months) LE groups. Methods: Fifty-four patients who were diagnosed with LE and treated with BTL-5000 SWT Power (BTL Türkiye Medikal Cihazlar, Ankara, Turkey) ESWT were included in the study. Twenty-four patients who had symptoms for 6 months were defined as the chronic LE group (Group B). All cases were evaluated pretherapy and at Weeks 2, 12, and 24 posttherapy according to pain while resting, pain while stretching, pain when pressed, pain while lifting chair, pain while working, nighttime pain on LE zone. Results: Almost all values in both Group A and Group B were significantly improved at Weeks 2, 12, and 24 compared to the baseline values. Conclusion: ESWT is equally effective in the treatment of acute LE and chronic LE. In addition, the current data suggest the progression of LE cases from acute phase to chronic phase may be prevented by treatment with ESWT

    Hekimlik Sanatı ve Öykü Alma ve Muayene

    No full text
    İyi bir Hekim ve Klinisyen olma, bilimsel olarak bilgeliğin, teknik ve intellektüel yeterliliğin ötesinde bir olaydır. Teknik yeterlilik ve tibbi bilgiler öğretilebilir ve öğrenilebilir. Fakat iyi bir hekim ve klinisyen olmak için, ayrıca insanlara ilgi duymak ve insanları seviyor olmak gerekir. Meslekdaşlarımızın, kanunların ve toplumun Hekim olarak bizlere yüklediği beklentiler, profesyonel mecburiyetler, daha öğrenciliğimizde başlayıp mesleki çalışma hayatımız boyunca devam edecektir. Günümüzde teknoloji çok ilerlemiş, sanayide ve başka sektörlerde de robotlar insanlar yerine kullanılmaya başlanmış, evlerimiz akıllı evler haline getirilmiş, bizlere evlerde işlerimizi yapabilecek veya bize arkadaşlık edebilecek, duyguları bile olan robotlar imal edilmeye başlanmıştır. Tıp alanında da tanı için kullanılan teknolojik yöntemler ve cerrahi branşlarda kullanılan robotlar (Robotik Cerrahi) bizlere çok yardımcı olmaktadır. Çok yakın bir gelecekte, bugün hayal bile edemediğimiz bir takım yöntemlerle, uzay filmlerindeki gibi belki hastayı bir alete yatırdığımızda, o hasta hakkında birçok bilgiyi, hastanın tüm tıbbi sorunlarını, hatta ruhsal durumunu, gerekli bazı laboratuvar sonuçlarını birkaç dakika içinde bize rapor edebilecek yöntemler bulunacaktır. Fakat o günler gelinceye kadar, biz hekimler hastanın derdini, varsa tıbbi sorununu anlayabilmek için, öyküsünü alacak, fizik muayenesini yapacak, hastanın olası tanılarını düşünüp ona göre hastadan gerekli tetkikleri isteyecek, tanı koyacak ve varsa bildiğimiz bir tedavisi bunu uygulayacak ve hastanın şifa bulmasını sağlayacağız ve hem kendimizi, hem de hastamızı ve varsa yakınlarını da mutlu edebileceğimiz günler yakın olabilir. Günümüz koşullarında ise, bu süreç içinde yapılması gerekenler, bu kitabın içerik konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda özellikle ülkemiz koşullarında, doktorlarımızın çoğu, hasta yoğunluğunun yarattığı ağır yükle, zaman yetersizliğiyle, hastaların sağlıkla ilgili tıbbı öykülerini yeterli şekilde almaya ve hatta muayene etmeye vakit bulamamakta, “Şikayetin nedir ?” diye sorarak, bir sorunu atlamamak için hemen, gerekli ve belki de gereksiz çok çeşitli laboratuvar tetkikleri istemektedirler. Bu arada hastayla ilgili birçok önemli veriyi öğrenemediklerinden veya saptayamadıklarından, hastanın tanısı tam konamamakta ve sonuçta hastaya önerilen tedavi yetersiz olmakta, hastalar dertlerine başka doktorlarda çare aramak zorunda kaldığından, değişik hastanelerde doktordan doktora dolaşmaktadırlar. Bu da hastanelerde hasta sayılarının daha da artmasına katkıda bulunduğunda sağlık sisteminde çözümsüz bir kısır döngü oluşturmaktadır. Sonuçta bu döngü, hasta-doktor- sosyal güvenlik sistemi sarmalının her basamağında, büyük bir yük yaratmakta ve bu yükün bedelini, toplum olarak hep birlikte ödemekteyiz. Oysa hastaya ayrılacak yeterli zaman ile bu durumu önlemek mümkündür, zira öykü alma ve iyi bir muayene, hastanın tanısına giden en kısa yol olabilir ve gerekli tetkiklerle de tanı konduğunda hastaya gereken tedavi ile de hasta şifa bulabilir. Bu kitap, Tıp Fakültelerinde mezuniyet öncesi eğitimlerini tamamlama aşamasında olan geleceğin hekimlerine, hekim olmuş tüm meslektaşlarımıza yukarıda yazılmış gerçekleri tekrar hatırlatmak ve Hekimlik Sanatını öğretmekte katkılarımız olsun diye kaleme alınmış bir kitaptır. “Hekimlik bir sanat mıdır” diye düşünenler olabilir. Sanat denilince hepimizin aklına Müzik, Resim, Mimarlık, Dans, Fotoğrafçılık vb. gibi Güzel Sanatlar gelir. Oysa güzel sanatlar yanında, Plastik veya Endüstriyel sanatlar da denilen (diğer adıyla “Zanaat”) bir grup meslek insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, günlük hayatımıza girmiş, deneyim, beceri ve ustalık gerektiren işler veya bazı meslekler olarak tarif edilirse de, hekimlik bu grup içinde tanımlanmamıştır. Oysa Hekimlik, yoğun bilgi, ustalık ve tecrübe gerektiren, bireylerin yaşam sürelerini ve kalitelerini etkileyen bir meslektir. Hekimlik mesleğinin objesi insandır ve hekimlik, görevi; hasta dediğimiz bireylerin beden veya ruh sağlığının bozulduğu durumlarda, sorunların kaynağını bulmak için uğraşı vermek ve nedeni bulunduğunda, bu sorunu ortadan kaldırmak, yani tedavi etmek olan bir meslektir. Bu işi başarmak kolay değildir, çünkü her birey birbirinden farklıdır ve bu gerçek “Hastalık yok hasta vardır” terimi olarak, tıp eğitimi sırasında her öğrenciye öğretilmektedir. Bir bilge kişinin dediği gibi de “Hekimlik zor bir zanaat” tır. Hekimlik, hastanın tanı, tedavi ve takip sürecinde, durmadan öğrenmeyi, bilgilenmeyi kendini yenilemeyi de gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla bir sanat (veya zanaat) dalı olarak kabul edilmelidir. Bu mantık bağlamında da, bu kitabın adı ‘Hekimlik Sanatı’ olarak konmuştur. Kitap, tanı için gerekli öykü alınması ve muayene usulleri yanında, iyi hekimlik için uygulanması gereken bazı kuralları da içermektedir. Bu zor zanaatin doğru ve iyi uygulanmasında, bu kitabın tüm doktorlara ve doktor olacaklara yararlı olacağını umuyoruz. Yoğun günlük mesaileri içinde, kitabın yazılmasına katkıda bulunan tüm meslektaşlarıma, Yardımcı Editör Dr. Nursel Çalık Başaran’a, kapak tasarımı, mizanpaj, bazı şekillerin görsellerin yapılmasına katkıda bulunan Grafiker Miyase Yılmaz’a, Nilsu Asiltürk’e, kitap için Önsöz yazan HÜ Tıp Fakültesi Dekanı Dr. Bülent Altun ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Dr. Arzu Topeli İskit’e ve kitaptaki bazı resimler için gönüllü olan Özel Ankara Endomer çalışanlarına, resimlerinin çekilmesine izin vermiş hastalarımıza ve özel resim arşivlerini daha önce bizimle paylaşmış ABD’deki hocam Prof. Dr. C.P Lucas, rahmetli Prof. Dr. Semra Dündar’a ve bu kitap için paylaşan Prof. Dr. Aydan Usman, Prof. Dr. Mehmet Orhan, Prof. Dr. Kaynak Selekler, Doç. Dr. Gökhan Demirkan, Doç. Dr. Sibel Kocabeyoğlu, Doç. Dr. Sibel Doğan Günaydın ve diğer meslektaşlarımıza, kendim ve diğer yazarlar adına teşekkürlerimi sunarım
    corecore