5 research outputs found

    Sialolit: 3 olgunun klinik, radyografik ve ultrasonografik bulguları ile birlikte değerlendirilmesi

    Get PDF
    TANITIM: Sialolitler (tükürük bezi taşı) tükürük bezinde veya kanalında oluşan kalsifiye tıkanıklıklardır. Tükürük bezlerinin en sık görülen rahatsızlıkları içinde yer alırlar. Sialolitlerin büyük bir kısmı submandibular bezdemeydana gelmektedir ve her yaşta izlenebilmektedir. Klinik muayene ile birlikte konvansiyonel radyografi, ultrasonografi (USG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) tanıda kullanılan yöntemlerdendir. OLGU BİLDİRİMİ: Birinci olguda 66 yaşındaki kadın hastadan dental nedenlerle istenilen panoramik radyografta, sağmandibula korpusunun hemen altında ve solmandibula angulus bölgesinde radyoopak oluşumlar izlendi. Ultrasonografik incelemede bu oluşumların sialolit olduğu belirlendi. Herhangi bir semptomu bulunmayan hasta periyodik takibe alındı. İkinci olguda 61 yaşındaki erkek hastanın intraoral muayenesinde, ağız tabanında sol submandibular bez bölgesinde sert kitleler palpe edildi ve sol Wharton kanalında tükürük akışının olmadığı gözlemlendi. Panoramik ve alt oklüzal radyograflarda izlenen radyoopasiteler üzerine istenen ultrasonografide sialolit ön tanısı doğrulandı ve sialolitler intraoral olarak eksize edildi. Üçüncü olguda, kliniğimize sağ yanak ve kulak bölgesinde yemek yerken oluşan ağrı şikayetiyle başvuran 55 yaşındaki kadın hastanın intraoral muayenesinde Stenon kanal ağzında püy akışı izlendi. Bunun üzerine istenen ultrasonografide sialolit tespit edildi ve enfekte olan sağ parotis bezinin heterojen ekojenitede olduğu izlendi. Genel anestezi altında cerrahi eksizyon yapıldı. SONUÇ: Sialolitlerin teşhisinde doğru görüntüleme yönteminin seçilmesi ve yorumlanması büyük önem taşımaktadır; teşhis ve tedavi aşamalarımultidisipliner yaklaşımgerektirir

    Dijital panoramik radyograflarda çekim sırasında yapılan hatalar

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, dijital panoramik radyograflarda görülen hataları ve bu hataların görülme sıklığını değerlendirmektir.Gereç ve Yöntemler: Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi AD kliniği arşivinden rastgele seçilmiş 186 adet dijital panoramik görüntü 12 adet kategori altında 3 gözlemci tarafından incelendi. Çalışmaya 15 yaş ve üstü hastalara ait görüntüler dahil edildi.Bulgular: 186 radyografik görüntünün toplam 173’ünde (% 93.01) en az 1 hata tespit edildi. En sık görülen hata olarak dilin damakta konumlandırılmaması (123, % 66.12) rapor edildi. Bunu ikinci sırada kayakçı pozisyonu hatası (52, % 27.95) ve üçüncü sırada çekim sırasında hareket hatası (50, % 26.88) takip etti. Dijital gürültü (1, % 0.53) en az rastlanan hata olarak belirlendi. Yaptığımız çalışmada değerlendirilen görüntülerin % 93.01’ünde hata tespit edilmiş olup bu oran; Sarı ve ark.5, Schiff ve ark.6, Akarslan ve ark.7, Rushton ve ark.8, Brezden ve ark.9 , Dhillon ve ark.10 ’nın yaptıkları çalışmalarda sırası ile % 90, % 79.7, % 62.39, % 99.2, % 99.8, % 89.0 oranında bulunmuştur.Sonuç: Panoramik radyografların kalitesi ve teşhis değeri, hasta konumlandırmasına dikkat edilerek iyileştirilebilir.ANAHTAR KELİMELER Panoramik radyograf, görüntü hatası, görünt

    Radiographic and histopathologic evaluation of radiolucent lesions involving impacted teeth: A multicenter study

    Get PDF
    Objective: The purpose of this retrospective study was to evaluate the radiographic and histopathologic features of the pathologic lesions associated with an impacted tooth in the maxilla and mandible of patients who were admitted to three different university hospitals located in different cities. Materials and Methods: One hundred one patients (36 females and 65 males) aged between 8 and 67 and who have radiolucent lesions associated with the impacted teeth were included in this study. Data related to the age and gender of the patients, and the findings of cone-beam computed tomography, and histopathologic diagnosis of the lesions were recorded and analyzed. Results: Majority of the lesions were in the posterior region of the mandible (62.4%), related to the mandibular third molars (59.4%), and were diagnosed as a dentigerous cyst. The most common features of the lesions were unilocular radiolucency (91.1%), well-circumscribed (90.1%), and expansive (85.1%). A statistically significant relationship was found between the migration of the impacted tooth/teeth related to the lesion (p<0.05) and the expansion of the lesion (p<0.01) according to gender. A statistically significant relationship was found between the migration of the impacted tooth/teeth related to the lesion (p<0.05) and the histopathological diagnosis of the lesion (p<0.01) according to age groups. Conclusion: Knowing all of the clinical, radiological and histopathological features of the lesions provide the surgeon to reach the correct diagnosis. Thus, the doctors achieve high success in treatment with the right treatment plan.Amaç: Bu retrospektif çalışmanın amacı, farklı şehirlerde bulunan üç farklı üniversite hastanesine başvuran hastaların üst ve alt çenesindeki gömülü diş ile ilişkili patolojik lezyonların radyografik ve histopatolojik özelliklerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya gömülü diş ile ilişkili radyolüsent lezyonu olan 8-67 yaş aralığındaki 101 hasta (36 kadın ve 65 erkek) dahil edildi. Hastaların yaşı ve cinsiyeti, lezyonların konik-ışınlı bilgisayarlı tomografi bulguları ve histopatolojik tanısı ile ilgili veriler kaydedildi ve analiz edildi. Bulgular: Lezyonların çoğu mandibula posterior bölgede (%62,4), mandibular üçüncü molar dişlerle (%59,4) ilişkiliydi ve dentigeröz kist tanısı aldı. Lezyonlarda en fazla görülen özellikler uniloküler radyolüsensi (%91,1), iyi sınırlı (%90,1) ve ekspansif (%85,1) olması idi. Cinsiyete göre lezyon ile ilişkili gömülü diş/dişlerin migrasyonu (p<0,05) ve lezyonun ekspansiyonu (p<0,01) arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu. Yaş gruplarına göre lezyon ile ilişkili diş/dişlerin migrasyonu (p<0,05) ve lezyonun histopatolojik tanısı (p<0,01) arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu. Sonuç: Lezyonların tüm klinik, radyolojik ve histopatolojik özelliklerinin bilinmesi cerrahın doğru tanıya ulaşmasını sağlar. Böylece hekimler doğru tedavi planı ile tedavide yüksek başarı elde ederler

    Radiographic and histopathologic evaluation of radiolucent lesions involving impacted teeth: A multicenter study

    Get PDF
    Objective: The purpose of this retrospective study was to evaluate the radiographic and histopathologic features of the pathologic lesions associated with an impacted tooth in the maxilla and mandible of patients who were admitted to three different university hospitals located in different cities. Materials and Methods: One hundred one patients (36 females and 65 males) aged between 8 and 67 and who have radiolucent lesions associated with the impacted teeth were included in this study. Data related to the age and gender of the patients, and the findings of cone-beam computed tomography, and histopathologic diagnosis of the lesions were recorded and analyzed. Results: Majority of the lesions were in the posterior region of the mandible (62.4%), related to the mandibular third molars (59.4%), and were diagnosed as a dentigerous cyst. The most common features of the lesions were unilocular radiolucency (91.1%), well-circumscribed (90.1%), and expansive (85.1%). A statistically significant relationship was found between the migration of the impacted tooth/teeth related to the lesion (p<0.05) and the expansion of the lesion (p<0.01) according to gender. A statistically significant relationship was found between the migration of the impacted tooth/teeth related to the lesion (p<0.05) and the histopathological diagnosis of the lesion (p<0.01) according to age groups. Conclusion: Knowing all of the clinical, radiological and histopathological features of the lesions provide the surgeon to reach the correct diagnosis. Thus, the doctors achieve high success in treatment with the right treatment plan.Amaç: Bu retrospektif çalışmanın amacı, farklı şehirlerde bulunan üç farklı üniversite hastanesine başvuran hastaların üst ve alt çenesindeki gömülü diş ile ilişkili patolojik lezyonların radyografik ve histopatolojik özelliklerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya gömülü diş ile ilişkili radyolüsent lezyonu olan 8-67 yaş aralığındaki 101 hasta (36 kadın ve 65 erkek) dahil edildi. Hastaların yaşı ve cinsiyeti, lezyonların konik-ışınlı bilgisayarlı tomografi bulguları ve histopatolojik tanısı ile ilgili veriler kaydedildi ve analiz edildi. Bulgular: Lezyonların çoğu mandibula posterior bölgede (%62,4), mandibular üçüncü molar dişlerle (%59,4) ilişkiliydi ve dentigeröz kist tanısı aldı. Lezyonlarda en fazla görülen özellikler uniloküler radyolüsensi (%91,1), iyi sınırlı (%90,1) ve ekspansif (%85,1) olması idi. Cinsiyete göre lezyon ile ilişkili gömülü diş/dişlerin migrasyonu (p<0,05) ve lezyonun ekspansiyonu (p<0,01) arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu. Yaş gruplarına göre lezyon ile ilişkili diş/dişlerin migrasyonu (p<0,05) ve lezyonun histopatolojik tanısı (p<0,01) arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu. Sonuç: Lezyonların tüm klinik, radyolojik ve histopatolojik özelliklerinin bilinmesi cerrahın doğru tanıya ulaşmasını sağlar. Böylece hekimler doğru tedavi planı ile tedavide yüksek başarı elde ederler
    corecore