46 research outputs found
IDENTIFYING UNIVERSITY STUDENTS’ PERCEPTIONS OF ‘ENGLISH’ THROUGH METAPHORS
This study aims to identify university students’ perceptions of English through of metaphors. This is a qualitative study with phenomenological design. The data were collected from 342 first grade university students at a state university through a semi-structured form, in which the participants were asked to complete the sentence “English is like… because…”. The data were analyzed through content analysis method. Besides identifying positive, negative and neutral metaphors, the data were also analyzed in terms of participants’ gender, faculty and high school type as well as forming categories of metaphors based on their rationales. Some of the main results of the study include; more than half of the students created negative metaphors, male and female participants’ percentages of positive and negative metaphors are close to each other, the faculties with the higher frequency of positive metaphors are faculties of technology, fine arts and law while the faculties with the higher frequency of negative metaphors are faculties of medicine, engineering and veterinary medicine. 15 different categories of metaphors are formed. The results of the study are expected to guide practitioners by informing them on students’ perceptions of English and help them adjust teaching-learning practices.
Book Review: the Factors Effecting Student Achievement: Meta-Analysis of Empirical Studies
No abstract for book review
IDENTIFYING UNIVERSITY STUDENTS’ PERCEPTIONS OF ‘ENGLISH’ THROUGH METAPHORS
This study aims to identify university students’ perceptions of English through of metaphors. This is a qualitative study with phenomenological design. The data were collected from 342 first grade university students at a state university through a semi-structured form, in which the participants were asked to complete the sentence “English is like… because…”. The data were analyzed through content analysis method. Besides identifying positive, negative and neutral metaphors, the data were also analyzed in terms of participants’ gender, faculty and high school type as well as forming categories of metaphors based on their rationales. Some of the main results of the study include; more than half of the students created negative metaphors, male and female participants’ percentages of positive and negative metaphors are close to each other, the faculties with the higher frequency of positive metaphors are faculties of technology, fine arts and law while the faculties with the higher frequency of negative metaphors are faculties of medicine, engineering and veterinary medicine. 15 different categories of metaphors are formed. The results of the study are expected to guide practitioners by informing them on students’ perceptions of English and help them adjust teaching-learning practices
Prospective Teachers’ Levels of Curriculum Literacy
This study aims to identify prospective teachers’ levels of curriculum literacy and examine how these
levels differ by variables of gender, age, type of education, department and academic achievement. In
this descriptive survey model study, the data were gathered from prospective teachers through
‘Curriculum Literacy Scale’, developed by Bolat (2017). The participants are 210 prospective teachers
at fourth grade at the education faculty of a state university and prospective teachers registered in the
pedagogic formation program of the same faculty. The data were analyzed through descriptive
statistics, independent samples t test and one-way variance analysis methods. The key findings of the
study include: the prospective teachers’ level of curriculum literacy is 3,72 (quite agree) in the total
scale; the prospective teachers are more successful in ‘reading’ factor than ‘writing’ factor; the
prospective teachers’ level of curriculum literacy differs significantly by department and academic
achievement but does not differ significantly by gender, age and type of education in the total scale.
As well as putting forth prospective teachers’ levels of curriculum literacy, the study is also significant
as it features curriculum literacy, which is a new concept in the field.Bu araştırmada, öğretmen adaylarının eğitim programı okuryazarlığı düzeylerini belirlemek ve bu
düzeylerin cinsiyet, yaş, öğrenim türü, bölüm ve akademik başarı gibi değişkenlere göre farklılaşma
durumunu incelemek amaçlanmaktadır. Betimsel bir saha taraması olarak desenlenen bu çalışmada
veriler Bolat (2017) tarafından geliştirilen ‘Eğitim Programı Okuryazarlığı Ölçeği’ aracılığıyla
öğretmen adaylarından toplanmıştır. Çalışmanın katılımcıları bir devlet üniversitesinin eğitim
fakültesinde öğrenim gören dördüncü sınıf öğretmen adayları ile aynı fakültede pedagojik formasyon
eğitimi alan toplamda 210 öğretmen adayından oluşmaktadır. Araştırmada veriler betimsel
istatistikler, bağımsız örneklem t testi ve tek yönlü varyans analizi yöntemleri ile analiz edilmiştir.
Araştırmada ortaya çıkan temel bulgular şöyledir: öğretmen adaylarının eğitim programı okuryazarlığı
düzeyi ölçek toplamında 3,72 (oldukça katılıyorum) olarak belirlenmiştir; öğretmen adayları ‘okuma’
boyutunda ‘yazma’ boyutuna göre daha başarılıdır; öğretmen adaylarının eğitim programı
okuryazarlığı düzeyleri ölçek toplamında cinsiyet, yaş ve öğrenim türü değişkenlerine göre anlamlı
düzeyde farklılaşmazken bölüm ve akademik başarı değişkenlerine göre farklılaşmaktadır. Araştırma
sonuçlarının öğretmen adaylarının eğitim programı okuryazarlığı düzeylerini ortaya koymanın yanı
sıra alanda yeni bir kavram olan eğitim programı okuryazarlığını ön plana çıkarması önemli
görülmektedir
Öğretmen Adaylarının Meslek Öncesi Öğretmen Kimliklerinin Yordayıcısı Olarak 21. Yüzyıl Öğrenen Becerileri
DergiPark: 755615tred21. yüzyılda öğretmenlerin kazanması gereken ve öğrencilere kazandırılmak istenen beceriler ve etkili bir öğretim hizmeti sunabilmek için öğretmenlerin mesleki kimlik algılarının önemi bir arada düşünüldüğünde, 21. yüzyıl öğrenen becerileri ile meslek öncesi öğretmen kimliği arasındaki ilişkinin araştırılması bir gereklilik halini almaktadır. Bu araştırmada öğretmen adaylarının 21. yüzyıl öğrenen becerileri ile meslek öncesi öğretmen kimlikleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını ve 21. yüzyıl öğrenen becerilerinin meslek öncesi öğretmen kimliğini ne düzeyde yordadığını belirlemek amaçlanmıştır. İlişkisel tarama modelinin benimsendiği bu çalışmada Meslek Öncesi Öğretmen Kimliği Ölçeği ve 21. yy. Öğrenen Becerileri Kullanım Ölçeği yardımıyla 505 öğretmen adayından veri toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistikler, korelasyon analizi, bağımsız örneklem t testi, Anova ve çoklu doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Çalışmada öğretmen adaylarının 21. yüzyıl öğrenen becerileri ve meslek öncesi öğretmen kimliği düzeylerinin ortanın üzerinde olduğu, iki değişken arasında orta düzeyde pozitif bir ilişkin var olduğu ve öğretmen adaylarının 21. yüzyıl öğrenen becerilerinin meslek öncesi öğretmen kimliklerindeki değişiminin %40’ını açıkladığı belirlenmiştir. Sonuçlar ilgili çalışmalar bağlamında tartışılmıştır. Çalışma ile öğretmen adaylarının 21. yüzyıl öğrenen becerileri ile meslek öncesi öğretmen kimliği arasındaki ilişkiye dair alanyazındaki eksikliği doldurmak amaçlanmıştır
Democracy and education: a conceptual analysis
Demokrasi sahip olduğu üstünlükleri ile günümüzde en uygun yönetim biçimi olarak değerlendirilmektedir
ancak demokrasi bir yönetim biçimi olmanın yanında aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Demokratik
yönetimlerin etkili ve başarılı olabilmesi demokrasiyi içselleştirmiş vatandaşlar ile mümkündür.
Demokratik anlayış doğumla kazanılan bir özellik olmadığı için bu anlayışın kazanılmasında eğitim hayati
role sahiptir. Bu doğrultuda bu çalışmada eğitim ve demokrasi arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu kavramsal
çalışma çerçevesinde ilk olarak demokrasi kavramı ve demokrasinin kısa tarihçesi ele alınmıştır. Daha
sonra demokrasinin eğitimdeki yeri incelenmiş ve bu kapsamda demokrasinin okullarda nasıl
öğretilebileceğine ilişkin yaklaşımlara ve demokratik eğitimin ilkelerine yer verilmiştir. Ek olarak,
demokrasi eğitimi ile demokratik eğitim arasındaki farklılık netleştirilmiştir. Ayrıca demokrasi eğitiminin
felsefi arka planı tartışılmış ve eğitim programlarında demokrasi başlığı kapsamında demokrasi eğitiminde
kullanılabilecek yaklaşım ve yöntemlerden ve buna paralel olarak eleştirel düşünme gibi düşünme
becerilerinin öneminden bahsedilmiştir. Demokratik bir toplumun oluşmasının demokrasiyi önceleyen ve
kendisi de demokratik olan bir eğitim sistemi ile mümkün olduğu gerçeğinden hareketle bu çalışmada
sunulan kavramsal çerçevenin demokrasi ve eğitim ilişkisinin önemine dikkat çekmesi hedeflenmiştir.Democracy is considered as the most appropriate form of government today with its superiorities, but
democracy is not only a form of government but also a way of life. Democratic governments can be
effective and successful with citizens who have internalized democracy. Since democratic understanding
is not a feature acquired by birth, education has a vital role in gaining this understanding. In this study, the
relationship between education and democracy is examined. In the framework of this conceptual study,
firstly, the concept of democracy and its short history are discussed. Afterwards, the place of democracy in
education is examined and, approaches about how democracy can be taught in schools and principles of
democratic education are analyzed and the difference between democracy education and democratic
education is clarified. In addition, the philosophical background of democracy education is discussed and
the approaches and methods that can be used in democracy education and the importance of thinking skills
such as critical thinking in parallel with this are addressed within the scope of democracy in curricula title.
Based on the fact that the formation of a democratic society is possible with an education system that
prioritizes democracy and that is itself democratic, it is aimed that the conceptual framework presented in
this study draws attention to the importance of the relationship between democracy and education
İlköğretime erişimin mekansal bir analizi
Geographic information systems (GIS) have started to be used in developing information to be used for national and regional development in many areas; however, the use of this system for educational planning has been under-researched. Adopting the case study design, this study evaluated the current locations of primary schools in Afyonkarahisar and offered alternative locations in order to improve access to primary education for the schoolaged population using heuristic location-allocation modelling approaches. An intelligent areal interpolation approach was performed to generate the population surface. The demand surface was used as input to a location-allocation analysis, and alternative locations were suggested. With the current distribution of primary schools, the primary school-aged population would have to travel an average distance of 1466.81m to access primary education. The results show that alternative primary school locations decreased the average travel distance by 339.69m, improving overall accessibility to primary schools. The results suggest that geospatial methods can be used to provide documentary evidence to support education planners and policymakers.Coğrafi bilgi sistemleri (CBS) birçok alanda ulusal ve bölgesel kalkınma için kullanılacak bilgilerin geliştirilmesinde kullanılmaya başlanmış; ancak bu sistemin eğitim planlaması için kullanımı yeterince araştırılmamıştır. Durum çalışması deseni kullanılarak bu çalışmada, Afyonkarahisar merkez ilçesinde yer alan ilkokulların mevcut konumları değerlendirilmiş ve buluşsal konum tahsis modelleme yaklaşımlarını kullanarak okul çağındaki nüfusun ilköğretime erişimini iyileştirmek için alternatif konumlar sunulmuştur. İlköğretim çağındaki nüfusun dağılışını oluşturmak için mekânsal enterpolasyon yöntemi uygulanmıştır. Okullara olan talep yüzeyi, yeni bir yer tahsisi analizinde girdi olarak kullanılmış ve yeni okullar için alternatif lokasyonlar önerilmiştir. İlkokulların mevcut konumuna göre, ilköğretim çağındaki öğrencilerin okullarına erişmek için ortalama 1466,81m mesafe kat etmesi gerekmektedir. Uygulanan konum tahsis model sonuçları, alternatif ilkokul lokasyonlarının ortalama erişim mesafesini 339,69m azalttığını ve okullara genel erişilebilirliği iyileştirdiğini göstermektedir. Elde edilen bulgular, jeo-uzamsal yöntemlerin eğitim planlayıcıları ve politika yapıcıları desteklemek için belgesel kanıt niteliğinde kullanılabileceğini göstermektedir
Yükseköğretimde Uluslararasılaşma: Uluslararası Öğrencilerin Bulunduğu Sınıflarda Ders Veren Öğretim Elemanlarının Öğretim Sürecinde Yaşadıkları Sorunlar ve Çözüm Önerileri / Internationalization of Higher Education: Instructional Problems Experienced by Instructors who teach International Students and Their Suggestions for Solutions
Abstract
The aim of this study is to identify problems in the instruction process experienced by instructors teaching international students at English preparatory classes at tertiary level and their suggestions for the solution of the problems. To this end, data were obtained from 26 instructors, selected through criterion sampling, at the school of foreign languages at a state university to define problems experienced in the instruction of reading, writing, speaking and listening skills, the process of assessment and evaluation, classroom communication, behavior management and other related issues regarding international students. This is a qualitative and descriptive case study and a semi-structured interview form was used as data collection instrument, developed based on the research questions, consisting of six questions. The data were analyzed through descriptive analysis and reported with quotations. The research findings suggest that the highest number of problems are experienced in the issues of writing skill, speaking skill, assessment and evaluation, classroom management, reading skill and listening skill respectively. In addition, difference in the alphabet used, pronunciation problems, use of native tongue in lessons, problems in exam practices, discipline problems and absenteeism problems are mostly stated problem areas. Besides, the instructors also offered practical suggestions for the solution of the stated problems. It is expected that the results of the study will put forth the opinions of instructors at tertiary level who are significant stakeholders of the rapid internationalization process in higher education lately and who are also ignored in the literature and thereby contribute to development of practices in the field.
Öz
Bu araştırmada, uluslararası öğrencilerin bulunduğu İngilizce hazırlık sınıflarında ders veren öğretim elemanlarının, öğretim sürecinde yaşadıkları sorunların ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla öğretim elemanlarının uluslararası öğrenciler bağlamında okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerinin öğretiminde, ölçme ve değerlendirme, sınıf içi iletişim, davranış yönetimi ve ilgili diğer konulardaki sorunları tespit etmek ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerini belirlemek için, bir devlet üniversitesinin yabancı diller yüksekokulunda görev yapan ve ölçüt örnekleme yöntemine göre belirlenmiş 26 öğretim elemanından veri toplanmıştır. Nitel, betimsel bir durum çalışması olarak desenlenen bu araştırmada veri toplama aracı olarak araştırma amaçlarına dayalı olarak altı sorudan oluşan bir yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiş ve doğrudan alıntılarla desteklenerek sunulmuştur. Araştırma bulgularına göre öğretim elemanlarının en çok sorun yaşadıkları alanlar sırasıyla yazma becerisi, konuşma becerisi, ölçme ve değerlendirme, sınıf yönetimi, okuma becerisi ve dinleme becerisidir. Ek olarak, alfabe farklılıklarından kaynaklanan sorunlar, telaffuz sorunları, derslerde anadil kullanımı, sınav uygulama sorunları, disiplin sorunları ve devamsızlık sorunları öne çıkan alt sorun alanlarıdır. Diğer yandan, öğretim elamanları sorunların çözümü için pratiğe dönük öneriler de geliştirmişlerdir. Araştırma sonuçlarının yükseköğretimde son dönemde gerçekleşen hızlı uluslararasılaşma sürecinin en önemli paydaşlarından birisi olan ve alanyazında ihmal edilen öğretim elemanlarının görüşlerini ortaya koyarak uygulama pratiklerinin geliştirilmesi için katkı sağlaması beklenmektedir
Investigation of theileria equi, babesia caballi, neospora spp. and toxoplasma gondii by serological methods in horse breed for touristic purpose in Nevşehir province
Protozoal hastalıklar atlarda ölümlere ve ciddi ekonomik kayıplara neden olur. Bazılarının zoonotik potansiyelleri ise halk sağlığı açısından önem arz eder. Bu çalışmanın amacı Nevşehir ilinde turistik amaçlarla yetiştirilen atlarda doku (Neospora spp. ve Toxoplasma gondii) ve kan (Theileria equi ve Babesia caballi) protozoonlarının yaygınlığını belirlemektir. Bu amaçla yaşları 3-24 arasındaki 105 dişi attan kan alınarak serumları çıkarılmıştır. Elde edilen serumlar Neospora spp., T.equi ve B.caballi antikorlarına karşı c-ELISA ve T.gondii antikorlarına karşı da Sabin-Feldman Dye testleri ile incelenmiştir. Çalışma sonucunda 105 atın ikisinde (%1,90) anti-Neospora spp., dokuzunda (%8.57) anti-T.gondii, ikisinde (%1,90) anti-B.caballi ve 77 (%73,33)’sinde de anti-T.equi antikorları tespit edilmiştir. Atlardan birinde (%0,95) T.equi, B.caballi ve T.gondii, birinde (%0,95) T.equi ve B.caballi, ikisinde (%1,90) Neospora spp. ve T.equi ve altısında (%5,71) ise T.gondii ve T.equi’nin neden olduğu miks enfeksiyonlar belirlenmiştir. Ki-kare testi ile ≤ 7 ve >7 yaş grupları ile Neospora spp., T.gondii ve B.caballi seroprevalansları arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark bulunmazken, 7 yaş üzerindeki atlarda yüksek T.equi seroprevalansının önemli olduğu görülmüştür. Bu çalışma ile İç Anadolu bölgesinde Nevşehir ilinde atlarda T.equi’ye maruziyet oranının oldukça yüksek olduğu, prevalansın yaşla birlikte arttığı, ayrıca protozoon kaynaklı miks enfeksiyonların görülebileceği ve bunun tedavide göz ardı edilmemesi gereken bir durum olduğu ortaya konmuştur.Protozoan diseases cause deaths in horses and serious economic losses. Some of them have zoonotic potential and are important for public health. The aim of this study was to determine the seroprevalence of tissue (Neospora spp. and Toxoplasma gondii) and blood (Theileria equi and Babesia caballi) protozoa of horses, raised for touristic purposes, in the Nevşehir provice Central Anatolia Region of Turkey. For this aim, a total of 105 blood samples were collected from female horses from various breeds between the ages of 3-24 in Nevşehir province. Sera samples were tested against anti-Neospora spp., T.equi and B.caballi antibodies with c-ELISA method, while Sabin Feldman Dye Test was used for the detection of anti-T.gondii antibodies. At the end of the serologic examination, it was determined that two of 105 (1.90%) horses had anti-Neospora spp.; nine (8.57%) had anti-T.gondii; two (1.90%) had anti-B.caballi and 77 (73.33%) had anti-T.equi antibodies. Mixed infections were also detected in one horse (0.95%) caused by T.equi, B.caballi and T.gondii, one (0.95%) by T.equi and B.caballi, two (1.90%) by Neospora spp. and T.equi and in six horses (5.71%) by T.gondii and T.equi. There was no statistically significant difference between the age groups and Neospora spp., T. gondii and B.caballi seropositivity, while high T.equi seroprevalence was found to be significant in horses over 7 years old with the chi-square test. With this study, it was set forth that the exposure rate to T.equi in horses in Nevşehir province in the Central Anatolia region is quite high; also the prevalence increases with age, and protozoal mixed infections are likely to occur, which should not be ignored in treatment
A content analysis of graduate research on English preparatory programs at universities
This study examines master’s and doctoral theses on English preparatory classes at tertiary level in Turkey in terms of completion year, thesis type, subject areas, data types, research design, sample groups, problem statements and recommendations. This study is a systematic review of literature and the data was collected through document analysis technique. Content analysis was carried out on the theses selected through criterion sampling method. A total of 82 theses, which were completed by July 2017, were included in the analysis based on inclusion criteria. The analysis reveals significant results as to theses on English preparatory classes at universities. The most frequent subject areas in the theses were identified as learning styles/strategies, motivation/attitude/belief, program evaluation, increasing vocabulary knowledge, reading skills and foreign language anxiety respectively. The majority of the theses rest on quantitative data and employ descriptive research designs. Samples in the theses mostly consist of students while few of them address instructors. The most frequent themes in problem statements include inadequacy, importance and failure while the most frequent recommendations are about motivation and anxiety, and in-service training. This study has the potential to guide future research by putting forth research trends in graduate research on English preparatory classes at tertiary level