4 research outputs found

    Spinal cerrahide intraoperatif hemoraji etiyolojisi ve perioperatif dönemdeki etkileri

    No full text
    Pron pozisyonda yapılan omurga cerrahisi uygulamalarında, hastaya uygulanan pozisyonun, operasyon süresinin, intraoperatif dönemde hipoterminin oluşmasının ve elektrolit bozukluklarının kanama miktarında değişikliklere neden olabileceği belirtilmektedir (2). Kan transfüzyonu uygulamalarının ise uygunsuz kan transfüzyonu reaksiyonu, infeksiyon riskinde artış, koagülasyon bozuklukları, hastane kalış süresinde uzama gibi problemlere yol açtığı gösterilmiştir(3). Pek çok faktörün, omurga cerrahisi sırasındaki intraoperatif hemorajinin oluşumuna katkı sağladığı belirtilmektedir(4). Bunlar hemodinamik değişiklikler, pron pozisyonda cerrahi işlem süresinin uzaması, uygulanan kristalloid-kolloid sıvı tedavisi, ilaç yan etkileri, operasyon masasının pozisyonu, kullanılan toraks ve kafa yastıklarının konumları, yandaş hastalıklar olarak sayılabilir. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, omurga cerrahisi sırasındaki hemoraji ile ilişkili olarak artan sayıda yayın göze çarpmaktadır. Fakat, omurga cerahisinde operasyon türleri, operasyonun uygulandığı segment sayısı ayrıca hasta ile ilgili faktörlerin omurga cerrahisindeki hemorajiye olan etkilerini araştıran prospektif çalışma sayısı çok değildir. Bu nedenle, prospektif olarak çalışmamızda omurga cerrahisinde intraoperatif hemorajiyi etkileyen perioperatif faktörleri ortaya koymayı amaçladık. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Etik Kurulu onayından sonra, Nöroşirürji ameliyathanesinde 2011- 2012 yılları arasında genel anestezi ile pron pozisyonda omurga cerrahisi operasyonu uygulanan, 18-70 yaş arası ASA I-III grubu 60 hasta, bilgilendirilmiş onam formu ile izinleri alınarak çalışma kapsamına dahil edildiler. Bilinen hepatik ve renal hastalığı olanlar, kanama diyatezi öyküsü olanlar ve antikoagülan kullanımı olanlar çalışma kapsamına dahil edilmedi. Operasyon boyunca en az bir defa olmak üzere parmak ucundan kan alınarak hematokrit kontrolü yapıldı, transfüzyon uygulaması sırası ve sonrasında da rutin kontrol olarak hematokrit ölçümü tekrarlandı ve elde edilen sonuçlar kaydedildi. İntraoperatif ısı, gerçekleşen total hemoraji miktarı ile uygulanan ERT, TDP, trombosit tam kan transfüzyonları ve operasyon bitiminde ise toplam operasyon süreleri kaydedildi. Postoperatif ilk bir saat 15 dakika aralıklarla vital bulguları kaydedildi. Operasyon sonrası dönemde olgularda saptanan problemler kaydedildi. Olgulara uygulanan operasyon türleri laminektomi:1, enstrümantasyon uygulaması:2, diskektomi:3 ve enstrüman çıkarılması:4 olacak şekilde gruplanmış ve saatlik kanama miktarları ile segment başına düşen kanama miktarları karşılaştırılmıştır. İntraoperatif hemorajinin daha net ve objektif değerlendirilebilmesi için: saatlik kanama miktarı, segment başına düşen kanama miktarı, operasyona ait total kanama miktarı ve operasyon türüne göre gerçekleşen kanama miktarı olacak şekilde farklı değerlendirmeler uygulandı. Hastaların postoperatif dönemde yoğun bakım kalış ve çıkan olası komplikasyonların araştırılması planlanmıştı ancak hiçbir olgunun yoğun bakımda kalmaması ve postoperatif bakım ünitesinden 2- 3 saat içinde servise inmeleri ve kısa sürede taburcu edilmeleri nedeni ile postoperatif erken döneme ait veriler toplanamadı. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesi Ege üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi İstatistik Ana Bilim Dalında yapıldı ve analizde SPSS 15.0 kullanıldı. Cinsiyet, yaş ile verilen kan miktarı analizinde Fisher's exact test, ASA skoru ve verilen kan arasındaki ilişkinin karşılaştırılmasında Mann Whitney, Total kanama ve ASA arasındaki ilişki Fisher Exact test, operasyon süresi ve segment başı kanama arasındaki ilişki Kruskall Wallis, Operasyon süresi ve total kanama arasındaki ilişki Ki- kare, demografik veriler ile saatlik kanama ve segment başı kanama miktarı arasındaki ilişki Spearman test, total kanama miktarı ve demografik veriler arasındaki ilişkinin saptanmasında Mann Whitney test kullanıldı. HT ve DM gibi yandaş hastalıklar ile saatteki kanama miktarı ve segment başı kanama miktarı arasındaki ilişkinin analizinde Mann Whitney testi, HT ve DM gibi yandaş hastalıklar ile verilen kan miktarı arasındaki Fisher's Exact test, planlanan- verilen kan arasındaki ilişkinin analizinde Ki Kare, saatteki kanama miktarı ve operasyon türü arasındaki ilişkinin analizinde Kruskall wallis testi kullanıldı ve p< 0,05 anlamlı olarak kabul edildi. Sonuç olarak, prospektif olarak gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda: omurga cerrahisi uygulanan olgularda operasyon sırasında verilen total kan miktarı ile yaş arasında, total kan miktarı ile operasyon süresi arasında, olguların ASA skorları ile operasyon sırasında gerçekleşen saatlik kanama miktarları arasında ve uygulanan operasyon türleri ile segment başına olan kanama miktarı ve verilen kan miktarı arasında, preoperatif beklenen ve gerçekleşen tranfüzyon miktarları arasında anlamlı ilişki olduğunu belirledik

    Assessment of the results of a three-year program for National Standardization and Quality Improvement of Medical Laboratories on Drug of Abuse Testing by the Ministry of Health in Turkey

    No full text
    The aim of this study is to assess the results of inspections in the last three years of drug abuse testing in medical laboratories according to the latest regulations in Turkey. The on-site inspections of medical laboratories for drugs abuse testing performed in Alcohol and Drug Addiction Treatment Centers during 2014-2016 are described, and laboratory processes and performance evaluated. The performance of 35 laboratories in 2014, 62 laboratories in 2015, and 94 laboratories in 2016 were scored as the sum of the scores for all answers on the inspection form. An inspected laboratory was considered to have an unconformity if the total score was less than 2/3 of maximum score. The total scores of inspections and the number of laboratories with between years were compared using one-way analysis of variance and slope Chi-square for trend test, respectively. Total scores increased statistically significantly from 35.9 +/- 16.2 in 2014, to 43.5 +/- 16.3 in 2015 and 49.1 +/- 1.3 in 2016 (p < 0.001). The laboratories with unconformities decreased statistically significantly from 57% in 2014 to 37% in 2015 and 22% in 2016 (p < 0.001). The published legislation and the inspections contributed to national standardization and improved quality of service in medical laboratories for drug abuse testing
    corecore